TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
KEMAL VURAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1512)
Karar Tarihi: 30/6/2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Zehra Ayla PERKTAŞ
Burhan ÜSTÜN
Erdal TERCAN
Zühtü ARSLAN
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Kemal VURAL
Vekili
Av. Mehmet Faruk YAZGAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 4/10/2010 tarihinde Bolu İş Mahkemesinde açtığı alacak ve tazminat davasının kısmen reddedildiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 5/2/2014 tarihinde Bolu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 15/4/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 4/10/2010 tarihinde Yıldırım Sitesi Yöneticiliği aleyhine Bolu İş Mahkemesinde açtığı davada, Şubat 2002 ilâ 9/7/2010 tarihleri arasında davalı sitede apartman görevlisi olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından feshedildiğini, ancak ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek, ihbar tazminatı ve işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
6. Mahkemece, 24/5/2012 tarih ve E.2010/585, K.2012/169 sayılı kararla; davanın kısmen kabulüne, ihbar tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsiline, hayatın olağan akışı ve yaşam gereği bir işçinin hastalık, mazeret izni ve benzeri nedenlerle çalışma yapmadığı günler için fazla çalışma ücreti alacaklarından %30 oranında indirim yapılmasına, davalının zamanaşımı savunması dikkate alınarak, 4/10/2005 tarihinden önceki süreler için fazla çalışma ücreti alacaklarının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
7. Temyiz üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13/5/2013 tarih ve E.2012/22927, K.2013/10580 sayılı ilamıyla; davalı yönetim kurulu karar defterinin 30/6/2008 tarihli kararında, başvurucunun geçmiş yıllık izinleri kullandığına dair imzalı beyanının bulunduğu dikkate alınarak yıllık izin alacağının hesaplanması gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
8. Mahkemece bozma kararına uyularak, 22/8/2013 tarih ve E.2013/313, K.2013/281 sayılı kararla; ilk kararda belirtilen gerekçelerle ve yeniden hesaplama yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
9. Temyiz üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 3/12/2013 tarih ve E.2013/24707, K.2013/20866 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.
10. Karar düzeltme yolu kapalı olan hüküm 3/12/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
11. Karar, 7/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir
12. Başvurucu, 5/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
14. 6100 sayılı Kanun’un “Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler” kenar başlıklı 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.”
15. 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.”
16. 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. İlk oturumda mahkeme tarafları sulha teşvik eder. Uzlaşamadıkları ve taraflar veya vekillerinden birisi gelmediği takdirde yargılamaya devam olunarak esas hakkında hüküm verilir.”
17. 5521 sayılı Kanun’un 15. maddesi şöyledir:
I. “Bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/2/2014 tarih ve 2014/1512 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, 4/10/2010 tarihinde Bolu İş Mahkemesinde açtığı tazminat ve alacak davası sonunda fazla çalışma alacaklarından %30 oranında indirim yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ayrıca dava tarihinden itibaren 5 yıl önceki alacaklarının zamanaşımının geçtiği gerekçesiyle reddedildiğini, çalıştığı süre boyunca işten çıkarılma korkusu nedeniyle alacaklarını talep edemeyeceğini, bu nedenle zamanaşımının da işlemeyeceğini, izinlerini kullandığına dair ibranamenin geçerli olmadığını, işçi lehine yorum ilkesinin uygulanmadığını, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Bolu İş Mahkemesinde açtığı alacak ve tazminat davasının reddedilmesinin ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürdüğü anlaşılmış olup, anılan ihlal iddiaları ayrı ayrı değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığı İddiası
21. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
23. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
24. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
25. Somut olayda başvurucu, Bolu İş Mahkemesinde açtığı tazminat ve alacak davası sonunda fazla çalışma alacaklarından %30 oranında indirim yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ayrıca dava tarihinden itibaren 5 yıl önceki alacaklarının zamanaşımının geçtiği gerekçesiyle reddedildiğini, çalıştığı süre boyunca işten çıkarılma korkusu nedeniyle alacaklarını talep edemeyeceğini, bu nedenle zamanaşımının da işlemeyeceğini, izinlerini kullandığına dair ibranamenin geçerli olmadığını, işçi lehine yorum ilkesinin uygulanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Başvurucu tarafından açılan davada, davalı, süresi içinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece tarafların delilleri toplanmış, davalıya ait karar defterleri incelenmiş, SGK kayıtları getirtilmiş ve dava tarihinden itibaren 5 yıl öncesine ait fazla çalışma alacaklarının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle bu yöndeki talebin reddine karar verilmiştir. Yine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 13/5/2013 tarihli bozma ilamı doğrultusunda, davalı yönetim kurulu karar defterinin 30/6/2008 tarihli kararında, başvurucunun geçmiş yıllık izinlerini kullandığına dair yazılı beyanı dikkate alınarak, bu tarihten önceki alacakların reddine karar verilmiştir. Ayrıca, hayatın olağan akışı ve yaşam gereği bir işçinin hastalık, mazeret izni ve benzeri nedenlerle çalışma yapmadığı günler için fazla çalışma ücreti alacaklarından takdiren %30 oranında indirim yapılmasına karar verilmiştir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesince bu gerekçeler kabul edilerek hüküm onanmıştır.
27. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
28. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
29. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
30. Başvurucu, 4/10/2010 tarihinde Bolu İş Mahkemesinde açtığı alacak ve tazminat davasının makul sürede tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
33. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
34. Somut başvurunun dayanaklarından birini oluşturan makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir. Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesi de, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerekir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).
35. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).
36. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
37. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
38. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.
39. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülükler ile cezai alanda yöneltilen suçlamalara ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının ve tazminatlarının ödenmesi amacıyla açılan dava bulunmakta olup, bu sorunun çözümüne yönelik olarak 5521 ve 6100 sayılı Kanunlarda yer verilen usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 4/10/2010 tarihidir.
41. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde, dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).
42. Sürenin bitiş tarihi ise, yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
43. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.
44. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/4701, 23/1/2013, § 47).
45. Adil yargılanma hakkı Devlete, uyuşmazlıkların makul süre içinde nihai olarak sonuçlandırılmasını garanti edecek bir yargı sistemi kurma ödevi yükler. İş akdine dayalı olarak açılan alacak ve tazminat davasında derhal bir yargı kararı verilmesinde, çalışanın önemli bir kişisel yararı bulunmaktadır. Bu nedenle iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekir.
46. 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinde uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerektiği belirtilmiş, bu amaçla 6100 sayılı Kanun’un 447. maddesiyle 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinde olduğu gibi daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri yargılama usulleri kaldırılmış ve iş hukuku uyuşmazlıklarına da uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Dolayısıyla işçi alacaklarının ve tazminatlarının ödenmesi amacıyla açılan davalarda takip edilmesi gereken yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1/10/2011 tarihinden itibaren basit yargılama usulü olmuştur.
47. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).
48. Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin yargılama sürelerine riayetlerine ilişkin yerel mevzuatı nasıl yorumladıklarını ve uyguladıklarını denetleme görevi bulunmamakta olup Mahkeme, davaların “makul süre” içerisinde tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü ele alarak, bu sürenin Anayasa’nın 36. maddesine uygun olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır.
49. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun 4/10/2010 tarihinde Bolu İş Mahkemesinde açtığı dava sonunda Mahkemece verilen 24/5/2012 tarihli karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesince 13/5/2013 tarihinde bozulmuştur. İlk karar tarihine kadar toplam dokuz duruşmanın yapıldığı, bu sürede tarafların delillerinin toplandığı, tanıkların dinlendiği ve bilirkişi raporu alındığı anlaşılmıştır. Mahkemece bozma kararına uyularak, ilk duruşma tarihi olan 22/8/2013 tarihinde yeniden karar verilmiş ve temyiz üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 3/12/2013 tarihinde hüküm onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Bu durumda iki dereceli yargılama sisteminde davanın 3 yıl 1 ay 29 gün sürdüğü anlaşılmaktadır.
50. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
51. Somut olayda, başvuruya konu işçi alacaklarının ve tazminatlarının ödenmesi amacıyla açılan davada yargılama, temyiz safhasıyla birlikte toplam 3 yıl 1 ay 29 gün sürmüştür. Yargılama süresinin bütünü dikkate alındığında ilk derece ve Yargıtay’daki yargılama sürecinde başvurucunun haklarını ihlal edecek şekilde gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
52. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun makul süreyi aştığını ileri sürdüğü yargılamasının uzunluğu konusunda açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına,
30/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.