TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SİNAN BARAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11494)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Recep KAPLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Sinan BARAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kenan MAÇOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, siyasetçiye yönelik eleştirilerden dolayı adli para
cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1989 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedir.
10. Kamuoyunda kürtaj konusunda yoğun tartışmalar yaşanan bir
dönemde, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Melih Gökçek (müşteki)
27/5/2012 tarihinde sosyal medya sitesi Twitter'daki
G.S. isimli bir kadın kullanıcıyla aralarında geçen tartışma sonucu "Sen çok mu kürtaj yaptırdın. Bu kadar bağırmanın
nedeni bu mu?" şeklinde G.S.ye doğrudan mesaj atmıştır.
11. G.S. kendi Twitter hesabından
müştekinin anılan mesajını herkes tarafından görülecek şekilde paylaşmıştır. Bu
paylaşım üzerine Twitter'da "EdepsizsinMelihGökçek"
ve "TerbiyesizsinMelihGökçek"
isimli konu başlıkları (hashtag)
açılmıştır.
12. Başvurucu, kendi Twitter
hesabından "Twitterdaki
#EdepsizsinMelihGökçek hastagine
bile tahammül edemeyip sansürlettiğin için #EdepsizsinMelihGökçek"
şeklinde paylaşım yapmıştır.
13. Müşteki bu paylaşımla kendisine hakaret edildiği
gerekçesiyle şikâyette bulunmuştur. Şikâyet sonucunda düzenenlenen
iddianameyle başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması istenmiştir.
14. Yargılamayı yapan Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi 4/5/2015
tarihinde; başvurucunun www.twitter.com
isimli sosyal paylaşım sitesi hesabından "edepsizsin"
sözcüğünün yer aldığı mesajı yazmak suretiyle müştekiye hakaret ettiği
gerekçesiyle başvurucunun hakaret suçundan 1.500 TL para cezası ile
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar
vermiştir.
15. Başvurucunun bu karara itirazı Ankara 2. Ağır Ceza
Mahkemesince 25/5/2015 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararı 15/6/2015 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 10/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarışöyledir:
“(1) Bir kimseye onur, şeref
ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat
eden (...) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına
saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile
cezalandırılır...
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir
iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.”
2. Yargıtay Kararı
18. Yargıtay 18. Ceza Dairesinin konuyla ilgili 16/5/2017
tarihli ve E.2015/29159, K.2017/5842 sayılı kararı şöyledir:
"...İnceleme konusu somut olayda; suça
sürüklenen çocuğun, twitter isimli sosyal paylaşım
sitesinde, EdepsizsinMelihGökçek adlı konu başlığı
altında iki adet yorumda bulunduğu ve bu şekilde katılana hakaret ettiği
iddiası ile dava açılıp, suçun maddi unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir...
Sonuç olarak, suça sürüklenen çocuğun
yorumlarının yazıldığı yer ve zaman unsurları da gözetildiğinde, katılanın
onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri
niteliğindedir. Aksi düşünce, suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde
genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle
bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebilecektir. Bu itibarla, hakaret suçunun
unsurlarının somut olayda oluşmadığından tebliğnamedeki
düşünceye iştirak edilmemiştir.
Eylemeve yükletilen suça yönelik, katılan İbrahim Melih Gökçek vekilinin temyiz
iddiaları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye
aykırı olarak, temyiz davasının esastan reddiyle hükmün onanmasına,
16/05/2017tarihinde oy birliğiyle karar verildi."
B. Uluslararası Hukuk
19. İlgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu
verildiği bir karar için Koray Çalışkan
(B. No: 2014/4548, 5/12/2017, §§ 17-23) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; bir siyasetçiye yönelik eleştiri mahiyetindeki
paylaşımlarından dolayı mahkûm edilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde;
i. Anayasa Mahkemesi ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin konuya ilişkin içtihatlarından hareketle
somut başvuruda değerlendirilmesi gereken hususun başvurucunun ifade özgürlüğü
ile müştekinin şeref ve itibar hakkı arasında adilbir
dengenin gözetilip gözetilmediği olduğunu,
ii. Bu değerlendirme
yapılırken genel yarar nitelikli bir tartışmaya katkı, hedef alınan kişinin
tanınmışlık seviyesi, açıklamanın konusu, ilgili kişinin olaydan önceki tutumu,
yayımın içeriği, şekli ve sonuçları ile somut olayın koşulları gibi hususların gözönünde bulundurulması gerektiğini,
iii. Somut başvuru
kapsamında başvurucunun sözlerinin o dönemde kamuoyunun ciddi manada ilgisini
çeken ve üzerinde birçok tartışma yaşanan bir olay kapsamında söylendiğini, bu
kapsamda paylaşımda kullanılan konu başlığının başvurucu tarafından açılıp
açılmadığı, konu başlığının kullanılış biçimi, hedeflenen gaye, olayın gelişimi
ve tarafların tutumunun da dikkate alınmasının yerinde olacağını,
iv. Ayrıca mevcut başvuruda
şikâyete konu yaptırım kararının orantılılık açısından da incelenmesi
gerektiğini ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
23. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar
başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve
kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi
olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Başvurucunun bir siyasetçiye yönelik paylaşımları nedeniyle
1.500 TL para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiştir. Söz konusu Mahkeme kararı ile başvurucunun
ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve
hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik
toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
27. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde
düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
28. 5237 sayılı Kanun'un 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
29. Başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir
parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin
Gerekleri Kavramı
30. Anayasa Mahkemesi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini
daha önce pek çok kez açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri
sınırlayan tedbir, toplumsal bir ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en
son çare niteliğinde olmalıdır. Bu koşulları taşımayan bir tedbir, demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin
böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir
yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin
denetimindedir.
(b) Ölçülülük
31. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir
sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte-
temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No:
2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§
53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Tansel Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72).
(c) İfade Özgürlüğünün
Kapsamı
32. Diğer taraftan Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrası,
ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade
özgürlüğü; siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat
açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503,
27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B.
No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40).
(d)Temel Hak ve Özgürlüklerin Kullanımında Ödev ve
Sorumluluklar
33. Demokratik bir toplumda siyasetçileri eleştirme ve onlar
hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte Anayasa'nın 26. maddesi
tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Somut başvuruyla
bağlantılı olarak söylenecek olursa siyasetçilere yönelik eleştirilerin
kişilerin itibarlarına zarar verir boyuta ulaşmaması gerekir. Bu, kişilerin
sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken sahip oldukları ödev ve
sorumluluklara gönderme yapan "Temel
hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve
sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki Anayasa'nın 12.
maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Anayasa'nın 26. maddenin
ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün
kullanımına herkes için geçerli olan bazı görev
ve sorumluluklar getirmektedir (Örnek kararlar için bkz. Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No:
2015/18567, 25/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B.
No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih Taş
[GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67;Önder Balıkçı, § 43). Söz konusu sorumlulukların kapsamı,
başvurucunun koşullarına ve ifade özgürlüğünü kullandığı vasıtalara göre
değişir. Anayasa Mahkemesi, bir cezanın demokratik
bir toplumda gerekli olup olmadığını incelerken meselenin bu yönünü
görmezlikten gelmeyecektir.
(e) Başkalarının Şöhret veya Haklarının
Korunması
34. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade
özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü
kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının
şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel
kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574,
30/6/2014, § 44) Devlet, bireyin
şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin
saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan
Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, § 44). Bununla beraber
elbette siyasetçilerin de şöhretlerini koruma hakları vardır.
35. Buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin,
kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri
işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve
bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman
vurgulamıştır(Siyasetçilerle ilgili olarak bkz. Ergün Poyraz (2), § 58; kamusal yetki kullanan görevlilerle
ilgili olarak bkz. Nilgün Halloran, § 45; tanınan bir Cumhuriyet
başsavcısı ile ilgili olarak bkz. İlhan Cihaner (2), § 82; tanınan ve siyasete
hazırlanan bir kamu görevlisi ile ilgili olarak bkz. Önder Balıkçı, § 42).
(f)İfade Özgürlüğü ile
İtibarın Korunmasını İsteme Hakkı Arasında Adil Denge
36. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında başvurucunun müdahale
edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının müdahale
edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip
gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan
Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir
değerlendirme değildir. Çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için
başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün, kamusal tartışmalara katkı sunma
kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının,
ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin, tarafların
ünlülük derecelerinin ile ilgili kişilerin önceki davranışlarının ve kamuoyu
ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların
ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün
Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir
Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§
66-73). Bunun için başvurucu tarafından söylenen sözlerin, yapılan konuşmanın
tamamı ve söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde
değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 52;
Önder Balıkçı, § 45).
37.Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin belirli bir
takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin
denetimindedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, bir kısıtlamanın ifade özgürlüğü ile bağdaşıp bağdaşmadığı
hususuna karar vermede yetki sahibi olan iç hukuktaki son mercidir.
38. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken
derece mahkemelerinin yerini almak değildir fakat söz konusu yargı mercilerinin
takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi
açısından doğruluğunu denetlemektir. Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu olan
müdahalenin gözetilen meşru amaçla orantılı
olup olmadığını ve bunu haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından ortaya
konan gerekçelerin ilgili ve yeterli
görünüp görünmediğini tespit edebilmek amacıyla söz konusu müdahaleyi davanın
bütününe bakarak değerlendirecektir.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
39. Başvuru konusu olayda sade bir vatandaş olan başvurucu,
tanınmış bir siyasetçi olan müştekiye yönelik ifadeleri nedeniyle adli para
cezası ile cezalandırılmış ve hakkında HAGB kararı verilmiştir. Başvurucu,
cezalandırılmasına neden olan paylaşımında müştekinin açıklamalarına "Twitterdaki #EdepsizsinMelihGökçek hastagine bile tahammül edemeyip sansürlettiğin için #EdepsizsinMelihGökçek" şeklindeki
ifadelerle müştekinin paylaşımını eleştirmiştir.
40. Eldeki başvurunun çözümlenmesinde gözönünde
tutulması gereken ilk hususmüştekinin toplumsal
konumudur. Müşteki kamuoyu tarafından yakından tanınan ve takip edilen,
olayların yaşandığı tarihte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan bir
siyasetçidir.
41. Başvuru konusu olaydaki paylaşım kamuoyu tarafından tanınan
bir siyasetçiye yönelik olduğu için kabul edilebilir eleştiri sınırları,
sıradan bir kimse ile karşılaştırıldığında daha geniştir. Bu sebeple eldeki
başvuruya konu olayın taraflarından biri olan müştekinin kendisine yönelik
eleştirilere sıradan insanlara göre daha fazla hoşgörü göstermesi gerekir.
42. Öte yandan başvuruya konu olay, tarafların yaşamının diğer
bireylere kapalı ve mahrem alanına ilişkin değildir. Başvurucunun paylaşımı,
basında ve kamuoyundaKürtaj konusuyla ilgili devam
eden tartışmalarla ilgili olarak müştekinin paylaşımı üzerine yapılmıştır.
43. Başvuru konusu olayın şartları ve arka planı dikkate
alındığında başvurucu tarafından yapılan paylaşım ve paylaşımda kullanılan
ifadeler olgusal bir temele sahiptir. Şöyle ki anılan paylaşım kamuoyunda
kürtaj tartışmalarının süregeldiği bir dönemde ve müştekininG.S.
isimli bir kadın kullanıcıya yönelik
"Sen çok mu kürtaj yaptırdın. Bu kadar bağırmanın nedeni bu mu?"
şeklindeki doğrudan mesajının sosyal medyada yayılması üzerine yapılmıştır.
Başvurucu, paylaşımıyla müştekinin paylaşımına yönelik eleştirileri ifade
etmiştir. Nitekim Yargıtay da başvuru konusu olayı ilgilendiren bir kararında, "EdepsizsinMelihGökçek" adlı konu başlığı altında yapılan
bazı yorumları değerlendirmiş ve hakaret
suçunun oluşmadığına karar vermiştir (bkz. § 18).
44. Yukarıdaki tespitlere karşın ilk derece mahkemesi, başvurucu
tarafından yapılan paylaşımın yapıldığı koşullara ve paylaşımda yer verilen
diğer ifadelere temas etmeksizin başvurucunun paylaşımında geçen "edepsizsin" sözcüğünün hakaret
suçunu oluşturduğu sonucuna varmış ve başvurucuyu mahkûm etmiştir. İlk derece
mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelerde başvurucunun paylaşımı olayın
koşulları ve paylaşımın bütünlüğü gözetilmeksizin değerlendirme konusu
yapılmıştır. Bu sebeple ilk derece mahkemesinin başvurucunun mahkûmiyeti
bakımından ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına
yapılan müdahale için ilgili ve yeterli bir gerekçelendirme sayılamaz.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26.
maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
1. Genel İlkeler
47. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasına
göre esas inceleme kapsamında, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
varsa ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı belirlenmektedir. Aynı Kanun’un 50.
maddesinin (1) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 79.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ise ihlal kararı verilmesi hâlinde,
gerekli görüldüğü takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir. Buna göre ihlal sonucuna varıldığında ilgili
temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verilmesinin yanında “ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının
belirlenmesi”, diğer bir ifadeyle “ihlalin
ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedil[mesi]” de gerekir.
48. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir.
49. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1)
numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Bkz. Şahin Alpay (2)
[GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 57).
50. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama
işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim
yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır.
51. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216
sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir.
52. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesiyle işaret edilen yeniden yargılama kavramı, ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın
yenilenmesi kurumundan belli yönlerden farklılık taşımaktadır.
Kuşkusuz ki Anayasa Mahkemesinin yeniden yargılamaya hükmettiği durumlarda da
derece mahkemesi kesin hükme bağlanmış bir uyuşmazlığı yeniden ele almaktadır.
Bu yönüyle ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi
müessesesi ile Anayasa Mahkemesince yeniden yargılamaya hükmedilmesi arasında bir
farklılık bulunmamaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin, tespit edilen ihlalin
giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hallerde, ilgili
usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hallerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür.
53. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi, kararın
kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen
ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır. Bu
çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir
eksiklikten kaynaklanıyorsa söz konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek
şekilde yeniden (veya daha önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap
etmektedir. Buna karşılık ihlalin, idari işlem veya eylemin kendisinden ya da
(derece mahkemesince yapılan veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de)
derece mahkemesi kararının sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi
tarafından tespit edildiği hallerde derece mahkemesinin, usule dair herhangi
bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının
aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir.
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
54.Başvurucu; ihlalin tespiti ile birlikte yeniden yargılama
yapılmasını istemiştir.
55. Anayasa Mahkemesi başvurucunun, sosyal medya paylaşımları
nedeniyle mahkeme tarafından hakaret suçundan 1.500 TL para cezası ile
cezalandırılmasına ve HAGB'ye karar verilmesinin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun düşmediği ve bu nedenle
başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla
somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
56. Bu durumda ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
9. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2015/442, K.2015/527)GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.