logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nusret Mutluca [1.B.], B. No: 2014/14436, 5/12/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NUSRET MUTLUCA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/14436)

 

Karar Tarihi: 5/12/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Nusret MUTLUCA

Vekili

:

Av. Vural SOYTEKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu meydana gelen ölüm olayı üzerine açılan tazminat davasının makul sürede tamamlanmayarak hatalı bir değerlendirme sonucu reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve ölüme sebebiyet verdiği ileri sürülen şofbenlerin yetkili makamlar tarafından toplanmamış olması nedeniyle de yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/8/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucunun eşi ile kızı 12/12/2005 tarihinde evlerinde banyo yapmakta iken karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu vefat etmiştir.

9. Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda banyoda bulunan şofbenin sönmesinin ölüme sebep olduğunun tespit edildiği ve 2006 yılında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmaktadır.

10. Başvurucu 13/10/2016 tarihinde, eşi ile kızının evdeki tüp ile şofbenin birlikte kullanılmasıyla elde edilen sıcak suyla banyo yaparken CO intoksikasyon (karbonmonoksit zehirlenmesi) sonucu ölmüş olduğunu belirterek destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talebiyle İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde, kullanılan tüp ile şofbenin üretici firmaları ile tüp gaz zorunlu sorumluluk sigortacısı aleyhine dava açmıştır.

11. İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 30/4/2009 tarihinde, olayda kullanılan tüp ya da şofbende kaçak veya imalat hatası olup olmadığının başvurucu tarafından tüp ve şofbenin muhafaza edilmemesi nedeniyle tespit edilemediği, tüp ve şofbenin bozuk, ayıplı imal edildiği yönünde bir delile de ulaşılamadığı, tüpte gaz kaçağı, yangın, infilak oluşmaması nedeniyle "Tüp Gaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası Genel Şartları" uyarınca sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığı, başvurucu tarafından Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca kusursuz sorumluluk ilkesine dayanılmış ise de olayda imalat hatasının kanıtlanamamış olduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir.

12. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 7/3/2011 tarihinde, ölüm nedeninin karbonmonoksit zehirlenmesi olduğunun sabit olması karşısında bu sonuca nelerin sebep olabileceği yönünde bir tabip bilirkişisinin de aralarında olduğu bilirkişi heyetinden rapor alınıp neticesine göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle anılan karar bozulmuştur.

13. İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesince aldırılan bilirkişi kurulu raporunda; ölüm olayının meydana gelmesinin hemen ardından düzenlenen Adli Tıp raporuna göre ölüm nedenlerinin karbonmonoksit zehirlenmesi olduğunun sabit olduğu, bu sonucun tüp gaz sızıntısına bağlı olarak meydana gelmeyeceğinin tıbben bilinmekte olduğu, anılan sonucun şofbenin fonksiyonlarının tam olarak yerine getirmemesi ve gazın tam olarak yanmaması durumunda ortamdaki oksijen yetersizliği durumunda ya da baca ve havalandırma yoluyla dışarı atılması gereken ürünün havalandırmadaki yetersizlik, tıkanıklık ya da rüzgâr gibi nedenlerle ortama yayılması durumunda ortaya çıkabileceği, şofben ve baca sistemi üzerinde bir inceleme yapılmamış olması nedeniyle somut olayda bu olasılıklardan hangisinin gerçekleşmiş olduğu tespitinin yapılamadığı belirtilmiştir.

14. İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesince 6/5/2013 tarihinde, tüp içinde likit hâlde bulunan propan ve bütan karışımının ortama yayılmasının karbonmonoksit zehirlenmesine sebebiyet vermesinin mümkün olmaması nedeniyle tüp gaz üreticisi firmanın ölüm olayından sorumlu olma imkânı bulunmadığı, sigorta şirketinin sorumlu olabilmesi için ise tüpün bulunduğu yerde infilak etmesi, gaz kaçırması, yangın çıkarması sonucu zararın oluşması gerektiği, şofbende imalat hatası olduğu yönünde de bir tespit bulunmadığı, kusursuz sorumluluk ilkesinin ise ancak imalat hatası bulunması hâlinde uygulanabileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

15. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 1/7/2014 tarihinde onanan karar kesinleşmiştir.Anılan karar 14/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur. "

17. 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir."

18. Tüp Gaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'nın 1. maddesi şöyledir:

"Bu sigorta, Likit Petrol Gazı (LPG) tüpleyen firmaların, doldurdukları veya doldurttukları ve yetkili bayileri vasıtasıyla veya doğrudan doğruya tüketiciye intikal ettirdikleri tüplerin kullanılmak üzere bulundurdukları yerlerde infılaki, gaz kaçırması, yangın çıkarması sonucu (kusurları olsun veya olmasın) verecekleri bedeni ve maddi zararlara karşı sorumluluklarını, aşağıdaki şartlar dairesinde temin eder.

...

Zarar meydana geldiğinde sigorta ettirenin kusurlu olup olmadığına bakılmadan zarara uğrayan üçüncü şahısların tazminatı ödenir. Zararın LPG tüpünün takılması sırasında servis hatasından, kullanıcının kullanma hatasından, tüpün imalat hatasından, dolum hatasından, hortum, kelepçe, dedantör, cihaz, musluk hatalarından meydana gelmesi durumu değiştirmez."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, 1997 yılında şofbenlerde atık gaz tahliyesi emniyet cihazı takılması zorunlu kılınmış olmasına karşın bu tarihten önce üretilmiş ve kullanılmakta olan şofbenlerin toplanmasına yönelik yetkili makamlar tarafından bir düzenleme ve uygulama yapılmadığını belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Başvurucu ayrıca LPG tüp ve şofbeni üreten firmalar ile zorunlu sorumluluk sigortacısına açtığı davanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının, davanın hukuk kurallarının yanlış yorumlanması nedeniyle reddedilmesi nedeniyle etkili başvuru hakkı ile yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

B. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

23. Başvurucunun, gaz tahliyesi emniyet cihazı takılmamış cihazların toplatılmasına yönelik olarak kamu makamları tarafından bir önlem alınmamış olması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında devletin sahip olduğu yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında incelenmiştir. Başvurucu tarafından tüp ve şofbenin üretici firmaları ile zorunlu sorumluluk sigortacılarına açılan davanın kusursuz sorumluluk ilkesine dayandığı, ölüm olayına ilişkin başvurucu tarafından bu firmalara herhangi bir kusur atfedilmediği, bireysel başvurunun zorunlu sorumluluk sigortası şartlarının yanlış yorumlanması nedeniyle tazminat talebinin reddedildiği iddiasına ilişkin olduğunun anlaşılması nedeniyle bu davanın reddedilmesine ilişkin ihlal iddiaları Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Yaşamı Koruma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucu, ölen kişilerin babası ve eşidir. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

25. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

26. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

27. Yaşam ve vücut bütünlüğü üzerindeki temel hak, devletlere pozitif ve negatif yükümlülük yükleyen haklardandır (AYM, E.2007/78, K.2010/120, 30/12/2010). Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).

28. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğünün yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).

29. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 "İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

31. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında; bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).

32. Somut olayda başvurucu; eşi ve kızının karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu vefat etmesi olayına ilişkin olarak, kullanılan tüp ve şofbeni üreten firmalar ile tüp gaz zorunlu sorumluluk sigortacısına kusursuz sorumluluk ilkesine göre tazminat davası açmış bu davanın reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur. Anılan dava yaşamı koruma yükümlülüğü yönünden kamu makamlarının sahip oldukları yükümlülüklere ilişkin olmayıp açılan dava kapsamında da üretici firma ve sigorta şirketlerine bu yönde bir sorumluluk atfedilmediği anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında devletin sahip olduğu koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkin olarak ihlalin tespitini ve giderimini sağlayabilecek hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

33. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

34. Başvurucu, LPG tüp ve şofbeni üreten firmalar ile zorunlu sorumluluk sigortacısına açtığı davanın hukuk kurallarının yanlış yorumlanması nedeniyle hukuka aykırı olarak reddedildiğini ileri sürmektedir.

35. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

36. Somut olayda İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılamada ilgili mevzuat hükümleri, somut olaya ilişkin bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla derece mahkemelerince verilen kararların hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet bulunmadığına, dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

37. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

38. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

42. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 7 yıl 8 ay sürdüğü anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

44. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

45. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

46. Başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

47. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

48. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun davanın makul sürede tamamlanmaması nedeni ile maddi zarara uğradığına ilişkin herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin İstanbul 30. Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2011/425, K.2013/138) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Nusret Mutluca [1.B.], B. No: 2014/14436, 5/12/2017, § …)
   
Başvuru Adı NUSRET MUTLUCA
Başvuru No 2014/14436
Başvuru Tarihi 29/8/2014
Karar Tarihi 5/12/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu meydana gelen ölüm olayı üzerine açılan tazminat davasının makul sürede tamamlanmayarak hatalı bir değerlendirme sonucu reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve ölüme sebebiyet verdiği ileri sürülen şofbenlerin yetkili makamlar tarafından toplanmamış olması nedeniyle de yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 818 Borçlar Kanunu 58
4077 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 4
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi