TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HULİSİ ELMAS BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13607)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 6/2/2018-30324
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Hulisi ELMAS
|
Vekili
|
:
|
Av. Ferhat
PARLATIR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir spor müsabakasındaki mağlubiyete ilişkin basına
verilen demeç nedeniyle cezalandırılmanın ve aleyhe tazminata hükmedilmesinin
ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu tarafından yapılan 2014/13607 ve 2015/16940
numaralı başvurular, aralarında konu yönünden irtibat bulunduğu anlaşıldığından
birleştirilmiş; incelemeye 2014/13607 numaralı bireysel başvuru dosyası
üzerinden devam edilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru konusu olaylardan önce Millî Boksör Ş.D.nin bağlı olduğu spor kulübünün antrenörlüğünü
yapmıştır. Millî boksör daha sonra başka bir spor kulübüne transfer olmuştur.
10. Başvurucu, başvuru konusu olayların meydana geldiği tarihte
Bartın'da bir spor kulübünde antrenör olarak çalışmaktadır. Başvurucu aynı
zamanda uzmanlık alanına giren spor müsabakaları ile ilgili görüşlerini yerel
medyaya göndermekte ve medya da bu görüşlere dayanarak haber yapmaktadır.
A. 2014/13607 Numaralı Bireysel
Başvuru Konusu Ceza Davası Süreci
11. Başvurucu tarafından Bartın medyasına gönderilen bir
elektronik posta, Bartın'da yayın yapan Manşet gazetesinin internet sayfasında
22/8/2013 tarihinde yayımlanmıştır. Haber şöyledir:
"[Ş. D.] RİNGİ
SÜRÜNEREK TERK ETTİ
Kick
Boks Türkiye Şampiyonasında [Ş.D.]
Sedyelik Oldu
18-24 Ağustos 2013 Tarihleri arasında
Adıyaman'da yapılan Gençler ve Büyükler KICK BOKS Türkiye Şampiyonasına katılan
Bartınlı Sporcu [Ş.D.]
birinci turda Kırşehirli rakibi S.S. ile karşılaştı ve birinci maçın birinci
raundunu tamamlayamadan teknik nakavt oldu.
Aldığı darbeler nedeniyle yerden kalkamayan [Ş.D.]'nin imdadına orta hakem
yetişti. Hakemin dokuza kadar saymasına rağmen belli bir süre yerden kalkamayan
[Ş.D.] Ringin ortasında yatarak
uzun bir süre ayağa kalkamadı ve sağlık ekiplerinin müdahalesi sonucu sedyeyle
ringin ortasından alınarak ambulansla Adıyaman devlet hastanesine sevk edildi.
Kendisine: 'Demir Leydi [Ş.D.]"
lakabını takan Bartın'lı sporcunun özellikle ayak
tekniklerinin bozulduğu, performansının oldukça düştüğü gözlenirken bu lakabını
da artık kullanmayacağı tahmin ediliyor. [Y.A.] Gençlik ve Spor Kulübünde hocası Hulisi
Elmas'ın nezaretinde spora başlayan ve 2007- 2012 yıllarında bu kulübün bünyesinde
Milli formayı giyme şansını yakalayan Kick Boks ta ve
Boks ta birçok defa şampiyonluk kürsüsüne çıkan ve bu başarıları nedeniyle
"Demir Leydi" lakabı takılan [Ş.D.] 2013 yılı transfer sezonunda transfer hakkını
kullandı ve çeşitli bahaneler öne sürerek kulübünü terk etti. [Ş.D.] böylesine önemli bir şampiyonada, böyle kötü bir
performansla Bartın'ı maalesef adına yakışır bir şekilde temsil edemedi."
12. Bartın Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/10/2013 tarihinde
başvurucu hakkında hakaret suçundan kamu davası açılmıştır.
13. Bartın 1. Asliye Ceza Mahkemesi 3/4/2014 tarihinde
başvurucunun atılı suçtan 1.740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme, gerekçeli
kararında dosyadaki delillerin değerlendirilmesinden başvurucu ile sporcunun
daha önce mesleki ilişkilerine dayalı olarak aralarında husumet bulunduğu
tespitini yapmıştır. Mahkeme, müsabakanın birinci turunu atlayarak ikinci turda
maç esnasında geçirdiği sakatlık nedeniyle mağlup olan sporcuya ilişkin olarak
başvurucunun ilk turda ağır bir mağlubiyet aldığı yönünde gerçeğe aykırı demeç
verdiğini belirtmiş; "Ringi sürünerek
terk etti." sözü ile de başvurucunun müştekiye yönelik hakaret
suçunu işlediğine karar vermiştir.
14. Başvurucunun karara yaptığı itiraz Bartın Ağır Ceza
Mahkemesinin 8/7/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
15. Ret kararı başvurucuya 4/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 13/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. 2015/16940 Numaralı
Bireysel Başvuru Konusu Tazminat Davası Süreci
16. Millî Boksör Ş.D., başvurucunun basına verdiği demeç
nedeniyle şeref ve itibarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat
davası açmıştır.
17. Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 9/9/2015 tarihinde davanın
kısmen kabulü ile 1.500 TL manevi tazminatın başvurucudan alınarak davacıya
verilmesine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde,
başvurucunun basına gönderdiği demeçte davacının ilk turda elendiğinin yazdığı
ancak bu durumun gerçeği yansıtmadığı ifade edilmiştir. Mahkeme, "Ringi sürünerek terk etti."
şeklindeki ifadenin eleştiri sınırını aştığını ve kişilik haklarına saldırı
oluşturduğunu belirtmiştir.
18. Karar başvurucuya 16/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu
23/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Somut başvuruyla ilgili ulusal hukuk kurallarının yer aldığı
kararlar için Bekir Coşkun ([GK],
B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 18) ve Önder
Balıkçı (B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 17) kararlarına,
uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı karar için Kemal Kılıçdaroğlu
(B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-31) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, basına verdiği demeç nedeniyle hem hakaret
suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini hem de aleyhine tazminata
hükmedildiğini belirterek ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu ayrıca derece mahkemelerince yeterli inceleme yapılmadan ve
gerekçesiz karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes, düşünce ve
kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi
olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ...
başkalarının şöhret veya haklarının, ... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir.
…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin tamamının ifade
özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Yerel medyada yer alan görüşleri nedeniyle başvurucu
hakkında hem ceza davası hem de tazminat davası açılmıştır. Ceza yargılaması
sonucunda başvurucunun hakaret suçundan adli para cezası ile cezalandırılmasına
ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Tazminat davası
sonucunda da başvurucunun sporcuya 1.500 TL manevi tazminat ödemesine
hükmedilmiştir. Söz konusu Mahkeme kararları ile başvurucunun ifade özgürlüğüne
yönelik bir müdahalede bulunulduğu belirlenmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa Mahkemesi, bir müdahalenin Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen ölçütlere uygun olup
olmadığını inceler.
i. Kanunilik
27. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesi ile 11/1/2011 tarihli ve 6098
sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Müdahalenin “başkalarının
şöhret veya haklarının” korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve
meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
29. Anayasa Mahkemesi, daha önce pek çok kez Anayasa'nın 26.
maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu
temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için
gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 69; Ergün Poyraz (2)
[GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, §§ 33, 34; Bekir
Coşkun, §§ 34-36; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 50-52).
30. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade
özgürlüğü, başkalarının şöhret ve haklarının korunması amacıyla sınırlanabilir.
Bununla birlikte sınırlamanın ifade özgürlüğünün ihlaline yol açmaması için
"demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun" ve "ölçülü" olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], §§ 51, 53, 54; Mehmet Ali Aydın [GK], §§ 68, 70-72; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, §§ 51, 54, 55; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 50, 51).
31. Diğer taraftan devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî
olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür
(Nilgün Halloran, B.
No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123,
2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, §
45; Kemal Kılıçdaroğlu,
§ 54).
32. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun
cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun
ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil
bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran,
§§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2),
§ 56; İlhan Cihaner
(2), § 39; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu soyut bir
değerlendirme değildir. Anayasa Mahkemesi ilke olarak;
i. Başvurucu tarafından
yapılan düşünce açıklamalarının tamamının söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın
olayın bütünselliği içinde değerlendirilip değerlendirilmediğini,
ii. Müdahaleyi haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından
ortaya konan gerekçelerin “ilgili ve yeterli” görünüp görünmediğini,
iii. Başvuru konusu olan müdahalenin “gözetilen meşru amaçla
orantılı” olup olmadığını inceler.
Bu incelemeyi yaparken Anayasa Mahkemesi somut olaya uygun
düştüğü ölçüde;
a. Başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün,
b. Kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin,
c. İfadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının,
d. İfadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime
yöneldiğinin,
e. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğine bakar.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
33. Başvuru konusu olayda başvurucunun geçmişte aralarında
mesleki ilişki bulunan müşteki hakkında sarf ettiği ifadeler ceza ve tazminat
davalarına konu yapılmıştır. Başvurucu, bir dönem açıklamanın muhatabı
sporcunun antrenörlüğünü yapmıştır. Millî boksör daha sonra başvurucunun
antrenör olarak çalıştığı kulüpten başka bir spor kulubüne
transfer olmuştur. Başvurucu -kendi ifadelerinden de anlaşıldığı üzere-
sporcunun transferine olumlu yaklaşmamıştır (bkz. § 11). Transferden sonra
düzenlenen bir spor müsabakasında sporcunun mağlubiyetini konu alan
başvurucunun demeçleri yerel medyada yayımlanmıştır. Başvurucu, mağlubiyete
yönelik bilgi verirken değer yargılarını da olaya katarak müsabakayı
yorumlamıştır. Kullandığı ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında hem ceza davası
hem hukuk davası açılmıştır.
34. Derece mahkemeleri hüküm kurarken ağırlıklı olarak başvurucu
ile sporcu arasında yazının yayımlanmasından önceki dönemde oluşan husumete
vurgu yapmış, başvurucunun görüşlerini bu husumet kapsamında değerlendirmiştir.
Derece mahkemeleri; sporcunun müsabakanın ilk turunu kazanarak ikinci tura
çıktığını ve ikinci turdaki karşılaşma esnasında sakatlık geçirdiğini, bunun
üzerine maçı tamamlayamayarak mağlup olduğunu tespit etmiştir. Bu olgu
karşısında sporcunun henüz ilk turda rakibine ağır şekilde mağlup olduğu
şeklinde başvurucunun basına verdiği demeçlerin gerçeğe aykırı olduğunu
belirlemiştir. Sporcu hakkında "Ringi
sürünerek terk etti." sözü ile de başvurucunun sporcuyu küçük
düşürücü ve rencide edici eylemde bulunduğunu belirtmiştir.
35. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir husus bulunmadığı sürece derece
mahkemelerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına
müdahalede bulunmaz. Buna karşın somut olayda ilk derece mahkemesi,
başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarına saygı hakkı
arasında adil bir denge kuramamıştır.
36. Başvurucunun müsabakayı anlatırken taraflı bir tutum
sergilediği, dikkat çekmek amacıyla "Ringi
sürünerek terk etti." sözü gibi bazı abartılı ifadeler
kullandığı görülmektedir. Aralarındaki mesleki ilişki ile sporcunun transferine
ilişkin olarak başvurucunun yaklaşımı dikkate alındığında başvurucudan
sporcunun mağlubiyetini tamamen tarafsız yorumlaması da beklenemez. Bununla
birlikte sarf edilen sözlerin söylendiği bağlam da özellikle gözönünde bulundurulmalıdır. Bağlamından koparılmış bir
ifadeye dayanılarak yapılan değerlendirmenin ifade özgürlüğü açısından sorunlu
olacağı değerlendirilmektedir.
37. Derece mahkemelerinin hakaret olarak nitelendirdiği "Ringi sürünerek terk etti." sözünün
-yazının tamamı ışığında değerlendirildiğinde- mağlubiyetin ağırlığını
vurgulamak için kullanılan ve değer yargısı içeren bir ifade biçimi olduğu
anlaşılmaktadır. Bu ifade biçimi başvurucunun sporcu hakkındaki subjektif tutumunu aktarmasının bir yöntemi olarak kabul
edilmelidir. Derece mahkemeleri bu ifade nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğü
karşısında davacının şeref ve itibarının korunmasındaki üstün yararı
gösterebilmiş değildir.
38. Derece mahkemeleri ayrıca, başvurucunun basına gönderdiği
yazıda gerçeğe aykırı birtakım olgulara yer verdiğini tespit etmiş ancak bu
durumu da yazının bütünselliği kapsamında incelememiştir.
39. Yayımlanan yazıya esas bilgilerin gerçekliği, dikkate
alınması gereken önemli bir husustur. Ancak bu durumun kişinin şeref ve
itibarının korunması nedeniyle ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını haklı
kılabilmesi için gerçek dışı olguların hangi yoğunlukta olduğu ve hangi kasıtla
yapıldığının değerlendirilmesi gerekir. Derece mahkemeleri kararlarında bu
hususlar tartışılmamıştır.
40. Bu durumun kişisel bir saldırı niteliği taşıyabileceği
dikkate alınmakla birlikte somut olayda bunu tamamen aşırı olarak kabul etmek
mümkün değildir. Başvurucu, müsabakaya ilişkin bilgileri aktarırken sporcunun
daha ilk turda rakibine mağlup olduğunu söyleyerek gerçeği belli bir oranda
çarpıtmıştır. Ancak yazıda yer alan diğer olguların ve sporcunun mağlubiyetinin
gerçekliği konusunda bir ihtilaf bulunmadığı gözetildiğinde bu oranın
başvurucunun değer yargısını destekleyecek düzeyde kaldığı söylenebilir.
41. Bu tespitler ışığında başvurucu tarafından kullanılan dili
aşırı olarak nitelemek mümkün değildir. Sonuç olarak başvurucunun ifade
özgürlüğüne yapılan müdahalenin “başkalarının şöhret ve haklarının” korunması
için demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı kanaatine
varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
44. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuştur.
45. Başvuruda, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
46. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın birer örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bartın
1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2013/755, K.2014/248) ve Bartın 1. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2014/220, K.2015/315) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 433 TL harç ve 1.980 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.413 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bartın 1. Asliye Ceza
Mahkemesine (E.2013/755, K.2014/248) ve Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2014/220, K.2015/315) GÖNDERİLMESİNE,
D. 433 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.413 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.