logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Tayyar Tercan [1.B.], B. No: 2014/15983, 21/3/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TAYYAR TERCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/15983)

 

Karar Tarihi: 21/3/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucu

:

Tayyar TERCAN

Vekili

:

Av. Abdulhalim YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltında fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kalınması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin mahkûmiyete esas alınması, başvurucunun gözaltında iken müdafii yardımından yararlandırılmaması ve yargılamanın makul olmayan sürede sonuçlandırılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/10/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün İBDA/C isimli terör örgütü hakkında yapmış olduğu çalışmalar kapsamında 8/5/1996 tarihinde gözaltına alınmış ve 17/5/1996 tarihinde tutuklanmıştır.

9. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 13/6/1996 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında yasa dışı İBDA/C adlı terör örgütü üyesi olma, patlayıcı madde imal etme ve atma suçlarından cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.

10. Başvurucu; 8/5/1997 havale tarihli dilekçesiyle hakkındaki iddiaların gözaltında uygulanan sistemli işkenceler sonucunda elde edildiğini, kendisine işkence yapıldığı hususunun adli raporlar ile sabit olduğunu, gözaltındaki beyanları haricinde isnat edilen eylemleri işlediğine dair herhangi bir delil bulunmadığını savunmuştur.

11. Başvurucu müdafii 8/5/1997 tarihli dilekçesinde, işkence altında alınan beyanalara dayalı olarak dava açıldığını, adli hekim raporu ile sabit olduğu üzere başvurucuya gözaltında işkence yapıldığını ve baskı altında alınan ifadeler dışında aleyhe delil bulunmadığını belirterek beraat kararı verilmesini talep etmiştir.

12. İstanbul 5 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi 24/6/1997 tarihli karar ile isnat edilen eylemin bir bütün olarak yasa dışı terör örgütü üyeliğini oluşturduğu gerekçesiyle başvurucuyu 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırmıştır.

13. Hüküm temyiz edilmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 4/8/1998 tarihli karar ile patlayıcı madde atma eyleminin örgüt üyeliği suçundan bağımsız bir suç olup her bir eylem yönünden ayrıca cezalandırılması gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.

14. İstanbul 5 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi bozma ilamına uymuş ve 22/4/1999 tarihli karar ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliğinden 12 yıl 6 ay ağır hapis ve değişik tarihlerde patlayıcı madde atma suçundan toplam 17 yıl 6 ay hapis ve 1.875.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

15. Anılan hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27/12/1999 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.

16. İstanbul (kapatılan) 13. Ağır Ceza (CMK 250. madde ile görevli) Mahkemesi, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun yürürlükten kaldıran 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesinin ardından başvurucunun durumunu resen değerlendirmiştir. Mahkeme yapmış olduğu uyarlama sonucunda 5237 sayılı Kanun hükümlerinin lehe olduğundan hareketle başvurucunun hapis ve adli para cezasıyla cezalandırılmasına 11/5/2006 tarihinde karar vermiştir.

17. Bu arada başvurucu hakkındaki ilamın infazı İstanbul (kapatılan) 13. Ağır Ceza (CMK 250. madde ile görevli) Mahkemesinin 10/9/2007 tarihli kararı ile durdurulmuştur.

18. Hüküm başvurucu tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 4/11/2009 tarihli karar ile hükümlüye veya tayin etmiş olduğu müdafiye usulüne göre tebligat yapılmadan yokluklarında tayin edilen müdafii huzuruyla yapılan yargılamanın savunma hakkını kısıtladığı gerekçesiyle hükmü bozmuştur.

19. Yargıtay bozma kararına uyan İstanbul (kapatılan) 13. Ağır Ceza (CMK 250. madde ile görevli) Mahkemesi, 27/12/2011 tarihli ek karar ilebaşvurucunun yasa dışı örgüt üyeliği suçundan 6 yıl 3 ay, patlayıcı madde atma suçundan her bir eylem için 5 ay ve izinsiz patlayıcı madde imal etme ve nakletme suçlarından her bir eylem için 3 yıl 9 ay hapis ve 300 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

20. Hüküm temyiz edilmiş ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 14/4/2014 tarihli kararıyla kesinleşmiştir. Yargıtay internet sitesinde dosya üzerindeki işlemlerin tamamlanması nedeniyle 4/6/2014 tarihinde dosyanın kapatıldığı belirtilmiştir.

21. Nihai kararın başvurucuya tebliğine ilişkin dosya içinde herhangi bir belge bulunmaktadır. Başvurucu, nihai kararı Yargıtayın resmî sitesinden yapmış olduğu sorgulama sonucunda 24/9/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiş ve 8/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 21/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

23. Başvurucu, uyarlama yargılamasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

25. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

26. Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünde değişiklik (uyarlama) yargılaması, asıl ceza yargılamasının bütünüyle sonuçlanıp hükmün kesinleşmesinden sonra ancak infazın tamamlanmasından önce yürürlüğe giren bir ceza yasasının kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne, dolayısıyla infaza etkisi bulunup bulunmadığının saptanmasına ilişkin ve esas itibarıyla infazı ilgilendiren ve etkileyen bir yargılama faaliyetidir. Temel özelliği, tali yargılama olmasıdır. Bu tali yargılamada, asli ceza yargılaması sürecinde kesinleşmiş bulunan önceki kararın dışına çıkılamayacak, oradaki suça konu sabit eyleme uygulanması olanağı bulunan yeni yasadaki hükümler bütünüyle tatbik olunduktan sonra yeni yasanın lehe sonuç doğurduğunun saptanması hâlinde hükümlünün bu sonuçtan faydalanması için infaza konu olabilecek nitelikte bir hüküm kurulmasıyla yetinilecektir. Ayrıca, esas itibarıyla yargılamanın yenilenmesine konu olabilecek biçimde yeni kanıt ileriye sürülmesi ve toplanması da mümkün olmadığından olay yargılamasının zorunlu olduğu durumlar dışında sübut sorunu da çözümlenemeyecek, sadece hukuki değerlendirme yapılabilecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2013/8-604, K.2015/204, 9/6/2015).

27. Somut olayda 13/6/1996 tarihli iddianame ile yasa dışı İBDA/C adlı terör örgütü üyesi olma, patlayıcı madde imal ve atma suçlarından açılan kamu davasında yargılama İstanbul 5 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 22/4/1999 tarihli kararının Yargıtay tarafından onanmasıyla 27/12/1999 tarihinde kesinleşmiştir. İlk derece mahkemesi kesinleşen hükmün infazı aşamasında suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı mülga Kanun'u yürürlükten kaldıran 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe olan kanun hükümlerinin uygulanması amacıyla 11/5/2006 tarihinde resen dosyayı yeniden ele almış ve Yargıtayın 14/4/2014 tarihli kararı ile uyarlama sonucu verilen karar kesinleşmiştir. Uyarlama yargısal bir faaliyet olmakla birlikte suç isnadının esası daha önceden karara bağlandığından uyarlama aşaması Sözleşme'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin sağladığı güvencelerin kapsamında değildir. Bu itibarla ihlal iddiasının kişinin cezai anlamda "suç isnadı altında" olduğu bir aşamaya ilişkin olmadığı ve bu nedenle başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır (Benzer yöndeki bir karar için bkz. İnan Çoban, B. No: 2014/15208, 19/12/2017).

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Diğer İhlal İddiaları

29. Başvurucu, gözaltında tutulduğu süre boyunca müdafii yardımından yararlanma imkânı tanınmadığını ve isnat edilen suçu işlemediğini ileri sürmüştür.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).

31. Somut olayda başvurucunun ihlal iddiaları İstanbul 5 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 22/4/1999 tarihli asıl yargılama sonucunda verdiği karara yönelik olup anılan karar Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27/12/1999 tarihli onama kararı ile kesinleşmiştir. Bu aşamadan sonra yapılan yargılama 5237 sayılı Kanun'un 1/6/2005 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle yapılan uyarlamaya ilişkindir. Başvurucu hakkında verilen cezanın 23/9/2012 tarihinden sonra yerine getirilmesinin kararın kesinleşmesi üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır (Y.C.K., B. No: 2012/889, 26/3/2013, § 19).

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Aynı Suçtan İki Kez Yargılanmama ve Cezalandırılmama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

33. Başvurucu, isnat edilen suçu işlediği kabul edilse dahi patlayıcı madde atma ve taşıma eyleminin tek bir eylem olup aynı eylem nedeniyle iki kez cezalandırıldığını ileri sürmüştür.

34. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme'nin veya Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

35. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün 4. maddesinde aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı tanınmış ise de başvuruya konu ihlal iddiası tarihi itibarıyla anılan protokol yürürlüğe girmemiştir. Bu itibarla başvurucunun hak ihali iddiasının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında kaldığı anlaşılmaktadır (İffet İnci Gültekin, B. No: 2013/9585, 9/3/2016, § 42).

36. Başvurucunun aynı suçtan iki kez yargılandığı yönündeki iddiasının adil yargılanma hakkı altında incelenmesi de mümkün değildir. Aksi bir yaklaşım, belirtilen ilkenin Sözleşme ile teminat altına alınanlardan farklı bir hak olarak ek 7 No.lu Protokol içinde düzenlenmesiyle ve anılan Protokol'e taraf olmamak suretiyle ortaya konulan iradeyle bağdaşmaz (İffet İnci Gültekin, § 45).

37. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddiasının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

38. Başvurucu, ifadelerinin kollukta fiziksel ve psikolojik baskıyla alındığını, böylelikle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

39. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.''

40. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

 "Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

41. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "... Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

43. 6216 sayılı Kanun’un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

 "Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

44. Anayasa ve Kanun maddelerinde yer verilen kanun yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).

45. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

46. Tüketilmesi gereken başvuru yolları, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikteki kullanılabilir ve etkili başvuru yollarıdır. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala uygunluğun denetlenmesinde somut başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuların kendilerinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediklerinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28).

47. Şikâyetleri konusunda çözüm sağlayabilecek etkili bir başvuru yolunun mevcut olması hâlinde öncelikle bireysel başvuruda bulunmak, dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü bulunan başvurucular en kısa sürede yetkili makamlara başvurmalıdırlar. Zira zaman geçtikçe delillerin kaybolma veya bozulma ihtimali artmakta ve gerçeklerin ortaya çıkması zorlaşmaktadır (Adle Azizoğlu ve Sedat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 84).

48. Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda daha önceden verdiği kararlarda başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen uğradıklarını ileri sürdükleri kötü muameleyle ilgili soruşturma başlatılmamışsa başvurucuların gerekli özeni göstermesi ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunmaları gerektiğine karar vermiştir (Benzer yöndeki bir karar için bkz. Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 77).

49. Somut olayda başvurucu, mahkemeye sunmuş olduğu 8/5/1997 tarihli dilekçesinde gözaltında vermiş olduğu beyanın kötü muamele sonucunda elde edilmiş olması nedeniyle aleyhine delil olarak kullanılamayacağını bildirmiştir. Başvurucunun gözaltında tutulduğu sırada kolluk görevlileri tarafından kötü muameleye tabi tutulduğu yönündeki bu beyanları sonrasında ilgili görevliler hakkında resen bir soruşturma başlatılmamıştır. Başvurucu hakkındaki asıl yargılama 27/12/1999 tarihinde ve kanun değişikliği nedeniyle uyarlama yargılaması da 14/4/2014 tarihinde sonuçlanmıştır. İlgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiada bulunmayan başvurucu, kötü muameleye ilişkin iddialarını dile getirdiği 1997 yılından Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıç tarihi olan 23/9/2012 tarihini de aşacak şekilde 10/8/2014 tarihine kadar sessiz kalmıştır. Bu itibarla başvurucunun uğradığını ileri sürdüğü kötü muamale tarihi ile bireysel başvuruda bulunduğu tarih arasında geçen oldukça uzun sürenin makul olduğu ve başvurunun süresinde yapıldığı kabul edilemez.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddialarının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Tayyar Tercan [1.B.], B. No: 2014/15983, 21/3/2018, § …)
   
Başvuru Adı TAYYAR TERCAN
Başvuru No 2014/15983
Başvuru Tarihi 8/10/2014
Karar Tarihi 21/3/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltında fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kalınması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin mahkûmiyete esas alınması, başvurucunun gözaltında iken müdafii yardımından yararlandırılmaması ve yargılamanın makul olmayan sürede sonuçlandırılması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Aynı suçtan dolayı iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı (ceza) Konu Bakımından Yetkisizlik
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Konu Bakımından Yetkisizlik
Müdafi yardımından yararlanma hakkı (ceza) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Kanun yolu şikâyeti Zaman Bakımından Yetkisizlik
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Süre Aşımı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi