BİRİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan
ÜSTÜN
Üyeler : Nuri
NECİPOĞLU
Kadir
ÖZKAYA
Rıdvan
GÜLEÇ
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Hüseyin
MECEK
Başvurucu : Davut
YILDIZ
Vekili :
Av. Senem DOĞANOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamoyunda Gezi Parkı
olayları olarak bilinen gösterilerin birindepolisin güç kullanması sonucu
meydana gelen yaralamaya ilişkin olarak emniyet müdürleri hakkında soruşturma
izni verilmemesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı
süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği
şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi
ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. 1960 doğumlu olan başvurucu, Gezi Parkı
olayları kapsamında 2/6/2013 günü Ankara Kızılay Meydanı'nda yapılan
gösterileri izlemek için oraya gittiğini söylemektedir.
9. Başvurucu, Meşrutiyet Caddesi'nin başındaki
tüp geçitin bulunduğu yerde yoğun göz yaşartıcı gaz kullanılması nedeniyle
Yüksel Caddesi'ne doğru tek başına hareket ederken Millî Müdafaa Caddesi'nde
konuşlanan polisler tarafından hedef alınarak yapılan atış sonucunda gaz
fişeğiyle yaralandığını ifade etmiştir.
10. Başvurucunın kızı E.G.K. 6/6/2013 tarihli
dilekçesiyle babasının yaralanmasına neden olduğunu ileri sürdüğü Ankara
Valisi, Ankara Emniyet Müdürü, Çevik Kuvvet Şube Müdürü ve olaya müdahale eden
diğer polis amir ve memurları hakkında suç ihbarında bulunmuştur. Başvurucunun
kızı aynı gün alınan ifadesinde, babasının olay günü Kızılay'a Gezi Parkı
olaylarını protesto amacıyla gittiğini, saat 15.00 sıralarında Meşrutiyet
Caddesi'nde polisin attığı gaz fişeğinin sağ göz ve yanağına isabet etmesinden
dolayı yaralandığını, babasında görme kaybı oluştuğunu, dört gün Hastanede
kalarak taburcu olduğunu belirtmiştir.
11. Ankara Numune Hastanesinin (Hastane) 11/7/2013
tarihli raporunda; 2/6/2013 tarihinde darp sonucu yaralanan başvurucunun aynı
Hastaneye geldiği, yapılan muayenesinde yüzünün sağında 4x3x2 cm'lik Y şeklinde
kanamalı kesi, periorbital (göz çukuru çevresi) ödem ekimoz ve subkonjonktival
(gözün beyaz tabakası) kanama, çekilen orbital (göz çukuru) CT'de (bilgisayarlı
tomografi)sağ zigomatik (yanak kemiği) arkta, maksiller sinüs ön iç ve dış
duvarlarda orbita alt ve dış duvarlarda parçalı kırıklar, sağ gözde görme kaybı
saptandığı, Plastik Cerrahi Kliniğine yatırılarak opere edildiği, 6/6/2013'te
taburcu edildiği, 11/6/2013'te yapılan muayenesinde görmenin sağda parmak sayma
düzeyinde ölçüldüğü şeklinde olayın gelişimi özetlenmiştir. Ayrıca raporda;
başvurucudaki yaraların yaşamını tehlikeye sokmadığı, ancak basit tıbbi
müdahaleyle giderilebilecek nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının
hayat fonksiyonlarını ağır (5.) derecede etkliyecek nitelikte olduğu, tespit
edilen yara izinin yüzde sabit ize neden olmadığı, duyularından veya
organlarından birinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi niteliğinde olup
olmadığının altı ay sonra yapılacak muayeneden sonra anlaşılabileceği
yazılıdır.
12. Başvurucunun gözündeki yaranın duyu veya organ
zaafı ya da kaybı niteliğinde olup olmadığı konusunda altı ay sonra alınması
gereken raporla ilgili dosyada herhangi bir açıklama ve belge bulunmamaktadır.
13. Olay günü Kızılay'da yapılan tüm gösterilerle
ilgili çeşitli rütbelerde altmış yedi polis amir ve memuru tarafından tutanak
düzenlenmiştir. Başvurucunun yaralandığı sırada bulunduğu Meşrutiyet
Caddesi'nde saat 14.35'ten sonra yapılan müdahaleye de tutanakta yer
verilmiştir. Tutanağın bu kısmına göre Atatürk Bulvarı'nı tamamen trafiğe
kapatan grubun yedi bin kişiye yaklaştığı, çiçekçiler girişinde polis
tarafından barikat kurulduğu, saat 14.40 sıralarında yüzü maskeli kişilerin
çiçekçiler girişinde bulunan polis memurlarına şişe, taş, sopa ve havai fişekle
saldırdığı, bir polisin başına taş gelmesi sonucu yaralandığı ve hastaneye
götürüldüğü, 14.45'te saldırının yoğunlaşması üzerine göstericilere ikazda
bulunulduğu, grubun dağılmaması üzerine gaz ve tazyikli suyla orantılı bir
şekilde müdahalede bulunulduğu yazılıdır.
14. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının toplam on
altı şüpheli hakkında soruşturma izni talep etmesi üzerine Ankara Valiliğinin
29/5/2014 tarihli kararıyla olay tarihindeki Ankara İl Emniyet Müdürü K.A., 2.
Sınıf Emniyet Müdürleri M.A. ve N.K., 3. Sınıf Emniyet Müdürleri F.U. ve F.K.
ile 4. Sınıf Emniyet Müdürü T.Y. olmak üzere toplam altı rütbeli emniyet müdürü
hakkında görevi ihmal kapsamında değerlendirilen eylemler nedeniyle 2/12/1999
tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması
Hakkında Kanun'un 3. ve 6. maddeleri uyarınca soruşturma izni verilmemesine;
diğer on polis amiri ve memuru hakkında ise eylemin aynı Kanun'un 2. maddesinde
düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında kaldığı değerlendirilerek
Cumhuriyet Başsavcılığınca genel hükümlere göre soruşturma yapılması
gerektiğine işaret edilmiştir.
15. Emniyet müdürleri hakkında soruşturma izni
verilmemesi kararına karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz 8/7/2014
tarihinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulu tarafından reddedilmiştir.
16. Diğer şüpheliler hakkında yapılan soruşturma,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/118916 sayılı dosyasında derdesttir.
17. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun
kararı 22/7/2014'te başvurucuya tebliğ edildiğinden 20/8/2014 tarihinde yapılan
bireysel başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife
ve Selâhiyet Kanunu'nun 2. maddesi şöyledir:
"Madde 2 - (Değişik: 16/7/1965 - 694/2 md.)
Polisin genel emniyetle ilgili görevleri iki kısımdır.
A) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet
emirlerine ve kamu düzenine uygun olmıyan hareketlerin işlenmesinden önce bu
kanun hükümleri dairesinde önünü almak,
B) İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak,
Kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanmasından
sorumlu olan polis; amirinden aldığı emri, kanun, tüzük ve yönetmelik
hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene
bildirir. Ancak, amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazılı olarak yenilerse,
emir yerine getirilir. Bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç
teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. Yerine getirenler
sorumluluktan kurtulamaz.
Aşağıda yazılı hallerde:
...
IX - Kanunsuz toplantı veya kanunsuz yürüyüşleri
dağıtmak veya suçlularını yakalamak için,
...
Yetkili amir tarafından verilecek sözlü emirler derhal
yerine getirilir. Bu emirlerin yazılı olarak verilmesi istenilemez. Bu hallerde
emrin yerine getirilmesinden doğabilecek sorumluluk emri verene aittir.
19. 4483 sayılı Kanun'un 2., 3. ve 4. maddeleri şöyledir:
“Madde 2 - Kapsam
...
(Ek: 2/1/2003-4778/33
md.) 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 243 ve 245 inci maddeleri ile 1412 sayılı
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
kapsamında açılacak soruşturma ve kovuşturmalarda bu Kanun hükümleri
uygulanmaz.
Madde 3 - İzin vermeye yetkili
merciler
Soruşturma izni yetkisi
...
b) İlde ve merkez ilçede
görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında vali,
...
Yokluklarında ise vekilleri
tarafından bizzat kullanılır.
...
Madde 4 - Olayın
yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler
...
(Değişik üçüncü fıkra:
17/7/2004-5232/2 md.) Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri
hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması,
ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve
belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru
ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.
(Değişik dördüncü fıkra:
17/7/2004-5232/2 md.) Üçüncü fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler
Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme
konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 24/1/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık
Görüşü
21. Başvurucu 2/6/2013 günü Ankara'da Gezi Parkı
olaylarını protesto amacıyla yapılan gösteri yürüyüşünü izlemek için Kızılay'a
gittiğinde polisin kendisini hedef alarak attığı gaz fişeğinin başına isabet
etmesinden dolayı burnunun kırıldığını, sağ gözünde görme kaybı oluştuğunu,
yaptığı şikâyet üzerine kolluk amirleri hakkında soruşturma izni verilmediğini,
eyleminişkence suçunu oluşturduğunu, bu nedenle 4483 sayılı Kanun'a göre
soruşturma iznine tabi olmadığını, Valilik kararında kolluk amirleri dışında
kalan görevliler yönünden genel hükümlere göre soruşturma yapılacağı, kolluk amirleri
hakkında ise soruşturma izni verilmeyeceğinin ifade edilmesinin kendi içinde
çelişkili olduğunu ileri sürerek kötü muamele yasağı ve adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde, Savcılığın 2013/118916
sayılı dosyasında soruşturmanın devam ettiği, başvurucunun iddialarının özüne
ilişkin henüz bir karar verilmediği, bu nedenle öncelikle başvuru yollarının
tüketilip tüketilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
23. Bakanlık esasa ilişkin olarak da başvurucunun
güvenlik güçleriyle karşılaştığına dair resmî bir kaydın bulunmadığını,
bireysel başvuru formunda ve önceki ifadelerinde de sadece gösterileri izlemeye
gittiğini, teşhis edebileceği bir polis memurunun bulunmadığını, gösteriye
katılmayıp da çevrede bulunan üçüncü kişilerin korunması konusunda ne tür önlem
alındığının Emniyet Genel Müdürlüğünden sorulması gerektiğini, toplumsal
gösterilere müdahaleye karar verme yetkisi her ne kadar kolluk amirlerine aitse
de gösterileri izlemeye gelen başvurucunun yaralanmasıyla amirlerin talimatları
arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının yapılan idari soruşturma
sonucunda incelenerek soruşturma izni verilmediğini ve açıklanan hususlar
dikkate alınarak inceleme yapılması gerektiğini belirtmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında
sıralı amirler hakkında soruşturmanın neticelendiğini, uzuv zaafıyla
neticelenen yaralanmasından dolayı gösteriye müdahale emri veren sıralı
amirlerin de sorumlu olduğunu, bu kişilerin olaylarda fiilen yer alıp almamasının
hukuken tartışılması gereken bir konu olmadığını, bir kısım memur hakkında
soruşturmanın devam etmesinin kabul edilebilirlik yönünden önem taşımadığını
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 17. maddesi
şöyledir:
"Madde 17 - Kişinin dokunulmazlığı,
maddi ve manevi varlığı
Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
26. Anayasa Mahkemesi olayın başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun adil yargılanma hakkıyla bağlantılı
olarak ileri sürdüğü şikâyetleri, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında
güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul yükümlülüğü kapsamında
kaldığı anlaşıldığından anılan yasak kapsamında inceleme yapılmıştır.
27. Başvurucunun iddialarının özü,
Gezi Parkı olaylarına destek olmak amacıyla 2/6/2013 tarihinde Ankara'da
yapılan gösteriyi izlediği sırada gaz fişeğiyle yaralanmasıyla sonuçlanan
olaydan sorumlu olarak gördüğü kolluk amirleri hakkındaki şikâyetinde kovuşturma
izni verilmemesinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddasıdır.
28. Başvuru konusu olayda sorumluluğu
bulunduğu ileri sürülen kolluk görevlileri hakkında yapılan soruşturma derdest
olduğundan başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağının etkili soruşturma usul
yükümlülüğüyle sınırlı bir şekilde incelenmiştir.
29. Bireyin bir devlet görevlisi
tarafından hukuka aykırı olarak Anayasa’nın 17. maddesini ihlal edecek biçimde
bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir
(Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlayabilmesi
için öncelikle kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her
türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt
yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde
bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D. B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28).
30. Söz
konusu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya
elverişli olmalıdır. Şayet bu mümkün olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme
rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin
fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin
haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında
bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut yeterli soruşturma
yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Bu bağlamda
soruşturmanın derhâl başlaması, kamu denetimine tabi olarak bağımsız biçimde
özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir (Tahir
Canan, § 25).
31. Başvurucunun
iddialarının doğrudan eylemi gerçekleştiren kolluk görevlilerine yönelik değil
kolluk kuvvetlerine müdahale talimatı veren kolluk amirlerine yönelik olduğu
anlaşılmaktadır. Başvurucu, kolluk amirlerinin verdiği talimatlar neticesinde
polisin orantısız güç kullanmasından dolayı başından yaralandığını ve sağ
gözünde görme kaybı meydana geldiğini iddia etmektedir.
32. Kolluk
müdahalesinden dolayı cezalandırılması talep edilen üst düzey kolluk
görevlileri hakkında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince
devletin etkili bir soruşturma yükümlülüğünden bahsedebilmek için öncelikle
savunulabilir bir iddianın ortaya konulması gerekmektedir. Savunulabilir bir
iddianın esasını hakkında soruşturma yapılacak kişilerin, mağdurun
yaralanmasından ceza hukuku anlamında sorumlu olabilme ihtimalinin ortaya
konulması oluşturmaktadır. Aksi takdirde devletin ceza hukuku kapsamında
sorumlu olmayan kişiler hakkında da makul kabul edilemeyecek bir şekilde
soruşturma yükümlülüğü altına sokulması söz konusu olur (İbrahim Akan,
B. No: 2014/10628, 16/11/2016, § 36; benzer bir değerlendirme için bkz. Bülent
Barmaksız, B. No: 2014/9771, 21/9/2016, § 28; Elif Güneş Yıldırım,
B. No: 2014/12391, 5/4/2017, § 25).
33. Başvurucu,
Kızılay'da yapılan gösteriyi izlediği sırada anılan kolluk amirlerinin verdiği
somut bir talimattan söz etmemiştir. Başvurucu, genel olarak gösterileri
izlediği sırada polisin kasıtlı bir şekilde gaz fişeğini gözünü hedef alarak
ateşlediğini ve ağır şekilde yaralandığını ileri sürmüştür. Başvurucu, kolluğun
ölçüsüz müdahalesi ile üst düzey kamu görevlilerinin talimatları arasında ceza
hukuku kapsamında illiyet bağını gösteren savunulabilir bir bilgi veya belge de
ortaya koymamış; üst düzey emniyet müdürlerinin müdahale talimatının kolluk
görevlilerinin yetkisini aşacak ve suç oluşturacak nitelikte hareket etmelerine
yönelik olduğunu gösteren herhangi bir somut kanıt göstermemiştir. Öte yandan
somut olayın tüm koşulları ve kullanılan şiddetin derecesi dikkate alındığında
olaydaki güç kullanımının amirlerin emir ve talimatları dışında gerçekleşmiş
olamayacağının söylenmesi de olanaklı bulunmamıştır. Başvurucunun
yaralanmasında kolluk amirlerinin ceza hukuku kapsamında doğrudan sorumlu olduğunun
kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla somut olayda üst düzey
kolluk görevlileri hakkında verilen soruşturma izni verilmemesi kararının
etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi şeklinde yorumlanması bu
yönde bir iddia ve kanıt bulunmaması karşısında mümkün görülmemiştir.
34. Bu
açıklamalar ışığında başvurucunun kötü muamele iddiaları yönünden üst düzey
kolluk görevlileri hakkında soruşturma yapılmasını gerekli kılar nitelikte
kolluğun orantısız müdahalesiyle verilen talimatlar arasında illiyet bağını
gösterir hiçbir kanıt unsuru bulunmadığı, dolayısıyla Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki iddialarının soyut ve kanıtlanmamış
şikâyet niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
35. Açıklanan
nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 24/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.