TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN POLAT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/8927)
|
|
Karar Tarihi: 20/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan POLAT
|
Vekili
|
:
|
Av. Özlem
GÜMÜŞTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunca verilen disiplin cezasının
iptaline ilişkin başvurunun gerekçesiz olarak reddedilmesi ve savunma hakkı
tanınmadan ceza verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu kesinleşmiş mahkûmiyeti nedeniyle hâlen Tekirdağ 1 Nolu F. Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
(Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
9. Ceza İnfaz Kurumu görevlileri tarafından aralarında
başvurucunun da bulunduğu B Blok 50 numaralı odada kalan kişiler hakkında
27/3/2013 tarihli tutanak düzenlenmiştir. Söz konusu tutanağın içeriği ''B Blok 50 numaralı odadan kapıya vurulma sesi
gelmesi ve acil butonuna basılması üzerine hangi hükümlü ve tutukluların
vurduğunu tespit etmek ve nedenini öğrenmek üzere oda kapısına gidildiğinde
odada kalmakta olan Hasan Polat, [H.K.] ve [H.B.nin] oda kapısı ve havalandırma bahçe kapısına vurduğunun
tespit edildiği ve sorulduğunda kitap sayısına yönelik kısıtlamayı protesto
etmek için saat 17.00 ye kadar saat başı vuracaklarını beyan ettikleri'' şeklindedir.
10. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı bu tutanağı
esas alarak 5/4/2013 tarihli karar ile başvurucunun bir ay ziyaretçi kabulünden
yoksun bırakılmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu, sözlü savunma hakkı tanınmadığı veolay yerinde bulunmadığından tutanak içeriğinin gerçeğe
uygun olmadığı iddiasıyla disiplin kararına itiraz etmiştir. Tekirdağ 1. İnfaz
Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 12/3/2014 evrakın içeriği ve disiplin kararındaki
gerekçeye göre itirazın reddine karar vermiştir.
12. İnfaz Hâkimliği kararına yönelik itiraz Tekirdağ 2. Ağır
Ceza Mahkemesince 257472014 tarihinde karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan kesin
olarak reddedilmiştir.
13. Nihai kararın başvurucuya tebliğine ilişkin belge ve bilgi
bulunmadığından başvurucunun ilgili kararı öğrendiğini bildirdiği 9/5/2014
tarihi tebliğ tarihi olarak kabul edilmiştir. Başvuru 9/6/2014 tarihinde
yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un “Disiplin
cezalarının niteliği ve uygulama koşulları” kenar başlıklı 37.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hükümlü hakkında kurumda, düzenli
bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun,
tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı
davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile
ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.”
15. 5275 sayılı Kanun'un “Ziyaretçi
kabulünden yonsun bırakma” kenar başlıklı 43. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, hükümlünün bir
aydan üç aya kadar ziyaretçi görüşüne çıkarılmamasıdır.
(2) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma
cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
d) Kurumda korku, kaygı veya panik
yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, disiplin kararına esas teşkil eden 27/3/2013
tarihli tutanağın düzenlendiği sırada olay mahallinde bulunmadığı Ceza İnfaz
Kurumu kayıtları ile sabit olmasına rağmen bu hususun İnfaz Hâkimliği ve itiraz
mercii tarafından dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkı, özel
hayat ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü İnfaz Hâkimliğive itiraz merciinin gerekçesiz karar verdiğine
ilişkin olduğundan iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkı bakımından incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa'nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında
ilgili hükmü Sözleşme'nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak
suretiyle gerek Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasanın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
21. Somut olayda başvurucunun cezaevinde gerçekleştirdiği
eylemlerine ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’un disiplin hükümleri çerçevesinde
disiplin kurulu tarafından ceza verilmiştir.
22. Öncelikle disiplin soruşturmasının Anayasa’nın 36. ve
Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin
belirlenmesi gerekmektedir. Bu hususta AİHM kural olarak disiplin
soruşturmalarının Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini
kabul etmektedir. Ancak bu kuralın istisnası olarak "suç isnadının"
özerk yorumu bağlamında disiplin suçlamasının "suç" alanında kalması
da mümkündür. AİHM, adil yargılanma hakkının kapsamını belirlerken keyfî
işlemlere karşı etkin bir koruma sağlanabilmesi için görünüme ilişkin değil
esasa yönelik bir değerlendirme yapmaktadır (Giyasettin Aydın, B. No: 2013/1852, 25/3/2015, §
28).
23. Başvurucunun, cezasının infazı ile ziyaretçi kabulünden
yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve
bu bağlamda "medeni" hak niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Dolayısıyla başvurucunun disiplin cezasına çarptırılmasından dolayı yaptığı
şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin "medeni hak"
kapsamında kaldığının ve dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesi ile Sözleşme'nin
6. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi
gerekir (Giyasettin Aydın, § 37).
24. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında hükümlü olan başvurucu
hakkında verilen disiplin cezasına karşı yaptığı itirazın değerlendirilmesinde
Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmadığından ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
görülmediğinden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
25. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin düzenlemenin gerekçesinde
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alındığı
hususuna atıfta bulunularak adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil
edildiği vurgulanmıştır. Nitekim AİHM'in birçok
kararında, gerekçeli karar hakkınınSözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı
kapsamında yer aldığı belirtilmiştir.Dolayısıyla
gerekçeli karar hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017,
§ 75).
26. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
27. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
28. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
29. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
30. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili
olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında "ilgili ve yeterli bir
yanıt" vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair
iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
31. Başvurucu hakkında açılan disiplin soruşturmasında,
başvurucunun 27/3/2013 tarihinde saat 14.00 ile 17.00 arasında bulunduğu odanın
kapsına vurduğu ileri sürülmüş ve ceza infaz koruma memurları tarafından
tutulan tutanak dayanak alınarak disiplin cezası verilmiştir.
32. Başvurucu, tutulan tutanağın gerçeğe uygun olmadığını olayın
geçtiği sırada olay mahallinde bulunmadığını, bu hususun ziyarete ilişkin
tutulan defter ve tutanaklardan sabit olduğunu iddia etmektedir. İtirazı
inceleyen İnfaz Hâkimliği başvurucunun aynı yöndeki savunmalarını tespit etmiş
ancak tutanak içeriğini esas alarak itirazı reddetmiştir. Başvurucunun
savunmaları itiraz merci tarafından da herhangi bir değerlendirmeye tabi
tutulmadan ilk derece mahkemesi kararına yapılan atıf ile reddedilmiştir.
33. Başvurucu, iddiasına dayanak olarak Ceza İnfaz Kurumu
kayıtlarını göstermiş İnfaz Hâkimliğine ibraz edilen 20/1/2014 tarihli belgede
başvurucunun 27/3/2013 tarihinde saat 12.30 da avukat ziyaretinealındığı,
avukat ziyaretinden sonra saat 13.30 ile 14.30 arasında ziyaretçisi ile
görüştüğü, bu ziyaretin bitiminden sonra saat 15.45'e kadar yeniden avukatıyla
görüştürüldüğü ve bu görüşmeden sonra odasına alındığı belirtilmektedir. Kurum
ayrıca olay tarihine ait kamera kayıtlarının üzerinden altı ay geçtiğinden
sistem tarafından otomatik olarak silindiğini bildirmiştir.
34. İlk derece mahkemesi 27/3/2013 tarihli tutanağı esas almak
suretiyle itirazın reddine karar vermişse de tutanağın saat 14.00'te başlayan
kapıya vurma eylemi üzerine olay mahalline giden görevliler tarafından bu
saatte tutulduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu kuruma ait resmî belgelerden açıkça
görüldüğü üzere saat 13.30 ile 15.45 arasında olay mahallinde bulunmamaktadır.
Bu itibarla tutanağın içeriğinde saat 14.00 başlayan kapıya vurma eyleminin
saat 17.00'a kadar nasıl sürdüğü ve 15.45'te odaya döndüğü anlaşılan
başvurucunun bu eyleme ne şekilde iştirak ettiği hususları açık değildir.
35. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun olay mahallinde olmadığı
iddiasını doğrulayacaknitelikteki ziyaret raporuve Kurum Müdürlüğünün 20/1/2014 tarihli tutanağı
bulunmasına rağmen gerekçeli kararda buna ilişkin ayrı ve açık bir yanıt
verilmemesinin başvuruya konu yargılama açısından sonuca etki edecek bir husus
olduğunu değerlendirmektedir.
36. Başvurucu, olay mahallinde bulunmadığından tutanak ile
belirlenen eyleme katılmadığını yargılama aşamasında bildirmesine ve buna
ilişkin Ceza İnfaz Kurumunun olay tarihindeki kamera kayıtlarının incelenmesini
talep etmesine rağmen, bu yöndeki savunmasının neden kabul edilmediğine ilişkin
olarak gerekçeli kararda bir ibareye yer verilmediğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun ilgili iddialarına yönelik bir gerekçeye İnfaz Hâkimliğinin
gerekçeli kararında yer verilmediği gibi itiraz aşamasında da bu konuda bir
değerlendirme yapılmadığı görülmektedir (bkz. §§ 11,12).
37. Disiplin cezasına dayanak tutanak içeriği, tutanağın
tutulduğu saat vebaşvurucunun olay tarihinde saat
13.30'dan 15.45'e kadar odada bulunmadığını gösteren kayıtlar dikkate
alındığında olay yerinde bulunulmadığı iddiasına ayrı ve açık bir yanıt
verilmesi gereklidir. Başvurucunun uyuşmazlığın çözümü için esaslı niteliktekibuiddiasıderece mahkemelerince tartışılmamış ve
karşılanmamıştır. Bu nedenle, yargılama süreci bir bütün olarak
değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
39. Başvurucu ayrıca disiplin soruşturmasında sözlü savunma
hakkı tanınmaması, İnfaz Hâkimliği aşamasında tutanak mümzilerinin
dinlenmemesi, bu kişiler ile yüzleştirmeyapılmadan ve
kamera kayıtları getirtilmeden karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
yönündeki yukarıdaki tespit dikkate alındığında Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer şikâyetlerinin
kabul edilebilirliği ve esası hakkında ayrıca karar verilmesine gerek olmadığı
sonucuna varılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
42. Başvurucu ihlalin tespitiyle yargılamanın yenilenmesi
talebinde bulunmuştur.
43. Başvurucunun tazminat talebi bulunmamaktadır.
44. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
45. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliğine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli
karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Tekirdağ 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2013/1860, K.2014/441) GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.