logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Levent Çoloğlu [1.B.], B. No: 2014/14617, 4/2/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

LEVENT ÇOLOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/14617)

 

Karar Tarihi: 4/2/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Aydın ŞİMŞEK

Başvurucu

:

Levent ÇOLOĞLU

Vekili

:

Av. Niyazi TOKMAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tahliye taleplerinin ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle reddedildiğinden ve tutukluluğun makul süreyi aştığından bahisle anayasal hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/9/2014 tarihinde Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4.Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/185 Soruşturma sayılı dosyası ile yürütülen soruşturma kapsamında 10/4/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimliğinin (CMK 250. madde ile görevli) 13/4/2012 tarihli ve 2012/4 Sorgu sayılı kararı ile “suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme, örgüt faaliyeti kapsamında uyuşturucu madde ticareti yapma, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, 6136 sayılı yasaya muhalefet, nitelikli yağma ve kasten yaralama” suçlarından tutuklanmıştır. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şöyledir:

“Üzerlerine atılı suçların yasadaki alt ve üst sınırı, suç vasfı, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun CMK’nın 100/3-a maddesinde sayılan katalog suçlardan olması, denetimli serbestlik tedbirinin yetersiz kalacağı ve tutuklamadan gayenin adli kontrol hükümleriyle sağlanamayacak olması hususları birlikte nazara alınarak ...”

6. Başvurucu, tutuklama kararına itiraz etmiş; Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/4/2012 tarihli ve 2012/196 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

“... şüphelilerin üzerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, CMK 100. maddede sayılan suçlardan olması, delillerin tam olarak toplanmamış olması, tutuklamadaki şartlarda herhangi bir değişiklik olmaması, delillerin karartılma ihtimali ve şüphelilerin kaçma ihtimali göz önünde bulundurularak itirazların reddi ile şüphelilerin tutukluluk halinin devamına karar vermek gerekmiş(tir).”

7. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK 10. madde ile görevli) 27/12/2012 tarihli ve E.2012/164 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında “silahlı örgüt yönetme, örgüt faaliyeti kapsamında uyuşturucu madde ticareti yapma, suçluyu kayırma, örgüt faaliyeti kapsamında tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs, 6136 sayılı yasaya muhalefet, örgüt faaliyeti kapsamında nitelikle yağmaya teşebbüs ve tefecilik suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesine (TMK 10. madde ile görevli) kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucu ile birlikte toplam elli beş şüphelinin cezalandırılması talep edilmiştir.

8. İddianamede başvurucuya isnat edilen eylemler özetle şöyledir:

“19.02.2011 tarihinde Diyarbakır ilinden Malatya iline getirilen ve daha sonra 22/02/2011 tarihinde yakalanan 14.358 gram uyuşturucu esrar maddesi,

Şüpheli Levent Çoloğlu’nun [başvurucu]; uyuşturucu esrar maddesi Malatya iline getirildikten sonra konuyu şüpheli S.K.’ye aktardığı, uyuşturucu maddenin pazarlanmasında ve nakledilmesinde şüpheli S.K. ile birlikte hareket ederek satışa arz ettiği, uyuşturucu madde yakalandıktan sonra şüphelilerin olaydan en az zararla kurtulmasını sağlamak amacı ile şüpheliler V.K. ve S.A. ile birlikte evin kira kontratı üzerine olan şüpheli A.O.Ö.’ Malatya iline getirmek için Mersin iline gittiği, şüpheli A.D.’nin akrabası olan şüpheli M.G.’nin araya girmesi ile şahsı bulduğu, nasıl ifade vermesi gerektiğini söyleyerek ifade vermesini sağladığı hususları tespit edilmiş olup,

...

11.02.2012 tarihinde Batman ilinden Malatya iline 3 kilo 890 gram uyuşturucu esrar maddesi gelmesi,

Şüpheli Levent Çoloğlu’nun, uyuşturucu esrar maddesinin getirilmesini planladığı, bilgisi dahilinde uyuşturucunun getirildiği, gelen uyuşturucu maddenin alıcısı olduğu, uyuşturucu madde yakalandıktan sonra tutuklanan şahısların cezaevi sürecini takip ettiği hususları tespit edilmiş olup,

...

01.05.2011 tarihinde M.E.E.’nin silahla vurulması,

Şüpheli Levent Çoloğlu’nun; M.E.E. ile yanında bulunan diğer şahıslarla birlikte kavga ettiği, S.K.’nin talimatı ile M.E.E.ye 20.500 TL para cezası kesildiği, ancak M.E.E.’nin herhangi bir ödeme yapmadığı, bu nedenle yine S.K.’nin talimatı ile M.E.E.’ye yönelik öldürme kastıyla silahlı eylem yapılmasına karar verildiği, bu kararı uygulamak için V.K.’den silah temin ettiği, temin ettiği silah için yine V.K. aracılığı ile A.G.’den mermi temin ettiği, S.K.’nin talimatı ile M.E.E.’ye öldürme kastı ile silahlı eylem yapmaya çalıştığı, 28.04.2011, 29.04.2011 ve 30.04.2011 tarihlerinde M.E.E.’ye karşı 3 kez eylem girişiminde bulunduğu, en son 01.05.2011 günü M.E.E.’nin pusuya düşürülerek silahla vurulması sırasında arka araçta yer aldığı, eylemin nasıl gerçekleştirileceğini planlandığı hususları tespit edilmiş olup,

...

2011 yılı içerisinde S.S.’ye tefe ile para verilmesi, E.C.’ye yönelik yağmaya teşebbüs,

Şüpheli Levent Çoloğlu’nun; S.S.’ye faiz karşılığı tefe ile para verdiği, S.S.’nin azmettirmesi ile E.C.’den olduğunu iddia ettiği alacağı almak için E.C.’nin babası olan Ş.C.’nin yanına İzmir’e giderek Ş.C.’den zorla tahsilat yapmaya çalıştığı, ancak herhangi bir tahsilat yapamayınca eylemin nitelikle yağmaya teşebbüs aşamasında kaldığı, daha sonra S.S.’nin R.T.’nin akrabalarına verdiği senetleri almak için R.T.’yi sıkıştırdığı, bunun için R.T.’yi darp ettiği hususları tespit edilmiş olup ...”

9. Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesince 14/1/2013 tarihinde iddianamenin kabul edilmesi ile E.2013/2 sayılı dosya üzerinden yargılama aşaması başlamıştır. Mahkemece başvurucunun yargılanması tutuklu olarak sürdürülmüştür.

10. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesi ile görevli olan ağır ceza mahkemeleri kaldırıldığından Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/3/2014 tarihli ve E.2013/2, K.2014/62 sayılı kararı ile başvurucunun yargılanmakta olduğu dava, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/159 sayılı dosyasına devredilmiştir.

11. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince E.2014/159 sayılı dosya üzerinden yürütülen yargılamada, 5/8/2014 tarihli celsede başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

“...Suçun vasıf ve mahiyeti, CMK’nın 100/3 maddesi uyarınca katalog suçlardan oluşu, tutuklu sanıkların cezalandırılması istenen yasa maddesinde ön görülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırı, tutuklulukta geçirilen süre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren mevcut delil durumu ve CMK’nın 100. maddesinde ön görülen tutuklama şartlarının halen devam ediyor olması nedeniyle...”

12. Başvurucu, karara itiraz etmiş; Malatya 2. AğırCeza Mahkemesinin 13/8/2014 tarihli ve 2014/1002 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçe bölümü şöyledir:

“Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama suçlarından Levent Çoloğlu (başvurucu) hakkında Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/159 Esas sayılı dava dosyasının 05/08/2014 tarihinde yapılan duruşmasında sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildiği, incelenen dosya kapsamına göre; Sanığınüzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, sanığın iddianame konusu eylemi gerçekleştirmiş olabileceği yönünde somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesinin bulunması, kanundan kaynaklanan tutuklama sebeplerinin varlığı, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, yasada öngörülen cezanın alt ve üst sınırına göre tutukluluğun ölçülü bulunması, belirtilen sebeplerle sanık hakkında tutuklama şartlarının oluşup devam ettiği, sanık hakkında CMK 109 maddesinde belirtilen adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı kanaati ile CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi gerekerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

13. Başvurucu, anılan kararı 26/8/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

14. Başvurucu 2/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 12/9/2014 tarihli celsede “tutuklulukta geçirmiş oldukları süre, delillerin büyük ölçüde toplamış olması dikkate alınarak” başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.

16. Dava, inceleme tarihi itibarıyla İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.

B. İlgili Hukuk

17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Nitelikli hâller” kenar başlıklı 82. maddesi şöyledir:

“Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

...

İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”

18. 5237 sayılı Kanun’un “Nitelikli yağma” kenar başlıklı 149. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Yağma suçunun;

...

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

...

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

...

İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

19. 5237 sayılı Kanun’un “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” kenar başlıklı 188. maddesinin (3) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:

“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.

...

(5) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.”

20. 5237 sayılı Kanun’un “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” kenar başlıklı 220. maddesinin (1), (3), (4) ve (5) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

...

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.”

21. 5237 sayılı Kanun’un “Tefecilik” kenar başlıklı 241. maddesi şöyledir:

“Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

22. 5237 sayılı Kanun’un “Suçluyu kayırma” kenar başlıklı 283. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

23. 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

24. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklama nedenleri” kenar başlıklı 100. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

 (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

...

8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

...”

25. 5271 sayılı Kanun’un “Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri” kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2)numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.”

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 4/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesinin olduğuna ilişkin deliller açıklanmadan ve tutuklama şartlarının devam ettiğine dair gerekçeler belirtilmeden tutukluluğunun devam ettirildiğini, kendisiyle aynı durumda bulunan bir şüphelinin tahliye edildiğini, tutuklu olduğu davada suçlandığı olaylardan birine ilişkin Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bir başka davada kişinin tahliye edildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınan dürüst yargılanma hakkı ile yargılamada eşitlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve hak ihlali tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının özü, uzun süredir tutuklu olduğuna ilişkindir. Bu nedenle başvurunun, Anayasa’nın19. maddesi ile koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

29. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

30. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”

31. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır (Murat Narman, § 60).

32. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, § 61).

33. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konması gerekir (Murat Narman, § 62).

34. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman, § 63).

35. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak tutukluluk hâlinin belli bir süreye kadar makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, §§ 64, 65).

36. Diğer taraftan özgürlük hakkı, adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin, Sözleşme’ye taraf devletlerin güvenlik görevlilerinin bilhassa organize olanlar olmak üzere suçlulukla etkili olarak mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye sebep olabilecek biçimde uygulanmaması gerektiğini vurgulamaktadır (Dinç ve Çakır/Türkiye, B. No. 66066/09, 9/7/2013, § 46).

37. Somut olayda, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 27/12/2012 tarihli iddianame ile başvurucunun S.K. liderliğinde kurulan suç örgütünde yönetici olarak yer aldığı iddia edilmektedir. İddianamede genel olarak başvurucunun, suç örgütünün yöneticisi olma, örgüt adına iki ayrı olayda uyuşturucu madde ticaretinde bulunma, bir kişiyi öldürmeye teşebbüs, tefecilik, yağma, suçluyu kayırma ve ruhsatsız silah temin etme eylemlerinde bulunduğunun iddia edildiği görülmektedir (bkz. § 8).

38. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin kararlarındaki kanunun yorumuna ya da maddi veya hukuki hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması da derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır. Ancak kanun veya Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açık keyfîlik hâlinde, hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren bu tür kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 39).

39. Somut olayda başvurucunun tahliye talebi, yargılandığı davanın 4/3/2013 tarihli celsesinde “suçun vasıf ve mahiyeti, CMK’nın 100/3 maddesi uyarınca katalog suçlardan oluşu, tutuklu sanıkların cezalandırılması istenen yasa maddesinde ön görülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırı, tutuklulukta geçirilen süre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren mevcut delil durumu ve CMK’nın 100. maddesinde ön görülen tutuklama şartlarının halen devam ediyor olması ve bu itibarla adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle reddedilmiş ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir.

40. Mahkeme 28/5/2013 tarihli celsede “suçun vasıf ve mahiyeti, sanık savunmaları, müşteki beyanları, tanık anlatımları, iletişimin tespiti hakkında düzenlenen tutanaklar, HTS kayıtları, fiziki takip tutanakları, ekspertiz raporları, parmak izi inceleme raporları, doktor raporları, arama ve el koyma tutanakları, canlı teşhis tutanakları, emanet makbuzları, nüfus ve sabıka kayıtları ile tüm dosya kapsamı, CMK’nın 100/3 maddesi uyarınca katalog suçlardan oluşu, tutuklu sanıkların cezalandırılması istenen yasa maddesinde ön görülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırı, tutuklulukta geçirilen süre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren mevcut delil durumu ve CMK’nın 100. maddesinde ön görülen tutuklama şartlarının halen devam ediyor olması ve bu itibarla adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir. Başvurucu, devam eden 9/7/2013, 23/8/2013, 25/9/2013, 13/11/2013, 24/12/2013 ve 4/2/2014 tarihli celselerde tahliye talebinde bulunmuş; Mahkeme, başvurucunun tahliye taleplerini aynı gerekçelerle reddetmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

41. 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin kapatılması üzerine (bkz. § 10) başvurucunun yargılanmasına, dosyanın devredildiği Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/159 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiş; Mahkemenin18/6/2014 ve 5/8/2014 tarihli celselerinde “suçun vasıf ve mahiyeti, CMK’nın 100/3 maddesi uyarınca katalog suçlardan oluşu, tutuklu sanıkların cezalandırılması istenen yasa maddesinde ön görülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırı, tutuklulukta geçirilen süre, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren mevcut delil durumu ve CMK’nın 100. maddesinde ön görülen tutuklama şartlarının halen devam ediyor olması nedeniyle” başvurucunun tutukluğunun devamına karar verilmiştir.

42. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, § 66).

43. Somut olayda başvurucu, 10/4/2012 tarihinde gözaltına alınmış; 13/4/2012 tarihinde tutuklanmış ve İlk Derece Mahkemesince 12/9/2014 tarihinde tahliye edilmiştir. Buna göre başvurucunun özgürlüğünden yoksun kaldığı süre 2 yıl 5 ay 2 gündür.

44. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler; ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde tutulabilir. Bu şartların tutukluluk süresince devam ediyor olması, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve meşruiyeti bakımından olmazsa olmaz bir koşul olmakla birlikte bu durumun devam edip etmediğinin ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulması ve yürütülen işlemlerde gerekli özenin gösterilmesi gerekir (Burhan İsmailoğlu, B. No: 2012/349, 25/6/2014, § 37).

45. Dava dosyasının incelenmesinde derece mahkemelerince başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin kararların gerekçelerinde isnat olunan suçların niteliğine ve bu suçlar için öngörülen cezanın miktarına, kuvvetli suç şüphesinin bulunduğuna yönelik sanık ve tanık beyanlarına, iletişimin tespitine ilişkin belge ve tutanaklara, fiziki takip tutanaklarına, parmak izi inceleme ve ekspertiz raporlarına, arama ve el koyma tutanaklarına, doktor raporlarına, canlı teşhis tutanaklarına ve suçların 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen tutuklama nedeni bulunduğu varsayılan “katalog” suçlardan olmasına değinildiği görülmektedir.

46. Başvurucunun; suç örgütü yöneticisi olarak uyuşturucu madde ticareti yapma, kasten öldürmeye teşebbüs ve yağma gibi cezai yaptırımları ağır olan suçları işlediği iddiasıyla yürütülen yargılama, tutuklu olarak devam ettirilmiştir. Mahkemelerce anılan suçlar yönünden başvurucu hakkında kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu kabul edilmiş ve tutukluluğun sürdürülme nedeni olarak suçların ağırlığına değinilmiştir. Kişinin mahkûmiyeti hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı, kaçma şüphesinin varlığına işaret eden durumlardan biridir. AİHM’e göre de bir mahkemenin tutukluluğun devamına dair kararında “suçun niteliğine” dayanması, aslında isnat edilen suçun ağırlığına ve dolayısıyla sanığın kaçma tehlikesinin varlığına dair bir karineye atıfta bulunduğu şeklinde anlaşılabilir (Yağcı ve Sargın/ Türkiye, B. No:16419/90, 16426/90, 8/6/1995, § 51).

47. Öte yandan başvurucunun yargılandığı dava, örgütlü işlendiği iddia edilen suçlara ilişkin olup iddianamede on altı ayrı olayın suçlamalara esas olarak gösterildiği ve başvurucu ile birlikte toplam elli beş kişi hakkında cezalandırma talep edildiği görülmektedir. Dolayısıyla dava, organize suçlara ilişkin olup karmaşık niteliktedir. Başvurucunun tutuklu olduğu süre içinde Malatya 4. Ağır Ceza Mahkemesi ve Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından toplam otuz dört celse yapılmış olup genel olarak davanın yürütülmesinde Derece Mahkemelerince bir özensizlik gösterildiği tespit edilmemiştir. İsnat edilen suçlara ilişkin kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kabul edilen başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin Derece Mahkemelerince açıklanan ve genel olarak suçların ağırlığı nedeniyle dolaylı bir şekilde kaçma şüphesinin bulunduğuna dayanan gerekçeler, davanın karmaşık niteliği dikkate alındığında yaklaşık 2 yıl 5 aylık tutukluluk süresi yönünden ilgili ve yeterlidir. İlgili ve yeterli gerekçelere dayanılarak başvurucunun özgürlüğünden mahrum bırakıldığı dikkate alındığında tutukluluk süresinin makul olduğu görülmektedir.

48. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına

4/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Levent Çoloğlu [1.B.], B. No: 2014/14617, 4/2/2016, § …)
   
Başvuru Adı LEVENT ÇOLOĞLU
Başvuru No 2014/14617
Başvuru Tarihi 2/9/2014
Karar Tarihi 4/2/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tahliye taleplerinin ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle reddedildiğinden ve tutukluluğun makul süreyi aştığından bahisle anayasal hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 82
149
188
220
241
283
6136 Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun 13
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
104
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi