logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Veli Servet Çelik [1.B.], B. No: 2014/157, 9/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİBÖLÜM

 

KARAR

 

VELİ SERVET ÇELİK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/157)

 

Karar Tarihi: 9/6/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Yakup MACİT

Başvurucu

:

Veli Servet ÇELİK

Vekili

:

Av. Hüseyin ÖĞÜT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan takibe karşı ileri sürülen şikâyette kanun ve usule aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/11/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 5/4/2016 tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6.Başvurucu 27/9/2000 tanzim ve 20/10/2001 vade tarihli, 458.000 USD bedelli, bonoya dayanarak keşideci V.T. ile lehtar ve ciranta olan D... Turizm A.Ş. aleyhine Konya 3. İcra Müdürlüğünün E.2009/14837 (eski esas 2002/5324) sayılı dosyasında icra takibi başlatmıştır.

7. Borçlu Şirket D... Turizm A.Ş., takip kapsamında kendisine çıkarılan ödeme emrinin usulsüz olarak tebliğ edildiğini iddia ederek şikâyette bulunmuş, Konya İcra Tetkik Merciinin 2/12/2012 tarihli ve E.2002/3011, K.2002/3562 sayılı kararı ile tebligatın usulsüz olduğu belirtilerek ödeme emrine ıttıla tarihi olan 29/11/2002 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulüne karar vermiştir.

8. Bu arada borçlu Şirket, cirantaya karşı takip yapılabilmesi için ödememe protestosunun çekilmesi gerektiğini, vade tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek Konya İcra Tetkik Merciinin E.2002/3037 sayılı dosyasında şikâyette bulunmuş; Mahkeme 4/12/2002 tarihli ve K.2002/3610 sayılı kararı ile şikâyeti kabul ederek takibi iptal etmiştir.

9. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 4/4/2003 tarihli ve E.2003/5795, K.2003/7296 sayılı ilamı ile "borçluya 163 örnek ödeme emrinin 29/11/2002 tarihinde tebliğ olunduğu, mercii kararıyla tespit edildiği halde 2/12/2002 tarihinde mercii nezdinde ileri sürülen itiraz dilekçesi 10/12/2002 tarihinde harçlandırıldığından bu başvurunun yasal süreden sonra yapıldığı" gerekçesiyle bozulmuş, karar düzeltme talebi aynı Dairenin 13/6/2003 tarihli ve E.2003/11297, K.2003/14135 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.

10. Bozma üzerine dosya, Mahkemenin E.2003/1603 sırasına kaydedilmiş; Mahkemece bozma ilamına uyularak 2/10/2003 tarihli ve E.2003/2160 sayılı kararla şikâyetin süre yönünden reddine karar verilmiştir.

11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/1/2004 tarihli ve E.2003/23027, K.2004/237 sayılı ilamıyla onanmış; karar düzeltme talebi aynı Dairenin 9/4/2004 tarihli ve E.2004/3943, K.2004/8784 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

12. Borçlu Şirket bu defa takibe dayanak senedin teknik imkânlarla sahte olarak düzenlendiğini, ödeme emrinin tebliğ tarihinin 29/11/2002 tarihi olarak kabul edildiğini, başvurucuya borçlu olmadığını belirterek 4/12/2002 tarihinde şikâyette bulunmuş; Konya İcra Tetkik Merciinin 12/12/2002 tarihli ve E.2002/3062, K.2002/3645 sayılı kararıyla itirazın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

"...

Konya 3. İcra Müdürlüğünün E.2002/5324 takip sayılı dosyası üzerinden davacı aleyhine yapılan takibin iptaline mahkememizin 4/12/2002 tarihli (E.2002/3037, K.2002/3610 sayılı) kararı ile karar verildiğinden davacının takibin iptaline yönelik itirazı bu nedenli konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, [mercice takibin iptaline karar verilmesi nedeniyle davacı aleyhine yapılan takibin karar kesinleşinceye kadar durdurulmasına]

..."

13. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/2/2003 tarihli ve E.2003/797, K.2003/3614 sayılı ilamı ile onanmıştır.

14. Karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairenin 9/5/2003 tarihli ve E.2003/7487, K.2003/10649 sayılı ilamı ile onama kararı kaldırılmış ve Mahkemenin hükmü bozulmuştur. İlamın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Borçlunun borcuna yönelik itirazları süresinde yapılmadığından bahisle reddi gerektiği yönünde 4/12/2002 tarihli kararı Dairemiz tarafından bozulmuştur. Merciin 2002/3062 sayılı esasında açılan dava süresinde olup, bu durumda önceki dava yürümekte olan davadan sonra açıldığından derdestlik durumu da söz konusu olamaz. Borçlunun esasa yönelik itirazlarının incelenerek oluşacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekir. Merciin davanın konusuz kaldığından bahisle esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına şeklindeki kararın bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

..."

15. Bozma üzerine dosya, Mahkemenin E.2003/1361 sırasına kaydedilmiş; bozma ilamına uyan Mahkeme 8/12/2011 tarihli ve K.2011/1111 sayılı kararıyla şikâyeti reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir.

"...

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davacı tarafından mahkememizinE.2002/3062 sayılı dosyasına açılan, Yargıtay tarafından bozularak bozma kararının mahkememizin E.2003/1361 sayılı numarasına kaydedilen dava dilekçesi ile davacının dava konusu Konya 3 icra müdürlüğünün E.2002/5324 sayılı icra dosyasında takip konusu yapılan 20/10/2001 vade tarihli bononun sahte olması, başka bir belgeden alınan imzaların teknik imkanlarla tertip edilip bono haline getirilmesi nedeni ile takibin müvekkil şirket bakımından iptaline, müvekkil şirket tarafından alacaklı olduğunu iddia eden kişiye böyle bir bonoyu ciro etmelerini gerektirecek hiç bir ticari ilişki olmadığından, sahte bono tanzimi ile icra takibi yapıldığından, borca itirazlarının kabulü ile haksız icra takibinin iptalinin talep edildiği, ayrıca faiz oranlarına işlemiş ve işletilmiş faize itiraz edildiği, borca itiraz sebebi olarak gösterilen senedin sahteliği ile ilgili olarak o günkü tarih itibariyle yürürlükte bulunan HUMK 317 maddesi uyarınca Konya2 Ağır Ceza Mahkemesinin 2003/105 esasına kayıtlı olarak davalı alacaklı Veli Servet Çelik hakkında açılan kamu davasının sonucu beklenmiş ve netice olarak Konya 2 Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/312, K.2009/383 sayılı dosyasında davalı alacaklı Veli Servet Çelik hakkında "her ne kadar sanık Veli Servet Çelik hakkında atılı (memur olmayan kimsenin resmi belgede sahteciliği) suçtan mahkememizde kamu davası açılmış ise de, yapılan yargılamada toplanan delillere göre sanığın suçu işlediği sabit olmadığından CMK 223/2e maddesi gereğince BERAATİNE, senetteki imzanın müştekinin eli ürünü çıktığından gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet Savcılığına müzekkere yazılmasına dair verilen kararın Yargıtay 11 Ceza Dairesinin E.2010/14026, K.2011/12094 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesi ve kesinleşme şerhli ceza mahkemesi ilamının celbedilmiş olması, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü senedin sahteliği iddiasının kesinleşen Ağır Ceza Mahkemesi ilamına göre ispatlanamaması, TTK'nun 690 maddesi yollamasıyla bonolar hakkında da uygulanan TTK'nun 589 maddesi uyarınca "bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kimselerin imzasının, sahte imzaları, mevhum şahısların imzalarının yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısların herhangi bir sebep dolayısıyla ilzam etmeyen imzaları taşırsa diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez" hükmü uyarınca kesinleşen Ağır Ceza Mahkemesi ilamında vurgulandığı üzere senet keşidecisi olarak görünen V.T. isimli bir kişinin gerçekte mevcut olmadığı, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yaptırılan Adli Tıp imza incelemesine göre senetteki imzanın davacı borçlu D.. Turizm işletmecilik A.Ş.nin yetkili temsilcisi M.D.nin eli ürünü olduğu gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunmuş olması karşısında ve özellikle TTK'nun 589 maddesi hükmü karşısında hamil yönünden senedin TTK'nun 688 maddesindeki zorunlu unsurları taşıyan bir senet hükmünde olduğu, TTK'nun 690 maddesi yollamasıyla TTK'nun 626-642 maddeleri uyarınca takip konusu senedin takip alacaklısının lehtar olmayıp hamil ciranta olması ve hamil cirantanın vade tarihinden itibaren 2 günlük yasal süre içerisinde cirantalara müracaat hakkını korumasını sağlayan ödememe protestosunun senet keşidecisi olarak görünen V.T.ye tebliğ etmemiş ve vade tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde davacı borçlu ciranta hakkında takip başlatmamış olduğu, ancak ödememe protestosu tebliğ edilmemesi ve zamanaşımı itirazı ile ilgili Konya 1. icra mahkemesinin Yargıtay 12 Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşen E.2003/1603, K.2003/2160 sayılıdosyasında ileri sürülen bu dava sebepleri yönünden, bu dava sebepleri ile ilgili davanın harcının ıttıla tarihi 29/11/2002 tarihinden itibaren 5 günlük yasal süre içerisinde ileri sürülmemesi nedeni ile açılan davanın süre yönünden reddine karar verilmiş olması, Yargıtay tarafından onanarak ve karar düzeltme talebi reddedilerek kesinleşen bu kararın esastan olmamakla birlikte süre yönünden red edilmiş olması ve ileri sürülen hamilin TTK'nun 626-642 maddeleri uyarınca yasal 2 günlük süre içerisinde ödememe protestosu tebliğ ettirmemesi ve ciranta hakkında vade tarihinden itibaren TTK'nun 661 hükümleri doğrultusunda takip başlatmaması nedeni ile zamanaşımı itirazı yönünden kesin hüküm bulunması, davacının hem ödememe protestosu tebliğ edilmediği, hem zamanaşımı itirazlarının hem borca itirazlarını ayrı ayrı davalar ile dava konusu yapmış olması nedenleri ile davacının dava dilekçesinde ileri sürmediği bozma ilamından sonra ileri sürdüğü ve ıslah dilekçesiyle davasını 6100 sayılı HMK'nın176 maddesi hükmü uyarınca ıslah etmiş ise de, ıslah dilekçesi ile ileri sürülen ve bozma aşamasından sonra ileri sürülen ödememe protestosunun TTK'nun 626-642 madde hükümleri doğrultusunda yasal 2 günlük süre içerisinde hamil davalı alacaklı tarafından tebliğ ettirilmemesi, hamilin ciranta hakkında vade tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde takip başlatmaması nedeni ile zamanaşımı itirazları ile ilgili mahkememizin E.2003/1603, K.2003/2160 sayılı dosyasında süre yönünden davanın reddine dair verilen kesin hüküm olması, davacının takip konusu senedin sahteliği ile ilgili olarak HMK'nın 317. maddesi uyarınca bekletici mesele yapılan Konya 2 Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/312, K.2009/383 sayılı dosyasında davalı alacaklı Veli Servet Çelik hakkında "her ne kadar sanık Veli Servet Çelik hakkında atılı (memur olmayan kimsenin resmi belgede sahteciliği) suçtan mahkememizde kamu davası açılmış ise de, yapılan yargılamada toplanan delillere göre sanığın suçu işlediği sabit olmadığından CMK 223/2e maddesi gereğince beraatine karar verilmiş olması nedenleri ile ispatlanamayan borca itiraz davasının reddine karar vermek kanaati hasıl olmuş, dava sebebi, davacının borca itiraz sebebi, TTK'nun 688 maddesindeki senedin zorunlu unsurlarının sahteliği gerekçesi ile mevcut olmaması sebebine dayanması nedeni ile borca itiraz sebeplerine göre inkar tazminatının şartları oluşmadığından inkar tazminatına hükmedilmemiştir.

..."

16. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30/5/2012 tarihli ve E.2011/31923, K.2012/18436 sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...

TTK'nun 690. maddesinin göndermesi ile bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanun'un 626. ve 642/2. maddeleri gereğince hamilin lehtara müracaat edebilmesi için, yasal süresi içerisinde, senet keşidecisinin protesto edilmesi gerekir. Bu husus, İİK'nun 170/a-2maddesi gereğince süresinde yapılan itiraz ve şikayetlerde icra mahkemesince re'sen gözetilmelidir.

Somut olayda, takip talepnamesine protesto belgesi eklenmediği gibi, alacaklı tarafından yargılama sırasında da sunulmadığından, mahkemece muteriz borçlu ciranta hakkındaki takibin İİK'nun 170/a. maddesi gereğince re'sen iptaline karar verilmesi gerekirken, senedin protesto edilmediğine ilişkin olarak açılan ayrı bir davanın süreden reddine karar verilmiş olmasının kesin hüküm teşkil etmeyeceği düşünülmeden işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

..."

17. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 6/12/2012 tarihli ve E.2012/21348, K.2012/36784 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

18. Bozma üzerine dosya Mahkemenin E.2012/926 sırasına kaydedilmiş, bozma ilamına uyan Mahkeme 26/3/2013 tarihli ve E.2012/926, K.2013/239 sayılı kararı ile şikâyeti kabul etmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Davacının davası İİK.nun 170/a maddesi gereğince açılan kambiyo hukukuna ilişkin şikayet davasıdır.

Mahkememizce yapılan yargılama, incelenen icra dosyası ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde; Davalı alacaklı Veli Servet Çelik tarafından başlatılan icra takibinde takibe dayanak olarak esas alınan lehtarı D. Turz. İşlt. A.Ş., keşidecisi V.T., cirantası D. Turz. İşlt. A.Ş. olan, 458.000 USD bedelli bonoda lehtarın ve cirantanın bonoya dayalı olarak takip edilebilmeleri için TTK.nun 690. maddesinin göndermesi ile bonolarda uygulanması gereken aynı kanununun 626. ve 642/2. maddeleri gereğince yasal süre içinde senet keşidecisinin protesto edilmesi gerekir. Protestonun yapılmaması halinde buna dair şikayetlerin İİK.nun 170/a-2 maddesi doğrultusunda İcra Mahkemesince dinlenmesi mümkündür. Davaya konu icra dosyasında protesto belgesi bulunmadığından ve yargılama sırasında da mahkememize sunulmadığından, borçlu D. Turz. A.Ş. Hakkındaki takibin İİK.nun 170/a maddesi gereğince resen iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Daha önce aynı dosyada İİK.nun 170/a maddesi gereğince protesto eksikliğinden dolayı açılan davanın süre yönünden reddine karar verilmiş olması bu dava açısından kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu nedenle Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda TTK.nun 690, 626, 642/2 ve İİK.nun 170/a maddeleri gereğince icra takibine konu edilen bonoda keşidecinin protesto edilmemiş olması sebebiyle, senet lehtarı ve cirantasına karşı takip hakkı düşmüş olduğundan icra takibinin davacı şirket yönünden iptaline, bonoya dayalı olarak kısmi ödeme bulunduğundan, icra takip konusu bono yazılı delil başlangıcı olarak genel mahkemelerde alacak davasına konu edilebileceğinden, bu yönden davalı kötü niyetli kabul edilmemiş, davacı tarafın bu nedenle kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş, davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

 HÜKÜM: Ayrıntıları açıklandığı üzere;

 1. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun 690, 626, 642/2. maddeleri ile İcra İflas Kanunun 170/a-2 maddesi gereğince takibe konu bonoda protesto bulunmadığından davacının takibin iptali yönündeki davasının KABULÜNE, Konya3. icra müdürlüğününE.2002/5324 (2009/14837 yeni esas) sayılı dosyasında yapılan icra takibinin davacı şirket yönünden iptaline,

 2. Davaya konu bono genel mahkemelerde yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebileceğinden ve icra dosyasında kısmi ödeme bulunduğundan, davalının kötü niyeti ispatlanamadığından davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,

..."

19. Başvurucu, takibe dayanak senette kısmi ödemede bulunulduğu, olayda 18/6/1927 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 170/a madde hükmünün uygulanamayacağı, bu hükmün kambiyo senedi vasfını haiz olmayan senetlerle ilgili olduğu, senet keşidecesinin hayalî bir şahıs olduğu ve bu isim altındaki imzanın borçlu Şirket yetkilisine ait olduğunun yargı kararıyla kesinleştiği, olayda davacı Şirketin kötü niyetinin bulunduğu, bu açıdan da protesto şartının aranmaması gerektiği gerekçesiyle borçlu Şirket de kötü niyet tazminatı açısından kararı temyiz etmiş; karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 18/6/2013 tarihli ve E.2013/15438, K.2013/22881 sayılı ilamı ile onanmıştır. Onama ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...

Yargıtay ilamında belirtilen bozma sebepleri çerçevesinde işlem yapılarak karar verilmiş, bozma ile kesinleşen hususların yeniden temyiz sebebi yapılmasına usul hükümleri elvermemiş bulunmasına ve temyiz edilen kararda yazılı gerekçelere göre tarafların yerinde olmayan temyiz sebeplerinin reddiyle bozma gereğine ve usule uygun mahkeme kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), [24,30'ar TL onama harcı temyiz edenlerden alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.]"

20. Başvurucu, temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususları yineleyerek karar düzeltme talebinde bulunmuş; talep aynı Dairenin 30/9/2013 tarihli ve E.2013/23173, K.2013/30382 sayılı ilamı ile reddedilmiştir. İlamın ilgili kısmı şöyledir:

"...

TTK'nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında uygulanması gereken aynı Kanun'un 626 ve 642. maddeleri gereğince keşideci protesto edilmediği taktirde hamil, lehtara karşı müracaat hakkını kaybeder. Bu durumda keşidecinin Ağır Ceza Mahkemesi'nde hayali kişi olması yasanın bu hükmünün yerine getirilmesini engellemez. Alacaklı, lehtarı takip edecek ise, keşideci olarak gözüken hayali şahıs olduğu ileri sürülen V.T.ye usulüne uygun olarak protesto göndermesi gerekir. Söz konusu protestonun hayali kişiye tebliğ edilip edilmemesinin yasanın bu hükmünün yerine getirilmesine engel olmayacağının anlaşılmasına, düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf yapılan mahkeme kararında yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında karar düzeltme isteği yerinde görülmediği gibi HUMK. nun 440. maddesinde yazılı dört halden hiç birine de uymadığından İİK.nun 366. ve HUMK.nun 442. maddeleri uyarınca (REDDİNE),[takdiren 220,00 TL para cezası karar düzeltme isteyenden alınarak hazineye gelir yazılmasına, 50,45 TL ilam harcı tam yatırıldığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30/09/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.]"

21. Ret kararı 25/10/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 25/11/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olmadığı tespit edilmiştir.

22. Bu arada takibe dayanak senetle ilgili başvurucu ve V.T. isimli şahıs hakkında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/105 sayılı dosyasında sahtecilik suçundan dava açılmış, Mahkeme 17/10/2006 tarihli ve K.2006/401 sayılı kararı ile V.T. isimli şahsın hayalî bir kişi olması nedeniyle bu kişi hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, başvurucu hakkında 1 yıl 8 ay hapis cezası ile tecziyesine karar vermiştir.

23. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20/6/2008 tarihli ilamı ile bozulmuş; Mahkeme bozma ilamına uyarak 10/11/2009 tarihli ve E.2008/312, K.2009/383 sayılı kararı ile başvurucunun beraatine hükmetmiş; senette hayalî şahıs olduğu anlaşılan keşideci V.T. adına atılan imzanın katılan M.D.nin eli ürünü olduğunu belirtilerek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.

24. Suç duyurusu üzerine M.D. ve Şirket adına senedi ciro eden A.K. isimli şahıs hakkında dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/179 sayılı dosyasında dava açılmış; Mahkeme 28/5/2012 tarihli ve K.2012/251 sayılı kararı ile dolandırıcılık suçundan davanın düşmesine, sahtecilik suçundan sanıkların ayrı ayrı 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir.

25. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 1/10/2014 tarihli ve E.2014/11742, K.2014/16069 sayılı ilamı ile davanın zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.

B. İlgili Hukuk

26. 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu'nun 626. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Kabulden veya ödemeden imtina, kabul etmeme veya ödememe protestosu denilen resmi bir vesika ile tesbiti mecburidir.

Kabul etmeme protestosunun, kabule arz için muayyen olan müddet içinde çekilmesi lazımdır. Şayet 606 ncı maddenin birinci fıkrasında gösterilen halde poliçenin ilk arzı vadenin son gününde vukua gelmiş ise protesto o günün ertesi günü dahi çekilebilir.

Muayyen bir günde veya keşide gününden veya görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartını havi bir poliçeden dolayı çekilecek ödememe protestosunun, ödeme gününü takibeden iki iş günü içinde çekilmesi lazımdır. Görüldüğünde ödenmesi şart olan bir poliçeden dolayı çekilecek ödememe protestosu yukarıki fıkrada kabul etmeme protestosu için gösterilen müddetler içinde çekilir.

..."

27. 6762 sayılı mülga Kanun'un 642. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Hamil; muayyen müddetleri içinde:

...

2. Kabul etmeme veya ödememe protestosunu keşide;

...

..etmezse, kabul eden kimse hariç olmak üzere cirantalara, keşideciye ve diğer borçlulara karşı haiz olduğu hakları kaybeder.

..."

28. 6762 sayılı mülga Kanun'un 690. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Bononun mahiyetine aykırı düşmedikçe ... ve ödemeden imtina halinde müracaat haklarına dair (625 - 639, 641 - 643) ve ... inci maddeler hükümleri bonolar hakkında da caridir."

29. 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesi şöyledir:

"Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine göre takip hakkı olmadığını 168 inci maddenin 3 üncü bendine göre şikayet yolu ile ileri sürebilir.

İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyle, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re'sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir.

Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

31. Başvurucu, borçlu şirketin lehtar olduğu 27/9/2000 tanzim tarihli, 458.000 USD bedelli bono için yapılan kısmi ödemeyi de dikkate alarak 431.000 USD bedel üzerinden icra takibi başlattığını, takip sonrası sahte senet düzenlediği iddiasıyla hakkında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesine açılan davada mahkûmiyet kararı verildiğini, kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu, bozma sonrası yapılan yargılamada, senet keşidecisi olarak adı geçen Veli Servet Çelik'in hayali kişi olduğu ve bu isim altındaki imzanın borçlu şirketin yetkilisi M.D.nin eli ürünü olduğunun anlaşıldığını, davadan beraat ettiğini, şirket yetkilisi M.D. ile bono arkasında imzası bulunan A.K. isimli şahıslar hakkında dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçundan Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/179 sayılı dosyasında açılan davada, bu şahısların sahtecilik suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, yine borçlu şirket tarafından Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2005/487 sayılı dosyasında takip konusu senetle ilgili menfi tespit davası açıldığını, bu davanın da reddedildiğini, ret kararında senet açısından "protesto çekilmesinin mümkün olmadığı" hususunun belirtildiğini, buna rağmen başvuru konusu davada senedin protesto çekilmeden icraya konulduğu gerekçesiyle şikâyetin kabul edildiğini belirtmiştir. Yine başvuru konusu dava ile aynı konuda olan Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesinin E.2003/1603 sayılı dosyasında, davanın süre yönünden reddedildiğini, kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, borçlunun bu defa aynı konuda Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesinin E.2012/926 sayılı dosyasında şikâyette bulunduğunu, şikâyete konu icra dosyasında borçlu tarafından kısmi ödeme yapıldığını, 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesine göre kısmi ödeme hâlinde, alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkı olmadığına yönelik talepte bulunulamayacağı hususunun belirtildiğini, Yargıtayın da bu yönde kararları olduğunu, Mahkemenin, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen menfi tespit davasının sonucunu beklemeden açık Kanun hükmü ve Yargıtay içtihatlarını göz ardı ederek takibi iptal ettiğini, karar nedeniyle takip konusu alacak miktarınca zarara uğradığını, yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek Anayasa’nın 10., 36. ve 40. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 10. ve 40. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür. Buna göre başvuru, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddia ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia başlıkları altında incelenmiştir.

1.Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

33. Başvurucu, şikâyetçi tarafından borcun bir kısmının varlığının kabul edildiğini, 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesinin üçüncü fıkrasında, borcun kısmen ya da tamamen kabulü hâlinde, alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkının olmadığı yönünde şikâyette bulunulamayacağının belirtildiğini, bu açıdan şikâyetin reddine karar verilmesinin zorunlu olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da bu doğrultuda kararı olduğunu, yine genel yetkili Asliye Ticaret Mahkemesinde takip konusu bono açısından protesto çekilmesinin mümkün olmadığının tespiti yapıldığı hâlde, Mahkemenin bu durumu göz ardı ederek açık Kanun hükmü ve yargısal içtihatlara aykırı karar verdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz”

35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

36. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

37. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri ile kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların bireysel başvuruda incelenemeyeceği ve bu çerçevede Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. Bir anayasal hakkın ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve Kanun tarafından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında bırakılan hususlara ilişkin olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah. Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 34).

38. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular için benimsediği temel yaklaşım doğrultusunda kural olarak, bireysel başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasada yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ve açıkça keyfîlik içermedikçe derece mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri değerlendirmesinde ve hukuk kuralını yorumlamasında bariz bir takdir hatası bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Kenan Özteriş, B. No: 2012/989, 19/12/2013, § 48).

39. Başvurucunun Konya 3. İcra Müdürlüğünün E.2002/5324 (yenilenmiş E.2009/14837 sayılı) sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takibe karşı İcra Mahkemesine yapılan şikâyette Mahkeme 12/12/2002 tarihli kararıyla itirazın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/2/2003 tarihli ilamıyla şikâyetin esası hakkında karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulması üzerine Mahkeme 8/12/2011 tarihli kararıyla şikâyeti reddetmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30/5/2012 tarihli ilamıyla hükmün bir kez daha bozulması üzerine Mahkeme, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda icra takibine konu bonoda hamil tarafından keşideciye karşı protesto çekilmemesi nedeniyle başvurucunun senet lehtarı ve cirantasına karşı takip hakkının bulunmadığını belirterek davacı Şirket yönünden takibin iptaline karar vermiştir.

40. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 18/6/2013 tarihli ilamıyla hükmü onamış; başvurucunun karar düzeltme talebi üzerine Daire, ayrıntılı bir şekilde izahat yapmak suretiyle 6762 sayılı mülga Kanun'un 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında uygulanması gereken aynı Kanun'un 626. ve 642. maddeleri gereğince keşideci protesto edilmediği taktirde hamilin lehtara karşı müracaat hakkını kaybedeceğini, bu durumda keşidecinin Ağır Ceza Mahkemesinde hayalî kişi olmasının Kanun'un bu hükmünün yerine getirilmesini engellemeyeceğini, alacaklının lehtarı takip etmesi için keşideci olarak gözüken hayalî şahıs olduğu ileri sürülen Vedat Tüfekçioğlu'na usulüne uygun olarak protesto göndermesi gerektiğini, söz konusu protestonun hayalî kişiye tebliğ edilip edilmemesinin Kanun'un bu hükmünün yerine getirilmesine engel olmayacağını belirterek karar düzeltme talebini 30/9/2013 tarihinde reddetmiştir.

41. Mahkeme ve Yargıtayın, tarafların iddia ve savunmaları, ceza ve hukuk mahkemesi dosyaları ile icra takip dosyası içeriğini dikkate alarak 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesi gereği şikâyetin kabulü ile takibin iptaline karar verirken belirttiği gerekçe ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu, Anayasa Mahkemesinin Derece Mahkemelerinin hukuk kurallarının olay ve olgulara uygulanması sırasındaki takdirine müdahale etmesi, kendisini onların yerine koyarak değerlendirme yapmasının mümkün olmadığı, bu açıdan başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi dışında kalan hususlara ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin anılan gerekçeyle verdiği kararda bariz bir takdir hatası yapıldığı yönünde bir bulguya da rastlanmamıştır.

42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddiasının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının açık bir keyfîlik veya bariz bir takdir hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığına İlişkin İddia

43. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

44. Başvurucu, dava sürecinin uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

45. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiş (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34–59) ve bu kapsamda yapılan incelemeler sonucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (Gülseren Gürdal ve diğerleri, B. No: 2013/1115, 5/12/2013; Semira Babayiğit ve diğerleri, B. No: 2013/3283, 19/12/2013; Haydar İzgi, B. No: 2012/673, 19/12/2013).

46. Başvuru konusu olay, İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan şikâyet talebine ilişkindir. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun'u ile 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan somut yargılama faaliyetinin makul süre değerlendirmesi için başlangıcı, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı tarih olup (Güher Ergun ve diğerleri, § 50)bu tarih somut başvuru açısından şikâyetin yapıldığı 4/12/2002'dir.

47. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 12. Hukuk Dairesince karar düzeltme talebinin reddedildiği 30/9/2013'tür.

48. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde başvurucu tarafından 4/12/2002 tarihinde yapılan şikâyette Mahkemece 26/3/2013 tarihinde, şikâyetin kabulü iletakibin iptaline karar verildiği; temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 18/6/2013 tarihinde hükmün onandığı,karar düzeltme talebinin ise 30/9/2013 tarihinde reddedilerek aynı tarihte kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla yargılama yaklaşık 10 yıl 9 ayda tamamlanmıştır.

49. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu şikâyet talebinin hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın bu derece uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık 10 yıl 9 ayda sonuçlanan yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

51. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 "(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. ...

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

52. Başvurucu, yeniden yargılama ve takibin iptali nedeniyle uğradığı zararın giderilmesini talep etmiştir.

53. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

54. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucu Veli Servet Çelik'e net 12.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

9/6/2016 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Veli Servet Çelik [1.B.], B. No: 2014/157, 9/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı VELİ SERVET ÇELİK
Başvuru No 2014/157
Başvuru Tarihi 25/11/2013
Karar Tarihi 9/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan takibe karşı ileri sürülen şikâyette kanun ve usule aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6762 Türk Ticaret Kanunu 626
642
690
2004 İcra ve İflas Kanunu 170/a
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi