TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ZİYAT ÖZDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13899)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportörler
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
|
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ziyat ÖZDEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Serhat
TEPE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız tahsil edildiği ileri sürülen gümrük
vergilerinin iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davada
uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 20/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvurucuya ait 2014/13902 ve 2014/13904 numaralı
başvuruların 2014/13899 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin
2014/13899 numaralı başvuru üzerinde sürdürülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu 24/4/2008, 12/5/2008 ve 22/5/2008 tarihli serbest
dolaşıma giriş beyannameleri ile Çin menşeli sarımsak ithal etmiştir.
10. İthalat sırasında yürürlükte olan Dış Ticaret
Müsteşarlığının İthalatta Gözetim Uygulamasına İlişkin 2006/1 sayılı Tebliği'ne
göre CIF birim kıymetinin 2000 $/brüt ton kıymetin altına olması hâlinde Gözetim Belgesi'nin sunulması
gerekmektedir.
11. Anılan beyannameler kapsamında yapılan ithalat, gözetim
belgesine tabi olduğu hâlde başvurucu tarafından belge sunulmamış; bunun yerine
yurt dışı giderlere ek beyan yapılarak
CIF birim kıymeti, tebliğde aranan 2000 $/brüt ton değerine yükseltilmiştir.
12. Başvurucu, faturadaki değerle gözetim değeri arasındaki
farka isabet eden verginin (24/4/2008 tarihli beyanname için 116.934,84 TL'nin,
12/5/2008 tarihli beyanname için 113.165,91 TL'nin, 22/5/2008 tarihli beyanname
için 107.709,53 TL'nin) iade edilmesi istemiyle her bir beyanname için
28/4/2009 tarihli dilekçe ile Mersin Gümrük Müdürlüğüne (Müdürlük) başvuruda
bulunmuştur. Müdürlük 5/5/2009 tarihli işlemle başvurucunun anılan vergileri
itirazsız ödediği ve süresinde ihtilaf konusu yapmadığı gerekçesiyle istemi
reddetmiştir.
13. Başvurucu bunun üzerine 28/5/2009 tarihli dilekçelerle
Mersin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğüne (Başmüdürlük) başvurmuştur.
Başmüdürlük 12/6/2009 tarihli işlemle özetlebaşvurucunun
kendi iradesiyle CIF birim kıymeti yükselttiğini, Müdürlükçe resen yapılan
fazla tahakkukun söz konusu olmadığını, yükümlünün beyan edilen kıymeti kendi
özgür iradesiyle yükseltmesi hâlinde idarece bunun kabul edilmemesinin söz
konusu olamayacağını, kaldı ki yasal düzenlemelere göre yükümlülerin verdikleri
beyanname ve eki bilgi ve belgeler esas alınarak hesaplanan gümrük vergilerine
itirazda bulunamayacaklarını belirterek Müdürlük işleminde mevzuata aykırı bir
husus bulunmadığını bildirmiştir. Bu işlemde başvurulacak makam ve merciler ile
sürelere ilişkin herhangi bir bilgi yer almamış ve işlem 16/6/2009 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 14/7/2009 tarihinde, herbir
beyanname için verilen cevaplara karşı ayrı ayrı olmak üzere üç ayrı dava
açmıştır. Mersin 1.Vergi Mahkemesi 23/12/2009 tarihli kararlarıyla her üç
davayı da reddetmiştir. Kararların gerekçesinde özetle başvurucunun fazladan
ödediğini iddia ettiği vergilere ilişkin gümrük beyannamesinin tescil edildiği
tarihte ilgili beyannameye ihtirazi kayıt koymadığına
veya bu hususa ilişkin davalı idareye bu kaydı içeren bir dilekçe vermediğine
dikkat çekilmiş, buna göre idareye fazladan ödendiği iddia edilen vergilerin
iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığı belirtilmiştir.
15. Danıştay Yedinci Dairesi temyiz istemlerini gerekçeli olarak
reddetmiş ve kararları onamıştır. Onama kararlarının gerekçesinde özetle
öncelikle başvurucunun iade isteminin reddedilmesine dair işlemin idari karar
olduğu tespitinde bulunulmuş, bu kararın hukuki sonuç doğurabilir bir karar
olarak kabul edilebilmesi için tutar bazında iade yapmaya yetkili olan makam
tarafından alınması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, tutar bakımından işlem
yapmaya Başmüdürlük yetkili olduğundan başvurucu üzerinde sonuç doğuran idari
kararın Başmüdürlük kararı olduğu, öte yandan bu kararın doğrudan dava konusu
edilemeyeceği, bu karara yapılan itiraz üzerine verilen kararın dava konusu
edilebileceği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca, Başmüdürlüğe yapılan başvurunun
reddinden sonra Gümrük Müsteşarlığına itiraz yoluna gidilmesi gerektiği, ancak
Müsteşarlığa başvurulmadan Başmüdürlük işlemi aleyhine doğrudan dava
açıldığından olayda idari merci tecavüzü bulunduğu belirtilmiştir. Daire,
Başmüdürlüğün ret işlemine karşı on beş günlük itiraz süresi geçirildikten
sonra dava açıldığından bu aşamada merciine tevdi kararı verilmesinin de
başvurucuya hukuki bir yarar sağlamasının imkânsız olduğunu ifade ederek ilk
derece mahkemesi kararını sonucu itibarıyla onamıştır.
16. Başvurucu, diğer iddialarının yanında Anayasa’nın 40.
maddesinde idari işlemlerde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ile mercilere
başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiği kuralına yer verilmesine
karşın dava konusu işlemlerde bu hususların belirtilmediğini ileri sürerek
kararların düzeltilmesini talep etmiş; başvurucunun bu istemi 20/6/2014 tarihli
kararlarla reddedilmiştir. Karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararlar
6/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 20/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun
18/6/2009 tarihli ve 5911 sayılı Kanun'un 64. maddesiyle değişmeden önceki
hâliyle 242. maddesi şöyledir:
"1. Yükümlüler, kendilerine
tebliğ edilen gümrük vergileri için tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ilgili gümrük idaresine verecekleri bir
dilekçe ile düzeltme talebinde bulunabilirler.
2. Düzeltme talepleri ilgili gümrük müdürlüğü
tarafından otuz gün içinde karara bağlanarak yükümlüye tebliğ edilir.
3. Kişiler, düzeltme taleplerine ilişkin
kararlara, idari kararlara, gümrük vergilerine ve cezalara karşı yedi gün
içinde kararı alan gümrük idaresinin bağlı bulunduğu gümrük başmüdürlüğü
nezdinde itirazda bulunabilirler.
4. Gümrük başmüdürlüklerine intikal eden
itirazlar otuz gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edilir.
5. İlk kararın alındığı idarenin gümrük
başmüdürlüğü olduğu hallerde, bu karara karşı onbeş
gün içinde Gümrük Müsteşarlığına itiraz edilebilir.
6. Gümrük Müsteşarlığına intikal eden
itirazlar kırkbeş gün içinde karara bağlanarak ilgili
kişiye tebliğ edilir.
7. Gümrük başmüdürlükleri ile Gümrük
Müsteşarlığı kararlarına karşı işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün veya
gümrük başmüdürlüğünün bulunduğu yerdeki idari yargı mercilerine
başvurulabilir.
..."
19. 4458 sayılı Kanun’un 242. maddesi 18/6/2009 tarihli ve 5911
sayılı Kanun'un 64. maddesiyle 7/10/2009 tarihinden itibaren geçerli olmak
üzere aşağıdaki gibi değiştirilmiştir. Değişiklik gerekçesinde yükümlülerin
kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı
tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde itiraz edebilmeleri hükmünün
getirildiği ve uygulamada beklenen sonucu vermeyen gümrük vergileri için düzeltme müessesesinden vazgeçildiği
belirtilmiştir. Belirtilen değişiklik sonrası 242. maddenin güncel şekli
şöyledir:
“1.
Yükümlüler kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari
kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün
içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile
itiraz edebilir.
2. İdareye intikal eden itirazlar otuz gün
içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edilir.
3. İtiraz dilekçelerinin süresi içinde yanlış
makama verilmesi halinde, itiraz süresinde yapılmış sayılır ve idarece yetkili
makama ulaştırılır.
4. İtirazın reddi kararlarına karşı işlemin
yapıldığı yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabilir.”
20. 4458 sayılı Kanun'un 5911 sayılı Kanun'un 68. maddesiyle
kaldırılmadan önceki hâliyle 245. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Yükümlüler, gümrük
idaresine verdikleri beyanname ve bu beyanname eki bilgi ve belgeler esas
alınmak suretiyle kendileri tarafından hesaplanan gümrük vergilerine itirazda
bulunamazlar."
21. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun "Dilekçeler üzerine ilk
inceleme" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
3. Dilekçeler, ...:
...
b) İdari merci tecavüzü,
...,
Yönlerinden sırasıyla incelenir.
...
6. Yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra
tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15 nci
madde hükmü uygulanır."
22. 2577 sayılı Kanun'un "İlk
inceleme üzerine verilecek karar" kenar başlıklı 15. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"1. Danıştay veya idare ve vergi
mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna
aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;
...
e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin
görevli idare merciine tevdiine,
Karar verilir.
2. Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde,
Danıştaya veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi,
merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir."
23. 1/11/1984 tarihli ve 3071 sayılı Dilekçe Hakkının
Kullanılmasına Dair Kanun'un "Gönderilen
makamda hata" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Dilekçe, konusuyla
ilgili olmayan bir idari makama verilmesi durumunda, bu makam tarafından
yetkili idari makama gönderilir ve ayrıca dilekçe sahibine de bilgi verilir."
24. 7/10/2009 tarihli ve 27369 sayılı mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan Gümrük Yönetmeliği'nin olay tarihinde
yürürlükte bulunan 665. maddesi (66 seri No.lu Gümrük Genel Tebliği'ne göre
2009 yılında geçerli olan hâliyle) şöyledir:
"Gümrük vergilerinin;
a) 77.161 TL’ye kadar olan geri verme veya
kaldırma işlemlerini yapmaya ilgili gümrük müdürlükleri,
b) 385.823 TL’ye kadar olan geri verme veya
kaldırma işlemlerini yapmaya gümrük başmüdürlükleri,
c) 385.823 TL’nin üstündeki geri verme veya
kaldırma işlemlerini yapmaya ise Müsteşarlık (Gümrükler Kontrol Genel
Müdürlüğü),
yetkilidir.
Birinci fıkrada belirtilen tutarlar, her yıl,
bir önceki yıla ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenen
Yeniden Değerleme Oranında arttırılır ve bu hesaplamada 1 YTL’ye kadar olan
tutarlar dikkate alınmaz."
25. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 19/2/2014 tarihli ve
E.2014/8, K.2014/37 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"İdari yargı
denetiminin işleyebilmesi, idarenin kamu hukuku alanında faaliyette
bulunmasına; idari nitelikte eylem veya işlem yapmasına bağlıdır. Böyle bir
faaliyet olmadan, söz konusu denetimin işletilmesi olanaksızdır. 2577 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 14'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasının
"d" bendinde yer alan, dava dilekçelerinin, ortada idari davaya konu
olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli işlemin olup olmadığı yönünden
inceleneceğine; aynı Kanunun 15'inci maddesinin 1'inci fıkrasının "b"
bendinde de, böyle bir işlemin bulunmaması halinde, davanın sonraki yargılama
işlemlerine girişilmeksizin reddedileceğine ilişkin kurallar bu ilkeye
dayalıdır.
Gümrük mevzuatına göre, gümrük vergilerinin
dava konusu edilebilmesi için, idarece kendiliğinden yapılmış bir ek tahakkuk
işleminin ;tescili sırasında konulan ihtirazi kayıtla
verilen beyannameye dayalı tahakkukun; ya da yetkili gümrük idaresine, gümrük
vergilerinin tahakkuk ettirilmemeleri gerektiği halde tahakkuk ettirildikleri
belirtilerek kaldırılmaları veya yersiz ya da fazladan ödendiği belirtilerek
vergilerin geri verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair idari
kararın bulunması ve sözü edilen kararlara karşı idari itiraz usulüne uygun
olarak itiraz makamına yapılan başvurular üzerine tesis edilen, idari davaya
konu edilebilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu, zımni veya açıkça ret işleminin
tesis edilmiş olması gerekmektedir."
26. Danıştay Yedinci Dairesinin 18/3/2015 tarihli ve
E.2012/1433, K.2015/1419 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... gümrük vergileri ile gümrük para
cezalarında, idari davaya konu olabilecek işlemin, vergi tahakkukuna veya ceza
kesme işlemine karşı, Gümrük Kanununun 242'nci maddesinde öngörülen usullere
göre yapılacak itiraz üzerine, yine aynı maddede yazılı mercilerce tesis
edilecek olumsuz işlemler olduğu açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı adına
tescilli beyanname muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan ek tahakkuklar ve para
cezalarının 15.5.2010 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine, tahakkuk ettirilen
vergiler üzerinden alınan para cezası kararına karşı, idare kayıtlarına
25.5.2010 tarihinde giren dilekçeyle itiraz edildiği ancak, sözkonusu
dilekçede tahakkuka itiraz edilmediği, tahakkuka itiraz edilmeksizin 21.7.2010
tarihinde dava açıldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, yukarıda belirtilen anlamda, dava
konusu yapılabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliği taşıyan işlem
oluşmadan dava konusu yapıldığından, incelenmeksizin reddi gerek[ir]."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının,
medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar
verecek olan, ... bir mahkeme tarafından, ... görülmesini isteme hakkına
sahiptir..."
28.Sözleşme'nin “Etkili
başvuru hakkı” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"İşbu Sözleşmede
tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen her şahıs ihlâl fiilî resmî
vazifelerini ifa eden kimseler tarafından bu vazifelerin ifası sırasında
yapılmış da olsa, millî bir makama fiilen müracaat hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
29. İlgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı için
bkz. Remzi Altuntaş, B. No:
2014/13905, 9/11/2017,§§ 32-35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 12/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
31. Başvurucu gerek Müdürlüğün gerekse Başmüdürlüğün
işlemlerinde başvurulacak mercilerin ve başvuru sürelerinin gösterilmediğini
belirterek Anayasa'nın 40. maddesine aykırı bu durum nedeniyle davasının
esasının incelenmediğini, böylece hak kaybına uğradığını ileri sürmüş ve
yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
32. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına
sahiptir.”
33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
34. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinde, Anayasa'nın 40.
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Devlet,
işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını
ve sürelerini belirtmek zorundadır." şeklinde bir güvence
öngörülmemiştir. Anılan hükümle devlete, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi
kanun yollarına ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtme yükümlüğü
yüklenmiştir. Bu itibarla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında
kalan söz konusu güvencenin bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki
güvence bireysel başvuruda bağımsız bir güvence olarak ele alınamaz. Bununla
birlikte bu durum, başta mahkemeye erişim hakkı olmak üzere diğer hakların
ihlal edildiğine ilişkin iddialar incelenirken -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi
gereği- anılan hükmün dikkate alınmasına engel değildir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 32).
35. Bu çerçevede başvurucunun iddialarının özü mahkemeye erişim
hakkına ilişkin olduğundan başvuru adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim hakkı yönünden incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
36. Başvurucunun şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun değildir.
Kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de
bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
37. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
38. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
39. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
40. Somut olayda başvurucunun davasının esasının incelenmeyerek
reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale olduğu açıktır. Öte yandan
başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturan karar, nihai
nitelikteki Daire kararıdır. Bu durumda bireysel başvuruda incelenmesi gereken
karar Daire kararı ve gerekçesidir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
41. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve
hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
42. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
43. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
44. Başvuruya konu olayda Danıştay Yedinci Dairesi kararının
2577 sayılı Kanun’un 14. ve 15. maddeleri ile 4458 sayılı Kanun'un 242.
maddesine dayandığı ve buna göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme
ölçütünü karşıladığı anlaşılmaktadır.
ii. Meşru Amaç
45. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel
sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı
sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede
herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka
maddelerinde yer alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması mümkün
olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir
kısım düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları
ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır (AYM,
E.2014/112, K.2014/203, 25/12/2014).
46. Diğer taraftan 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesindeki
düzenlemeyle, idarenin işlemlerini gözden geçirmesi ve gerekirse düzeltmesine
olanak sağlanarak uyuşmazlıkların yargı mercilerinin önüne gelmeden idare
tarafından olumlu şekilde sonuçlandırılabilmesine imkân tanındığı
anlaşılmaktadır.
47. Anayasa'nın 141. maddesiyle davaların en az giderle ve
mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiştir. Bu görevin
ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça uyuşmazlıkların çözümü için
alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal kuralların
etkililiğinin sağlanması bakımından gerekli görülebilir (AYM,
E.2013/85,K.2013/95, 22/9/2010).
48. Bu açıklamalar çerçevesinde gümrük işlemlerinde idari itiraz
prosedürünün öngörülmesi meşru amaçlara sahiptir.
iii. Ölçülülük
(1) Genel
İlkeler
49. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk
devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun
gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir.
Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla
sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına
geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176,
13/11/2014).
50. Mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın
hakkaniyetine zarar verecek kadar katı şekilcilikten öte yandan kanunla
öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı
esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç,
B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu çerçevede mahkemeye erişim hakkına
yapılacak sınırlandırmanın ölçülü olup bireylerin mahkemeye erişim hakkını
aşırı derecede zorlaştırmaması ya da imkânsız hâle getirmemesi gerekir.
51. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve
dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle
ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim
hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 40).
52. Öte yandan bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
ilgili mevzuatı yorumlamak derece mahkemelerinin görevi olup Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus derece mahkemelerinin
gerekçelerine esas yorumun ölçülü olup olmadığı ve buna göre Anayasa'da güvence
altına temel hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğidir (Şeyma Kayaoğlu, B. No: 2014/5491,
5/7/2017, § 53).
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
53. 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesinde öngörülen idari itiraz
prosedürü işletilmeden açılan davanın incelenmeksizin reddedilmesi üzerine
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası daha önce Anayasa Mahkemesince
incelenmiştir (Matset Matbaa Makine ve Malz.
San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2014/19070, 1/2/2017). Anayasa Mahkemesi
anılan başvuruda; 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesinde öngörülen düzenlemeyle
idarenin işlemlerini gözden geçirmesine ve gerekirse düzeltmesine olanak
sağlanarak uyuşmazlıkların yargı makamlarına gitmeden önce çözümünün
amaçlandığını ve itiraz süreci tamamlanmadan açılmış olan davanın
incelenemeyeceğine ilişkin Danıştay içtihadının da öngörülemez olmadığını
belirtmiş bulunmaktadır.
54. Somut olayda ise Başmüdürlüğün ret işlemine karşı on beş
günlük itiraz süresi geçirildikten sonra dava açıldığından bu aşamada merciine
tevdi kararı verilmesininbaşvurucuya hukuki bir yarar
sağlamasının imkânsız olduğu belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının sonucu
itibarıyla onandığı görülmektedir.
55. Danıştay Dairesinin anılan sonuca varmasında iki unsurun
etkili olduğu anlaşılmaktadır. İlk olarak, tutar itibarıyla iadeye yetkili
makam Başmüdürlük olduğundan Müdürlükçe alınan karar başvurucu üzerinde hukuki
sonuç doğurmamıştır. Hukuki sonuç doğuran karar, itiraz üzerine Başmüdürlükçe
alınan karardır. İkinci olarak, Başmüdürlük kararının idari davaya konu
edilebilmesi için Gümrük Müsteşarlığına itiraz yoluyla başvurulması
gerekmektedir. Daireye göre Gümrük Müsteşarlığına başvuru yapılmadan idari dava
açılması mümkün olmayıp bu durumda idari merci tecavüzü söz konusu olur. 2577
sayılı Kanun'un 15. maddesine göre yargılama makamlarınca idari merci tecavüzü
durumunda merciine tevdi kararı verilmesi gerekmekte ise de anılan 15. maddeye
göre davanın açıldığı tarih merciine başvurma tarihi olarak kabul edilmekte ve
buna göre olayda 4458 sayılı Kanun'un 242. maddesinde öngörülen on beş günlük
itiraz süresi geçmiş bulunmaktadır.
56. Belirtilmelidir ki iadeye yetkili makamları ve iade/itiraz
sürecini tespit edip yorumlamak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bu tespit
ve yorumlama Danıştay Dairesi tarafından yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu
yorumların başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediğini
incelemektedir.
57. Başvuru konusu olayda idarece resen yapılmış bir işlem
yoktur. Başvuruya konu olan süreç başvurucunun iade istemini hatalı şekilde,
iadeye tutar itibarıyla yetkili olmayan Müdürlüğe yöneltmesiyle başlamıştır.
Ancak Müdürlük, kendisine yöneltilen talebi tutar yönünden herhangi bir şekilde
değerlendirmemiş ve istemi, vergilerin itirazsız ödendiği ve süresinde ihtilaf
konusu yapılmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucunun bu karara karşı
Başmüdürlüğe yaptığı itiraz da Müdürlük işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı
vurgulanarak benzer gerekçelerle reddolunmuş ve yine
tutara ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Bunun üzerine Müdürlük ve Başmüdürülük nezdinde yaptığı başvuruları sonuçlandırarak
idari itiraz prosedürünü tamamladığını kabul eden başvurucu süresi içinde
davasını açmıştır.
58. Görüldüğü üzere başvuruya konu uyuşmazlığın temelinde iade
başvurusunun hatalı şekilde yetkisiz birime yapılmış olması ve yetkisiz makamın
da söz konusu başvuruyu doğru makama iletmemesi veya başvurucuyu bu hususta
yönlendirmemiş olması vardır. Buna göre başvurucunun hatalı şekilde Gümrük
Müdürlüğüne başvurduğu anlaşılmakla birlikte Gümrük Müdürlüğünün ve Başmüdürlüğün
başvuruyu yetkili makama iletmedikleri gibi anılan tutara ilişkin değerlendirme
yapmadan kendilerini yetkili kabul ederek işlem tesis ettikleri gözetildiğinde
başvurucunun davasının esasının incelenmemesi sonucunu doğuran bu durumun bütün
külfetin başvurucuya yüklenmesi sonucunu doğurduğu, bu sonucun danisbeten karışık ve dağınık olan mevzuatın aşırı şekilci
(katı) yorumu sonucu ortaya çıktığı ve böylece başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına ölçüsüzce müdahale edilerek mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği
sonucuna varılmıştır.
59. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir.
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
61.Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
62.Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
63. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin 1. Vergi
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
64. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 618,30 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.598,30 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mersin
1. Vergi Mahkemesine (E.2009/864, K.2009/1855; E.2009/865, K.2009/1856;
E.2009/866, K.2009/1857) GÖNDERİLMESİNE,
D. 618,30 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.598,30 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Yedinci Dairesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.