logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Boztepe [2.B.], B. No: 2014/14643, 30/10/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ BOZTEPE BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası:2014/14643)

 

Karar Tarihi: 30/10/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Recai AKYEL

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Ali BOZTEPE

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın adil bir şekilde yürütülmemesi ve makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/8/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 2/1/2004 tarihli iddianameyle; tasarlayarak üç kişiyi öldürme, bir kişiyi öldürmeye teşebbüs etme, ruhsatsız silah taşıma suçlarından cezalandırılması istemiyle başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında kamu davası açılmıştır. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/5 sayılı dosyasında yargılama başlamıştır.

9. İddianamede; başvurucu ile diğer sanıkların maktuller ve mağdurlarla akraba oldukları, aralarında eskiye dayalı anlaşmazlık ile husumet bulunduğu ve birbirleriyle görüşmedikleri, husumet nedeniyle öldürme hususunda önceden anlaşarak tam bir fikir birliği ve dayanışma içinde tasarlayarak Kaleşnikof marka silahlar ile birden fazla kişiyi öldürmek kastı ile çok sayıda ateş ettikleri, maktullerin kendilerini korumak maksadı ile meşru müdafaa içinde yanlarında bulunan silahlar ile karşılık verdikleri ancak sanıkların ateşleriyle vurularak otopsi raporlarında belirtilen şekilde öldükleri, mağdur M.Ş.nin ağır yaralandığı, olay yerinde bulunan 78 adet 7,622 mm çaplı boş kovandan 56 adedinin bir Kaleşnikof silahtan, 22 adedinin başka bir Kaleşnikof silahtan atıldığının raporla anlaşıldığı, yine diğer olay yerinde bulunan boş kovanların bir kısmının iki ayrı tabancadan, bir kısmının da başka bir tabancadan atıldığının anlaşıldığı ve başvurucunun el svaplarında atış artıklarının bulunduğunun anlaşıldığı ileri sürülmüştür.

10. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 10/9/2009 tarihinde yol tutuklanmasına yönelik olarak başvurucu hakkında yakalama kararı çıkarmıştır.

11. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 22/6/2010 tarihli kararıyla başvurucu ve bir kısım sanık hakkında açılan davaların bu dava dosyasından tefriki ile yeni bir esasa kaydedilmesine karar vermiştir. Bu karar sonrasında başvurucu hakkındaki dava Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/227 sayılı esasına kaydedilmiştir.

12. Yakalama emrine istinaden Yazıhan Sulh Ceza Mahkemesinin 23/9/2010 tarihli kararıyla yol tutuklaması yapılmıştır. Bu karar 14/10/2010 tarihinde vicahiye çevrilmiş ve başvurucu Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır. Tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedenlerinin bulunduğuna değinilmiştir.

13. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun tutuklandığı tarihten bireysel başvuruda bulunduğu tarihe kadar yaptığı tutukluluk incelemelerinde "cezalandırılması istenen yasa maddesinde ön görülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın süresi, bu sürenin güvenlik tedbirleri ile uyumlu olmaması, tutukluluk süresi ile mukayesesi, delillerin durumu, CMK.nın 100. maddesinde ön görülen şartların halen devam etmesi, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların mevcudiyeti, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması ve soruşturmaların henüz tamamlanmamış olması nedeniyle delillerin karartılma ihtimali bulunması" gerekçeleriyle tutukluluğun devamına karar vermiştir.

14. Başvurucu hakkında en son 12/8/2014 tarihinde tutukluluğun devamı kararı verilmiştir. Başvurucunun bu karara itiraz ettiğine ilişkin bir bilgi ve belge sunulmamıştır.

15. Başvurucu 29/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Bireysel başvuruda bulunulduktan sonra yapılan incelemelerde "atılı suçun CMK.nın 100/3-a-8 maddesinde sayılmış olması ve işbu suçun zikrolunan maddenin amir hükmü gereğince bir özel tutuklama sebebinin varlığını kanuni karine olarak kabul etmesinden kaynaklanan özel tutuklama sebebinin varlığı, sanığın üzerine atılı suçun ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları gözetilerek tutuklama tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlük görülmediğinden; sanığın tutuklama yerine adli kontrol yükümlülüğü altına alınmasının; bu kurumun, şüphelinin ihtiyarına bağlı olarak işlemesi, sanığın dilediğinde bu kurumun kurallarına riayet etmeme iktidarının bulunması ve bu kurallara riayet edeceği yönünde vicdani kanaatin oluşmaması nedeniyle sanık hakkında adli kontrol altına alınma tedbirinin yeterli görülmemesi" gerekçeleriyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.

17. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2016 tarihli kararıyla başvurucunun aynı kasıt altında birden ziyade kişiye karşı tasarlayarak adam öldürme suçu ile bir kişiye karşı adam öldürmeye teşebbüs suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçundan 7 yıl hapis ve 343 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

18. Bu karara ilişkin olarak istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

19. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 28/2/2017 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur. Bozma üzerine yargılama Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/715 sayılı dosyasında görülmeye başlamıştır.

20. Mahkeme, benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Davanın en son duruşması 27/9/2018 tarihinde yapılmıştır.

21. Dava ilk derece mahkemesinde derdesttir ve başvurucu hâlen tutukludur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 30/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tutukluluk süresinin makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda, tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren ve başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28). Bununla birlikte anılan kural mutlak değildir. Bazı hâllerde kuralın hakların kullanılmasına engel olacak aşırı şekilcilikten uzak bir biçimde esnek yorumlanması gerekebilir. Özellikle daha önce birçok kez tutukluluğun devamı kararlarına itiraz edilmiş ve sonuç alınamamışsa en son verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmediği, dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvuru reddedilmemelidir (Serdar Ziriğ [GK], B. No: 2013/7766, 2/7/2015, § 27).

25. Somut olayda ilk derece mahkemesinin başvurucunun tutukluluk hâlini resen veya başvurucunun talebi üzerine incelemiş olduğu ve her defasında başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verdiği, bu kararlara karşı yapılan itirazların da [Ulusal Yargı Ağı Projesi Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede başvurucunun altı kez itiraz ettiği görülmüştür.] reddedildiği anlaşılmıştır. Tutukluluğun devamına karar verilen bir davada başvurucunun yaklaşık sekiz yıl süren bir tutuklulukta verilen son tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna başvurmaması nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi aşırı şekilci bir yaklaşım olacaktır. Belirtilen nedenlerle başvurunun itiraz yoluna başvurulmadan yapıldığı gerekçesiyle kabul edilemezliğine karar verilmemelidir.

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

27. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan somut bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61).

28. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, § 62).

29. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler ilgili ve yeterli görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman, § 63).

30. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirtinin ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, §§ 64, 65).

31. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı; başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, § 66).

32. Tutukluluk süresinin belirlenmesinde ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürenin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse bu kişinin hukuki durumu bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma hâline dönüşmektedir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41). Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süre, tutukluluk süresinin değerlendirmesinde dikkate alınmaz. Ancak bozma kararı sonrasında bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya dönüşeceğinden ilk derece mahkemesi önünde geçen süre, değerlendirmede dikkate alınacaktır (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 42).

33. Somut olayda başvurucu 23/9/2010 tarihinde yakalanmış ve 14/10/2010 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu, yakalanması ile ilk derece mahkemesinin 4/10/2016 tarihli kararı ile hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi arasında 6 yıl 11 gün bir suç isnadına bağlı olarak tutulmuştur. İlk derece mahkemesinin 4/10/2016 tarihli kararı, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi neticesinde 28/2/2017 tarihinde bozulmuştur. İlk derece mahkemesinin karar tarihi ile Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı tarihi arasında geçen 4 ay 23 günlük sürede başvurucu ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutulmuştur. Başvurucu, bozma kararından sonra bir suç isnadına bağlı olarak tutulmaya devam etmektedir. Bu durumda makul süre açısından dikkate alınması gereken tutukluluk süresi yaklaşık olarak 7 yıl 9 aydır.

34. Tasarlayarak üç kişiyi öldürme, bir kişiyi öldürmeye teşebbüs etme, ruhsatsız silah taşıma suçlarından başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. Başvurucu, daha sonra taammüden adam öldürme suçundan tutuklanmıştır. Başvurucunun isnat edilen suçlar yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğu, tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir. Başvurucu hakkında tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan ve iddianamede gösterilen delillerin (bkz. § 9) içeriği dikkate alındığında tutukluluğun ön şartı olan kuvvetli suç şüphesi yönünden mahkeme kararlarının açıklayıcı ve yeterli olduğu görülmektedir. İlk tutuklama kararında ayrıca tutuklama nedenlerinin bulunduğuna da değinilmiştir.

35. Her ne kadar bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekse de özellikle belli bir süre geçtikten sonra tutuklamanın devamına karar verilirken davanın genel durumu yanında tahliyesini talep eden kişinin özel durumunun dikkate alınması ve bu anlamda tutukluluk gerekçelerinin kişiselleştirilmesi bir zorunluluktur (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 84).

36. Dava dosyasının incelenmesi neticesinde Mahkemece başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin kararların gerekçelerinde isnat edilen suç için öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın süresine, delillerin durumuna, tutuklama şartlarının devam ettiğine, atılı suçun vasıf ve mahiyetine, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların mevcudiyetine, delillerin henüz tam olarak toplanmamış olmasına ve soruşturmaların henüz tamamlanmamış olması nedeniyle delillerin karartılma ihtimalinin bulunmasına, atılı suçun katalog suç olmasına ve bu nedenle tutuklama nedenlerinin varsayılabileceğine, atılı suçun ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları gözetilerek tutuklama tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlük görülmediğine, tutuklama yerine adli kontrol yükümlülüğü altına alınmasının adli kontrol tedbirine ilişkin kurallara riayet edeceği yönünde vicdani kanaatin oluşmaması nedeniyle adli kontrol altına alınma tedbirinin yeterli görülmeyeceği hususlarına dayanıldığı ve anılan tutuklama nedenlerinin kişiselleştirilmeksizin tüm celselerde tekrarlandığı görülmektedir. Mahkemece verilen tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçeler, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte değildir. Somut olaydaki tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin yaklaşık 7 yıl 9 aylık tutukluluk süresi yönünden ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. Bu bulgular ışığında yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediğinin ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

37. İlgili ve yeterli olmayan gerekçelere dayanılarak başvurucunun özgürlüğünden mahrum bırakıldığı dikkate alındığında yaklaşık 7 yıl 9 aylık söz konusu tutukluluk süresi makul olarak değerlendirilemez.

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Makul Sürede Yargılanma Hakkı Dışındaki İhlal İddiaları Yönünden

a. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu; yargılamanın adil bir şekilde yürütülmediğini, delillerin eksik toplandığını, lehine olan delillerin görmezden gelindiğini, üzerine atılı suçları işlemediğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 19).

41. Somut olayda yargılama ilk derece mahkemesi aşamasında devam etmektedir. Başvurucu, başvuruya konu ihlal iddialarını ileri sürebileceği olağan kanun yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunmuştur.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

43. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

44. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).

45. Anılan kararda özetle anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı, tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

46. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

48. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

49. Başvurucu, tahliyesine karar verilmesi talebinde bulunmuş; tazminat talebinde bulunmamıştır.

50. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

51. Başvuruda, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Gereğinin ifası için kararın bir örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

52. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLDİGİNE,

C. Kararın bir örneğinin gereğinin ifası için Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/715) GÖNDERİLMESİNE,

D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Boztepe [2.B.], B. No: 2014/14643, 30/10/2018, § …)
   
Başvuru Adı ALİ BOZTEPE
Başvuru No 2014/14643
Başvuru Tarihi 29/8/2014
Karar Tarihi 30/10/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın adil bir şekilde yürütülmemesi ve makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kanun yolu şikâyeti Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) İhlal Serbest bırakılma
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi