TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADNAN HEPDEMİRCİLER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13442)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2017
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Adnan
HEPDEMİRCİLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza mahkemesinin beraat kararı dikkate alınmadan
iddialar doğrultusunda değerlendirme yapılarak karar verilmesi nedeniyle
masumiyet karinesinin, delillerin hatalı yorumlanarak usul ve yasaya aykırı
karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun makul sürede yargılanma hakkı açısından
kabul edilebilir olduğuna, esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından makul sürede yargılanma hakkı
dışında başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 15/4/1999-2/9/2004 tarihleri arasında K. Belediyesi
Temizlik İşleri Müdürlüğü (işveren) kadrosunda, fen işlerine bağlı asfalt
şantiyesi şefliğinde şoför olarak çalışmıştır.
9. Belediye İşçi İşyeri Disiplin Kurulunun 27/8/2004 tarihli
kararıyla Belediyeye ait hizmet dışı olan bir aracın yakıt kartını
19/7/2004-2/8/2004 tarihleri arasında izinsiz kullanarak mazot aldığı gerekçesiylebaşvurucunun iş akdi feshedilmiştir.
10. İşveren 21/9/2004 tarihinde İzmir 3. İş Mahkemesinde
(Mahkeme) açtığı davada, başvurucunun idarenin onayı olmadankullandığı
araca farklı tarihlerde toplam 435,09 litre mazot aldığını belirterek mazot
bedelinin başvurucudan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
11. Bu arada başvurucu hakkında İzmir 18. Asliye Ceza
Mahkemesinin E.2004/908 sayılı dosyasında hırsızlık suçundan dava açılmış,
28/11/2005 tarihinde beraat kararı verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...
İddianame ekindeki K. belediye Başkanlığının
inceleme ve soruşturma raporu incelenmiş, ilgili belediyeden hizmet dışı olan
aracın kartı ile sanığın kullandığı araç kartı ile alınan mazot miktarlarının
dökümü istenmiş ve 2/8/2004 tarihi dışında her iki kart ile alınan mazot
miktarlarının sanığın kullandığı kamyonun kapasitesi ve günlük istihkakı olan
100 litreden fazla olmadığı, 2/8/2004 tarihinden önceki mazot alımlarının sanık
tarafından yapıldığı sabit olmadığı gibi sanık tarafından alındığının kabulünde
dahi sanığın belediye aracına almış olduğu mazotları belediye kamyonu haricinde
kullanıp menfaat elde ettiğine ilişkin kanıtda elde
edilememiştir. Dinlenen tanıkların beyanları da sanığın atılı suçu işlediğine
dair mahkememize yeterli kanaat oluşturmamıştır. Bu durumda sanığın üzerine
atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine
karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır."
12. Temyiz üzerine Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 12/9/2011
tarihli kararıyla, sanığın üzerine atılı suçun niteliği, cezanın türü ve üst
sınırına göre 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kamu davasının
düşürülmesine karar verilmiştir.
13. Başvurucu, iş akdinin haklı ve geçerli bir nedene
dayanılarak feshedilmediğini, feshe dayanak olayla ilgili olarak açılan ceza
davasında hakkında beraat kararı verildiğini belirterek 14/11/2011 tarihinde
İzmir 2. İş Mahkemesinde işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davası açmış,
dosya 30/5/2012 tarihinde başvuru konusu dava dosyası ile birleştirilmiştir.
14. Mahkeme 8/7/2013 tarihli kararında asıl davada davacı
işverenin davasını kısmen kabul etmiş, başvurucunun birleşen davasını
reddetmiştir.
15. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 5/6/2014
tarihli kararıyla onanmıştır.
16. Onama kararı 18/7/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş
ve 31/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
18. Başvurucu iş akdinin feshine dayanak olayla ilgili olarak
açılan ceza davasında, beraat kararı verildiğini ancak dosyanın Yargıtayda uzun bir süre bekletilmesi nedeniyle davanın
zamanaşımına uğradığını ve düşme kararı verildiğini, bu konuda sorumluluğun
kendisine ait olmadığını, dolayısıyla beraat kararının yargılamada dikkate
alınması gerektiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
19. Başvurucunun, ceza mahkemesi tarafından verilen beraat
kararının temyiz incelemesinin uzun sürmesinden dolayı zamanaşımı nedeniyle
düşme kararına dönüştürülmesi ve beraat ettiği fiile dayanılarak başvuru konusu
davada aleyhine karar verilmesine ilişkin iddiaların masumiyet karinesi
kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
20. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş
bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır.
Bunun sonucu olarak, kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat
külfeti iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti
yüklenemez. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama
makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu
muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
21. Masumiyet karinesi, ceza yargılaması kapsamında bir usul
güvencesi olmasına rağmen buna ilişkin korumanın uygulanabilir olması ve etkili
şekilde sağlanabilmesi için beraat eden veya bir şekilde hakkındaki ceza
yargılaması devam etmeyen kişilerin, kamu görevlileri veya otoritelerince suçlu
muamelesi görmelerini önlemelidir. Bu kapsamda ceza davasını takip eden “ceza
yargılaması niteliğinde olmayan herhangi bir yargılamada” da (hukuk, disiplin
gibi) masumiyet karinesine özen gösterilmelidir. Bununla birlikte ceza
yargılamasında mahkûmiyetle sonuçlanmamış aynı olaylara dayanılarak bir kişinin
disiplin suçundan suçlu bulunması veya hakkında tazminata karar verilmesi
masumiyet karinesini kendiliğinden ihlal etmez. Bu kapsamda “karar vericilerin
kullandıkları dil” kritik önem taşır (Mustafa
Akın, B. No: 2013/2696, 9/9/2015, § 38).
22. Kamu otoriteleri veya görevlileri tarafından hakkında
soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişiyle ilgili olarak yargılama süreci bir
mahkûmiyet hükmüyle kesinlik kazanmadan, suçluluğa dair herhangi bir kanaat
ifade edilmiş olması ya da ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sona
ermesine rağmen, sona ermeye ilişkin kararda sanığın suçlu olabileceğinin ifade
edilmiş olması durumunda masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilecektir.
Dolayısıyla mahkeme kararlarında, resmî yazılarda veya kamu görevlilerinin
ifadelerinde sarf edilen söz veya ifadeler nedeniyle kişiler hakkındaki
masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi için kullanılan ifadelerde seçilecek
kelimelere azamî dikkat edilmesi gerekir (Ali
Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 35).
23. Öte yandan ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin
hukukunun farklı kural ve ilkelere tabi disiplinler olduğunun hatırlanmasında
yarar vardır. Buna göre kamu görevlisinin davranışı, suç tanımına uymasının
yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle durumlarda ceza
muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülür ve ceza muhakemesi
sonucunda kişinin isnat edilen eylemi işlemediğine dair hükümler dışında, ceza
mahkemesi hükmü disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir
(Kürşat Eyol, § 30). Ancak bu kapsamda yapılan
değerlendirmelerde delil yetersizliğine dayalı olsa bile kişi hakkında verilen
beraat kararına aykırı olarak kişinin suçsuz olmadığı yönünde
değerlendirmelerden kaçınılması gerekir (Uğur Ayyıldız, B. No: 2012/574,
2/6/2014, § 79).
24. Somut olayda 15/4/1999 tarihinden beriK.
Belediyesinde çalışan başvurucu hakkında yürütülen disiplin soruşturması
kapsamında 2/9/2004 tarihinde başvurucunun iş akdinin feshedildiği, feshe
dayanak eylem sebebiyle hırsızlık suçundan açılan davada 28/11/2005 tarihinde
beraat kararı verildiği, Yargıtay safahatında dosyanın zamanaşımına uğraması
nedeniyle 12/9/2011 tarihinde düşme kararı verildiği, Mahkemenin işveren
tarafından açılan tazminat davasının kısmen kabulüne, işçilik alacak talebinin
ise reddine karar verdiği anlaşılmıştır. Karar gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...
Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi
sonucunda; davalı-karşı davacı Adnan Hepdemirciler
tarafından İzmir 5. İş Mahkemesinin E.2004/782, K.2004/621 sayılı dosyasında
açılan feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talepli davanın Mahkemenin
1/12/2004 tarihli kararı ile müfettiş raporu ve disiplin kurulu kararı
gereğince iş akdinin haklı nedenle feshedildiği gerekçesi ile "davanın
reddine" karar verilerek sonuçlandığı ve verilen kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiği..."
25. Mahkeme kararında Yargıtay tarafından verilen düşme
kararından bahsedilirken ceza davasının sonucundan bağımsız olarak dosyada
toplanan deliller, bilirkişi raporları, başvurucu hakkında yürütülen disiplin
soruşturması dosyası, başvurucunun işe iade istemiyle açtığı ve retle
sonuçlanan İzmir 5. İş Mahkemesinin E.2004/782 sayılı dosya kapsamı dikkate
alınarak başvurucunun feshe neden olan 435,09 litre mazotu, işverenin onayı ve
bilgisi olmadan arızalı aracın yakıt kartı ile aldığı ve haksız menfaat elde
ettiği, işverenin akdin feshinde haklı nedenlere dayandığı hususlarına vurgu
yapıldığı görülmektedir.
26. Bu açıdan Mahkeme kararında, ceza dosyası dışındaki
delillere dayanılarak sonuca ulaşıldığı, başvurucunun ceza davasına konuatılı suçu işlediği yahut suçlu olduğu kabulünü içeren
ifadelere yer verilmediği, feshin haklı nedenlere dayanıp dayanmadığı hususu
ile başvurucunun haksız fiil sorumluluğu değerlendirilirken ceza
yargılamasından ayrı olarak iş ve tazminat hukuku hükümleri kapsamında,
toplanan delillere göre değerlendirme yapıldığı, başvurucunun masumiyet
karinesini zedeleyenbir durumun söz konusu olmadığı
anlaşılmıştır.
27. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
28. Başvurucu, ceza mahkemesinin beraat kararını dikkate alarak
değerlendirme yapılması gerektiğini, kararın bu nedenle haksız ve hukuka aykırı
olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
30. Başvurucunun ihlal iddiaları, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu
ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini
somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne
ve birleşen davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece mahkemeleri
tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Komisyonca makul sürede yargılanma hakkı yönünden başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verildiğinden bu konuda ayrıca değerlendirme
yapılmamıştır.
2. Esas Yönünden
34. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak, yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69), yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle
ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet
Salih Ayyıldız, B. No:2012/397, 17/11/2014, § 25).
35. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama
süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve
kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, § 58).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında başvuru konusu davada yaklaşık 9 yıl 8
aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
38. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
39. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL maddi,100.000 TL
manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 15.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
42. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 15.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İzmir 3. İş Mahkemesine (E.2004/909,
K.2013/561 sayılı dosyası) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.