TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
OĞUZ SORGUÇ VE NEDİM SORGUÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14196)
|
|
Karar Tarihi: 25/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Şükrü DURMUŞ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Oğuz SORGUÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Aytaç YÜKSEL
|
|
|
2. Nedim SORGUÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Didem YALÇIN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular,
tutukluluklarının kanunda öngörülen azami sınırı aşması nedeniyle hukuka aykırı
hâle geldiğini, ayrıca tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin
yetersiz olduğunu ileri sürerek Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular, 20/8/2014
tarihinde Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına
engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 26/11/2014 tarihinde 2014/14201 sayılı başvurunun, aynı Bölüm
Üçüncü Komisyonunca da 31/10/2014 tarihinde 2014/14196 sayılı başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyaların Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Yapılan incelemede; konu
bakımından aynı nitelikte olmaları nedeniyle 2014/14201 numaralı başvurunun
2014/14196 numaralı başvuru üzerinde birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru dilekçesi ve UYAP
aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, haklarında
yürütülen soruşturma kapsamında Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 31/5/2006
tarih ve 2006/5 sorgu sayılı kararıyla kasten insan öldürme suçundan
tutuklanmışlardır. Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama
sonucunda 18/10/2010 tarih ve E.2006/295, K.2010/370 sayılı kararı ile
tasarlayarak kasten insan öldürme suçundan müebbet, kasten yaralama suçundan
ise 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve tutukluluk
hallerinin devamına karar verilmiştir.
7. Anılan kararın temyizi
üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 15/3/2012 tarih ve E.2012/754, K.2012/1845
sayılı kararla hükmün bozulmasına karar vermiştir.
8. Bozma kararı üzerine yeniden
başlanan yargılamada Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi 7/11/2012 tarih ve
E.2012/212, K.2012/302 sayılı kararla dava dosyasının İstanbul 12. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2006/146 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir. Yargıtay
5. Ceza Dairesinin 19/11/2013 tarihli kararıyla Bakırköy 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin birleştirme kararının kaldırılmasına karar vermesi üzerine dosya,
Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/19 sırasına kaydedilmiştir.
9. Bakırköy 6. Ağır Ceza
Mahkemesi E.2014/19 sayılı dosyada 8/1/2014 tarihli tensip zaptı ve 10/2/2014, 24/3/2014,
8/5/2014, 3/7/2014, 16/7/2014, 22/8/2014 ve 15/9/2014 tarihli oturumlarda
başvurucuların tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Kararların
gerekçesi şu şekildedir:
“Sanıklar Oğuz SORGUÇ, … ile
Nedim SORGUÇ'un üzerilerine
atılı nitelikli şekilde kasten insan öldürme suçunu işlediklerine dair otopsi
tutanağına, Adli Tıp Morg İhtisas Dairesi raporuna, tanık anlatımlarına, ölü
muayene tutanağına, maktulün resimlerine, olay yeri inceleme raporuna, olay
yeri ve olayın gerçekleştiği araç fotoğraflarına, şikayetçi anlatımlarına, katılan
anlatımlarına dayanan somut olguların tespit edilmiş olması nedeniyle genel
tutuklama nedeni olan kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin tutuklama
sebebinin varlığının tespit edilmiş olması ve halen bu tespitin devam ediyor
olması,
Sanıkların serbest
bırakılmaları halinde firar edip saklanacaklarına dair özel tutuklama nedeninin
varlığının saptanmış olması,
Keza serbest
bırakılmaları halinde sanıkların delilleri değiştireceklerine dair somut
olguların saptanmış olması nedeniyle özel tutuklama nedeninin varlığının tespit
edilmiş olması,
Atılı suçun CMK.nın 100/3 üncü maddesinde sayılan katalog suçlardan
olması ve iş bu suçlar açısından kanunun tutuklama sebebinin varlığını CMK.nın 100/3 ncü maddesinde
kanuni karine olarak var kabul etmesinden kaynaklanan özel tutuklama sebebinin
varlığı,
Sanıkların tutuklama
yerine bir adli kontrol yükümlülüğü altına konulmalarının, bu kurumun
sanıkların ihtiyarına bağlı olarak işlemesi, sanıkların dilediğinde bu kurumun
kurallarına riayet etmeme iktidarlarının bulunuyor olması ve yukarıda izah
edildiği üzere bu kurallara riayet edecekleri yönünde mahkememizde vicdani
kanaatin oluşmaması nedeniyle sanıklar hakkında adli kontrol altına alınma
tedbirinin yeterli görülmemesi nedenleriyle;
Ve sanıkların üzerilerine atılı nitelikli şekilde kasten insan öldürme
suçunun ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları gözetilerek tutuklama
tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlükte görülmediğinden,
Sanıklar Oğuz SORGUÇ,
… ile Nedim SORGUÇ'un nitelikli şekilde kasten insan
öldürme suçundan dolayı CMK.nın 100 üncü ve müteakip
maddeleri gereğince tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devamına,”
10. Başvurucular, Bakırköy 6.
Ağır Ceza Mahkemesinin 16/7/2014 tarihli celsesinde verilen tutukluluk halinin
devamına ilişkin karara itiraz etmiş, ancak itiraz Bakırköy 7. Ağır Ceza
Mahkemesinin 5/8/2014 tarih ve 2014/1441 Değişik İş sayılı kararı ile
reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir: “Sanıkların üzerlerine yüklenen nitelikli şekilde kasten insan öldürme
ve yaralama suçlarının vasıf ve mahiyetine, mahkemelerin kararında gösterilen
gerekçelere göre kararda usul ve yasaya aykırı bir durum görülmediğinden
itirazın reddine …”
11. Başvurucular 20/8/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
12. UYAP sisteminde Bakırköy 6.
Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/19 sayılı dosyasının incelenmesinde: Silivri 6 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 7/3/2014
tarihli Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesine yönelik yazılan yazıda başvurucu Oğuz
Sorguç hakkındaki Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 31/5/2006 tarih ve
2006/5 sorgu sayılı tutuklama kararının infazına 19/12/2013 tarihinde
başlanıldığı belirtilmiş, Silivri 4 Nolu L Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 14/3/2014 tarihli yazısında ise başvurucu
Nedim Sorguç’un İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesinin 4/5/2006 tarih ve 2006/21
sorgu sayılı sayılı tutuklama müzekkeresinden İstanbul 12.Ağır Ceza
Mahkemesinin 19/12/2013 tarih ve E.2006/146 sayılı yazısı ile tahliye edilmesi
üzerine Büyükçekmece 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 31/5/2006 tarih ve 2006/5 sorgu
sayılı tutuklama müzekkeresinin infazına 19/12/2013 tarihinde başlanıldığı
belirtilmiştir.
13. Bakırköy 6. Ağır Ceza
Mahkemesi 26/9/2014 tarih ve E.2014/19, K.2014/414 sayılı kararla
başvurucuların kasten yaralamaya azmettirme suçundan beraatlarına, tasarlayarak
insan öldürme suçundan ise müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve
tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir. Gerekçeli kararda başvurucular
hakkında çıkartılan tutuklama müzekkeresinin 19/12/2013-26/9/2014 tarihleri
arasında infaz gördüğü belirtilmiştir.
14. UYAP sisteminde yapılan
sorgulamada başvuru ile ilgili kararın temyizi üzerine Yargıtay’da derdest
olduğu tespit edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
15. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde,
şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli
veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut
olgular varsa.
b) Şüpheli
veya sanığın davranışları;
1.
Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık,
mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3)
Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı
halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a)
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
2. Kasten öldürme
(Madde 81, 82, 83), …”
16. Aynı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
17. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
şöyledir:
“1) Kasten öldürme
suçunun;
a) Tasarlayarak,
İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/3/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 20/8/2014 tarih ve
2014/14196 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular, 31/5/2006
tarihinden beri tutuklu olduklarını, tutuklama koruma tedbirinin, karar
verildiği tarihten itibaren hukuken işlerlik kazandığını, bir başka suç isnadı
sebebiyle ayrı bir tutuklama koruma tedbiri uygulanıyor olmasının sonraki
tarihli tutuklama tedbirinin hukuken geçerli olmaması sonucunu doğurmadığını,
bu nedenle kanuni tutukluluk süresinin aşıldığını, ayrıca formül gerekçelerle
tutukluluk halinin devam ettirildiğini, itiraz merciinin de gerekçe belirtmeden
itirazı ret ettiğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve yeniden yargılanmayı talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
20. Başvurucuların kanuni
tutukluluk süresinin aşıldığına ilişkin şikâyetlerinin Anayasa’nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası, tutukluluğun devamı ve itiraz taleplerinin reddine
ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu ile ilgili şikâyetlerinin ise
yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
a. Kanunda
Öngörülen Azami Tutukluluk Süresinin Aşıldığı İddiası
21. Başvurucular, öncelikle,
Kanun’daki azami tutukluluk süresinin aşıldığını iddia etmişlerdir.
22. Anayasa’nın 19. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir.”
23. 30/3/2011 tarihli 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi" kenar
başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir."
24. Anayasa’nın 19. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke
olarak konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda
gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar
sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının
kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan
herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir.
25. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması”
başlıklı 13. maddesinde temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa’nın sözüne ve
ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anayasa’nın 19.
maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların
şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesindeki
temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceğine dair kural ile
uyumludur (B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 44).
26. Kişi hürriyeti ve
güvenliğine ilişkin sınırlamaların, kanunda belirtilen esas ve usule
uygunluğunu sağlama yükümlülüğü ilke olarak idari organlara ve derece
mahkemelerine aittir. İdare organları ve mahkemeler esas ve usule ilişkin hukuk
kurallarına uymakla yükümlüdürler. Anayasa’nın 19. maddesinin amacı bireyi
keyfi bir şekilde özgürlüğünden alıkoymaya karşı korumak olup, maddede
öngörülen istisnai hâllerde kişi özgürlüğüne getirilecek sınırlamaların
maddenin amacına uygun olması ve keyfi uygulamaya yol açmaması gerekir. Bu
nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hürriyetten
yoksun bırakmanın şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi kuralı gereğince,
başvurucunun tutukluluk durumunun “kanuni”
dayanağının bulunup bulunmadığının, kanunun özgürlükten yoksun kılmaya izin
verdiği hâllerde ise, kanunun hukuk devleti ilkesi gereği, keyfiliği önlemek
için, uygulanmasında yeterli ölçüde erişilebilir, kesin ve öngörülebilir olup
olmadığının Anayasa Mahkemesince incelenmesi gerekir (B. No: 2012/239,
2//7/2013, § 45).
27. Tutukluluk, 5271 sayılı
Kanun’un 100. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 100. maddeye göre kişi
ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphelerin varlığını gösteren
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklanabilir. Maddede
tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre, (a) şüpheli
veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular
varsa, (b) şüpheli veya sanığın davranışları; 1) delilleri yok etme, gizleme
veya değiştirme, 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı
verilebilecektir. Kuralda ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması
halinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar bir liste halinde
belirtilmiştir.
28. 5271 sayılı Kanun’un 102.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde
tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu hallerde
gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği, ancak uzatma süresinin toplam üç yılı
geçemeyeceği belirtilmiştir. Buna göre uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk
süresinin azami beş yıl olabileceği anlaşılmaktadır.
29. Tutukluluk süresinin
hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin
dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece
mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma
kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen “hükme bağlı olarak tutma” haline
dönüşmektedir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin
değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41).
30. Başvuru konusu yargılama
kapsamında başvurucular 29/5/2006 tarihinde tutuklanmakla birlikte söz konusu
tutuklama kararının infazına 19/12/2013 tarihinde başlanılmış (Bkz. § 12-13),
başvurucuların mahkûmiyetine karar verildiği 26/9/2014 tarihinde sona ermiştir.
Buna göre, başvurucuların başvuru konusu yargılama kapsamında “suç isnadına bağlı olarak” tutulma süresi
9 ay 7 gündür.
31. Başvurucuların, “bir suç
isnadına bağlı olarak” tutuldukları
süre ilk derece mahkemesinin kararını verdiği 26/9/2014 tarihi itibarıyla 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında öngörülen beş yıllık azami süreyi aşmamıştır.
32. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların “azami tutukluluk süresinin
aşıldığı” yönündeki iddiasının “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Tutukluluğun Devamına Ve İtiraz Taleplerinin Reddine
İlişkin Kararların Gerekçelerinin Yetersiz Olduğu İddiası
33. Başvurucular tutukluluğun
devamına ilişkin kararların formül gerekçelere dayalı olduğunu, itiraz
merciinin de gerekçe belirtmeden itirazı reddedildiğini ileri sürmüşlerdir.
34. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası şöyledir şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
35. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin,
yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında
serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu belirtilmiştir.
36. Tutukluluk süresinin makul
olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün
değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup
olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha
ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir
(B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 61).
37. Bir davada tutukluluğun
belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin
görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm
olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma
taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir
(B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 62).
38. Tutuklama tedbirine
kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli
bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama
nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir.
Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama
sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın
karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi
faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate
alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup
olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (B. No: 2012/239, 2//7/2013,
§ 63).
39. Dolayısıyla Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde
esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine
bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz
başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince
gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır (B. No: 2012/239,
2//7/2013, § 64).
40. Bir kişinin gerekçeden
tamamen yoksun bir yargı kararıyla tutuklanması ve tutukluluğun uzatılması
kabul edilemez. Bununla beraber tutukluluğu meşru kılan gerekçeler gösterilerek
bir zanlı ya da sanığın tutuklanmasının keyfi olduğunu söylemek mümkün
değildir. Ancak aşırı derecede kısa gerekçelerle ve hiçbir yasal hüküm
gösterilmeden tutuklama kararı vermek ya da tutukluluğu devam ettirmek bu
çerçevede değerlendirilmemelidir (B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 70).
41. İtiraz veya temyiz merciinin,
incelemeye konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı
durumlarda, buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural
olarak, gerekçeli karar hakkına aykırılık teşkil etmez (B. No: 2013/2814,
18/6/2014, § 71).
42. Öte yandan hukuka uygun
olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve
tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye
kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/239,
2//7/2013, § 65).
43. Makul sürenin
hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına
alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama
tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir
(B. No: 2012/239, 2//7/2013, § 66).
44. Başvurucuların başvuru
konusu yargılama kapsamında “suç isnadına
bağlı olarak” tutulma süresi 9 ay 7 gündür. Başvurucular yargılamayı
yapan Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/19 sayılı dosyanın 10/2/2014
tarihli oturumunda tahliye talebinde bulunmuşlardır. Mahkeme, başvurucuların
üzerlerine atılı kasten öldürme suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç
şüphesinin varlığı, başvurucuların serbest bırakılmaları halinde kaçacakları ve
delilleri karartacakları şüphesi, isnat olunan suçun 5271 sayılı Kanun’un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan katalog suçlardan olması, adli
kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı ve isnat olunan suçun kanundaki
cezasının alt ve üst sınırı gerekçeleriyle başvurucuların tahliye taleplerinin
reddine ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermiştir.
45. Mahkemenin 16/7/2014 tarihli
oturumunda da başvurucuların tahliye talepleri aynı gerekçelerle (Bkz. § 43)
reddedilmiştir. Başvurucuların bu karara yaptıkları itiraz talepleri de
Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesince 5/8/2014 tarihli kararla itiraz edilen
kararda usul ve kanuna aykırı bir durum görülmediği gerekçesiyle
reddedilmiştir.
46. Somut olayda başvurucular,
tasarlayarak kasten insan öldürme suçunu işledikleri iddiasıyla
yargılanmaktadırlar. Yargılamayı yapan Mahkeme, 26/9/2014 tarihli kararla
başvurucuların tasarlayarak insan öldürme suçundan müebbet hapis cezası ile
cezalandırılmalarına karar vermiştir. Derece Mahkemelerince verilen
tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri
incelendiğinde, bu gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve
tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu görülmektedir.
Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.
47. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların, “tutukluluğun devamına ve
itiraz taleplerinin reddine ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu”
yönündeki iddiaları yönünden bir ihlalin olmadığı açık olduğundan,
başvurucuların bu şikâyetlerinin diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. “Azami tutukluluk
süresinin aşıldığı” yönündeki iddialarının “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
2. “Tutukluluğun
devamına ve itiraz taleplerinin reddine ilişkin kararların gerekçelerinin
yetersiz olduğu” yönündeki iddialarının “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
bırakılmasına,
25/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.