logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Eşref Arslan [2.B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EŞREF ARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/14655)

 

Karar Tarihi: 18/7/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Ceren Sedef EREN

Başvurucu

:

Eşref ARSLAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, fotokopi yoluyla çoğaltılması talebiyle ceza infaz kurumu idaresine teslim edilen fotokopi biçimindeki dokümanın terör örgütü propagandası içerdiği gerekçesiyle başvurucuya hücre disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/8/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, başvuru tarihinde tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçundan hükümlü olarak Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

10. İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu (İdare ve Gözlem Kurulu) 21/6/2012 tarihinde, başvurucunun fotokopi yoluyla çoğaltılmak üzere İnfaz Kurumu idaresine teslim ettiği yüz iki sayfalık fotokopi biçimindeki dokümana el konulmasına ve başvurucu hakkında disiplin soruşturması yapılmak üzere İnfaz Kurumu Disiplin Kuruluna (Disiplin Kurulu) tevdiine karar vermiştir. İdare ve Gözlem Kurulu tarafından söz konusu dokümanın tamamının terör örgütü lideri Abdullah Öcalan tarafından yazılan bir çalışma olduğunun tespit edildiği ve içeriğinde Orta Doğu ile Kürt sorunlarından bahsedilerek bu sorunların çözümü için örgüt elebaşı Abdullah Öcalan'a ait fikirlere yer verildiği belirtilmiştir. Bu nedenle Kurul tarafından, anılan dokümanın çoğaltılarak İnfaz Kurumu içerisinde yayılmak suretiyle örgüt bilincini diri tutmaya yönelik örgütsel propaganda niteliği taşıdığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Sonuç olarak Kurul tarafından, hükümlü ve tutukluların eğitim, iyileştirme ve topluma yeniden kazandırma çalışmalarını olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle dokümanın başvurucuya verilmemesine karar verilmiştir.

11. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz, Tekirdağ İnfaz Hâkimliğinin 17/4/2013 tarihli kararıyla kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucunun ret kararına karşı itirazı da Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 27/9/2013 tarihinde aynı gerekçeyle reddedilmiştir.

12. Disiplin Kurulu, daha önce kaldırılmamış disiplin cezası bulunduğu anlaşılan başvurucunun, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendi ile 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca "20 gün hücre cezası" ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Disiplin Kurulu, İdare ve Gözlem Kurulunun 21/6/2012 tarihli kararında yer verdiği gerekçeye dayanarak başvurucunun, suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma suçunu işlediği kanaatine varmıştır.

13. Başvurucu, Disiplin Kurulu kararına karşı 13/7/2012 tarihinde itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 5/5/2014 tarihinde itirazı reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, başvurucu hakkındaki disiplin soruşturmasının kanunda belirtilen yasal süre içerisinde başlatıldığını, mevzuata uygun olarak sürdürülüp tamamlandığı ve başvurucunun, eylemine karşılık gelen disiplin cezasıyla cezalandırıldığını belirterek kararın usul ve yasaya uygun olduğunu ifade etmiştir.

14. Başvurucu İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz etmiştir. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi 3/7/2014 tarihinde, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Bu karar başvurucuya 1/8/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 27/8/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. İdare ve Gözlem Kurulu, hükümlünün müddetnamesinde koşullu salıvermeden yararlanabileceği tarih olarak belirtilen 31/3/2014 tarihinde iyi hâlli olduğu değerlendirilmediğinden 28/3/20014 tarihinde koşullu salıvermeden yararlandırılmaması gerektiğine karar vermiştir. Kararda başvurucunun, başvuru konusu hücre cezasıyla birlikte sonuncusu 4/4/2013 tarihinde olmak üzere yedi kez disiplin cezası aldığı, fakat o tarihte kesinleşmemiş olmaları nedeniyle henüz hiçbirinin infazına başlanamadığı ifade edilmiştir. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) 134. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun iyi hâl durumunu değerlendiren İdare ve Gözlem Kurulu, kesinleşmemiş söz konusu cezalar dışında başvurucunun daha önce birçok disiplin cezası aldığını ve bu cezaların infaz edildiğini belirtmiştir. Bu cezaların infazından sonra yasal süreleri dolduğundan kaldırılmalarına rağmen başvurucunun iyi hâl durumunun gayret, iyiniyet ve süreklilik arz etmemesi nedeniyle Kurul, başvurucunun koşullu salıverilmeden yararlandırılmaması gerektiğine karar vermiştir.

17. Başvurucu koşullu salıvermeden yararlandırılmamasına dair karara karşı itiraz etmiştir. Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliği 21/4/2014 tarihinde, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Başvurucunun ret kararına karşı itirazı da Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 5/6/2014 tarihinde aynı gerekçeyle reddedilmiştir.

18. Başvurucu, Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/7/2015 tarihinde koşullu salıvermeden yararlandırılmasına ilişkin kararı üzerine 27/7/2015 tarihinde tahliye edilmiştir.

B. Başvuru Konusu Doküman

19. "Demokratik Konfederalizm Toplumların ve Demokratik Uluslaşmanın Doğasına En Uygun Sistemdir" ana başlıklı doküman on dört alt başlıktan oluşmaktadır. Bu başlıklar sırasıyla; "Demokrasinin Kısa Tarihi", "Toplumun Demokratik Örgütlenmesi Konfederalizmle Derinleşir", "Halkların Zamanı Radikal Demokrasiyle Gelecektir", "Demokratik Konfederalizmi Kurmak Devletçi ve Üst Sınıfa Dayanan Demokrasi Zihniyetini Aşmakla Gerçekleştirilebilir", "Demokratik Konfederalizm Alternatif Bir Demokrasi ve Demokratikleşme Projesidir", "KCK Sisteminde Yürütme ve Yargı", "KCK Sisteminde Kadının Yeri ve Rolü", "KCK Sisteminde Gençlik ve Öncülük Görevleri", "Kürdistan'da Demokratik Konfederal Örgütlenmenin Objektif Koşulları Üzerine", "Demokratik Konfederalizmin Devlet ve Demokratik Cumhuriyetle İlişkisi", "Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Konfederalizm", "Özgürleşme ve Güçlenme Demokratik Uluslaşmayla Kazanılır", "Demokratik Özerklik" ve "Demokratik Özerklik Farklılıkların Demokrasi İçinde Özerkliğidir" şeklindedir.

20. Genel olarak PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın belirlediği ve örgütün şehir yapılanması olan KCK sisteminin esaslarını ortaya koyan dokümanda özellikle beşinci bölümden itibaren "Ö.M." (Özgürlük Mücadelesi) şeklindeki kısaltmayla PKK terör örgütüne ve sistemin gerçekleştirilmesindeki önemine vurgu yapılmaktadır. Altıncı bölümde anılan örgütün gerçekleştirdiği iddia edilen gerilla mücadelesinden bahsedilerek örgüt olmadan bir KCK sisteminin düşünülemeyeceği ifade edilmiştir. Yedinci bölümde PKK terör örgütü sistemin ordusu ve terör örgütü üyeleri de komutan olarak nitelendirilmiştir. Sekizinci bölümde kadının gerilla mücadelesine katılma gerçeğinden bahsedilmiş ve kadının diğer bütün çalışmalarda olduğu kadar terör örgütünün yürüttüğü savaşta da çok önemli fedakârlıklar gösterdiği ifade edilmiştir. Dokuzuncu bölümde gençliğin, özgürlük ve demokrasinin güvencesi olan meşru savunma kuvvetleri açısından önemli olduğu belirtilmiştir. Onuncu bölümde terör örgütü üyelerinden profesyonel kadrolar olarak, on ikinci bölümde ise özgürlük savaşçıları olarak söz edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."

22. 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendi şöyledir:

"Onbir günden yirmi güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

...

l) Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak."

23. 5275 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bir eylemden dolayı verilen disiplin cezası kesinleştikten sonra bu cezanın kaldırılması için gerekli süre içinde yeniden disiplin cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her defasında bir üst ceza uygulanır."

24. 5275 sayılı Kanun'un 89. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir."

25. 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:

"(1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.

...

 (11) Bir hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında ceza infaz kurumu idaresi tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, hükmü veren mahkemeye; hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemeye verilir. Mahkeme, bu raporu uygun bulursa hükümlünün koşullu salıverilmesine dosya üzerinden karar verir. Mahkeme, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini kararında gösterir. Bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir."

26. Tüzük'ün 134. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlünün, disiplin cezasını gerektiren bir eylemi işlemiş olmasına rağmen, koşullu salıverilme tarihinde bu eyleminden dolayı disiplin soruşturması henüz sonuçlandırılmayanlar hakkında iyi hâl kararının verilip verilmemesi idare ve gözlem kurulunca takdir edilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 18/7/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu, başvuru konusu yüz iki sayfalık fotokopi biçimindeki dokümanın, Bolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan bir tutuklu tarafından kendi bulunduğu İnfaz Kurumundaki başka bir tutukluya posta yoluyla gönderildiğini ve Eğitim Kurulu tarafından incelenerek İnfaz Kurumuna alındığını ifade etmiştir. Başvurucu, fotokopi yoluyla çoğaltılmak amacıyla dokümanı idareye teslim etmiştir. Dokümanın herhangi bir terör örgütü propagandası içermediğini, daha önce İnfaz Kurumu idaresi denetiminden geçtiğini ve henüz propagandaya yönelik bir eylemi bulunmamasına rağmen kendisine haksız biçimde hücre cezası verildiğini belirten başvurucu, bu nedenle ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

29. Bakanlık görüşünde, ifade özgürlüğüne gerçekleştirilen müdahale yönünden yetkili merci gerekçelerinin ilgili ve yeterli olduğu belirtilerek hakkın ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair iddiasının ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

32. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır.

33. Başvurucu, kendisinde bulunan yüz iki sayfalık fotokopi biçimindeki dokümanı fotokopi yoluyla çoğaltılmak amacıyla İnfaz Kurumu idaresine teslim etmesinin, suç örgütlerinin eğitim ve propagandasını yapma disiplin suçunu oluşturduğundan bahisle hücre cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu nedenle başvurucunun bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğüne ve dolayısıyla ifade özgürlüğüne müdahale edildiği kabul edilmiştir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

34. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

35. Bu sebeple müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

36. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

37. Başvurucu; suçun önlenmesi, mahkûmların ıslahı ve İnfaz Kurumu güvenliği ile düzeninin sağlanması amaçlarıyla hücre cezasıyla cezalandırılmıştır. Anılan müdahalenin, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

 (a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri ve İfade Özgürlüğü

38. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü, kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoş görüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42-43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

 (b) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

39. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde "demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama" ve "ölçülülük ilkesine aykırı olmama" biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, K.T. 18/10/2007).

40. Zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığından bahsedilebilmesi için ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).

41. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır ( bkz. Bekir Coşkun, § 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58, 61, 66).

42. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti halinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir. Kamu gücünü kullanan organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, §§ 59, 68).

43. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

 (c) Diğer İlkeler

44. Anayasa Mahkemesi 5275 sayılı Kanun'da belirlenen disiplin suçlarının işlendiğinin kabul edilmesi için yalnızca özel hükümlerindeki şartların gerçekleşmesinin yeterli olmadığını, aynı Kanun'un disiplin suçları yönünden genel hüküm niteliğinde bulunan 37. maddesindeki şartların da gerçekleşmesi gerektiğini kabul etmiştir. Bu bağlamda başvurucunun hücre cezası almasına neden olan eyleminin, ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirildiğinin yetkili mercilerce gösterilmiş olması gerekir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Hakan Olğun (2), B. No: 2014/15588, 25/1/2018, § 34 ).

45. Anayasa Mahkemesi Hüseyin Sürensoy (B. No: 2013/749, 6/10/2015) kararında, Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonunun denetiminden geçmiş bir kitapçığın daha sonra örgütsel doküman olarak değerlendirilmesi nedeniyle hücre disiplin cezası verilen başvurucunun, denetimden geçmiş bir kitapçık nedeniyle disiplin cezası alabileceğini öngörmesinin beklenemeyeceğini ifade etmiştir (Hüseyin Sürensoy, § 54).

46. Anayasa Mahkemesi Diyadin Akdemir (B. No: 2015/9562, 4/4/2018) kararında ise hükümlü ve tutuklulara gönderilen fotokopi şeklindeki dokümanların Anayasa Mahkemesince kabul edilen ilke ve kriterler ışığında 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesi uyarınca yapılacak denetime tabi tutulmasının, ceza infaz kurumu idareleri ve derece mahkemeleri üzerine makul olmayan bir yükümlülük getirilmesi anlamına geleceğine karar vermiştir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, basılı yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmesine ilişkin yapılması gereken denetimin, anılan hükümde öngörülen süreli ve süresiz yayınlar kapsamında da kalmadığı anlaşılan fotokopi şeklindeki dokümanlar yönünden uygulanmasının mümkün olmadığını ifade etmiştir (Diyadin Akdemir § 21). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesine göre kural olarak fotokopi şeklinde dokümanların zorlayıcı bir gereksinim olmadığı müddetçe herhangi bir denetime tabi tutulmaksızın yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumuna alınmaması Anayasa'ya aykırılık oluşturmaz.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

47. Başvurucu, başvuru konusu dokümanın daha önce İnfaz Kurumu idaresi denetiminden geçtiğini ileri sürmüştür. Yetkili mercilerin kararlarında anılan iddiaya ilişkin bir değerlendirme bulunmadığı görülmektedir. Bununla beraber başvuru konusu dokümanın fotokopi şeklinde olduğu gözönüne alındığında, başka türlü İnfaz Kurumuna girmesinin mümkün olmadığına, idarece ve derece mahkemelerince de aksi yönde bir iddia bulunmadığına göre İnfaz Kurumu idaresinin denetiminden geçerek başvurucuya ulaştığı kabul edilmelidir.

48. Anayasa Mahkemesi fotokopi şeklindeki dokümanların denetimlerinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ceza infaz kurumlarına kabul edilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olabileceğine karar vermiştir (bkz. § 46). Bununla birlikte somut olayda söz konusu dokümanın denetimden geçerek başvurucuya ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru konusu doküman içeriğinin suç örgütü eğitimi ve propagandası yapılmasına elverişli olup olmadığı değerlendirilmelidir.

49. Öncelikle İdare ve Gözlem Kurulu ile Disiplin Kurulu kararlarında başvuru konusu dokümanın tamamen terör örgütü lideri Abdullah Öcalan tarafından yazılmış bir çalışma olduğu belirtilmişse de anılan dokümanda söz konusu şahsa birçok atıf yapılmakla birlikte tamamen onun tarafından yazılmış bir çalışma olmadığı tespit edilmiştir. Genel olarak siyasi bir idealden bahsedilen dokümanın büyük bir kısmında bu idealin gerçekleştirilmesi için PKK terör örgütünün şiddet eylemlerine devam etmesinin önemine vurgu yapıldığı görülmektedir (bkz. § 20). Dolayısıyla başvuru konusu dokümanın içeriğinde terör örgütünün şiddet eylemlerine devam etmesinin elzem olduğu belirtilerek şiddet meşrulaştırılmıştır. Bu nedenle başvuru konusu dokümanın suç örgütü eğitimi ve propagandası yapılması yönünden elverişli olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda başvuru konusu dokümana, somut olayda da gerçekleştiği gibi idarece el konulması demokratik bir toplumda gerekli bir tedbirdir.

50. Somut olayda başvurucunun, başvuru konusu dokümanı çoğaltılması için kendi iradesi ile İnfaz Kurumu idaresine verdiği hatırlanmalıdır. Hücre cezası verilmesine ilişkin kararda anılan dokümanın, çoğaltılarak İnfaz Kurumu içerisinde yayılmak suretiyle örgüt bilincini diri tutmaya yönelik örgütsel propaganda niteliği taşıdığı değerlendirmesi yapılmıştır. Buna karşılık somut olayda söz konusu doküman çoğaltılamadan İnfaz Kurumu idaresince el konulmuştur. Eğitim ya da propaganda eyleminin gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için başvurucunun, doküman içeriğini başkalarına tanıtmak ve benimsetmek amacıyla herhangi bir şekilde yaydığının gösterilmesi gerekir. Disiplin Kurulu ve derece mahkemelerinin ise başvurucunun bu dokümanı kendisinde bulundurduğu sürede başka hangi şekillerde suç örgütü propagandası yapmak için kullandığı konusunda herhangi bir açıklamaya yer vermedikleri görülmektedir.

51. Somut olayda başvurucunun dokümanı kullanarak terör örgütü propagandası yaptığı somut olgulara dayalı olarak ortaya konulamamıştır. Bu doğrultuda başvurucunun 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinde öngörülen kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması için zorunlu mevzuat ve emirleri ihlâl ettiği de Disiplin Kurulu ve derece mahkemelerince değerlendirilememiştir.

52. Son olarak başvurucunun, İnfaz Kurumu idaresinin denetiminden geçmiş bir dokümanı çoğaltmak amacıyla tekrar idareye verirken bir disiplin cezası alacağını öngörmesini beklemek, somut olayda çatışan değerler olan ifade özgürlüğü ve kamu güvenliği arasında adil bir dengeleme yapılamamasına yol açar. Nitekim başvurucunun söz konusu dokümanı, çoğaltılması için İnfaz Kurumu idaresine teslim etmesi böyle bir öngörü sahibi olmadığını da ortaya koymaktadır.

53. Yukarıda yer verilen değerlendirmeler ışığında, başvurucunun söz konusu dokümanı kullanarak suç örgütü eğitimi ya da propagandası yaptığı ve bu eylemiyle, 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından ilgili kuralları kasıtlı olarak ihlal ettiğinin yetkili mercilerce ortaya konulamadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvuru konusu hücre cezasının demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

55. Başvurucu, başvuru konusu hücre cezasının henüz infaz edilmemiş olması nedeniyle koşullu salıverme süresi dolmasına rağmen bu imkândan yararlanamadığını da belirtmiştir. Söz konusu hücre cezasına karşı yaptığı şikâyet hakkında İnfaz Hâkimliğince yaklaşık iki yıl sonra karar verildiğini belirten başvurucu, şikâyetin makul sürede karara bağlanmaması nedeniyle koşullu salıverme süresinin bitiminde hücre cezasının kesinleşmemiş olduğunu ve bu nedenle infaz edilememesine yol açıldığını ifade etmiştir.

56. Başvuru konusu hücre cezasının, henüz infaz edilmemiş olması nedeniyle ilgili Tüzük hükmüne göre başvurucunun iyi hâl durumu İdare ve Gözlem Kurulu tarafından değerlendirilerek koşullu salıvermeden yararlandırılmamasına karar verilmiştir (bkz. § 24). Anılan Kurulun bu kararı İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi denetiminden de geçmiştir.

57. Başvurucu, koşullu salıvermeden başvuru konusu hücre cezası nedeniyle yararlandırılmadığını iddia etmişse de İdare ve Gözlem Kurulu kararında başvurucunun daha önce infaz edilen birçok disiplin cezası nedeniyle İnfaz Kurumunda geçirdiği sürenin iyi hâlli olarak değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Başvuru konusu hücre cezası, yalnızca o tarihte infaz edilmemiş olduğundan değerlendirmenin anılan Kurul tarafından yapılmasına yol açmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında verilen koşullu salıvermeden yararlandırılmamaya ilişkin kararda başvuru konusu hücre cezasının değerlendirilmeye alınmadığı açıktır. Bu nedenle ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilen başvuru konusu hücre cezası, başvurucunun koşullu salıvermeden yararlandırılmamasına ilişkin kararı etkileyen bir husus olarak değerlendirilmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

59. Başvurucu infaz edilen hücre cezası nedeniyle 50.000 TL tazminat talep etmiştir.

60. Hücre cezası nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

61. İnfaz edilen 20 günlük hücre cezası nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç bedelinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 26. maddesinde öngörülen ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE ve tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç bedelinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2012/2624, K.2014/856) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/7/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Eşref Arslan [2.B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § …)
   
Başvuru Adı EŞREF ARSLAN
Başvuru No 2014/14655
Başvuru Tarihi 27/8/2014
Karar Tarihi 18/7/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, fotokopi yoluyla çoğaltılması talebiyle ceza infaz kurumu idaresine teslim edilen fotokopi biçimindeki dokümanın terör örgütü propagandası içerdiği gerekçesiyle başvurucuya hücre disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Ceza infaz kurumunda ifade İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 37
44
48
89
107
Tüzük 6/4/2006 Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 134
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi