TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖNDER SIĞIRCIKOĞLU BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/13176)
|
|
Karar Tarihi: 17/7/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 14/9/2018-30535
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Önder
SIĞIRCIKOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Uğur
Buğra TANIR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluk hâlinin makul süreyi aşması ve tahliye
talebi hakkında Yargıtayca karar verilmemesi
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; mahkûmiyet kararının
belirleyici olarak sorgulanma imkânı tanınmayan gizli tanık beyanına dayandırılması
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1966 yılında doğmuş olup olayların gerçekleştiği
tarihte Millî İstihbarat Teşkilatında (MİT) mütercim olarak görev yapmaktadır.
9. İddianamede iddia edildiği üzere Hatay Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen bir başka soruşturma kapsamında Hatay merkezli çıkar
amaçlı bir suç örgütünün teknik takibi sırasında mahkeme kararıyla iletişim
takibinde olan bir telefon hattı dinlenmektedir. Bu hat ile başka bir suç
organizasyonu çerçevesinde iletişimi tespit edilmekte olan diğer bir telefon
hattının görüşme yaptığı ve görüşme içeriğinin suç teşkil ettiği tespit
edilmiştir.
10. Aynı gün telefon tapelerinde ismi
geçen Hatay/Altınözü'ndeki çadır kentte kalan Suriye uyruklu mağdur M.K. ile
Yayladağı'ndaki çadır kentte kalan Suriye uyruklu, Suriye ordusundan ayrılan ve
muhalif grup içindeki yarbay olduğu iddia edilen mağdur H.H. kaybolmuştur.
Olayın gerçekleştiği gün Hatay Emniyet Müdürlüğüne müracaat eden bir şahsın
aralarında MİT görevlisinin de bulunduğu M.A., Y.N. ve M.N.nin
Suriyeli iki kişiyi çadır kentten alarak deniz yoluyla Suriye tarafına geçirip
buradan Suriye güvenlik güçlerine teslim ettiklerine dair ihbarda bulunulması
üzerine Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. maddesi ile görevli)
(Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.
11. Soruşturma kapsamında Başsavcılıkça incelenen Hatay
Valiliğince olaya ilişkin yürütülen idari soruşturma sonucu düzenlenen raporun
ilgili kısımları şu şekildedir:
"... Konu ile ilgili [M.H.nin] [mağdurun yeğeni]
tercüman aracılığı ile alınan ifadesinde amcası ile parkta otururken saat 14'e
doğru amcasına gelen telefon üzerine, Jandarma'nın önünde buluşalım dediğini,
sonrasında Jandarma'nın önünde beyaz renkli bir taksiye bindiğini, bu şahsın
Yayladağı çadır kentinde kendileri ile mülakat yapan ve verdikleri bilgileri
bilgisayara kaydeden, görse tanıyabileceği kişi olduğunu, amcasının arabaya
binerken 5 dakikaya kadar gelirim dediğini belirtmiştir.
...
[H.H.nin] [mağdur] bindiği beyaz
renkli aracın MİT'e ait olabileceği, Önder [başvurucu] isimli kişinin Yayladağı çadır kentte mülakat yapan
istihbarat görevlisi olabileceği, arabaya alan kişinin bu kurumdan olduğunun
MİT Müdürü tarafından da ifade edildiğinin iddia edildiği, bütün bunların
Altınözü Kaymakamı ile MİT Müdürü arasında geçen telefon görüşmelerinin teknik
yönden incelenmesi ile ayrıca ekte bulunan CD'nin teknik yönden incelenmesinden
de anlaşılabileceği, ayrıca [İ.M.H.nin] bahsettiği istihbarat görevlisine ait olduğunu iddia
ettiği telefon numarası ile görüşme yaptığı anlaşılmaktadır. Bütün bu iddialar
göz önünde bulundurulduğunda bu konu ile bağlantılı kurumun özelliği, konunun
gerek teknik yönlerinin bulunması gerekse çok çeşitli yönleri ile araştırılması
gerektiği, bütün bunların müfettişlik bilgi, tekniğini ve uzmanlığını
gerektirdiği düşünülmektedir."
12. Soruşturma kapsamında Başsavcılıkça incelenen MİT
Müsteşarlığı Teftiş Raporu'nun ilgili kısımları şöyledir:
" ... Önder Sığırcıkoğlu'nun [başvurucu] [H.H.yi] [mağdur] aramasıyla
başlayan görüşme trafiğinde karşılıklı beş görüşmeden sonra 28 Ağustos 2011
saat 14.17'de [H.H.nin] [mağdur] Önder
Sığırcıkoğlu'nu aradığı, görüşmelerin içeriğinin
bilinmediği...
[H.H.nin] [mağdur] saat
11.09'da Önder Sığırcıkoğlu'nu [başvurucu] aradığı, adı geçenin ifadesine göre izinli olarak
kamptan çıktığını, birkaç kişiyle birlikte Altınözü Jandarma Karakolu'nun
karşısındaki kampta olduğunu ve görüşmek istediğini söylediği, Antakya'da
olduğunu söyleyen Önder Sığırcıkoğlu'nun [başvurucu] kendisinin Altınözü'ne gelebileceğini belirttiği,
Kendi ifadesine göre, Antakya'da [A.] Servisi işleten arkadaşı [H.K.den] aldığı [R.] marka gümüş renkli otomobille Altınözü'ne giden
Önder Sığırcıkoğlu'nun [başvurucu] yeğeniyle birlikte yanına gelen [H.H.yi] [mağdur] tek başına aracına alarak yaklaşık 10-15 dakika
Altınözü sokaklarında dolaştığı..."
13. Başsavcılık tarafından 16/2/2012 tarihli karar ile beyanı
alınacak gizli tanık hakkında 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma
Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarıca gizli
tanığa yeni bir adres verilmesi, duruşmada hazır bulunma hakkı bulunanlar
olmadan dinlenmesi, ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda
dinlenmesi şeklinde tanık koruma tedbir kararı verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yukarıda açık kimlik bilgileri yazılı
tanık çıkar amaçlı suç örgütü adına yapılan olay hakkında bildiklerini ve
gördüklerini anlatmak istediğini, ancak olaya ilişkin tanıklığın ve kimliğinin
ortaya çıkması durumunda kendisinin ve yakınlarının, sanık ve yakınlarından
gelebilecek muhtemel tehlikelere maruz kalabileceğinden çekindiğini ve
korktuğunu ifade etmesi nedeniyle tanığın kimlik bilgilerinin açıklanması ve
adres bilgilerinin dosyada yer almasının can güvenliği açısından tehlike
oluşturabileceği hususu Cumhuriyet Başsavcılığımızca dikkate alınarak..."
14. Gizli tanık kod CMK 250/2012-2'nin Savcılıktaki beyanı şu
şekildedir:
"[H.H.] [mağdur] isimli kişinin kaçırılmasından kısa bir süre sonra
... [M.N.] benimde bulunduğum
kalabalık bir grup içerisinde [H.H.]
[mağdur] ve yanındaki Suriye'li bir kişiyi daha kendilerinin kaçırıp, Suriye'de
buluştukları [M.nin] ağabeyi [M.A.] ile birlikte Suriye istihbarat görevlilerine teslim ettiklerini
söyledi.
Bulunduğum ortamda
anlattığına göre Önder Sığırcıkoğlu [başvurucu] isimli MİT görevlisinin
aleni düşmanı iki Suriye'liyi barındıkları çadır
kentten alıp tenha bir yere arabasıyla çıktığında [M.A., M.N. ve M.nin] uzaktan akrabası
olan 'Sarı Murat' lakaplı [Y.N.] bulundukları
araçla Önder [başvurucu] ve
Suriyelilerin bulunduğu aracın önünü kesmişler, Suriyelileri ... polis süsü vererek kendi araçlarına bindirmişler, [M.] ile birlikte Samandağ ilçesinin Yaylıca Beldesine
kaçırmışlar. Aslında Önder [başvurucu] ile
anlaşmalılarmış. Önder'in [başvurucu] elinden zorla kaçırıyor gibi göstermişler. 2 kişiyi Yaylıca Beldesinin Batı Ayaz Yolu tarafında
bulunan kullanılmayan metruk bir evde bir süre zorla tutmuşlar, karanlık
olduktan sonra Meydan Köyü'nde sahilde balıkçılık yapan ve dağ tarafındaki en
son balıkçı kulübesini işleten kişinin balıkçı botuyla denizden botla Suriye'ye
geçmişler. Suriye'de Lazkiye şehrinde [M.A.] ve Suriye İstihbarat görevlileriyle buluşmuşlar...
Suriye güvenlik güçlerine teslim edildiklerinde bu görevliler 2 Suriye'linin başlarına siyah çuvallar geçirmişler. [M.N.
ve Y.N.] Lazkiye'ye gittikleri balıkçı
botuyla geri dönmüşler, [M.A.]
ise normal kapıdan geri dönüş yapmış. Bunları bulunduğum ortamda övünerek
anlatıyordu. Aynı günlerde çevrede iki Suriye'lilerin
kaçırıldıkları anlatılınca anlattıklarına inandım. Ben kaçırılan bu iki kişinin
isimlerini bilmiyorum. Ancak olay Arefe Günü olmuştu.
Benim duyduğumda bayramın 1. günü veya diğer günüydü. Ayrıca [M.N.] yaptıkları bu işler karşılığı karşılıklarımızı aldık
diye söyledi.
...
Ayrıca MİT mensubu olduğu söylenen [E.K.] isimli kişi de sık sık [M.A.nın] işlettiği [S.] bayiine gelir giderdi, samimilerdi.
Suriye resmi yetkililerinden ismini
hatırlayamadığım bir kişi Kasım, Aralık 2011 tarihleri içerisinde 3 kez [M.A.nın] ofisine
geldiler, fotoğraflarını gösterdikleri çadır kentte kalan Suriye'li
muhaliflerden bazılarının Suriye'ye kaçırılması için yardımcı olmasını
istediler. Daha sonra başka kişileri götürüp götürmediklerini bilmiyorum.
Bazı diyologları
sadece ben bildiğim için anlatmam durumumda deşifre olurum. O yüzden ilerde
mahkeme aşaması olursa mahkemeye hitaben anlatabilirim. Burada yer alması benim
güvenliğimi tehlikeye düşürür. Ayrıca kimliğimin gizlenmesini, tedbir
alınmasını talep ediyorum."
15. Başvurucu, devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme ve cebir, tehdit veya hile
kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 10/2/2012 tarihinde
gözaltına alınmış; 12/2/2012 tarihinde ise tutuklanmıştır.
16. Başsavcılığın 4/7/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucu
hakkında siyasi ve askerî casusluk ve cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kamu davası açılmıştır.
17. Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi (TMK 10. madde ile görevli)
(Mahkeme) başvurucu ve müdafinin hazır bulunduğu 30/11/2012 tarihli celsede
gizli tanığın bir sonraki duruşmada hazır edilmesine karar verilerek bir
sonraki duruşma 8/2/2013 tarihine bırakılmıştır.
18. Aynı celsede diğer sanık olan M.N.nin
Mahkeme önündeki savunmasının ilgili kısımları şöyledir:
"... Savunmamı müdafiim
ile birlikte yapacağım. Bu konuda daha önce verdiğim ifadelerimi tekrar ederim.
Bütün aşamalarda dosdoğru yaşadığım olayları anlattım. Daha önceki ifadelerimde
de belirttiğim gibi belirtilen kişilerin hiç birisini tanımam. Bunlarla daha
önce herhangi bir oturmuşluğum veya konuşmuşluğum yoktur. Bu kişilerin telefon
numaralarını bilmem, onlar da benim telefon numaralarımı bilmez. Benim gördüğüm
kişiler yanında çalıştığım kişilerin söylediği ve gösterdiği kadardır. ...
Önder Bey'in [başvurucu] yanında gördüğüm kişi konusunda emniyette bana soru sordular. Ben, bu
kişinin de MİT'ten olduğunu düşündüğümü söyledim. Bana, bu konu ile ilgili
belge, fotoğraf ve benzeri şeyler göstermelerini istedim. Bunun üzerine bana
fotoğraf gösterdiler ve ben de bu kişinin MİT'ten olduğunu düşündüğümü tekrar
ettim ancak bu kişinin Suriyeli olduğunu söylediler. Daha önce de belirttiğim
gibi o ana kadar ben bu kişiyi MİT'tenbiri olarak
biliyordum ...
... önceki savunmalarımı tekrar ederim. Gizli
tanık beyanını kabul etmiyorum. Çevremde bu tür şeyleri konuştuğum tanıdık hiç
kimse yoktur. Zaten böyle bir işin içinde olmadığıma göre bu konuları konuşmam
da mümkün değildir. Atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Önder Bey'in [başvurucu] talebine dayanarak [M.] Bey'in bizden istediğini samimi duyğularla
yerine getirdim bunun dışında başka bir suçumuz yoktur."
19. Sonrasında Mahkeme, Adana Emniyet Müdürlüğünün gizli tanığın
koruma süresinin sona ereceğini bildiren yazısı üzerine 24/1/2013 tarihli
kararıyla "henüz gizli tanığın
beyanının tespit edilemediği, dava konusu eylemler ile sanıkların sosyal ve
ekonomik statüleri dikkate alındığında gizli tanığın açık kimlik ve adres
bilgilerinin ortaya çıkmasının hem gizli tanık açısından hem de dava dosyasının
sonuçlandırılması açısından uygun olmayacağı" gerekçesiyle
Başsavcılıkça verilmiş olan koruma tedbirinin devamına karar vermiştir. Gizli
tanık hakkındaki bahsi geçen koruma tedbir kararı Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
30/5/2014, 28/5/2015 ve 29/4/2016 tarihli kararlarıyla aynı şartlarla
uzatılmış, nihayetinde 29/3/2017 tarihli kararıyla kaldırılmıştır.
20. Mahkeme; başvurucu ve müdafinin hazır bulunduğu 8/2/2013
tarihli celsede, Adana Emniyet Müdürlüğü Tanık Koruma Şube Müdürlüğü tarafından
gönderilen yazıda güvenlik ve gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkma olasılığı
gerekçeleriyle gizli tanığın hazır edilemeyeceğinin bildirilerek gizli tanığın
kapalı duruşmada dinlenmesinin talep edildiğini belirterek gizli tanığın kapalı
oturumda dinlenilmesi için hazır edilmesi konusunda Adana Emniyet Müdürlüğü
Tanık Koruma Şube Müdürlüğüne yazı yazılmasına ve duruşmanın 29/3/2013 tarihine
bırakılmasına karar vermiştir.
21. Mahkeme, gizli tanığın beyanını günü ve saati başvurucuya
bildirilmeyen 26/2/2013 tarihinde başvurucu ve müdafinin bulunmadığı ara
celsede almıştır. Anılan celsede Cumhuriyet savcısı hazır bulunmuştur. Gizli
tanığın beyanı şu şekildedir:
"[M.A.nın] yanında çalışan
[M.N.] adındaki kişi, benim de bulunduğum
bir ortamda heyecanlı bir şekilde bir takım olaylardan sözediyordu.
Ben de orada bulunanlar gibi onu dinliyordum. O ana kadar bu olaylarla ilgili
bir bilgim yoktu kaldı ki daha sonra da televizyondan duyduktan sonra konunun
ne olduğunu anladım. [M.N.]
konuşmaları sırasında Suriye'ye götürülen iki kişiyi Suriye'ye kaçırdıklarını
söyledi, hatta orada [M.A.] ve
Suriye askerlerinin bulunduğu bir ortamda teslim edilmişler. Bu kişileri polis
süsü vererek başka kişilerin alıp götürdüğünü de söyledi. Bu kişileri aldıktan
sonra [M.N.] ve [Y.N.ye] teslim etmişler, bunlar da bir köye götürerek orada
bir süre tutmuşlar, daha sonra Samandağ sahiline götürmüşler, tekne yolu ile de
Suriye tarafına geçirmişler, [M.N.]
bu kişilerin Suriye tarafına geçirilmeleri sırasında bizzat yanlarındaymış. Suriye'ye götüren kişileri bulundukları yerden polis
süsü vererek alan kişinin Önder [başvurucu]
adındaki kişi olduğunu söyledi, onlar Önder abi diye hitap ediyorlardı. Bu kişilerin Suriye'ye geçtikleri gün [M.A.]
da Suriye tarafına geçmiş ve kaçırılan
kişileri abisi ile birlikte orada karşılamışlardır. Bu kişilerin teslim
edildikleri andan itibaren kafalarına çuval geçirmişler. Bu olaylardan önce Önder adındaki kişi, [M.A. nın] iş yerinden otomobil satın almıştı. Bu olaylarla ilgili [Y.N.] adındaki kişiden bir şey duymadım. [M.N.] ise bu tür konuları ulu orta bir çok yerde konuşan
birisidir. Bu tür konuşmalarıda kendisine bir
kahraman edaı vermek amacı ile yapmaktadır
dedi."
22. Başvurucu ve müdafinin hazır bulunduğu 29/3/2013 tarihli
duruşmada gizli tanığın celse arasında dinlendiği tutanağa geçirilmiştir. Aynı
celsede başvurucu müdafii gizli tanık beyanının usule
aykırı olarak alındığını, ayrıca bu tanığın beyanlarının duyuma dayalı beyanlar
olduğunu dile getirmiştir. Mahkemece Adana Tanık Koruma Şube Müdürlüğünün gizli
tanığın kimliğinin açığa çıkmaması ve güvenliğin sağlanmasına dair yazıları
dikkate alınarak tarafların olmadığı ortamda dinlendiğini belirterek gizli
tanığın yeniden dinlenmesi konusundaki taleplerin reddine karar verilmiştir.
23. Başvurucu ve müdafinin hazır bulunduğu 19/6/2013 tarihli
duruşmada mağdur M.K.nın kardeşi Ö.K. tanık olarak
dinlenmiştir. Beyanın ilgili kısımları şu şekildedir:
"... Yayladağında kaldığı kampta bir olay olması nedeni ile kendisinin Reyhanlı'daki
kampa gönderme kararı almışlar, 27/8/2011 tarihinde de Reyhanlı'daki kampa
getirmişler, ancak eşi ve çocukları önceki kampta kalmış, eşi ve çocukları ile
aynı yerde kalma konusunda [E.M.] adında
bir Türk istihbaratında görevli kişi ile telefon görüşmesi yapmış ve durumunu
anlatarak yardım istemiş ... telefonda görüştükten sonra ertesi gün buluşmak
üzere anlaşmışlar, ancak ertesi gün [E.M.] işlerin yoğunluğu nedeni ile oraya gelemeyeceğini ancak Hatay'a
geldiği taktirde görüşebileceklerini söylemiş, bunun üzerine kardeşim, ertesi
gün Hatay Merkez'e gitmiş ... buluşma yerine gitmiş ancak kendisini [E.Ö.] olarak tanıtan başka birisi gelmiş, kardeşim [E.M.] ile [E.Ö.] adındaki kişilerin farklı kişiler olduklarını söyledi ...[E.Ö.] 20 dakikalık bir işi olduğunu ve sonrasında
kendisinin sorunu ile ilgileneceğini söylemiş, bir süre toprak yolda gitmişler
ve karşılarına 7-8 kiyi silahlı bir grup çıkmış, bu
grubun kim olduğunu sormuş, [E.Ö.]
de PKK'lı demiş ... bu kişiler kendisinin elini bağlamış ve başka bir araca
almışlar, kimsenin bulunmadığı bir yere götürmüşler.[E.Ö.], kardeşimi silahlı kişilere teslim ettikten sonra
kendisi oradan ayrılmış, bir süre tutulduğu yerde [H.H.] [mağdur]
adında birisini daha getirmişler, burada 9 saat kadar kalmışlar, gece
karanlığında da Samandağ tarafında bir yere götürmüşler, bu süre içerisinde
gözleri kapalıymış, gemiye bindirilerek Lazkiye tarafına gitmişler, gemide iken
gözleri açıkmış, gemide bulunan kişiler içerisinde kendilerini araçla durduran
kişiler de varmış, daha sonra Lazkiye'de Suriye devlet görevlilerine teslim
etmişler, bu kişiler özel bir uçakla her ikisini Şam'daki muhaberat merkezine
götürmüşler ... kardeşimi ve yanındaki [H.H.yi]
[mağdur] 48 süreyle hücrede tutmuşlar ve her
gün işkence yapmışlar, daha sonra Sadnaye cezaevine
götürmüşler, bir süre sonra da mahkemeye çıkarılmışlar ve kardeşime 5 yıl hapis
cezası verilmiş, [H.H. ye] [mağdur]
de ömür boyu hapis cezası verilmiş, kaldıkları cezaevi muhalifleri tuttukları
ve Birleşmiş Milletler tarafından bilinen bir cezaeviymiş ... ancak [E.Ö.] olarak bahsettiği ve kendisini silahlı kişilere
teslim eden kişiyi bana tarif etti, tarif ettiği özelliklere uyan ve burada
bulunan kişi, size gösterdiğim [E.A.K.] kişidir, ama net olarak bir şey söylemem mümkün değildir."
24. Mahkeme 7/10/2013 tarihli kararıyla başvurucunun devletin
gizli kalması gereken belgelerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin
etme suçundan beraatına, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise toplam
16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve bu suçtan dolayı
tutuklanmasına karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesinin ilgili kısımları
şöyledir:
" ...
Gizli tanık aşamalarda
değişmez şekilde sanık [M.den] duyduklarını anlatmıştır ve gizli tanığın aktardığı
bilgiler ile olayımızdaki sanıkların hareket dökümleri bire bir uyuşmaktadır.
...
Olayın oluş şekline ilişkin
olarak gizli tanığın anlatımları ile mağdur [K.den]
duyduklarını anlatan tanık [Ö.nün] anlatımları uyumludur.
Yukarıda dökümü yapılan iletişimin tespiti
kayıtları da bu anlatımları doğrulamaktadır.
...
Bu iletişimin tespiti kayıtlarına, sanık
Önder'in [başvurucu] aşamalarda
değişen çelişkili beyanlarına, diğer sanıkların kısmi ikrar içeren
anlatımlarına, gizli tanığın aşamalarda
değişmeyen beyanına, bu beyan ile uyumlu tanık [Ö.nün] anlatımına, yapılan MİT müfettişlik incelemesine ve Hatay
Valiliği idari araştırma raporuna ve tüm dosya içeriğine göre [H.] [mağdur]
muhaliflerle buluşturulmak, [K.] [mağdur]
de ailesiyle aynı çadırkente
kalmak konusunu konuşmak için MİT görevlisiyle buluşmuş, rızalarıyla araçlara
binmiş, belirli bir yerde her iki mağdur da kendilerine PKK militanıveya
polis süsü veren kişilerce aslında önceden anlaşılmış olduğu şekilde MİT
görevlilerinin elinden alınarak metruk bir binaya hapsedilmişlerdir. [H.yi] [mağdur] sanık Önder [başvurucu], [K.yi] [mağdur]
[E.Ö.] olarak bilinen MİT
görevlisi kandırarak götürmüştür. (Savcılıkça [E.Ö.] isimli şahsın MİT mensubu [H.G.] olduğu ileri sürülmüş ise de bu şahıs hakkında
soruşturma izni verilmediği için dava görülmemiştir.) Her iki mağdurun MİT
görevlilerinin elinden mizansen olarak alınması eyleminde [M.A. ile
M. ve Y.N.] isimli sanıklar rol almışlar, [K.] [mağdur]
ve [H.] [mağdur] bu sanıklarca
metruk binada belirli bir süre hapsedildikten sonra kayıkla Suriye'ye
götürülmüş[tür] ...
Sanık Önder [başvurucu] mağdurların metruk binaya kapatılmaları sonrası
Antakya'ya geri dönerken mağdur [H. H.nin]
[mağdur] cep telefonunu da yanında götürmüş
ve bu telefonu [M.A.ya] vermiştir. Önder [başvurucu], [M.den] telefonu Gaziantep istikametine doğru götürüp burada
birkaç arama yaptıktan sonra telefonu kapatıp atmasını söylemiş ... telefon
görüşmelerine göre de, [M.] Hatay'ın
Hassa ve Kırıkhan ilçe sınırları içindecep
telefonunda kayıtlı olan birkaç yeri kısa kısa arayıp telefonu kapatmıştır.
Yani [H.nin] [mağdur] Gaziantep'e doğru gittiği izlenimi oluşturulmaya
çalışılmıştır.
Sanıkların olaydaki konum ve katkılarına gelince,
sanık Önder [başvurucu], mağdur [H.yi] kandırarak rızasıyla aracına almış, [M.,
M. ve Y.nin]
önlerini kesip [H.yi] [mağdur] kaçırmaları şeklindeki senaryoyu hazırlamıştır.
Olayda yardımcı olmaları için [E.] ve
[M.yi]
ikna etmiş, suçu birlikte işlemişlerdir."
25. Başvurucu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan
mahkûmiyet kararıyla birlikte verilen tutukluluk kararına itiraz etmiş; Adana
8. Ağır Ceza Mahkemesince 31/10/2013 tarihli kararla tahliye talebi
reddedilerek başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Ret
kararı başvurucuya 12/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
26. Mahkûmiyet kararının temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 7/7/2014 tarihli kararıyla hüküm başvurucu yönünden onanmıştır.
27. Başvurucunun temyiz dilekçesinin tahliye talebini de
içerdiği görülmüş olup bu talebe ilişkin karar verildiğine dair herhangi bir
bilgi veya belgeye rastlanmamıştır.
28. Başvurucu 21/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
29. Öte yandan başvurucunun 7/10/2013 tarihli mahkûmiyet
kararına konu yargılama süreciyle ilgili olarak hükmedilen hapis cezasının
süresine bağlı olarak kaçacağı şüphesiyle tutuklama kararı verilmesi ile azami
tutukluluk süresinin aşılması ve tutuklama kararının gerekçesinin soyut
olduğuna ilişkin hak ihlali iddialarını içeren dilekçeyle 2013/8521 sayılı
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır. Anılan başvurunun masumiyet
karinesinin ihlal edildiği yönündeki iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması, kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddianın ise mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
7/7/2014 tarihinden itibaren 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesine dayanarak tazminat talebinde bulunma
imkânına sahip olunmasına rağmen etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan
bu yola başvurulmadığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedenleriyle kabul edilemez olduğuna
karar verildiği tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
30. 5271 sayılı Kanun'un 58. maddesinin (2) ve (3) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(2) Tanık olarak dinlenecek kişilerin
kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir
tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler
alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve
vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması
için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme
tarafından muhafaza edilir.
(3)
Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil
edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya
çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip
bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve
görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır."
31. 5726 sayılı Kanun'un "Haklarında
koruma tedbiri kararı alınan tanıkların dinlenmelerinde uygulanacak usuller"
kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre,
haklarında tedbir kararı alınan tanıkların duruşmada dinlenmesi sırasında Ceza
Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(2)
Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına
mahkemece karar verilmesi hâlinde, dinleme sırasında tanığın görüntü veya sesi
değiştirilerek tanınması engellenebilir.
(3)
Tanığın, duruşma salonunda fiziksel görünümünü engelleyecek tarzda mahkemece
tayin ve tespit edilecek bir usule göre, dinlenmesine de karar verilebilir.
(4)
Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip
olanlar bulunmadan tanığın dinlenmesi hâlinde, tanık tarafından verilen
beyanlar, hâkim tarafından Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinde
belirtilen sınırlamalara uymak koşuluyla, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip
olanlara açıklanır.
(5)
Tanığın üçüncü fıkra hükmüne göre dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun
201 inci maddesinin uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu Kanun
kapsamında tanık hakkında uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması
gerekir. Bu amaçla, hâkim, sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar
verebilir veya tanığı dinlerken dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya
çıkaracak soruların sorulmasına izin vermez.
(7) Bu
madde hükmüne göre alınan tanık ifadeleri, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine
göre duruşma sırasında hazır bulunanlar huzurunda verilmiş ifade hükmündedir.
(8) Bu
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre,
hakkında tedbir uygulanan tanığın beyanı tek başına hükme esas teşkil etmez.
(10) Bu
madde hükümleri, savunma hakkını kısıtlayacak şekilde uygulanamaz."
32. 5726 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“(1) Bu
Kanun hükümlerine göre haklarında tanık koruma tedbiri uygulanabilecek kişiler
şunlardır:
a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler
ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesine göre tanık olarak dinlenen suç mağdurları.
b) (a) bendi hükümlerine göre dinlenenlerin
nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın
hısımlığından üstsoy veya altsoyu, ikinci derece dahil kan veya ikinci derece
dahil kayın hısımları ve evlatlık bağı bulunanlar ile yakın ilişki içerisinde
olduğu kişiler.
(2) Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada
sayılanların kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden
bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve
korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir.”
33. Aynı Kanun’un 5. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanun kapsamında bulunanlar
hakkında uygulanabilecek tanık koruma tedbirleri şunlardır:
a) Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak
gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres
tespit edilmesi.
b) Duruşmada hazır bulunma hakkına sahip
bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel
ortamda dinlenmesi."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes
aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
...
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında
davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;"
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
35. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre gizli tanık
anlatımlarının hükme esas alınmış olması her koşulda Sözleşme’yle
bağdaşmaz değildir. Sözleşme’nin 6. maddesi, her ne kadar tanıkların ve özel
olarak tanıklık için çağrılan mağdurların menfaatlerinin dikkate alınmasını
açıkça gerektirmese de bu kişilerin yaşamları, özgürlük ve güvenlikleri gibi
genel olarak Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamına giren birçok menfaati de
tehlikeye girebilir. Tanıkların ve mağdurların bu tür menfaatleri, Sözleşme’nin
maddi hükümleri tarafından korunmaktadır. Bu durumlarda Sözleşme’nin 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi ile 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birlikte ele alınması suretiyle sanık menfaatleri ile tanık
menfaatlerinin yargı makamları tarafından uygulanan usullerle yeterince
dengelenmesi gerekir (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92, 26/03/1996, §§
69, 70, 72).
36. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların durumu ile
gizli tanıkların durumunun benzer olduğunu kabul etmektedir (Marcus Ellis, Rodrigo
Simms ve Nathan Antonio Martin/Birleşik Krallık (k.k.), B. No: 46099/06 ve 46699/06, 10/4/2012, § 78). Bu
nedenle mahkeme önünde sözlü olarak ifade vermesi için çağrılan gizli
tanıkların bulunduğu bir yargılamanın adilliğini değerlendirirken AİHM, ilk
olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul gerekçelerin olup olmadığını
incelemekte; ikinci olarak gizli tanık ifadesinin verilecek hükmün dayandığı
tek veya belirleyici temel olup olmadığını değerlendirmektedir. Üçüncü olarak
hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda
yargılamaları detaylı incelemelere tabi tutmaktadır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik
Krallık [BD], B. No: 26766/05 ve 22228/06, 15/12/2011, §§ 119, 147; Pesukıc/İsviçre, B. No: 25088/07, 6/12/2012, §
45).
37. AİHM'e göre kanıtın tekliğinden sanık aleyhine tek
kanıtın olması, kanıtın belirleyiciliğinden
ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan belirleyici kanıt
olması anlaşılmalıdır. Bu bağlamda diğer kanıtlar ne kadar güçlü olursa gizli
tanığın ifadesinin belirleyici olma ihtimali o kadar azalır (Marcus Ellis, Rodrigo
Simms ve Nathan Antonio Martin/Birleşik Krallık, § 77). Bu
bakımdan gizli tanığın verdiği ifadenin mahkûmiyet kararının tek nedeni veya
belirleyici unsuru olduğu durumlarda usul işlemleri en detaylı incelemelere
tabi tutulmalıdır. Verilen ifadenin güvenilirliğinin uygun bir şekilde
değerlendirebilmesi için usule ilişkin güçlü teminatlar da dâhil olmak üzere
taraflar arasında dengeleyici unsurların varlığından emin olunmalıdır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık, § 147).
38. AİHM bu üç kriterin varlığı hâlinde gizli tanık ifadelerine
dayanılması durumunda dahi adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
vermektedir (Marcus Ellis, Rodrigo
Simms ve Nathan Antonio Martin/Birleşik Krallık, § 89).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
39. Mahkemenin 17/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluk Süresine
İlişkin İddia
40. Başvurucu; yargılamada kanuni tutukluluk süresinin
aşıldığını, ayrıca tutukluluk hâlinin de makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.
41. Başvurucunun 12/12/2013 tarihinde aynı konuya ilişkin olarak
ileri sürdüğü ihlal iddiaları ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunduğu,Komisyonun 19/11/2014 tarihli ve
2013/9303 başvuru numaralı kararıyla başvurunun kabul edilemez olduğuna karar
verildiği anlaşılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru niteliğinde olması
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
2. Tahliye Talebine
İlişkin İddia
43. Başvurucu, hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamına
ilişkin karara yapmış olduğu itirazın temyiz merciince karara bağlanmadığını
ileri sürmüştür.
44. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ikinci ve üçüncü fıkralarında ise
bireylerin bu haktan şekil ve şartları kanunda gösterilen bazı istisnai
durumlarda mahrum edilebileceği kuralı yer almaktadır (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §
38). Buna göre hürriyetten yoksun bırakılma ancak Anayasa’nın anılan maddesi
kapsamında belirlenen durumlardan birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Hamit Kaya, § 39). Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların yerine getirilmesi amacıyla kişilerin hürriyetinden yoksun
bırakılması maddenin ikinci fıkrasında sayılan hâllerden biridir.
45. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, her ne sebeple
olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye, tutuklanmasının yasallığı hakkında
süratle karar verebilecek ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine
hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve
Sözleşme hükümleri esas olarak tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz
başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde yürütülmekte olan davalardaki tahliye
talepleri veya tutukluluğun uzatılması kararlarının incelenmesi açısından bir
güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).
46. Bu başvurunun kapsamı bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu
olma durumu ile sınırlıdır. Zira kişi tutuklu yargılandığı davada ilk derece
mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli
sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu bir suç isnadına bağlı olarak
tutuklu olma kapsamından çıkmaktadır. Her ne kadar hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz edilmesi durumunda başvuru süresi
itirazın sonucunun öğrenilmesinden itibaren başlamakta ise de (Hasan Elçi, B. No: 2013/6398, 3/4/2014, §
33) bu, sadece bireysel başvuruda bulunmak içinkabul
edilen bir kriterdir.
47. Anayasa Mahkemesi Neytullah Bayram
(B. No: 2014/10339, 15/4/2015, § 44) ve Galip Öğüt, ( [GK], B. No: 2014/5863,
1/3/2017, § 43) kararlarında; mahkûmiyet sonrası tutulmaya ilişkin serbest
bırakılma talebi üzerine verilen kararların gerekçelerinin ilgili ve yeterli
olmadığı, başvuru konusu talep ve bu talebin reddine ilişkin incelemelerin
duruşmasız olarak yapıldığı, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara yapılan
itirazın etkin bir şekilde incelenmediği ve başvuruya konu tutukluluk
incelemesine ilişkin Cumhuriyet savcısının mütalaasının bildirilmediği gibi
şikâyetleri başvurucuların Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki
"mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine
getirilmesi" kapsamında hürriyetlerinden yoksun bırakıldıklarını
belirterek açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur. Anılan kararlarda suç isnadına
bağlı olarak tutulan kişilerin serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde
riayet edilmesi gereken silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama gibi
güvencelerin mahkûmiyete bağlı tutulan kişiler yönünden dikkate alınmadığı
görülmektedir.
48. Başvuru konusu olayda 7/10/2013 tarihinde başvurucunun
hükümle birlikte tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Mahkemenin vermiş
olduğu mahkûmiyet kararı sonrasındaki bu tutma hâli, Anayasa’nın 19. maddesinin
ikinci fıkrasındaki “mahkemelerce verilmiş
hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi” kapsamındadır.
Buna göre başvurucunun bu tutulmaya yönelik iddiaları bakımından anılan
kararlardan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tanık Sorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
50. Başvurucu, kendisine tarihi ve saati bildirilmeyen ve hazır
bulunamadığı ara celsede gizli tanığın dinlenmesi ile bu beyanın mahkûmiyete
esas alınması nedenleriyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
51. Bakanlık görüşünde; gizli tanığın belirlenen günden farklı
bir tarihteki bir duruşmada ve başvurucunun yokluğunda dinlediğinin, sonraki
oturumda gizli tanık beyanının okunduğunun ve gizli tanığın yeniden
dinlenilmesi talebinin de tanığın kimliğinin ortaya çıkma tehlikesinden bahisle
reddedildiğinin gözetilmesi gerektiği bildirilmiştir. Diğer yandan gizli tanık
ifadesinin yanında başka delillerin de mahkûmiyete esas alındığı
belirtilmiştir.
52. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında gizli
tanıkların duruşmada dinlenmesi için özel sistemlerin kurulabildiğini, böylece
tanığın kimliğinin savunmadan kaçırılmaksızın gizli tutulabildiğini ve birçok
yargılamada bu usulün uygulandığını ifade etmiştir.
b. Değerlendirme
53. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
i. Kabul Edilebilirlik Yönünden
54. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısımının kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
(1) Genel
İlkeler
55. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını
sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık
sorgulama hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir.
56. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için
kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya
konması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla birlikte eğer bir mahkûmiyet,
sadece veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında
sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen
ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme'nin 6. maddesindeki
güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve
sadece bu tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık, duruşmada
dinlenmeli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın sanığın
sorgulamadığı bir dönemde alınan önceki ifadesine dayanılarak mahkûmiyet kararı
verilemez (Atila Oğuz Boyalı, B.
No: 2013/99, 20/3/2014, § 46).
57. Bir sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması
sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın
yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık
beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama
ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test
edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu
sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının
uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil
savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).
58. Bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından
bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık
yapacak olanların misillemeye uğramaktan korkmak için haklı sebepleri
bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması
hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını
gerektirebilir. Bu nedenle bir tanığın kimliği saklı tutulmuşsa savunma
tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı
karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906,
7/5/2015, § 57).
59. Nitekim kamu görevini yerine getirerek verdiği bilgilerden
dolayı tanığın kendisinin veya tanıklığı nedeniyle yakınlarının ya da
mallarının korunmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Zira korunamayan ve
kendisinin veya yakınlarının hayatından endişe duyan bir tanığın -ceza alacak
bile olsa- bildiklerini anlatması mümkün olamayabilecektir. Buna göre kamu
görevini yerine getiren tanığın verdiği bilgilerden dolayı zarara uğramaması
için gerekli tedbirleri almak da devletin sorumluluğundadır (AYM, E.2008/12,
K.2011/104, 16/6/2011).
60. Bununla birlikte tanıklar tarafından duyulan her türlü
korku, onların kimliklerinin saklı tutulmasına ve duruşmada tarafların
huzurunda dinlenmemesine gerekçe yapılmaz. Böylesi bir durumda duyulan korkunun
objektif nedenlere dayanıp dayanmadığı ve somut temellerinin bulunup
bulunmadığı ortaya konulmalıdır. Nitekim bu gereklilikler ilgili kanunlarda da
belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 58. maddesi uyarınca tanık olarak
dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları
açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa kimlikleri gizli tutulabilecektir.
Aynı şekilde tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka
türlü önlenemeyecekse ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike
oluşturacaksa hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı
dinleyebilecektir. 5271 sayılı Kanun, böylelikle hem tanığın kimliğinin gizli
tutulması hem de duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olan kişilerin
yokluğunda tanığın dinlenmesi için ağır bir tehlikenin varlığını aramaktadır.
5276 sayılı Kanun da ağır ve ciddi bir tehlikenin var olması hâlinde bu tür tedbirlere
başvurma imkânını öngörmektedir.
61. Anayasa Mahkemesi, somut norm denetimi kapsamında AİHM
kararlarına da atıfta bulunmak suretiyle verdiği bir kararında; muhakemenin bir
bütün olarak adil olması şartıyla sanıktan gelecek haksız müdahalelerden korunması
için yeterli sebep mevcutsa tanığın kimliğinin gizli tutulmasının mümkün
olabileceğini, açık celse dışında verilen bu tarz ifadelerin ancak savunma için
tanığın ve ifadesinin inanılırlığını ve güvenilirliğini sorgulama fırsatını
teminat altına alan telafi edici önlemlerin sağlanması gerektiğini, savunma
hakkı üzerindeki kısıtlamaların asgaride tutulmuş olması ve bu kısıtlamaların
tanığın korunmasını sağlamak için lüzumlu olması gerektiğini, sanığın
çıkarlarının ona karşı ifade veren tanığın çıkarlarıyla dengelenmesinin zorunlu
olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2008/12, K.2011/104, 16/6/2011).
62. Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul
gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin verilecek
hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir. Gizli tanık beyanının mahkeme kararının dayandığı belirleyici delil
olduğu bu şekilde tespit edildikten sonra üçüncü olarak savunma tarafına
dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği de
belirlenmelidir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine
dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer
sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve
doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının
dayandığı esas veya belirleyici delil ise ve dengeleyici güvenceler sağlayan
bir usul öngörülmemiş ise adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu
olabilecektir (Baran Karadağ, §§
68, 72).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
63. Somut olayda Başsavcılık tarafından "tanığın
kimlik bilgilerinin açıklanması ve adres bilgilerinin dosyada yer almasının can
güvenliği açısından tehlike oluşturabileceği" gerekçesiyle,
Mahkeme tarafından ise "dava konusu eylemler ile
sanıkların sosyal ve ekonomik statüleri dikkate alındığında gizli tanığın açık
kimlik ve adres bilgilerinin ortaya çıkmasının hem gizli tanık açısından hem de
dava dosyasının sonuçlandırılması açısından uygun olmayacağı" gerekçesiyle tanık hakkında koruma
tedbir kararı verildiği anlaşılmıştır (bkz. §§ 13, 19).
64. Başvuruda çadır kentte yaşayan iki Suriyelinin kaybolması
olayına ilişkin olarak gizli tanık beyanının mahkûmiyet hükmüne esas alındığı,
hükmün esas olarak gizli tanığın anlatımına dayandığı gözlemlenmiştir. İddia
konusu olaylarda gizli tanık anlatımının belirleyici delil olduğu
anlaşılmaktadır. Mahkûmiyet gerekçesinde birçok yerde tanık beyanı ve olayların
gelişimin gizli tanık beyanıyla örtüştüğüne vurgu yapılmıştır (bkz. § 24).
Diğer bir ifadeyle maddi vakıalar ile başvurucu arasındaki bağlantı, gizli
tanık beyanı dikkate alınarak kurulmuştur.
65. Mahkûmiyet kararında belirleyici delil olan gizli tanığın
beyanları soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma
aşamasında ise Mahkeme tarafından alınmıştır (bkz. §§ 14, 21). Gizli tanık,
celse arasında ve başvurucuya haber verilmeksizin Mahkemece dinlenmiştir (bkz.
§ 21). Başvurucu, gizli tanığın beyanlarının tespiti sırasında hazır
bulunmadığından ses bağlantısı yoluyla da olsa onu sorgulayamamış; sorulan
sorulara verdiği cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde
edememiştir. Bu yüzden tanığın gösterdiği reaksiyonlar konusunda Mahkemenin
dikkati çekilememiştir. Diğer bir ifadeyle savunma tarafı böylece sorgulama
yoluyla gizli tanığın güvenilirliğini test edememiştir.
66. Başvurucu ve müdafinin hazır bulunduğu 29/3/2013 tarihli
duruşmada gizli tanığın celse arasında dinlendiği tutanağa geçirilmiş ve
başvurucu müdafii gizli tanık beyanının usule aykırı
olarak alındığını, gizli tanığın beyanlarının duyuma dayalı beyanlar olduğunu
dile getirmişse (bkz. § 22) ve dosyanın incelenmesinden başvurucu tarafından
bir biçimde gizli tanık beyanının içeriğinin öğrenilmiş olduğu anlaşılmışsa da
somut olayda gizli tanık beyanına karşı başvurucuya (sanığa) yeterli bir itiraz
imkânı tanındığını kabul etmek mümkün değildir.
67. Sonuç olarak hükmün belirleyici biçimde gizli tanığın
ifadesine dayandırıldığı, mahkûmiyet kararı verilirken gözetilen iletişimin
tespitine dair delilin bir başka soruşturma kapsamında elde edildiği, sanık
(başvurucu) lehine alınan teminatlar gözetildiğinde tanık menfaatleri ile
sanığın adil yargılanma kapsamındaki haklarının dengelenmediği görülmüştür.
68. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Diğer İhlal İddiaları
69. Başvurucunun tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki hukuka aykırı delillerin esas
alınarak mağdurlar dinlenmeden cezanın bireyselleştirilmesinde hataya düşülerek
mahkûmiyet kararı verildiğine ve Yargıtay kararının gerekçesiz olduğuna ilişkin
diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir
inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit
edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
71. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve
tazminat taleplerinde bulunmuştur.
72. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
73. Tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Adana 10.
Ağır Ceza Mahkemesi (TMK 10. madde ile görevli) yerine bakan mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
74. Tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
75. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddialar yönünden tutukluluk süresine ilişkin iddianın mükerrer
başvuru niteliğinde olması nedeniyle REDDİNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddialar yönünden tahliye talebine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
(kapatılan) Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi (TMK 10. maddesi ile görevli)
(E.2012/46, K.2013/88) yerine bakan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
E. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,
F. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.