TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH GENCER
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12874)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah GENCER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "irtikâp
ve rüşvet istemek" suçlarından hakkında açılan kamu davası
sonunda soyut gerekçelerle beraat kararı verildiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 7/8/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/10/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/12/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 6/1/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca, "irtikâp ve rüşvet istemek"
suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında 18/1/2002
tarihinde başvurucu gözaltına alınmıştır.
8. Mardin Sulh Ceza Mahkemesinin 22/1/2002
tarih ve 2002/10 Sorgu sayılı kararı ile başvurucunun tutuklanmasına karar
verilmiş, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/5/2002 tarihli kararı ile
başvurucu tahliye edilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, Mardin
Cumhuriyet Başsavcılığının 1/3/2002 tarih ve
E.2002/228 sayılı iddianamesi ile "irtikâp
ve rüşvet istemek" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
10. Yargılamaya başlayan Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 21/2/2008 tarih ve E.2002/97, K.2008/48 sayılı kararı ile
başvurucunun ve diğer sanıkların isnat edilen suçları işlediklerine dair
mahkûmiyetlerine yeterli ve inandırıcı kesin delil elde edilemediği
gerekçesiyle beraatlerine karar vermiştir.
11. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine, Yargıtay 5.
Ceza Dairesinin 19/1/2012 tarih ve E.2008/14810,
K.2012/145 sayılı ilâmıyla "rüşvet"
suçundan verilen hüküm onanmış, "irtikâp"
suçundan verilen beraat hükmü eksik soruşturmaya dayalı verildiği
gerekçesiyle bozulmuştur.
12. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama
sonunda 8/5/2013 tarih ve E.2012/74, K.2013/127 sayılı
karar ile başvurucunun ve diğer sanıkların isnat edilen suçu işlediklerine dair
aralarında husumet bulunduğu anlaşılan müşteki ve tanıkların çelişkili
anlatımları dışında mahkûmiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı delil
bulunmadığı, dolayısıyla isnat edilen suçu işlediklerinin sabit olmadığı
gerekçesiyle beraatlerine karar verilmiştir.
13. Gerekçeli karar, 14/6/2013
tarihinde başvuruya tebliğ edilmiştir.
14. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine karar,
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 4/6/2014 tarih ve
E.2014/2746, K.2014/6106 sayılı ilâmıyla onanmıştır.
15. Başvurucu, 10/7/2014 tarihinde
onama kararını öğrendiğini bildirmiştir.
16. Başvurucu, 7/8/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Onama kararı, 13/8/2014
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
18. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk
Ceza Kanunu’nun 209. maddesinin birinci fıkrası, 212. maddesinin ikinci
fıkrası,219. maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları; 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e)
bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun7/8/2014 tarih ve 2014/12874 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 18/1/2002 tarihinde gözaltına
alınarak 22/1/2002 tarihinde tutuklandığını ve 21/5/2002 tarihinde tahliye
edildiğini, "irtikâp ve rüşvet
almak" suçlarını işlediği iddiasıyla Mardin 2. Ağır Ceza
Mahkemesine açılan dava sonunda, isnat edilen suçları işlediğine dair
mahkûmiyetine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle
beraat kararı verildiğini, hakkında yapılan soruşturmanın jandarma istihbarat görevlilerince
gerçekleştirildiğini, adli görevi olmayan istihbarat görevlilerinin böyle bir
yetkilerinin olmadığını, ihbarcı kullanılarak soruşturma yapıldığını,
istihbarat görevlilerinin kanuna aykırı delil kullandıklarını, bu şekilde
iddianamenin oluşturulma şeklinin hukuka aykırı olduğunu, esasa etkili olmayan
ve masumiyetini göstermeyen gerekçelerle beraat kararı verildiğini, isnat
edilen suçu işlemediği halde bariz takdir hatalarıyla beraat hükmü kurulduğunu,
Mahkeme kararının gerekçesinde masumiyetine ilişkin delillerin
değerlendirilmediğini, olayın baştan itibaren kurgulandığının Mahkemece kabul
edilmediğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
21. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda
bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
23. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu
yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
24. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
25. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu
mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim
mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin
ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu
yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
26. Bireysel
başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan
yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 20).
27. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "irtikâp ve rüşvet almak" suçlarından Mardin 2.
Ağır Ceza Mahkemesine açılan dava sonunda, isnat edilen suçları işlediğine dair
mahkûmiyetine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle
beraat kararı verildiğini, hakkında yapılan soruşturmanın jandarma istihbarat
görevlilerince gerçekleştirildiğini, adli görevi olmayan istihbarat
görevlilerinin böyle bir yetkilerinin olmadığını, ihbarcı kullanılarak
soruşturma yapıldığını, istihbarat görevlilerinin kanuna aykırı delil
kullandıklarını, bu şekilde iddianamenin oluşturulma şeklinin hukuka aykırı
olduğunu, esasa etkili olmayan ve masumiyetini göstermeyen gerekçelerle beraat
kararı verildiğini, isnat edilen suçu işlemediği halde bariz takdir hatalarıyla
beraat hükmü kurulduğunu, Mahkeme kararının gerekçesinde masumiyetine ilişkin
delillerin değerlendirilmediğini, olayın baştan itibaren kurgulandığının
Mahkemece kabul edilmediğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucu hakkında, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca, "irtikâp ve rüşvet istemek"
suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış, yargılamaya başlayan Mardin
2. Ağır Ceza Mahkemesi, 21/2/2008 tarihinde
başvurucunun isnat edilen suçları işlediğine dair mahkûmiyetine yeterli ve
inandırıcı kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraat kararı vermiştir.
29. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine, Yargıtay 5.
Ceza Dairesinin 19/1/2012 tarihli ilâmıyla "rüşvet" suçundan verilen
kararın onanmasına, "irtikâp"
suçundan verilen beraat hükmünün eksik soruşturmaya dayalı verildiği
gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
30. Mahkemece bozma ilâmına uyularak
yapılan yargılama sonunda 8/5/2013 tarihinde,
başvurucunun isnat edilen suçu işlediğine dair aralarında husumet bulunduğu
anlaşılan müşteki ve tanıkların çelişkili anlatımları dışında mahkûmiyetine
yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, dolayısıyla isnat edilen suçu
işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine
karar verilmiştir. Gerekçeli karar ve katılanın temyiz dilekçesi 14/6/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği halde
başvurucu temyiz talebinde bulunmamıştır.
31. Bu şekilde başvurucunun, Mardin 2.
Ağır Ceza Mahkemesince verilen karara yönelik olarak olağan kanun yollarına
başvurmadığı, dolayısıyla hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını
usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın
Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
33. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
34. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
36. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§§41–45).
37. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31).Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "irtikâp ve rüşvet istemek "suçlarını
işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan
suçlar765 sayılı mülga Kanun’un 209. maddesinin birinci fıkrası, 212.
maddesinin ikinci fıkrası ile219. maddesinin birinci
ve dördüncü fıkralarında hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
38. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır.
Somut başvuru açısından bu tarih, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun
gözaltına alındığı18/1/2002tarihidir.Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, Yargıtay onama kararının verildiği 4/6/2014 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
39. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 18/1/2002 tarihinde gözaltına alınarak 22/1/2002 tarihinde
Mardin Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanan başvurucu ile diğer iki şüpheli
hakkında, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 1/3/2002 tarihli iddianamesi ile "irtikâp ve rüşvet istemek"
suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir.
Yargılamaya başlayan Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesince, sanıkların
savunmalarının alındığı, müşteki ve tanıkların dinlendiği, bilirkişi raporu
alınarak 21/2/2008 tarihinde, başvurucunun ve diğer
sanıkların isnat edilen suçları işlediklerine dair mahkûmiyetlerine yeterli ve
inandırıcı kesin delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatlerine
karar verildiği belirlenmiştir. Katılan Maliye Hazinesinin temyizi üzerine,
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 19/1/2012 tarihli ilâmıyla
"rüşvet" suçundan
verilen kararın onanmasına, "irtikâp"
suçundan verilen beraat hükmünün eksik soruşturmaya dayalı verildiği
gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, Mahkemece, bozma ilâmına uyularak
yapılan yargılama sonunda 8/5/2013 tarihinde, başvurucunun ve diğer sanıkların
mahkûmiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, dolayısıyla
isnat edilen suçu işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verildiği, katılan Maliye Hazinesinin
temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 4/6/2014 tarihli ilâmıyla hükmün
onandığı anlaşılmıştır.
40. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
41. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında,
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve söz konusu on iki yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan
bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
43. Başvurucu, adil yargılanma
hakkının ihlali nedeniyle1.000.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
44. 6216 sayılı Kanun'un“Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on iki yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 11.650,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki
iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.