TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OSMAN KÖSE VE BASIN YAYIN İLETİŞİM VE POSTA
EMEKÇİLERİ SENDİKASI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13387)
|
|
Karar Tarihi: 9/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Osman
KÖSE
|
|
|
2. Basın
Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası
|
Vekili
|
:
|
Av. Meltem
SALMAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sendika yöneticisinin görev yaptığı şehirden başka
bir şehre naklen atanması nedeniyle sendika hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Osman Köse 1965 doğumlu olup Mersin'de ikamet
etmektedir.
A. Başvuru Konusu Olayın
Arka Planı
9. Başvurucu Osman Köse (başvurucu) ihtilaf konusu atama
işleminden önce Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) Ankara Haber ve Spor
Yayınları Daire Başkanlığında muhabir olarak görev yapmaktadır.
10. Başvurucu, aynı zamanda Basın Yayın İletişim ve Posta
Emekçileri Sendikasının (Haber-Sen) üyesi olup 2/12/2007 tarihinde Merkez
Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilmiştir. Başvurucu 29/1/2011 tarihi itibarıyla
da Ankara'da bulunan (1) No.lu Şube Başkanlığı görevine başlamıştır. Haber-Sen
25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme
Kanunu'na göre kurulmuş bir sendika olup Türkiye genelinde basın-yayın ve
iletişim hizmetleri kolundaki kurum ve kuruluşlar ile bunlara bağlı birimler,
işletmeler ve teşekküllerde faaliyette bulunmaktadır.
11. Başvurucunun TRT Ankara Haber ve Spor Yayınları Daire
Başkanlığında yayın ve yapım elemanı olarak görev yapan bir personele 26/9/2010
tarihinde fiilî ve sözlü saldırıda bulunduğu gerekçesiyle hakkında idari
soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sonucu düzenlenen raporda başvurucunun
fiili sabit görülmüştür. Raporda, başvurucunun TRT Ankara Haber ve Spor
Yayınları Daire Başkanlığında göreve başladığı 23/3/2009 tarihinden sonra bir
kez aylıktan kesme, bir kez de uyarma cezası ile cezalandırıldığı dikkate
alınarak kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziyesi önerilmiştir.
Raporda ayrıca başvurucunun aynı yerde görev yapmaya devam etmesi durumunda
ünitedeki çalışma barışını olumsuz yönde etkileyeceği değerlendirilerek görev
yerinin değiştirilmesi tavsiye edilmiştir.
B. Başvuruya Verilen
Disiplin Cezasına Karşı Açılan Dava
12. Başvurucu, soruşturma raporundaki teklif doğrultusunda
kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmış ancak bu ceza
başvurucunun ücret sözleşmesinden 1/4 oranında kesinti yapılmak suretiyle
uygulanmıştır. Başvurucuya verilen disiplin cezasına karşı açılan dava Mersin
1. İdare Mahkemesinin 22/11/2011 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
13. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından
yapılan araştırma sonucu başvurucunun kararı temyiz ettiği tespit edilmiştir.
Temyiz istemini inceleyen Danıştay Beşinci Dairesi (Daire), disiplin cezasının
dayanağı olan 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanunu’nun 56. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…, disiplin cezaları…” ibaresinin iptali
istemiyle Danıştay Onaltıncı Dairesi tarafından
8/6/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurulmuş olması nedeniyle Anayasa
Mahkemesince konu hakkında bir karar verilinceye kadar temyiz incelemesinin
bekletilmesine 24/10/2016 tarihinde karar vermiştir.
14. Anayasa Mahkemesi 14/6/2017 tarihli ve E.2016/182,
K.2017/111 sayılı kararıyla 2954 sayılı Kanun'un 56. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “… disiplin cezaları…”
ibaresini iptal etmiştir. Karar 29/6/2017 tarihli Resmî Gazete'de
yayımlanmıştır.
15. Danıştay Beşinci Dairesinin temyiz istemini karara bağlayıp
bağlamadığı hususu UYAP kayıtlarından tespit edilememiştir.
C. Başvurucunun Naklen
Atanmasına İlişkin İşleme Karşı Açılan Dava
16. Başvurucu 21/1/2011 tarihli idari işlem ile Mersin'de
bulunan TRT Çukurova Müdürlüğü emrine naklen atanmıştır. Başvurucunun Mersin'e
atanmasında TRT Çukurova Müdürlüğündeki ihtiyaç durumunun gözetildiği
belirtilmiştir.
17. Başvurucuyu temsilen Haber-Sen tarafından naklen atama
işleminin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle 2/2/2011 tarihinde
Ankara 11. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır. Dava dilekçesinde
-diğer iddiaların yanında- başvurucunun sendika yöneticisi olduğu belirtilmiş
ve ilgili uluslararası sözleşmeler ile 4688 sayılı Kanun'un 18. maddesine
atıfta bulunularak Mersin'e atanmış olmasının sendika hakkına ölçüsüz bir
müdahale teşkil ettiğini öne sürülmüştür. Dava dilekçesinde Ankara'da da
muhabir ihtiyacı bulunduğu hâlde Mersin'e atanmasının cezalandırma amacı
taşıdığı ifade edilmiştir.
18. Mahkeme 22/3/2012 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
Kararın gerekçesinde, disiplin cezasına karşı açılan davada başvurucuya isnat
edilen fiilin sabit görülerek davanın reddedildiği vurgulandıktan sonra söz
konusu fiilin çalışma barışı açısından başvurucunun görev yerinin
değiştirilmesini gerektirebilecek yeterlilikte ve ağırlıkta olduğu
belirtilmiştir. Mahkeme, Çukurova Genel Müdürlüğünde muhabir ihtiyacının
varlığının idare tarafından ortaya konulduğu gözetildiğinde naklen atama
işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
19. Karar, Dairenin 20/12/2013 tarihli kararıyla onanmış; karar
düzeltme istemi de Dairenin 29/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai
karar 18/7/2014 tarihinde Haber-Sen vekiline tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 15/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. 4688 sayılı Kanun’un
"Yönetim, denetleme ve disiplin kurullarının oluşması, görevleri ve toplantıları"
başlıklı 13. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Sendika şubesi ve sendika yönetim kurulları
en az üç, en çok yedi üyeden; ... oluşur.
...
Yönetim, .. kurulları ile kurulması ..., görev
ve yetkileri ile toplanma ve karar alma usulleri Sendikalar Kanununun 16, 17,
18 ve 19 uncu Maddelerinde belirtilen esaslara uygun olarak sendika veya
konfederasyonların tüzüklerinde düzenlenir."
22. 4688 sayılı Kanun’un
"Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi" başlıklı
18. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan hâlinin ilgili bölümü
şöyledir:
“Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya
işverenin izni ile işsaatleri içinde sendika veya
konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı
farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez.
Kamu işvereni, işyeri sendika temsilcisi ile
sendika ve sendika şube yöneticilerinin işyerini haklı bir sebep olmadıkça ve
sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez.
Kamu işvereni kamu görevlileri arasında
sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz.
Sendika veya konfederasyonu ilk genel kurula
kadar sevk ve idare edecek yönetim kurulu üyeleri, genel kurulda yönetim
kuruluna seçilenler ile sendika şube yönetim kurulu üyeleri seçildikleri
tarihten itibaren durumlarını en geç otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak
bildirirler. Söz konusu yöneticiler seçildikleri tarihten itibaren otuz gün
içerisinde sendika tüzüğünde belirtilen hükümlere göre, ayrıca yazılı talepte
bulunmaları halinde bu görevleri süresince aylıksız izine ayrılırlar. Talepte
bulunmayanlar ise kurumlarındaki görevlerine devam ederler. İzine ayrılmayan
yönetim kurulu üyeleri haftada bir gün kurumlarından izinli sayılırlar.
...”
23. 4688 sayılı Kanun’un
"Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi" başlıklı
18. maddesinin 4/4/2012 tarihli ve 6289 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle değişik
hâlinin ilgili bölümü şöyledir:
Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya
işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu
Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi
tutulamaz ve görevlerine son verilemez.
Kamu işvereni, işyeri sendika temsilcisi,
sendika işyeri temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika ve sendika
şube yöneticilerinin işyerini (…) sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe
değiştiremez.
Kamu işvereni kamu görevlileri arasında
sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz.
Sendika veya konfederasyonu ilk genel kurula
kadar sevk ve idare edecek yönetim kurulu üyeleri, genel kurulda yönetim
kuruluna seçilenler ile sendika şube yönetim kurulu üyeleri seçildikleri
tarihten itibaren durumlarını en geç otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak
bildirirler. Söz konusu yöneticiler (…) sendika tüzüğünde belirtilen hükümlere
göre, ayrıca yazılı talepte bulunmaları halinde bu görevleri süresince aylıksız
izine ayrılırlar. Talepte bulunmayanlar ise kurumlarındaki görevlerine devam
ederler. İzine ayrılmayan yönetim kurulu üyeleri haftada bir gün kurumlarından
izinli sayılırlar. Sendika yönetim kurulu üyelerinin, bu fıkrada belirtilen
haklardan yararlanabilmesi için bağlı bulundukları sendikanın şube kurulması
için öngörülen üye sayısına ulaşması, konfederasyon yönetim kurulu üyelerinin
bu fıkrada belirtilen haklardan yararlanabilmesi için ise konfederasyona bağlı
sendikaların toplam üye sayısının genel kurullarını delegelerle yapabilecek
sendika üye sayısına ulaşması gerekir.
... Sendika şubesi bulunmayan il ve ilçelerde
il ve ilçe temsilciliği kurulabilir. İldeki üye sayısı 100 ve daha fazla olan
sendikanın il temsilcisi ile ilçedeki üye sayısı 50 ve daha fazla olan
sendikanın ilçe temsilcisi haftada dört saat izinli sayılır.”
B. Uluslararası Hukuk
24. 25/11/1992 tarihli ve 3847 sayılı Kanun'la onaylanması uygun
bulunan 87 sayılı Sendika Özgürlüğünün ve Sendikalaşma Hakkının Korunmasına
İlişkin ILO Sözleşmesi'nin (87 sayılı ILO Sözleşmesi) 3. maddesi şöyledir:
“Çalışanların ve işverenlerin örgütleri tüzük
ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve
etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler.
Kamu makamları bu hakkı sınırlayacak veya bu
hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü
müdahaleden sakınmalıdırlar."
25. 25/11/1992 tarihli ve 3848 sayılı Kanun'la onaylanması uygun
bulunan 151 sayılı Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam
Koşullarının Belirlenmesi Yöntemine İlişkin ILO Sözleşmesi'nin (151 sayılı ILO
Sözleşmesi) 6. maddesi şöyledir:
“1. Kamu görevlilerinin
tanınan örgütlerinin temsilcilerine, çalışma saatleri içinde veya dışında
görevlerini çabuk ve etkin bir biçimde yerine getirmelerine olanak verecek
şekilde kolaylıklar sağlanacaktır.
2. Bu tür kolaylıkların
sağlanması idarenin veya hizmetin etkin işleyişini engellemeyecektir.
3. Bu kolaylıkların
niteliği ve kapsamı, bu sözleşmenin 7’nci maddesinde belirtilen yöntemlere göre
veya diğer uygun yöntemlerle belirlenecektir."
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 11. maddesi
şöyledir:
"1. Herkes barışçıl olarak toplanma ve
dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla
başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.
2. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen
ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması,
kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın
veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar
dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk
kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını
kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir."
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) sendika hakkının
Sözleşme'nin 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen örgütlenme
özgürlüğünün özel bir biçimini temsil ettiğini vurgulamaktadır. AİHM'e göre Sözleşme'nin 11. maddesinin (1) numaralı
fıkrası, sendika üyelerinin mesleki çıkarlarınıntaraf
devletlerin hem izin vermek hem de kolaylaştırmakla yükümlü olduğu sendikal
faaliyetler aracılığıyla korunması özgürlüğünü güvenceye bağlar. Sendika,
üyelerinin menfaatlerini korunması için çabalama hususunda serbest olmalıdır.
Sendika üyeleri, menfaatlerinin korunabilmesi bakımından üyesi bulundukları
sendikanın dinlenilmesi hakkına sahiptir. Ancak Sözleşme'nin 11. maddesi
herhangi bir somut muamele biçimi öngörmeyip sendikaların dinlenilme hakkının
korunmasında kullanılacak aracın seçimi hususundaki takdiri taraf devletlere
bırakır (Slovak Cumhuriyeti Polis
Sendikası/Slovakya, B. No: 11828/08, 25/9/2012, § 54).
28. AİHM, sendika hakkının anlamlı ve etkili bir şekilde
korunabilmesi için ulusal otoritelerin; orantısız cezaların sendika
temsilcilerini, üyelerinin menfaatlerini ifade etme ve savunma hususunda çaba
sarf etmekten alıkoymasını önleyecek güvenceler oluşturma yükümlülüğü altında
bulunduğuna işaret etmektedir. AİHM, iş ilişkilerinin verimli olabilmesi için
karşılıklı güven esasına dayanması gerektiğinin altını çizmektedir (Slovak Cumhuriyeti Polis Sendikası/Slovakya,
§ 55).
29. AİHM'e göre Sözleşme'nin 11.
maddesinin (2) numaralı fıkrası; silahlı kuvvetler ve polis mensupları ile
idari mekanizmalarda görev yapan memurların kanuna uygun kısıtlamalara tabi
kılındığı durumlarda devletin, memurlarının örgütlenme ve toplanma özgürlüğüne
saygı göstermekle yükümlü olduğunu açıkça göstermektedir (Slovak Cumhuriyeti Polis Sendikası/Slovakya,
§ 56). Çalışanların işverene sadakat, itiyat ve nezaket gösterme ödevi
bulunmaktadır. Demokratik toplumda memurların rolü, işlevlerini yerine
getirmesinde hükûmete yardımcı olmak olduğuna göre sadakat ve itiyat gösterme
ödevi memurlar için özel bir önem taşır (Slovak
Cumhuriyeti Polis Sendikası/Slovakya, § 57).
30. AİHM'in Metin Turan/Türkiye (B. No: 20868/02, 14/11/2006, §§ 6-9)
kararına konu olayda, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı
Enerji-Yapı Yol Sen'in kurucusu ve yönetim kurulu üyesi olan başvurucu
10/7/1987 tarihli ve 285 sayılı Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin İhdası
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine dayanılarak Tunceli'den Yozgat'a
naklen atanmıştır. Başvurucunun naklen atanma gerekçesi, KESK tarafından
düzenlenen bir dizi sendikal faaliyetlere katılmasıdır. Başvurucu, naklen atama
işleminin örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürerek AİHM'e bireysel başvuruda bulunmuştur. AİHM, Sözleşme'nin
11. maddesinin devletin sendika üyelerine belli bir şekilde muamele etmesini
garanti etmediğini ve özellikle sendika üyelerine naklen atamaya tabi tutulmama
hakkı bahşetmediğini vurgulamıştır (Metin
Turan/Türkiye, § 27). AİHM naklen atama kararının yerinde olup
olmadığını değerlendirmenin kendi görevi olmadığının altını çizmiş; kendi
amacının bu kararın başvurucunun Sözleşme'nin 11. maddesi kapsamında sendikal
faaliyetlere katılma hakkına etkilerini incelemek olduğunu ifade etmiştir (Metin Turan/Türkiye, § 28). AİHM
başvurucunun sendikal faaliyet gerekçesiyle naklen atandığını ve atama
işleminin kamu hizmetlerinin iyi bir şekilde idaresi amacı çerçevesinde tesis
edilmediğini not etmiştir (Metin
Turan/Türkiye, § 30). AİHM sonuç olarak yasalara uygun olarak
kurulmuş bir sendikaya üye olunması gerekçesiyle tesis edilen naklen atama
işleminin demokratik toplumda zorunluluk kriterini taşımadığı sonucuna
ulaşmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucular, Ankara'da görev yapan Haber-Sen Merkez Yönetim
Kurulu üyesinin Mersin'e naklen atanmasının sendika özgürlüğünü ihlal ettiğini
savunmuşlardır. Başvurucular, Osman Köse'nin Ankara ili içinde başka bir yere
atanması mümkün iken Mersin'e atanmasının sendikal faaliyetlerden dolayı Osman
Köse'nin cezalandırılması amacı taşıdığını vurgulamışlardır. TRT idaresinin
Haber-Sen'i kara listeye aldığını ve birçok yöneticisi hakkında olumsuz
işlemler tesis ettiğini belirten başvurucular Osman Köse'nin de çeşitli
tarihlerde görevden uzaklaştırma, disiplin cezası, sicil notu düşürme, en basit
sendikal faaliyetlerinin soruşturma konusu yapılması gibi bu tutumun bir
yansıması mahiyetinde olan işlemlere maruz kaldığını ifade etmişlerdir.
Başvurucular bu hususun yargılama sırasında ileri sürülmesine rağmen derece
mahkemelerince gözetilmediğinden ve bu yönde herhangi bir inceleme
yapılmadığından yakınmışlardır.
33. Başvurucular ayrıca soruşturma raporunun da subjektif olduğunu, olay tarihinde görevli bulunmadığı
hâlde kurumda bulunan birisinin tek taraflı ifadesine dayandığı görüşünü öne
sürmüşlerdir. Başvurucular bu yöndeki iddialarına ilişkin olarak derece
mahkemelerinin bir değerlendirme yapmadığından şikâyet etmişlerdir.
Başvurucular sonuç olarak adil yargılanma ve sendika haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
35. Anayasa’nın “Sendika
kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin ilgili fıkraları
şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma
ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek
için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara
serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse
bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir…”
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel şikâyeti, naklen atanma
işleminin sendika hakkını ihlal ettiğine yönelik olduğundan adil yargılanma
hakkına ilişkin şikâyetinin de bir bütün olarak sendika hakkı kapsamında
incelenmesi gerekir.
37. Anayasa’nın 51. maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkı
demokratik toplumun temeli olan örgütlenme özgürlüğünün bir parçasıdır.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kollektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme
özgürlüğüdür. Bu özgürlük bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal
ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Sendika hakkı da
çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek
örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte; bu niteliğiyle örgütlenme
özgürlüğünün bir parçası olarak görülmektedir (AYM, E.2014/177, K.2015/49,
14/5/2015).
38. Sendika hakkı çalışanların ve çalıştıranların sadece
istedikleri sendikaları kurmaları ve bunlara üye olmaları yolunda sınırlı
kalmamakta, aynı zamanda oluşturdukları tüzel kişiliklerin varlığının ve bu
tüzel kişiliklerin kendine özgü faaliyetlerinin de garanti altına alınmasını
içermektedir. Üyelerinin ekonomik, sosyal ve kültürel ortak menfaatlerini
korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan sendikalar ve bunların üst
kuruluşlarının serbestçe sendikal faaliyetlerde bulunabilmesi, bu kapsamda iş
uyuşmazlığı çıkarması, toplu görüşme ve toplu sözleşme yapması, grev ve lokavt
kararı vermesi ve uygulaması da sendika hakkının gereklerindendir (AYM,
E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).
39. Sendika, çalışanların mali ve sosyal haklarını korumak ve
geliştirmek için meydana getirilen kuruluştur. Anayasa'nın 51-54. maddelerinde
düzenlenen sendikal hak ve özgürlüklerin kapsamı yorumlanırken Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı ve AİHM kararlarının
dikkate alınması gerekir (Hüseyin Demirdizen, B. No: 2014/12286, 21/9/2016, § 45).
40. 87 sayılı ILO Sözleşmesi’nin 3. maddesinde; sendikal
örgütlere ana tüzüklerini ve yönetmeliklerini düzenleme hakkı, temsilcilerini
özgürce seçme hakkı, yönetim ve işleyişi düzenleme hakkı ile etkinliklerini
düzenleme ve eylem planlarını hazırlama hakkı tanınmıştır. Buna göre sendika
hakkı, sendikal örgütlerin devletin müdahalesi olmaksızın temsilcilerini
serbestçe seçebilmelerini ve bu temsilcileri aracılığıyla faaliyette
bulunabilmelerini güvenceye bağlamaktadır. Seçilen temsilcinin değişmesi
sonucunu doğuran veya sendikal faaliyette bulunmasını güçleştiren veya imkânsız
hâle getiren kamusal işlem ve eylemler sendika hakkına müdahale teşkil
edebilir.
41. Öte yandan sendika hakkı, sendika üyesinin gerek sendikaya
üye olması gerekse mensubu bulunduğu sendikanın faaliyetlerine katılması
nedeniyle yaptırıma uğramaması teminatını da içermektedir. Bu durumda bir
çalışanın herhangi bir sendikaya üye olması veya mensubu bulunduğu sendikanın
faaliyetlerine katılması sebebiyle yaptırıma maruz kalması, örgütlenme
özgürlüğüne müdahale oluşturabilir.
42. Bununla birlikte sendika üyeliğinin kamu görevlilerinin
devlete karşı sadakat yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı hatırda tutulmalıdır.
Bu nedenle kamu görevlisine, bu sadakat bağını zedeleyen işlem ve eylemleri
nedeniyle yaptırım veya diğer idari tedbirlerin uygulanması tek başına sendika
hakkına müdahale teşkil etmez. Aksi takdirde sendika üyeliğine, sendika
üyelerini yaptırımdan bağışık tutma gibi bir işlev yüklenmiş olur ki bu da
sendika üyesi olmayan kamu görevlileri aleyhine eşitsizlik oluşturur. Ancak
sendika temsilcisi olan kamu görevlilerine uygulanacak yaptırım ve tedbirlerin
tespitinde mümkün olduğunca sendikanın faaliyetlerine engel olmayacak ve
sendikal faaliyetleri güçleştirmeyecek bir yolun benimsenmesi gerekir.
43. Somut olayda TRT Ankara Haber ve Spor Yayınları Daire
Başkanlığında bir personele başvurucunun fiilî ve sözlü saldırıda bulunması
nedeniyle aynı yerde görev yapmaya devam etmesi durumunda ünitedeki çalışma
barışının olumsuz yönde etkileneceği değerlendirilerek görev yerinin
değiştirilmesinin önerilmesi üzerinebaşvurucu,
Mersin'de bulunan TRT Çukurova Müdürlüğü emrine naklen atanmıştır.
44. Naklen atanma işleminin sebebini teşkil eden "aynı
yerde görev yapan bir personele fiilî ve sözlü saldırı" eyleminin sendikal
faaliyet kapsamında olmadığı ve başvurucunun sendika üyesi veya yöneticisi
olmasının onu bu tür fiiller nedeniyle yaptırımlara maruz kalmaktan bağışıklı hâle getirmeyeceği açıktır. Öte yandan bu fiilin
başvurucu tarafından işlendiği ve bu fiilin çalışma barışını bozucu mahiyette
olduğu derece mahkemelerince sabit görülmüştür. Bireysel başvuru konusu maddi
olgu ve delillerin değerlendirilmesi derece mahkemelerinin takdirindedir.
Anayasa Mahkemesinin -bariz takdir hatası ve keyfîlik
içermesi hariç- derece mahkemelerinin bu husustaki takdirini denetlemesi mümkün
değildir. Başvurucu tarafından ileri sürülen, aleyhine ifade veren kişinin olay
anında görevli bulunmadığı iddiası, Mahkemenin bu konuda ulaştığı kanaatin
keyfî olduğu sonucuna ulaşılabilmesi bakımından yeterli değildir.
45. Başvurucu hakkında naklen atanma işlemi tesis edilmesinin
sebebini teşkil eden fiilin sendikal faaliyet kapsamında olmaması, sendika
hakkına müdahalenin var olmadığı kanaatine varılabilmesi için kafi
gelmemektedir. Bunun yanında başvurucuya uygulanan tedbirin temsilcilik görevini
yerine getirmesine engel edecek mahiyet taşıyıp taşımadığına da bakılmalıdır.
Bu bakımdan başvurucunun ne tür bir temsilcilik görevinde bulunduğu ve bunun
mahiyeti irdelenmelidir.
46. Başvurucu 2/12/2007 tarihinde Haber-Sen Merkez Yönetim
Kurulu üyesi olarak seçilmiştir. Başvurucu, Ankara'dan Mersin'e naklen atandığı
21/1/2011 tarihinde bu görevi yürütmektedir. Ancak başvurucu, naklen atanma
işleminin tesis edildiği tarihten sekiz gün sonra, 29/1/2011 tarihi itibarıyla
da Ankara'da bulunan (1) No.lu Şube Başkanlığı görevine başlamıştır. Sendika
hakkına müdahalenin varlığının tespiti bakımından işlemin tesis edildiği
tarihteki temsilcilik görevinin dikkate alınması gerektiğinden şube başkanlığı
görevinin değil Merkez Yönetim Kurulu üyeliği görevinin mahiyetinin
değerlendirilmesi icap etmektedir.
47. Haber-Sen Tüzüğü'nün 20. maddesinde Merkez Yönetim Kurulunun
en az ayda bir kez toplanacağı belirtilmiş ve 22. maddesinde de sendika
yöneticisi olmak için üye olmaktan başka bir koşul aranmayacağı ifade edilmiştir.
Buna göre Merkez Yönetim Kurulu üyesi olabilmek için Ankara'da görev yapma
zorunluluğu bulunmamaktadır. Öte yandan Merkez Yönetim Kurulu üyeliğinin
sürekli Ankara'da bulunmayı gerektiren bir görev olmadığı ve toplantı
zamanlarında Ankara'da bulunmanın yeterli görüldüğü anlaşılmaktadır. Tüm bu
hususlar gözetildiğinde Mersin'e atanmış olmasının başvurucunun Merkez Yönetim
Kurulu üyeliği görevini icra etmesine engel teşkil etmediği veya
zorlaştırmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Başvurucunun Merkez Yönetim Kurulu
toplantılarına katılabilmesi bakımından görev yaptığı kurumunca gerekli
kolaylıkların sağlanacağı tabiidir. Başvurucunun buna yönelik bir şikâyeti de
bulunmamaktadır. Bu durumda sendika hakkına müdahalenin bulunmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
48. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.