TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SERBÜLENT GÖKHAN BEYAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15729)
|
|
Karar Tarihi: 25/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Serbülent Gökhan BEYAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisi olan ve romatoloji
kliniği bulunan bir şehirde görevlendirilmesi yönünde sağlık raporu bulunan
başvurucunun atama talebinin reddedilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkının, açılan davanın makul sürede
tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde
aldığı anesteziyoloji uzmanlık eğitimi sonrasında zorunlu hizmet yükümlülüğünü
yerine getirmek üzere 16/11/2007 tarihinde Diyarbakır Çocuk Hastalıkları
Hastanesine uzman hekim olarak atanmıştır.
9.Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği tarafından başvurucu hakkında
3/3/2008 ve 16/3/2009 tarihlerinde düzenlenen sağlık kurulu raporlarında özetle
başvurucunun periyodik aralıklarla hastaneye yatarak "infliscimab infüzyonu"
tedavisi görmesi gerektiği ve romatoloji kliniği olan
bir merkezde takibinin uygun olduğu belirtilmiştir.
10. Gülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından düzenlenen 22/5/2009
tarihli sağlık raporunda ise Ağustos 2006 tarihinden itibaren anti-TNF tedavi
ve hastalık aktivitesi nedeniyle askerliğine ilişkin bir yıl erteleme verilen
başvurucunun hastalığının klinik ve laboratuvar verilere göre hâlen aktif olduğu
belirtilerek başvurucunun askerliğe elverişli olmadığı tespit edilmiştir.
11. Başvurucu, sağlık kurulu raporlarında belirtilen sağlık
mazeretini gerekçe göstererek tedavisinin yapılmasının mümkün olduğunu
belirttiği Ankara veya Bursa illerinden birine naklen atanmak istemiyle Sağlık
Bakanlığına başvurmuştur. Anılan başvurunun 21/4/2009 tarihli işlem ile
reddedilmesi üzerine başvurucu tarafından 23/6/2009 tarihinde iptal davası
açılmıştır.
12. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 30/11/2010 tarihli
kararıyla davanın reddine hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde, Diyarbakır İl
Sağlık Müdürlüğünden alınan bilgiye göre başvurucunun tedavisini
gerçekleştirebilecek niteliği haiz romatoloji
alanında uzman bir hekimin Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev
yaptığı ve bu duruma göre başvurucunun tedavisini Diyarbakır ili sınırları
içinde de sürdürebileceği belirtilmiştir. Mahkemece, bu durumda naklen atanma
talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
13. Söz konusu karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 9/5/2014
tarihli ilamıyla gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmıştır. Karar
gerekçesinde, sağlık mazereti nedeniyle yer değiştirme talebinde
bulunulabilmesi için sağlık mazeretine ilişkin kurul raporunda sağlık durumunun
görev yapılan yerde veya görev yapılan yerin değiştirilmemesi hâlinde tehlikeye
gireceğini belirten bir ibareye yer verilmesi gerektiği ancak başvurucunun
nakil istemine dayanak olan sağlık kurulu raporunda bu nitelikte bir ibarenin
bulunmadığı anlaşıldığından sağlık mazereti nedeniyle naklen atanma talebinin
reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
14.Nihai karar 25/8/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
15.Başvurucu 18/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu'nun ek 3. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"İlgili mevzuata göre yurt içinde veya
yurt dışında öğrenimlerini tamamlayarak tabip, uzman tabip ve yan dal uzmanlık
eğitimini tamamlayarak uzman tabip unvanını kazananlar, her eğitimleri için
ayrı ayrı olmak kaydı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından
hazırlanan İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik
Sıralamasında yer alan;
...
Gün, Sağlık Bakanlığı veya Sağlık Bakanlığınca
uygun görülen diğer kuruluşlarda Devlet memuru veya ilgililerin talebi halinde
10.7.2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanuna tâbi sözleşmeli sağlık personeli olarak
Devlet hizmeti yapmakla yükümlüdürler."
17. 3359 sayılı Kanun'un ek 4. maddesi şöyledir:
"Tıp fakülteleri dekanlıkları ve eğitim
hastaneleri baştabiplikleri mezun olan veya uzmanlık ve yan dal uzmanlık
öğrenimini tamamlayan tabip ve uzman tabiplerin isim ve adreslerini onbeş gün içinde Sağlık Bakanlığına bildirmekle yükümlüdürler.
Diploma ve uzmanlık belgelerinin Sağlık Bakanlığınca tescil işlemlerini
müteakip en geç iki ay içerisinde, Devlet hizmeti yükümlülüğü olan personel,
atama yerleri ve atama işlemine ilişkin süreç internet sayfasında ilân edilir.
Bu ilân tebligat yerine geçer.
Eş durumu ve sağlık mazereti nedeniyle
yapılacak atamalar hariç personelin görev yerleri, tercih hakkı verilmek sureti ile kurayla belirlenir.
Ancak beşinci ve altıncı grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerleri ile
Bakanlar Kurulunca tespit edilecek il merkezi ve il merkezlerine bağlı yerleşim
yerlerinde Devlet hizmeti yükümlülüğünü yerine getirenler, tekrar Devlet
hizmeti yükümlüsü olduklarında istekleri dışında bu yerlere atanamazlar. Atama
sonuçlarının internet sayfasında ilânını müteakip, gerekli hallerde belgelerini
tamamlamak üzere ilgili personele yirmi gün süre verilir. Devlet hizmeti
yükümlülük süresi, personelin atandığı yerde göreve katılması ile başlar.
Devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamındaki
personel, bu görevlerini tamamlamadan mesleklerini icra edemezler."
18. 8/6/2004 tarihli ve 25486 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan ve işlem tarihinde yürürlükte olan Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil
Yönetmeliği'nin "Sağlık Mazereti
Nedeniyle Atama" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Kendisinin veya
kanunen bakmakla yükümlü olduğu eş, anne, baba veya çocuklarından birinin
sağlık durumunun bulunduğu yerde tehlikeye girdiğini veya görev yerinin
değişmemesi halinde tehlikeye gireceğini, eğitim ve araştırma hastanelerinden
alınacak sağlık kurulu raporu ile belgelendirenler; tedavinin yapılabileceği
bir sağlık kurum veya kuruluşunun bulunduğu veya sağlığının olumsuz
etkilenmeyeceği bir ilin münhal kadrolarına öncelikli olarak atanırlar."
B. Uluslararası Hukuk
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"1. Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik,
kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi,
genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda
gerekli bulunan müdahaleler dışında, kamu makamları tarafından hiçbir müdahale
yapılamaz."
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yer değişikliği/atama
işlemlerinin yerindeliğini değerlendirmenin kendisinin görevi olmadığını
vurgulamaktadır. Ancak AİHM, bu tür işlemlerin başvurucuların Sözleşme
kapsamında korunan hakları üzerindeki sonuçlarını incelemektedir (Metin Turan/Türkiye, B. No: 20868/02,
14/11/2006, § 28).
V. İNCELEME
VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 25/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişinin Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, hastalığı nedeniyle romatoloji
kliniği bulunan bir yerde görev yapması gerektiğine ve buna ilişkin sağlık
raporları bulunmasına rağmen naklen atanma talebinin reddedilmesi nedeniyle
tedavisinin gereği gibi yapılamadığını, devletin kendi çalışanının sağlığını
korumadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın 17.
maddesinde düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının ve Anayasa'nın 18. maddesinde düzenlenen zorla çalıştırma yasağının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
23. Başvurucu tarafından ileri sürülen olguların kişinin beden
sağlığı üzerinde neden olabileceği sonuçlar dikkate alındığında başvurunun
kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
24. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahiptir."
25. Anayasa'nın 5. maddesi uyarınca devletin, bireylerin temel
hak ve hürriyetlerinin korunmasını ve maddi ve manevi varlıklarının gelişmesini
sağlamaya yönelik tedbirler alması yönünde yükümlülüğünün olduğu açıktır. Bunun
yanında Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti ilkesini
sağlık hizmetleri alanında somutlaştıran Anayasa'nın 56. maddesinde herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin herkesin
hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde
gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla
sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği ve
devletin bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan
yararlanıp onları denetleyerek yerine getireceği belirtilmiştir (AYM, E.2007/24,
K.2010/113, 16/12/2010).
26. Öte yandan kişinin kamu görevlisi olması, kendisine
sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve
sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım
sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği
ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve
külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup kamu hizmetinin kendine has
özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014,
§ 38).
27.Bazı kamu görevlilerinin hizmetin niteliği gereği belirli
aralıklarla başka yerlere atanmaları, bazılarının ise başka yer veya kurumlara
atanmamaları zorunlu olabilir. Bu konuda idareye, belirli bir takdir alanı
tanınması makul karşılanmalıdır. Kişilerin birtakım mazeretler çerçevesinde
başka yere atanma konusunda talep hakları var ise de atamaya ilişkin
mazeretlerini değerlendirip karara bağlayacak olan idarenin kendi mevzuatı
çerçevesinde ifa edilen kamu hizmetinin gerekleri, insan kaynaklarının verimli
kullanılması, teşkilat yapısının elverişliliği ve benzeri faktörleri dikkate
alması kaçınılmazdır. Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde
yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak ilgili idarenin öncelikli
görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay,
§ 39).
28. Somut olayda başvurucu, uzman hekim olarak görevli olduğu
Diyarbakır ilinden Bursa ya da Ankara illerine naklen atanması talebiyle
yaptığı başvurunun 21/4/2009 tarihinde idare tarafından reddedilmesi nedeniyle romatoloji uzmanı bulunmayan bir şehirde çalışmak zorunda
kaldığını, bu nedenle tedavisinin yeterli şekilde yapılamadığını ileri
sürmektedir.
29. Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına
sahip olma hakkı karşısında, ülkenin her yöresinde sağlık hizmetlerinden
yararlanılabilmesini sağlamak için hekimler devlet hizmeti ile yükümlü
kılınmışlardır. Bu amaca ancak anılan yükümlülüğün yerine getirilmesi ile
ulaşılabileceği açıktır (AYM, E.2007/24, K.2010/113, 16/12/2010). Bu nedenle
yasa koyucu tarafından anılan yükümlülüğün yerine getirilmesinin sağlanması
için alınan önlemler de aynı amacı taşımaktadırlar. Herkesin sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkı kapsamında hekim ihtiyacı yüksek olan
yörelerde yeterli uzman hekim istihdamının temini doğrultusunda diğer bazı kamu
görevlilerinde olduğu gibi hekimler için de zorunlu hizmet yükümlülüğü
getirilmiştir. Başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması ve
geliştirilmesi hakkına yapılan atama talebinin reddi şeklindeki müdahalenin
Anayasal bütünlük ilkesi çerçevesinde yurt çapında dengeli ve adil bir şekilde
tabip istihdamının sağlanması amacına hizmet ettiği açıktır.
30. Başvurucu hakkında Ankara Dışkapı
Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği tarafından 3/3/2008
ve 16/3/2009 tarihlerinde düzenlenen sağlık raporlarında, başvurucunun belirli
aralıklarla hastaneye yatarak "infliscimab infüzyonu"
tedavisi görmesi gerektiği ve romatoloji kliniği olan
bir merkezde takibinin uygun olduğu belirtilmiştir. 3/3/2008 tarihli sağlık
raporunda tedavi sıklığının iki ayda bir, 16/3/2009 tarihli sağlık raporunda
ise ayda bir olması gerektiği belirtilmektedir. Gülhane Askeri Tıp Akademisi
tarafından düzenlenen 22/5/2009 tarihli sağlık raporunda ise başvurucunun
anti-TNF tedavi ve hastalık aktivitesi nedeniyle askerliğe elverişli olmadığı
tespit edilmiş; tedavi sürecine ve sıklığına ilişkin bir ifadeye yer
verilmemiştir.
31. Başvurucu, görev yaptığı Diyarbakır ilinde romatoloji kliniği bulunmaması nedeniyle tedavisini
sürdürebileceği Ankara ve Bursa illerine naklen atanma talebinde bulunmuş, bu
talep idarenin 21/4/2009 tarihli işlemiyle reddedilmiştir. Ret işleminin iptali
talebiyle açılan davada Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi, Diyarbakır Eğitim ve
Araştırma Hastanesinde romatoloji uzmanının
bulunduğunu ve bu başvurucunun tedavisini Diyarbakır ili sınırları içinde
sürdürebileceğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.
32. Temyiz incelemesi yapan Danıştay Beşinci Dairesi ise sağlık
mazereti nedeniyle yer değiştirme talebinde bulunulabilmesi için sağlık
mazeretine ilişkin kurul raporunda sağlık durumunun görev yapılan yerde veya
görev yapılan yerin değiştirilmemesi halinde tehlikeye gireceğini belirten bir
tespite yer verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Daire, başvurucunun nakil
istemine dayanak olan sağlık kurulu raporunda böyle bir tespitin bulunmadığı
gerekçesiyle naklen atanma talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık
bulunmadığına hükmetmiş ve gerekçesi değiştirilmek suretiyle Diyarbakır 1. İdare
Mahkemesinin kararını onamıştır.
33. Hastalığı ortaya koyan sağlık raporları bulunmasına rağmen
bu yöndeki atama talebinin reddedilmesi başvurucunun beden sağlığını
etkileyebilecek nitelikte ise de somut olayda devletin başvurucunun sağlık
durumunun kötüleşmesini hedefleyen doğrudan bir müdahalesi bulunmamaktadır.
Buna karşılık devletin "infliscimab infüzyonu" tedavisi için gereken önlemleri
alma ve tedavinin gerçekleşmemesi durumunda meydana gelebilecek olumsuz
sonuçlardan başvurucuyu koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.
34. Söz konusu pozitif yükümlülük, tedavinin gereği gibi
sürdürebilmesi amacı doğrultusunda başvurucunun romatoloji
uzmanı bulunan bir yerde görevlendirilmesini gerektirebilir.
35. Başvuru kapsamında yapılan incelemelerde, başvurucunun görev
yaptığı Diyarbakır ilinde başvuruya konu iptal davası açılmadan önceki dönemde romatoloji uzmanının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak söz
konusu pozitif yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediği incelenirken belirli
aralıklarla tedaviye ihtiyaç duyan başvurucunun naklen atanma talebi hakkında
sağlık durumunun görev yaptığı yerde veya görev yaptığı yerin değiştirilmemesi
hâlinde tehlikeye girecek derecede acil müdahale gerektirip gerektirmediği
yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmalıdır. Acil müdahale gerektirmeyen
durumlarda, başvurucunun tedavi dönemlerinde romatoloji
uzmanı olan bir sağlık merkezine ulaşıp ulaşamadığı, bu yönde yetkili idari
makamlar tarafından kolaylaştırıcı imkânların sağlanıp sağlanmadığı ve böyle
bir sağlık merkezine başvurduğu hâlde tedavinin uygun koşullar altında yeterli
şekilde yapılıp yapılmadığı hususları söz konusu incelemede gözönünde
tutulmalıdır.
36. Somut başvuruda, başvurucunun takipli bir hasta olduğu açık
ise de sağlık durumunun görev yaptığı yerde veya görev yaptığı yerin
değiştirilmemesi hâlinde tehlikeye girecek derecede acil müdahale
gerektirdiğine ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Ayrıca dosya kapsamındaki
mevcut bilgi ve belgeler dikkate alındığında, başvurucunun tedavi dönemlerinde romatoloji uzmanı olan bir sağlık merkezine ulaşamadığı, bu
yönde yetkili idari makamlar tarafından kolaylaştırıcı imkânların sağlanmadığı
ve böyle bir sağlık merkezine başvurduğu hâlde tedavinin uygun koşullar altında
yeterli şekilde yapılmadığı söylenemez. Öte yandan dava tarihinden sonra
başvurucunun tedavisini gerçekleştirebilme niteliğini haiz romatoloji
alanında uzman bir hekimin Diyarbakır ilinde göreve başladığı da görülmektedir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde naklen atanma talebinin reddine
yönelik işlem nedeniyle başvurucunun yaşamına etkisi bakımından devlet
tarafından üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin gerisinde kalınmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle açık ve görünür bir ihlalin
saptanamadığı başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
38.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
42. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında, iki dereceli bir yargılamada gerçekleşen
yaklaşık 4 yıl 11 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…"
45. Başvurucu, davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle
uygun görülecek miktarda tazminat talebinde bulunmuştur.
46. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
47. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya takdiren net 5.400 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harcın başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. 1. Maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.400 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
25/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.