TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET YAHYA ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14465)
|
|
Karar Tarihi: 20/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Yahya
ŞAHİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Tamer
YURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; mahkûmiyetle sonuçlanan yargılamada tanıkların
tamamının dinlenmemesi, delillerin hatalı değerlendirilmesi, ilk derece
mahkemesi kararı ile Yargıtay onama kararının yeterli gerekçe içermemesi ve
müşteki tarafından temyiz aşamasında sunulan ek beyan dilekçesinin Yargıtay
tarafından dikkate alınmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/8/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. İzmir ilinde emlakçılık yapmakta olan M.C.T. ve N.Ş. adlı
şahıslar27/3/2007 ve 30/3/2007 tarihli dilekçeler ile başvurucudan şikâyetçi
olmuştur. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tehdit suçu nedeniyle başlattığı
soruşturma sonucunda 7/5/2007 tarihinde kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına
karar vermiştir.
7. Müşteki C.T. abisi olan M.C.T.nin
şikâyeti sonrasında başvurucu ve yanında bulunan Ö.A.nın
lehlerine ifade vermesi amacıyla kendisini bulundukları yere çağırdıkları ve
buradan Aliağa'da bulunan bir yere götürerek zorla alıkoydukları iddiasıyla
24/7/2007 tarihinde şikâyette bulunmuştur. C.T.nin
şikâyeti üzerine başvurucu hakkında daha önceden verilen takipsizlik kararı
kaldırılmış ve her iki soruşturma birleştirilmiştir.
8. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış olduğu soruşturma
sonucunda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan başvurucu hakkında
iddianame düzenlenmiştir.
9. Söz konusu iddianamedeki anlatıma göre olaylar şu şekilde
gelişmiştir: İzmir'de emlakçılık yapmakta olan M.C.T. satın almak istediği bir
taşınmaz nedeniyle daha önceden tanıştığı başvurucudan yardım istemiştir.
Başvurucu, biriktirdiği bir miktar paraya bankadan çekmiş olduğu krediyi de
ekleyip borç olarak M.C.T.ye vermiştir. M.C.T. almış olduğu borcu ödeyememiş ve
bunun karşılığında satın almış olduğu, üzerinde beş adet bağımsız bölüm bulunan
taşınmazı teminat olarak başvurucuya devretmiştir. Asker kişi olan başvurucu
hakkında üzerindeki taşınmazlar nedeniyle disiplin soruşturması başlatılması
üzerine M.C.T.ye taşınmazları devir yetkisi içeren vekâletname vermiştir.
M.C.T. almış olduğu bu vekâletname uyarınca taşınmazları kendi damadı C.T.E.ye
devretmiştir. C.T.E. bir süre sonra taşınmazların üzerinde bulunmasından
duyduğu rahatsızlık nedeniyle taşınmazları aynı zamanda C.T.E.nin
kardeşi olan C.T.ye devretmiştir. M.C.T. 2006 yılı Eylül ayında başvurucudan
11.000 TL daha borç almış, C.T.de abisinin almış olduğu borca kefil olmuştur. Borcun
ödenmemesi üzerine başvurucu yanında Ö.A. ve H.M.A. olduğu hâlde 2006 yılı
Aralık ayında C.T.nin yanına giderek taşınmazları
kendisine devretmesi hususunda tehdit etmiş, korkuya kapılan C.T. taşınmazları
devretmesi için N.Ş.ye vekâlet vermişveN.Ş. dealdığı vekâlet ile taşınmazları Ö.A.ya
devretmiştir.Ö.A.nın taşınmazları elden çıkarmaya
başlamasından sonra M.C.T. başvurucu ve Ö.A.dan
şikâyetçi olmuş, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında soruşturma
başlatılan başvurucu bu şikâyet nedeniyle C.T.yi
telefonla arayarak Alsancak'ta bir restauranta
gelmesini sağlamış ve ardından Ö.A. ile birlikte zorla Aliağa'da bulunan bir
yere götürerek alıkoymuştur.
10. İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesi yapmış olduğu yargılama
sonucunda, 5/5/2011 tarihli karar ile müşteki beyanları, tanık beyanları, sanık
savunmaları ve dosya kapsamındaki diğer delillere esas alarak isnat edilen
eylemi sabit görerek başvurucunun kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan
3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
11. Hüküm başvurucu müdafii tarafından
22/6/2011 tarihinde temyiz edilmiştir. Karar temyiz aşamasında iken müşteki
C.T. 25/6/2014 havale tarihli dilekçe ile Alsancak'ta birlikte yemek yedikten
sonra kendisinin özel işleri nedeniyle Aliağa'ya gittiklerini ve işini
bitirememesi nedeniyle bir gün daha kaldıklarını, kendisine karşı tehdit, zor
kullanma vb bir durum bulunmadığını belirtmiş ve
şikâyetinden vazgeçmiştir.
12. Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2/7/2104 tarihli kararıyla
''delillerle iddia ve savunma, duruşma gözönünde
tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına
uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanıklar
müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle'' hükmün
onanmasına karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
217. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya
getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller
hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.''
14. 23/5/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un ''Temyiz
ve karar düzeltme'' kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve
başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 nci maddesinin
dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326 ncı maddeleri uygulanır. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/33 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye
mahkemelerine gönderilemez. (Ek cümle: 6/12/2006-5560/29 md.)
Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin
maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza
dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir. (2) “ Hâkim, kararını ancak
duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir.''
15. Kararın kesinleştiği tarihte yürürlükte bulunan 4/4/1929
tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 320. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“ Temyiz Mahkemesi, temyiz istida ve
layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan
dolayı olmuş ise temyiz istidasında bu cihete dair beyan edilecek vakıalar
hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna
muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik
eder.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Sorgulama ve
Dinletme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, isnat edilen kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma
eylemi nedeniyle bazı tanıklarının mahkemece dinlenmediğini, bu kişilerden
özellikle M.D.ninsoruşturma aşamasında dinlenmiş
olması nedeniyle beyanının sonuca etki edecek nitelikte olduğunu belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak
olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu
mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §
20).
19. Başvurucu, tanıklarının dinlenmediği iddiasını temyiz
aşamasında ileri sürmemiştir. Bu itibarla yargılama makamlarına iddia edilen
hak ihlallerinin düzeltilmesi imkânı tanınmaksızın başvuruda bulunulduğu
anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle bireysel başvuruya konu edilen şikâyetler,
derece mahkemeleri önünde ileri sürülmeksizin ilk defa bireysel başvuru
aşamasında dile getirilmiştir (Metin Polat,
B. No: 2013/1145, 10/6/2015, § 25).
20. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu; derece mahkemesi kararlarının gerekçesiz
olduğunu, bu sebeple gerekçeli karar hakkının da ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği
ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No:
2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
23. Somut olayda başvurucu, ihlal iddialarını soyut ve genel
ifadelerle ileri sürmüş; kararın sonucunu etkileyebilecek nitelikteki hangi
esaslı iddiasının gerekçelerde ayrı ve açık olarak yanıtlanmadığını veya
gerekçeli karar hakkının ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin gerekçeleri
açıklama yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu
tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
25. Başvurucu, lehe olan beyanlar dikkate alınmadığı gibi
beyanlar arasındaki çelişki giderilmeden delillerin takdirinde hataya düşülerek
mahkûmiyet kararı verildiğini, yargılaması süren başka bir dosyadan aleyhine
bir çıkarımda bulunulduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca ilk derece
mahkemesi tarafından verilen karar temyiz aşamasında iken müşteki C.T.
tarafından dosyaya sunulan ek beyan dilekçesinin Yargıtayca
dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum,
uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
27. Somut olayda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan
başvurucu ile birlikte yargılanan Ö.A.ya ilişkin
olarak gerekçeli kararda geçen ''sanık
Mehmet Yahya Şahinin M.C.T ve C.T.yi paranın ödenmesi
için sık sık arayıp sonuç alamayacağını anlayınca halen suç işlemek amacıyla
örgüt kurmak suçundan örgüt lideri olarak İzmir Özel yetkili 10. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2009/216 esas sayılı dava dosyasında yargılanan sanık Ö.A.
vasıtasıyla tahsil etmek istediği'' şeklinde bir ibare bulunuyorsa
da başvurucunun bu yargılamada taraf sıfatı bulunmadığı gibi somut başvuruya
konu yargılama sonunda Ö.A. hakkında beraat kararı verilmiştir. Dolayısıyla Ö.A.nın başka mahkemede devam eden yargılamasının somut başvuruya
konu yargılamaya ilişkin herhangi bir etkisi olduğu söylenemez.
28. Öte yandan temyiz incelemesi aşamasında müşteki C.T.
tarafından 25/6/2014 tarihli şikâyetten vazgeçme ve isnat edilen eylemlerin
gerçekleşmediği yönünde beyanlar içeren bir dilekçe ibraz edildiği görülmüştür.
Söz konusu dilekçenin Yargıtay incelemesinden önce dosya içine alındığı ve
temyiz incelemesi sırasında dosyasında mevcut olduğu saptanmıştır.
29. Bu itibarla başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama ve dinletme hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği ve yargılamanın
sonucunun adil olmadığına ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.