TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HULİSİ ELMAS BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/13607)
Karar Tarihi: 10/1/2018
R.G. Tarih ve Sayı: 6/2/2018-30324
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Hulisi ELMAS
Vekili
Av. Ferhat PARLATIR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir spor müsabakasındaki mağlubiyete ilişkin basına verilen demeç nedeniyle cezalandırılmanın ve aleyhe tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu tarafından yapılan 2014/13607 ve 2015/16940 numaralı başvurular, aralarında konu yönünden irtibat bulunduğu anlaşıldığından birleştirilmiş; incelemeye 2014/13607 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru konusu olaylardan önce Millî Boksör Ş.D.nin bağlı olduğu spor kulübünün antrenörlüğünü yapmıştır. Millî boksör daha sonra başka bir spor kulübüne transfer olmuştur.
10. Başvurucu, başvuru konusu olayların meydana geldiği tarihte Bartın'da bir spor kulübünde antrenör olarak çalışmaktadır. Başvurucu aynı zamanda uzmanlık alanına giren spor müsabakaları ile ilgili görüşlerini yerel medyaya göndermekte ve medya da bu görüşlere dayanarak haber yapmaktadır.
A. 2014/13607 Numaralı Bireysel Başvuru Konusu Ceza Davası Süreci
11. Başvurucu tarafından Bartın medyasına gönderilen bir elektronik posta, Bartın'da yayın yapan Manşet gazetesinin internet sayfasında 22/8/2013 tarihinde yayımlanmıştır. Haber şöyledir:
"[Ş. D.] RİNGİ SÜRÜNEREK TERK ETTİ
Kick Boks Türkiye Şampiyonasında [Ş.D.] Sedyelik Oldu
18-24 Ağustos 2013 Tarihleri arasında Adıyaman'da yapılan Gençler ve Büyükler KICK BOKS Türkiye Şampiyonasına katılan Bartınlı Sporcu [Ş.D.] birinci turda Kırşehirli rakibi S.S. ile karşılaştı ve birinci maçın birinci raundunu tamamlayamadan teknik nakavt oldu.
Aldığı darbeler nedeniyle yerden kalkamayan [Ş.D.]'nin imdadına orta hakem yetişti. Hakemin dokuza kadar saymasına rağmen belli bir süre yerden kalkamayan [Ş.D.] Ringin ortasında yatarak uzun bir süre ayağa kalkamadı ve sağlık ekiplerinin müdahalesi sonucu sedyeyle ringin ortasından alınarak ambulansla Adıyaman devlet hastanesine sevk edildi.
Kendisine: 'Demir Leydi [Ş.D.]" lakabını takan Bartın'lı sporcunun özellikle ayak tekniklerinin bozulduğu, performansının oldukça düştüğü gözlenirken bu lakabını da artık kullanmayacağı tahmin ediliyor. [Y.A.] Gençlik ve Spor Kulübünde hocası Hulisi Elmas'ın nezaretinde spora başlayan ve 2007- 2012 yıllarında bu kulübün bünyesinde Milli formayı giyme şansını yakalayan Kick Boks ta ve Boks ta birçok defa şampiyonluk kürsüsüne çıkan ve bu başarıları nedeniyle "Demir Leydi" lakabı takılan [Ş.D.] 2013 yılı transfer sezonunda transfer hakkını kullandı ve çeşitli bahaneler öne sürerek kulübünü terk etti. [Ş.D.] böylesine önemli bir şampiyonada, böyle kötü bir performansla Bartın'ı maalesef adına yakışır bir şekilde temsil edemedi."
12. Bartın Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/10/2013 tarihinde başvurucu hakkında hakaret suçundan kamu davası açılmıştır.
13. Bartın 1. Asliye Ceza Mahkemesi 3/4/2014 tarihinde başvurucunun atılı suçtan 1.740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme, gerekçeli kararında dosyadaki delillerin değerlendirilmesinden başvurucu ile sporcunun daha önce mesleki ilişkilerine dayalı olarak aralarında husumet bulunduğu tespitini yapmıştır. Mahkeme, müsabakanın birinci turunu atlayarak ikinci turda maç esnasında geçirdiği sakatlık nedeniyle mağlup olan sporcuya ilişkin olarak başvurucunun ilk turda ağır bir mağlubiyet aldığı yönünde gerçeğe aykırı demeç verdiğini belirtmiş; "Ringi sürünerek terk etti." sözü ile de başvurucunun müştekiye yönelik hakaret suçunu işlediğine karar vermiştir.
14. Başvurucunun karara yaptığı itiraz Bartın Ağır Ceza Mahkemesinin 8/7/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
15. Ret kararı başvurucuya 4/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 13/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. 2015/16940 Numaralı Bireysel Başvuru Konusu Tazminat Davası Süreci
16. Millî Boksör Ş.D., başvurucunun basına verdiği demeç nedeniyle şeref ve itibarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat davası açmıştır.
17. Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 9/9/2015 tarihinde davanın kısmen kabulü ile 1.500 TL manevi tazminatın başvurucudan alınarak davacıya verilmesine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde, başvurucunun basına gönderdiği demeçte davacının ilk turda elendiğinin yazdığı ancak bu durumun gerçeği yansıtmadığı ifade edilmiştir. Mahkeme, "Ringi sürünerek terk etti." şeklindeki ifadenin eleştiri sınırını aştığını ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu belirtmiştir.
18. Karar başvurucuya 16/10/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 23/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. Somut başvuruyla ilgili ulusal hukuk kurallarının yer aldığı kararlar için Bekir Coşkun ([GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 18) ve Önder Balıkçı (B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 17) kararlarına, uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı karar için Kemal Kılıçdaroğlu (B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-31) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, basına verdiği demeç nedeniyle hem hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini hem de aleyhine tazminata hükmedildiğini belirterek ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca derece mahkemelerince yeterli inceleme yapılmadan ve gerekçesiz karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
22. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... başkalarının şöhret veya haklarının, ... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir.
…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin tamamının ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
25. Yerel medyada yer alan görüşleri nedeniyle başvurucu hakkında hem ceza davası hem de tazminat davası açılmıştır. Ceza yargılaması sonucunda başvurucunun hakaret suçundan adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Tazminat davası sonucunda da başvurucunun sporcuya 1.500 TL manevi tazminat ödemesine hükmedilmiştir. Söz konusu Mahkeme kararları ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğu belirlenmiştir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
26. Anayasa Mahkemesi, bir müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen ölçütlere uygun olup olmadığını inceler.
i. Kanunilik
27. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesi ile 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Müdahalenin “başkalarının şöhret veya haklarının” korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
29. Anayasa Mahkemesi, daha önce pek çok kez Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 69; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, §§ 33, 34; Bekir Coşkun, §§ 34-36; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 50-52).
30. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğü, başkalarının şöhret ve haklarının korunması amacıyla sınırlanabilir. Bununla birlikte sınırlamanın ifade özgürlüğünün ihlaline yol açmaması için "demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun" ve "ölçülü" olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], §§ 51, 53, 54; Mehmet Ali Aydın [GK], §§ 68, 70-72; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 51, 54, 55; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 50, 51).
31. Diğer taraftan devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Kemal Kılıçdaroğlu, § 54).
32. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran, §§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2), § 56; İlhan Cihaner (2), § 39; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu soyut bir değerlendirme değildir. Anayasa Mahkemesi ilke olarak;
i. Başvurucu tarafından yapılan düşünce açıklamalarının tamamının söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirilip değerlendirilmediğini,
ii. Müdahaleyi haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından ortaya konan gerekçelerin “ilgili ve yeterli” görünüp görünmediğini,
iii. Başvuru konusu olan müdahalenin “gözetilen meşru amaçla orantılı” olup olmadığını inceler.
Bu incelemeyi yaparken Anayasa Mahkemesi somut olaya uygun düştüğü ölçüde;
a. Başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün,
b. Kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin,
c. İfadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının,
d. İfadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin,
e. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğine bakar.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
33. Başvuru konusu olayda başvurucunun geçmişte aralarında mesleki ilişki bulunan müşteki hakkında sarf ettiği ifadeler ceza ve tazminat davalarına konu yapılmıştır. Başvurucu, bir dönem açıklamanın muhatabı sporcunun antrenörlüğünü yapmıştır. Millî boksör daha sonra başvurucunun antrenör olarak çalıştığı kulüpten başka bir spor kulubüne transfer olmuştur. Başvurucu -kendi ifadelerinden de anlaşıldığı üzere- sporcunun transferine olumlu yaklaşmamıştır (bkz. § 11). Transferden sonra düzenlenen bir spor müsabakasında sporcunun mağlubiyetini konu alan başvurucunun demeçleri yerel medyada yayımlanmıştır. Başvurucu, mağlubiyete yönelik bilgi verirken değer yargılarını da olaya katarak müsabakayı yorumlamıştır. Kullandığı ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında hem ceza davası hem hukuk davası açılmıştır.
34. Derece mahkemeleri hüküm kurarken ağırlıklı olarak başvurucu ile sporcu arasında yazının yayımlanmasından önceki dönemde oluşan husumete vurgu yapmış, başvurucunun görüşlerini bu husumet kapsamında değerlendirmiştir. Derece mahkemeleri; sporcunun müsabakanın ilk turunu kazanarak ikinci tura çıktığını ve ikinci turdaki karşılaşma esnasında sakatlık geçirdiğini, bunun üzerine maçı tamamlayamayarak mağlup olduğunu tespit etmiştir. Bu olgu karşısında sporcunun henüz ilk turda rakibine ağır şekilde mağlup olduğu şeklinde başvurucunun basına verdiği demeçlerin gerçeğe aykırı olduğunu belirlemiştir. Sporcu hakkında "Ringi sürünerek terk etti." sözü ile de başvurucunun sporcuyu küçük düşürücü ve rencide edici eylemde bulunduğunu belirtmiştir.
35. Anayasa Mahkemesi; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir husus bulunmadığı sürece derece mahkemelerinin dava konusu olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz. Buna karşın somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarına saygı hakkı arasında adil bir denge kuramamıştır.
36. Başvurucunun müsabakayı anlatırken taraflı bir tutum sergilediği, dikkat çekmek amacıyla "Ringi sürünerek terk etti." sözü gibi bazı abartılı ifadeler kullandığı görülmektedir. Aralarındaki mesleki ilişki ile sporcunun transferine ilişkin olarak başvurucunun yaklaşımı dikkate alındığında başvurucudan sporcunun mağlubiyetini tamamen tarafsız yorumlaması da beklenemez. Bununla birlikte sarf edilen sözlerin söylendiği bağlam da özellikle gözönünde bulundurulmalıdır. Bağlamından koparılmış bir ifadeye dayanılarak yapılan değerlendirmenin ifade özgürlüğü açısından sorunlu olacağı değerlendirilmektedir.
37. Derece mahkemelerinin hakaret olarak nitelendirdiği "Ringi sürünerek terk etti." sözünün -yazının tamamı ışığında değerlendirildiğinde- mağlubiyetin ağırlığını vurgulamak için kullanılan ve değer yargısı içeren bir ifade biçimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu ifade biçimi başvurucunun sporcu hakkındaki subjektif tutumunu aktarmasının bir yöntemi olarak kabul edilmelidir. Derece mahkemeleri bu ifade nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğü karşısında davacının şeref ve itibarının korunmasındaki üstün yararı gösterebilmiş değildir.
38. Derece mahkemeleri ayrıca, başvurucunun basına gönderdiği yazıda gerçeğe aykırı birtakım olgulara yer verdiğini tespit etmiş ancak bu durumu da yazının bütünselliği kapsamında incelememiştir.
39. Yayımlanan yazıya esas bilgilerin gerçekliği, dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Ancak bu durumun kişinin şeref ve itibarının korunması nedeniyle ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını haklı kılabilmesi için gerçek dışı olguların hangi yoğunlukta olduğu ve hangi kasıtla yapıldığının değerlendirilmesi gerekir. Derece mahkemeleri kararlarında bu hususlar tartışılmamıştır.
40. Bu durumun kişisel bir saldırı niteliği taşıyabileceği dikkate alınmakla birlikte somut olayda bunu tamamen aşırı olarak kabul etmek mümkün değildir. Başvurucu, müsabakaya ilişkin bilgileri aktarırken sporcunun daha ilk turda rakibine mağlup olduğunu söyleyerek gerçeği belli bir oranda çarpıtmıştır. Ancak yazıda yer alan diğer olguların ve sporcunun mağlubiyetinin gerçekliği konusunda bir ihtilaf bulunmadığı gözetildiğinde bu oranın başvurucunun değer yargısını destekleyecek düzeyde kaldığı söylenebilir.
41. Bu tespitler ışığında başvurucu tarafından kullanılan dili aşırı olarak nitelemek mümkün değildir. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin “başkalarının şöhret ve haklarının” korunması için demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı kanaatine varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
44. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
45. Başvuruda, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın birer örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bartın 1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2013/755, K.2014/248) ve Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/220, K.2015/315) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 433 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.413 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bartın 1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2013/755, K.2014/248) ve Bartın 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/220, K.2015/315) GÖNDERİLMESİNE,
D. 433 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.413 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.