BİRİNCİ
BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan
ÜSTÜN
Üyeler : Serruh
KALELİ
Hasan
Tahsin GÖKCAN
Kadir
ÖZKAYA
Yusuf
Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Murat
İlter DEVECİ
Başvurucular : 1.
Dağaz YILMAZ
2. Emrah YILMAZ
3. Fehmi YILMAZ
4. Ferhat YILMAZ
5. Fırat YILMAZ
6. Kadır YILMAZ
7. Kübar YILMAZ
8. Rojhat YILMAZ
Vekili : Av.
Nezahat PAŞA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; hukuka aykırı gözaltı
işlemi nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, gözaltında işkence
yapılması ve bu olay hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle
işkence ve kötü muamele yasağının, kamu görevlilerinin eylemi sonucu meydana
gelen ölüm ve bu olay hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle
yaşam hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için
Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı
süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere ve Van Cumhuriyet
Başsavcılığından elde edilen soruşturma dosyası örneğine göre ilgili olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu Kübar Yılmaz'ın eşi, başvurucu Kadir Yılmaz'ın kardeşi
ve diğer başvurucuların babası M.Z.Y. kolluk görevlilerince 9/2/1994 günü saat
11.45 ile 10/2/1994 günü saat 11.00 arasında nezarethanede tutulmuş ve sonra
serbest bırakılmıştır. Salıverme işlemi nedeniyle düzenlenen tutanakta, M.Z.Y.
ile birlikte salıverilen S.B. isimli kişinin de imzası bulunmaktadır.
10. M.Z.Y.nin kardeşi R.Y. 23/2/1994 tarihinde Yüksekova Cumhuriyet
Başsavcılığına bir dilekçe vererek 22/2/1994 tarihinden beri M.Z.Y.den haber
alınamadığını bildirmiş ve adı geçenin ilçede mevcut nezarethanelerde olup
olmadığının araştırılmasını talep etmiştir.
11. M.Z.Y.den haber alınamamasıyla ilgili derhâl soruşturma başlatan
Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı 24/2/1994 tarihinde İlçe Emniyet Müdürlüğüne
ve İlçe Jandarma Komutanlığına müzekkere yazarak M.Z.Y.nin akıbetinin
araştırılmasını istemiştir.
12. Dilektaşı köyü Muhtarı F.A., 25/2/1994 günü saat 10.00 sıralarında
Dilektaşı köyü yol ayrımında bir ceset bulunduğunu İlçe Jandarma Komutanlığına
bildirmiştir.
13. Olay yerine giden kolluk görevlileri, dere içinde sağ omzuna
yatmış vaziyette duran,boynunda şal sarılı bir erkek cesedi görmüş ve olay
yerinden uzun namlulu otomatik bir silaha ait 18 adet boş kovan ile bir adet
mermi çekirdeği elde etmiştir. Olay yerine sonradan gelen başvurucu Kadir
Yılmaz, cesedin M.Z.Y.ye ait olduğunu söylemiştir. Kolluk görevlilerince
cesedin bulunduğu yeri gösterir bir kroki de çizilmiştir.
14. Yüksekova Cumhuriyet savcısının gözetiminde bir hekimce yapılan
ölü muayenesi ve otopsi işleminde sonunda kafada iki kurşun giriş ve çıkış
deliği, sırtta boyun ile bel arasında yirmi bir kurşun giriş ve çıkış deliği,
her bir kolda ayrı ayrı üçer kurşun giriş ve çıkış deliği tespit edilmiş;
kafanın sağ tarafı ile çenenin tamamen parçalı kırık durumunda olduğu ve beynin
dışarıdan görülebilecek şekilde dışa aktığı görülmüş ve ölümün beyin dokusu
harabiyeti ile solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu meydana geldiği sonucuna
varılmıştır. Ölüm nedeni tespit edildiği için klasik otopsi işlemine gerek
görülmemiştir.
15. Kolluk görevlilerince 25/2/1994 tarihinde biri köy muhtarı olmak
üzere iki kişinin ifadesi alınmıştır. Köy Muhtarı F.A., köy korucusu olarak
görev yapan T.Y.nin tanımadığı bir erkek cesedi bulduğunu söylemesi üzerine
dört beş köy korucusu ile birlikte cesedin yanına gittiğini, köy korucularının
bölgeyi emniyete aldığını, kendisinin de olayı İlçe Jandarma Komutanlığına
bildirdiğini söylemiş ve M.Z.Y.yi kimin öldürdüğünü bilmediğini beyan etmiştir.
T.Y. ise odun toplamak için evden çıktığını, dere içindeki cesedi görüp köy
muhtarı F.A.ya haber verdiğini, dört beş korucu ile birlikte bölgeyi emniyete
aldığını, F.A.nın haber vermesi üzerine İlçe Jandarma Komutanlığı
görevlilerinin olay yerine geldiğini, tuzaklama ihtimaline binaen görevlilerin
cesedin ayağına ip bağlayıp cesedi hafifçe çektiklerini, tuzaklama olmadığının
tespit edilmesi üzerine cesedin Yüksekova'ya götürüldüğünü, M.Z.Y.yi kimin
öldürdüğünü bilmediğini ifade etmiştir.
16. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı 28/2/1994
tarihinde M.Z.Y.nin dayısının oğlu M.S.Y.nin müşteki sıfatıyla ifadesini
almıştır. M.S.Y. ifadesinde, M.Z.Y.nin herhangi bir siyasi partiyle ilişkisinin
olmadığını, bir gün karakolda kalması dışında kolluk görevlileriyle de herhangi
bir irtibatının olmadığını, M.Z.Y.den haber alınamaması üzerine durumu kolluk
görevlilerine bildirdiklerini, isimlerini bilmediği birkaç kişinin kayıp olduğu
gün komando timlerinin M.Z.Y.yi aradıklarını söylediğini, M.Z.Y.nin cesedinin
bulunmasından sonra olay yerine gittiğini ve on beş adet boş kovan bulduğunu,
bu boş kovanları Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına teslim ettiğini
söylemiştir.
17. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığınca 2/3/1994
tarihinde ifadesine başvurulan başvurucu Kadir Yılmaz, M.Z.Y.nin bakkal dükkânı
işlettiğini, olaydan kısa bir süre önce nezarethanede bir gece kaldığını,
nezarethanedeyken uyarıldığını söylediğini, 22/2/1994 günü dükkânı açmak için
sabahleyin evden çıktığını, daha sonra ondan haber alamadıklarını, civarda
dolaşan çocukların "krem rengindeki bir minibüsten inen silahlı üç kişinin
zorla M.Z.Y.yi minibüse bindirip götürdüklerini" anlattıklarını ve birkaç
gün sonra M.Z.Y.nin cesedinin bulunduğunu ifade etmiştir.
18. İlçe Emniyet Müdürlüğü, M.Z.Y.nin dayısının
oğlu A.Y.nin 8/3/1994 tarihinde ifadesini almıştır. A.Y. ifadesinde, M.Z.Y.nin
cesedinin on gün kadar önce bulunduğunu söylemiştir.
19. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı 8/3/1994
tarihinde, M.Z.Y.nin ramazan ayından birkaç gün önce tutulduğuna ve serbest
bırakılmadan önce "hareketlerine dikkat etmesi ve bundan sonra izleneceği"
yönünde uyarıldığına dair iddialara değinerek gözaltına alma işleminin
gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise nedeni ve neden haber verilmediği
hususlarında İlçe Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazmış; ayrıca M.Z.Y.nin işyeri
komşularının hazır edilmesini istemiştir.
20. İlçe Emniyet Müdürlüğünün Yüksekova Cumhuriyet
Başsavcılığına yazdığı 17/3/1994 tarihli yazıdan, hakkında mermi kaçakçılığı
nedeniyle soruşturma yürütülen ve 10/2/1994 tarihinde mevcutlu olarak
gönderilen Z.Y. ile olan isim benzerliğinden dolayı 9/2/1994 günü saat 11.45
ile 10/2/1994 günü saat 11.00 arasında nezarethanede kalan M.Z.Y.nin karakoldan
salıverildiği, M.Z.Y.ye sözlü tehditte bulunulmadığı ve M.Z.Y.nin büyük kardeşi
başvurucu Kadir Yılmaz'ın memur ile birlikte gönderildiği öğrenilmiştir.
Başvurucu Kadir Yılmaz'ın M.Z.Y.nin işyeri komşusu olup olmadığı, ifadesinin
yeniden alınıp alınmadığı ve M.Z.Y.nin işyeri komşularının kim olduğuincelenen
belgelerden tespit edilememiştir.
21. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı 22/3/1994 tarihinde
daimî arama kararı vermiş ve on beş yıl olarak belirlediği zamanaşımı süresince
faillerin araştırılmasına ve üçer aylık dönemler hâlinde yapılacak araştırma
sonuçlarına ilişkin tutanakların gönderilmesine karar vermiştir. Söz konusu
karar uyarınca ölüm olayının faillerinin tespit edilemediğine ve faillerin
araştırılmaya devam edildiğine dair kolluk görevlilerince zaman zaman
düzenlenen tutanaklar soruşturma dosyasına konulmuştur.
22. Bu arada İstanbul'da faaliyet gösteren bir
dernek, M.Z.Y.nin de aralarında bulunduğu bir grup insanın 1990'lı yıllarda
yargısız infazlara kurban edildiğine veya zorla kaybettirildiğine ilişkin
iddiaları içeren, beş yüz mağdur ve maktul yakınınca imzalanan dilekçeleri
23/5/2003 tarihinde Bakanlığa göndermiştir.
23. Bakanlık söz konusu dilekçeleri İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da Fatih Cumhuriyet
Başsavcılığına iletmiştir. Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı ise M.Z.Y.nin de
aralarında bulunduğu dokuz kişinin öldürülmesiyle ilgili soruşturma dosyasını
3/12/2003 tarihli yetkisizlik kararıyla Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir.
24. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, Fatih
Cumhuriyet Başsavcılığınınyetkisizlik kararıyla gönderdiği soruşturma dosyasına
konu olaylar arasında irtibat bulunmadığı gerekçesiyle 29/6/2004 tarihinde
tefrik kararı vermiş ve her bir olayı ayrı birsoruşturma sırasına kaydetmiştir.
Aynı tarihte, M.Z.Y.nin ölümüyle ilgili soruşturma dosyası da daha önce
yürütülmekte olan soruşturmayla birleştirilmiştir.
25. Başvurucu Ferhat Yılmaz 16/6/2004 havale
tarihli, başvurucu Fırat Yılmaz ise 27/4/2005 havale tarihli dilekçe ile
soruşturma dosyasının fotokopisini almıştır.
26. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, on beş
yıllık zamanaşımı süresinin 25/2/2009 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 23/3/2009
tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Söz konusu karar
başvuruculara tebliğ edilmemiştir.
27. M.Z.Y.nin kardeşi M.R.Y. 26/1/2011 tarihinde,
başvurucu Fehmi Yılmaz ise 6/2/2013 tarihinde soruşturma dosyasının fotokopisini
almıştır. Ölü muayene işlemi sırasında çekilen resimler de negatiflerden
tabedilerek 11/2/2013 tarihinde başvurucu Fehmi Yılmaz'a verilmiştir.
28. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, zamanaşımı
süresinin yirmi yıl olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı
11/2/2013 tarihinde kaldırmış vesoruşturma görevinin kendisine ait olmadığı
gerekçesiyle soruşturma dosyasını fezlekeye bağlayıp Van Cumhuriyet
Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) (TMK 10. maddesi ile görevli)
göndermiştir.
29. Cumhuriyet Başsavcılığınca 6/3/2013 tarihinde
daimî arama kararı verilmiştir.
30. Cumhuriyet Başsavcılığı, olay yerinden elde
edilen on sekiz adet boş kovan ile bir adet mermi çekirdeğini ve M.S.Y.nin
teslim ettiği on beş adet boş kovanı 11/4/2013 tarihli yazıyla Ankara,
Diyarbakır ve Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlükleri ile Ankara
Jandarma Kriminal Dairesi Başkanlığına göndermiş; söz konusu mermi çekirdeği
ile boş kovanların incelenmesini ve kaç adet silahtan atıldığının tespit
edilmesini istemiştir.
31. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün
2/5/2013 tarihli raporunda; mermi çekirdeği ve sekiz adet mermi kovanının
oksitlenmesi nedeniyle incelenemediği, geriye kalan yirmi beş adet kovanın iki
farklı silahtan atıldığı, arşivde kayıtlı silah ve kovanlar ile herhangi bir
irtibat sağlanamadığı belirtilmiştir. Jandarma Kriminal Dairesi Başkanlığının
23/7/2013 tarihli raporunda da -yirmi beş adet kovanın iki farklı silahtan
atıldığı hususu hariç- aynı hususlar ifade edilmiştir.
32. Diyarbakır ve Erzurum Kriminal Polis
Laboratuvar Müdürlüklerince düzenlenen, sırasıyla 19/8/2013 ve 18/9/2013
tarihli raporlarda kovanlar ve mermi çekirdeği ile arşivde kayıtlı bulunan
kovanlar arasında irtibat sağlanamadığı belirtilmiştir.
33. Aralarında başvurucuların da bulunduğu dokuz
kişi 31/5/2013 tarihinde, Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe vermiştir. Bu dilekçede; ölenin ailesinin
soruşturmaya etkili katılımının sağlanmadığı ve dinlenmediği, olay yerinden
elde edilen boş kovanların ve mermi çekirdeğinin menşei ve aidiyetinin tespit
edilmediği, dinlenen tanıkların ifadelerinin tutanaklara yeterince yansımadığı,
soruşturmanın tarafsız bir biçimde yürütülmediği ve bazı tanıkların
ifadelerinin alınmadığı ileri sürülmüştür. Ayrıca dilekçede; Ş.M. ve kızı
Ö.M.nin M.Z.Y.nin zorla bir araca bindirilip götürüldüğünü gördükleri ve
Ö.M.nin "M.Z.Y.nin çok iri yapılı, kirli sakallı, pala bıyıklı, şapkalı,
askeri kıyafetli yedi sekiz kişi tarafından zorla bir araca bindirilmeye
çalışıldığı" konusunda bilgi sahibi olduğu iddia edilmiştir. M.Z.Y.nin
kamu görevlilerince işkence edilerek öldürüldüğü ve M.Z.Y.nin kaçırıldığını
gören pek çok kişi olmasına rağmen bu kişilerin tespit edilmediği iddialarına
yer verilen dilekçede; olay yerinin bulunduğu bölgede görev yapan köy
korucularının, olay tarihinde İlçe Jandarma Komutanlığında görevlirütbeli
kişilerin ve dosya kapsamında dinlenen kişilerin yeniden dinlenmesine ve tanık
araştırması yapılmasına ilişkin talepler yer almıştır. Son olarak dilekçede,
başvurucularca var olduğu iddia edilen Jandarma İstihbarat Terörle Mücadelenin
(JİTEM) üyeleri ile yine başvurucularca var olduğu iddia edilen ve
"Yüksekova çetesi" olarak adlandırılan grup üyelerinin tespiti ile
grup üyelerinin ifadelerinin alınması istenmiştir.
Dilekçe sahipleri; Yüksekova ile ilgili bazı haber
çıktılarını, TBMM Susurluk Komisyonu tarafından düzenlenen raporun bir kısmının
çıktısını ve hangi koşullarda dilekçe sahiplerince alındığı tespit edilemeyen
ve başvurucu Fehmi Yılmaz tarafından Kürtçeden Türkçeye tercüme edildiği
söylenen, başvurucu Kübar Yılmaz'ın, M.Z.Y.nin kardeşleri M.E.Y. ve M.R.Y. ile
başvurucu Kadir Yılmaz'ın, Ş.Y.nin ve soruşturma kapsamında ifadeleri alınan
T.Y. ile F.A.nın ifadelerini içerdiği öne sürülen çıktıları dilekçeye
eklemişlerdir. Alınan ifadelerin kaydedildiği yoğun disk (CD) ise 15/1/2014
havale tarihli dilekçe ekinde Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
Haber çıktıları ve TBMM Susurluk Komisyonu
tarafından düzenlenen raporun bir kısmına ilişkin çıktının ölüm olayının sebep
ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân verecek herhangi bir bilgi
içermediği anlaşılmıştır. Ayrıca dilekçe sahiplerince alındığı iddia edilen
beyanlara ait çıktılarda, M.Z.Y.nin ne şekilde kaybolduğuna ve ölüm olayının
kimler tarafından hangi amaçla ve ne şekilde gerçekleştiğine dair herhangi bir
bilgi yer almadığı ve olaydan bir süre önce kolluk görevlilerince M.Z.Y.nin bir
gün tutulup serbest bırakılmasından hareketle bazı kişilerin olayın kamu
görevlilerince gerçekleştirildiğine dair şüphelerine ilişkin beyanlarının
bulunduğu anlaşılmıştır. Öte yandan başvurucular Kübar Yılmaz ve Kadir
Yılmaz'ın beyanlarına ait olduğu öne sürülen çıktılarda, M.Z.Y.nin gözaltında
tutulduğu bir günlük süre zarfında işkenceye uğradığına dair iddiaların
bulunduğu görülmüştür.
34. Cumhuriyet Başsavcılığı 18/11/2013 tarihinde
istinabe suretiyle Ş.M.nin kızı tanık Ö.H.nin (Ö.M.) ifadesini almıştır. Ö.H.
ifadesinde, M.Z.Y.nin kim ya da kimler tarafından öldürüldüğünü bilmediğini
beyan etmiş ve M.Z.Y.nin götürülmesine ilişkin herhangi bir beyanda
bulunmamıştır.
35. Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesi istinabe
suretiyle 19/2/2014 tarihinde alınan Ş.M., kendisine ait dükkânın M.Z.Y.
tarafından kiralandığını, 1994 yılı ramazan ayı içinde evine gelen başvurucu
Kübar Yılmaz'ın M.Z.Y.nin kayıp olduğundan söz ettiğini, muhtar olması
nedeniyle ve yardımcı olmak gayesiyle İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek durumu bildirdiğini
söylemiş ve yaklaşık on gün sonra M.Z.Y.ye ait cesedin bulunduğunu ifade
etmiştir. Ancak M.Z.Y.nin dükkândan alınıp götürülmesi veya öldürülmesiyle
ilgili herhangi bir bilgi vermemiştir.
36. Yirmi yıllık dava zamanaşımı süresinin dolduğu
gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığı, silahlı suç örgütü kapsamında kasten
öldürme suçu nedeniyle haklarında soruşturma yürütülen meçhul kişiler hakkında
28/2/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
37. Başvurucular tarafından yapılan, M.Z.Y.nin
9/2/1994 tarihinde Cumhuriyet savcısının haberi olmadan gözaltına alındığına,
gözaltında işkence gördüğüne, kamu görevlilerince tekrar gözaltına alınıp
öldürüldüğüne ve bunlarla ilgili etkili ceza soruşturması yürütülmediğine
ilişkin itiraz, Van 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/9/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
38. Nihai karar başvurucular tarafından 1/10/2014
tarihinde öğrenilmiş olupbaşvuru 30/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
39. Konuyla ilgili ulusal hukuk Anayasa
Mahkemesinin Maşallah Güzelsoy (B. No: 2014/14583, 18/5/2016, §§ 35-37)
başvurusuhakkında verdiği kararda yer almaktadır.
B. Uluslararası Hukuk
40. Konuyla ilgili ulusal hukuk Anayasa
Mahkemesinin Esma Çelebi (B. No:2014/17591, 19/4/2017, §§ 64-67)
başvurusu hakkında verdiği kararda yer almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
41. Mahkemenin 18/4/2018 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık
Görüşü
42. Başvurucular, Cumhuriyet savcısına haber
verilmeden M.Z.Y.nin kolluk görevlilerince 9/2/1994 tarihinde gözaltına alınıp
bir gün tutulduğunu ve bu hususta düzenlenen tutanağa rağmen herhangi bir işlem
yapılmadığını iddia etmiş ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne
sürmüştür.
43. Bakanlık görüşünde, söz konusu iddia ile ilgili
değerlendirmede bulunulmamıştır.
2. Değerlendirme
44. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiasının özü, M.Z.Y.nin hukuka aykırı olarak
özgürlüğünden yoksun bırakılmasına ilişkindir. Bu nedenle söz konusu iddia,
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları
inceleyebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
46. Somut olayda M.Z.Y.nin 9/2/1994 tarihinde
gözaltına alındığı ve 10/2/1994tarihinde serbest bırakıldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmı Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi dışında
kalmaktadır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. İşkence Ve Kötü Muamele Yasağının ve
Bu Yasakla Bağlantılı Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık
Görüşü
48. Başvurucular, kolluk görevlilerince 9/2/1994
tarihinde gözaltına alınan M.Z.Y.nin işkenceye maruz bırakıldığını, 10/2/1994
tarihinde serbest bırakılan M.Z.Y.nin var olduğunu iddia ettikleri JİTEM
görevlilerince 22/2/1994 tarihinde gözaltına alındığını ve gözaltı sırasında
M.Z.Y.ye etnik kökeni nedeniyle işkence edildiğini, bu olaylarla ilgili
herhangi bir işlem yapılmadığını ve M.Z.Y. ile birlikte 10/2/1994 tarihinde
salıverilen S.B. isimli kişinin beyanına başvurulmadığını ileri sürüp işkence
ve kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ve işkence ve kötü muamele
yasağıyla bağlantılı eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
49. Bakanlık görüşünde, söz konusu iddia ile ilgili
değerlendirmede bulunulmamıştır.
2. Değerlendirme
50. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini,
sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
51. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi
ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
...”
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu
tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların
hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü, yakınlarına gözaltı
sırasında işkence edilmesi, serbest bırakıldıktan bir süre sonra tekrar
gözaltına alınan yakınlarının etnik kökeni nedeniyle yeniden işkenceye tabi
tutulması ve bunlarla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesidir. Bu
nedenle başvurucuların adil yargılanma hakkıyla bağlantı kurarak ileri
sürdükleri iddialar da işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
53. Anayasa Mahkemesi; Esma Çelebi başvurusunda,
yakınları yaşamını yitiren başvurucuların işkence ve kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddialarını incelemiş ve "başvurucuların
kendileri bakımından doğrudan mağduriyetlerini ileri sürmeyip ölen yakınlarına
yönelik eylemleri şikâyet konusu yaptıkları" gerekçesiyle başvuruda mağdur
statüsü bakımından bir sorun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
54. Somut başvuruda iki farklı tarihte
işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddia edilmiştir. Bu
tarihlerden ilki M.Z.Y.nin gözaltında tutulduğu 9/2/1994 ile 10/2/1994
tarihleri arasına, ikincisi ise 22/2/1994 tarihine ilişkindir. M.Z.Y.nin
22/2/1994 tarihinde maruz kaldığı işkence sonrasında öldürüldüğü öne
sürüldüğünden ikinci tarih yönünden başvurucuların "dolaylı mağdur" sıfatını
taşıdıklarında şüphe bulunmamaktadır.
55. İşkence ve kötü muamele yasağının
ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü ilk tarihe gelince M.Z.Ynin 10/2/1994
tarihinde serbest bırakılmadan önce "hareketlerine dikkat etmesi gerektiği
ve bundan sonra izleneceği" yönünde uyarıldığına dair iddiaların
bulunduğunu (bkz. § 19), M.Z.Y. serbest kaldıktan on iki gün gibi kısa bir süre
sonra ortadan kaybolduğunu ve bu kadar kısa süre içinde M.Z.Y.nin yetkili
makamlara başvuru yapmasını beklemenin makul olmadığını değerlendiren Anayasa
Mahkemesi, somut olayın koşullarında 9/2/1994 ile 10/2/1994 tarihleri arasında
yapıldığı iddia edilen işkence yönünden de başvurucuların dolaylı mağdur
sıfatını taşıdığı kanaatine varmıştır. Dolayısıyla başvuruda mağdur statüsü
yönünden herhangi bir sorun bulunmamaktadır.
56. "Kişi yönünden yetki"
bakımından eksiklik söz konusu olmamakla birlikte başvurunun diğer kabul
edilebilirlik kriterleri yönünden de değerlendirilmesi gerekmektedir.
57. Bireyin, bir devlet görevlisi tarafından
hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir
muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması
hâlinde olay hakkında etkili resmî bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir
(Tahir Canan, § 25). Ancak bu konuda bir soruşturmanın başlatılabilmesi
için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her
türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt
yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen
birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde
bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No:
2013/394, 6/3/2014, § 28).
58. Somut olayda, M.Z.Y.nin gözaltında kaldığı
9/2/1994 ile 10/2/1994 tarihleri arasında işkenceye uğradığına dair
başvurucular Kübar Yılmaz ve Kadir Yılmaz'ın -M.Z.Y.nin anlatımına dayalı-
soyut beyanları dışında herhangi bir delil veya emare bulunmamaktadır. Yapılan
ölü muayenesi işleminde yalnızca M.Z.Y.nin ölümüne neden olan kurşun yaraları
ve kemik kırıkları tarif edilmiş, işkenceye işaret eden herhangi bir yara izi
tarif edilmemiştir. Başvurucular daiddialarını, adli bir rapora veya somut başka
bir delile ya da delil başlangıcına dayandırmamışlardır. Bu nedenle Cumhuriyet
Başsavcılığı, ilk bakışta işkenceyi gösteren bir kanıt bulunmadığından bu
konuda bir soruşturma yapmamıştır.
59. Bu açıklamalar ışığında başvurucuların
yakınının işkenceye tabi tutulduğunun ispatını mümkünkılar nitelikte somut bir
verinin bulunmadığı, dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
kapsamındaki iddiaların soyut ve temellendirilmemiş şikâyetlerden oluştuğu
anlaşılmaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık
Görüşü
61. Başvurucular, var olduğunu iddia ettikleri
JİTEM görevlilerince M.Z.Y.nin öldürüldüğünü iddia etmiş ve yaşam hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.Başvurucuların adil yargılanma, iki
dereceli yargılanma ve etkili başvuru haklarıyla ve eşitlik ilkesiyle bağlantı
kurarak ileri sürdükleri şikâyetler ise şöyledir:
-Başvurucuların
beyanları alınmamış ve başvurucular soruşturmaya dâhil edilmemiştir.
-Faillerin
bulunması için herhangi bir işlem yapılmamıştır.
-Olay
yerinden elde edilen mermi kovanları ile mermi çekirdeğinin menşei ve aidiyeti
tespit edilmemiş, silahların kimin zimmetinde olduğu araştırılmamıştır.
-İfadeleri
yeniden alınması istenen kişilerin ifadeleri alınmamıştır.
-Kendilerince
dinlenip beyanları kayda alınan kişilerin ifadeleri soruşturmada
değerlendirilmemiştir.
-Olay
yerinin bulunduğu bölgede görev yapan askerî yetkililerin, köy korucularının,
-başvurucularca var olduğunu iddia edilen- JİTEM görevlilerinin ve bazı emniyet
yetkililerinin ifadelerine başvurulmamıştır.
-M.Z.Y.nin
götürüldüğü sırada sokakta kimlik kontrolü yapan güvenlik güçlerinin beyanları
alınmamıştır.
-Olay
yerinde keşif yapılmamıştır.
-Delilleri
toplayan kişilerin failler veya faillerle beraber çalışan kişiler olması
nedeniyle soruşturma makamları bağımsız değildir.
-Tanık
araştırması yapılmamıştır.
-M.Z.Y.nin
üzerinden çıkan kıyafetlerde inceleme yapılmamıştır.
-M.Z.Y.
etnik kökeni nedeniyle öldürülmüştür ve bu nedenle failler korunmaktadır.
-Kovuşturmaya
yer olmadığına dair karara yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet Başsavcılığından
alınan mütalaa başvuruculara tebliğ edilmemiştir.
-Kovuşturmaya
yer olmadığına dair karara yapılan itiraz üzerine duruşma yapılmamış ve dosya
üzerinden karar verilmiştir.
-Başvuruculara
tanıkları sorgulama hakkı verilmemiştir.
-Kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar ve bu karara yapılan itiraz üzerine verilen karar
gerekçesizdir ve bu nedenle itiraz hakkı engellenmiştir.
-Yüksekova'da
meydana gelen olay nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma
yürütüldüğünden tabii hâkim ilkesi ihlal edilmiştir.
-Soruşturmaya
konu eylemler insanlığa karşı işlenen suçlardır ve bu suçlar içindava
zamanaşımı söz konusu değildir.
62. Bakanlık görüşünde, başvurucuların özen
yükümlülüklerini yerine getirmeyip olayın üzerinden on dokuz yıl geçtikten sonra
birtakım iddialarda bulundukları, bu nedenle başvurunun süresinde yapılmadığı,
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda müşteki olarak yalnızca M.R.Y. ile
başvurucu Kadir Yılmaz'ın yer aldığı, bu nedenle başvurunun kişi bakımında
yetkisizliğe ve başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin kabul edilemezlik
nedenleri yönünden değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
63. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı
beyanlarında, önceki iddialarını tekrar etmişlerdir.
2. Değerlendirme
64. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi
ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama ...hakkına sahiptir.”
65. Başvurucuların şikâyetlerinin özü, yakınlarının
etnik kökeni nedeniyle kamu görevlileri tarafından işkence edilerek
öldürüldüğüne ve bu olayla ilgili etkili soruşturma yürütülmediğine ilişkindir.
Bu nedenle başvurucuların adil yargılanma, iki dereceli yargılanma ve etkili
başvuru hakları ve eşitlik ilkesiyle bağlantı kurarak ileri sürdükleri iddialar
da yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
66. Bununla birlikte Anayasa'nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun ve bu hakla bağlantılı
eşitlik ilkesinin ihlal edilip edilmediği konusunda bir değerlendirme
yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte -makul şüphenin ötesinde- kanıt, Anayasa
Mahkemesinin elinde bulunmamaktadır. Olayın gerçekleştiği koşullar, başka bir
ifadeyle ölenin hangi nedenle ve kimler tarafından öldürüldüğü bir
değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikte tespit edilememiştir.
67. Bu durumda başvurucuların yakınının etnik kökeni
nedeniyle kamu görevlileri tarafından öldürüldüğü iddiasının Anayasa'nın 17.
maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının sadece
etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu ile sınırlı olarak
incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
68. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını
kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı
nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu
olayda başvurucular ölenin eşi, kardeşi ve çocuklarıdır.Başvurucuların
tamamının ismi kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer almasa da
başvurucuların Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere İzmir Cumhuriyet
Başsavcılığına verdikleri dilekçede yer alan Ö.M. ve Ş.M.nin dinlenmesi talebi
kabul görmüştür (bkz. §§ 33, 34, 35). Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara
başvurucular tarafından yapılan itiraz da incelenmiştir (bkz. § 37). Bu nedenle
başvuru ehliyeti açısındanbaşvuruda bir eksiklik bulunmadığı ve tüketilmesi
gereken kanun yollarının da başvurucularca tüketildiğikanaatine varılmıştır.
69. Başvurucular, yakınlarının ölümüyle ilgili
yürütülen soruşturma sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara
yaptıkları itirazın reddi üzerine başvuru süresi içinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır. Dolayısıyla başvuruda süre yönünden de bir eksiklik
bulunmamaktadır.
70. Açıklanan gerekçelerle açıkça dayanaktan
yoksun olmayan ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir
neden de bulunmayan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
71. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının
sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek
etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 54).
72. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu
gerçekleşen ya da gerçekleştirildiği iddia edilen ölümlere ilişkin
soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının olaya karışmış
olabilecek kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece
hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda soruşturmanın
da fiilen bağımsız olarak yürütülmesi gerekir (Cemil Danışman, B. No:
2013/6319, 16/7/2014, § 96).
73. Ceza soruşturmasının etkililiği için
soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını
aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri
tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu
kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma
yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §
57).
74. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak
hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma
sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin
yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde
katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
75. Öte yandan yürütülen bu soruşturma makul bir
özen ve süratle de yürütülmelidir (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017,
18/9/2013, § 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın sağlanması ve hukuka
aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi
yönünden bir gerekliliktir.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
76. Somut olaya ilişkin soruşturmada,
başvurucuların yakının kaybolması ile ilgili Yüksekova Cumhuriyet
Başsavcılığınca ivedilikle harekete geçildiği, M.Z.Y.nin bulunması konusunda müzekkereler
yazıldığı ve ölüm olayından sonra ölü muayene işleminin vakit geçirilmeksizin
yapıldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 11, 14). Bu nedenle ölüm olayı üzerine
soruşturma makamlarının derhâl harekete geçmesi gerektiğine ilişkin ivedilik
ilkesi yönünden soruşturmada herhangi bir eksiklik tespit edilmemiştir.
77. Başvurucu Kadir Yılmaz dışındaki
başvurucuların ifadelerine başvurulmamışolmakla birlikte başvurucular,
soruşturma dosyasındaki belge ve resimlere istedikleri zaman erişebilmiş;
soruşturmaya ilişkin taleplerini yetkili makamlara iletebilmiş ve soruşturma
sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına da itiraz etme imkânı
bulabilmiştir (bkz. §§ 25, 27, 33, 37). Dolayısıyla başvurucuların soruşturma
sürecine gerekli olduğu ölçüde katılamadıkları da söylenemez.
78. Başvuruya konu soruşturmada olay
yeri, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığının denetiminde kolluk görevlilerince
incelenmiş ve olay yerindeki deliller kolluk görevlilerince toplanmışsa da ölü
muayene işlemi Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığının gözetiminde bir hekimce
yapılmış; M.S.Y.nin ve başvurucu Kadir Yılmaz'ın beyanı Yüksekova Cumhuriyet
Başsavcılığınca alınmış ve M.Z.Y.nin zorla bir araca bindirildiği konusunda
bilgi sahibi oldukları ileri sürülen Ş.M. ve kızı Ö.H.nin (Ö.M.) beyanları da
Cumhuriyet Başsavcılığınca istinabe suretiyle alınmıştır. Başvurucular
soruşturma makamlarının bağımsız olmadığını iddia etseler de somut olayda
bağımsız soruşturma yürütülmediğine dair herhangi somut bir unsur ileri
sürmemiş ve Cumhuriyet savcısının bağımsızlığı yönünden de bir iddiada
bulunmamışlardır. Bu nedenle somut olayın koşullarında, yürütülen soruşturmanın
yeterince bağımsız olduğu sonucuna varılmıştır.
79. "Ölüm olayını aydınlatabilecek
ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit edilmesi
ve soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi" ilkeleri yönünden
başvuru konusu soruşturmanın değerlendirilmesine gelince Yüksekova
Cumhuriyet Başsavcılığıölü muayene işlemi yapmış, birkaç kişinin ifadesini
almış, birkaç müzekkere yazmış ve 22/3/1994 tarihinde daimî arama kararı
vermiştir (bkz. § 21). Daimî arama kararı verilmesinden olay yerinden elde
edilen on sekiz adet mermi kovanıyla bir adet mermi çekirdeği ve M.S.Y.
tarafından teslim edilen on beş adet boş mermi kovanının balistik incelemeye
gönderildiği 11/4/2013 tarihine kadar ölüm olayının aydınlatılmasına ve
faillerin tespitine imkân veren herhangi bir işlem yapılmamıştır. Aradan geçen
uzun sürede mermi çekirdeği ve sekiz adet mermi kovanı oksitlenmiş, bu nedenle
incelenememiştir (bkz. § 31). Oysa ateşli silah yaralanmasına bağlı tıbbi
arazlar nedeniyle öldüğünde şüphe bulunmayan M.Z.Y.nin ölüm olayının
aydınlatılmasında balistik incelemenin ne kadar önemli olduğu açıktır.
80. Öte yandan M.S.Y. isimlerini bilmediği birkaç
kişinin kayıp olduğu gün komando timlerinin M.Z.Y.yi aradıklarını söylemiş;
başvurucu Kadir Yılmaz da M.Z.Y.nin civarda dolaşan çocukların krem rengindeki
bir minibüsten inen, silahlı üç kişinin zorla M.Z.Y.yi minibüse bindirip
götürdüklerini anlattıklarını iddia etmiştir (bkz. §§ 16, 17). Maddi gerçeğin
aydınlatılması için önemli olmasına rağmen ifadelerde geçen hususların
doğruluğu araştırılmamış ve tanık oldukları iddia edilen kişilerin tespiti için
çaba gösterilmemiştir.
81. Faillerin tespiti için delil elde etme imkânına
rağmen M.Z.Y.nin kıyafetleri üzerinde herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
82. Olay yeri detaylı bir şekilde incelenmemiş,
olay yerinde bulunan on beş boş mermi kovanı sonradan M.S.Y. tarafından
Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiştir (§ 16).
83. Sonuç olarak soruşturma kapsamında ölüm
olayının nedenini ortaya çıkarmak için gerekli adımların zamanında atılmadığı,
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması konusunda
gerekli özenin gösterilmediği, zamanaşımı süresinin önemli bir kısmında
soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı herhangi bir işlem yapılmadığı,
dolayısıyla yürütülen soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği
etkililik ve özende bir inceleme içermediği kanaatine varılmıştır.
84. Açıklanan gerekçelerle yaşam
hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50.
Maddesi Yönünden
85. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
86. Başvurucular, ihlallerin tespitini
ve yol gösterici nitelikte karar verilmesini istemişler ve başvurucu Kübar
Yılmaz için 150.000 TL maddi, 150.000 TL manevi; başvurucu Kadir Yılmaz için
50.000 TL manevi; diğer başvurucular için ayrı ayrı 30.000 TL maddi, 50.000 TL
manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
87. Başvuruda, yaşam hakkının usul
boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir.Bu durumda kararın bir örneğinin
6216 sayılı Kanun'un 50. maddesi uyarınca ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
88. Bahse konu düzenlemeye göre, bir suç için
kanunda öngörülen dava (suç) zamanaşımı süresinin sonradan yürürlüğe giren bir
kanunla değiştirilmesi halinde, işlendiği iddia edilen suç için yönünden
uygulanacak zamanaşımı süresi, kısa olan zamanaşımı süresidir. Bu bakımdan,
1/6/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanun'da devletin birliğini
ve ülke bütünlüğünü bozmak ve kasten öldürme suçları için öngörülen
dava zamanaşımı süreleri daha uzun olsa da somut olaya uygulanması gereken dava
zamanaşımı süresi 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'da
öngörülendir ve bu süre deuzun zaman önce dolmuştur. Dolayısıyla, zamanaşımına
uğradığı anlaşılan başvuruya konu olay hakkında yeniden soruşturma yapılması
için kararın bir örneğinin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi imkânı
bulunmamaktadır.
89. Yaşam hakkının usul boyutunun
ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvuruculara müştereken net 27.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
90. Başvuru hakkında yapılan inceleme
sonucunda yaşam hakkının esasının ihlal edildiği hususunda bir karar
verilmemiş, bununla birlikte usul boyutunun ihlal edildiğine hükmedilmiştir.
Başvurucular da uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile ilgili olarak
Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmamışlardır. Anayasa Mahkemesinin
maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradıklarını iddia ettiği
maddi zarar ile tazminat talebi arasında illiyet bağı kurulması gerekir.
Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olmaları nedeniyle maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
91. Dosyadaki belgelerden tespit edilen
206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.816,10 TL
yargılama giderinin başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İşkence ve kötü muamele yasağının ve bu
yasakla bağlantılı eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına
alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara yaşam hakkının usul boyutunun
ihlali nedeniyle müştereken net 27.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden
oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben
başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Van
Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 18/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.