TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VELİ SERVET ÇELİK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/157)
|
|
Karar Tarihi: 9/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Veli Servet
ÇELİK
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
ÖĞÜT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yapılan
takibe karşı ileri sürülen şikâyette kanun ve usule aykırı karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/11/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 28/2/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 5/4/2016 tarihinde
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6.Başvurucu 27/9/2000 tanzim ve 20/10/2001 vade tarihli, 458.000
USD bedelli, bonoya dayanarak keşideci V.T. ile lehtar ve ciranta olan D...
Turizm A.Ş. aleyhine Konya 3. İcra Müdürlüğünün E.2009/14837 (eski esas
2002/5324) sayılı dosyasında icra takibi başlatmıştır.
7. Borçlu Şirket D... Turizm A.Ş., takip kapsamında kendisine
çıkarılan ödeme emrinin usulsüz olarak tebliğ edildiğini iddia ederek şikâyette
bulunmuş, Konya İcra Tetkik Merciinin 2/12/2012 tarihli ve E.2002/3011,
K.2002/3562 sayılı kararı ile tebligatın usulsüz olduğu belirtilerek ödeme
emrine ıttıla tarihi olan 29/11/2002 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulüne
karar vermiştir.
8. Bu arada borçlu Şirket, cirantaya karşı takip yapılabilmesi
için ödememe protestosunun çekilmesi gerektiğini, vade tarihinden itibaren
zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek Konya İcra Tetkik Merciinin
E.2002/3037 sayılı dosyasında şikâyette bulunmuş; Mahkeme 4/12/2002 tarihli ve
K.2002/3610 sayılı kararı ile şikâyeti kabul ederek takibi iptal etmiştir.
9. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 4/4/2003
tarihli ve E.2003/5795, K.2003/7296 sayılı ilamı ile "borçluya 163 örnek ödeme emrinin 29/11/2002 tarihinde tebliğ
olunduğu, mercii kararıyla tespit edildiği halde 2/12/2002 tarihinde mercii
nezdinde ileri sürülen itiraz dilekçesi 10/12/2002 tarihinde harçlandırıldığından bu başvurunun yasal süreden sonra
yapıldığı" gerekçesiyle bozulmuş, karar düzeltme talebi aynı
Dairenin 13/6/2003 tarihli ve E.2003/11297, K.2003/14135 sayılı ilamı ile
reddedilmiştir.
10. Bozma üzerine dosya, Mahkemenin E.2003/1603 sırasına
kaydedilmiş; Mahkemece bozma ilamına uyularak 2/10/2003 tarihli ve E.2003/2160
sayılı kararla şikâyetin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin
15/1/2004 tarihli ve E.2003/23027, K.2004/237 sayılı ilamıyla onanmış; karar
düzeltme talebi aynı Dairenin 9/4/2004 tarihli ve E.2004/3943, K.2004/8784
sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
12. Borçlu Şirket bu defa takibe dayanak senedin teknik
imkânlarla sahte olarak düzenlendiğini, ödeme emrinin tebliğ tarihinin
29/11/2002 tarihi olarak kabul edildiğini, başvurucuya borçlu olmadığını belirterek
4/12/2002 tarihinde şikâyette bulunmuş; Konya İcra Tetkik Merciinin 12/12/2002
tarihli ve E.2002/3062, K.2002/3645 sayılı kararıyla itirazın konusuz kalması
nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Karar gerekçesinin
ilgili kısımları şöyledir:
"...
Konya 3. İcra Müdürlüğünün E.2002/5324 takip
sayılı dosyası üzerinden davacı aleyhine yapılan takibin iptaline mahkememizin
4/12/2002 tarihli (E.2002/3037, K.2002/3610 sayılı) kararı ile karar
verildiğinden davacının takibin iptaline yönelik itirazı bu nedenli konusuz
kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, [mercice takibin
iptaline karar verilmesi nedeniyle davacı aleyhine yapılan takibin karar
kesinleşinceye kadar durdurulmasına]
..."
13. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin
27/2/2003 tarihli ve E.2003/797, K.2003/3614 sayılı ilamı ile onanmıştır.
14. Karar düzeltme talebi üzerine aynı Dairenin 9/5/2003 tarihli
ve E.2003/7487, K.2003/10649 sayılı ilamı ile onama kararı kaldırılmış ve
Mahkemenin hükmü bozulmuştur. İlamın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Borçlunun borcuna yönelik itirazları süresinde
yapılmadığından bahisle reddi gerektiği yönünde 4/12/2002 tarihli kararı
Dairemiz tarafından bozulmuştur. Merciin 2002/3062 sayılı esasında açılan dava
süresinde olup, bu durumda önceki dava yürümekte olan davadan sonra
açıldığından derdestlik durumu da söz konusu olamaz.
Borçlunun esasa yönelik itirazlarının incelenerek oluşacak sonucu göre bir
karar verilmesi gerekir. Merciin davanın konusuz kaldığından bahisle esas
hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına şeklindeki kararın bozulması
gerekirken onandığı anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü
gerekmiştir.
..."
15. Bozma üzerine dosya, Mahkemenin E.2003/1361 sırasına
kaydedilmiş; bozma ilamına uyan Mahkeme 8/12/2011 tarihli ve K.2011/1111 sayılı
kararıyla şikâyeti reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir.
"...
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere
davacı tarafından mahkememizinE.2002/3062 sayılı dosyasına açılan, Yargıtay tarafından
bozularak bozma kararının mahkememizin E.2003/1361 sayılı numarasına kaydedilen
dava dilekçesi ile davacının dava konusu Konya 3 icra müdürlüğünün E.2002/5324
sayılı icra dosyasında takip konusu yapılan 20/10/2001 vade tarihli bononun
sahte olması, başka bir belgeden alınan imzaların teknik imkanlarla tertip
edilip bono haline getirilmesi nedeni ile takibin müvekkil şirket bakımından
iptaline, müvekkil şirket tarafından alacaklı olduğunu iddia eden kişiye böyle
bir bonoyu ciro etmelerini gerektirecek hiç bir ticari ilişki olmadığından,
sahte bono tanzimi ile icra takibi yapıldığından, borca itirazlarının kabulü
ile haksız icra takibinin iptalinin talep edildiği, ayrıca faiz oranlarına
işlemiş ve işletilmiş faize itiraz edildiği, borca itiraz sebebi olarak
gösterilen senedin sahteliği ile ilgili olarak o günkü tarih itibariyle
yürürlükte bulunan HUMK 317 maddesi uyarınca Konya2 Ağır Ceza Mahkemesinin
2003/105 esasına kayıtlı olarak davalı alacaklı Veli Servet Çelik hakkında
açılan kamu davasının sonucu beklenmiş ve netice olarak Konya 2 Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2008/312, K.2009/383 sayılı dosyasında davalı alacaklı Veli
Servet Çelik hakkında "her ne kadar sanık Veli Servet Çelik hakkında atılı
(memur olmayan kimsenin resmi belgede sahteciliği) suçtan mahkememizde kamu
davası açılmış ise de, yapılan yargılamada toplanan delillere göre sanığın suçu
işlediği sabit olmadığından CMK 223/2e maddesi gereğince BERAATİNE, senetteki
imzanın müştekinin eli ürünü çıktığından gereğinin takdir ve ifası için Cumhuriyet
Savcılığına müzekkere yazılmasına dair verilen kararın Yargıtay 11 Ceza
Dairesinin E.2010/14026, K.2011/12094 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmesi
ve kesinleşme şerhli ceza mahkemesi ilamının celbedilmiş
olması, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü senedin sahteliği iddiasının
kesinleşen Ağır Ceza Mahkemesi ilamına göre ispatlanamaması, TTK'nun 690 maddesi yollamasıyla bonolar hakkında da
uygulanan TTK'nun 589 maddesi uyarınca "bir
poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kimselerin imzasının, sahte
imzaları, mevhum şahısların imzalarının yahut imzalayan veya namlarına
imzalanmış olan şahısların herhangi bir sebep dolayısıyla ilzam etmeyen
imzaları taşırsa diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez" hükmü
uyarınca kesinleşen Ağır Ceza Mahkemesi ilamında vurgulandığı üzere senet
keşidecisi olarak görünen V.T. isimli bir kişinin gerçekte mevcut olmadığı,
Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yaptırılan Adli Tıp imza incelemesine göre
senetteki imzanın davacı borçlu D.. Turizm işletmecilik A.Ş.nin
yetkili temsilcisi M.D.nin eli ürünü olduğu
gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunmuş olması karşısında ve özellikle TTK'nun 589 maddesi hükmü karşısında hamil yönünden senedin
TTK'nun 688 maddesindeki zorunlu unsurları taşıyan
bir senet hükmünde olduğu, TTK'nun 690 maddesi
yollamasıyla TTK'nun 626-642 maddeleri uyarınca takip
konusu senedin takip alacaklısının lehtar olmayıp hamil ciranta olması ve hamil
cirantanın vade tarihinden itibaren 2 günlük yasal süre içerisinde cirantalara
müracaat hakkını korumasını sağlayan ödememe protestosunun senet keşidecisi
olarak görünen V.T.ye tebliğ etmemiş ve vade tarihinden itibaren 1 yıllık süre
içerisinde davacı borçlu ciranta hakkında takip başlatmamış olduğu, ancak
ödememe protestosu tebliğ edilmemesi ve zamanaşımı itirazı ile ilgili Konya 1.
icra mahkemesinin Yargıtay 12 Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşen
E.2003/1603, K.2003/2160 sayılıdosyasında ileri
sürülen bu dava sebepleri yönünden, bu dava sebepleri ile ilgili davanın
harcının ıttıla tarihi 29/11/2002 tarihinden itibaren 5 günlük yasal süre
içerisinde ileri sürülmemesi nedeni ile açılan davanın süre yönünden reddine
karar verilmiş olması, Yargıtay tarafından onanarak ve karar düzeltme talebi
reddedilerek kesinleşen bu kararın esastan olmamakla birlikte süre yönünden red edilmiş olması ve ileri sürülen hamilin TTK'nun 626-642 maddeleri uyarınca yasal 2 günlük süre
içerisinde ödememe protestosu tebliğ ettirmemesi ve ciranta hakkında vade
tarihinden itibaren TTK'nun 661 hükümleri
doğrultusunda takip başlatmaması nedeni ile zamanaşımı itirazı yönünden kesin
hüküm bulunması, davacının hem ödememe protestosu tebliğ edilmediği, hem
zamanaşımı itirazlarının hem borca itirazlarını ayrı ayrı davalar ile dava
konusu yapmış olması nedenleri ile davacının dava dilekçesinde ileri sürmediği
bozma ilamından sonra ileri sürdüğü ve ıslah dilekçesiyle davasını 6100 sayılı
HMK'nın176 maddesi hükmü uyarınca ıslah etmiş ise de, ıslah dilekçesi ile ileri
sürülen ve bozma aşamasından sonra ileri sürülen ödememe protestosunun TTK'nun 626-642 madde hükümleri doğrultusunda yasal 2
günlük süre içerisinde hamil davalı alacaklı tarafından tebliğ ettirilmemesi,
hamilin ciranta hakkında vade tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde
takip başlatmaması nedeni ile zamanaşımı itirazları ile ilgili mahkememizin
E.2003/1603, K.2003/2160 sayılı dosyasında süre yönünden davanın reddine dair
verilen kesin hüküm olması, davacının takip konusu senedin sahteliği ile ilgili
olarak HMK'nın 317. maddesi uyarınca bekletici mesele
yapılan Konya 2 Ağır Ceza Mahkemesinin E.2008/312, K.2009/383 sayılı dosyasında
davalı alacaklı Veli Servet Çelik hakkında "her ne kadar sanık Veli Servet
Çelik hakkında atılı (memur olmayan kimsenin resmi belgede sahteciliği) suçtan
mahkememizde kamu davası açılmış ise de, yapılan yargılamada toplanan delillere
göre sanığın suçu işlediği sabit olmadığından CMK 223/2e maddesi gereğince beraatine karar verilmiş olması nedenleri ile
ispatlanamayan borca itiraz davasının reddine karar vermek kanaati hasıl olmuş,
dava sebebi, davacının borca itiraz sebebi, TTK'nun
688 maddesindeki senedin zorunlu unsurlarının sahteliği gerekçesi ile mevcut
olmaması sebebine dayanması nedeni ile borca itiraz sebeplerine göre inkar
tazminatının şartları oluşmadığından inkar tazminatına hükmedilmemiştir.
..."
16. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin
30/5/2012 tarihli ve E.2011/31923, K.2012/18436 sayılı ilamıyla bozulmuştur.
Bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...
TTK'nun 690. maddesinin göndermesi ile bonolarda da uygulanması gereken aynı
Kanun'un 626. ve 642/2. maddeleri gereğince hamilin lehtara müracaat edebilmesi
için, yasal süresi içerisinde, senet keşidecisinin protesto edilmesi gerekir.
Bu husus, İİK'nun 170/a-2maddesi gereğince süresinde
yapılan itiraz ve şikayetlerde icra mahkemesince re'sen
gözetilmelidir.
Somut olayda, takip talepnamesine protesto
belgesi eklenmediği gibi, alacaklı tarafından yargılama sırasında da
sunulmadığından, mahkemece muteriz borçlu ciranta hakkındaki takibin İİK'nun 170/a. maddesi gereğince re'sen
iptaline karar verilmesi gerekirken, senedin protesto edilmediğine ilişkin
olarak açılan ayrı bir davanın süreden reddine karar verilmiş olmasının kesin
hüküm teşkil etmeyeceği düşünülmeden işin esasının incelenerek yazılı şekilde
hüküm tesisi isabetsizdir.
..."
17. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 6/12/2012 tarihli ve
E.2012/21348, K.2012/36784 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
18. Bozma üzerine dosya Mahkemenin E.2012/926 sırasına
kaydedilmiş, bozma ilamına uyan Mahkeme 26/3/2013 tarihli ve E.2012/926, K.2013/239
sayılı kararı ile şikâyeti kabul etmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davacının davası İİK.nun
170/a maddesi gereğince açılan kambiyo hukukuna ilişkin şikayet davasıdır.
Mahkememizce yapılan yargılama, incelenen icra
dosyası ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde; Davalı alacaklı
Veli Servet Çelik tarafından başlatılan icra takibinde takibe dayanak olarak
esas alınan lehtarı D. Turz. İşlt.
A.Ş., keşidecisi V.T., cirantası D. Turz. İşlt. A.Ş. olan, 458.000 USD bedelli bonoda lehtarın ve
cirantanın bonoya dayalı olarak takip edilebilmeleri için TTK.nun
690. maddesinin göndermesi ile bonolarda uygulanması gereken aynı kanununun
626. ve 642/2. maddeleri gereğince yasal süre içinde senet keşidecisinin
protesto edilmesi gerekir. Protestonun yapılmaması halinde buna dair
şikayetlerin İİK.nun 170/a-2 maddesi doğrultusunda
İcra Mahkemesince dinlenmesi mümkündür. Davaya konu icra dosyasında protesto
belgesi bulunmadığından ve yargılama sırasında da mahkememize sunulmadığından,
borçlu D. Turz. A.Ş. Hakkındaki takibin İİK.nun 170/a maddesi gereğince resen iptaline karar
verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Daha önce aynı dosyada İİK.nun 170/a maddesi gereğince protesto eksikliğinden
dolayı açılan davanın süre yönünden reddine karar verilmiş olması bu dava
açısından kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu nedenle Yargıtay bozma ilamı
doğrultusunda TTK.nun 690, 626, 642/2 ve İİK.nun 170/a maddeleri gereğince icra takibine konu edilen
bonoda keşidecinin protesto edilmemiş olması sebebiyle, senet lehtarı ve
cirantasına karşı takip hakkı düşmüş olduğundan icra takibinin davacı şirket
yönünden iptaline, bonoya dayalı olarak kısmi ödeme bulunduğundan, icra takip
konusu bono yazılı delil başlangıcı olarak genel mahkemelerde alacak davasına
konu edilebileceğinden, bu yönden davalı kötü niyetli kabul edilmemiş, davacı
tarafın bu nedenle kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek
gerekmiş, davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntıları açıklandığı üzere;
1. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunun
690, 626, 642/2. maddeleri ile İcra İflas Kanunun 170/a-2 maddesi gereğince
takibe konu bonoda protesto bulunmadığından davacının takibin iptali yönündeki
davasının KABULÜNE, Konya3. icra müdürlüğününE.2002/5324 (2009/14837 yeni esas)
sayılı dosyasında yapılan icra takibinin davacı şirket yönünden iptaline,
2. Davaya konu bono genel mahkemelerde yazılı delil başlangıcı olarak
kabul edilebileceğinden ve icra dosyasında kısmi ödeme bulunduğundan, davalının
kötü niyeti ispatlanamadığından davacının kötü niyet tazminatı talebinin
reddine,
..."
19. Başvurucu, takibe dayanak senette kısmi ödemede bulunulduğu,
olayda 18/6/1927 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 170/a madde hükmünün
uygulanamayacağı, bu hükmün kambiyo senedi vasfını haiz olmayan senetlerle
ilgili olduğu, senet keşidecesinin hayalî bir şahıs
olduğu ve bu isim altındaki imzanın borçlu Şirket yetkilisine ait olduğunun
yargı kararıyla kesinleştiği, olayda davacı Şirketin kötü niyetinin bulunduğu,
bu açıdan da protesto şartının aranmaması gerektiği gerekçesiyle borçlu Şirket
de kötü niyet tazminatı açısından kararı temyiz etmiş; karar, Yargıtay 12.
Hukuk Dairesinin 18/6/2013 tarihli ve E.2013/15438, K.2013/22881 sayılı ilamı
ile onanmıştır. Onama ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Yargıtay ilamında belirtilen bozma sebepleri
çerçevesinde işlem yapılarak karar verilmiş, bozma ile kesinleşen hususların
yeniden temyiz sebebi yapılmasına usul hükümleri elvermemiş bulunmasına ve
temyiz edilen kararda yazılı gerekçelere göre tarafların yerinde olmayan temyiz
sebeplerinin reddiyle bozma gereğine ve usule uygun mahkeme kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 438.
maddeleri uyarınca (ONANMASINA), [24,30'ar TL onama harcı temyiz
edenlerden alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, ilamın
tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.]"
20. Başvurucu, temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususları
yineleyerek karar düzeltme talebinde bulunmuş; talep aynı Dairenin 30/9/2013
tarihli ve E.2013/23173, K.2013/30382 sayılı ilamı ile reddedilmiştir. İlamın
ilgili kısmı şöyledir:
"...
TTK'nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında uygulanması gereken aynı
Kanun'un 626 ve 642. maddeleri gereğince keşideci protesto edilmediği taktirde
hamil, lehtara karşı müracaat hakkını kaybeder. Bu durumda keşidecinin Ağır
Ceza Mahkemesi'nde hayali kişi olması yasanın bu hükmünün yerine getirilmesini
engellemez. Alacaklı, lehtarı takip edecek ise, keşideci olarak gözüken hayali
şahıs olduğu ileri sürülen V.T.ye usulüne uygun olarak protesto göndermesi
gerekir. Söz konusu protestonun hayali kişiye tebliğ edilip edilmemesinin
yasanın bu hükmünün yerine getirilmesine engel olmayacağının anlaşılmasına,
düzeltilmesi istenen Yargıtay ilamıyla bunda atıf yapılan mahkeme kararında
yazılı gerekçeler ve dosyada mevcut belgeler karşısında karar düzeltme isteği
yerinde görülmediği gibi HUMK. nun 440. maddesinde
yazılı dört halden hiç birine de uymadığından İİK.nun
366. ve HUMK.nun 442. maddeleri uyarınca (REDDİNE),[takdiren 220,00 TL para cezası karar düzeltme isteyenden
alınarak hazineye gelir yazılmasına, 50,45 TL ilam harcı tam yatırıldığından
başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30/09/2013
gününde oybirliğiyle karar verildi.]"
21. Ret kararı 25/10/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
25/11/2013 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olmadığı tespit edilmiştir.
22. Bu arada takibe dayanak senetle ilgili başvurucu ve V.T.
isimli şahıs hakkında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2003/105 sayılı
dosyasında sahtecilik suçundan dava açılmış, Mahkeme 17/10/2006 tarihli ve
K.2006/401 sayılı kararı ile V.T. isimli şahsın hayalî bir kişi olması
nedeniyle bu kişi hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, başvurucu hakkında
1 yıl 8 ay hapis cezası ile tecziyesine karar vermiştir.
23. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin
20/6/2008 tarihli ilamı ile bozulmuş; Mahkeme bozma ilamına uyarak 10/11/2009
tarihli ve E.2008/312, K.2009/383 sayılı kararı ile başvurucunun beraatine hükmetmiş; senette hayalî şahıs olduğu anlaşılan
keşideci V.T. adına atılan imzanın katılan M.D.nin
eli ürünü olduğunu belirtilerek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda
bulunulmuştur.
24. Suç duyurusu üzerine M.D. ve Şirket adına senedi ciro eden
A.K. isimli şahıs hakkında dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan Konya 3. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2010/179 sayılı dosyasında dava açılmış; Mahkeme 28/5/2012
tarihli ve K.2012/251 sayılı kararı ile dolandırıcılık suçundan davanın
düşmesine, sahtecilik suçundan sanıkların ayrı ayrı 1 yıl 8 ay hapis cezası ile
cezalandırılmalarına karar vermiştir.
25. Temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 1/10/2014
tarihli ve E.2014/11742, K.2014/16069 sayılı ilamı ile davanın zaman aşımı
nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
26. 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret
Kanunu'nun 626. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kabulden veya ödemeden imtina, kabul
etmeme veya ödememe protestosu denilen resmi bir vesika ile tesbiti
mecburidir.
Kabul etmeme protestosunun, kabule arz için
muayyen olan müddet içinde çekilmesi lazımdır. Şayet 606 ncı
maddenin birinci fıkrasında gösterilen halde poliçenin ilk arzı vadenin son
gününde vukua gelmiş ise protesto o günün ertesi günü dahi çekilebilir.
Muayyen bir günde veya keşide gününden veya
görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartını havi bir poliçeden dolayı
çekilecek ödememe protestosunun, ödeme gününü takibeden
iki iş günü içinde çekilmesi lazımdır. Görüldüğünde ödenmesi şart olan bir
poliçeden dolayı çekilecek ödememe protestosu yukarıki
fıkrada kabul etmeme protestosu için gösterilen müddetler içinde çekilir.
..."
27. 6762 sayılı mülga Kanun'un 642. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Hamil; muayyen müddetleri içinde:
...
2. Kabul etmeme veya ödememe protestosunu
keşide;
...
..etmezse, kabul eden kimse hariç olmak üzere
cirantalara, keşideciye ve diğer borçlulara karşı haiz olduğu hakları kaybeder.
..."
28. 6762 sayılı mülga Kanun'un 690. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Bononun mahiyetine aykırı düşmedikçe ...
ve ödemeden imtina halinde müracaat haklarına dair (625 - 639, 641 - 643) ve
... inci maddeler hükümleri bonolar hakkında da caridir."
29. 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesi şöyledir:
"Borçlu, alacaklının bu fasıl hükümlerine
göre takip hakkı olmadığını 168 inci maddenin 3 üncü bendine göre şikayet yolu
ile ileri sürebilir.
İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya
itiraz dolayısıyle, usulü dairesinde kendisine
intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz
olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip
bulunmadığı hususlarını re'sen nazara alarak bu fasla
göre yapılan takibi iptal edebilir.
Her ne suretle olursa olsun, imza inkarı
itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde
hükmü uygulanmaz."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu, borçlu şirketin lehtar olduğu 27/9/2000 tanzim
tarihli, 458.000 USD bedelli bono için yapılan kısmi ödemeyi de dikkate alarak
431.000 USD bedel üzerinden icra takibi başlattığını, takip sonrası sahte senet
düzenlediği iddiasıyla hakkında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesine açılan davada
mahkûmiyet kararı verildiğini, kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu, bozma
sonrası yapılan yargılamada, senet keşidecisi olarak adı geçen Veli Servet
Çelik'in hayali kişi olduğu ve bu isim altındaki imzanın borçlu şirketin
yetkilisi M.D.nin eli ürünü olduğunun anlaşıldığını,
davadan beraat ettiğini, şirket yetkilisi M.D. ile bono arkasında imzası
bulunan A.K. isimli şahıslar hakkında dolandırıcılık ve resmî belgede
sahtecilik suçundan Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/179 sayılı
dosyasında açılan davada, bu şahısların sahtecilik suçundan cezalandırılmasına
karar verildiğini, yine borçlu şirket tarafından Konya 1. Asliye Ticaret
Mahkemesinin E.2005/487 sayılı dosyasında takip konusu senetle ilgili menfi
tespit davası açıldığını, bu davanın da reddedildiğini, ret kararında senet
açısından "protesto çekilmesinin mümkün olmadığı" hususunun
belirtildiğini, buna rağmen başvuru konusu davada senedin protesto çekilmeden
icraya konulduğu gerekçesiyle şikâyetin kabul edildiğini belirtmiştir. Yine
başvuru konusu dava ile aynı konuda olan Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesinin
E.2003/1603 sayılı dosyasında, davanın süre yönünden reddedildiğini, kararın
Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, borçlunun bu defa aynı konuda
Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesinin E.2012/926 sayılı dosyasında şikâyette
bulunduğunu, şikâyete konu icra dosyasında borçlu tarafından kısmi ödeme
yapıldığını, 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesine göre kısmi ödeme hâlinde,
alacaklının kambiyo hukuku gereğince takip hakkı olmadığına yönelik talepte
bulunulamayacağı hususunun belirtildiğini, Yargıtayın
da bu yönde kararları olduğunu, Mahkemenin, Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen
menfi tespit davasının sonucunu beklemeden açık Kanun hükmü ve Yargıtay
içtihatlarını göz ardı ederek takibi iptal ettiğini, karar nedeniyle takip
konusu alacak miktarınca zarara uğradığını, yargılamanın uzun sürdüğünü
belirterek Anayasa’nın 10., 36. ve 40. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 10. ve 40.
maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği iddiasının, Anayasa'nın 36.
maddesi kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür. Buna göre başvuru,
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddia ve makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia başlıkları altında
incelenmiştir.
1.Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
33. Başvurucu, şikâyetçi tarafından borcun bir kısmının
varlığının kabul edildiğini, 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesinin üçüncü
fıkrasında, borcun kısmen ya da tamamen kabulü hâlinde, alacaklının kambiyo
hukuku gereğince takip hakkının olmadığı yönünde şikâyette bulunulamayacağının
belirtildiğini, bu açıdan şikâyetin reddine karar verilmesinin zorunlu
olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da bu doğrultuda kararı olduğunu, yine
genel yetkili Asliye Ticaret Mahkemesinde takip konusu bono açısından protesto
çekilmesinin mümkün olmadığının tespiti yapıldığı hâlde, Mahkemenin bu durumu
göz ardı ederek açık Kanun hükmü ve yargısal içtihatlara aykırı karar verdiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz”
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
36. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
37. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri ile kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususların bireysel başvuruda incelenemeyeceği ve bu
çerçevede Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verilebileceği hükme bağlanmıştır. Bir anayasal hakkın
ihlali iddiasını içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında bırakılan hususlara
ilişkin olduğu açıktır (Miraş Mümessillik İnş. Taah.
Reklam. Paz. Yay. San. Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, §
34).
38. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular için benimsediği
temel yaklaşım doğrultusunda kural olarak, bireysel başvuruya konu davadaki
olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması,
yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile
kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas
yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye
tabi tutulamaz. Anayasada yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece
ve açıkça keyfîlik içermedikçe derece mahkemelerinin
kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele
alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri değerlendirmesinde ve
hukuk kuralını yorumlamasında bariz bir takdir hatası bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Kenan Özteriş,
B. No: 2012/989, 19/12/2013, § 48).
39. Başvurucunun Konya 3. İcra Müdürlüğünün E.2002/5324
(yenilenmiş E.2009/14837 sayılı) sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus
haciz yoluyla başlattığı takibe karşı İcra Mahkemesine yapılan şikâyette
Mahkeme 12/12/2002 tarihli kararıyla itirazın konusuz kalması nedeniyle karar
verilmesine yer olmadığına karar vermiş, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin
27/2/2003 tarihli ilamıyla şikâyetin esası hakkında karar verilmesi
gerektiğinden bahisle hükmün bozulması üzerine Mahkeme 8/12/2011 tarihli
kararıyla şikâyeti reddetmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 30/5/2012
tarihli ilamıyla hükmün bir kez daha bozulması üzerine Mahkeme, Yargıtay bozma
ilamı doğrultusunda icra takibine konu bonoda hamil tarafından keşideciye karşı
protesto çekilmemesi nedeniyle başvurucunun senet lehtarı ve cirantasına karşı
takip hakkının bulunmadığını belirterek davacı Şirket yönünden takibin iptaline
karar vermiştir.
40. Temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 18/6/2013 tarihli
ilamıyla hükmü onamış; başvurucunun karar düzeltme talebi üzerine Daire,
ayrıntılı bir şekilde izahat yapmak suretiyle 6762 sayılı mülga Kanun'un 690.
maddesi göndermesiyle bonolar hakkında uygulanması gereken aynı Kanun'un 626.
ve 642. maddeleri gereğince keşideci protesto edilmediği taktirde hamilin
lehtara karşı müracaat hakkını kaybedeceğini, bu durumda keşidecinin Ağır Ceza
Mahkemesinde hayalî kişi olmasının Kanun'un bu hükmünün yerine getirilmesini
engellemeyeceğini, alacaklının lehtarı takip etmesi için keşideci olarak
gözüken hayalî şahıs olduğu ileri sürülen Vedat Tüfekçioğlu'na usulüne uygun olarak
protesto göndermesi gerektiğini, söz konusu protestonun hayalî kişiye tebliğ
edilip edilmemesinin Kanun'un bu hükmünün yerine getirilmesine engel
olmayacağını belirterek karar düzeltme talebini 30/9/2013 tarihinde
reddetmiştir.
41. Mahkeme ve Yargıtayın, tarafların
iddia ve savunmaları, ceza ve hukuk mahkemesi dosyaları ile icra takip dosyası
içeriğini dikkate alarak 2004 sayılı Kanun'un 170/a maddesi gereği şikâyetin
kabulü ile takibin iptaline karar verirken belirttiği gerekçe ve başvurucunun
iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün Mahkeme tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu, Anayasa Mahkemesinin
Derece Mahkemelerinin hukuk kurallarının olay ve olgulara uygulanması
sırasındaki takdirine müdahale etmesi, kendisini onların yerine koyarak
değerlendirme yapmasının mümkün olmadığı, bu açıdan başvurucunun ileri sürdüğü
iddiaların Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi dışında kalan hususlara
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin anılan gerekçeyle verdiği kararda
bariz bir takdir hatası yapıldığı yönünde bir bulguya da rastlanmamıştır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun belirtilen iddiasının
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, Derece Mahkemesi
kararlarının açık bir keyfîlik veya bariz bir takdir
hatası da içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Tamamlanmadığına
İlişkin İddia
43. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
44. Başvurucu, dava sürecinin uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamaların makul
sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki
yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiş (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 34–59) ve bu kapsamda yapılan incelemeler sonucu makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (Gülseren Gürdal ve diğerleri, B. No:
2013/1115, 5/12/2013; Semira Babayiğit ve diğerleri, B. No: 2013/3283,
19/12/2013; Haydar İzgi, B. No:
2012/673, 19/12/2013).
46. Başvuru konusu olay, İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan
şikâyet talebine ilişkindir. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanun'u ile 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan somut yargılama faaliyetinin makul süre
değerlendirmesi için başlangıcı, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı tarih olup (Güher
Ergun ve diğerleri, § 50)bu tarih somut başvuru açısından şikâyetin
yapıldığı 4/12/2002'dir.
47. Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Somut başvuru açısından bu
tarih, Yargıtay 12. Hukuk Dairesince karar düzeltme talebinin reddedildiği
30/9/2013'tür.
48. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde
başvurucu tarafından 4/12/2002 tarihinde yapılan şikâyette Mahkemece 26/3/2013
tarihinde, şikâyetin kabulü iletakibin iptaline karar
verildiği; temyiz üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 18/6/2013 tarihinde
hükmün onandığı,karar düzeltme talebinin ise
30/9/2013 tarihinde reddedilerek aynı tarihte kararın kesinleştiği
anlaşılmıştır. Dolayısıyla yargılama yaklaşık 10 yıl 9 ayda tamamlanmıştır.
49. Başvurunun değerlendirilmesi sonucunda başvuruya konu
şikâyet talebinin hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların
karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi
kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usule ilişkin haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın bu derece uzamasına önemli ölçüde sebep
olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından farklı karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık 10 yıl 9 ayda
sonuçlanan yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. ...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
52. Başvurucu, yeniden yargılama ve takibin iptali nedeniyle
uğradığı zararın giderilmesini talep etmiştir.
53. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
54. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlalin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
55. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Veli Servet Çelik'e net 12.000 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE,
D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Konya 1. İcra Hukuk Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/6/2016 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.