TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BEDREDDİN AKA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/13157)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Bedreddin AKA
Vekili
Av. Cüneyt ALKANDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "resmi belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davada makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 12/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 23/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 21/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 23/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 30/5/2005 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır.
8. Başvurucu hakkında, Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığının 15/11/2005 tarih ve E.2005/340 sayılı iddianamesi ile "resmi belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 3/4/2007 tarih ve E.2005/509, K.2007/97 sayılı kararla başvurucunun 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 204. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 16/7/2010 tarih ve E.2009/20026, K.2010/9192 sayılı ilâmı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin değerlendirilmesi yönünden hükmün bozulmasına karar vermiştir.
11. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda, 25/11/2010 tarih ve E.2010/542, K.2010/914 sayılı kararla başvurucunun, 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 342. maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 30/4/2014 tarih ve E.2012/24945, K.2014/8436 sayılı ilâmı ile başvurucunun fiilinin "özel belgede sahtecilik" suçunu oluşturacağı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
13. Nusaybin ilçesinde 2. Asliye Ceza Mahkemesinin kurulmasından sonra yargılamaya devam eden Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 4/9/2014 tarih ve E.2014/221, K.2014/501 sayılı kararla 765 sayılı mülga Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ve 104. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar vermiştir.
14. Başvurucu, 12/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Gerekçeli karar, 3/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup temyiz talebinde bulunulmamıştır.
16. Karar Mahkemece, 10/11/2014 tarihinde kesinleştirilmiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 765 sayılı mülga Kanun'un 342. maddesinin birinci fıkrası ile 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ve 104. maddesinin ikinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun12/8/2014 tarih ve 2014/13157 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığınca "resmi belgede sahtecilik" suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 30/5/2005 tarihinde ifadesinin alındığını, Başsavcılıkça 15/11/2005 tarihinde hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucu, Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 30/5/2005 tarihinde ifadesinin alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§41–45).
24. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31).Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "resmi belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 5237 sayılı Kanun'un 204. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
25. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun ifadesininalındığı30/5/2005 tarihidir.Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesince zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verildiği 4/9/2014 tarihidir(B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 30/5/2005 tarihinde ifadesi alınan başvurucu hakkında, Başsavcılığın 15/11/2005 tarihli iddianamesi ile "resmi belgede sahtecilik" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 3/4/2007 tarihli karar ile başvurucunun 5237 sayılı Kanun'un 204. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 16/7/2010 tarihli ilâmı ile hükmün bozulmasına karar verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda, 25/11/2010 tarihli karar ile başvurucunun, 765 sayılı mülga Kanun'un 342. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 30/4/2014 tarihli ilâmı ile başvurucunun fiilinin "özel belgede sahtecilik" suçunu oluşturacağı gerekçesiyle hükmün bozulduğu belirlenmiştir. Nusaybin ilçesinde 2. Asliye Ceza Mahkemesinin kurulmasından sonra yargılamaya devam eden Nusaybin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 4/9/2014 tarihli kararı ile zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verdiği, gerekçeli kararın, 3/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği ve başvurucu tarafından temyiz edilmeksizin Mahkemece 10/11/2014 tarihinde kesinleştirildiği anlaşılmıştır.
27. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
28. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu dokuz yıl üç ay dört günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dokuz yıl üç ay dört günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.650,00TLmanevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 6.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.