TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET KARATAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12925)
|
|
Karar Tarihi: 25/10/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet
KARATAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının; kadro tahsisi yapılmaması nedeniyle kamu hizmetine girme hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Özdemirci Belediyesinde (Belediye) geçici iş
pozisyonunda çalışmaktadır.
7. Belediye 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kamuda Geçici İş
Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel
Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca başvurucunun sürekli işçi
kadrosuna geçirilmesi için İçişleri Bakanlığına bildirimde bulunmuştur.
İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü 17/10/2007 tarihli işlemiyle
bu talebi reddetmiştir. Talebin ret gerekçesi olarak başvurucunun 2006 yılında
usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonunda çalışmadığından
yasal koşulları taşımadığı gösterilmiştir. Aynı yazıda Belediyeye hitaben 5620
sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca bir mali yılda altı aydan fazla
süreyle geçici iş pozisyonunda işçi çalıştırılması mümkün olmadığından 2007
yılı içerisinde altı aylık çalışma süresini dolduranların iş akitlerinin askıya
alınması, 2008 yılı ve takip eden yıllarda da altı aydan fazla
çalıştırılmamaları gerektiği de belirtilmiştir.
8. Söz konusu yazı gereğince Belediye, başvurucunun iş akdini
askıya almış ve bu durumu 16/11/2007 tarihli yazı ile kendisine bildirmiştir.
9. Başvurucu, iş akdinin askıya alındığının kendisine bildirilmesi
üzerine 16/11/2007 tarihinde düzenlediği dilekçe ile Belediye ve İçişleri
Bakanlığını hasım mevkiinde göstererek Denizli İdare Mahkemesinde (Mahkeme)
iptal davası açmıştır.
10. Mahkeme 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 14. maddesi gereğince dava dilekçesi üzerinde yaptığı ilk
inceleme neticesinde dava konusu istemin tereddüte
yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmadığı, ayrıca idari
işlem ve eylem mahiyetinde karar verilmesinin istenildiği gerekçeleriyle aynı
Kanun'un3. maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.
23/11/2007 tarihli dilekçe ret kararında, sadece iş akdinin askıya alınmasına
ilişkin Belediye Başkanlığının 16/11/2007 tarihli işleminin mi, sürekli işçi
statüsüne geçirilmesinin uygun olmadığına dair İçişleri Bakanlığı Mahalli
İdareler Genel Müdürlüğünün 17/10/2007 tarihli işleminin mi, yoksa her iki
işlemin birlikte mi iptalinin istenildiğinin dava dilekçesinden anlaşılamadığı
belirtilmiştir.
11. Başvurucu, dilekçe ret kararı üzerine yeniden düzenlediği
27/12/2007 tarihli dilekçesinde bu kez sadece Belediyeyi hasım mevkiinde
göstermiş ve iş akdinin askıya alındığını bildiren 16/11/2007 tarihli Belediye
işleminin iptalini istediğini belirtmiştir. Başvurucu, bu dava dilekçesinde
İçişleri Bakanlığının 2006/65 sayılı Genelgesi gereğince Belediyedeki iş
pozisyonunun dondurularak emeklilik hakkını elde edinceye kadar kesintisiz
çalıştırılması gerekirken iş akdinin askıya alınmasının hukuka aykırı olduğunu
ileri sürmüştür.
12. Mahkeme 15/12/2008 tarihli kararıyla dava konusu iş akdinin
askıya alınması işlemini iptal etmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Dava,
davacının sürekli işçi kadrosuna geçirilemediği gerekçesiyle iş akdinin askıya
alınmasına ilişkin 16.11.2007 gün ve 225 sayılı Özdemirci Belediye Başkanlığı
işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
...
Olayda, davacının 2006 yılında geçici işçi
statüsünde 6 aydan fazla çalışması olduğu, 21/4/2007 tarihi itibariyla
iş akdinin devam etmekte olduğu, çalışmasının usulüne uygun olarak vize
edilmesi ile 5620 sayılı Kanundan istifade ederek sürekli işçi statüsüne geçme
noktasındaki tüm işlemleri yerine getirme sorumluluğun davalı idareye ait
olduğu görülmekte olup, davacının Kanun’un aradığı asgari şartları taşıdığı,
bunun dışında davalı idare tarafından yerine getirilmesi gereken şartların ve
işlemlerin zamanında ve usulüne uygun olarak yerine getirilmemiş olmasının
sorumluluğunun davalı idareye ait olduğu ve davalı idare tarafından yerine
getirilmesi gereken asli ve usulü işlemlerin yerine getirilmemiş olmasının
davacının sürekli işçi statüsüne geçirilmesine engel olmayacağı vicdani
kanaatine varılmıştır. Zira, işveren karşında zayıf konumda bulunan işçi
hakkının, işverenin yerine getirmesi gereken yükümlülükleri yerine
getirmemesinden dolayı haleldar edilmesi ve kayba uğratılması iş hukukunun
hakim prensibi olan işveren karşısında işçinin korunması ilkesine aykırı
olacağı hususu açıktır.
Bu durumda, 2006 yılında 6 aydan fazla çalışan
ve 21/4/2007 tarihi itibariyla iş akdi devam etmekte
olan ve yukarıda aktarılan kanun hükümleri gereği geçici işçi statüsünden
sürekli işçi statüsüne geçirilmesi gerekirken davalı idare tarafından yerine
getirilmesi gereken yükümlülükler yerine getirilmediğinden bu hakkı elde
edemeyen davacının, iş akdinin askıya alınmasına ilişkin dava konusu işlemde
hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin
iptaline, [...]"
13. Karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
14. Bu karar üzerine başvurucu, Belediye bünyesinde geçici iş
pozisyonunda çalışmaya devam etmiştir.
15. Belediye, Denizli İdare Mahkemesinin mezkur kararından sonra
başvurucunun 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi
için İçişleri Bakanlığına yeniden bildirimde bulunmuştur.
16. İçişleri Bakanlığı konuya ilişkin olarak Maliye
Bakanlığından görüş istemiştir. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüğü 27/2/2012 tarihli yazısı ile başvurucunun 2006 yılındaki
çalışmalarının usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında
geçmediği gerekçesiyle 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirilmesinin uygun olmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
17. Başvurucu, söz konusu yazı sonrasında da 2014 yılı Mart
ayına kadar Belediyede geçici iş pozisyonunda çalışmaya devam etmiştir.
18. Belediyenin 12/1/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince 30/3/2014
tarihi itibarıyla kapanması sebebiyle başvurucu Çivril Belediyesine
devredilmiştir.
19. Çivril Belediyesi 29/6/2014 tarihinde başvurucunun iş akdini
feshetmiştir. Başvurucu fesih işleminin iptali istemiyle dava açmamıştır.
20. Başvurucu 31/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 2577 sayılı Kanun'un "İdari
dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı
2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
1. İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı
iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal
davaları,[...]"
22. 2577 sayılı Kanun'un "Kararların
sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare
ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.
Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü
geçemez."
23. 5620 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanun;
(...)
c) İl özel idareleri, belediyeler, bunların kurdukları
veya üye oldukları mahallî idare birlikleri ile müessese ve işletmelerinde
(Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan şirketler hariç) ve
belediyelerin bağlı kuruluşlarında,
2006 yılı içerisinde usûlüne
uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında toplam 6 ay veya daha
fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri kapsar. 2005 veya 2006 yıllarında
aynı şartlarda çalışıp da askerlik, doğum veya sağlık kurulu raporuyla
belgelendirilen sağlık sorunları sebebiyle iş sözleşmeleri askıda kalanlar da
bu fıkra kapsamında değerlendirilir."
24. 5620 sayılı Kanun'un geçici 1.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen
şartları taşımadıkları için sürekli işçi kadrolarına veya sözleşmeli personel
statüsüne geçişi yapılamayan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi kapsamına girmeyen
geçici işçiler, ilgili idare, kurum ve kuruluşlarca bir malî yılda 6 aydan az
olmak üzere ve bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen usûle
göre vizesi yapılacak geçici iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam
olunabilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,...
bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına
sahiptir..."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
26. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde kararların icrasından açıkça bahsedilmemekle birlikte Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM),
mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak yargı kararlarının icra edilmesi
hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme
önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme
haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini
tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar
uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan, B. No:
18357/91, 19/3/1997, § 40).
27. Ancak AİHM içtihatlarında, icra edilmediğinden şikâyet
edilen ve bu nedenle ihlale konu olan yargı kararlarının kesinliğine ve nihailiğine vurgu yapıldığı görülmektedir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Burdov/Rusya, B. No:
59498/00, 7/5/2002, § 34; Büker/Türkiye,
B. No: 29921/96, 24/10/2000, §§ 28-34; Ahmet
Kılıç/Türkiye, B. No: 38473/02, 25/7/2006, § 27). AİHM, üst
mercilerin incelemesine tabi olabilecek ya da üst mahkemece bozulabilecek
kararların Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının güvencesi altına
alınmadığını açıkça belirtmektedir. Temyiz merciinin ilk derece mahkemesi
kararının uygulanmasını erteleme veya askıya alma gibi bir etkisinin olup
olmadığına bakılmaksızın 6. madde, sadece nihai ve bağlayıcı mahkeme
kararlarının uygulanmasını korur. Özellikle de temyiz merciinin, başvuranların
taleplerini dayandırdığı kararı bozduğunu gözönünde
bulundurarak iç hukuk tarafından uygulanması zorunlu olsa bile idarenin bu
karara uymamasını 6. maddenin gerekliliklerine aykırı görmemektedir (Ouzounis ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 49144/99,
15/4/2002,§ 21).
28. AİHM'e göre herhangi bir mahkeme
tarafından verilen bir kararın icrası, 6. maddenin amaçları bağlamında davanın
ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Scordino / İtalya (No. 1) [BD], B.No:
36813/97, 29/3/2006, § 196). Kamu otoriteleri, nihai yargı kararına uymak için
gerekli önlemleri almada başarısız olduğu takdirde 6/1. maddenin hükümlerini
tüm yararlı etkilerinden mahrum bırakmış olurlar (Burdov / Rusya, § 37).
29. AİHM, yukarıdaki prensiplerin -sonuçları davacının medeni
hakları üzerinde belirleyici olan idari uyuşmazlıklara ilişkin yargılamalar
bağlamında- daha büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etmektedir. Gerçekte
davacı, devletin en üst idari mahkemesi önünde iptal başvurusunda bulunmak
suretiyle yalnızca hakkında itirazda bulunulan kararın iptalini değil aynı
zamanda ve her şeyden önce söz konusu kararın neticelerinin ortadan kaldırılmasını
talep etmektedir. Dolayısıyla davacının etkili bir şekilde korunması ve hukuka
uygunluğun yeniden sağlanması, idari makamların kararı icra etme yükümlülüğünün
olmasını gerektirir (Hornsby / Yunanistan, § 41; Kyrtatos / Yunanistan, B. No: 41666/98, 22/5/2003, §§ 31, 32).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 25/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, Denizli İdare Mahkemesinin iptal kararı gereğince
sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Belediyenin söz
konusu iptal kararı üzerine sürekli işçi kadrosuna geçirileceğini söyleyerek
yıllarca kendisini oyaladığını öne süren başvurucu, ne Özdemirci Belediyesinin
ne de bu Belediyenin kapanması üzerine devredildiği Çivril Belediyesinin
kadroya geçirilmesi için gerekli vize işlemlerini yaptığını ifade etmektedir.
Başvurucu iptal kararı uyarınca kadroya geçirilmesi gerekirken iş akdinin
feshedildiğinden yakınmakta, yargı kararının uygulanmadığını ileri sürmektedir.
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu çerçevede başvurucunun yukarıda yer verilen
şikâyetlerinin özünün kesinleşmiş yargı kararının uygulanmadığı hususuna
ilişkin olduğu görüldüğünden belirtilen ihlal iddiası niteliği gereği mahkemeye
erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Anayasa'nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
35. Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez."
36. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel
hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın yasama ve yürütme organları ile idarenin
mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının
değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138.
maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi
gerektiği açıktır (Arman Mazman,
B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
37. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü
ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak
iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde
etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
38. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye
erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme
ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da
kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte
onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar
uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı
kararlarının uygulanması "mahkemeye erişim hakkı" kapsamında
değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar
vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde
uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan
birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler
bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi
hâllerinde "mahkemeye erişim hakkı" da anlamını yitirecektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144,
2/10/2013, § 28).
39. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam
zamanaşımı dolmadığı sürece her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe
rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan
bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu, mahkeme kararının
uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği
ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde
yapıldığını kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili
olup olmadığının ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının da bu çerçevede
belirlenmesi gerekir (Ahmet Yıldırım,
§ 29).
40. Buna göre somut başvuruda başvurucunun Denizli İdare
Mahkemesi kararının başvuru tarihi itibarıyla uygulanmadığı yönündeki
iddiasının süregelen bir duruma ilişkin olduğu dikkate alınarak başvurunun
süresinde yapıldığı ve ayrıca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından da yetkisi
içinde olduğu kabul edilmiştir.
41. Bu kabulden sonra ise öncelikle yargı kararının
uygulanmaması suretiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına bir müdahalenin
bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Yargı kararının uygulanıp
uygulanmadığının belirlenmesi noktasında da başvuruya konu Denizli İdare
Mahkemesinin mezkur iptal kararının ilişkin olduğu davada uyuşmazlığın
konusunun ve kapsamının ne olduğunun, ayrıca kurulan hükmün mahiyetinin ortaya
konulması önem arz etmektedir.
42. Bireysel başvuruya dayanak davanın konusu edilen işlemin, başvurucunun
iş akdinin askıya alınmasına ilişkin Belediye işlemi olduğu görülmektedir.
Nitekim başvurucu derece mahkemesinin dilekçe ret kararı üzerine yeniden
düzenlediği 27/12/2007 tarihli dava dilekçesinde tarih ve sayısını açıkça
göstermek suretiyle iş akdinin askıya alınmasına ilişkin Belediye işleminin
iptalini istediğini belirtmiştir (bkz. § 11). Mahkeme de gerekçeli kararında
davanın konusunu bu isteme uygun şekilde kurmuştur (bkz. § 12). Dolayısıyla
başvurucunun 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirilmemesine ilişkin İçişleri Bakanlığı işleminin (bkz. § 7) bu yargılamanın
konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte derece mahkemesinin
başvurucunun sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesine ilişkin idari işlemi, iş
akdinin askıya alınması yönündeki dava konusu işlemin "sebep unsuru" (bkz. § 21), bir başka ifadeyle
idareyi iş akdini askıya alma işlemini tesis etmeye iten, idarenin bu işlemine
gerekçe oluşturan olgu olarak değerlendirmeye aldığı görülmektedir. Bu bağlamda
Mahkeme, idari yargılama tekniğinin bir gereği olarak dava konusu işlemin
hukuka uygunluğunu denetlemek amacıyla işlemin sebep unsurunu irdelemiş ve
gerekçeli kararında bu unsurun hukukiliğini sorgulayan birtakım tespitlere de
doğal olarak yer vermiştir. Ancak netice itibarıyla iptal hükmü dava konusu
işlemin sebep unsurunu oluşturan sürekli işçi kadrosuna geçirilmeme işlemine
değil davanın konusuna uygun olarak sadece iş akdinin askıya alınması işlemine
yönelik kurulmuştur. Dolayısıyla yargı kararının uygulanması bağlamında söz
konusu iptal hükmünün sadece başvurucunun iş akdinin askıya alınması işleminin
ilk tesis edildiği andan itibaren hukuki varlığının ve etkilerinin ortadan
kaldırılmasıyla idareyi yükümlü kıldığı, buna karşın başvurucunun 5620 sayılı
Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi gibi bir neticeyi ve
zorunluluğu ise bünyesinde barındırmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Bu çerçevede iptal kararı üzerine Belediyenin başvurucuyu
geçici iş pozisyonunda çalıştırmaya devam ettiği, nitekim bu hususun bireysel
başvuru formunda başvurucu tarafından da ifade edildiği görülmektedir. Öte
yandan başvurucunun, iptal kararı üzerine geçici iş pozisyonunda çalışmaya
devam ettiği dönemde Belediye tarafından iş akdinin yeniden askıya alındığına
dair herhangi bir şikâyetinin bulunmadığı da dikkate alındığında Denizli İdare
Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının uygulanmadığından söz edilemez.
Dolayısıyla belirtilen şikâyetler bağlamında başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yönelik bir müdahalenin olmadığı anlaşılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kamu Hizmetine Girme
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
45. Başvurucu 5620 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları
taşımasına rağmen sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesi ve neticede iş akdi
feshedilerek işten çıkarılması nedeniyle Anayasa'da güvence altına alınan kamu
hizmetine girme hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir.
46. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin
taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da
girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak
ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
47. Bireyin kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın 70.
maddesinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de
düzenlenen haklardan değildir. Dolayısıyla başvurucunun başvuru formunda ifade
ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü kamu hizmetine girme hakkı,
Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma
alanına girmemektedir.
48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamu hizmetine girme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
25/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.