TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEYFETTİN BARUT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/14594)
|
|
Karar Tarihi: 7/7/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Seyfettin BARUT
|
Vekili
|
:
|
Av. Mesut ÖZER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, iletişimin tespiti
kararı bulunmamasına rağmen kayda alınan iletişim içeriklerinin hükme esas
alınması, somut ve kesin deliller olmaksızın cezaya hükmedilmesi, Mahkeme
tarafından eksik inceleme yapılması ve taleplerin gerekçesiz biçimde
reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının; kısa kararla birlikte
yakalama emri çıkarılmasına rağmen gerekçeli kararın yaklaşık yedi ay sonra
yazılması ve bu nedenle yakalama emrine itiraz etme olanağının geciktirilmesi
nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiaları
hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 8/9/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 31/3/2015 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında,
İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/10/2012 tarihli ve E.2011/65, K.2012/201
sayılı kararıyla uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezaya
hükmedilmiştir.
6. Başvurucu, kendisi hakkında
mahkeme tarafından verilmiş bir iletişimin tespiti kararı bulunmamasına rağmen
kayda alınan iletişiminin, hakkındaki mahkûmiyet kararında hükme esas
alındığını ve bu durumun hukuka aykırı olduğunu belirterek kararı temyiz etmiş,
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 4/3/2014 tarihli ve E.2013/13679, K.2014/1456
sayılı ilamıyla karar onanmıştır.
7. Kesinleşen hapis ve adli
para cezaları, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 2014/2687 İlamat sayılı ödeme emri ve davetname ile başvurucuya
sırasıyla 21/4/2014 ve 30/5/2014 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
8. Başvurucu bu karardan,
5/9/2014 tarihinde haberdar olduğunu beyan etmiştir.
9. Bireysel başvuru 8/9/2014
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
10. 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 19. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik
tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kâğıdının tebliği üzerine on gün içinde
gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, Cumhuriyet savcısı
yakalama emri çıkarır”
11. Aynı Kanun’un 106.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre
tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) Adlî para cezasını içeren ilâm Cumhuriyet
Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adlî para cezasının
ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü
fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 7/7/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 8/9/2014 tarihli ve 2014/14594
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
13. Başvurucu, hakkında
iletişimin tespiti kararı bulunmamasına rağmen kayda alınan iletişiminin,
mahkûmiyet kararına esas alınması nedeniyle Anayasa'nın 22., 36. ve 38.;
aleyhine somut ve kesin deliller olmaksızın cezaya hükmedilmesi, Mahkeme
tarafından eksik inceleme yapılması ve taleplerinin gerekçesiz biçimde
reddedilmesi nedenleriyle Anayasa'nın 36. ve 141.; hakkında kısa kararla
birlikte yakalama emri çıkarılmasına rağmen gerekçeli kararın yaklaşık yedi ay
sonra yazılması ve bu nedenle yakalama emrine itiraz etme olanağının
geciktirilmesi nedeniyle ise Anayasa'nın 19. ve 36. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir…”
15. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün “Başvuru
süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz
gün içinde yapılması gerekir.”
16. Bireysel
başvurunun ön şartlarından birisi de otuz günlük süre kuralıdır. Süre,
başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (bkz. Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013,
§ 32).
17. 6216 sayılı
Kanun'un 47. maddesinin beşinci fıkrasında, bireysel başvurunun, başvuru
yolları açık olan kararlar için bu yolların tüketildiği, başvuru yolu
bulunmayan kararlar için ise “ihlalin
öğrenildiği” tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
18. Her ne
kadar Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin
birinci fıkrasında
bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak “başvuru yollarının tüketildiği” tarihten
söz edilmekte ise de, bu ibarenin nihai kararın başvurucuya tebliğ edildiği ya
da tebliğ zorunluluğu bulunmayan yargılamalar bakımından kararın başvurucunun
erişimine açıldığı ve kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarih olarak
anlaşılmalıdır (bkz. Mehmet Mercan,
B. No: 2013/2001, 16/5/2013, § 16; Taner
Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).
19. Ceza infaz
hukukunda ödeme emri, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca düzenlenen, cezanın kesinleştiği anlamına gelen ve hakkında kesinleşen
mahkeme kararı nedeniyle hükümlünün ne miktar parayı Devlet Hazinesine
ödeyeceğini gösteren bir belgedir (Aydın
İpek, B. No: 2014/2944, 21/1/2015, § 25). Davetname ise, infaz
defterine kaydedilen ilâmdaki cezanın süresi de gözetilerek Cumhuriyet
Başsavcılığınca hazırlanan, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için
hükümlüye gönderilen çağrı kâğıdıdır.
20. Başvurucu
ve vekilinin, tebligat yoluyla, Yargıtayda duruşma
yapılmış ise tefhimle, hakkındaki cezanın infazı için başvurucunun
yakalanmasıyla, müddetnamenin/çağrı kağıdının/ödeme
emrinin tebliği suretiyle, dosyadan fotokopi alınmasıyla veya başka bir
yargılama vesilesiyle nihai karardan belirli bir tarihte haberdar olduğunun
kesin olarak tespit edilmesi halinde ise bireysel başvuru süresi en geç bu
tarihten başlayarak işler (bkz. Aydın
Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014,
§ 24; Özgür Çapkın, B. No:
2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014,
§ 38).
21. Diğer yandan, somut bir
olayın özel koşullarında başvurucunun Yargıtay ilamından daha erken bir tarihte
haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda, Anayasa Mahkemesi
başvuru süresinin başlangıcı için farklı bir tarihi de esas alabilir.
22. Başvuruya konu olayda,
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 4/3/2014 tarihli ilamı 1/4/2014 tarihinde İlk
Derece Mahkemesi kalemine ulaşmıştır. Başvurucu, nihai karardan 5/9/2014
tarihinde, yani kararın Mahkeme kalemine ulaştığı tarihten beş ay sonra haberi
olduğunu ve bu andan başlayarak otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunduğunu
belirtmektedir.
23. Bununla birlikte, başvurucu
hakkındaki hapis ve adli para cezalarının infazı için davetname ve ödeme emri
tebliğ edilmiştir. Davetname 30/5/2014, ödeme emri ise 21/4/2014 tarihinde
başvurucunun beyan ettiği adreste yakınlarına tebliğ edilmiştir. Bu itibarla,
başvurucunun en geç 30/5/2014 tarihinde ödeme emrinin tebliği ile nihai
karardan haberdar olduğu kabul edilmelidir. Başvuru ise 5/9/2014 tarihinde,
yani bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süreden sonra yapılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle, otuz
gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle,
A. Başvurunun “süre aşımı”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
7/7/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.