TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSRAFİL HURMAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1782)
|
|
Karar Tarihi: 9/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
İsrafil
HURMAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Halis
AÇIKGÖZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999
Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanun kapsamında verilen erteleme kararının, deneme
süresinde işlenen suçun ertelemeye esas suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi
hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç olmamasına rağmen kaldırılmasına
karar verilmesi nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/6/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı 23/7/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 23/9/2014 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
1/10/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu hakkında Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/1/2001
tarihli ve E.1998/211, K.2001/17 sayılı kararı ile gasp suçundan verilen ceza,
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 7/6/2001 tarihli ve E.2007/9377, K.2001/297 sayılı
ilamı ile bozulmuştur.
9. Bozma sonrası Mahkemenin E.2001/297 sayısına kayden yapılan yargılamada başvurucunun firari olması
nedeniyle dosyası tefrik edilmiş ve 4616 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak
için teslim olması nedeniyle hakkındaki yargılamaya kaldığı yeden devam
edilmiştir.
10. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/10/2001 tarihli ve
E.2001/297, K.2001/353 sayılı kararı ile başvurucu, gasp suçundan 16 yıl 6 ay
hapis cezasına mahkûm edilmiş ve hükmedilen ceza miktarı, suç tarihinden sonra
yürürlüğe giren 4616 sayılı Kanun'un hükümleri ve tutuklu kalınan süre
gözetilerek tahliye edilmiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 6. Ceza
Dairesinin 30/4/2003 tarihli ve E.2002/19121, K.2003/2368 sayılı ilamı ile
onanmak suretiye kesinleşmiş veinfaza
verilmiştir.
12. Başvurucu hakkında verilen hapis cezası ile ilgili olarak
Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 23/6/2003 tarihli ve 2003/200 Değişik İş sayılı
kararı ile başvurucunun 30/4/2003 tarihinde gıyapta şartla tahliyesine karar
vermiştir.
13. Deneme süresi içinde 26/10/2007 tarihinde trafik güvenliğini
tehlikeye sokmak suçundan cezalandırılması talebiyle Afşin Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 21/3/2008 tarihli ve E.2008/89 sayılı iddianame ile
aynı yer Sulh Ceza Mahkemesinde başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
14. Afşin Sulh Ceza Mahkemesi 22/7/2008 tarihli ve E.2008/89,
K.2008/145 sayılı kararı ile başvurucuyu yirmi beş gün hapis cezasına mahkûm
etmiştir.
15. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza
Dairesi 28/5/2013 tarihli ve E.2012/21165 ve K.2013/14313 sayılı ilamı ile söz
konusu kararı onanmıştır.
16. Onama kararından sonra Afşin Sulh Ceza Mahkemesi 25/9/2013
tarihli ve E.2008/83 sayılı yazısı ile Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinden
başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107. maddesinin (12) numaralı fıkrası
kapsamında gereğinin takdir ve ifasını istemiştir.
17. Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi 31/10/2013 tarihli ve 2013/817
Değişik İş sayılı kararı ile başvurucu hakkındaki şartla tahliye kararının
kaldırılmasına ve başvurucunun 26/10/2007 tarih ile bihakkın tahliye tarihi
olan 10/1/2019 tarihleri arasındaki sürenin 5275 sayılı Kanun'un 107.
maddesinin (12) ve (13) numaralı fıkraları gereğince aynen çektirilmesine karar vermiştir.
18. Anılan karara yapılan itiraz, Konya 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 30/12/2013 tarihli ve 2013/1374 Değişik İş sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
19. Karar, başvurucuya 14/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 11/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 4616 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (4) numaralı bendi
şöyledir:
“(4) ( 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş
ve ilgili kanun maddesinde öngörülen şahsî hürriyeti bağlayıcı cezanın üst
sınırı on yılı geçmeyen suçlardan dolayı henüz takibata geçilmemiş veya
hazırlık soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya verilen
hüküm kesinleşmemiş ise, davanın açılması veya kesin hükme bağlanması
ertelenir; varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla
ilgili dosya ve deliller, her bir suçun dava zamanaşımı süresinin sonuna kadar
muhafaza edilir.
Erteleme
konusu suçun dava zamanaşımı süresi içinde bu suç ile aynı cins veya daha ağır
şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme
konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha önce açılmış bulunan davaya devam
edilerek hüküm verilir. Bu süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha
ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin
geçirildiğinde, ertelemeden yararlanan hakkında kamu davası açılmaz; açılmış
olan davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir.
Bu
bentle ilgili olarak bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay
içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine başvurmak suretiyle soruşturmaya veya
davaya devam edilmesini istediklerini bildirenler hakkında soruşturma veya
davaya devam olunur. Mahkûmiyet halinde verilen ceza, dava zamanaşımı süresince
ertelenir. Bu süre içinde erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır
şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde ertelenen ceza
da infaz edilir. Aynı süre, erteleme konusu suç ile aynı cins veya daha ağır
şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin
geçirildiğinde, mahkûmiyet vaki olmamış sayılır.”
22. 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesi, 1/3/1926 tarihli ve 765
sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 17. maddesi, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gasp
suçundan 16 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildiğini ve 4616 sayılı Kanun
kapsamında şartla tahliye edildiğini ancak daha sonra trafik güvenliğini
tehlikeye sokmak suçundan hakkında verilen yirmi beş gün hapis cezası nedeniyle
şartla tahliye kararının kaldırıldığını, 4616 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (4)
numaralı bendi kapsamında şartla tahliyenin kaldırılması için suçun dava
zamanaşımı süresi içinde şartla tahliyeye konu suç ile aynı cins veya daha ağır
şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmesi gerektiğini,
işlediği suçun 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmeden önce kabahat nevi bir
suç olduğunu, yeni düzenleme esas alınarak aleyhe bir durum yaratıldığını
belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve şartlı tahliye kararının kaldırılması kararının
kaldırılması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
26. Anayasa Mahkemesi, hükümlülerin ceza infaz kurumlarında
kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa'nın
19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (İbrahim
Uysal, B.No: 2014/1711, 23/7/2014; Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014).
Bu kapsamda başvurucunun şikâyetini dile getiriş şekli dikkate alındığında
iddialarının özünün koşullu salıverilme kararının geri alınması kararına esas
kararın ortadan kalkması nedeniyle haksız olarak cezaevinde tutulmaya ilişkin
olduğundan başvurucunun iddiasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa'nın 19. maddesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında
kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 5. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
"1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına
sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun
olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
(a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından
verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
..."
29. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra
ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla
kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak
sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması
ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi
birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
30. Anayasa'nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ilk istisnası "mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı
organlarınca verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya
güvenlik tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali
kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan "suç şüphesine bağlı tutma"
kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna "bir mahkûmiyet
kararına bağlı olarak tutmayı" ifade
etmektedir. (Hamit Kaya, B.No: 2012/338, 2/7/2013, § 41).
31. Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise
Anayasa'nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye yer verildikten sonra aynı
fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve güvenliğinin istisnası olarak "yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet
kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulma" hâli
düzenlenmiştir. Sözleşme'ye göre özgürlüğe getirilen
sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası
"tutma" hâli veya hapsedilmenin "yetkili mahkeme" kararına
dayalı ve hukuka (kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve
güvenliği hakkı yönünden "tutma" hâli geniş anlamda kullanılmakta
olup gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk ve hükümlülük hâllerini
içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki "yetkili mahkeme" vurgusu,
kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik
tedbiri uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve
taraflardan bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade
etmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And Versyp/Belçika, B.
No: 2832/66, 2835/66, 2899/66, 18/6/1971, § 78;
Engel ve diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71,
5354/72, 5370/72, 8/6/1976, § 68). Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve
Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fırkasının (a) bendi kapsamına,
mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hâllerinde ortaya
çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kurallar,
mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına
almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis
cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, § 18).
32. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa’nın
19. maddesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla
birlikte herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve bu hakka
getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde
belirtilmesi, keyfî bir biçimde bu haktan kimsenin mahrum bırakılmaması
amaçlanmaktadır. Yetkili bir mahkeme tarafından verilen bir mahkûmiyet
kararının infazının sağlanması ve ceza infaz kurumunda tutma süresi de bu hak
kapsamında değerlendirilmelidir. Ceza mahkemelerinin kararına uygun hareket
edilmesi de hakkın korunması açısından bir zorunluluktur. Dolayısıyla hükümlülerin
ceza infaz kurumunda kalacakları sürenin mahkûmiyet kararına ve ilgili yasal
mevzuata uygun olması Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesi ve Sözleşme’nin 5. maddesi birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
güvence altına alınmıştır (İbrahim Uysal,
§ 32).
33. Diğer taraftan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının
birinci cümlesi ve Sözleşme'nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, bir
mahkûmun af yasasından ya da erkenden şartlı tahliye veya kesin tahliye
durumlarından yararlanması gibi hususları güvence altına almamaktadır (Mouesca/Fransa, B. No: 52189/99, 18/10/2001, İrfan Kalan/Türkiye, B. No: 73561/01,
2/10/2001, Çelikkaya/Türkiye, B.
No: 34026/03, 1/6/2010, § 60, Alican
Demir/Türkiye, B. No: 41444/09, 25/2/2014, § 89). Ancak Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) ulusal mahkemelerin bu tür bir tedbirden faydalanmak
için kanunda belirtilen koşulları yerine getiren herkese, herhangi bir takdir
yetkileri bulunmadan bu tedbiri uygulamakla yükümlü olmaları hâlinde durumun farklı
olacağını belirtmektedir (Del Rio Prada/İspanya [BD], B. No: 42750/09, 10/7/2012,
§ 126).
34. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince kural
olarak tutma hâli, mahkûmiyet kararına bağlı olmalıdır. Koşullu salıverilme
kararının geri alınması nedeniyle kişinin yeniden hapsedilmesi durumunda da
infazına karar verilen ceza ile önceki mahkûmiyet arasındaki nedensellik
bağının kesilmemiş olması gerekir. AİHM göre Sözleşme'nin 5. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinde geçen "mahkûmiyet
kararı sonrasında" ibaresi ile kastedilen, sadece "tutma"nın zaman bakımından mahkûmiyet kararından sonra
olması değil aynı zamanda mahkûmiyet nedeniyle olmasıdır (Günay Okan, § 19; Van Droogenbroeck/Belçika,
B. No: 7906/77, 24/6/1982; Weeks/Birleşik Krallık, B. No: 9787/82,
2/3/1987, § 42; Stafford/Birleşik Krallığı, [BD], B. No: 46295/99,
§ 64; M./Almanya, B. No:
19359/04, 17/12/2009, § 88).
35. Koşullu salıverilme cezanın çektirilmesinin
kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle cezaevindeki tutum ve davranışlarıyla
(iyi hâliyle) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün şarta
bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen cezadan daha kısa
bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu iyi davranışıyla
kanıtlaması durumunda cezaevinde daha fazla kalması gereksiz olabilir. Bu
durumda koşullu salıverilme, infaz sistemindeki en etkili araçtır. Koşullu
salıverilmenin en önemli ögeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş olması,
hükümlünün bu süre içinde iyi hâl göstermesi, koşullu salıverildikten sonra
gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması
durumunda koşullu salıverilme kararının geri alınabilmesidir (Günay Okan, § 20;
AYM, E.2001/4, K.2001/332, 18/7/2001).
36. Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için hükümlünün,
infaz süresinin 5275 sayılı Kanun'da belirlenen kısmını "iyi hâlli" olarak geçirmesi gerekir.
Hâl ve tavırları gözlemlenen hükümlünün işlemiş olduğu suçtan dolayı pişmanlık
duyduğunun belirlenmesinin koşullu salıverilmede "iyi hâlli" olmanın bir şartı olduğu
anlaşılmaktadır. Koşullu salıverilen hükümlünün denetim süresinde hapis
cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen
yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi hâlinde koşullu
salıverilme kararı geri alınır. Koşullu salıverilme kararının geri alınması
hâlinde hükümlünün sonraki suçu işlediği tarihten itibaren hak ederek tahliye
tarihine kadar kalan cezasının aynen infazına karar verilir. Koşullu
salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir
daha koşullu salıverilme kararı verilemez. Buna karşılık hükümlünün denetim
süresini yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirmesi hâlinde ceza infaz
edilmiş sayılır (Günay Okan, §
25).
37. Somut olayda Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/1/2001
tarihli kararı ile başvurucu gasp suçundan yargılanmış ve hakkında verilen
cezanın Yargıtay tarafından bozulması üzerine firari olması nedeniyle dosyası
tefrik edilmiş, akabinde 4616 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmak amacıyla
teslim olmuştur. Tutuklu yargılanan başvurucu, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
25/10/2001 tarihli kararı ile 16 yıl 6 ay hapis hapis
cezasına mahkûm edilmiş; hakkında hükmedilen ceza miktarı, tutuklu kaldığı süre
ve suç tarihinde yürürlüğe giren 4616 sayılı Kanun gereği koşullu olarak
salıverilmiştir. Söz konusu karar, kesinleşmesi nedeniyle infaza verilmiş ancak
başvurucu daha önceden tahliye olması nedeniyle Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin
23/6/2013 tarihinde başvurucunun gıyapta tahliyesine karar verilmiştir.
Başvurucunun denetim süresi içinde trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçunu
işlemesi nedeniyle hakkında yapılan yargılama sonucunda başvurucu, Afşin Sulh
Ceza Mahkemesinin 22/7/2008 tarihli kararıyla yirmi beş gün hapis cezasına
mahkûm edilmiştir. Mezkûr kararın kesinleşmesi üzerine denetim süresi içinde
kasıtlı (aynı neviden) bir suç işlediği anlaşılan başvurucunun koşullu
salıverilmesinin geri alınmasına karar verilmiştir. Başvurucu, koşullu
salıverilmenin geri alınmasına neden olan Afşin Sulh Ceza Mahkemesinin
kararına, 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmeden önce esas cezanın kabahat
olarak düzenlendiğini ve aleyhine bir durum oluşturulduğunu, bu anlamda kalan
cezasının haksız yere infaz edilerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
38. Hukukun uygulanması ve yorumlanması Mahkemelerin resen
gözeteceği bir husustur. Bu kapsamda sonradan işlenen suçun aynı neviden olup
olmadığını ve koşullu salıverilmenin geri alınmasının şartlarının oluşup
oluşmadığını belirlemek hâkimin takdir yetkisi kapsamında kalmaktadır. Derece
mahkemelerinin söz konusu koşulları değerlendirdiği kararlarında açık bir keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire bir
müdahalesi söz konusu olamaz.
39. Somut olayda başvurucu, gasp
suçundan dolayı almış olduğu cezasını infaz ederken koşullu
salıverilmiş ve denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemiş olması sonucu
koşullu salıverilmesinin geri alınmasına karar verilmiş, söz konusu geri alma
kararına istinaden Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
mahkemece verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezanın yerine getirilmesi kapsamında
hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle bir ihlalin olmadığı açık olduğundan
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
9/6/2016tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.