TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ ASKER YURTSEVER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15978)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Asker
YURTSEVER
|
Vekili
|
:
|
Av. Sevil
ARACI BEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerlik hizmeti sırasında ateşli silah yaralanması
sonucu ölüm olayının meydana gelmesi ve bu ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu soruşturma
dosyasından tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 18'inci Mekanize Piyade Tugayı Topçu Tabur
Komutanlığı (Gelibolu/Çanakkale) emrinde asker iken 3/1/2012 tarihinde yaşamını
yitiren 1980 doğumlu D.Y.nin kardeşidir.
A. D.Y.nin Askere
Alınması ve Ölümü
9. Başvurucunun kardeşi D.Y. 31/7/2011 tarihinde kısa dönem
olarak askere sevk edilmiş ve 12/8/2011 tarihinde 15'inci Piyade Eğitim Tugayı
22'nci Piyade Eğitim Alayı 1'inci Havan Eğitim Tabur Komutanlığına (Amasya)
teslim olmuştur. D.Y., eğitim birliğine katılması üzerine 12/8/2011 tarihinde
yapılan Psikososyal Risk Faktörü Tarama Anketi'nde
"Daha önce ruhsal (psikolojik) bir rahatsızlık geçirdiniz mi? Son bir kaç
yıl içerisinde ruhsal (psikolojik) rahatsızlık geçirdiniz mi? Şimdiye kadar
kendinize zarar vermeye/öldürmeye yönelik herhangi bir teşebbüsünüz oldu mu?
Son zamanlarda kendinizi öldürmeyi düşündünüz mü?" gibi sorulara
"Hayır" cevabını vermiştir. D.Y., aynı tarihte psikolojik danışman
ile de bir görüşme gerçekleştirmiştir. Yapılan anket ve görüşmeden sonra D.Y.nin Rehberlik ve Danışma Merkezine (RDM) sevkinin
gerekmediği değerlendirilmiştir.
10. D.Y., Amasya'daki askerlik eğitimini tamamlamasını müteakip
28/8/2011 tarihinde 18'inci Mekanize Piyade Tugayı Topçu Tabur Komutanlığına
teslim olmuştur. D.Y., burada yapılan Psikososyal
Risk Faktörü Tarama Anketi'nde de kendi el yazısıyla herhangi bir psikolojik
sorununun bulunmadığını belirtmiştir.
11. D.Y. 7/9/2011 tarihinde birlik revirinde sağlık
muayenesinden geçirilmiştir. Bu muayenede D.Y.nin
sağlık durumunun normal olduğu değerlendirilmiştir.
12.D.Y., daha sonra 19/9/2011 tarihinde göğüs ağrısı ve nöropatik ağrı şikâyeti ile birlik revirine müracaat
etmiştir. D.Y., birlik revirinde yapılan muayeneden sonra Gelibolu Asker
Hastanesi Dâhiliye Polikliniğine sevk edilmiştir. Gelibolu Asker Hastanesi
Dâhiliye Polikliniğine sevk edilen D.Y., burada 20/9/2011 tarihinde muayene
olarak sol kol ve bacakta uyuşma ve DSN
tanıları ile Çanakkale Asker Hastanesi Nöroloji Polikliniğine sevk edilmiştir.
Bu muayenede ayrıca D.Y.nin aynı hastanenin Kulak
Burun Boğaz (KBB) Polikliniğince görülmesinin uygun olacağı
değerlendirilmiştir. Bunun üzerine 22/9/2011 tarihinde Çanakkale Asker Hastanesine
giden D.Y.nin Çanakkale Asker Hastanesi KBB
Polikliniğince yapılan muayenesinde acil tedavi gerektirir bir durumunun
olmadığı değerlendirilmiştir. Aynı gün Çanakkale Asker Hastanesi Nöroloji
Polikliniğince yapılan muayenede ise D.Y.den kan tetkiki
istenmiş, ertesi gün D.Y.ye fibromiyalji (yumuşak doku romatizması) tanısı
konularak reçete düzenlenmiştir. Reçetedeki tanı kısmına fibromiyalji tanısına ilave olarak anksiyete bozukluğu
tanısı eklenmiştir. Reçeteye de"B..."
ve "C..." adlıiki ilaç yazılmıştır. Soruşturma kapsamında alınan
bilirkişi raporuna göre bu ilaçlardan ilki B12 vitamini eksikliği durumlarında
verilen vitamin ilacı, ikincisi ise antidepresan
olarak bilinen aynı zamanda anksiyete bozukluklarında
da kullanılabilen bir ilaçtır.
13. D.Y., Komutanlık makamına yazdığı "Komutanım nişamlımla düğün
hazırlıkları ve ev eşyalarını ayarlamak maksadı ile 01-10 Aralık 2011 tarihleri
arasında planlı olan iznimi, 17/10/2011 tarihinden itibaren 10 gün kullanmak
istiyorum. Gereğinin yapılmasını arz ederim." şeklindeki bir
dilekçeyle izin talebinde bulunmuştur. Talebi kabul edilen D.Y. 17/10/2011 ile
2/11/2011 tarihleri arasında (altı gün yol izni dâhil) izin kullanmıştır.
14. Kullandığı izin sonrasında askerlik hizmetine devam eden
D.Y. belli bir eğitimden geçerek çavuş diploması almıştır.
15. D.Y. 10/11/2011 tarihinde birlik revirine müracaat etmiş ve
burada muayene olmuştur. Muayene neticesinde D.Y.ye durumsal anksiyete bozukluğu teşhisi
konularak RDM ile görüşmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir. RDM
kayıtlarında D.Y. ile bu tarihten sonra herhangi bir görüşme gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediğine ilişkin bir bilgi mevcut değildir.
16. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan tanık beyanlarına göre
D.Y. 3/1/2012 tarihinde nöbetçi çavuş olduğu için 01.45-03.45 saatlerinde 3
No.lu kulede nöbetçi olan erleri uyandırmış, 3 No.lu kulede nöbet tutacak
erleri önce doldur-boşalt istasyonuna götürmüş, akabinde ise hep birlikte nöbet
kulesine doğru yürümeye başlamışlardır. Bu sırada D.Y., nöbetçi erlerden
birinin silahını almış ve onlardan daha hızlı bir şekilde nöbet yerine doğru
gitmeye başlamıştır. D.Y. ile nöbetçi erler arasındaki fark yaklaşık 100 metre
iken D.Y.nin bulunduğu yerden bir el silah sesi
gelmiştir. Sesin geldiği yere gidilmesi üzerine D.Y.nin
yaralanmış hâlde yerde yattığı görülmüştür. Bunun üzerine D.Y., hastaneye
götürülmüş ise de kurtarılamayarak yaşamını yitirmiştir. Hastane kayıtlarında, D.Y.nin saat 02.30'da askerî ambulansla ex
duhul (ölü) olarak hastanenin acil servisine getirildiği, yaklaşık bir saat on
beş dakika kardiyopulmoner resüsitasyon
(CPR) uygulanmış ise de hastanın CPR'ye cevap
vermediği, bu sebeple hastanın öldüğünün kabul edildiği belirtilmiştir.
B. Ceza Soruşturması
Süreci
1. Soruşturma Kapsamında
Yapılan İlk İşlemler ve Alınan Raporlar
17. 18'inci Mekanize Piyade Tugayı Topçu Tabur Komutanlığı
yetkilileri, saat 03.15 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2'nci Kolordu
Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) nöbetçi askerî savcısına D.Y.nin ateşli silah yaralanması sonucu ağır yaralı olarak
Gelibolu Devlet Hastanesine kaldırıldığını bildirmiştir. Yetkililer saat 03.45
sıralarında ise askerî savcıyı tekrar arayarak D.Y.nin
yaşamını yitirdiğini bildirmiştir. Bunun üzerine, gecikmesinde sakınca bulunan
hâl olarak değerlendirilen olay hakkında resen soruşturma başlatılmıştır. Bu
kapsamda Gelibolu İlçe Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme ekibi saat
04.15'te hastaneye ulaşmış ve askerî savcının da hastaneye gelmesi üzerine ölü
muayene işlemi gerçekleştirilmiştir.
18. Ölü harici muayenesinde, D.Y.nin
göğüs kemiklerinin birleştiği yerde bir adet mermi giriş deliği, sırtının sol
bölgesinde ise bir adet mermi çıkış deliği tespit edilmiştir. Ölü harici
muayenesi sırasında D.Y.nin el ve yüz svapları alınmıştır. Ölü harici muayenesinde ayrıca D.Y.nin üzerindeki giysiler incelenerek muhafaza altına
alınmıştır. Bu kapsamda yapılan incelemede D.Y.nin
kamuflaj pantolonunun sağ arka cebinde bir adet not defteri bulunmuştur. Not
defteri kanla kaplı olduğu için içinde sadece bir kısmı okunabilen aşağıdaki
not bulunmuştur:
"Ben [D.Y] ölümümün asker... ilgisi yoktur. Tamamen sivil...
öldürüyorum kendimi. Bu iş bir onur ve g... selesidir. Beni bir tek ölü... umarım
yanılmam."
19. Ölü harici muayesinden sonra
askerî savcı eşliğinde olay yerine gidilmiş ve olay yeri incelemesi işlemi
gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda olay yerine 2 No.lu nöbet kulesi ile 3 No.lu
nöbet kulesinin yollarının kesiştiği yerden 50 metre daha 3 No.lu nöbet
kulesine doğru devam edildiğinde ulaşıldığı, zemini toprak yol olan olay
yerinde bir miktar kan olduğu, yolun sol tarafında bir adet boş kovan bulunduğu
tespitleri yapılmıştır. Olay yerinden sonra koğuşlar bölgesine gidilmiş ve burada
da çeşitli incelemeler yapılmıştır. Akabinde ise olayda kullanıldığı belirtilen
ve tabur komutanının odasında muhafaza altına alınan silahın incelemesine
geçilmiştir. Tozlama usulü ile silah üzerinde parmak
izi incelemesi yapılmış ancak silah üzerinde herhangi bir ize rastlanmamıştır.
Yapılan incelemelerden sonra silah kriminal inceleme
için muhafaza altına alınmıştır.
20. Olay anında D.Y. ile birlikte nöbet kulesine giden Topçu Er
M.Ç. ile Topçu Er E.Ü.nün el ve yüz svapları alınmıştır. Bu kişilerin olay anındaki
kamuflajları da atış artığı incelemesi için muhafaza altına alınmıştır.
21. Ölü harici muayenesi işlemine katılan doktorlar, kesin ölüm
sebebinin klasik otopsi işlemi yapılarak tespit edilmesinin yerinde olacağını
belirtmiştir. Bunun üzerine kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla klasik otopsi
yapılmasına karar verilmiştir.
22. Başvurucu 4/1/2012 tarihinde Savcılığa sunduğu bir dilekçe
ile kardeşinin ölümünün intihar neticesinde gerçekleştiğinin kendilerine
söylendiğini; ancak, bu konuda kendilerinin şüphe duyduğunu belirterek
yapılacak otopsi işlemine Dr. Ş.K.F.nin de gözlemci
sıfatı ile hazır bulundurulmasını talep etmiştir.
23. Bunun üzerine kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla 4/1/2012
tarihinde klasik otopsi işlemi gerçekleştirilmiştir. Otopsi işleminde
başvurucunun dilekçesinde belirttiği Dr. Ş.K.F. de gözlemci sıfatıyla yer
almıştır.
24. Kesin ölüm sebebinin tespiti amacıyla yapılan klasik otopsi
işlemi sonucunda hazırlanan 28/1/2013 tarihli otopsi raporunda; göğsün solunda ksifoidin hemen sol üst kısmında ateşli silah mermi
çekirdeği giriş deliği, sırt sol yanda ise ateşli silah mermi çekirdeği çıkış
deliği olduğu, atışın bitişik atış mesafesinden yapıldığı, ölümün ateşli silah
yaralanmasına bağlı kot kırığıyla birlikte iç organ yaralanması sonucu meydana
geldiği belirtilmiştir. Raporda ayrıca iç organlarda yapılan sistematik toksikolojik analiz sonucunda kanda alkol (etanol ve metanol) bulunmadığı, bununla birlikte 286 ng/ml paracetamol, 172 ng/ml atropin, 18,8 ng/ml chlorpheniramine bulunduğu, idrarda paracetamol
ve chlorpheniramine bulunduğu, göz sıvısında ise paracetamol, chlorpheniramine ve pseudoephedrin bulunduğu belirtilmiştir.
25. Askerî Savcılık, otopsi sonucunda kişinin kanında, idrarında
ve göz sıvısında bulunan maddelerin neler olduğu hususunda, Tıbbi Farmakoloji
Uzmanı Prof. Dr. H.E.A.dan bir bilirkişi raporu
düzenlemesini istemiştir. Raporda, paracetamol
maddesinin ağrı kesici ve ateş düşürücü amaçlarla kullanıldığı, chlorpheniramine maddesinin sakinleştirici etkisinin olduğu,
atropin maddesinin olaydan sonra hastaneye kaldırılan kişiye yapılan müdahale
esnasında verilen bir madde olduğu, pseudoephedrin
maddesinin ise soğuk algınlığı ve gribal durumlarda kullanıldığı
belirtilmiştir.
26. Olay yeri incelemesi neticesinde muhafaza altına alınan
Topçu Er M.Ç.ye ait 003265 seri numaralı silah ile bir adet 5.65x45 mm
çapındaki mermi kovanı gerekli tetkiklerin yapılması amacıyla Jandarma Genel
Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Balistik
İnceleme Laboratuvarına gönderilmiştir. Balistik İnceleme Laboratuvarının
30/1/2012 tarihli uzmanlık raporunda; 003265 seri numaralı silahın ateş
etmesine mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, silahın deneme
amaçlı kullanılması sonucunda patladığının görüldüğü, incelenmek için gönderilen
5.65x45 mm çap ve tipindeki bir adet mermi kovanının 003265 seri numaralı tüfek
ile atılmış olduğu tespitleri yapılmıştır.
27. Başvurucunun kardeşi D.Y. ile Topçu Er M.Ç. ve Topçu Er E.Ü.nün el ve yüz bölgesinden atış artığı transfer kitiyle
alınan svaplar üzerinde Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı Kimyasal İnceleme Laboratuvarı
görevlileri tarafından atış artığı analizi yapılmıştır. Kimyasal İnceleme
Laboratuvarı görevlileri tarafından hazırlanan 9/3/2012 tarihli uzmanlık
raporuna göre D.Y.nin sol el dış, sol el iç, sağ yüz
ve sol yüz bölgesinden alınan svaplarında atış artığı
tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Topçu Er M.Ç.ye ait sol el iç svabında da atış artığı tespit edilmiştir. Topçu Er E.Ü.den alınan svaplar üzerinde
yapılan incelemede ise atış artıklarına rastlanmamıştır. Ölü muayene işlemi
neticesinde muhafaza altına alınan giysiler üzerinde yapılan atış artığı
analizi sonucunda ise D.Y.ye ait parkanın sol üst ön göğüs bölgesinde bir adet
delinmenin olduğu ve bu delinme bölgesinde atış artıklarının bulunduğu tespit
edilmiştir. Uzmanlık raporunda, atış artıklarının dağılımı ve yoğunluğu dikkate
alınarak atışın bitişik atış olduğu değerlendirilmiştir. Bunun yanı sıra Topçu
Er M.Ç.ye ait hücum yeleği önünde de atış artığı tespit edilmiştir. Topçu Er
E.Ü.ye ait giysilerde ise ise atış artığına
rastlanmamıştır.
28. Askerî Savcılık, Topçu Er M.Ç.ye ait sol el iç svabında ve hücum yeleği önünde atış artığı bulunması
hususu ile ilgili olarak da bilirkişi raporu istemiştir. Gelibolu Olay Yeri
İnceleme Ekibi ve Kimlik Tespit Grup Amirliğinde görev yapan Polis Memuru
S.F.Ü. tarafından hazırlanan raporda -Topçu Er M.Ç. ile Topçu Er E.Ü.nün soruşturma kapsamında verdiği ifadeler de dikkate
alınarak- atış yapan kişilerle temas edilmesi hâlinde temas eden kişilere de
atış artığı bulaşabileceği, bu sebeple D.Y.ye ve onun eşyalarına temas eden
Topçu Er M.Ç. ile Topçu Er E.Ü.den atış artığı
çıkabileceği, bunun yanı sıra el üstünde rastlanan atış artığının atış
sırasında olan bulaşmaya, el içinde rastlanan atış artığının ise sonradan
bulaşmaya işaret ettiği, bu sebeple Topçu Er M.Ç.nin
el içi svaplarındaki atış artığının ateş etmeden
değil temastan kaynaklanabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır.
29. Askerî Savcılık, D.Y.nin
kamuflajından çıkan notun ölen kişinin kendi elinden çıkıp çıkmadığının tespit
edilmesi amacıyla da araştırmalar yapmıştır. Askerî Savcılık, kamuflajdan çıkan
not ile D.Y.nin el yazı örneklerini içeren diğer bazı
belgeleri Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire
Başkanlığı El Yazısı ve Doküman İnceleme Laboratuvarına göndermiş ve söz konusu
notun D.Y.ye ait diğer yazılarla mukayese edilmesini ve nihayetinde bir rapor
tanzim edilerek Askerî Savcılığa gönderilmesini talep etmiştir. El Yazısı ve
Doküman İnceleme Uzmanları M.D. ile Y.Ç. tarafından hazırlanan 2/3/2012 tarihli
uzmanlık raporunda, gönderilen yazı örnekleri üzerinde doküman inceleme
(VSC-5000) ve makroskop (LEICA M 420) cihazı ile
fiziki, optik, karakteristik inceleme ve karşılaştırmalar yapıldığı
belirtilmiş; yapılan bu incelemeler neticesinde kamuflajdan çıkan notun D.Y.nin elinden çıktığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
2. Soruşturma Kapsamında İfadesi Alınan
Kişilerin Beyanları
30. Askerî savcı, olay yeri incelemesinden hemen sonra, D.Y. ile
birlikte nöbet kulesine doğru giden Topçu Er E.Ü. ile Topçu Er M.Ç.nin ifadesini almıştır. Topçu Er E.Ü.nün
3/1/2012 tarihli ifadesi şöyledir:
"03. 01.2012 günü 01.45-03.45 saatleri
arası "3 nolu kule" isimli nöbet yerinde
Topçu Onb. [M.Ç.] ile birlikte nöbetim bulunmaktaydı. Buna istinaden nöbetçi
çavuş Topçu Çvş. [D.Y.] tarafından saat 01.00 sıralarında uyandırıldım.
Hazırlandım. Ardından [D.Y.] çavuşun komutasında [M.Ç.] ile birlikte önce
silahlığa oradan silahlarımızı alıp doldur boşalt istasyonuna gittik. Oradan da
söz konusu nöbet kulesinin bulunduğu tanksavar bölüğü önünden geçen toprak yolu
aynı şekilde yani [D.Y.] çavuşun komutasında izlemek suretiyle kışlanın kuzey
doğusuna doğru yürümeye başladık. Bu şekilde yan yana yürürken [D.Y.] çavuş [M.Ç.den] tüfeğini önümüze domuz çıkma tehlikesi var diye
istedi. [M.Ç.] başta bir şey olmaz sürekli bu yolu gidip geliyoruz diyerek
tüfeğini vermek istemedi.[D.Y.] bu defa [M.Ç.ye] tüfeğini bana ver önümüze bir
şey çıkarsa senin üzerinde çelik yelek olduğundan müdahalede gecikebilirsin
diyerek ikinci kez tüfeği istedi. Bunun üzerine [M.Ç.] toprak yolda yürürken
tüfeği [D.Y.ye] verdi. O da tüfeği omzuna astı. Bir müddet bu şekilde yan yana
yürüdük. 2 nolu nöbet kulübesine ayrılan yol ayrımına
varmadan 5-10 metre önce [D.Y.] hızlanarak önümüze geçti. Gittikçe aramızdaki
mesafe açılıyordu. Ancak koşmuyordu. [M.Ç.] arkasından "abi yavaş git
yetişemiyoruz sana" dedi. O da "ben nöbetçilere fenerle işaret
veriyorum siz arkamdan gelirsiniz" dedi ve yine hızlı hızlı yürümeye devam
etti. 3. nöbet kulesine doğru yürüyordu. Aramızdaki mesafe tahminen 20-30 metre
olmuştu. Biz tam 2 nolu nöbet kulesine giden yol
ayrımına geldiğimiz noktada ilerden çavuş [D.Y.nin]
bulunduğu noktadan bir el silah sesi geldi. Hemen oraya doğru koştuk. Önce
[D.Y.] çavuşun yanına ben vardım. Onu ilk gördüğümde sırt üstü ayakları 2 nolu kuleyi yani İstanbul kara yolu tarafını gösterir
vaziyette yerde sırt üstü yatıyordu. Kolları çok açık olmamakla birlikte iki
yana açılmıştı. [M.Ç.nin] HK-33 piyade tüfeği ise
[D.Y.ye] göre sağdaydı ancak aradaki mesafeyi çok dikkat edemediğimden
hatırlayamıyorum. Benden 5-10 saniye sonra [M.Ç.] de geldi. Ben [D.Y.] çavuşun
kafasını kaldırarak dizime koydum. Bu sırada hücum yeleğinin göğüs kısmında
yırtılma olduğunu gördüm. Bu şekilde silahla göğsünden yaralandığını tahmin
ederek hemen hücum yeleğini çıkarttım. Parkanın düğmelerini açtım. Bu sırada [D.Y.nin] üstündeki elbiselerin delindiğini gördüm. Delikten
tenine doğru baktığımda küçük dairesel bir boşluk gördüm. Merminin buradan [D.Y.nin] vücuduna saplandığını anladım. Hemen karşıdaki 2 nolu nöbet kulesine AMM'yi ve
ambulansı arayın diye bağırdım. Bu sırada [D.Y.] herhangi bir şey konuşmuyordu.
Konuşacak durumda da değildi. Çünkü sadece iki kere derin nefes aldı. Gözleri
bir noktaya bakmıyordu. Bu şekilde ben ve [M.Ç.], [D.Y.] çavuşun başında
bekledik. Yaklaşık 10 dakika sonra AMM ekibi geldi. Onlardan yaklaşık 5 dakika
sonra da ambulans geldi. [D.Y.] çavuşu ambulansa bindirdik. Daha sonra [M.Ç.]
yerde bulunan silahı kayışından tutmak suretiyle alarak AMM aracına koydu. [D.Y.yi] ambulansa koyduğumuzda sırt üstü yattığı yerde
sırtına denk gelen toprak kesiminde kan lekeleri olduğunu gördüm. Oradan bizi
bölüğe götürdüler. Soruldu:
Cevaben: Biz [D.Y.] önümüzden giderken karanlık da olsa onu bir karartı
şeklinde dahi olsa görüyorduk. O da bizim gibi toprak yoldan yürüyerek
gidiyordu. Hızlı hızlı yürüdüğünden aramız açıldı. Silah sesini duyana değin
kendisini önümüzde gittiğini görmüştüm. Silah sesi geldiğinde yürüyüp
yürümediğini görebilmem hem geride aynı hizada olmamızdan hem de karanlık
olmasından dolayı mümkün olmamıştır. Ancak belirttiğim gibi açıkça bir karartı,
gölge gibi önümüzden hızlı adımlarla yürüdü ve yolun ortasındayken silah sesi
duyuldu. Silah sesi duyulduğunda [D.Y.] eğildi mi bunu da ayrıntılı görmem mümkün değildi. Yolda önümüzde
[D.Y.den] başka
kimse yoktu. Ben [D.Y.yi] tanırdım ancak kendisiyle çok da samimi değildim, bu
yüzden herhangi bir sıkıntısı olduğunu bilmiyorum dedi."
31. Topçu Er M.Ç., yaşanan olayla ile ilgili olarak Topçu Er E.Ü.nün ifadesine benzer şekilde beyanda bulunmuştur.
32. Askerî savcı, olay anında 2 No.lu kulede nöbet tutan Er İ.A.
ile Er K.S.nin ifadesini almıştır. Adı geçen erler
birbiri ile uyumlu olarak özetle olay günü 2 No.lu kulede nöbetçi olduklarını,
saat 02.00'ye beş on dakika kala kulenin karşısındaki yoldan üç kişinin
geçtiğini, bu üç kişiden birinin diğer ikisinden daha önde olduğunu, öndeki
kişinin bir anda durduğunu ve kişinin elindeki fenerin söndüğünü, beş on saniye
sonra bu kişinin bulunduğu yerden bir el silah sesi geldiğini, sesin
gelmesinden on on beş saniye sonra bir kişinin "Ambulans
ambulans." diye bağırdığını, karanlık
olduğu için bu kişilerin tam olarak hangi pozisyonda olduklarını
göremediklerini, bunun üzerine hemen nöbet kulesinde bulunan ani müdahale
mangası tuşuna bastıklarını, olay hakkında yetkililere telefonla da bilgi
verdiklerini, bunun üzerine yaklaşık on dakika sonra ani müdahale mangası
aracının olay yerine geldiğini, bu sırada ambulansın da olay yerine geldiğini,
şahsın ambulansa bindirilerek götürüldüğünü belirtmişlerdir.
33. Askerî savcı, ambulans takım komutanı olarak görev yapan
Astsubay M.S.A.nın ifadesini almıştır. Astsubay
M.S.A. ifadesinde özetle olayın gece saat 02.00 sıralarında kendilerine
bildirilmesi üzerine hemen arazi tipi ambulansla olay yerine gittiğini,
ambulanstan indiğinde intihar eden askerin nabzını kontrol ettiğini; ancak
nabzının atmadığını fark ettiğini, askerin solunumunu kontrol ettiğinde soluk
alıp vermediğini gördüğünü, bunun üzerine kişiyi ambulansa koyduklarını ve
hastaneye gittiklerini, yol boyunca kişiye kalp masajı yaptığını, hastanede de
kişiye kalp masajı uygulandığını ancak kişinin kalbinin çalışmadığını
belirtmiştir.
34. Askerî savcı 4/1/2012 tarihinde D.Y.nin
samimi arkadaşlarından olan Topçu Çavuş H.Ö.Ö.nün
ifadesini almıştır. Topçu Çavuş H.Ö.Ö.nün ifadesi
şöyledir:
"Ben 18'nci Mknz.
p, Tug. Topçu Tb. 4'ncü Bt. K.lığında
Batarya Çavuşu olarak görev yapmaktayım. Aynı bataryada görev yapmamız nedeni ile
Topçu Çvş. [D.Y.yi] tanırım. Bunun yanı sıra sonradan sonraya kendisi
ile gün geçtikçe daha fazla konuşmaya daha çok şey paylaşmaya başladığımı
gördüm çünkü o da benim gibi üniversite mezunu kültürlü konuşabileceğim birçok
konu olan birisi idi. Bu yüzden farklı farklı konularda hoş vakitlerimiz,
sohbetlerimiz oldu. Onu bu şekilde tanımaya başladım. Ekim ayı içerisinde izne
gitmişti. İzine gitme nedenini de nişanlısı ile sorunları olduğunu bunu
halletmek için gidiyor olduğunu bana söylemişti. Hatta onun için İstabul'dan uçakla şuan hatırlayamadığım nişanlısının
bulunduğu Doğu Anadoluda bir şehre gideceğini
belirtiyordu. İzinden döndü, döndüğünde moralinin çok bozuk olduğunu gördüm.
Konuşmuyordu, dalgındı, zayıflamıştı. Suratı sürekli asıktı. Sürekli sık sık
sigara içiyordu. Bu yüzden kendisine ne oldu diye sordum. Bana nişanlısından
ayrıldığını söyledi. Anlatımlarından kendisinin nişanlısını sevdiğini ancak
nişanlısının kendisine karşı olan duygularından emin olamadığını belkide buna sebep olarak dünya görüşlerinin farklı
olabileceğinden bahsetti. Ben de bir arkadaşı olarak kendisini teselli etmeye
çalışıyordum. Ancak yine ilerleyen günlerde aynı şekilde sıkıntılı bir ruh hali
vardı. Benzer davranışlar sergiliyordu. Sonra normale döner gibi oldu. Ölümünden
2 veya 3 hafta önceki bir gün bana nişanlısının ailesinin onun için kendi
ailesinin aldığı hediyeleri ailesine iade ettiğini bu duruma çok üzüldüğünü, bu
halde terhis olup eve gittiğinde o eşyaları görüp nişanlısını hatırlayacağını,
bu durumun kendisini daha da üzeceğini hatta bu yüzden kendi ailesine de
hediyeleri kabul etmelerinden dolayı kızdığını anlattı. Yine hatta eskisinden
daha karamsar bir tabloya büründü. O kadar sık sigara içiyordu ki kendi
paketini bitirip bizlerden istiyordu. Bu haberden sanırım ilk çarşı iznindeyken
emanet bıraktığı cep telefonunu alıp nişanlısını yani ayrıldığını beyan ettiğı nişanlısını aradığını, cevap alamayınca mesaj
attığını, ona da gün içerisinde cevap gelmeyince bu duruma sinirlendiğini
söyledi. Yine ondan sonraki günlerde aynı şekilde mutsuz karamsar davranışlar
sergilemeye devam etti. [D.Y.yi] öldüğü gecenin önceki akşamı yani Pazartesi akşam
saat 10.00 sıralarında silahlıkta gördüm. Ben de orada olmama rağmen
silahlıktaki arkadaşım İ.B.ye gelerek bozuk paran var mı dedi. İ.B.den bozuk para aldı. Beni görmemiş gibi davranıyordu.
Merhaba bile demedi. Ben de bir şey diyemedim. Ondan sonra da kendisini bir
daha görmedim. Daha sonra çay ocağında görevli olan askerden öğrendiğime göre
[D.Y.] o gün akşam çay ocağına gelip borcunu
kapatmış dedi. [D.Y.]
bahsettiğimiz izin dönüşünde yaşadığı bu sıkıntılardan dolayı RDM'ye gitmişti ancak dönüşünde yeni katılan askerlerin RDM'de olduğunu görmüş ve daha sonra giderim diyerek geri
dönmüş. Sonrada bir daha RDM'ye gitmediğini biliyorum.
Benim bilgim ve görgüm bunlardan ibarettir dedi."
35. Askerî savcı, yine D.Y.nin samimi
arkadaşlarından biri olan Topçu Çavuş İ.B.nin
ifadesini almıştır. Topçu Çavuş İ.B., D.Y.nin
kişiliği hakkında Topçu Çavuş H.Ö.Ö.nün ifadesine
benzer şekilde beyanda bulunmuştur. Topçu Çavuş İ.B. bu bağlamda Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki "can dostu" uygulaması kapsamında D.Y. ile
eşleştirildiğini, bu uygulama ile iki askerin birbirine göz kulak olmasının ve
bu askerlerden birinin sıkıntısının olması hâlinde diğerinin bu konuda
komutanlara bilgi vermesinin amaçlandığını, can dostu uygulaması sayesinde D.Y.yi tanıma fırsatı bulduğunu, D.Y.nin
askerî birlikte en samimi olduğu kişinin kendisi olduğunu ifade etmiştir. Topçu
Çavuş İ.B. ayrıca gözlemlediği kadarıyla D.Y.nin içine
kapanık olma durumunun olduğunu, kendilerine her şeyini anlatmadığını, D.Y.nin ekim ayında izne gittiğini, izinden önce herhangi
bir sıkıntısının olmadığını, izinden döndükten sonra ise nişanlısından
ayrıldığı için moralinin bozuk olduğunu, bu şekildeki ruh hâlinin kasım ayının
sonuna kadar devam ettiğini, bu vakitten sonra moral bozukluğunu üzerinden
attığını gördüğünü ancak ölümünden iki hafta önce moralinin yine çok bozuk
olduğunu gördüğünü, bu durumun hediyelerin iadesinden kaynaklandığını öğrendiğini
belirtmiştir. Topçu Çavuş İ.B. ifadesinde son olarak D.Y.nin
hiç kimseyle bir probleminin olmadığını, D.Y.nin
herhangi biri ile en ufak bir tartışmaya girdiğini dahi görmediğini, zaten yaşı
büyük olduğu için herkesin ona "ağabey"
dediğini ifade etmiştir.
36. İfadesi alınan Astsubay Ü.I. ise D.Y.nin
çalışkan ve verilen emirleri zamanında yerine getiren disiplinli bir asker
olduğunu ancak alıngan bir yönünün de bulunduğunu, bu yüzden onu kıracak bir
harekette bulunmamak için özen gösterdiklerini, Kasım ayı ortalarından bu yana
gece nöbetçilerini yerlerine götürüp getirme işini askerlere göz kulak olabileceği
düşüncesiyle ona verdiklerini, onunla yaptığı konuşmalarda bir sıkıntısının
olduğunu ve bu yüzden ilgiye muhtaç olabileceğini düşünmediğini ifade etmiştir.
37. Askerî savcı 5/1/2012 tarihinde Topçu Üsteğmen H.Y.nin ifadesini almıştır. H.Y. ifadesinde özetle eğitimli
bir asker olan D.Y.nin herhangi bir isteği olduğunda
bunu uygun bir dille kendilerine anlattığını, D.Y.nin
Ekim ayı içinde nişanlısıyla ev eşyası alışverişi yapacaklarını belirterek
kendisinden izin istediğini, bunun üzerine D.Y.yi
izne gönderdiğini, izin dönüşünde D.Y.yi uygulama
gereği izin dönüş muayenesine gönderdiğini, muayenede D.Y.ye durumsal anksiyete bozukluğu tanısı konulması üzerine viziteci
onbaşıya D.Y.yi RDM'ye
götürmesi gerektiğini söylediğini, o gün RDM'den
döndüklerinde RDM'de yoğunluk olduğundan muayene
olamadıklarını söylediklerini, bunun üzerine ertesi gün bu kişileri bir kez
daha RDM'ye gönderdiğini, bu kez olumsuz bir dönüş
olmadığını, bu yüzden muayene olmuştur diyerek konunun üzerinde durmadığını,
zaten gözlemlerinde D.Y.nin resen RDM'ye
sevk edilecek düzeyde psikolojisinin bozuk olduğunu görmediğini, D.Y.nin sorunu olduğunda bunu rahatlıkla anlatacak biri
olduğunu, ayrıca çalışkan ve disiplinli bir asker olduğunu belirtmiştir.
38. Askerî savcı vizite onbaşısı olarak görev yapan H.A.nın 5/1/2012 tarihinde ifadesini almıştır. H.A.
ifadesinde özetle D.Y.yi izin dönüşlerinde rutin
olarak yapılan muayene kapsamında revire götürdüğünü, revirdeki doktorun D.Y.ye
anksiyete bozukluğu tanısı koyarak D.Y.nin RDM'ye sevkinin uygun
olacağına karar verdiğini, bunun üzerine D.Y.yi RDM'ye götürdüğünü; ancak, RDM'ye
gittikleri gün yeni gelen askerlerin toplu muayenesi olduğundan sıra beklememek
için daha sonra geliriz diyerek geri döndüklerini ancak daha sonra
gittiklerinde de yoğunluktan geri döndüklerini, D.Y.nin
de bir daha gitmek istemediğini, zaten bir süre sonra D.Y.nin
üzerindeki durgunluk ve moral bozukluğunun kalktığını ifade etmiştir.
39. Askerî Savcılık ayrıca D.Y.nin
kullandığı telefon numarasından yapılan görüşmelerin dökümlerini incelemiştir.
Askerî Savcılık bu inceleme neticesinde D.Y.nin
olaydan önceki gün yani 2/1/2012 tarihinde eski nişanlısı ile 694 saniyelik bir
telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini tespit etmiştir. Bunun üzerine Askerî
Savcı, istinabe yoluyla D.Y.nin eski nişanlısının
ifadesini almıştır. D.Y.nin eski nişanlısı S.B.nin ifadesi şöyledir:
"[D.Y.] benim eski nişanlımdır. [D.Y.] askerden yıllık izine geldiği zaman kendisi ile 2011
yılı Ekim ayında aramızdaki kişisel sebeplerden dolayı ayrıldık. Daha sonra
[D.Y.] askere gitti ve biz bunun üzerine
telefonda görüşmedik. En son görüşmemiz, benim ailemin [D.Y.ye] ait eşyalarını ailesine göndermesi üzerine beni
aradı. Bana "neden sana gönderdiğim eşyaları geri göndermişsin, bizim
konuşmamız böyle değildi. Benim eşyalarım sende, senin esyalarında
bende kalacaktı" diye söyledi. Ben de ailemin geleneklerine göre hareket
edeceğimi söyledim. Ailemin tüm eşyalarını göndermesi üzerine çok üzüldüğünü
söyledi. Bunun üzerine ben kendisine telefonu kapatalım fazla uzatmayalım
dedim. O da bana hep senin istediğin mi olacak kapat deyince kapatacak mıyım
dedi. Bunun üzerine kendisi bana tam hatırladığım kadarıyla "silahı alıp
her gün kafama dayıyorum sen ve ailem üzülmeyin diye tekrardan silahı geri
bırakıyorum" şeklinde cümle kullandı. Ben de kendi kişilik yapısını
bildiğimden dolayı beni etkilemek için böyle konuştuğunu düşündüm ve bunun
üzerine ben de saçmalama böyle bir şey yapmazsın çünkü sen böyle biri değilsin
dedim. Daha sonra telefonu kapattığımı söyleyerek kapattım. Benim olay ile
ilgili bilgim bundan ibarettir dedi."
3. Soruşturma Sonucunda
Verilen Karar
40. Askerî Savcılık, soruşturma kapsamında elde ettiği tüm
verileri değerlendirerek D.Y.nin ölümünde herhangi
bir kişiye atfı kabil kusur ve ihmal bulunmadığı kanaatine varmış; 7/10/2013
tarihli karar ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
41. Başvurucu 6/11/2013 tarihli dilekçe ile kovuşturmaya yer
olmadığı kararına itiraz etmiş ve bu kararın kaldırılması talebinde
bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde özetle olay hakkında ayrıntılı bir
araştırma ve inceleme yapılmadığını, D.Y.nin bilinen
bir bunalım hâlinin ya da psikolojik bozukluğunun olmadığını, kardeşinin
intihar ettiğine inanmadığını, olayda başka karanlık noktalar olabileceğinden
endişe ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca olayın intihar sonucunda
gerçekleştiği kabul edilecek olsa dahi kardeşinin bu psikolojiye bürünmesinde
etkin olan durumların, askerlik hizmetini yerine getirirken yaşadıklarının
etkili olması ihtimalinin hiç değerlendirilmemiş olmasının hatalı olduğunu
ileri sürmüştür.
42. İtirazı inceleyen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Beşinci Kolordu
Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Askerî Mahkeme) soruşturmanın genişletilmesine
karar vermiştir. Askerî Mahkeme, Topçu Er M.Ç.nin
kendi silahını D.Y.ye teslim etme yetkisinin olup olmadığı hususunun tam olarak
açıklığa kavuşturulamadığı sonucuna varmış ve bu eksikliğin tamamlanması için
dosyanın Askerî Savcılığa gönderilmesine ve gerekli araştırmalar yapıldıktan
sonra dosyanın Mahkemeye iadesine karar vermiştir.
43. Askerî Savcılık bu kapsamda diğer bazı araştırmaların yanı
sıra Topçu Er M.Ç. ile Teğmen H.Y.nin ifadesini
almıştır. Topçu Er M.Ç. ifadesinde özetle D.Y.nin
nöbet yerine doğru giderken "Ben sizden
sorumluyum, bu güzergahta önümüze domuz çıkıyor." diyerek
silahı istediğini, silahı ilk başta vermemesine rağmen D.Y.nin
çekiştirerek silahı aldığını belirtmiştir. Teğmen H.Y. ise üst rütbe konumunda
olan kişinin lüzum görmesi hâlinde erlerden silahlarını isteyebileceğini, olay
günü D.Y. nöbetçi çavuş olduğu için yanında bulunan erlerden silahlarını
istemesi hâlinde askerî teamüller gereği erlerin silahlarını D.Y.ye vermesi
gerektiğini ifade etmiştir.
44. Başvurucu 28/5/2014 tarihli dilekçe ile kovuşturmaya yer
olmadığı kararına karşı ek bazı itirazlar ileri sürmüştür. Başvurucu
dilekçesinde özetle A.Y., M.Ç. ve E.K. adlı kişilerin olay günü saat 22.00
sıralarında bölük teğmeni ile kardeşinin tartıştığını, teğmenin silahının
dipçiği ile kardeşinin kafasına vurduğunuaktardığını,
bu kişilerin tanıklığının çok önemli olduğunu zira kardeşinin intihar etmiş
olabileceğine inanmadığını ileri sürmüştür.
45. Askerî Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesi üzerine yapılan
araştırmaları da dikkate alarak 13/8/2014 tarihli karar ile başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir. Askerî Mahkeme, kovuşturmaya yer olmadığı
kararında açıklanan delillerin dosya kapsamıyla uyum arz ettiğini, mevcut
delillerin soruşturma konusu olayda D.Y.nin kendi
isteği ve eylemiyle herhangi bir kişinin teşviki veya yardımı söz konusu
olmaksızın hayatına son verdiği hususunda bir şüphe uyandırmadığını, ölen
kişinin sıralı amirlerinin olayla ilgili herhangi bir ihmallerinin
bulunmadığını, D.Y.nin olay günü M.Ç.nin
silahını zorla aldığını, dolayısıyla M.Ç.nin de
herhangi bir kusurunun veya sorumluluğunun bulunmadığını belirterek Askerî
Savcılıkça D.Y.nin ölüm olayı ile ilgili olarak
gerekli tüm soruşturma işlemlerinin yapılmış olduğu, eksik soruşturmayla karar
verilmesinin söz konusu olmadığı, itiraza konu kovuşturmaya yer olmadığı
kararında bir isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Askerî Mahkeme
ayrıca Ali Asker Yurtsever tarafından 28/5/2014 tarihli dilekçe ile ileri
sürülen itiraz ve taleplerin olayla doğrudan bir bağlantısının bulunmadığını,
Ali Asker Yurtsever'in iddia ettiği ve araştırılmasını talep ettiği olay ile
ölüm olayı arasında zaman ve mekân farkının bulunduğunu, iddia edilen şahısla
ilgili eylemlerin ayrı bir soruşturma konusu olabileceğini belirterek bu
itirazları da yerinde görmemiştir.
46. Bu karar 1/9/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
47. Başvurucu 1/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
48. Başvurucu anılan olay sebebiyle Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) tam yargı davası açtığına dair herhangi bir bilgi
vermemiştir. Anayasa Mahkemesi, bu hususta AYİM Genel Sekreterliğine 3/8/2017
tarihinde müzekkere yazmış ve söz konusu olay sebebiyle başvurucu tarafından
açılmış bir tam yargı davasının bulunup bulunmadığını sormuştur. AYİM
Başkanlığı 4/8/2017 tarihli yazı ile kayıtlarında başvurucu adına bir davaya
rastlanmadığını bildirmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
49. İlgili hukuk için bkz.
Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-61; Kumrişan Akkuş ve Sefer
Akkuş, B. No: 2014/14672, 1/2/2017, §§ 45-56.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
50. Mahkemenin 4/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu, kardeşinin askerlik hizmetini ifa etmekte iken
ateşli silah yaralanması sonucu yaşamını yitirmesi üzerine başlatılan ceza
soruşturması sonucunda ölüm olayının intihar neticesinde gerçekleştiği
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, kardeşinin bilinen
bir bunalım hâlinin veya psikolojik bozukluğunun bulunmadığını, terhisine
sadece on gün kalan kardeşinin intihar ettiğine inanmadığını, bu hususun çok
kuşkulu olduğunu, kardeşinin ölümünün intihar sonucunda gerçekleştiği yönündeki
değerlendirmelerin doğru olmadığını belirtmiştir.
52. Başvurucu ayrıca intihar nitelendirmesi kabul edilse bile
kardeşinin bu duruma sürüklenmesi nedeniyle ve yine kardeşine yapılan ilk
müdahalenin gecikmesi sebebiyle yetkililerin sorumluluğunun bulunduğunu,
kardeşinin devletin koruması ve gözetimi altında olduğu sırada hayatını
kaybettiğini, yetkili makamların bu gibi hâllerde askerleri hastaneye
yönlendirmesinin ya da hava değişimi gibi tedbirleri almasının gerektiğini,
kardeşinin ölümünde ilgili tüm kurumların ve kuruluşların ihmalinin bulunduğunu
ifade etmiştir.
53. Başvurucu son olarak kardeşinin yaşamını yitirdiği olaya
ilişkin ayrıntılı bir inceleme ve araştırma yapılmadan olayın intihar olduğunun
değerlendirildiğini, olayda başka karanlık noktalar olabileceği yönünde
şüphelerinin bulunduğunu, kardeşinin intihar etmiş olduğu kabul edilse bile
intihar kararında etkili olma ihtimali olan askerlik hizmetine ilişkin
olayların etkisinin soruşturmada değerlendirilmediğini, olay günü bölük teğmeni
ile kardeşinin tartıştığına ve teğmenin kardeşinin kafasına silahının dipçiği
ile vurduğuna ilişkin iddiaların araştırılmadığını, kardeşinin ölümünde ihmalî davranışla da olsa sorumlu kişilerin olabileceği
olasılığının hiç değerlendirilmemiş olmasının hatalı olduğunu, itiraz
mahkemesinin duruşmasız olarak karar verdiğini, soruşturma kapsamında toplanan
deliller ve mütalaalardan kendisine bilgi verilmesi ve görüş bildirme olanağı
tanınması gerekirken bunun yapılmadığını, sorumluluğu olduğu düşünülen kişiler
ile soruşturmayı yürüten kişiler asker olduğundan eşit ve adil bir soruşturma
yürütülmediğini, itiraz merciinin verdiği karara karşı bir üst makama başvuru
hakkının tanınmamasının eksiklik olduğunu belirtmiştir.
54. Başvurucu, yukarıdaki iddialarla yaşam hakkının, adil
yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
55. Somut olayda başvurucu, kardeşinin bir cinayete kurban
gitmiş olabileceğini; ancak, bu husus hakkında yeterli bir araştırma
yapılmadığı için olayın aydınlatılamadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca
olay intihar olarak kabul edilse bile yetkili makamların bu intiharı önlemeye
yönelik görev ve yükümlülüklerini gereği gibi yerine getiremediğini, kardeşinin
ölümünde ihmalî davranışla da olsa sorumlu kişilerin
olabileceği olasılığının hiç değerlendirilmemiş olmasının bir eksiklik olduğunu
iddia etmiştir.
56. Bu durum dikkate alındığında somut olayda başvurucunun temel
olarak iki ayrı şikâyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu şikâyetlerden
birincisi, olayın cinayet olduğu ancak bunun yeterince araştırılmadığı hususu
ile ilgilidir. Bu şikâyetlerden ikincisi ise kişinin yaşamının kendi
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korunamadığı ve olayda ihmali
olan görevliler hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği hususu ile
ilgilidir.
57. Bu iki şikâyetin niteliği itibarıyla birbirinden farklı
olduğu açıktır. Bu farklılık, yaşam hakkı kapsamında tüketilmesi gereken uygun
başvuru yolunun hangisi olduğu konusuyla da yakından ilgilidir. Çünkü yukarıda
da belirtildiği üzere birinci şikâyet ölümün üçüncü kişi tarafından kasıtlı
olarak gerçekleştirildiği, ikinci şikâyet ise askerî yetkililerin ihmalî davranışları sonucu yaşam hakkının korunamadığı ve
bu konuda etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği iddiası ile ilgilidir. Bu
sebeple mevcut başvurunun yaşam hakkı kapsamında iki farklı başlık altında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
58. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
59. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...)
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Ölüm Olayının Üçüncü
Kişi ya da Kişilerce Kasıtlı Olarak Gerçekleştirildiğine İlişkin İddia
a. Genel İlkeler
60. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50). Devletin negatif bir
yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve
hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak
yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal
makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden
kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
61. Pozitif yükümlülüklerin korumaya ilişkin maddi yönünün yanı
sıra usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her
ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın
temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve
varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
62. Yaşam hakkına ilişkin bu usul yükümlülüğü olayın niteliğine
bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikteki soruşturmalarla yerine
getirilebilir. Kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve
cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda idari soruşturmalar ve tazminat
davaları sonucunda idari bir yaptırım veya tazminata hükmedilmesi ihlali
gidermek ve dolayısıyla mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
55).
63. Yaşam hakkı kapsamında yürütülmesi gereken ceza
soruşturmalarının amacı yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir
şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında varsa sorumluları ve
sorumluluklarını tespit etmek üzere adalet önüne çıkarılmalarını sağlamaktır.
Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür.
Anayasa'nın 17. maddesi hükümleri başvuruculara üçüncü tarafları belirli bir
suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaların
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma yükümlülüğü verdiği
anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 56).
64. Soruşturmanın etkililik ve yeterlilik açısından temin adına
soruşturma makamlarının resen harekete geçmesi ve ölüm olayını aydınlatabilecek
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerekmektedir
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57).
65. Ölüm olayına ilişkin yapılacak etkili bir soruşturma
kapsamında yetkililerin, tanıkların ifadelerinin alınması, bilirkişi
incelemeleri ve gerektiğinde yaralanmalar ile ilgili eksiksiz ve detaylı bir
rapor hazırlanmasına imkân verecek otopsinin yapılması, ölüm sebebinin objektif
analizinin yapılması ve söz konusu olaylarla ilgili kanıtların elde edilmesi
için mümkün olan tüm tedbirlerin alınması gibi işlemleri yapmaları
gerekmektedir. Ölüm sebebinin veya olası sorumlulukların tespit edilmesini
olumsuz yönde etkileyecek nitelikteki her türlü eksiklik, etkili bir soruşturma
yürütülmesi açısından risk teşkil edebilecektir (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586,
4/11/2015, § 89)
66. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya
karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olması gerekir. Bu durum sadece
hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda somut
bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).
67. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini sağlayan
hususlardan biri de teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği
sağlamak için soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır.
Buna ilaveten her olayda, ölen kişinin yakınlarının, meşru menfaatlerini
korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
68. Yukarıda sayılanlara ek olarak yürütülecek soruşturmalarda
makul bir süratte gerçekleştirilme ve özen gösterilme zorunluluğu da zımnen mevcuttur.
Elbette ki bazı durumlarda soruşturmanın veya kovuşturmanın ilerlemesine engel
olan unsurlar ya da güçlükler bulunabilir. Ancak bir soruşturmada ve devamında
yapılan kovuşturmada yetkililerin hızlı hareket etmeleri yaşanan olayların daha
sağlıklı bir şekilde aydınlatılabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan
bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da
kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından kritik bir
öneme sahiptir (Deniz Yazıcı, B.
No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
69. Başvurucu, kardeşinin ölümünün intihar sonucu gerçekleştiği
yönündeki değerlendirmelerin doğru olmadığını, bu husus hakkında etkili bir
soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüştür.
70. Yukarıda da belirtildiği üzere ölüm olayının üçüncü kişi ya
da kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiği yönündeki şikâyetler ile ilgili
olarak soruşturma makamlarının, sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını
sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü
bulunmaktadır. Kasıtlı bir eylem sonucu meydana gelen ölüm olaylarında
mağdura/mağdurlara sadece tazminat ödenmesi yaşam hakkı ihlalini gidermek ve
mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir. Dolayısıyla cinayet
iddiasına ilişkin şikâyetler yönünden tüketilmesi gereken uygun başvuru yolunun
ceza soruşturması olduğu açıktır. Bu nedenle somut olayda soruşturma
makamlarının cinayet iddiası ile ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütüp
yürütmediğinin incelenmesi gerekir.
71. Bu husus ile ilgili olarak öncelikle başvurucunun somut
olayda sorumluluğu olduğu düşünülen kişiler ile soruşturmayı yürüten kişilerin
asker olduğu, dolayısıyla eşit ve adil bir soruşturma yürütülmediği yönündeki
iddialarına değinmek gerekir.
72. Anayasa Mahkemesi kararlarında sıklıkla belirtildiği üzere (Muharrem Baş, B. No: 2014/5391, 29/6/2016,
§§ 97-107; Abubekir Yeşilkaya ve diğerleri,
B. No: 2014/3973, 8/12/2016, §§ 109-118; Sinan
Işık, B. No: 2013/2482, 13/4/2016, §§ 65-80) yasal ve kurumsal
olarak birtakım soru işaretlerinin mevcut olması tek başına, askerî savcılığın
bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yapmayacağı şeklinde yorumlanamaz.
Başvurucuların bu hususta iddialarını destekleyecek olgu veya deliller sunması
gerekir. Başvuru konusu olayda, gerek soruşturmayı yürüten Askerî Savcılığın
gerekse itirazı inceleyen Askerî Mahkeme üyelerinin soruşturmanın seyrine etki
edecek ön yargılı ve taraflı bir tutumunun olduğunu ortaya koyan bir bulgu
saptanmamıştır. Dolayısıyla somut olayda soruşturmanın bağımsızlığı ve
tarafsızlığı yönünden herhangi bir sorun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
73. Somut olayda başvurucu, kardeşinin üçüncü kişi ya da
kişilerce öldürülmüş olabileceğini belirtmekle birlikte bu eylemin hangi
şüpheli kişi ya da kişilerce gerçekleştirilmiş olabileceği hususunda Anayasa
Mahkemesine herhangi bir bilgi vermemiştir. Başvurucu, sadece kardeşinin
ölümünde pek çok kuşkulu yön bulunduğunu belirtmiş ve kardeşinin intihar edecek
birisi olmadığı argümanını ileri sürmüştür.
74. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde
soruşturma makamları tarafından başvurucunun kardeşinin ölüm olayı ile ilgili
olarak çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Soruşturma makamları
tarafından bu kapsamda, resen bir soruşturma başlatılmış, olay yeri incelemesi
yapılarak olay yerinin fotoğrafları çekilmiş ve krokisi çizilmiş, akabinde ölü
muayene işlemi ile otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen
otopsi işlemi neticesinde hazırlanan raporda, D.Y.nin
göğüs bölgesinden giren ve sırtının sol yanından çıkan bir mermiyle
yaralandığı, atışın bitişik atış mesafesinden yapılmış olduğu, D.Y.nin ölümünün, ateşli silah mermi çekirdeği
yaralanmasına bağlı iç organ yaralanması sonucu meydana gelmiş olduğu yönünde
tespitler yapılmıştır. Soruşturma makamlarınca yapılan bu araştırmalarda,
olayın cinayet olabileceği şüphesini uyandıran herhangi bir delil elde
edilememiştir.
75. Soruşturma kapsamında ayrıca kimyasal ve balistik inceleme
raporları düzenlenmiştir. Yapılan balistik inceleme neticesinde, olay yerinde
bulunan mermi kovanının D.Y.nin olay anında
kullandığı belirtilen tüfek ile atılmış olduğu tespit edilmiştir. Atış artığı
ile ilgili olarak yapılan kimyasal inceleme neticesinde ise D.Y.nin
sol el dış, sol el iç, sağ yüz ve sol yüz bölgesinden alınan svaplarda atış artığı tespit edilmiştir. Keza D.Y.ye ait
parkanın göğüs bölgesindeki delinmede de atış artıkları bulunmuş, atış
artıklarının dağılımı ve yoğunluğuna göre atışın bitişik atış olduğu
belirlenmiştir. Atış artığı analizinde Topçu Er M.Ç.nin
sol el içinde ve hücum yeleği önünde de atış artığı tespit edilmiş ise de
soruşturma makamlarınca bu atış artıklarının ateş etmeden değil, temastan
kaynaklanabileceği değerlendirilmiştir. Soruşturma makamlarının, Topçu Er
M.Ç.de tespit edilen atış artıklarının, atış artığı bulunan yerlere temas
edilmesinden kaynaklanmış olabileceği yönündeki değerlendirmesinin makul
olmadığının söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
76. Olayla ilgili olarak ayrıca bazı asker kişiler ile sivil
kişilerin tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. İfadesi alınan bu tanıkların
beyanlarının da cinayet iddiasını destekleyecek herhangi bir kayıt içermediği
anlaşılmıştır.
77. Askerî Savcılık ayrıca D.Y.nin
kamuflajından çıkan "Ben [D.Y.] ölümümün asker... ilgisi yoktur. Tamamen sivil... öldürüyorum
kendimi. Bu iş bir onur ve g... selesidir. Beni bir tek ölü... umarım
yanılmam." şeklindeki notun bilirkişi incelemesi neticesinde D.Y.nin elinden çıktığının tespit edildiğini belirtmiştir.
78. Başvurucu ayrıca olay günü bölük teğmeni ile kardeşinin
tartıştığına, teğmenin bu tartışma sırasında kardeşinin kafasına silahının
dipçiği ile vurduğuna ilişkin iddiaların araştırılmadığını ileri sürmüştür.
Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde soruşturma kapsamında
ifadeleri alınan tanıkların bölük teğmeni ile D.Y.nin
tartıştığı yönünde bir beyanda bulunmadıkları ve bu kapsamda
değerlendirilebilecek herhangi bir olaydan bahsetmedikleri görülmektedir. Olay
sonrasında yapılan ölü muayene ve klasik otopsi işlemlerinde de bu yönde
herhangi bir bulgu saptanmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun
kovuşturmaya yer olmadığı kararına yaptığı itiraz aşamasında ileri sürdüğü bu
iddia hakkında Askerî Mahkemenin yaptığı değerlendirmelerden ayrılmayı
gerektirecek bir husus bulunmamaktadır (bkz. § 45).
79. Tüm bu hususlar dikkate alındığında D.Y.nin
üçüncü kişi ya da kişilerce öldürülüp öldürülmediği hususunda etkili bir
soruşturma yürütüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.
80. Somut olayda başvurucu; her ne kadar itiraz incelemesinin
duruşmasız olarak yapıldığını, soruşturmadan yeterince bilgilendirilmediğini,
kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazın reddedilmesinden sonra
başka bir üst makama başvuru hakkının bulunmadığını ileri sürmüş ise de
başvurucunun soruşturmaya aktif bir şekilde katılabildiği ve delillerini
soruşturma makamlarına sunabildiği değerlendirilmiştir. Bunun yanı sıra
soruşturmanın 2 yıl 8 ay gibi makul kabul edilebilecek bir sürede tamamlandığı
anlaşılmıştır.
81. Soruşturma makamlarının olaylara ilişkin tespitleri Anayasa
Mahkemesi açısından bağlayıcı olmamakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin
soruşturma makamlarının tespitlerinden farklı bir tespitte bulunabilmesi için
bu hususta ikna edici unsurların mevcut olması gerekmektedir. Askerî Savcılık,
olay hakkında etkili bir şekilde yürüttüğü soruşturma neticesinde D.Y.nin ölümünün intihar neticesinde gerçekleştiği sonucuna
ulaşmıştır. Askerî Savcılık bu sonuca ulaşırken olay yeri inceleme raporuna,
tanık beyanlarına, ölü harici muayenesine, otopsi raporuna ve diğer uzmanlık
raporlarına dayanmıştır. Dayanılan bu deliller ile başvuru dosyasındaki diğer
bilgi ve belgeler, D.Y.nin yaşamına üçüncü kişi ya da
kişilerin eylemi ile son verildiği iddiasını desteklememektedir. Bu durumda
somut olayda soruşturma makamlarının D.Y.nin intihar
ettiği yönündeki tespitinden ayrılmayı gerektirecek ikna edici bir nedenin
bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
82. Açıklanan gerekçelerle ölüm olayının üçüncü kişi ya da
kişilerce kasıtlı olarak gerçekleştirildiğine yönelik iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. D.Y.nin Yaşamının Kendi Eylemlerine Karşı Korunmadığına İlişkin İddia
83. Başvurucu, yukarıda belirtilen iddialarla (bkz. §§ 52, 53)
kardeşinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı
korunamadığını ve olayda ihmali olan görevliler hakkında etkili bir ceza
soruşturması yürütülmediğini ileri sürmüştür.
84. Ölüm olayının kasıtlı bir eylem sonucu meydana geldiği
durumlarda devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkan
sağlayacak nitelikte cezai soruşturmalar yürütmekle yükümlü olduğunu bu aşamada
tekrar vurgulamak gerekir.
85. Ancak ihmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin
davalar açısından farklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekir. Buna göre yaşam
hakkının veya fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise
"etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her
olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari ve
hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir(Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
86. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm
olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme
hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası sonuçların
farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri gözardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan
riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda
-bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun-
insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine etkili bir
ceza soruşturması yürütülmemesi, hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin
yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 59-62).
87. Başvuru formu ve eklerinde, başvurucunun kardeşi D.Y.nin üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak
öldürüldüğünü ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Olay
hakkında etkili bir şekilde yürütülen ceza soruşturması neticesinde, olayın
cinayet olduğunu ortaya koyan bir veri tespit edilememiştir.
88. Ceza soruşturması neticesinde elde edilen bilgi ve belgeler,
askerî yetkililerin mesleki ödevlerine açıkça aykırı davranarak D.Y.nin ölümüne sebebiyet verdiği iddiasını da
desteklememektedir.
89. Bu durumda, Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin
sahip olduğu “etkili yargısal sistem kurma” yönündeki pozitif yükümlülük, somut
olayda mağdura idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası
yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.
90. Nitekim Anayasa Mahkemesi, askerde intihar eden kişilerin
yakınları tarafından Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) açılan tam yargı
davalarında idarenin kusurlu olduğunun tespit edilmesi ve ölen kişinin
yakını/yakınları lehine belli bir miktar tazminata hükmedilmesi hâlinde yaşam
hakkı yönünden mağduriyetin ortadan kalkabileceğini önceki birçok kararında
ifade etmiştir (Benzer bazı kararlar için bkz. Abdullah
Doğan ve Meryem Doğan, B. No: 2014/129, 29/9/2016; Aysel Yılmaz ve diğerleri, B. No:
2014/6927, 29/9/2016, §§ 59-62).
91. Somut olayda başvurucu, kardeşinin ölümü ile neticelenen
olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda
bulunmuştur. Başvurucu, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup
hem idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın
ödenmesini sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiğine ilişkin
herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda yaşam
hakkının korunamadığına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş
olduğundan söz edilemeyecektir.
92. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Ölüm olayının üçüncü kişi ya da kişilerce kasıtlı olarak
gerçekleştirildiği belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkı ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişinin yaşamının kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek
risklere karşı korunamadığı belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.