TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞÜKRÜ ESAT ERKUŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14577)
|
|
Karar Tarihi: 19/7/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Şükrü Esat
ERKUŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, karar düzeltme talebinin süre yönünden reddedilmesi
nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 30/5/2017
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş
sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilen Egebank'ın
(Banka) genel müdürü ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan başvurucu
hakkında kanuna aykırı karar ve işlemleriyle Bankayı zarara uğrattığı gerekçesi
ile 24/1/2003 tarihinde şahsi iflas davası açılmıştır.
9. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin (Mahkeme) 28/12/2009
tarihli ve E.2003/132, K.2009/887 sayılı kararı ile davanın reddine karar
verilmiştir.
10. Temyiz üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14/7/2010
tarihli ve E.2010/5057, K.2010/8897 sayılı kararıyla hüküm bozulmuştur.
11. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 25/1/2011
tarihli ve E.2010/12155, K.2011/633 sayılı kararıyla süre yönünden
reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
"1-İflas davaları HUMK.nun 176/9. maddesi hükmü uyarınca adli tatilde
görülebileceğinden temyiz ve karar düzeltme süreleri adli tatilde işlemeye
devam eder. İflas davalarında temyiz ve karar düzeltme süresi 10 gündür
(İİK.m.164,366). Yargıtay ilamı davalı Şükrü Esat Erkuş vekiline 17.08.2010
tarihinde, davalı R. Z. vekiline 20.08.2010 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına
rağmen 10 günlük süre geçtikten sonra karar düzeltme talep edilmiştir.
Süresinde yapılmayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
2-...
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu
bentte açıklanan nedenlerle Ş.Esat Erkuş ve R. Z.’nın karar düzeltme isteminin süreden reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı A. S.’in HUMK.nun 440.maddesinde
sayılan sebeplerden hiçbirine girmeyen karar düzeltme isteminin
REDDİNE..."
12. Bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 17/7/2012
tarihli ve E.2011/168, K.2012/147 sayılı kararı ile davanın başvurucu yönünden
kabulü ile şahsen iflasına karar verilmiştir. Kararın hüküm kısmı şöyledir:
“1-...
2-Davalılardan R. Z. ve Şükrü Esat Erkuş
hakkında açılan davanın kabulü ile bu davalıların 25.233.532,77.TL nin 22.12.1999 tarihinden iflas tarihine kadar işleyecek
değişen oranlarda yasal faiziyle müştereken ve mütelelsilen
tahsili ile sınırlı olmak üzere şahsen iflaslarına,
...
Davacı TMSF vekili ile Davalı R. Z. vekili ve
Davalı Esat Erkuş vekillerinin yüzlerine karşı Yargıtay yolu açık olmak üzere
karar verildi. 17/07/2012 ”
13. Temyiz üzerine bu defa Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin (Daire)
15/1/2014 tarihli ve E.2013/6241, K.2014/137 sayılı kararıyla başvurucunun
temyiz itirazları reddedilerek hüküm onanmıştır.
14. Dairenin 15/1/2014
tarihli onama kararında kanun yolu ve süresiyle ilgili olarak "...tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan
hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz edenlerden
alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu
açık olmak üzere, ... oybirliğiyle karar verildi." ibaresi yazılmıştır.
15. Onama kararı 7/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
başvurucu 21/3/2014 tarihinde anılan karara karşı karar düzeltme isteminde
bulunmuştur.
16. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 12/5/2014 tarihli ve
E.2014/4245, K.2014/3699 sayılı kararıyla süre yönünden reddedilmiştir. Karar
gerekçesi şu şekildedir:
"Mahkemece davalıların
şahsi iflâsı talebi hakkında verilen karara ilişkin Dairemizin 15.01.2014 tarih
ve 2013/6241 E., 2014/137 K. sayı ilamı karar düzeltme isteminde bulunan
davalılardan R. Z. vekiline 05.03.2014 tarihinde, Esat Erkuş vekiline ise
07.03.2014 tarihinde tebliğ edildiği halde, karar düzeltme dilekçeleri İİK’nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre
geçirildikten sonra sırasıyla 20.03.2014 ve 21.03.2014 tarihlerinde
verilmiştir. Süresinden sonra yapılan karar düzeltme istemleri hakkında
mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4
karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında Yargıtay tarafından da karar
verilebileceği kabul edilmiş olmakla, karar düzeltme itirazının reddi
gerekmiştir."
17. Ret kararı 4/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
2/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun
2/3/2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun ile değiştirilen 164. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Ticaret mahkemesince verilen
nihaî kararlar, 160 ıncı maddenin son fıkrasına göre
alınan masraftan karşılanmak suretiyle mahkemece re'sen
taraflara tebliğ olunur.
Bu
kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna
başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı da tebliğ tarihinden
itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz
incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.
...”
19. 2004 sayılı Kanun’un 164. maddesinin 5311 sayılı Kanun ile
yapılan değişiklikten önceki hâli şöyledir:
“Ticaret mahkemesince verilen nihai kararlar
tebliğden itibaren on gün içinde temyiz edilebilir. Kararlar 160 ıncı maddenin son fıkrasına göre alınacak masraftan
karşılanmak suretiyle mahkemece resen taraflara tebliğ olunur.
...”
20. 2004 sayılı Kanun’a 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle
eklenen geçici 7. maddesi şöyledir:
“Bölge adliye mahkemelerinin,
26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca göreve başlama tarihinden önce verilen
kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar İcra ve İflâs Kanununun bu Kanunla
yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümleri
uygulanır.”
21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 297. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Hüküm "Türk Milleti
Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
…
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile
taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve
süresini.
…”
22. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye
mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086
sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama
tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında,
kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı
Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine
görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086
sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır."
23. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan 432. maddesinin
birinci fıkrası şu şekildedir:
“Temyiz süresi on beş gündür. Temyiz süreleri,
ilâmın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar.”
24. 1086 sayılı mülga Kanun’un 440. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Yargıtay kararlarına karşı tefhim veya
tebliğden itibaren 15 gün içinde aşağıdaki sebeplerden dolayı karar
düzeltilmesi istenebilir:
..."
25. 1086 sayılı mülga Kanun'un geçici 2. maddesi şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı
Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce
aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla
yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına
devam olunur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; Dairenin 15/1/2014 tarihli onama kararında karar
düzeltme süresinin on beş gün olarak gösterildiğini, kararın kendisine 7/3/2014
tarihinde tebliğ edildiğini, kararda belirtilen süre içerisinde 21/3/2014
tarihinde karar düzeltme talebinde bulunmasına rağmen Yargıtay Dairesince karar
düzeltme talebinin süre yönünden reddedildiğini ayrıca temyiz talebinin gerekçe
gösterilmeksizin reddedildiğini ve kanunun hatalı uygulanarak haksız şekilde
iflasına karar verildiğini belirterek Anayasa'nın 2., 36., 37. ve 40.
maddelerinde güvence altına alınan ilkerin ve
hakların ihlal edildiğini ileri sürmüştür..
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü karar düzeltme
talebinin Yargıtayca incelenmemesine yönelik
olduğundan inceleme adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı
yönünden yapılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve Hakkın Kapsamı
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birici
fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada
bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye
erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni
(Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini
belirtmektedir.
32. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye
erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini
savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı
haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en
etkili yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir (AYM,
E.2014/76,K.2014/142, 11/9/2014).
33. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı
değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya
mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını
önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52), ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanında
itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise
anılan yollara başvurma hakkının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, §
49) belirtmiştir.
34. Süre yönünden karar düzeltme itirazının reddedilmesinin
mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
35. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
36. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
37. Bu sebeple müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
(1) Kanunilik
38. Başvuru konusu olayda, Yargıtay Dairesinin karar düzeltme
talebini 2004 sayılı Kanun'un 164. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı
gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır.
39. Yargıtay Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret
kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
(2) Meşru Amaç
40. Başvurucunun karar düzeltme itirazlarının incelenmemesi
sonucunu doğuran ret kararının, Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi,
davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı
hukuk düzenine karşı olan güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla verildiği, bu
açıdan meşru bir amaca yönelik olduğu anlaşılmıştır.
(3) Ölçülülük
41. Karar düzeltme talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya
ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.
42. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin
işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağı ve
başvuru sürelerini belirtmek zorunda oldukları ifade edilmiştir. Kanun koyucu,
devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı kanun yolları, hangi mercilere
başvuracağı ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi
olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edeceğini
bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı
bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır (Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve
Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, § 50).
43. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça
hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık
oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak
yanlış uygulanması ya da hatalı hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da
kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğini kabul etmek gerekir (Garanti
Bankası A.Ş., B. No: 2013/4553, 16/4/2015, § 42).
44. Başvurucu; onama kararında karar düzeltme süresinin on beş
gün olarak açıklanmasına ve açıklanan bu sürede (14. gün) Yargıtaya
başvurmasına rağmen Dairenin kararında gösterdiği süre yerine Kanun kapsamında
öngörülen karar düzeltme süresini dikkate alarak karar düzeltme hakkının
elinden alındığını belirtmiştir.
45. Kanun yoluna başvuru kapsamında yargısal sistem açısından
olaya bakıldığında, başvurucunun Dairenin onama kararında kendisine tanınan on
beş günlük süreye güvenerek hareket ettiği, kararda belirtilen bu sürenin
başvurucuyu yanılttığı ve hukuki belirsizlik yarattığı sabittir. Kanun yolunu
ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü dikkate alındığında karar
düzeltme süresinin on gün olduğunu kabul ederek karar düzeltme istemini süre
yönünden reddine karar veren Yargıtay Dairesinin değerlendirmesinin mevzuat
hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul
edilemeyeceği, aşırı şekilci (katı) yapılan yorum ile başvurucunun karar
düzeltme hakkını kullanmasının engellediği anlaşılmaktadır. Yaratılan
belirsizliğin sonuçlarına başvurucunun katlanması ölçülü olmadığından karar
düzeltme talebinin reddedilmesi mahkemeye erişim hakkını zedelemiştir.
46. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
48. Başvurucu, ihlalin tespitine karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
49. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
50. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmek üzere İstanbul 1.
Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere İstanbul 1. Asliye Ticaret
Mahkemesine (E.2011/168, K.2012/147) GÖNDERİLMESİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
toplam yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.