TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BİLAL GÜLER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12926)
|
|
Karar Tarihi: 26/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucular
|
:
|
1. Bilal
GÜLER
|
|
|
2. Bilal
SEVİL
|
|
|
3. Niyazi
EROL
|
|
|
4. Osman
ÖZBEK
|
|
|
5. Recep
CEBE
|
|
|
6. Veli
GÜLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının; kadro tahsisi yapılmaması nedeniyle kamu hizmetine girme
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 31/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2014/12928, 2014/12930, 2014/12931, 2014/12933 ve 2014/12934
numaralı bireysel başvuru dosyaları, aralarında konu yönünden hukuki irtibat
bulunması nedeniyle 2014/12926 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmiş ve incelemenin 2014/12926 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden
yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucular, Özdemirci Belediyesinde (Belediye) geçici iş
pozisyonunda çalışmaktadır.
8. Belediye 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarinda Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya
Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca başvurucuların
sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi için İçişleri Bakanlığına bildirimde
bulunmuştur. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü 17/10/2007
tarihli işlemiyle bu talebi reddetmiştir. Talebin ret gerekçesi olarak
başvurucuların 2006 yılında usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş
pozisyonunda çalışmadıklarından yasal koşulları taşımadıkları gösterilmiştir.
Aynı yazıda Belediyeye hitaben 5620 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca
bir mali yılda altı aydan fazla süreyle geçici iş pozisyonunda işçi çalıştırılması
mümkün olmadığından 2007 yılı içinde altı aylık çalışma süresini dolduranların
iş akitlerinin askıya alınması, 2008 yılı ve takip eden yıllarda da altı aydan
fazla çalıştırılmamaları gerektiği de belirtilmiştir.
9. Söz konusu yazı gereğince Belediye, başvurucuların iş
akitlerini askıya almış ve bu durumu 16/11/2007 tarihli yazı ile kendilerine
bildirmiştir.
10. Başvurucular iş akitlerinin askıya alındığının kendilerine
bildirilmesi üzerine 16/11/2007 tarihinde düzenledikleri dilekçe ile Belediye
ve İçişleri Bakanlığını hasım mevkiinde göstererek Denizli İdare Mahkemesinde
(Mahkeme) iptal davası açmıştır.
11. Mahkeme 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 14. maddesi gereğince dava dilekçeleri üzerinde yaptığı ilk
inceleme neticesinde dava konusu istemin tereddüte
yer bırakmayacak şekilde açık ve net olarak ortaya konulmadığı, ayrıca idari
işlem ve eylem mahiyetinde karar verilmesinin istenildiği gerekçesiyle aynı
Kanun'un3. maddesi uyarınca dava dilekçelerinin reddine karar vermiştir. Söz
konusu dilekçe ret kararlarında sadece Belediye Başkanlığının, anılan kişilerin
iş akitlerinin askıya alınmasına ilişkin 16/11/2007 tarihli işleminin mi,
İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün, adı geçenlerin sürekli
işçi statüsüne geçirilmelerinin uygun olmadığına dair 17/10/2007 tarihli
işleminin mi yoksa her iki işlemin birlikte mi iptalinin istenildiğinin dava
dilekçesinden anlaşılamadığı belirtilmiştir.
12. Başvurucular dilekçe ret kararı üzerine yeniden
düzenledikleri 27/12/2007 tarihli dilekçelerinde bu kez sadece Belediyeyi hasım
mevkiinde göstermiş ve iş akitlerinin askıya alındığını bildiren 16/11/2007
tarihli Belediye işleminin iptalini istediklerini belirtmişlerdir. Başvurucular
bu dava dilekçelerinde, İçişleri Bakanlığının 2006/65 sayılı Genelgesi
gereğince Belediyedeki iş pozisyonlarının dondurularak emeklilik hakkını elde
edinceye kadar kesintisiz çalıştırılmaları gerekirken iş akitlerinin askıya
alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
13. Mahkeme 15/12/2008 tarihinde verdiği kararlarla dava konusu
iş akdinin askıya alınması işlemlerini iptal etmiştir. Kararların ilgili
kısımları şöyledir:
"Dava, davacının sürekli işçi kadrosuna geçirilemediği
gerekçesiyle iş akdinin askıya alınmasına ilişkin 16.11.2007 gün ve 225 sayılı
Özdemirci Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
...
Olayda, davacının 2006 yılında geçici işçi
statüsünde 6 aydan fazla çalışması olduğu, 21/4/2007 tarihi itibariyla
iş akdinin devam etmekte olduğu, çalışmasının usulüne uygun olarak vize
edilmesi ile 5620 sayılı Kanundan istifade ederek sürekli işçi statüsüne geçme
noktasındaki tüm işlemleri yerine getirme sorumluluğunun davalı idareye ait olduğu
görülmekte olup, davacının Kanun’un aradığı asgari şartları taşıdığı, bunun
dışında davalı idare tarafından yerine getirilmesi gereken şartların ve
işlemlerin zamanında ve usulüne uygun olarak yerine getirilmemiş olmasının
sorumluluğunun davalı idareye ait olduğu ve davalı idare tarafından yerine
getirilmesi gereken asli ve usulü işlemlerin yerine getirilmemiş olmasının
davacının sürekli işçi statüsüne geçirilmesine engel olmayacağı vicdani
kanaatine varılmıştır. Zira, işveren karşısında zayıf konumda bulunan işçi
hakkının, işverenin yerine getirmesi gereken yükümlülükleri yerine
getirmemesinden dolayı haleldar edilmesi ve kayba uğratılması iş hukukunun
hakim prensibi olan işveren karşısında işçinin korunması ilkesine aykırı
olacağı hususu açıktır.
Bu durumda, 2006 yılında 6 aydan fazla çalışan
ve 21/4/2007 tarihi itibarıyla iş akdi devam etmekte olan ve yukarıda aktarılan
Kanun hükümleri gereği geçici işçi statüsünden sürekli işçi statüsüne
geçirilmesi gerekirken davalı idare tarafından yerine getirilmesi gereken
yükümlülükler yerine getirilmediğinden bu hakkı elde edemeyen davacının, iş
akdinin askıya alınmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin
iptaline, [...]"
14. Kararlar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
15. Bu kararlar üzerine başvurucular Belediye bünyesinde geçici
iş pozisyonunda çalışmaya devam etmiştir.
16. Belediye, Denizli İdare Mahkemesinin mezkur kararlarından
sonra başvurucuların 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirilmesi için İçişleri Bakanlığına yeniden bildirimde bulunmuştur.
17. İçişleri Bakanlığı konuya ilişkin olarak Maliye
Bakanlığından görüş istemiştir. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel
Müdürlüğü 27/2/2012 tarihli yazısı ile başvurucuların 2006 yılındaki
çalışmalarının, usulüne uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında
geçmediği gerekçesiyle, 5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna
geçirilmelerinin uygun olmadığı yönünde görüş bildirmiştir.
18. Başvurucular söz konusu yazı sonrasında da 2014 yılı Mart
ayına kadar Belediyede geçici iş pozisyonunda çalışmaya devam etmiştir.
19. Belediyenin 12/1/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde
Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince 30/3/2014 tarihi
itibarıyla kapanması sebebiyle başvurucular Çivril Belediyesine devredilmiştir.
20. Çivril Belediyesi 29/6/2014 tarihinde başvurucuların iş
akitlerini feshetmiştir. Başvurucular tarafından fesih işleminin iptali
istemiyle dava açılmamıştır.
21. Başvurucular 31/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 2577 sayılı Kanun'un "İdari
dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı
2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
1. İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı
iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal
davaları,[...]"
23. 2577 sayılı Kanun'un "Kararların
sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare
ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz
günü geçemez."
24. 5620 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanun;
(...)
c) İl özel idareleri, belediyeler, bunların
kurdukları veya üye oldukları mahallî idare birlikleri ile müessese ve
işletmelerinde (Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan şirketler
hariç) ve belediyelerin bağlı kuruluşlarında,
2006 yılı içerisinde usûlüne
uygun olarak vizesi yapılmış geçici iş pozisyonlarında toplam 6 ay veya daha
fazla süreyle çalışmış olan geçici işçileri kapsar. 2005 veya 2006 yıllarında
aynı şartlarda çalışıp da askerlik, doğum veya sağlık kurulu raporuyla
belgelendirilen sağlık sorunları sebebiyle iş sözleşmeleri askıda kalanlar da
bu fıkra kapsamında değerlendirilir."
25. 5620 sayılı Kanun'un geçici 1.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilen
şartları taşımadıkları için sürekli işçi kadrolarına veya sözleşmeli personel
statüsüne geçişi yapılamayan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi kapsamına girmeyen
geçici işçiler, ilgili idare, kurum ve kuruluşlarca bir malî yılda 6 aydan az
olmak üzere ve bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen usûle
göre vizesi yapılacak geçici iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam
olunabilir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,...
bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına
sahiptir..."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
27. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde kararların icrasından açıkça bahsedilmemekle birlikte Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM),
mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak yargı kararlarının icra edilmesi
hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme
önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme
haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini
tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar
uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan, B. No:
18357/91, 19/3/1997, § 40).
28. Ancak AİHM içtihatlarında, icra edilmediğinden şikâyet
edilen ve bu nedenle ihlale konu olan yargı kararlarının kesinliğine ve nihailiğine vurgu yapıldığı görülmektedir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Burdov/Rusya, B. No:
59498/00, 7/5/2002, § 34; Büker/Türkiye,
B. No: 29921/96, 24/10/2000, §§ 28-34; Ahmet
Kılıç/Türkiye, B. No: 38473/02, 25/7/2006, § 27). AİHM, üst
mercilerin incelemesine tabi olabilecek ya da üst mahkemece bozulabilecek
kararların Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının güvencesi altına
alınmadığını açıkça belirtmektedir. Temyiz merciinin, ilk derece mahkemesi
kararının uygulanmasını erteleme veya askıya alma gibi bir etkisinin olup
olmadığına bakılmaksızın 6. madde, sadece nihai ve bağlayıcı mahkeme
kararlarının uygulanmasını korur. Özellikle de temyiz merciinin, başvuranların
taleplerini dayandırdığı kararı bozduğunu gözönünde
bulundurarak iç hukuk tarafından uygulanması zorunlu olsa bile idarenin bu
karara uymamasını 6. maddenin gerekliliklerine aykırı görmemektedir (Ouzounis ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 49144/99,
15/4/2002,§ 21).
29. AİHM'e göre herhangi bir mahkeme
tarafından verilen bir kararın icrası, 6. maddenin amaçları bağlamında davanın
ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Scordino / İtalya (No. 1) [BD], B. No: 36813/97, 29/3/2006, § 196).
Kamu otoriteleri, nihai yargı kararına uymak için gerekli önlemleri almada
başarısız olduğu takdirde 6/1. maddenin hükümlerini tüm yararlı etkilerinden
mahrum bırakmış olurlar (Burdov / Rusya, § 37).
30. AİHM, yukarıdaki prensiplerin -sonuçları davacının medeni
hakları üzerinde belirleyici olan idari uyuşmazlıklara ilişkin yargılamalar
bağlamında- daha büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etmektedir. Gerçekte
davacı, devletin en üst idari mahkemesi önünde iptal başvurusunda bulunmak
suretiyle yalnızca hakkında itirazda bulunulan kararın iptalini değil aynı zamanda
ve her şeyden önce söz konusu kararın neticelerinin ortadan kaldırılmasını
talep etmektedir. Dolayısıyla davacının etkili bir şekilde korunması ve hukuka
uygunluğun yeniden sağlanması, idari makamların kararı icra etme yükümlülüğünün
olmasını gerektirir (Hornsby / Yunanistan, § 41; Kyrtatos / Yunanistan, B. No: 41666/98, 22/5/2003, §§ 31,32).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucular, Denizli İdare Mahkemesinin iptal kararı
gereğince sürekli işçi kadrosuna geçirilmeleri gerektiğini belirtmektedir.
Belediyenin söz konusu iptal kararı üzerine sürekli işçi kadrosuna
geçirileceklerini söyleyerek yıllarca kendilerini oyaladığını öne süren
başvurucular, Özdemirci Belediyesinin de bu Belediyenin kapanması üzerine
devredildikleri Çivril Belediyesinin de kadroya geçirilmeleri için gerekli vize
işlemlerini yapmadığını ifade etmektedir. Başvurucular iptal kararı uyarınca
kadroya geçirilmeleri gerekirken iş akitlerinin feshedildiğinden yakınmakta ve
yargı kararının uygulanmadığını ileri sürmektedir.
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu çerçevede başvurucuların yukarıda yer
verilen şikâyetlerinin özünün kesinleşmiş yargı kararının uygulanmadığı
hususuna ilişkin olduğu görüldüğünden belirtilen ihlal iddiası niteliği gereği
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. Anayasa'nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
36. Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez."
37. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel
hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden
biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın, yasama ve yürütme organları ile idarenin
mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının
değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138.
maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi
gerektiği açıktır (Arman Mazman,
B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
38. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü
ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak
iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde
etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
39. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye
erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme
ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da
kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte
onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar
uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı
kararlarının uygulanması "mahkemeye erişim hakkı" kapsamında
değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar
vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde
uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan
birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde, uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler
bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi
hâllerinde "mahkemeye erişim hakkı" da anlamını yitirecektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144,
2/10/2013, § 28).
40. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam
zamanaşımı dolmadığı sürece her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe
rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan
bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu mahkeme kararının
uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği
ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde
yapıldığını kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkili
olup olmadığının ve başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının da bu çerçevede
belirlenmesi gerekir (Ahmet Yıldırım,
§ 29).
41. Buna göre somut başvuruda başvurucuların Denizli İdare Mahkemesi
kararının başvuru tarihi itibarıyla uygulanmadığı yönündeki iddialarının
süregelen bir duruma ilişkin olduğu dikkate alınarak başvurunun süresinde
yapıldığı ve ayrıca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından da yetkisi içinde
olduğu kabul edilmiştir.
42. Bu kabulden sonra ise öncelikle yargı kararının
uygulanmaması suretiyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına bir müdahalenin
bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Yargı kararının uygulanıp
uygulanmadığının belirlenmesi noktasında da başvuruya konu Denizli İdare
Mahkemesinin mezkur iptal kararlarının ilişkin olduğu davalarda uyuşmazlığın
konusunun ve kapsamının ne olduğunun, ayrıca kurulan hükmün mahiyetinin ortaya
konulması önem arz etmektedir.
43. Bireysel başvuruya dayanak davalarda dava konusu edilen
işlemlerin, başvurucuların iş akitlerinin askıya alınmasına ilişkin Belediye
işlemi olduğu görülmektedir. Nitekim başvurucular derece mahkemesinin dilekçe
ret kararı üzerine yeniden düzenledikleri 27/12/2007 tarihli dava
dilekçelerinde tarih ve sayısını açıkça göstermek suretiyle iş akitlerinin
askıya alınmasına ilişkin Belediye işleminin iptalini istediklerini
belirtmişlerdir (bkz. § 12). Mahkeme de gerekçeli kararında davanın konusunu bu
isteme uygun şekilde kurmuştur (bkz. § 13). Dolayısıyla başvurucuların 5620
sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesine ilişkin İçişleri
Bakanlığı işleminin (bkz. § 8) bu yargılamanın konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte derece mahkemesinin, başvurucuların sürekli işçi kadrosuna
geçirilmemesine ilişkin idari işlemi, iş akitlerinin askıya alınması yönündeki
dava konusu işlemin "sebep unsuru" (bkz. § 22), bir başka ifadeyle
idareyi iş akitlerini askıya alma işlemini tesis etmeye iten, idarenin bu
işlemine gerekçe oluşturan olgu olarak değerlendirmeye aldığı görülmektedir. Bu
bağlamda Mahkeme, idari yargılama tekniğinin bir gereği olarak dava konusu
işlemin hukuka uygunluğunu denetlemek amacıyla işlemin sebep unsurunu irdelemiş
ve gerekçeli kararında bu unsurun hukukiliğini sorgulayan birtakım tespitlere
de doğal olarak yer vermiştir. Ancak netice itibarıyla iptal hükmü dava konusu
işlemin sebep unsurunu oluşturan sürekli işçi kadrosuna geçirilmeme işlemine
değil davanın konusuna uygun olarak sadece iş akdinin askıya alınması işlemine yönelik
olarak kurulmuştur. Dolayısıyla yargı kararının uygulanması bağlamında söz
konusu iptal hükmünün sadece başvurucuların iş akdinin askıya alınması
işleminin ilk tesis edildiği andan itibaren hukuki varlığının ve etkilerinin
ortadan kaldırılmasıyla idareyi yükümlü kıldığı, buna karşılık başvurucuların
5620 sayılı Kanun kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi gibi bir
neticeyi ve zorunluluğu ise bünyesinde barındırmadığı sonucuna varılmıştır.
44. Bu çerçevede Belediyenin, iptal kararı üzerine başvurucuları
geçici iş pozisyonunda çalıştırmaya devam ettiği, nitekim bu hususun bireysel
başvuru formunda başvurucular tarafından da ifade edildiği görülmektedir. Öte
yandan başvurucuların, iptal kararı üzerine geçici iş pozisyonunda çalışmaya
devam ettikleri dönemde Belediye tarafından iş akitlerinin yeniden askıya
alındığına dair herhangi bir şikâyetlerinin bulunmadığı da dikkate alındığında
Denizli İdare Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının uygulanmadığından
söz edilemez. Dolayısıyla belirtilen şikâyetler bağlamında başvurucuların
mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin olmadığı anlaşılmıştır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kamu Hizmetine Girme
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
46. Başvurucular 5620 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları
taşımalarına rağmen sürekli işçi kadrosuna geçirilmemeleri ve neticede iş
akitleri feshedilerek işten çıkarılmaları nedeniyle Anayasa'da güvence altına
alınan kamu hizmetine girme haklarının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir.
47. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin
taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da
girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak
ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
48. Bireyin kamu hizmetine girme hakkı Anayasa’nın 70.
maddesinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de
düzenlenen haklardan değildir. Dolayısıyla başvurucuların başvuru formunda
ifade ettikleri şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdükleri kamu hizmetine girme
hakkı, Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak
koruma alanına girmemektedir.
49. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kamu hizmetine girme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.