logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Remzi Gegez [2.B.], B. No: 2014/15676, 13/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

REMZİ GEGEZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/15676)

 

Karar Tarihi: 13/2/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M.Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Denizhan HOROZGİL

Başvurucu

:

Remzi GEGEZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ana dilde savunma talebinin mahkemece reddedilmiş olması ve özel yetkili mahkemelerce yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının; bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmanın terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/9/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu 1966 doğumlu olup Ağrı'da ikamet ettiğini ve işçi olduğunu ifade etmiştir.

7. Başvurucu; PKK terör örgütüne üye olma, terör örgütünün propagandasını yapma ve kamu malına zarar verme suçlarından 25/1/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve 26/1/2011 tarihinde tutuklanmıştır. Daha sonra başvurucu hakkında Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. maddesi ile görevli) 18/5/2011 tarihli iddianamesiyle terör örgütüne üye olma, mala zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından kamu davası açılmıştır.

8. Başvurucu, soruşturma evresinde verdiği ifadelerde ve kovuşturma evresinde (kapatılan) Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yapılan ilk sorgusunda Türkçe savunma yapmıştır. Ancak esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını Kürtçe yapmak istemiş, Mahkeme ise bu talebi reddetmiştir.

9. Mahkeme 15/5/2012 tarihinde, başvurucunun mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraatine; terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 4 yıl 6 ay, terör örgütüne üye olma suçundan ise 12 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin hükümle birlikte devamına hükmetmiştir.

10. Mahkeme, gerekçeli kararına iddianameyi özetleyerek başlamış, daha sonra PKK/KCK terör örgütünün yapısını ve işleyişini kısaca açıklamıştır. Daha sonra dosyada yargılanan her bir sanık hakkında ayrı başlıklar halinde, iddia, savunma ve delilleri belirten Mahkeme bu delillerin değerlendirmesini yapmıştır.

11. Mahkemenin gerekçeli kararında başvurucu hakkında yapılan değerlendirmelerde özetle;

i. 15/7/2010 tarihinde Erzurum Emniyet Müdürlüğünün internet sitesine Doğubeyazıtlı bir esnaf tarafından ihbar yapıldığı, bu ihbarda başvurucu ve S.T. isimli şahsın terör örgütü mensupları ile irtibata geçerek ilçede terör örgütüne eğilimi olan gençleri dağa göndermek için çalıştıklarının ve hatta başvurucunun dağa gönderdiği bir gencin akrabaları tarafından bıçaklandığının, bu olay anlaşılmasın diye olayın örtbas edildiğinin, ayrıca bu şahısların Doğubayazıt'ta kepenk kapattırmak için sürekli gezerek herkese gözdağı verdiklerinin ve gençler üzerinde baskı yaparak onları eylemlere sürüklediklerinin bildirildiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada terör örgütünün propagandasını yapmak için hazırlanmış muhtelif sayıda afiş, bez, çerçeve ve hakkında toplatma kararı bulunduğu iddia edilen kitap ve dokümanın ele geçirildiği ifade edilmiştir.

iii. Başvurucunun 15/2/2010 tarihinde Doğubayazıt ilçe merkezinde terör örgütü liderinin yakalanmasının yıl dönümünde, yakalanmasını protesto etmekamacıyla düzenlenen gösterilere katıldığı, yüzleri bezle kapatılmış grubun önünde yer alarak el kol hareketleri ile grubu yönlendirdiği ve grubun çoğunluğunun küçük yaşta çocuklardan meydana geldiği belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun 14/4/2010 tarihinde Ahmet Türk’e yapılan saldırıyı protesto etmek amacıyla Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Doğubayazıt İlçe Başkanlığınca organize edilen ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen basın açıklamasına katıldığının belirlendiği, basın açıklaması öncesinde işyerlerinin kepenklerinin de kapatıldığı ve basın açıklamasından sonra organize olmuş bir grubun ilçenin değişik yerlerinde yol kestiği, gösteri yaptığı ve güvenlik güçlerine, kamu araçlarına, binalarına, işyerlerine taşlı ve molotflu saldırılar gerçekleştirerek zarar verdiği ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun BDP ilçe merkezinden çıkan, yüzleri bez parçalarıyla kapalı grubun arkasından çıkarak grubu takip ettiği belirtilmiştir.

v. Başvurucunun 2010 yılı Haziran ayı sonlarında küçük yaşta bir kız çocuğu olan M.S.yi terör örgütün kırsal alanına gönderdiği, bu duruma kızan M.S.nin ailesinden bir şahsın -muhtemelen bu nedenle- başvurucuyu bıçakla yaraladığı belirtilmiştir.

vi. Başvurucunun 7/7/2010 tarihinde Doğubayazıt BDP ilçe teşkilatı tarafından organize edilen, 30/6/2010 tarihinde Siirt Pervari'de öldürülen örgüt mensuplarını anmak ve Rize Belediye Başkanının kadınlara yönelik olarak o tarihlerde yapmış olduğu bir açıklamayı protesto etmek amacıyla gerçekleştirilen ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen basın açıklamasında yer aldığı, ayrıca aynı tarihte düzenlenen terör örgütüne yönelik operasyonları protesto etmek amacıyla yapılan oturma eylemine katıldığı ifade edilmiştir.

vii. 2/8/2010 tarihinde BDP Doğubayazıt ilçe teşkilatı tarafından organize edilen basın açıklamasının daha sonra terör örgütünün propagandası haline dönüştürüldüğü, basın açıklaması öncesi ilçe merkezinde işyerlerinin kepenklerinin kapalı olduğu, basın açıklaması bitiminde organize olmuş bir grubun, ilçenin değişik yerlerinde yol kestikleri, gösteri yaptıkları ve güvenlik güçlerine, kamu araçlarına, binalarına ve işyerlerine taşlı ve molotoflu saldırılar gerçekleştirerek zarar verdikleri, başvurucunun da olay günü bu grubun önünde yer aldığının görüldüğü belirtilmiştir.

viii. Başvurucunun 24/8/2010 tarihinde Doğubayazıt'ta Sarina-Avesta kod adlı, terör örgütü üyesi Ş.Y.nin cenaze törenine katıldığı, cenaze töreninden sonra kalabalık bir grup tarafından taşlı, molotoflu ve havai fişekli eylemler yapıldığı, aynı gün S.Ü. ile başvurucu arasında yapılan telefon görüşmesi kapsamında başvurucunun eylem yönünde bir beklentisi olduğunu belli edecek şekilde konuşma yaptığı, ancak telefon görüşmesi dışında bu yönde başka bir delil elde edilemediği ifade edilmiştir.

ix. Başvurucunun 5/9/2010 tarihinde Azman-Bürüsk kod adlı, terör örgütü üyesi A.S.Y.nin cenaze törenine katıldığı ve cenaze töreninden sonra taşlı, molotoflu ve havai fişekli saldırılar meydana geldiği, aynı gün başvurucunun K.T. ile yapmış olduğu bir telefon görüşmesinde "Şey yoktur, saz kursu yoktur" şeklinde şifreli konuşmalar yaptığı, başvurucunun E.K isimli bir şahısla yaptığı bir diğer telefon görüşmesinde de şifreli konuşmalar yaptığı ve örgütsel gizlilik kurallarına uyarak E.K.ya talimat verdiği ifade edilmiştir. Böylelikle başvurucunun konuşmalarıyla işyerlerine, kamu binalarına ve güvenlik güçlerine taşlı ve molotoflu saldırı eylemlerini planladığı yönünde ciddi bir kanaat oluştuğu, ancak bu hususta telefon tapesi dışında delil bulunmadığı belirtilerek başvurucunun olay günü yaptığı şu telefon görüşmesine yer verilmiştir:

"K. : Vurma murma falan var mıydı yoksa yok

Remzi Gegez : Vallah biraz vardı evet

Keleş : Hadi hayırlı olsun

Remzi Gegez : Devam ediyordu hala

Keleş : Ha

Remzi Gegez : Vallah

Keleş : Ben onların kollarına kurban olayım, devam etsin devam etsin

Remzi Gegez : Devam ediyor devam ediyor

Keleş : Ha

Remzi Gegez : Vallah mahallede devam ediyor

Keleş : Tamam abi

Remzi Gegez : Oldu bir şey diyor musun

Keleş : Sağol hürmetim var, sen bir şey diyor musun

Remzi Gegez : Gözüm üstüne kendine iyi bak"

x. 12/9/2010 tarihinde yapılan halkoylamasında terör örgütünün almış olduğu karar doğrultusunda başvurucunun seçimi açıkça boykot ederek halkın oy kullanma hakkını engellediği, başvurucunun kararda belirtilen bazı telefon görüşmelerinde, oy kullanmaya gelen vatandaşları açıkça tehdit ettiklerini ve oy kullanmalarını engellediklerini gülerek anlattığı ve telefonların dinlenmesi ihtimaline binaen telefonu acele ile kapattığı belirtilerek resmî görevlendirme evrakına göre sanığın ve ismi geçen diğer şahısların seçimde görevli oldukları ifade edilmiştir.

xi. Başvurucunun 21/9/2010 tarihinde Doğubayazıt'ta yapılan ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen yasa dışı yürüyüşte yer aldığını, toplanan kalabalık tarafından şiddet içeren, yol kesme ve molotof atma eylemlerinin gerçekleştirildiği belirtilmiştir.

xii. Başvurucunun terör örgütü tarafından alınan kararlar üzerine 20-25/9/2010 tarihlerinde başlatılan "Ana dilde eğitim istiyoruz" isimli kampanya doğrultusunda okulların bir hafta süreyle boykot edilmesinde etkin rol aldığı, bu kapsamda 22/9/2010 tarihinde H.O. ile yapmış olduğu telefon görüşmesine göre okulların boykot edilmesini planlayanların başında geldiği, karara rağmen velilerin çocuklarını okula gönderdiğini görmesi üzerine bu insanlara sitem ederek "He, inanki biz sabahtan beri zahmet ediyoruz, vallah arkadaşlara söylecem sabah hepsi çocuklarını göndersin, Allah belasını versin onlara ne yapayım" dediği, H.O.nun da "Şerefsizler, bilmiyorum başka zamanda diyorlar, önlük mönlük ellerinden tutmuş gidiyorlar" dediği belirtilmiştir. Ayrıca, başvurucunun basın yolu ile propaganda yapmak amacıyla CD hazırladığı; B.B. ile yapmış olduğu telefon görüşmesinde de okulların bir hafta süreyle boykot edilmesi kararına ilişkin görüntülerin terör örgütünün amaçları doğrultusunda yayın yapan Roj TV'ye gönderilmesini konuştukları ifade edilmiştir. Yine bu doğrultuda başvurucunun Dicle Fırat haber ajansından bir şahısla konuşma yaptığı ve haberi vereceği şahsın ismini söylemeyerek örgütsel gizliliğe riayet ettiği de belirtilmiştir.

xiii. Başvurucunun 27/9/2010 tarihinde terör örgütünün dağ kadrosunda yer alan S.G. isimli şahısla konuşma yaptığı ve zaman zaman kırsal alana kendisinin de gelip gittiğinin anlaşıldığı ifade edilmiştir.

xiv. Başvurucunun Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce yapılan KCK operasyonundan sonra tutuklananlara destek vermek amacıyla Diyarbakır'a gittiği belirtilerek buna ilişkin bazı telefon görüşmelerine değinilmiştir.

xv. Başvurucunun 19/10/2010 tarihinde Doğubayazıt'ta yapılan ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen yasa dışı yürüyüşe katıldığı, terör örgütünün propagandası amacıyla kurulan ve örgütün şiddet eylemlerini yayımlayan Roj TV'ye destek vermek amacıyla "Özgürlüğün sesi Roj TV kapatılamaz" yazılı pankartı taşıdığı tespit edilmiştir.

xvi. S.T. ve E.nin kendi aralarında yapmış oldukları bir telefon görüşmesinde, terör suçundan tutuklanan F.T.nin tutuklanmasından başvurucunun sorumlu olduğunun konuşulduğu ve görüşmede S.T.nin "Asıl o Remzi'nin tutuklanması gerekirdi, o aynen beni de yaktı, beni de kullandı, aynen beni de çocukları da yaktı, ben de çocukları dağıttım" şeklinde ifadeler kullandığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda S.T.nin bu konuşmasıyla hem kendisinin hem de başvurucunun Doğubayazıt'ta meydana gelen sivil itaatsizlik eylemlerini ve bu eylemleri gerçekleştiren küçük yaştaki çocukları ne şekilde organize ettiklerini açıkça beyan ettiğine vurgu yapılmıştır.

xvii. Başvurucunun bir telefon görüşmesi kapsamında Doğubayazıt'ta yapılan ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen basın açıklamasının hazırlık çalışmasını yaptığı belirtilmiştir.

xviii. Terör örgütü tarafından alınan karar doğrultusunda uygulamaya konulan "iki dilli yaşam" faaliyeti ile ilgili olarak başvurucunun 1/1/2011 tarihinde Doğubayazıt BDP ilçe teşkilatı tabelasının Kürtçe ve Türkçe yazılarak asılması sırasında grup içinde yer aldığı ve terör örgütü lehine slogan atan gençlerle beraber slogan atarak halay çektiği belirtilmiştir.

xix. Başvurucunun 6/1/2011 tarihinde Doğubayazıt'ta yapılan ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen basın açıklamasına katıldığı, kamera çekimini yapan güvenlik güçlerini takip ettiği ifade edilmiştir. Basın açıklamasından sonra güvenlik güçlerine yönelik taşlı, havai fişekli ve molotoflu saldırı eylemlerinin meydana geldiği, bu eylemleri organize eden şahıslardan birinin de başvurucu olduğu, ancak bu konuda telefon görüşmelerinden başka bir delilin elde edilemediği vurgulanmıştır. Ayrıca, bu saldırılarda yer alan E.T.nin durumundan rahatsız olan M.Ş.T.nin S.T. ile yapmış olduğu 7/1/2011 tarihli telefon görüşmesinde başvurucu ve diğer bazı kişilerin eylemlerde yer almayarak kardeşi E.T.nin ön planda bulunmasından rahatsız olduğu tespit edilmiştir.

xx. Dosya kapsamında alınan 7/3/2011 tarihli bilirkişi raporunda başvurucunun 6/1/2011 tarihinde grupla birlikte Kürtçe türkü eşliğinde halay çektiği, güvenlik güçlerini takip ettiği, şiddet eylemlerini teşvik eden ve terör örgütü adına yayın yapan "Özgürlüğün sesi Roj TV kapatılamaz" yazılı pankartı taşıdığı belirtilmiştir. Ayrıca söz konusu bilirkişi raporunda başvurucunun 21/9/2010 tarihinde "barışın elini tutmayan katliamcıları lanetliyoruz" yazılı pankartın önünde yürüdüğü, bu esnada arkadaki grubun "şehit namırın" (şehitler ölmez) şeklinde slogan attığı, 7/7/2010 tarihinde platform üzerinde basın açıklaması yapan kişinin mikrofonunu tuttuğu ve oturma eylemine katıldığı, 15/2/2010 tarihinde ise yüzleri bez parçası ile kapalı grubun önünde yürüyerek grupla birlikte "biji serok apo" (yaşasın başkan apo)" şeklinde slogan attığı ifade edilmiştir.

12. Sonuç olarak başvurucunun mahkûmiyet gerekçesi şöyle özetlenmiştir:

"Dosya kapsamında bulunan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; sanık Remzi Gegez'in terör örgütünün faaliyetleri kapsamında kullanılan Ahmed-i Hani Derneğinin üyesi olduğu, Doğubayazıt ilçesinde oluşturulan şiddete dayalı Öz Savunma Birlikleri Doğubayazıt yapılanmasında eylem grubu sorumlusu olarak görev aldığı, telefon tapelerine göre ilçede meydana gelen terör olayalarını organize edenlerden birisinin sanık olduğu yönünde ciddi kuşkuların bulunduğu, örgütsel faaliyetleri dernek çatısı altında legalize ederek özellikle küçük yaştaki çocuklara yönelik sanık [S.T.] ile birlikte kültürel etkinlikler düzenledikleri, bu yolla çoğu küçük veya genç yaşta masum insanları terör örgütünün kırsal alanına gönderdiği, bunun örneğinin ise terör örgütünün dağ kadrosuna bizzat sanığın gönderdiği [M.S.] olduğu, sanığın düzenli ve aktif olarak Doğubayazıt ilçe merkezinde BDP tarafından ya da bireysel manada düzenlenen terör örgütünün propagandası haline dönüştürülen şiddet eylemlerine katıldığı, basın açıklamalarından sonra organize edilmiş grupları muhtemelen yönlendirdiği, Doğubayazıt ilçesinde ikamet etmesine rağmen zaman zaman ilçe dışına çıkarak örgüt mensupları ile kırsal alanda görüştüğü, telefon tapelerinden çok açık bir şekilde anlaşılacağı üzere 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda halk oylamasına katılan vatandaşları açıkça tehdit ettiği ve oy kullanmalarını engellediği, 20-25 Eylül 2010 tarihleri arasında yapılan ve terör örgütünün almış olduğu eylem kararına dayanan 'eğitimin boykot edilmesi' eylemini organize edenlerden birisinin de sanık olduğu, ikametinde yapılan aramada örgütsel dökümanların ele geçirildiği, sanığın bu eylemlerini diğer sanıklar [S.T.], [E.K.], [A.A.] ve [D.Ş.] ile birlikte yürüttüğü, 15/2/2010 tarihinde şiddet içeren etkinliğe katılarak 'Biji Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)' şeklinde slogan atmak, 19/10/2010 tarihinde açıkça terör örgütü adına yayın yapan ve sürekli şiddet çağrısı yapan Roj TV'nin propagandasını yaparak 'Özgürlüğün sesi Roj TV kapatılamaz' yazılı pankartı taşımak ve 6/1/2011 tarihinde Doğubayazıt ilçe merkezinde yapılan ve terör örgününün propagandası haline dönüştürülen basın açıklamasına katılarak 'Biji Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)' şeklinde şiddet içeren sloganlar atan grupla birlikte basın açıklaması öncesinde terör örgütünün açıkca destekçisi olduğunu belli edecek şekilde terör örgütü lehine slogan atmak ve halay çekmek suretiyle terör örgütünün propagandasını yaptığı, böylece sanığın tüm eylemleri ile terör örgütüne üye olmak ve zincirleme şekilde terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarını işlediği anlaşıldığından sanığın bu suçlardan cezalandırılmasına karar verilmiş[tir]"

13. Temyiz üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 6/6/2014 tarihli kararı ile mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraate dair hükümler ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyete ilişkin hükümlerin onanmasına karar verilmiş ve anılan kararlar kesinleşmiştir. Yargıtay, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen mahkûmiyet kararının ise sonradan yapılan kanun değişiklikleri kapsamında kovuşturmanın ertelenmesi şartlarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmiştir.

14 Başvurucu, Yargıtay ilamından 27/8/2014 tarihinde müddetnamenin tebliği ile haberdar olduğunu belirtmiştir.

15. Başvurucu 19/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu; bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmalı olan ve daha sonra kaldırılmasına karar verilen özel yetkili mahkemelerce yargılandığını, anılan mahkemelerin adil yargılama yapmadığını ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

20. Somut olayda başvurucu, ihlal iddialarını temellendirmemiş; anılan mahkemelerin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddialarını temellendiremediği sonucuna ulaşılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tercüman Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun iddiaları

22. Başvurucu; yargılama sırasında ve özellikle esas hakkında mütalaaya karşı ana dilde savunma yapmak istediğini ancak mahkemece bu talebinin usule aykırı olarak reddedildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

23. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 202. maddesine göre sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar sanık veya mağdura tercüme edilir. Soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar da bu haktan yararlanır. 5271 sayılı Kanun’un 202. maddesiyle meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyen şüphelilerin/sanıkların kendilerini Türkçe dışında başka bir dilde savunmalarına imkân tanınmıştır. Böylece Türkçeyi hiç konuşamayan ve anlayamayan kişilerin ana dilleri ya da bildikleri başka bir dilde şikâyetlerini aktarabilmesi veya savunmalarını yapabilmesi sağlanmıştır (Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 53)

25. Diğer taraftan 5271 sayılı Kanun’un 202. maddesine 24/1/2013 tarihinde ilave edilen (4) numaralı fıkra ile tercüman hakkı genişletilmiştir. Yeni kuralla sanıkların “iddianamenin okunması ve esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde” yapabileceği hükmü getirilmiştir. Böylece meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanığa da sözlü savunmasını başka dilde yapabilme imkânı tanınmıştır (Abdurrahim Balur, § 54).

26. Somut olayda başvurucunun soruşturma aşamasında ve müdafii huzurunda kollukça, Cumhuriyet Başsavcılığınca veya kovuşturma evresinde mahkemece alınan ilk savunmasında Türkçeyi anlamadığı veya konuşamadığını herhangi bir surette ileri sürmediği ve söz konusu savunmaları Türkçe yaptığı anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucunun Kürtçe savunma yapmak istediği esas hakkında mütalaaya karşı savunması dâhil olmak üzere tüm bu savunmaların 5271 sayılı Kanun'da 24/1/2013 tarihinde yapılan değişiklikten önce alındığı görülmüştür. Bu kapsamda yeni usul kuralının yürürlüğe girdiği tarihten önce ilk derece mahkemesi önünde gerçekleştirilen başvurucuya tercüman atanmamasına ilişkin işlemde Türkçeyi anlayan ve konuşan başvurucunun mensubu olduğu etnik dilde savunma yapabilmesi için tercümandan yararlanma talebinin kabul edilmemesinin savunma hakkını kısıtlamadığı sonucuna ulaşılmıştır (aynı yönde karar için bkz. Abdurrahim Balur, § 55).

27. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, bazı barışçıl basın açıklamalarına katılmış olmasının ve toplantılarda atılan sloganlar ile diğer düşünce açıklamalarının mahkûmiyetinde delil olarak kullanıldığını, katıldığı toplantıların terör örgütü tarafından veya terör örgütünün amacı doğrultusunda organize edildiğine ilişkin bir bilgi ya da belgenin yargılama dosyasında bulunmadığını belirterek, Anayasa'da güvence altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan eylemlerinin terör örgütüne üye olma suçunun delili olarak değerlendirilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şüpheden uzak hiçbir delil bulunmamasına rağmen mahkûm edilmesinin suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal ettiği iddiası toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bağlamında incelenecektir.

30. Katıldığı veya organize ettiği toplantılar ile bu toplantılarda açıklanan bazı düşüncelerin terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde koruma altına alınan hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).

31. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.

a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

32. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyet kararında delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

b. Somut Olayın Değerlendirilmesi

33. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).

34. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).

35. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).

36. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).

37. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (Metin Birdal, § 72).

38. Dolayısıyla incelenen başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği sorusuna cevap bulunacaktır.

39. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır.

40. Başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelenmiş ve somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi diğer bazı deliller yanında PKK'yı, terör örgütü mensuplarını veya terör eylemlerini yücelten sloganların atıldığı veya pankartların açıldığı terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantılara ve gösteri yürüyüşlerine katılmış olmasını başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).

41. Nitekim ilk derece mahkemesi mahkûmiyet kararında, başvurucu hakkındaki ihbar tutanağına, başvurucunun ikametgâhında ele geçirilen örgütsel bazı dokümanlara, M.S. isimli küçük yaştaki bir kız çocuğunu terör örgütün kırsal alanına göndermesine ve terör örgütünün talimatları doğrultusunda hareket ettiğine yönelik telefon görüşmelerine dayanmıştır. Bunun yanında Mahkeme, başvurucunun terör örgütünün dağ kadrosunda bulunan bir örgüt üyesiyle telefonla irtibat kurmasına, terör örgütü talimatları doğrultusunda gerçekleştirilen sivil itaatsizlik eylemlerinde küçük yaşta çocukları kullanmasına, bu eylemlerde atılan sloganlara, açılan pankartlara ve bilirkişi raporuna da kararında yer vermiştir. Bu şekilde ilk derece mahkemesi, başvurucunun söz konusu toplantı ve gösterileri organize etmek veya katılmak biçimindeki rolünün, onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.

42. Sonuç olarak başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.

43. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tercüman yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Remzi Gegez [2.B.], B. No: 2014/15676, 13/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı REMZİ GEGEZ
Başvuru No 2014/15676
Başvuru Tarihi 19/9/2014
Karar Tarihi 13/2/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ana dilde savunma talebinin mahkemece reddedilmiş olması ve özel yetkili mahkemelerce yargılama yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının; bazı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmanın terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmiş olması nedeniyle de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Toplantı ve gösteri yürüyüşü Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tercüman yardımından yararlanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 3713 Terörle Mücadele Kanunu 7
5237 Türk Ceza Kanunu 314
220
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 217
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi