TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
OĞUZ SORGUÇ VE NEDİM SORGUÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/14196)
Karar Tarihi: 25/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Şükrü DURMUŞ
Başvurucular
1. Oğuz SORGUÇ
Vekili
Av. Aytaç YÜKSEL
2. Nedim SORGUÇ
Av. Didem YALÇIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, tutukluluklarının kanunda öngörülen azami sınırı aşması nedeniyle hukuka aykırı hâle geldiğini, ayrıca tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğunu ileri sürerek Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular, 20/8/2014 tarihinde Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 26/11/2014 tarihinde 2014/14201 sayılı başvurunun, aynı Bölüm Üçüncü Komisyonunca da 31/10/2014 tarihinde 2014/14196 sayılı başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyaların Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Yapılan incelemede; konu bakımından aynı nitelikte olmaları nedeniyle 2014/14201 numaralı başvurunun 2014/14196 numaralı başvuru üzerinde birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru dilekçesi ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, haklarında yürütülen soruşturma kapsamında Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 31/5/2006 tarih ve 2006/5 sorgu sayılı kararıyla kasten insan öldürme suçundan tutuklanmışlardır. Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 18/10/2010 tarih ve E.2006/295, K.2010/370 sayılı kararı ile tasarlayarak kasten insan öldürme suçundan müebbet, kasten yaralama suçundan ise 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.
7. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 15/3/2012 tarih ve E.2012/754, K.2012/1845 sayılı kararla hükmün bozulmasına karar vermiştir.
8. Bozma kararı üzerine yeniden başlanan yargılamada Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi 7/11/2012 tarih ve E.2012/212, K.2012/302 sayılı kararla dava dosyasının İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2006/146 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 19/11/2013 tarihli kararıyla Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin birleştirme kararının kaldırılmasına karar vermesi üzerine dosya, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/19 sırasına kaydedilmiştir.
9. Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/19 sayılı dosyada 8/1/2014 tarihli tensip zaptı ve 10/2/2014, 24/3/2014, 8/5/2014, 3/7/2014, 16/7/2014, 22/8/2014 ve 15/9/2014 tarihli oturumlarda başvurucuların tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Kararların gerekçesi şu şekildedir:
“Sanıklar Oğuz SORGUÇ, … ile Nedim SORGUÇ'un üzerilerine atılı nitelikli şekilde kasten insan öldürme suçunu işlediklerine dair otopsi tutanağına, Adli Tıp Morg İhtisas Dairesi raporuna, tanık anlatımlarına, ölü muayene tutanağına, maktulün resimlerine, olay yeri inceleme raporuna, olay yeri ve olayın gerçekleştiği araç fotoğraflarına, şikayetçi anlatımlarına, katılan anlatımlarına dayanan somut olguların tespit edilmiş olması nedeniyle genel tutuklama nedeni olan kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin tutuklama sebebinin varlığının tespit edilmiş olması ve halen bu tespitin devam ediyor olması,
Sanıkların serbest bırakılmaları halinde firar edip saklanacaklarına dair özel tutuklama nedeninin varlığının saptanmış olması,
Keza serbest bırakılmaları halinde sanıkların delilleri değiştireceklerine dair somut olguların saptanmış olması nedeniyle özel tutuklama nedeninin varlığının tespit edilmiş olması,
Atılı suçun CMK.nın 100/3 üncü maddesinde sayılan katalog suçlardan olması ve iş bu suçlar açısından kanunun tutuklama sebebinin varlığını CMK.nın 100/3 ncü maddesinde kanuni karine olarak var kabul etmesinden kaynaklanan özel tutuklama sebebinin varlığı,
Sanıkların tutuklama yerine bir adli kontrol yükümlülüğü altına konulmalarının, bu kurumun sanıkların ihtiyarına bağlı olarak işlemesi, sanıkların dilediğinde bu kurumun kurallarına riayet etmeme iktidarlarının bulunuyor olması ve yukarıda izah edildiği üzere bu kurallara riayet edecekleri yönünde mahkememizde vicdani kanaatin oluşmaması nedeniyle sanıklar hakkında adli kontrol altına alınma tedbirinin yeterli görülmemesi nedenleriyle;
Ve sanıkların üzerilerine atılı nitelikli şekilde kasten insan öldürme suçunun ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları gözetilerek tutuklama tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlükte görülmediğinden,
Sanıklar Oğuz SORGUÇ, … ile Nedim SORGUÇ'un nitelikli şekilde kasten insan öldürme suçundan dolayı CMK.nın 100 üncü ve müteakip maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına,”
10. Başvurucular, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/7/2014 tarihli celsesinde verilen tutukluluk halinin devamına ilişkin karara itiraz etmiş, ancak itiraz Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 5/8/2014 tarih ve 2014/1441 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir: “Sanıkların üzerlerine yüklenen nitelikli şekilde kasten insan öldürme ve yaralama suçlarının vasıf ve mahiyetine, mahkemelerin kararında gösterilen gerekçelere göre kararda usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediğinden itirazın reddine …”
11. Başvurucular 20/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
12. UYAP sisteminde Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/19 sayılı dosyasının incelenmesinde: Silivri 6 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 7/3/2014 tarihli Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesine yönelik yazılan yazıda başvurucu Oğuz Sorguç hakkındaki Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 31/5/2006 tarih ve 2006/5 sorgu sayılı tutuklama kararının infazına 19/12/2013 tarihinde başlanıldığı belirtilmiş, Silivri 4 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 14/3/2014 tarihli yazısında ise başvurucu Nedim Sorguç’un İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesinin 4/5/2006 tarih ve 2006/21 sorgu sayılı sayılı tutuklama müzekkeresinden İstanbul 12.Ağır Ceza Mahkemesinin 19/12/2013 tarih ve E.2006/146 sayılı yazısı ile tahliye edilmesi üzerine Büyükçekmece 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 31/5/2006 tarih ve 2006/5 sorgu sayılı tutuklama müzekkeresinin infazına 19/12/2013 tarihinde başlanıldığı belirtilmiştir.
13. Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi 26/9/2014 tarih ve E.2014/19, K.2014/414 sayılı kararla başvurucuların kasten yaralamaya azmettirme suçundan beraatlarına, tasarlayarak insan öldürme suçundan ise müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Gerekçeli kararda başvurucular hakkında çıkartılan tutuklama müzekkeresinin 19/12/2013-26/9/2014 tarihleri arasında infaz gördüğü belirtilmiştir.
14. UYAP sisteminde yapılan sorgulamada başvuru ile ilgili kararın temyizi üzerine Yargıtay’da derdest olduğu tespit edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
15. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
2. Kasten öldürme (Madde 81, 82, 83), …”
16. Aynı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
17. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:
“1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 20/8/2014 tarih ve 2014/14196 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
19. Başvurucular, 31/5/2006 tarihinden beri tutuklu olduklarını, tutuklama koruma tedbirinin, karar verildiği tarihten itibaren hukuken işlerlik kazandığını, bir başka suç isnadı sebebiyle ayrı bir tutuklama koruma tedbiri uygulanıyor olmasının sonraki tarihli tutuklama tedbirinin hukuken geçerli olmaması sonucunu doğurmadığını, bu nedenle kanuni tutukluluk süresinin aşıldığını, ayrıca formül gerekçelerle tutukluluk halinin devam ettirildiğini, itiraz merciinin de gerekçe belirtmeden itirazı ret ettiğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılanmayı talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
20. Başvurucuların kanuni tutukluluk süresinin aşıldığına ilişkin şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası, tutukluluğun devamı ve itiraz taleplerinin reddine ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu ile ilgili şikâyetlerinin ise yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
a. Kanunda Öngörülen Azami Tutukluluk Süresinin Aşıldığı İddiası
21. Başvurucular, öncelikle, Kanun’daki azami tutukluluk süresinin aşıldığını iddia etmişlerdir.
22. Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.”
23. 30/3/2011 tarihli 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
24. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir.
25. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa’nın 19. maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine dair kural ile uyumludur (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 44).
26. Kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin sınırlamaların, kanunda belirtilen esas ve usule uygunluğunu sağlama yükümlülüğü ilke olarak idari organlara ve derece mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler esas ve usule ilişkin hukuk kurallarına uymakla yükümlüdürler. Anayasa’nın 19. maddesinin amacı bireyi keyfi bir şekilde özgürlüğünden alıkoymaya karşı korumak olup, maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların maddenin amacına uygun olması ve keyfi uygulamaya yol açmaması gerekir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hürriyetten yoksun bırakmanın şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi kuralı gereğince, başvurucunun tutukluluk durumunun “kanuni” dayanağının bulunup bulunmadığının, kanunun özgürlükten yoksun kılmaya izin verdiği hâllerde ise, kanunun hukuk devleti ilkesi gereği, keyfiliği önlemek için, uygulanmasında yeterli ölçüde erişilebilir, kesin ve öngörülebilir olup olmadığının Anayasa Mahkemesince incelenmesi gerekir (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 45).
27. Tutukluluk, 5271 sayılı Kanun’un 100. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 100. maddeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphelerin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre, (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa, (b) şüpheli veya sanığın davranışları; 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Kuralda ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması halinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar bir liste halinde belirtilmiştir.
28. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği, ancak uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği belirtilmiştir. Buna göre uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresinin azami beş yıl olabileceği anlaşılmaktadır.
29. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen “hükme bağlı olarak tutma” haline dönüşmektedir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41).
30. Başvuru konusu yargılama kapsamında başvurucular 29/5/2006 tarihinde tutuklanmakla birlikte söz konusu tutuklama kararının infazına 19/12/2013 tarihinde başlanılmış (Bkz. § 12-13), başvurucuların mahkûmiyetine karar verildiği 26/9/2014 tarihinde sona ermiştir. Buna göre, başvurucuların başvuru konusu yargılama kapsamında “suç isnadına bağlı olarak” tutulma süresi 9 ay 7 gündür.
31. Başvurucuların, “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuldukları süre ilk derece mahkemesinin kararını verdiği 26/9/2014 tarihi itibarıyla 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen beş yıllık azami süreyi aşmamıştır.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların “azami tutukluluk süresinin aşıldığı” yönündeki iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Tutukluluğun Devamına Ve İtiraz Taleplerinin Reddine İlişkin Kararların Gerekçelerinin Yetersiz Olduğu İddiası
33. Başvurucular tutukluluğun devamına ilişkin kararların formül gerekçelere dayalı olduğunu, itiraz merciinin de gerekçe belirtmeden itirazı reddedildiğini ileri sürmüşlerdir.
34. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
35. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir.
36. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 61).
37. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 62).
38. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 63).
39. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 64).
40. Bir kişinin gerekçeden tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması kabul edilemez. Bununla beraber tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfi olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak aşırı derecede kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu çerçevede değerlendirilmemelidir (B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 70).
41. İtiraz veya temyiz merciinin, incelemeye konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı durumlarda, buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural olarak, gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez (B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 71).
42. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 65).
43. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 66).
44. Başvurucuların başvuru konusu yargılama kapsamında “suç isnadına bağlı olarak” tutulma süresi 9 ay 7 gündür. Başvurucular yargılamayı yapan Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/19 sayılı dosyanın 10/2/2014 tarihli oturumunda tahliye talebinde bulunmuşlardır. Mahkeme, başvurucuların üzerlerine atılı kasten öldürme suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı, başvurucuların serbest bırakılmaları halinde kaçacakları ve delilleri karartacakları şüphesi, isnat olunan suçun 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan katalog suçlardan olması, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı ve isnat olunan suçun kanundaki cezasının alt ve üst sınırı gerekçeleriyle başvurucuların tahliye taleplerinin reddine ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir.
45. Mahkemenin 16/7/2014 tarihli oturumunda da başvurucuların tahliye talepleri aynı gerekçelerle (Bkz. § 43) reddedilmiştir. Başvurucuların bu karara yaptıkları itiraz talepleri de Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesince 5/8/2014 tarihli kararla itiraz edilen kararda usul ve kanuna aykırı bir durum görülmediği gerekçesiyle reddedilmiştir.
46. Somut olayda başvurucular, tasarlayarak kasten insan öldürme suçunu işledikleri iddiasıyla yargılanmaktadırlar. Yargılamayı yapan Mahkeme, 26/9/2014 tarihli kararla başvurucuların tasarlayarak insan öldürme suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir. Derece Mahkemelerince verilen tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri incelendiğinde, bu gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu görülmektedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.
47. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların, “tutukluluğun devamına ve itiraz taleplerinin reddine ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu” yönündeki iddiaları yönünden bir ihlalin olmadığı açık olduğundan, başvurucuların bu şikâyetlerinin diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. “Azami tutukluluk süresinin aşıldığı” yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. “Tutukluluğun devamına ve itiraz taleplerinin reddine ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu” yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına,
25/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.