TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
İSRAFİL HURMAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1782)
Karar Tarihi: 9/6/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Hüseyin TURAN
Başvurucu
İsrafil HURMAN
Vekili
Av. Halis AÇIKGÖZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun kapsamında verilen erteleme kararının, deneme süresinde işlenen suçun ertelemeye esas suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç olmamasına rağmen kaldırılmasına karar verilmesi nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı 23/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 23/9/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 1/10/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu hakkında Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/1/2001 tarihli ve E.1998/211, K.2001/17 sayılı kararı ile gasp suçundan verilen ceza, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 7/6/2001 tarihli ve E.2007/9377, K.2001/297 sayılı ilamı ile bozulmuştur.
9. Bozma sonrası Mahkemenin E.2001/297 sayısına kayden yapılan yargılamada başvurucunun firari olması nedeniyle dosyası tefrik edilmiş ve 4616 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak için teslim olması nedeniyle hakkındaki yargılamaya kaldığı yeden devam edilmiştir.
10. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/10/2001 tarihli ve E.2001/297, K.2001/353 sayılı kararı ile başvurucu, gasp suçundan 16 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş ve hükmedilen ceza miktarı, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 4616 sayılı Kanun'un hükümleri ve tutuklu kalınan süre gözetilerek tahliye edilmiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 30/4/2003 tarihli ve E.2002/19121, K.2003/2368 sayılı ilamı ile onanmak suretiye kesinleşmiş veinfaza verilmiştir.
12. Başvurucu hakkında verilen hapis cezası ile ilgili olarak Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 23/6/2003 tarihli ve 2003/200 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucunun 30/4/2003 tarihinde gıyapta şartla tahliyesine karar vermiştir.
13. Deneme süresi içinde 26/10/2007 tarihinde trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan cezalandırılması talebiyle Afşin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 21/3/2008 tarihli ve E.2008/89 sayılı iddianame ile aynı yer Sulh Ceza Mahkemesinde başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
14. Afşin Sulh Ceza Mahkemesi 22/7/2008 tarihli ve E.2008/89, K.2008/145 sayılı kararı ile başvurucuyu yirmi beş gün hapis cezasına mahkûm etmiştir.
15. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesi 28/5/2013 tarihli ve E.2012/21165 ve K.2013/14313 sayılı ilamı ile söz konusu kararı onanmıştır.
16. Onama kararından sonra Afşin Sulh Ceza Mahkemesi 25/9/2013 tarihli ve E.2008/83 sayılı yazısı ile Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinden başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107. maddesinin (12) numaralı fıkrası kapsamında gereğinin takdir ve ifasını istemiştir.
17. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2013 tarihli ve 2013/817 Değişik İş sayılı kararı ile başvurucu hakkındaki şartla tahliye kararının kaldırılmasına ve başvurucunun 26/10/2007 tarih ile bihakkın tahliye tarihi olan 10/1/2019 tarihleri arasındaki sürenin 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinin (12) ve (13) numaralı fıkraları gereğince aynen çektirilmesine karar vermiştir.
18. Anılan karara yapılan itiraz, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2013 tarihli ve 2013/1374 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir.
19. Karar, başvurucuya 14/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 11/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 4616 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (4) numaralı bendi şöyledir:
“(4) ( 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ilgili kanun maddesinde öngörülen şahsî hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı on yılı geçmeyen suçlardan dolayı henüz takibata geçilmemiş veya hazırlık soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya verilen hüküm kesinleşmemiş ise, davanın açılması veya kesin hükme bağlanması ertelenir; varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla ilgili dosya ve deliller, her bir suçun dava zamanaşımı süresinin sonuna kadar muhafaza edilir.
Erteleme konusu suçun dava zamanaşımı süresi içinde bu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verilir. Bu süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, ertelemeden yararlanan hakkında kamu davası açılmaz; açılmış olan davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir.
Bu bentle ilgili olarak bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine başvurmak suretiyle soruşturmaya veya davaya devam edilmesini istediklerini bildirenler hakkında soruşturma veya davaya devam olunur. Mahkûmiyet halinde verilen ceza, dava zamanaşımı süresince ertelenir. Bu süre içinde erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde ertelenen ceza da infaz edilir. Aynı süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde, mahkûmiyet vaki olmamış sayılır.”
22. 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesi, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 17. maddesi, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gasp suçundan 16 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildiğini ve 4616 sayılı Kanun kapsamında şartla tahliye edildiğini ancak daha sonra trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan hakkında verilen yirmi beş gün hapis cezası nedeniyle şartla tahliye kararının kaldırıldığını, 4616 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (4) numaralı bendi kapsamında şartla tahliyenin kaldırılması için suçun dava zamanaşımı süresi içinde şartla tahliyeye konu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmesi gerektiğini, işlediği suçun 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmeden önce kabahat nevi bir suç olduğunu, yeni düzenleme esas alınarak aleyhe bir durum yaratıldığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve şartlı tahliye kararının kaldırılması kararının kaldırılması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
26. Anayasa Mahkemesi, hükümlülerin ceza infaz kurumlarında kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (İbrahim Uysal, B.No: 2014/1711, 23/7/2014; Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014). Bu kapsamda başvurucunun şikâyetini dile getiriş şekli dikkate alındığında iddialarının özünün koşullu salıverilme kararının geri alınması kararına esas kararın ortadan kalkması nedeniyle haksız olarak cezaevinde tutulmaya ilişkin olduğundan başvurucunun iddiasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa'nın 19. maddesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
(a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
..."
29. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
30. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ilk istisnası "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan "suç şüphesine bağlı tutma" kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna "bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı" ifade etmektedir. (Hamit Kaya, B.No: 2012/338, 2/7/2013, § 41).
31. Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise Anayasa'nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye yer verildikten sonra aynı fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve güvenliğinin istisnası olarak "yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulma" hâli düzenlenmiştir. Sözleşme'ye göre özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası "tutma" hâli veya hapsedilmenin "yetkili mahkeme" kararına dayalı ve hukuka (kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı yönünden "tutma" hâli geniş anlamda kullanılmakta olup gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve hükümlülük hâllerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki "yetkili mahkeme" vurgusu, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66, 2899/66, 18/6/1971, § 78; Engel ve diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976, § 68). Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fırkasının (a) bendi kapsamına, mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hâllerinde ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kurallar, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, § 18).
32. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa’nın 19. maddesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve bu hakka getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde belirtilmesi, keyfî bir biçimde bu haktan kimsenin mahrum bırakılmaması amaçlanmaktadır. Yetkili bir mahkeme tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve ceza infaz kurumunda tutma süresi de bu hak kapsamında değerlendirilmelidir. Ceza mahkemelerinin kararına uygun hareket edilmesi de hakkın korunması açısından bir zorunluluktur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları sürenin mahkûmiyet kararına ve ilgili yasal mevzuata uygun olması Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında güvence altına alınmıştır (İbrahim Uysal, § 32).
33. Diğer taraftan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ve Sözleşme'nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, bir mahkûmun af yasasından ya da erkenden şartlı tahliye veya kesin tahliye durumlarından yararlanması gibi hususları güvence altına almamaktadır (Mouesca/Fransa, B. No: 52189/99, 18/10/2001, İrfan Kalan/Türkiye, B. No: 73561/01, 2/10/2001, Çelikkaya/Türkiye, B. No: 34026/03, 1/6/2010, § 60, Alican Demir/Türkiye, B. No: 41444/09, 25/2/2014, § 89). Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ulusal mahkemelerin bu tür bir tedbirden faydalanmak için kanunda belirtilen koşulları yerine getiren herkese, herhangi bir takdir yetkileri bulunmadan bu tedbiri uygulamakla yükümlü olmaları hâlinde durumun farklı olacağını belirtmektedir (Del Rio Prada/İspanya [BD], B. No: 42750/09, 10/7/2012, § 126).
34. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince kural olarak tutma hâli, mahkûmiyet kararına bağlı olmalıdır. Koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle kişinin yeniden hapsedilmesi durumunda da infazına karar verilen ceza ile önceki mahkûmiyet arasındaki nedensellik bağının kesilmemiş olması gerekir. AİHM göre Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde geçen "mahkûmiyet kararı sonrasında" ibaresi ile kastedilen, sadece "tutma"nın zaman bakımından mahkûmiyet kararından sonra olması değil aynı zamanda mahkûmiyet nedeniyle olmasıdır (Günay Okan, § 19; Van Droogenbroeck/Belçika, B. No: 7906/77, 24/6/1982; Weeks/Birleşik Krallık, B. No: 9787/82, 2/3/1987, § 42; Stafford/Birleşik Krallığı, [BD], B. No: 46295/99, § 64; M./Almanya, B. No: 19359/04, 17/12/2009, § 88).
35. Koşullu salıverilme cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle cezaevindeki tutum ve davranışlarıyla (iyi hâliyle) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün şarta bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu iyi davranışıyla kanıtlaması durumunda cezaevinde daha fazla kalması gereksiz olabilir. Bu durumda koşullu salıverilme, infaz sistemindeki en etkili araçtır. Koşullu salıverilmenin en önemli ögeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş olması, hükümlünün bu süre içinde iyi hâl göstermesi, koşullu salıverildikten sonra gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması durumunda koşullu salıverilme kararının geri alınabilmesidir (Günay Okan, § 20; AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/7/2001).
36. Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için hükümlünün, infaz süresinin 5275 sayılı Kanun'da belirlenen kısmını "iyi hâlli" olarak geçirmesi gerekir. Hâl ve tavırları gözlemlenen hükümlünün işlemiş olduğu suçtan dolayı pişmanlık duyduğunun belirlenmesinin koşullu salıverilmede "iyi hâlli" olmanın bir şartı olduğu anlaşılmaktadır. Koşullu salıverilen hükümlünün denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu salıverilme kararı geri alınır. Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde hükümlünün sonraki suçu işlediği tarihten itibaren hak ederek tahliye tarihine kadar kalan cezasının aynen infazına karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilemez. Buna karşılık hükümlünün denetim süresini yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirmesi hâlinde ceza infaz edilmiş sayılır (Günay Okan, § 25).
37. Somut olayda Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/1/2001 tarihli kararı ile başvurucu gasp suçundan yargılanmış ve hakkında verilen cezanın Yargıtay tarafından bozulması üzerine firari olması nedeniyle dosyası tefrik edilmiş, akabinde 4616 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak amacıyla teslim olmuştur. Tutuklu yargılanan başvurucu, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/10/2001 tarihli kararı ile 16 yıl 6 ay hapis hapis cezasına mahkûm edilmiş; hakkında hükmedilen ceza miktarı, tutuklu kaldığı süre ve suç tarihinde yürürlüğe giren 4616 sayılı Kanun gereği koşullu olarak salıverilmiştir. Söz konusu karar, kesinleşmesi nedeniyle infaza verilmiş ancak başvurucu daha önceden tahliye olması nedeniyle Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/6/2013 tarihinde başvurucunun gıyapta tahliyesine karar verilmiştir. Başvurucunun denetim süresi içinde trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunu işlemesi nedeniyle hakkında yapılan yargılama sonucunda başvurucu, Afşin Sulh Ceza Mahkemesinin 22/7/2008 tarihli kararıyla yirmi beş gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Mezkûr kararın kesinleşmesi üzerine denetim süresi içinde kasıtlı (aynı neviden) bir suç işlediği anlaşılan başvurucunun koşullu salıverilmesinin geri alınmasına karar verilmiştir. Başvurucu, koşullu salıverilmenin geri alınmasına neden olan Afşin Sulh Ceza Mahkemesinin kararına, 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmeden önce esas cezanın kabahat olarak düzenlendiğini ve aleyhine bir durum oluşturulduğunu, bu anlamda kalan cezasının haksız yere infaz edilerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
38. Hukukun uygulanması ve yorumlanması Mahkemelerin resen gözeteceği bir husustur. Bu kapsamda sonradan işlenen suçun aynı neviden olup olmadığını ve koşullu salıverilmenin geri alınmasının şartlarının oluşup oluşmadığını belirlemek hâkimin takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Derece mahkemelerinin söz konusu koşulları değerlendirdiği kararlarında açık bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire bir müdahalesi söz konusu olamaz.
39. Somut olayda başvurucu, gasp suçundan dolayı almış olduğu cezasını infaz ederken koşullu salıverilmiş ve denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemiş olması sonucu koşullu salıverilmesinin geri alınmasına karar verilmiş, söz konusu geri alma kararına istinaden Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen mahkemece verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezanın yerine getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
9/6/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.