TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEVİL GÜMÜŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/13956)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Sevil GÜMÜŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Süleyman
COŞKUN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın tapu kaydı üzerine konulan ihtiyati
tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Başvuru Tarihine Kadar
Yaşanan Olaylar
8. Başvurucu ile müteahhit A.U. arasında 12/7/1990 tarihinde
noter aracılığıyla arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiştir.
Sözleşme ile, Balıkesir ili Gönen ilçesi Rüstem Mahallesinde bulunan ve
başvurucu adına kayıtlı olan 290 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerine bina
yapma yükümlülüğü karşısında müteahhit A.U.ya sekiz
dairenin verilmesi kararlaştırılmıştır. Müteahhit ile üçüncü kişiler arasında
noter aracılığıyla bu sekiz daireye ilişkin bağımsız bölüm satış vaadi
sözleşmesi düzenlenmiştir.
9. Başvurucu, müteahhit tarafından arsa payı karşılığı inşaat
sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmediği gerekçesiyle Gönen (Balıkesir)
Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) sözleşmenin feshi davası açmıştır.
Mahkemece 1/7/2004 tarihli karar ile sözleşmenin feshine karar verilmiştir. Bu
karar 6/3/2006 tarihinde kesinleşmiştir.
10. Diğer taraftan müteahhit A.U. ile bağımsız bölüm satış vaadi
sözleşmesi yapan kişiler, yapmış oldukları sözleşme kapsamındaki haklarının
korunması ve teslim edilmeyen bağımsız bölümler için ödenen bedellerin sebepsiz
zenginleşme hükümlerine göre iade edilmesi talebiyle müteahhit A.U. ile
başvurucu aleyhine 16/12/2005 tarihinde aynı mahkemede dava açmışlardır.
Davacılar aynı zamanda ihtiyati tedbir talebinde de bulunmuş olup bu talep
Mahkemece kabul edilerek dava konusu taşınmazın tapu kaydına aynı tarihte
ihtiyati tedbir konulmuştur.
11. Başvurucu 15/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. Başvuru Tarihinden Sonra Yaşanan Olaylar
12. Mahkeme 28/11/2014 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Mahkeme davanın eser sözleşmesinden kaynaklandığını ve binanın iskân
ruhsatının bulunmadığını, son katının da kaçak olduğunu belirtmiştir. Mahkemeye
göre yapının mevcut hâliyle kullanılabilir olmayıp güçlendirme de yeniden yapım
maliyetine çok yakın bir maliyete yol açacaktır. Mahkeme ayrıca iskân ruhsatı
bulunmayan, deprem yönetmeliğine uygun olmayan ve bir katının da kaçak olduğu
görülen inşaatın ekonomik bir değer de taşımadığını vurgulamıştır.
13. Karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 21/10/2015 tarihinde
bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde, davanın konut satışından
kaynaklandığı ve bu yüzden tüketici mahkemesi sıfatıyla davaya bakılması
gerektiği belirtilmiştir.
14. Bozma üzerine tüketici mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama
neticesinde mahkeme aynı gerekçelerle 19/7/2017 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir.Taraflarca temyiz edilmeyen karar 20/4/2018
tarihinde kesinleşmiştir.
15. Başvurucunun 15/5/2018 tarihli talebi üzerine Mahkeme
17/10/2018 tarihinde dava konusu taşınmazın tapu kaydı üzerindeki ihtiyati
tedbir şerhinin kaldırılması için tapu müdürlüğüne müzekkere yazmıştır. Gönen
Tapu Müdürlüğünün cevap yazısında söz konusu şerhin 17/10/2018 tarihinde
kaldırıldığı bildirilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 101. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hakim iki taraftan birinin talebiyle
davanın ikamesinden evvel veya sonra aşağıda gösterilen hal ve şekillerde
ihtiyati tedbirler ittihazına karar verebilir:
1 - Menkul ve gayrimenkul malların ayni münazaalı ise bunun haciz veya yeddiadle
tevdiine,
2 - Münazaalı şeyin
muhafazası için lazım gelen her türlü tedbirlerin ittihazına,
..."
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 389. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mevcut durumda meydana gelebilecek bir
değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da
tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut
ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu
hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir."
B. Uluslararası Hukuk
18. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları için bkz. Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. (GK), B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 23-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 9/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
22. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
23. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
24. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
25. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
29. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
30. Anayasa Mahkemesi muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir
süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş
bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak devletin mülkiyet hakkına
ilişkin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda söz
konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir
külfet de yüklememesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin
diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz
konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve
ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§ 79).
31. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için ise gerek kapsamı gerekse de süresi itibarıyla
orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale teşkil
eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam etmesi
ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 73-80).
32. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Nitekim başvurucunun
taşınmazının tapu kaydına 16/12/2005 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulmuş
ve bu şerh ancak davanın reddine ilişkin karar kesinleştikten sonra 17/10/2018
tarihinde kaldırılabilmiştir. Dolayısıyla olayda mülkiyet hakkını sınırlandıran
tedbir sürecinin yaklaşık on iki yıl on ay sürdüğü tespit edilmiştir. Bu tedbir
süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul olmadığı ise kuşkusuzdur.
Bu durumda mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin başvurucuya şahsi olarak
aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği, başvurucunun mülkiyet hakkının
korunmasına ilişkin olarak somut olay bağlamında devletin pozitif
yükümlülüklerinin tam ve etkin bir biçimde yerine getirilmediği sonucuna
varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin
ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin
ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep
olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen
diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
36. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
37. Başvurucu ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
38. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati tedbirin uygulanmasının makul
bir süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna
varmıştır. Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, yargı kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
39. Başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir.
Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
40. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata
hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit
edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda
herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.681,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.681,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Gönen Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2016/36, K.2017/578) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.