TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SERDAR BATUR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15652)
|
|
Karar Tarihi: 24/5/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Zehra
GAYRETLİ
|
Başvurucu
|
:
|
Serdar BATUR
|
Vekili
|
:
|
Av. İdris
AYDİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anlatımları mahkûmiyete belirleyici ölçüde dayanak
oluşturan gizli tanığın sorgulanmasına ya da sorgulatılmasına imkân verilmemesi
nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere göre
olaylar özetle şöyledir:
8. PKK/KONGRA-GEL terör örgütü liderinin ceza infaz koşullarının
kötüleştirildiği iddia edilerek bu durumun protesto edilmesi amacıyla Siirt'in
Eruh ilçesinde düzenlenen izinsiz gösterilere katıldıkları tespit edilen
kişiler hakkında tutuklama kararları verilmiştir.
9. Söz konusu tutuklama kararlarını protesto etmek için
11/12/2009 tarihinde Eruh Adliyesi önünde toplanan bir grup tarafından terör
örgütü lehine slogan atılması ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İlçe
Teşkilatı binasına taş atılarak zarar verilmesi üzerine olay hakkında Eruh
Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır.
10. Soruşturma devam etmekte iken bu defa 23/12/2009 tarihinde
aynı binaya kimliği belirsiz kişilerce molotof
atılarak zarar verilmesi üzerine Başsavcılık tarafından olayla ilgili yeni bir
soruşturma başlatılmıştır. Daha sonra soruşturma konusu olaylar arasında fiilî
ve hukuki irtibat bulunduğu değerlendirilerek dosyalar birleştirilmiştir.
11. Soruşturma kapsamında Eruh
56, Siirt 56 ve Gözcü 56 isimli gizli tanıkların
beyanlarına başvurulmuştur. Tanıkların kimliklerinin gizlenmesi hususunda
Cumhuriyet Başsavcılığınca gerekçe gösterilmemiş, karara dayanak olabilecek
hukuki ve fiilî nedenlere yer verilmemiştir.
12. Beyanına başvurulan Siirt
56 isimli gizli tanık 28/12/2009 tarihli beyanında özetle olay
tarihinde AK Parti İlçe Teşkilatı binasına yakın mesafede bulunan bir sokaktan
geçmekte olduğu sırada cam kırılma sesi duyduğunu, sesin geldiği sokağa doğru
yöneldiğinde ise AK Parti İlçe Teşkilatı binasına molotof
atıldığını ve molotof atan şahısların kaçtıklarını
gördüğünü beyan etmiştir. Gizli tanığın 28/12/2009 tarihli beyanının ilgili
kısımları şöyledir:
"(...) olay tarihinde çarşıdan eve doğru
gittiğini, bu esnada bir cam kırılma sesiniduyduğunu,
Eruh ilçesindeki AK Parti ilçe binasının bulunduğu sokağa doğru yöneldiğini, AK
Parti ilçe binasına molotof atıldığını ve molotofu atan şahısların kaçtığını gördüğünü, önden kaçan
şahsın [Y.Ö.] olduğunu, [Y.Ö.nün] peşinden [Y.D.] isimli şahsın koştuğunu, aynı zamanda olay yerinde [R.B.yi] ve [M.E.yi] de gördüğünü, bu
iki şahsın AKP İlçe binasının bulunduğu sokak başlarında durmakta olduklarını,
zannına göre gözetleme yaptıklarını, onların da olaya müteakiben oradan
uzaklaştıklarını, çevrede zaten bu şahısların AKP İlçe binasına molotof atacaklarının konuşulduğunu beyan etti (...)"
13. Beyanına başvurulan Eruh
56 isimli gizli tanık 4/1/2010 tarihli beyanında; 23/12/2009
tarihinde molotof atılması olayından önceki bir
tarihte bir çay bahçesinde oturduğu sırada başvurucunun da aralarında yer
aldığı bir grubun çay bahçesine gelerek kendi aralarında terör örgütü liderinin
ceza infaz koşulları hakkında konuşmalar yaptıklarını ifade etmiştir. Gizli
tanık; bahsi geçen konuşmalarda terör örgütü liderinin ceza infaz koşullarının
kötüleştirilmesini protesto etmek için eylemler yapılması, bu eylemlerde
kullanılmak üzere molotofhazırlanması ve bunların AK
Parti İlçe Teşkilatı binasına atılması yönünde plan yapıldığını duyduğunu beyan
etmiştir. Gizli tanığın4/1/2010 tarihli beyanının ilgili kısımları şöyledir:
"(...) 23/12/2009tarihinde
meydana gelen AKP ilçe binasının molotoflanma
olayından önce [İ.Y.nin] çalıştırmış olduğu çay bahçesinde oturduğu sırada
8-10 kişinin toplandığını gördüğünü, bu şahıslardan [Y.Ö.], [R.B.],
[Y.D.], [M. E.], Serdar BATUR [başvurucu],
[A.D.] ve [Ö.Ö.nün] PKK ve Abdullah ÖCALAN'dan
bahsederek kendi aralarında konuştuklarını, Abdullah ÖCALAN'ın
cezaevindeki durumundan dolayı bütün illerde molotof,
gösteri yürüyüşü ve polislere saldırı gibi faaliyetler yapıldığını, ancak
Eruh'ta böyle bir şey yapılmadığını, Serdar BATUR, [A.D.] ve [Ö.Ö.] nün
yanlarında bulunan [Y. Ö.], [R. B.], [Y. D.] ve [M. E.ye] hitaben "siz ne biçim Kürt gencisiniz, sizin ne
biçim onurunuz var, hiçbir şey yapmıyorsunuz"
diye onlara propaganda yaparak baskı uygula[d]ıklarını, onların "biz ne yapabiliriz ki" cevabına
karşılık "bizim size hazırlayacağımız molotofları
AK Parti binasına da mı atamazsınız" dediklerini, Serdar BATUR, [A.
D.] ve [Ö. Ö.nün] "tamam, biz size gerekli hazırlığı yaparız, siz
de üzerinize düşeni yaparsınız" diyerek parktan ayrıldıklarını (...)molotof atma olayını Serdar
BATUR [başvurucu], [A.D.]
ve [Ö.Ö.] nün söylemleri doğrultusunda ve
hazırladıkları molotoflarla [ Y. D], [Y.
Ö.], [R. B.] ve [M. E.] nin yaptığını anladığını beyan etmiştir."
14. Bir diğer gizli tanık Gözcü
56 6/1/2010 tarihli beyanında; molotof
atma olayının gerçekleştirildiği 23/12/2009 tarihinde olay yerine yakın bir
sokakta yürümekte iken başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı kişilerin aynı
sokakta koşar vaziyette bir araca doğru gitmekte olduklarını ve bu kişilerin
söz konusu araca binerek olay yerinden uzaklaştıklarını gördüğünü ifade
etmiştir. Gizli tanığın 6/1/2010 tarihli beyanının ilgili kısmışöyledir:
"23/12/2009
günü olay tarihinde saat 21:15 sıralarında evinden çıktığını, Tabur Yolu olarak
adlandırılan caddeden Eruh Belediye Başkanının annesinin bulunduğu ismini
hatırlamadığı sokaktan S... internet kafeye giderken [Y.D.], Serdar BATUR [başvurucu] ve[A. K.yı] koşar vaziyette gördüğünü, bu kişilerin sokak
içerisinden koşarak Tabur Caddesinde bulunan Serdar BATUR'un
... marka aracına bindiklerini ve Şırnak Yolu istikametine doğru gittiklerini,
kendisinin yaklaşık 50 metre yürüdükten sonra Cumhuriyet Caddesine vardığında
AK Parti ilçe binasının önünde atılan molotoftan
dolayı çıkan yangını 4-5 kişinin söndürmeye çalıştığını gördüğünü beyan
etmiştir."
15. Soruşturma kapsamında bazı şüphelilerin ev ve işyerlerinde
yapılan aramalar sonucu ele geçirilen bazı eşyaların patlayıcı ve yanıcı madde
yapımında kullanılan maddeler olduğu tespit edilmiştir.
16. Eruh Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan soruşturma
dosyası, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile
görevli) gönderilmiştir.
17. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde
ile görevli) 5/10/2010 tarihli iddianamesiyle başvurucunun da aralarında yer
aldığı bazı şüphelilerin terör örgütü propagandası yapma, mala zarar verme,
izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurma ve örgüte üye olmamakla birlikte
örgüt adına suç işleme suçlarından cezalandırılmaları talebiyle haklarında dava
açılmıştır.
18. Diyarbakır (kapatılan) 6. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK mülga
250. madde ile görevli) (Mahkeme) yapılan yargılamanın başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu 15/3/2011 tarihli celsesinde; Siirt 56, Eruh
56 ve Gözcü 56 isimli
gizli tanıkların duruşmada hazır bulunma hakkı olanların bulunmadığı ve tarihi
ayrıca belirlenecek bir duruşmada dinlenmeleri yönünde ara karar verilmiştir.
Mahkeme, söz konusu ara kararında 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu'nun 58. maddesinin (3) numaralı fıkrasında öngörülen ses ve
görüntülü aktarma sisteminin mevcut olmadığı gerekçesiyle gizli tanıkların bu
maddede belirlenen usule göre dinlenemeyeceklerini de ayrıca belirtmiştir.
19. Mahkeme, günü ve saati başvurucuya bildirilmeyen 18/4/2011
tarihinde sanık ve müdafiinin bulunmadığı ara oturumda
Eruh 56 isimli gizli tanığın
beyanını almıştır. Anılan celsede Cumhuriyet savcısı hazır bulunmuştur. Tanığın
neden bu şekilde dinlenmesi gerektiği hususunda tutanaklarda bir gerekçeye
rastlanmamıştır. Gizli tanık soruşturma aşamasında verdiği beyanını tekrar
etmiştir.
20. Başvurucu ve müdafiinin hazır
bulunduğu 12/5/2011 tarihli celsede Eruh 56
isimli gizli tanığın celse arasında dinlendiği hususu tutanağa geçirilmiştir.
21. Yargılamanın 21/11/2012 tarihinde yapılan, sanık ve müdafiinin bulunmadığı ara oturumunda ise Gözcü 56 isimli gizli tanık dinlenmiştir.
Söz konusu gizli tanığın da neden bu şekilde dinlenmesi gerektiği hususunda
tutanaklarda bir gerekçeye rastlanmamıştır. Gizli tanığın beyanı 13/12/2012
tarihli oturumda okunmuştur. Soruşturma aşamasında verdiği beyanını tekrar eden
gizli tanık, söz konusu beyanına ek olarak aşağıdaki ifadelerde bulunmuştur:
"(...) Ben Serdar BATUR'u [başvurucu] doğrudan sokak içerisinde koşarken görüp görmediğimi şu an net olarak
hatırlamıyorum, şu anki bilgime göre araçta oturuyordu, ancak ilk ifadem olayın
hemen akabinde olduğu için bu beyanlarım daha doğru olabilir."
22.Mahkeme 23/12/2009 tarihli molotof
atma olayının tahkikatında görev yapan ve olay yerinde ilk incelemelerde
bulunan bazı polis memurlarının da tanık sıfatıyla ifadelerine başvurmuştur.
Polis memurları beyanlarında, başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklar
tarafından yapılan eylem planları kapsamında AK Parti İlçe Teşkilatı binasına molotof atılmasının planlandığı yönünde duyumlar aldıklarını
ifade etmişlerdir.
23. Mahkeme, yaptığı değerlendirme sonucu başvurucunun örgüte
üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan 6 yıl 3 ay, izinsiz
olarak tehlikeli madde bulundurma suçundan 4 yıl 2 ay ve mala zarar verme
suçundan 2 yıl 6 ay süreyle hapis cezasıyla cezalandırılmasına; terör örgütü
propagandası yapma suçu yönünden ise kovuşturmanın ertelenmesine hükmetmiştir.
Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"(...)
23/12/2009 günü akşam saat 21:30 sıralarında Eruh AKP teşkilatı binasına
kimliği meçhul kişilerce taş ve molotof kokteyli
atılmak suretiyle zarar verildiği, terör örgütünün amaç ve faaliyetleri
doğrultusunda eylem yapmak üzere sanıklar (...) Serdar BATUR, (...) aralarında
konuştuğu, sanıklardan Serdar BATUR, (...)konuşmalarında diğer sanıkların Eruh
AKP İlçe Binasına molotof atıp atamayacaklarını
teklif ettiği, diğer sanıkların bu teklife olumlu yaklaştıkları, bu konuşma
akabinde 23/12/2009 tarihinde Eruh AKP İlçe Teşkilat binasına molotoflu ve taşlı saldırının düzenlendiği, bahsi geçen
adreste maddi hasarın meydana geldiği, gerçekleşen saldırıyı gizli tanıklar
Siirt 56, Gözcü 56, ve Eruh 56'nın bizzat gördükleri, gizli tanıkların
ifadelerinin birbirini doğrular nitelikte olduğu, bölgede görevli polis
memurları [M. S.], [M. A.] ve [M. O.nun] beyanlarında da
ismi geçen sanıkların molotoflu saldırıyı
gerçekleştirdikleri yönünde ilçede konuşmaların olduğu ve bu yönde duyum
aldıkları, sanıkların evlerinde yapılan aramalarda molotof
yapımında kullanılan malzemelerin ele geçtiği, tüm bu hususlar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde sanık [Y. D.nin] sanıklar Serdar BATUR,(...)'dan temin ettiği molotof kokteylini sanıklar (...)Serdar BATUR, (...)
gözcülüğünde Eruh AKP ilçe teşkilatına attığı sonuç ve kanaatine
varılmıştır."
24.Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24/4/2014 tarihli kararıyla hükmü
onamıştır.
25. Nihai karar başvurucuya tebliğ edilmemiş olup başvurucu
11/9/2014 tarihinde nihai karardan haberdar olduğunu beyan etmiştir.
26. Başvurucu 25/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
27. 5271 sayılı Kanun'un 58. maddesinin (2) ve (3) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(2)Tanık
olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya
yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı
tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık
ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla
yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler,
Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.
(3)
Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil
edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya
çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip
bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve
görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır.”
28. 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'nun "Haklarında koruma tedbiri kararı alınan
tanıkların dinlenmelerinde uygulanacak usuller" kenar başlıklı
9. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre,
haklarında tedbir kararı alınan tanıkların duruşmada dinlenmesi sırasında Ceza
Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları uygulanır.
(2)
Ceza Muhakemesi Kanununun 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına
mahkemece karar verilmesi hâlinde, dinleme sırasında tanığın görüntü veya sesi
değiştirilerek tanınması engellenebilir.
(3)
Tanığın, duruşma salonunda fiziksel görünümünü engelleyecek tarzda mahkemece
tayin ve tespit edilecek bir usule göre, dinlenmesine de karar verilebilir.
...
(5) Tanığın
üçüncü fıkra hükmüne göre dinlenmesi hâlinde, Ceza Muhakemesi Kanununun 201
inci maddesinin uygulanmasında, tanığa sorulacak soruların bu Kanun kapsamında
tanık hakkında uygulanan tedbirlerle orantılı ve amaca uygun olması gerekir. Bu
amaçla, hâkim, sorulan soruların tanığa sorulmamasına karar verebilir veya
tanığı dinlerken dolaylı dahi olsa tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soruların
sorulmasına izin vermez.
...
(8) Bu
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine göre, hakkında
tedbir uygulanan tanığın beyanı tek başına hükme esas teşkil etmez.
...
(10) Bu
madde hükümleri, savunma hakkını kısıtlayacak şekilde uygulanamaz."
29. Aynı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre haklarında
tanık koruma tedbiri uygulanabilecek kişiler şunlardır:
a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler
ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesine göre tanık olarak dinlenen suç mağdurları.
b) (a) bendi hükümlerine göre dinlenenlerin
nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın
hısımlığından üstsoy veya altsoyu, ikinci derece dahil kan veya ikinci derece
dahil kayın hısımları ve evlatlık bağı bulunanlar ile yakın ilişki içerisinde
olduğu kişiler.
(2)
Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada sayılanların kendilerinin veya bu
Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır
ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve korunmalarının zorunlu olması halinde
uygulanabilir."
30. Aynı Kanun'un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu madde hükümlerine göre;
a) Tanık koruma kararının alınmasında; korunan
kişi veya yakınlarının karşı karşıya kaldığı tehlikenin ağırlığı ve ciddiliği,
soruşturma ve kovuşturma konusu suçun önemi, tanığın yapacağı açıklamalar,
alınacak tedbirin yaklaşık maliyeti, tanığın psikolojik durumu ve benzer
mahiyetteki diğer özellikler de göz önünde bulundurulur.
b) Yapılacak istemlerde, mutlaka gerekçe
gösterilir ve karara dayanak olabilecek hukukî ve fiilî nedenlere de yer
verilir.
31. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21/3/2017 tarihli ve
E.2016/7026, K.2017/3341 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Somut olayda, mahkemece tanığın
kimliğinin neden gizlendiği hususunda gerekçe yer almakta olup; gizli tanığın
beyanları soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma
aşamasında ise mahkeme tarafından alınmıştır. Gizli tanık, oturum arasında
sanıklara ve müdafilerine haber verilmeksizin mahkemece dinlenilmiştir. Bununla
birlikte, ilk derece mahkemesi, dinlemeden önce sanıklara ve müdafilerine gizli
tanığa sormak istedikleri hususları bildirmeleri için uygun süre vermiş, ayrıca
daha sonra mahkemece tespit olunan gizli tanık beyanlarını da duruşmada
okumuştur. Sanıklar ve müdafileri gizli tanık beyanlarını kabul etmemişler ve
gizli tanığın kendilerinin bulunduğu duruşmada kimliği gizlenerek dinlenilmesi
yönündeki taleplerinde ısrar etmişlerdir.
Eldeki davada verilen hükümlerde, gizli tanık
beyanlarının belirleyici delil olmadığı anlaşılmaktadır. Sanıklara isnat edilen
eylemlerin gizli tanık beyanı dışında delillere dayandığı sabittir. Hükümlerin
dayanağı olan maddi vakıalar ile sanıklar arasındaki bağlantı, gizli tanık
beyanı ile sağlanmamıştır.
Mahkeme, sanıkların ve müdafilerinin savunma
haklarını korumak amacıyla sanıklara ve müdafilerine gizli tanığa sormak
istedikleri hususları bildirmeleri için yedi günden az olmayan yeterli bir süre
vermiş ve daha sonra da tespit ettiği gizli tanık beyanlarını duruşmada
okumuştur. Tanık, mahkeme tarafından dinlenildiğinden, tanığın reaksiyonları
mahkeme tarafından gözlemlenebilmiştir. Mahkeme, tanığın kimliğinin neden
gizlendiği hususunda, yeterli ve ikna edici bir gerekçeye yer vermiş, tanığın
menfaatleri ile sanıkların adil yargılanma ölçütleri içerisinde yer alan
haklarını adil bir şekilde dengelemiş olup, hükümlerini de belirleyici ölçüde gizli
tanık ifadesine dayandırmamıştır. Bu nedenler iles anıklar
müdafilerinin mahkemece sanıkların ve kendilerinin hazır bulunmadığı duruşmada
gizli tanık beyanlarını tespit etmiş olması hukuka aykırı görülmemiştir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes
aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
(...)
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya
çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında
davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;"
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
33. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre gizli tanık anlatımlarının hükme esas alınmış
olması, her koşulda Sözleşme’yle bağdaşmaz değildir.
Sözleşme’nin 6. maddesi, her ne kadar tanıkların ve özel olarak tanıklık için
çağrılan mağdurların menfaatlerinin dikkate alınmasını açıkça gerektirmese de
bu kişilerin -yaşamları, özgürlük ve güvenlikleri gibi- genel olarak Sözleşme’nin
8. maddesi kapsamına giren birçok menfaatleri de tehlikeye girebilir.
Tanıkların ve mağdurların bu tür menfaatleri, Sözleşme’nin maddi hükümleri
tarafından korunmaktadır. Bu durumlarda Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (d) bendi ile 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birlikte ele
alınması suretiyle sanık menfaatleri ile tanık menfaatlerinin yargı makamları
tarafından uygulanan usullerle yeterince dengelenmesi gerekir (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92, 26/03/1996, §§
69, 70, 72).
34. Bu hâllerde kimliği gizlenen kişinin önyargılı, düşmanlıkla
hareket eden veya güvenilmez biri olup olmadığını sınama veya söyleyeceklerinin
inandırıcılığı üzerine şüphe çekebilme imkânından savunmanın yoksun kalabilmesi
de söz konusudur. Diğer taraftan kimliği gizlenen kişilerin duruşmada hazır
bulunmaması; yargılamayı yapan hâkimlerin bu kişilerin hâl ve tavırlarını
gözlemlemesini, böylece bu kişilerin güvenilirliği hakkında kendi izlenimini
oluşturmasını da engeller. Bu hususta AİHM, alınacak olan ifadenin
güvenilirliğini adil ve uygun olarak değerlendirmeye imkân tanıyan usule
ilişkin önlemleri de içeren yeterli dengeleyici faktörlerin bulunması
gerektiğini belirtmektedir (Al-Khawaja veThery/Birlesik Krallık [BD], B. No: 26766/05 ve
22228/06, 15/12/2011, § 147; Ellis, Simms ve Martin/Birlesik Krallık (k.k.),
B. No: 46099/06 ve 46699/06, 10/4/2012, § 78;Pesukıc/İsviçre,
B. No: 25088/07, 6/12/2012, § 45).
35. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların durumu ile
gizli tanıkların durumunun benzer olduğunu kabul etmektedir (Ellis, Simms ve Martin/Birleşik
Krallık § 74, 75). Bu nedenle mahkeme önünde sözlü olarak ifade
vermesi için çağrılan gizli tanıkların bulunduğu bir yargılamanın adilliğini
değerlendirirken AİHM ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul
gerekçelerin olup olmadığını incelemektedir. İkinci olarak gizli tanık
ifadesinin verilecek hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup
olmadığını değerlendirmektedir. Üçüncü olarak hükmün büyük ölçüde veya yalnızca
gizli tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılamaları detaylı incelemelere
tabi tutmaktadır (Al-Khawaja
ve Tahery/Birleşik Krallık, §§ 119, 147; Pesukıc/İsviçre, § 45; Balta ve Demir/Türkiye, B. No: 48628/12,23/6/2015, § 39).
36. AİHM, bu üç kriterin varlığı hâlinde gizli tanık ifadelerine
dayanılması durumunda dahi adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
vermektedir (Ellis, Simms ve Martin/Birleşik
Krallık, § 89).
37. AİHM'e göre kanıtın tekliğinden sanık aleyhine tek
kanıtın olması, kanıtın belirleyiciliğinden
ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan belirleyici kanıt
olması anlaşılmalıdır. Bu bağlamda diğer kanıtlar ne kadar güçlü olursa gizli
tanığın ifadesinin belirleyici olma ihtimali o kadar azalır (Ellis, Simms ve Martin/Birleşik
Krallık, § 77). Bu bakımdan gizli tanığın verdiği ifadenin
mahkûmiyet kararının tek nedeni veya belirleyici unsuru olduğu durumlarda usul
işlemleri en detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Verilen ifadenin güvenilirliğinin
uygun bir şekilde değerlendirebilmesi için usule ilişkin güçlü teminatlar da
dâhil olmak üzere taraflar arasında dengeleyici unsurların varlığından emin
olunmalıdır (Al-Khawaja
ve Tahery/Birleşik Krallık, § 147).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
38. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Sorgulama
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
39.Başvurucu; sadece gizli tanıkların beyanları esas alınarak hüküm
kurulduğunu, gizli tanığı sorgulama imkânının tanınmadığını belirterek
Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve yeniden yargılama ile tazminat talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısımının kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
41. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'nin
6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen
herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir.
Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını da kapsadığının
kabul edilmesi gerekir.
42. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için
kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya
konması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla birlikte eğer bir mahkûmiyet,
sadece veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında
sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen
ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Sözleşme'nin 6. maddesindeki
güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve
sadece bu tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık, duruşmada
dinlenmeli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır. Bu tanığın sanığın
sorgulamadığı bir dönemde alınan önceki ifadesine dayanılarak mahkûmiyet kararı
verilemez (Atila Oğuz Boyalı, B.
No: 2013/99, 20/3/2014, § 46).
43. Bir sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması
sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların
beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın
yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle sanık, aleyhindeki tanık
beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama
ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini huzurda sınayabilecek (test
edebilecek), tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu
sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının
uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil
savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).
44. Bazı olaylarda tanığın kim olduğunun sanıklar tarafından
bilinmesi, tanığın kendisi veya yakınları için tehlike doğurabilir. Tanıklık
yapacak olanların misillemeye uğramaktan korkmak için haklı sebepleri
bulunabilir. Ayrıca örgütlü suçla mücadelede tanığın kimliğinin gizli tutulması
hafife alınamaz. Örgütlü suçlardaki artış, bazı tedbirlerin alınmasını
gerektirebilir. Bu nedenle bir tanığın kimliği saklı tutulmuşsa savunma
tarafının ceza yargılamalarında normal koşullarda bulunmayan zorluklarla karşı
karşıya kalabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (Baran Karadağ, B. No: 2014/12906,
7/5/2015, § 57).
45. Nitekim kamu görevini yerine getirerek verdiği bilgilerden
dolayı tanığın kendisinin veya tanıklığı nedeniyle yakınlarının ya da
mallarının korunmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Zira korunamayan ve
kendisinin veya yakınlarının hayatından endişe duyan bir tanığın -ceza alacak
bile olsa- bildiklerini anlatması mümkün olamayabilecektir. Buna göre kamu
görevini yerine getiren tanığın verdiği bilgilerden dolayı zarara uğramaması
için gerekli tedbirleri almak da devletin sorumluluğundadır (AYM, E.2008/12,
K.2011/104, 16/6/2011).
46. Bununla birlikte tanıklar tarafından duyulan her türlü
korku, onların kimliklerinin saklı tutulmasına ve duruşmada tarafların
huzurunda dinlenmemesine gerekçe yapılmaz. Böylesi bir durumda duyulan korkunun
objektif nedenlere dayanıp dayanmadığı ve somut temellerinin bulunup bulunmadığı
ortaya konulmalıdır. Nitekim bu gereklilikler ilgili kanunlarda da
belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 58. maddesi uyarınca tanık olarak
dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları
açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa kimlikleri gizli tutulabilecektir.
Aynı şekilde tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka
türlü önlenemeyecekse ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike
oluşturacaksa hâkim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı
dinleyebilecektir. 5271 sayılı Kanun, böylelikle hem tanığın kimliğinin gizli
tutulması hem de duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olan kişilerin
yokluğunda tanığın dinlenmesi için ağır bir tehlikenin varlığını aramaktadır.
5276 sayılı Kanun da ağır ve ciddi bir tehlikenin var olması hâlinde bu tür
tedbirlere başvurma imkânını öngörmektedir.
47. Anayasa Mahkemesi, somut norm denetimi kapsamında AİHM
kararlarına da atıfta bulunmak suretiyle verdiği bir kararında; muhakemenin bir
bütün olarak adil olması şartıyla sanıktan gelecek haksız müdahalelerden
korunması için yeterli sebep mevcutsa tanığın kimliğinin gizli tutulmasının
mümkün olabileceğini, açık celse dışında verilen bu tarz ifadelerin ancak
savunma için tanığın ve ifadesinin inanılırlığını ve güvenilirliğini sorgulama
fırsatını teminat altına alan telafi edici önlemlerin sağlanması gerektiğini,
savunma hakkı üzerindeki kısıtlamaların asgaride tutulmuş olması ve bu
kısıtlamaların tanığın korunmasını sağlamak için lüzumlu olması gerektiğini,
sanığın çıkarlarının ona karşı ifade veren tanığın çıkarlarıyla dengelenmesinin
zorunlu olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2008/12, K.2011/104, 16/6/2011).
48.Bu durumda ilk olarak tanığın kimliğini gizlemek için makul
gerekçelerin olup olmadığının ve ikinci olarak gizli tanık ifadesinin verilecek
hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir. Gizli tanık beyanının mahkeme kararının dayandığı belirleyici delil
olduğu bu şekilde tespit edildikten sonra üçüncü olarak savunma tarafına
dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği de
belirlenmelidir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca gizli tanığın ifadesine
dayanması durumunda yargılama detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır. Eğer
sanık veya müdafii tarafından güvenilirliğinin ve
doğruluğunun saptanması amacıyla sorgulanmamış tanık delili, mahkeme kararının
dayandığı esas veya belirleyici delil ise ve dengeleyici güvenceler sağlayan
bir usul öngörülmemiş ise adil yargılanma hakkının ihlali söz konusu
olabilecektir (Baran Karadağ, §§
68, 72).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
49. Başvuru formu ve ekli belgelerden, tanığın kimliğinin neden
gizlendiği hususunda gerekçe gösterilmediği ve tanıkların kimliklerinin ortaya
çıkmasının kendileri veya yakınları açısından nasıl ağır bir tehlike
oluşturduğunun belirtilmediği anlaşılmaktadır. Tanıkların saygınlığı, sabıka
kaydı ve güvenilirliği hususlarında da dosyada mevcut bir bilgi
bulunmamaktadır.
50. Somut olayda gizli tanıkların beyanları soruşturma evresinde
Cumhuriyet savcısı tarafından, kovuşturma aşamasında ise Mahkeme tarafından
alınmıştır. Gizli tanıklar; celse aralarında ve başvurucu ile müdafiine haber verilmeksizin Mahkemece dinlenmiştir.
Bununla birlikte gizli tanıklar tarafından verilen beyanlar sırasıyla 16/2/2012
ve 13/12/2012 tarihli celselerde okunmuştur.
51. Başvuruda; AK Parti Eruh İlçe Teşkilatı binasına taş ve molotof atılarak zarar verilmesi olayına ilişkin olarak
tutanak imzacılarının ve gizli tanık beyanlarının mahkûmiyet hükmüne esas
alındığı, hükmün belirleyici olarak Eruh 56
isimli gizli tanığın anlatımlarına dayandığı anlaşılmaktadır. Çünkü meydana
gelmiş olan maddi vakıalar ile başvurucu arasındaki bağlantı, anılan gizli
tanığın anlatımları dikkate alınarak kurulmuştur. Gizli tanık anlatımları
dayanak olmaktan çıkarıldığında bu yönde bir bağ kurmaya yeterli delil
bulunmamaktadır.
52. Gizli tanık beyanlarının Mahkeme kararının dayandığı
belirleyici deliller olduğu bu şekilde tespit edildikten sonra savunma tarafına
dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün takip edilip edilmediği de
belirlenmelidir.
53. Tanıklar, Mahkeme heyeti ve Cumhuriyet savcısı huzurunda
dinlendiğinden heyetin tüm üyeleri ve Cumhuriyet savcısı tanığın
reaksiyonlarını doğrudan gözlemleyebilmişlerdir. Gizli tanığın beyanlarının
tespit edildiği sırada hazır bulunmayan başvurucu ve müdafii,
yargılamanın yapıldığı Mahkemede ses ve görüntülü aktarma sisteminin mevcut
olmaması nedeniyle ses bağlantısı yoluyla da olsa gizli tanığı sorgulayamamış
ve gizli tanığa sorulan sorulara gizli tanığın verdiği cevaplar hakkında
kişisel izlenim edinme fırsatı bulamamıştır. Savunma tarafı böylelikle
sorgulama yoluyla gizli tanığın güvenilirliğini test edememiştir. Söz konusu
tanık beyanlarının daha sonra sanık (başvurucu) ve müdafiinin
huzurunda okunmuş olması, tanık beyanına karşı yeterli bir itiraz imkânı olarak
değerlendirilemez.
54. Sonuç olarak tanığın kimliğinin neden gizlendiği hususunda
bir gerekçeye yer verilmediği, hükmün belirleyici ölçüde Eruh 56 kod adlı gizli tanığın
anlatımlarına dayandırıldığı ve sanık lehine alınan teminatlar gözetildiğinde
tanıkların menfaatleri ile sanığın adil yargılanma kapsamındaki haklarının
dengelenmediği görülmüştür.
55. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
56. Başvurucunun tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar
verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamındaki, yeterli delil araştırılması
yapılmadan ve mevcut deliller arasındaki çelişkiler giderilmeden hukuka aykırı
olarak mahkûmiyet kararı verildiğine ilişkin diğer şikâyetleri hakkında kabul
edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
57. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
58. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve
tazminat taleplerinde bulunmuştur.
59. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
60. Tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Diyarbakır
6. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) (E.2010/625, K.2013/355)
yerine bakan Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
61. Tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
62. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
(kapatılan) Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli)
(E.2010/625, K.2013/355) yerine bakan Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.