TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAKAN OLĞUN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/15588)
|
|
Karar Tarihi: 25/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Hakan OLĞUN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucuya verilen hücreye koyma disiplin cezası nedeniyle işkence ve kötü
muamele yasağı ile ifade özgürlüğünün; avukat yardımından yararlandırılmama
nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, başvuru tarihinde Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) hükümlü olarak bulunmaktadır.
Başvurucu, başvuru formunun ekinde 12/5/2011 tarihli sağlık kurulu raporunu
sunmuştur. Söz konusu raporda; başvurucuya antisosyal
kişilik bozukluğu teşhisi konulduğu, mevcut durumuna ek olarak duygu durum
bozukluğu veya davranım bozukluğu ortaya çıktığında ayakta tedavi görebileceği
belirtilmektedir.
11. Başvurucu 12/5/2014 tarihinde Kuruma hitaben bir dilekçe
yazmıştır. Dilekçesinde şu ifadelere yer vermiştir:
"Rahatsızlığım
nedeniyle revire çıkmak istiyorum, keyfinize göre beni Perşembe gününe
bırakamazsınız, haddinizi bilin ırkçılık, ayrımcılık yapmayın, yazılarım sizi
rahatsız ediyorsa heryere diklekçe
yazmaya ve başvuru yapmaya devam edeceğim, seni daha önce uyardım bunun için
tedavimi engelleyemezsin Perşembe'ye bırakamazsın keyfine göre"
12. Söz konusu dilekçesinin sonuna şu şekilde bir not düşmüştür:
"Perşembeye kalırsam burada sorun çıkar ben hastayım ırkçı beni anladın
mı?"
13. Kurum Disiplin Kurulu 21/05/2014 tarihli kararı ile
dilekçedeki ifadelerinde Kurum görevlilerine hakaret ve tehditte bulunduğu
gerekçesiyle başvurucuya "on beş gün hücreye koyma" cezası vermiştir.
Başvurucu hakkında daha önce verilmiş başka bir disiplin cezası bulunduğundan
bir üst ceza uygulanmıştır.
14. Kurum, disiplin cezasının infazına başlanabilmesi için kanun
gereği İnfaz Hâkimliğinden onama talebinde bulunmuştur. Tekirdağ 1. İnfaz
Hâkimliği 23/9/2014 tarihinde disiplin cezasını onamıştır. Başvurucu, disiplin
cezasının iptali istemiyle İnfaz Hâkimliğine şikâyet başvurusu yapmıştır.
Tekirdağ 2. İnfaz Hâkimliği 14/7/2014 tarihinde, verilen kararda usul ve yasaya
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddetmiştir.
15. Başvurucu ret kararına itiraz etmiş, Tekirdağ 2. Ağır Ceza
Mahkemesi 21/8/2014 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir. Ret kararı
başvurucuya 11/9/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 12/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(j) bendi şöyledir:
“(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma
cezasını gerektiren eylemler şunlardır ... j) Kurum görevlilerine hakaret veya
tehditte bulunma ...”
18. Aynı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Bir eylemden dolayı verilen disiplin cezası kesinleştikten
sonra bu cezanın kaldırılması için gerekli süre içinde yeniden disiplin
cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her defasında bir üst
ceza uygulanır."
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hükümlü ve
tutukluların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme) yer alan temel hak
ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahip olduğunu pek çok kararında
yinelemiştir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, §
69). AİHM, hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de Sözleşme kapsamında
koruma altında olduğunu belirtmiştir (Yankov/Bulgaristan, B. No: 39084/97, 11/12/2003, §§ 126-145; Tapkan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 66400/01,
20/9/2007, § 68).
20. AİHM; mahkûmların diğer mahkûmlarla görüşmesinin
yasaklanmasının güvenlik, disiplin veya önleyici tedbirlerin gerektirdiği
koşullarda Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlali olarak değerlendirilemeyeceğini
belirtmiştir (Öcalan/Türkiye, B.
No: 46221/99, 12/5/2005, § 191). Dolayısıyla güvenlik nedeniyle ya da
disiplinin sağlanması kaygısıyla veya ayrı tutulan kişiyi diğerlerinden korumak
kaygısıyla ceza infaz kurumlarında tutulan kişilerin diğerleriyle görüşmesinin
engellenmesi tek başına insanlık dışı muamele veya cezalandırma anlamına gelmez
(Van Der Ven/Hollanda,
B. No: 50901/99, 4/2/2003, § 51; Ilaşcu ve diğerleri/Moldova
ve Rusya [BD], B. No: 48787/99, 8/7/2004, § 432).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 25/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade Özgürlüğünün
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu, Kuruma verdiği dilekçesindeki ifadeleri nedeniyle
on beş gün hücreye koyma cezası verilmesi ile bu ceza nedeniyle koşullu
salıverme süresinin ertelenmesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade
özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde, başvucunun
dile getirdiği şikâyetlerin Anayasa'nın 26. maddesinde tanımlanan düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyetine ilişkin olduğunun değerlendirildiği
belirtilmiştir. Bakanlık tarafından, başvurucu hakkındaki hücreye koyma
cezasının 9/10/2014 ile 24/10/2014 tarihleri arasında infaz edildiği, bu
cezanın 5275 sayılı Kanun'un 48. maddesine göre kaldırılma tarihinin 24/10/2015
olması nedeniyle disiplin cezasının koşullu salıverme tarihi 17/1/2018 olan
başvurucunun koşullu salıverme tarihi ve imkânına herhangi bir etkisinin
bulunmadığı ifade edilmiştir.
24. Yine Bakanlık görüşünde; başvurucuya verilen disiplin
cezasının Kurumda düzenin ve disiplinin sağlanması meşru amacını taşıdığı,
başvurucunun başka disiplin cezasının da bulunması nedeniyle müdahalenin
ölçüsüz olduğunun söylenemeyeceği belirtilerek başvurucunun ifade özgürlüğünün
ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında Bakanlık
görüşünde belirtilen değerlendirmeleri kabul etmediğini belirterek başvuru
dilekçesindeki beyanlarını ve taleplerini tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği şikâyetlerinin özünü, aldığı disiplin cezası
oluşturmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu yöndeki iddialarının da Anayasa'nın
26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
27. Kuruma hitaben yazdığı dilekçede kullandığı ifadelerden
dolayı başvurucuya disiplin cezası verilmiştir. Söz konusu disiplin cezası
başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale teşkil etmektedir.
28. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini
teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına
dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
29. Disiplin cezası verilmesi suretiyle yapılan müdahalenin
dayanağı olan 5275 sayılı Kanun’un 44. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü
karşıladığı sonucuna varılmıştır.
30.Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda
hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar ölçülülük ilkesi göz ardı
edilmeden sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35; Yusuf Çabuk, B. No: 2013/8858, 23/3/2016, § 28). Somut başvuruda,
başvurucuya disiplin cezası verilmesine ilişkin kararın suçun önlenmesi ve
disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik
önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı anlaşılmıştır.
31. Meşru amaç taşıdığı görülen müdahalenin demokratik toplumda
gerekli ve ölçülü olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekir. Anayasa
Mahkemesi "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne
anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Buna göre temel hak
ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve
başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B.
No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
32. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir
sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte-
temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir
Coşkun §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca
bkz. Abdullah Öcalan [GK], B. No:
2013/409, 25/6/2014, §§ 96-98; Tansel Çölaşan,
§§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§
70-72). Bu sebeple başvurucuya verilen disiplin cezasının ulaşılmak istenen
meşru amaçla makul bir ölçülülük ilişkisi içinde olması gerekir.
33. İfade özgürlüğünün “herkes”e
tanındığı dikkate alındığında yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumuna
kapatılmış bulunan bir hükümlü olan başvurucunun da herkes gibi bu özgürlükten
yararlanacağı açıktır. Bununla birlikte disiplini bozacak faaliyetleri önlemeye
yönelik hukuki düzenlemeler olmadan bir ceza infaz kurumunda düzen sağlanması
da düşünülemez. Yine bir kimsenin kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararına dayanarak
ceza infaz kurumuna kapatılmasındaki amaç da -onu özgürlüğünden mahrum etmek
yanında- cezasının infazı bittikten sonra infaz dönemindeki çalışmalarla
yeniden topluma kazandırılmasıdır (Özkan
Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, § 50).
34. İnfaz hukukuna ilişkin disiplin suç ve cezaları 5275 sayılı
Kanun’un sekizinci bölümünde düzenlenmiş; bu çerçevede uygulanacak disiplin suç
ve cezalarının amacı, mahiyeti, kapsamı, sınırları ve uygulanma koşulları aynı
Kanun’un 37. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Kanun’daki disiplin suç ve
cezaları yönünden genel hüküm niteliğindeki bu madde uyarınca bu Kanun
kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi
için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların
gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi
gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre hükümlü hakkında ceza
infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin
sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını
emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal
ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanun’da belirtilen
disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013).
35. Somut olayda başvurucu, revire çıkma talebini dile getirmek
üzere bir dilekçe yazmıştır. Dilekçede yer alan ve ceza infaz kurumlarındaki
düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde sonuç doğurabilecek veya
eyleme dönüşebilecek ifadelerin disiplini bozabileceği, ceza infaz kurumu
güvenliği yönünden tehlike oluşturabileceği ve bu nedenle disiplin cezası
yaptırımına bağlandığı kabul edilmelidir. Bu bağlamda ceza infaz kurumlarındaki
güvenliği veya disiplini bozabilecek ifadelerin disiplin müeyyidesine
bağlanması, tek başına ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurmayacaktır (Murat Karayel, B. No: 2013/5444, 6/1/2016,
§ 51)
36. Ceza infaz kurumlarında düzeni ve güvenliği bozabilecek veya
olaylara yol açabilecek tehditlere veya tehdide yönelik ifadelere karşı daha
hassas olunması gerekmektedir. Disiplin cezasına konu ve tehdit oluşturan
eylemin sadece dilekçedeki ifadelerden ibaret olması da bu durumu değiştirmemektedir.
Dolayısıyla somut başvuruda söz konusu müdahalenin demokratik toplumda gerekli
olduğu sonucuna varılmıştır.
37. Demokratik toplumda gerekli olan bir müdahalenin aynı
zamanda ulaşılmak istenen amaçla da ölçülü olması gereklidir. Somut olayda
başvurucu, “on beş gün hücreye koyma” cezası ile cezalandırılmıştır.
Dilekçedeki ifadelerinden özellikle "Perşembeye
kalırsam burada sorun çıkar." ifadesinin tehdit içerdiği ve
kurumun düzeni ve güvenliğinin sağlanması ile yakından ilgili olduğu görülmektedir.
Başvurucunun daha önce almış olduğu başka
bir cezanın
kaldırılması için gerekli süre içinde disiplin cezasını gerektiren eylemlerinin
tekrar ettiği görüldüğünden verilen disiplin cezasının kurumun düzeninin ve
disiplinin sağlanması amacını gerçekleştirmek için ölçüsüz bir müdahale olduğu
söylenemez.
38. Açıklanan nedenlerle ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin
olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
39. Başvurucu, hasta olmasına rağmen hücre cezası verilmesinin
işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu;
revir günü olduğu hâlde revire çıkartılmadığını, hastaneye sevk edildiğini ve
kendisine iğne yapıldığını, bu durumun da hasta olduğunu gösterdiğini
belirtmiştir.
40. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kimseye
işkence, eziyet yapılamayacağı ve kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele ve cezaya tabi tutulamayacağı düzenlenmiştir.
41. Ceza infaz kurumunda tutulan kişilerin hücre hapsine
alınması ya da diğer tutulanlardan ayrılması tek başına Anayasanın 17.
maddesine aykırı bir durum oluşturmamaktadır. Disiplinin sağlanması, güvenlik
gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer tutulan kişilerden korumak kaygısıyla
bu tür uygulamalar yapılabilmektedir (Ahmet
Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 22).
42. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma koşullarını değerlendirirken
başvurucular tarafından yapılan somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte
koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve bu kapsamda önlemlerin şiddeti,
amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini
kabul etmiştir (Turan Günana,
§ 38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin
niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi
değerlendirilmelidir. Somut olayda başvurucu mahkûm olduğu cezayı yüksek
güvenlikli kurum olan F tipi ceza infaz kurumunda infaz etmekteyken kurum
görevlilerine hakaret ve tehdit eylemi nedeniyle hücre cezasına çarptırılmış
olup hasta olmasına rağmen hücre cezası verilmesinin işkence ve kötü muamele
yasağını ihlal ettiğinden şikâyet etmektedir.
43. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek
hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunların birçoğu ceza infaz
kurumunun idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği
gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir.
Bu bağlamda başvurucuların sadece hücreye konulmasına ilişkin iddialar kötü
muamele yasağı çerçevesinde incelenebilirse de başvurucuların iddialarının
yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş
birtakım karinelerden oluşması gerekmektedir (Ahmet
Yeter, § 39). Somut başvuruda başvuru formunda yer alan bilgi ve
belgelerde, hücre cezasının uygulanma koşullarının cezanın niteliğinden
kaynaklanan acı ve ızdırabın ötesinde başvurucunun
özel durumu yönünden kötü muamele teşkil ettiğine ilişkin herhangi bir somut
olgu yer almamaktadır (Ahmet Yeter,
§ 40). Başvuru formu ekinde başvurucunun antisosyal
kişilik bozukluğu bulunduğuna dair sağlık raporu sunulmuş olmakla birlikte aynı
raporda mevcut durumuna ek olarak duygu durum bozukluğu veya davranım bozukluğu
ortaya çıktığında ayakta tedavisinin mümkün olduğu da belirtilmiştir. Nitekim
başvurucu -kendi beyanına göre- hastaneye sevk edilmiş ve kendisine gerekli
tedavi uygulanmıştır. Yine başvurucu tarafından, sağlık raporunda belirtilen
hastalığının ne şekilde hücre cezasını kendisi yönünden kötü muamele seviyesine
getirdiği konusunda -soyut iddiası dışında- herhangi bir açıklama da
yapılmamıştır.
44. Hücreye koyma cezası 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinde
düzenlenmekte, bu cezayı gerektiren fiil ve davranışların neler olduğu tek tek
sayılmaktadır. Bu kapsamda ikili bir ayrım yapılarak 1 ile 10 gün ve 11 ile 20
gün arası hücreye koyma cezası gerektiren disiplin cezalarının neler olduğu
açıkça belirtilmektedir. Aynı Kanun'un 48. maddesinde de başvurucunun hakları
ve disiplin cezasının infazına ilişkin düzenlenen hususlar ile hangi durumlarda
bir üst ceza uygulanacağı yer almaktadır. Başvurucunun ileri sürdüğü şikâyet,
dilekçesindeki ifadeler ile tekerrür eden eylemleri dikkate alındığında anılan
Kanun kapsamında başvurucuya salt hücreye koyma cezası verilmesinin Anayasa'nın
17. maddesi kapsamında bir ihlal oluşturmayacağı açıktır.
45. Açıklanan nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağına
yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
46. Başvurucu, talep etmesine rağmen müdafi yardımından
yararlandırılmadığını ileri sürmüştür.
47. Başvurucunun iddialarına benzer hususlar daha önce Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru kararlarında değerlendirilmiştir (İki ay süre ile
haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma ile ziyaretçi kabulünden
yoksun bırakma cezaları yönünden bkz. Giyasettin Aydın, B. No: 2013/1852, 25/3/2015, §§
31-37;yirmi gün hücreye koyma cezası yönünden bkz. Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015, §§ 42, 43;üç ay
süre ile bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası yönünden bkz. Metin Yamalak (2), B. No: 2013/9450,
13/4/2016, §§ 53-59). Bu kararlarda başvuruculara verilen disiplin
cezaları" medeni hak" niteliğinde kabul edilerek adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
48. Somut başvuruda da başvurucunun hücre hapsi cezasının infazı
ile haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun
bırakılması sonucu ortaya çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve bu
bağlamda "medeni hak" niteliğinde olduğu kabul edilmelidir (Cihan Yeşil, § 35). Dolayısıyla yukarıda
belirtilen Anayasa Mahkemesi içtihadından ayrılmayı gerektirecek bir sebep
bulunmamaktadır.
49. Bu çerçevede başvurucunun disiplin cezasına karşı yaptığı
itirazlarda uygun düştüğü ölçüde "kıyasen" Sözleşme'nin 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (c) bendinin tanıdığı usule ilişkin güvencelere sahip
olduğu kabul edilmelidir (Metin Yamalak (2),
§ 66).
50. Hükümlülere uygulanan disiplin yaptırımlarına 16/5/2001
tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesi gereğince infaz
hâkimliğine şikâyet hususu kabul edilmiştir. Bu çerçevede disiplin cezasına
karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını
aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra
kararını verir.
51. Şikâyet konusu olayda niteliği itibarıyla isnat edilen
suçlamanın anlaşılması, savunma hazırlamak için ilgilisine yeterli süre ve
imkân verilmesi gibi hususlarda bir eksiklik veya özensizlik tespit edilememiştir.
Buna benzer disiplin suçu olaylarında müdafi yardımından yararlandırılma, bir
zorunluluk olarak kabul edilmemiş; "adaletin yerine getirilmesi için
gerekli olma" şeklinde formüle edilen bir şarta bağlanmıştır. Bu kapsamda
değerlendirme yapılırken itiraza konu ceza infaz kurumu disiplin işlemine
yönelik olarak savunma hazırlamak için teknik veya hukuki bilgi gerektirecek
karmaşık olaylar bulunup bulunmadığı ve infaz hâkimliği şikâyet değerlendirme
sürecinin basit usul kuralları ile yürütüldüğü dikkate alınmalıdır (Metin Yamalak (2), § 73).
52. Yukarıdaki tespitler çerçevesinde infaz hâkimliğinin
Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca başvurucunun kendisini savunması için gerekli
olan kolaylıkları sağlamadığını söylemek mümkün değildir. Ayrıca disiplin
soruşturmasına konu olayın delil toplama ve araştırma gerektirecek
karmaşıklıkta olmaması, itiraz inceleme sürecinin basit usul kuralları ile
yürütülmesi nedeniyle müdafi yardımının adaletin yerine gelmesi için zorunlu
bir durum olmadığını somut olay itibarıyla ortaya koymakta olup adil yargılanma
hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Metin Yamalak (2), § 74).
53. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adli yardım talebinin kabulü ile geçici olarak muaf tutulan
206,10 TL harçtan ibaret yargılama giderinin, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca
başvurucudan TAHSİLİNE 25/1/2018tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.