TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A. M. H. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14028)
|
|
Karar Tarihi: 6/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
A. M. H.
|
Vekili
|
:
|
Av. Hanife
YILDIRIM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hakaret suçundan hakkında yürütülen yargılamada
eksik inceleme sonucu mahkûmiyetine hükmedilmesi ve yargılamanın makul sürede
bitirilememesi nedenleriyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Avukat olan başvurucu hakkında, adliye koridorunda bir hâkime
hakaret ettiği iddiasıyla soruşturma başlatılmış ve 18/11/2008 tarihli
iddianame düzenlenerek kamu davası açılmıştır. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi
16/9/2009 tarihinde hakaret suçundan başvurucunun beraatine
karar vermiştir.
9. Cumhuriyet savcısı tarafından anılan kararın temyiz edilmesi
üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2/12/2013 tarihinde mahkemenin kararını
bozmuştur.
10. Bozma üzerine yapılan yargılama sonucu mahkemece bozmaya
uyularak 20/5/2014 tarihinde hakaret suçundan başvurucunun mahkûmiyetine
hükmedilmiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu anılan karara itiraz etmiştir. İzmir 3. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından 26/6/2014 tarihinde itiraz reddedilmiştir. İtirazın
reddine dair karar başvurucuya 16/7/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 15/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 6/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi
bir takım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
17. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
18. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5 yıl 7 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
19. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkı
Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları
20. Başvurucu, hakkında yürütülen yargılamanın çok uzun sürmesi
nedeniyle delillerin toplanamadığını ve mahkemenin eksik inceleme sonucu
mahkûmiyetine karar verdiğini belirterek masumiyet karinesi ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Hakaret suçunu bir hâkime karşı
işlediği iddia edildiğinden eksik inceleme yapıldığını ifade eden başvurucu bu
nedenle adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak kanun önünde eşitlik
ilkesinin de ihlal edildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, işlediği iddia
edilen hakaret suçunu hatalı biçimde görevinden dolayı işlediği kabul edilerek
ağır ceza mahkemesinde yargılanması, yerel mahkemece verilen gerekçeli kararın
tebliğ edilmeyerek etkili biçimde itiraz yoluna başvurma hakkının engellenmesi
ve uzun süren yargılamada birçok hâkim değişikliği yaşanması nedenleriyle de
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. İfade özgürlüğüne yönelik bir şikâyet bulunmadığından
başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
22. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen suça
ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının
belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına
gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın sanığın kabul
etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin (6)
numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın
yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da
cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih
etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy,
B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).
23. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı
hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona
erdiren düşme nedenlerinden biridir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (10)
ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasten
bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere
uygun davranıldığı takdirde davanın düşmesine; denetim süresi içinde kasıtlı
bir suç işlenmesi veya öngörülen yükümlüklere aykırı davranılması hâlinde
hükmün açıklanmasına karar verilir.
24. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (12) numaralı
fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun
yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte ancak denetim süresi
içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu
süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama
nihai olarak sona erdiğinde hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna
başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, § 22).
25. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasına
göre sanık kabul etmediği takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilmez. Bu durumda ilk derece mahkemesince istinaf/temyiz kanun yolu
açık olarak karar verilebilecektir. Başka bir deyişle haklarında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul eden sanıklar, verilen
kararın istinafta/temyizde yapılacak esas ve usul incelemesini talep etme
hakkından vazgeçmişlerdir. Somut olayda başvurucu, yargılama sonunda hakkında
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine rıza göstermiştir.
Dolayısıyla başvurucu, söz konusu karar ile ortaya çıkan menfaatlerden
yararlanmayı tercih etmiştir (Adnan Erkuş/Türkiye, B. No: 61196/11, 4/12/2012,
§ 22).
26. Başvurucunun, temel haklarının ihlal edildiğine dair iddiası
-somut başvurunun özelliği de nazara alındığında- istinaf/temyiz incelemesinde
de ileri sürülebilecek iddialardandır. Başvurucunun talebi üzerine hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği ve istinaf/temyiz yoluna
başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesinin tercih edilmediği
anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …”
29. Başvurucu, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
31. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/37, K.2014/183) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.