TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSA DURÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1529)
|
|
Karar Tarihi: 26/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
İsa DURÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Fehmile DANİŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa
itiraz incelemesinde alınan Savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi nedenleriyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede bitirilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 13/2/2010 tarihinde gözaltına alınmış;
16/2/2010tarihindeMardin Sulh Ceza Mahkemesince silahlı terör örgütüne üye olma
suçu nedeniyle tutuklanmıştır.
10. Soruşturma evrakının atılı suç yönünden görevli ve yetkili
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine hazırlanan iddianame
ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
11. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/516 sayılı
dosyası üzerinden yürütülen yargılama tutuklu olarak sürdürülmüştür.
12. 24/12/2013 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir.
13. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz Diyarbakır 6. Ağır
Ceza Mahkemesinin 6/1/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. İtirazı inceleyen
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi inceleme sırasında Cumhuriyet savcısının
yazılı görüşünü de almıştır. Bu görüş başvurucuya bildirilmemiştir.
14. Başvurucu 31/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi 6/2/2014 tarihinde
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
16. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. maddeyle
görevli)kapatılması üzerine dosyanın yetkili ve görevli Mardin Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
17. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
Mardin Ağır Ceza Mahkemesinde (E.2014/253) derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını,
Devletten isteyebilirler."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
" Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 26/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığı İddiası
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara
yaptığı itirazların her seferinde matbu ve soyut gerekçelerle reddedildiğini
belirtmiştir. Başvurucu, kovuşturma aşamasında karartılabilecek veya
toplanabilecek delil olmadığı hâlde tutukluluğun devamına karar verilirken
delilleri yok etme ve gizleme gerekçelerine dayanıldığı şikâyetinde
bulunmuştur. Başvurucu, ayrıca tutuklamadan beklenen yarar ile gerçekleşmesi
istenen yarar açıklanmaksızın adli kontrol talebinin reddedildiğinden
yakınmıştır. Başvurucu, son olarak dört yıla yakın tutukluluk süresinin makul
olmadığını ifade etmiş; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
22. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu
kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvurunun bu kısmı hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
b. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
24. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§
48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
25. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 6/2/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. İtiraz Merciince Alınan Cumhuriyet
Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık görüşü
27. Başvurucu,
tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı itirazın incelenmesinde itiraz
merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün
kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde 14/1/2014 tarihli itiraz incelemesi
sırasında alınan Savcılık görüşünün başvurucuya tebliğ edilmediği
belirtilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bu hususa
ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır.
b. Değerlendirme
30. Başvurucu, ileri sürdüğü bu şikâyet bakımından özel olarak
hangi itiraz incelemesinden şikâyetçi olduğunu belirtmemiştir. Ancak Diyarbakır
6. Ağır Ceza Mahkemesince 6/1/2014 tarihinde verilen itirazın reddi kararı
üzerine bireysel başvuru yapılması nedeniyle sadece bu karar yönünden inceleme
yapılmıştır.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi”
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
32. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir.
33. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu
olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulumamaktadır.
i. Anayasal Önem Yönünden
34. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında alınan Savcılık görüşünün süpheli/sanık
veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin
başvurunun, genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varmıştır (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
22/5/2017, §§ 113-117).
ii. Kişisel Önem Yönünden
35. Başvurucunun iddiasında dile getirdiği 24/12/2013 tarihli
duruşmada verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı inceleyen
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine Cumhuriyet savcısı tarafından bildirilen
yazılı görüşün içeriğinde, yalnızca usul ve yasaya aykırılık olmadığından
itirazın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
36. Anılan görüş yazısında başvurucunun ayrıca cevap vermesini
gerektiren daha önce ileri sürülmemiş herhangi yeni bir olgudan bahsedilmemiş
hatta hiçbir olguya veya gerekçeye yer verilmemiştir. Öte yandan başvurucu,
anılan görüş yazısında cevap vermesini gerekli kılan ve daha önceden haberdar
olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta herhangi
bir açıklama da yapmamıştır. Son olarak itirazın reddine ilişkin Mahkeme
kararında, hükmün Cumhuriyet savcısının görüşüne uygun olduğu belirtilmişse de
Savcılık görüşünde yer alan herhangi bir olguya atıf yapılması veya bu görüşe
dayanılması söz konusu değildir.
37. Tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle ciddi anlamda zarar
gördüğü, bu görüşün kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda başvurucunun
herhangi bir açıklamasının bulunmadığı da gözetildiğinde başvurunun bu kısmı
açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği
İddiası
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
39. Başvurucu, yargılamada geçen sürenin makul olmadığını
belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu
kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvurunun bu kısmı hakkında görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınkabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
42. Ceza yargılaması süresinin tespitinde, kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı tarih ile suç
isnadına ilişkin nihai karar tarihi (bireysel başvuruya konu devam eden
yargılamalar yönünden Anayasa Mahkemesinin inceleme tarihi) arasında geçen süre
esas alınır (B.E., B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 34).
43. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
44. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 8 yıllık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
45. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
46. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
47. Başvurucu 50.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
48. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
49. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında -yargılamadaki sanık sayısı da dikkate alınarak- başvurucuya net
9.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında itiraz merciince
alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/253) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.