TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET ÖZDOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/14339)
Karar Tarihi: 8/6/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Ahmet ÖZDOĞAN
Vekili
Av. Nazmi TEKİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, menkul kıymet alım satım sözleşmesine davalı olarak açılan aynen teslim ve alacak davasında usul ve kanuna aykırı karar verilmesi; yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1997-1999 yılları arasında Ş.. Yatırım Menkul Değerler A.Ş. (Şirket, Aracı Kurum) aracılığıyla menkul kıymet alım satımı yapmıştır.
9. Başvurucunun iddiasına göre Aracı Kurumun hesap özetlerini düzenli olarak göndermemesi üzerine başvurucu talepte bulunmuş, Aracı Kurum nakit ve hisse senetlerine ilişkin portföy dökümünü en son 18/10/1999 tarihinde başvurucuya bildirmiştir.
10. Başvurucu, 4/5/2000 tarihinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, Aracı Kurumda hesaplarla hisse senetleri işlem müdürü olarak görev yapan A.A.nın ilgilendiğini, yatırım işlemlerini telefon talimatı ile yaptırdığını, hesaplardan hisse senedi satışları ve alışları açısından para transferleri olduğu gibi kendisi tarafından nakit çekimlerinde bulunduğunu, süreç içindeki işlemlerden A.A.nın devamlı olarak kendisini bilgilendirmediğini ve sonradan yazılı olarak faks ile bilgileriilettiğini, A.A.nın Şirket'i terk ederek kaçtığını öğrenmesi üzerine Aracı Kurumdan hesap bakiyesi istediğini, ancak hesapta herhangi bir alacağın olmadığının söylendiğini belirterek kendisine ait hisse senetlerinin aynen teslimine, olmadığı takdirde bedelinin Aracı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
11. Buna karşın Aracı Kurum tarafından 24/9/2003 tarihinde İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada, Şirket çalışanı A.A.dan alınan belgenin geçerliliğinin olmadığı, başvurucunun böyle bir portföyünün bulunmadığı, A.A.nın bir kısım müşterilerle işbirliği içerisinde hareket ederek gerçeğe aykırı belgeler düzenlediği, başvurucunun yaptığı işlemler nedeniyle Şirket'in zarara uğradığı, 3. şahısların hesabından başvurucunun hesabına gönderilen ve 3. şahıslarca kabul edilmediği için Şirket tarafından ödenen paralar nedeniyle başvurucunun Aracı Kuruma borcu olduğu iddia edilerek başvurucudan alacak talebinde bulunulmuş, dosya 27/2/2004 tarihinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dosya ile birleştirilmiştir.
12. Başvurucu, yargılama devam ederken 7/10/2004 tarihinde İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı davada, önceki davaya (bkz. § 10) konu olan senetlerin temerrüt tarihi itibarıyla nakit karşılığının Aracı Kurumdan tahsilini talep etmiş ve dosya 21/10/2004 tarihinde İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan dava dosyası ile birleştirilmiştir.
13. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 12/12/2005 tarihli kararında, 18/10/1999 tarihinde Aracı Kurum kaşesi basılarak yetkili imzalı olarak başvurucuya verilen belgede imzası bulunan A.A.nın o tarihte Aracı Kurumun hisse senedi işlemleri müdürü olarak görev yaptığını ve birinci derece imza yetkisine sahip olduğunu, bu açıdan belgenin Aracı Kurumu hukuken bağlayacağını belirterek bilirkişi raporu doğrultusunda başvurucunun açtığı esas davayı tümden, birleşen davayı kısmen kabul etmiş ve Aracı Kurumun açtığı davayı ise reddetmiştir.
14. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 5/7/2007 tarihli kararında, dava dışı A.A.nın Aracı Kurum tarafından birinci derecede yetkili kılındığı, bu nedenle başvurucunun dayandığı belgelerin Şirket'i temsilen A.A. tarafından imzalandığının kabulünün gerekeceği, Sermaye Piyasası Kurumunun (SPK) Seri: 5 No: 6 sayılı Aracılık Faaliyetlerinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğin 4. madesinde sayılan belgelerin örnek olarak gösterilen belgeler olduğu, davalı Şirket'in cihazından gönderilen belgelerin başvurucu lehine delil teşkil edeceği ancak bu belgelerin aksinin başka delillerle kanıtlanmasının mümkün olduğu, Mahkemece davalının çalışanının İstanbul'dan Ankara'ya gelmek suretiyle başvurucunun ilgilisi olduğu Şirket'e ait "DiaMed" antetli kağıda yazdığı 14/10/1999 tarihli yazının A.A.nın Cumhuriyet Savcılığı ve Sulh Ceza Mahkemesindeki beyanları gözetilerek Aracı Kurumu bağlayıp bağlamayacağı, başvurucunun tüm paraları banka havalesi yoluyla gönderdiği iddiası dikkate alınarak davalı Şirket tarafından başvurucunun banka hesabına geri gönderilen paraların miktarları da kıyaslanarak başvurucu lehine delil teşkil eden davalı Şirket cihazından gönderilen belgeler ile tarafların tüm iddia ve savunmaları değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
15. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 25/12/2007 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
16. Bozma sonrası yargılama devam ederken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Dairesinin 16/5/2011 ve 15/7/2011 tarihli kararları ile dosya İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir.
17. Mahkeme 24/11/2011 tarihli kararında, başvurucunun hesabında yapılan hisse senedi alım satım işlemlerinin incelenmesinde; toplam 15 harekette olmak üzere 5 ayrı hisse senedinde işlem yapıldığı ve alınan hisse senetlerinin aynı miktarda tekrar satıldığı, hesaba fiziken ya da virman yoluyla hisse senedi girmediği gibi hesaptan fiziki hisse senedi ya da hisse virmanı olmadığı, başka bir anlatımla alım satımların denk olduğu, bu nedenle hesapta herhangi bir hisse senedinin mevcut olmadığı, başvurucunun Şirket nezdindeki hisse senedi portföy hesabında dava dilekçesinde belirttiği hisse senedi mevcudunun bulunduğu yönünde bir tespit yapılamadığı, Şirket ve başvurucu tarafından birbirlerine gönderilen paraların kıyasına göre Şirket'in fazla gönderdiği tutarın 28.170,82 TL olduğu belirtilerek başvurucu tarafından açılan asıl ve birleşen davanın reddine, Şirket tarafından açılan birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
18. Temyiz üzerine karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
19. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 12/6/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
20. Ret kararı 6/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 2/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia
22. Başvurucu, Mahkemece verilen ret kararının, davalı Aracı Kurumun adam çalıştıran sıfatından doğan sorumluluğunu ortadan kaldırdığını, SPK denetim raporu ile tespit edilen usulsüzlüklerin görmezden gelindiğini, mevzuat gereği mevduat toplayamayan Aracı Kurumun faizsiz mevduat toplar hale geldiğini, kararda belirtilen gerekçelerin hukuken geçerli olmadığını, kararın Yargıtayın yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu, aynı konuda farklı kişilerce açılan davalar kabul edilirken kendi davasının reddedilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek Anayasa'nın 10. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
24. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
25. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle başvurucu tarafından açılan asıl ve birleşen davanın reddine, karşı tarafça açılan birleşik davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri veya temyiz mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 36).
27. Bu açıdan başvurucunun, Mahkeme ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararının, başvuru formuna ekli aynı Dairenin benzer olayda verdiği 13/3/2012 ve 7/12/2012 tarihli onama ve karar düzeltme talebinin reddi kararı ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 16/9/2008 ve 25/2/2009 tarihli onama ve karar düzeltme talebinin reddi kararları ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 29/1/2004 tarihli onama kararıyla çeliştiği, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasının, esas itibariyle Derece Mahkemesince hukuk kurallarının yorumlanması, somut olaya uygulanması ve delillerin değerlendirilmesi hususuna ilişkin olduğu, nitekim dosya kapsamında belirtilen ilkeler çerçevesinde başvuru konusu olaya özgü değerlendirme yapılarak yeterli gerekçe ile sonuca ulaşıldığı anlaşılmıştır.
28. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
32. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 14 yıl 1 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
36. Başvurucu 500.000 TL maddi ve 250.000 TL manevi taziminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
37. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 21.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 21.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesine (Kapatılan İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2011/45, K.2011/77 sayılı dosyası) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.