logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Seçkin Sökmez [2.B.], B. No: 2014/16328, 27/12/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEÇKİN SÖKMEZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/16328)

 

Karar Tarihi: 27/12/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Seçkin SÖKMEZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; alkollü araç kullandığı şüphesiyle durdurulan ve kimlik ibraz edemeyen avukatın kelepçeli olarak polis merkezine getirilerek bir süre tutulması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının, mahkeme kararı olmadan alkol muayenesi yapılması nedeniyle maddi ve manevi varlığının korunması hakkının, hakkında yürütülen yargılamada iddialarının dikkate alınmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurucu 2014/16328 numaralı bireysel başvuruyu 22/9/2014 tarihinde, 2015/13469 sayılı bireysel başvuruyu ise 28/7/2015 tarihinde yapmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonlarca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanları tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. 2014/16328 numaralı başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.

7. Konu yönünden irtibatları nedeniyle başvuruların birleştirilmesine, 2015/13469 numaralı bireysel başvurunun kapatılmasına ve incelemenin 2014/16328 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

 A. Uyuşmazlığın Arka Planı

9. Başvurucu, Aydın Barosuna kayıtlı bir avukattır.

10. Aydın ilinde, 27/12/2013 günü saat 01.30 sıralarında bir aracın zikzaklar çizerek seyir hâlinde olduğunun görülmesi üzerine devriye görevi yapan sivil bir polis ekibi ilgili aracı takibe almıştır. Polis aracı, tepe lambasını takarak başvurucunun kullandığı aracın durması için uyarılarda bulunmuştur. İkazlara rağmen aracını sürmeye devam eden başvurucu, gelen takviye ekiplerle beraber sıkıştırılmak suretiyle durdurulabilmiştir. Soruşturma evrakından, polislerin başvurucunun aracını durdurduğu noktada herhangi bir güvenlik kamerası ve mobese görüntüsünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.

11. Kolluk görevlileri başvurucudan kimlik göstermesini ve araçtan inmesini istemişlerdir. Kolluk görevlilerince düzenlenen 27/12/2013 tarihli tutanağa göre;

 i. Başvurucu yalnızca avukat olduğuna dair bir kartvizit gösterebilmiştir.

 ii. Başvurucunun alkollü olduğunu kabul ettiği ve polise yakın biri olduğunu, evinin de yakın yerde olduğunu söyleyerek bu defa görmezden gelinmesini talep ettiği belirtilmiştir.

 iii. Kolluk görevlileri ise başvurucuya kartvizitin kimlik belgesi yerine geçmediğini söyleyerek, nüfus cüzdanı veya avukat kimliğini göstermesini istemişlerdir.

 iv. Bunun üzerine başvurucu sinkaflı küfür ve hakaretlerde bulunmuş, kolluk görevlilerine mukavemette bulunmuştur.

 v. Kolluk görevlilerince kelepçe takılan başvurucu Aydın Efeler Polis Merkezine götürülmüştür.

12. Polis memurlarının düzenlediği CD inceleme ve fotoğraflama tutanaklarında; başvurucunun T.C. kimlik numarasını söylememekte ısrar ettiği, saldırgan tavırlar sergilediği, bunun üzerine 01.44'de başvurucunun bekleme odasına götürüldüğü, odadan çıkmak istediği ve elleri kelepçeli olarak beklediği görülmektedir.

13. Kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısı ile yaptığı görüşme sonrası alınan emirler ile bu emirlerin yazılı emre dönüştürülmesine ilişkin 27/12/2013 tarihinde saat 01.50'de tutulan tutanakta; başvurucunun kimliğinin tespit edilmesi ile doktor ve alkol raporu alınması, şüphelinin daha sonra ifadesi alınmak üzere polis merkezinden serbest bırakılması yönündeki talimatların Cumhuriyet savcısının imzası ile yazılı emre dönüştüğü anlaşılmaktadır.

14. Başvurucu, saat 01.57'de doktor raporunun alınması ve alkol testinin yapılabilmesi için hastaneye götürülmüştür. Bu esnada polis memurları araç içerisinde cep telefonu ile görüntü ve ses kaydı yapmıştır. Bu sırada başvurucu, cep telefonundan çekim yapıldığı bilgisine sahiptir. Polis memurlarının düzenlediği bu cep telefonu kayıt tutanağı dikkate alındığında; başvurucunun polislerle yaşadığı tartışmanın devam ettiği, ancak araç içerisinde başvurucunun T.C. kimlik numarası ile ismini söylediği anlaşılmaktadır. Ayrıca aynı tutanakta, başvurucunun polis memurlarından şikâyetçi olduğunu acildeki doktora söylediği ve başvurucunun kan vermemek için direndiği ifade edilmekte, görevli hemşire tarafından kan alma işleminin yapıldığı belirtilmektedir. Başvurucunun saat 02.16'da kanı alınmıştır.

15. Başvurucu yaklaşık yarım saat sonra ilgili ekiple beraber polis merkezine geri gelmiştir. Bu sırada şahsın kelepçesinin çözülmüş olduğu görülmektedir. Polis merkezinde saat 02.50'de tutulan tutanakta; başvurucunun polise güvenmediği, alkolmetreyi üflemek istemediği ve kan vermek istediğini beyan etmesi üzerine başvurucuya kan tahlili yaptırıldığı ve "hakaret, trafik güvenliğini tehlikeye düşürme, görevli memura fiili mukavemet" sebebiyle adli işlem yapılmak üzere doktor raporu alındığı ifade edilmektedir. Başvurucu, tutanağı imzalamaktan imtina etmiştir.

16. Saat 03.35'de tutulan ve başvurucunun babasının da imzaladığı tutanakta sağlıklı bir şekilde babasına teslim edildiği, alkolün etkisi geçtikten sonra polis merkezine gelmesi gerektiğinin izah edildiği belirtilmiştir. Daha sonra başvurucu, polis merkezinden babası ile beraber ayrılmıştır.

17. Doktor raporuna göre başvurucunun her iki kolunun pazu kısmında ekimozlar ve sağ ayak diz kapağında sıyrık olduğu, başvurucunun hayati tehlikesinin mevcut olmadığı belirtilmiştir. Kan testi sonucunda ise başvurucunun 3,297 promil alkollü olduğu belirtilmiştir. Normal değer aralığı ise 0 ila 0,50'dir.

18. Aynı gece polis merkezinde görevli dört polis memuru, bir komiser yardımcısı nezdinde ifade vererek, kendilerine hakaret edilmesi nedeniyle başvurucudan şikâyetçi olmuşlardır. Ayrıca başvurucunun polis merkezinde beklerken odada bulunan eşyaların bir kısmına ayağıyla zarar vermesi nedeniyle de tutanak tutulmuştur.

B. Polis Memurları Hakkındaki Soruşturma Süreci

19. 27/12/2013 tarihinde başvurucu da kendisine yönelik yapılan muameleler ve eylemler sebebiyle görevli polis memurları hakkında şikâyetçi olmuştur. Başvurucunun ifadesi aynı gün Cumhuriyet savcısı nezaretinde müşteki sıfatıyla alınmıştır. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı 27/12/2013 tarihli yazıyla Aydın Adli Tıp Şube Müdürlüğünden kolluk görevlileri tarafından darp edildiği iddiası nedeniyle yürütülen soruşturmaya esas olmak üzere varsa yaralanmaya ilişkin rapor istemiştir. 7/5/2014 tarihinde düzenlenen rapora göre başvurucunun darp sonucu meydana gelen yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum oluşturmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu belirtilmiştir.

20. Polis memurları hakkında 9/6/2014 tarihinde çeşitli suçlardan dolayı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun kendisine isnat edilen suçlamalardan kurtulmaya çalıştığı, olmadığı takdirde tahrik hükümlerinden faydalanmaya çalıştığı yönünde kanaat oluştuğu, polis memurlarına isnat edilen eylemlerle ilgili olarak soyut iddialar dışında kamu davası için yeterli ve kesin delil bulunmadığı belirtilmiştir.

21. Başvurucu tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz üzerine Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesi 4/8/2014 tarihinde görevsizlik kararı vermiştir. Dosyanın gönderildiği Aydın 1. Sulh Ceza Hâkimliği 8/9/2014 tarihli kararıyla itirazı kısmen kabul ederek, isnat edilen "hakaret" suçu yönünden itirazın kabulüne, diğer itirazların reddine kesin olarak karar vermiştir.

22. Anılan karar 19/9/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Aydın 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/9/2014 tarihli kararı ile ilgili olarak 22/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

23. Olay tarihinde görevli polis memurlarından ikisi hakkında "hakaret" suçu kapsamında düzenlenen iddianame sebebiyle yürütülen yargılama sonucunda ise Aydın 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/1/2016 tarihli kararıyla sanık polis memurları hakkında beraat kararı verilmiştir. Başvurucunun temyiz istemi nedeniyle dava Yargıtay nezdinde derdesttir.

24. Başvurucunun şikâyetçi olduğu polis memurları hakkında takipsizlik kararı verilmesi ve takipsizlik kararına karşı yapılan itirazın reddedilmesinden iki gün sonra 10/9/2014 tarihinde kayıt altına alınan dilekçeyle başvurucu, yukarıda belirtilen mahkeme kararını da göstererek olaylar sırasında görevli olan polis memurları hakkında çeşitli suçların işlendiğini ileri sürerek tekrar şikâyetçi olmuştur.

25. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığınca bu defa 2014/13433 numaralı soruşturma dosyası kapsamında incelemeler yapılmış, 17/10/2014 tarihinde dosya inceleme tutanağı düzenlenmiş ve şüpheli polis memurları hakkında daha önceden aynı iddialar kapsamında soruşturma yapıldığı belirtilerek 23/11/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Ancak başvurucunun; görevli polis memurlarının olay günü alkolmetre olmadığı hâlde alkolmetre varmış gibi tutanak tuttukları, uzman bilirkişi raporunda da herhangi bir alkolmetre üfleme teklifi yapılmadığının belirtildiği yönündeki iddia yönünden dosyada ayırma kararı verilmiştir. Görevli memurların üzerlerine atfedilebilecek eylemin "görevi kötüye kullanma" suçu kapsamında olabileceği ve bu eylem yönünden hukuki ve fiili irtibat olmaması nedeniyle dosyanın tefrik edilmesine ilişkin karar verilmiştir.

26. Daha sonra "görevi kötüye kullanma" suçu kapsamında şüpheli polis memurları hakkında yürütülen 2015/18150 numaralı soruşturma dosyası kapsamında, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 18/3/2016 tarihli kararıyla yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

C. Başvurucu Hakkındaki Dava Süreci

27. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 9/6/2014 tarihinde düzenlenen ve başvurucunun şüpheli olduğu, polis memurlarının ise müşteki olduğu 2013/18884 numaralı iddianamede başvurucuya, "görevi kötüye kullanma suçuna azmettirme, kamu görevlilerine müteselsilen hakaret, kamu malına zarar verme ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma" suçlamaları isnat edilmiştir.

28. Aydın 2. Asliye Ceza Mahkemesi 13/6/2014 tarihinde, başvurucu hakkında düzenlenen iddianamenin "görevi kötüye kullanma suçuna azmettirme" yönünden iadesine karar vermiştir. İddianamenin iadesi kararına Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmiştir. Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/6/2014 tarihli kararıyla itiraz kabul edilerek, iade kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Nihayetinde başvurucu hakkında Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/18884 numaralı dosya kapsamında düzenlenen iddianame ile Aydın 2. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma günü belirlemiştir.

29. 13/11/2014 tarihinde yapılan duruşmada başvurucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının uygulanmasını kabul etmiştir.

30. Aydın 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/4/2015 tarihli kararıyla başvurucunun "hakaret, trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve görevi yaptırmamak için direnme" suçları yönünden mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. "Mala zarar verme ve görevi kötüye kullanma suçuna azmettirme" yönünden ise beraat kararı verilmiştir. Mahkemenin gerekçesinde iddianameye, müştekinin ve başvurucunun beyanlarına, tanık ifadelerine yer verildikten sonra her bir suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılmıştır. Bu kapsamda ilk olarak kayıt altına alınan CD'lerin ayrı ayrı izlendiği belirtilerek, başvurucunun olaylar sırasındaki sözleri belirtilmiştir. "Trafik güvenliğini tehlikeye sokma" suçu kapsamında ise başvurucuda saptanan alkol miktarı ile emsal raporlarda belirtilen değerler dikkate alınmıştır. Bu kapsamda Adli Tıp Kurumunun ve Yargıtayın uygulamaları dikkate alındığında 1,00 promil alkol üzerindeki alkol promil miktarının her hâlde trafik güvenliğini tehlike suçu oluşturacağı belirtilmiştir. "Görevini yaptırmamak için direnme" suçu kapsamında başvurucunun eylemlerinin sabit olduğu değerlendirilerek ve tek eylem düşüncesiyle hüküm kurulmuştur.

31. Başvurucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna gitmiştir. Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/7/2015 tarihli kararında; başvurucu hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen suçlar yönünden suçun işlenmesiyle oluşan ve giderilmesi gereken maddi zararın söz konusu olmadığı, başvurucunun adli sicil kaydında mahkûmiyet kaydının bulunmadığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kabul edildiği dikkate alınarak itiraz reddedilmiştir.

32. Başvurucu bu defa yargılandığı suçlar kapsamında 28/7/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

D. İdari Yaptırım Süreci

33. Başvurucunun kimliğini görevli polis memurlarına ibraz etmemesi nedeniyle başvurucu hakkında tesis edilen idari para cezası, Aydın 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 3/9/2014 tarihli kararıyla kesin olarak iptal edilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun kimliğini ve T.C. kimlik numarasını söylemekten bir süre imtina etmiş ise de akabinde kimliğini açıkladığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun avukat kartını kolluk görevlilerine verdiğine de vurgu yapılmıştır. Hâkimlik, başvurucunun kimliğini açıkladığından dolayı idari para cezası düzenlenmesi gereğinin ortadan kalktığı sonucuna varmıştır.

E. Başvuru Tarihinden Sonra Yaşanan Olaylar

34. Anayasa Mahkemesi 28/1/2015 tarihinde, başvurucudan kan örneği alınmasına ilişkin Cumhuriyet savcısı kararının hâkim ya da mahkeme tarafından onaylanmasına dair kararının onaylı suretini Aydın Cumhuriyet Başsavcılığından istemiştir.

35. 2/2/2015 tarihli gelen cevap yazısı şu şekildedir:

 "İlgi sayılı yazı uyarınca UYAP sisteminden yapılan sorgulama neticesi Seçkin SÖKMEZ'in kan örneğinin 2918 sayılı yasa kapsamında alkollü araç kullanmak ile ilgili olarak alındığından CMK'nun 75/7 maddesi uyarınca mahkeme kararına gerek olmadığından dolayısıyla herhangi bir mahkeme kararı aldırılmadığı anlaşılmakla söz konusu kan örneğinin alınmasına veya alındıktan sonra onanmasına ilişkin herhangi bir mahkeme kararı olmadığı anlaşılmış olup,..."

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

36. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 4/A maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

“Polis, kişileri ve araçları;

a) Bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,

b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,

...

amacıyla durdurabilir.

 ...

Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir.

...

Belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da sair surette kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usûlü bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.”

37. 2559 sayılı Kanun'un 13. maddesinin ilgili kısımları şu şekildedir:

"Polis,

...

C) Halkın rahatını bozacak veya rezalet çıkaracak derecede sarhoş olanları veya sarhoşluk hâlinde başkalarına saldıranları, yapılan uyarılara rağmen bu hareketlerine devam edenler ile başkalarına saldırmaya yeltenenleri ve kavga edenleri,

...

eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar."

38. 2559 sayılı Kanun'un 16. maddesinin ilgili kısımları şu şekildedir:

"(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.)

Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

İkinci fıkrada yer alan;

a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,

b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,

ifade eder.

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir. ..."

39. 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48. maddesinin ilgili kısımları şu şekildedir:

"(Değişik : 24/5/2013 - 6487/19 md.)

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kullanılıp kullanılmadığı ya da alkolün kandaki miktarını tespit amacıyla, kollukça teknik cihazlar kullanılır.

Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler, en yakın adli tıp kurumuna veya adli tabipliğe veya Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarına götürülerek uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkol tespitinde kullanılmak üzere vücutlarından kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır. Bu işlem bakımından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 75 inci maddesi hükümleri, beşinci fıkrası hariç olmak üzere uygulanır.

Trafik kazası sonucunda kişinin ölmesi veya teknik cihaza üfleyemeyecek kadar yaralanmış olması hâlinde, üçüncü fıkra hükümlerine göre bu kişilerden kan, tükürük veya idrar gibi örnekler alınır.

 ...

Yapılan tespit sonucunda, 1.00 promilin üzerinde alkollü olduğu tespit edilen sürücüler hakkında ayrıca Türk Ceza Kanununun 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri uygulanır.

...

Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve esaslar yönetmelikte gösterilir."

40. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 179. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları şu şekildedir:

"(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi,üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır."

41. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 59. maddesinin birinci fıkrası şu şekildedir:

"(Değişik : 23/1/2008-5728/331 md.)

Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.

..."

42. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik'in "Tanımlar" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...

Gecikmesinde sakınca bulunan hâl: Derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin saptanamaması ihtimalinin ortaya çıkması hâlini,

Sağlık mesleği mensubu: Tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişileri,

..."

43. Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik'in "Şüpheli veya sanığın vücudundan örnek alınması" kenar başlıklı 6. maddesi şu şekildedir:

"Bir suça ilişkin delil elde etmek için, şüpheli veya sanığın vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak, gibi örnekler alınabilmesine, Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da resen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkeme onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz. Bu örnekler Cumhuriyet savcısının huzurunda ve uygun göreceği usullerle derhâl yok edilerek bu husus tutanağa geçirilir.

Bu müdahaleler ancak tabip tarafından veya tabip gözetiminde sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.

Vücuttan örnekler alınabilmesi için; müdahalenin, kişinin sağlığına açıkça ve öngörülebilir zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.

Tıbbî müdahaleler, hekimlik sanatının ve tıp biliminin kabul ettiği yöntem ve araçlarla yapılır.

Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda; kişiden kan, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.

Özel kanunlardaki alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin hükümler saklıdır."

44. Olayların geçtiği tarihte yürürlükte olduğu şekliyle 18/7/1997 tarihli ve 23053 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 18/5/2007 tarihinde değiştirilen "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler İle Alkollü İçkilerin Etkisiyle Araç Sürme Yasağı" kenar başlıklı 97. maddesinin ilgili kısımları şu şekildeydi:

" Uyuşturucu, uyutucu ve keyif verici gibi özelliklere sahip doğal ve sentetik psikotrop maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.

Bunlardan uyuşturucu, uyutucu veya keyif verici gibi doğal veya sentetik psikotrop madde almış olarak araç kullandığı tespit edilenler, almış oldukları maddelerin cins, miktar ve etki derecelerine bakılmaksızın araç kullanmaktan men edilirler ve haklarında Trafik Kanununun 48 inci maddesine ve ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre işlem yapılır.

Uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içki almak suretiyle araç kullanan sürücülerin tespit veya teşhisinde aşağıdaki esas ve usuller uygulanır.

...

c) (Değişik: RG-18/05/2007-26526) Alkollü içki almış sürücülerin ve kanlarındaki alkol miktarının tespiti esasları;

1) Alkollü olarak araç kullandığından şüphe edilen sürücüler; alkol tespitine ilişkin tarih, saat ve ölçüm sonucu ile cihaza ait seri numarasını gösterir çıktı verebilen ve kalibrasyon ayarı yapılmış teknik cihazlar kullanılarak trafik zabıtası tarafından kontrol edilir.

2) Trafik kazalarında kazaya karışan sürücülerin alkol durumları, kaza tespit tutanağını tanzim eden görevlilerce, bu bendin (1) numaralı alt bendindeki özelliklere sahip teknik cihazlarla olay yerinde tespit edilerek, kaza tespit tutanağına yazılır.

3) Yaralanmalı ve ölümle sonuçlanan trafik kazalarında; yaralının durumunun aciliyeti gibi sebeplerle teknik cihazla ölçümün mümkün olmaması halinde; bu sürücülerin sevk edildikleri sağlık kuruluşlarınca kan almak suretiyle alkol tespitleri yapılır. Sevk edilen sağlık kuruluşunun kan üzerinden tahlil yapabilecek tıbbi ve teknik imkânlara sahip olmaması halinde; bu kuruluşlarca alınan kan örnekleri adli tıp kurumu olan yerlerde bu kuruma, olmayan yerlerde kan üzerinden tahlil yapabilecek tıbbi ve teknik imkânlara sahip Sağlık Bakanlığına bağlı resmi sağlık kuruluşlarına gönderilerek alkol tespiti yaptırılır.

4) Bu bendin (1) numaralı alt bendinde belirtilen teknik özelliklere sahip olmayan cihazlarla yapılan ölçümlere vaki itirazlar ile mütecaviz davranışlarda bulunulması veya cihazla ölçüme mukavemet gösterilmesi gibi durumlarda; sürücüler adli tıp kurumu, adli tabiplik veya Sağlık Bakanlığına bağlı resmi sağlık kuruluşlarına olay anından itibaren en geç iki saat içerisinde sevk edilerek (1) numaralı alt bentte belirtilen teknik özelliklere sahip teknik cihazın özelliklerine eşdeğer özelliklerdeki teknik cihazlarla veya kan aldırmak suretiyle alkol tespitleri yaptırılır. Yapılan tespitin değerlendirilmesinde; tespiti yapan kurum/kuruluş tarafından olay anından tespit yapıldığı ana kadar geçen süre de göz önünde bulundurularak sonuç belirlenir ve çıkan sonuca göre yasal işlem gerçekleştirilir.

5) Kandaki alkol miktarının teknik cihazlarla ve kan alınarak laboratuvarda tespit imkânlarının bulunmadığı hallerde, alkollü olarak araç kullandığından şüphe edilen sürücüler en yakın resmi sağlık kuruluşuna sevk edilerek, kurum hekimi tarafından alkol muayenesinden geçirilirler.

6) Yapılan tespit sonucunda belirlenen limitlerin üzerinde alkollü içki aldığı belirlenen sürücülerin Karayolları Trafik Kanununun 48 inci maddesine göre, birinci defada 6 ay, ikinci defada da 2 yıl süreyle sürücü belgeleri geçici olarak geri alınır. İkinci defa geri alma süresi sonunda sürücü, sürücü davranışı geliştirme eğitimine tabi tutulur ve başarılı olması halinde belgesi iade edilir.

Üçüncü defa ve fazlasında ise, bu sürücüler, 6 aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılırlar ve belgeleri 5 yıl süre ile geri alınarak psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar; bu süre sonunda yapılacak psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesi neticesinde belgesinin iadesinde sakınca bulunmayanlara sürücü belgesi iade edilir. Muayene sonucunda sürücü belgesinin iade edilmesinde sakınca bulunanlara ise sürücü belgesi verilmez.

Alkollü olarak ölümlü ya da yaralamalı trafik kazasına neden olunması halinde ağır kusurun varlığı kabul edilir.

Bu madde hükümlerine uymayanlara, Karayolları Trafik Kanununun 48 inci maddesine göre işlem yapılır."

B. Uluslararası Hukuk

1. Özel Hayata Saygı Hakkı Yönünden

45. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”

46. Sözleşme'nin 3. ve 8. maddeleri uyarınca şüphelinin ceza gerektiren bir suçun işlenmesine karışmasıyla ilgili olarak kendisinden delil etmek için iradesi dışında tıbbi işleme başvurulması mümkündür. Ancak suç delili elde etmek için zorla tıbbi müdahaleye başvurulması, davadaki delillere dayanılarak ikna edici bir biçimde mazur gösterilmeli ve kişinin zorla tıbbi müdahaleye maruz kalma biçimi işkence ve kötü muamele yasağındaki asgari sertlik düzeyini aşmamalıdır (Jalloh/Almanya [BD], B. No:54810/00, 11/7/2006, §§ 69-71). Mevcut davada ihtilaflı tedbirin öngörülmesinden ve uygulanmasından önce hakkında tedbir alınan sokak satıcısının, uyuşturucuyu ağzında sakladığı ve bu nedenle geniş çaplı bir uyuşturucu satışı yapamadığı anlaşılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), soruşturmacıların satışa sunulan uyuşturucunun tam miktarını ve kalitesini belirlemesinin hayati önem taşıdığını kabul etmektedir. Ancak, zorunlu olarak kusturucu verilmesinin, mevcut davada delil elde etmek için kaçınılmaz olduğu hususunda ikna olmamıştır. Kasıtlı olmamasına rağmen, tedbirin başvurana fiziksel ve ruhsal sıkıntı getirecek şekilde alındığı sonucuna varılmıştır (Jalloh/Almanya, § 77, § 82).

47. Tıbbi müdahaleyi ret hakkı kapsamında fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yönelik müdahaleler Sözleşme organlarının içtihadına da sıklıkla konu olmuş, bu kapsamda kişinin alkollü olup olmadığına yönelik kan ve nefes testleri, babalığın tespitine yönelik tahliller, suç faillerinin tespitine yönelik kan ve tükürük örneği temini, bulaşıcı hastalık riskine karşı yapılan kan testleri ve alınan röntgenler, jinekolojik muayene, psikiyatrik muayene ve tedavi, fiziksel tedavi ve ilaç tedavisi gibi kişiye rızası olmaksızın uygulanan tıbbi muameleler fiziksel ve ruhsal özerkliğe bir müdahale olarak değerlendirilmiştir (X./Avusturya, B. No: 8278/78, 13/12/1979, § 4; Glass/Birleşik Krallık, B. No: 61827/00, 9/3/2004, § 70; Y.F./Türkiye, B. No: 24209/94, 22/7/2003, § 34; X./Hollanda, B. No: 8239/78, 4/12/1978).

48. Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekmektedir. AİHM içtihatlarında ifade edilen kanunla öngörülme kriteri, kendi içerisinde üç temel prensibi içermektedir. İlk olarak müdahale teşkil eden eylem mevzuatta yer alan bir düzenlemeye dayanmalıdır. İkinci olarak müdahalenin dayanağını teşkil eden düzenleme ilgili kişi açısından yeterli derecede ulaşılabilir olmalıdır. Son olarak söz konusu düzenlemenin hitap ettiği kişiler bakımından davranışlarını ona göre yönlendirme ve belli koşullar çerçevesinde eylemler neticesinde meydana gelebilecek sonuçları öngörebilmeye olanak sağlayacak açıklıkta olması gereklidir (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 …, 25/3/1983, §§ 86-88).

2. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Yönünden

49. Sözleşme'nin "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Herkes kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir. Aşağıdaki haller dışında ve hukukun öngördüğü bir usule uyulmadıkça, hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:

...

b) bir kimsenin mahkemenin hukuka uygun bir karara uymaması nedeniyle veya hukukun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak için hukuka uygun olarak gözaltına alınması veya tutulması;

50. Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna göre olayların Sözleşme'nin 5. maddesinin birinci fıkrası anlamında bir özgürlükten yoksun bırakmaya işaret etmesi hâlinde, tutma süresinin göreli olarak kısalığı sonucu etkilemez (Järvinen/Finlandiya (k.k.), B. No: 30408/96, 15/1/1998). AİHM'e göre kimliğinin bulunmaması nedeniyle iradesi dışında karakola götürülen, burada bir saat süreyle nezarette tutulan, kimliği tespit edildikten sonra salıverilen bir kişi hakkındaki tutma kişiyi özgürlükten yoksun bırakan bir tedbirdir (Novotka/Slovokya (k.k.), B. No: 47244/99, 4/11/2003).

51. Saat 15.00'da otoyalda seyrederken polis tarafından durdurulup bir suç işlediğinden kuşkulanıldığı için değil ama rutin bir iş olarak kimliğini soran polise başvurucunun kimlik taşımadığını söylemesi üzerine karakola götürülüp saat 17.30'da serbest bırakılıncaya kadar yaklaşık 2,5 saat tutulması, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu tarafından Sözleşme'nin 5. maddesinin 1(b) bendine uygun bulunmuştur (Reyntjens/Belçika (k.k.), B. No: 16810/90, 9/9/1992). Fuhuşla ilgili denetim kapsamında kişinin kimlik denetimi için polis tarafından karakola götürülerek dört saate yakın bir süre karakolda tutulması ihlal sebebi olarak görülmemiştir (B./Fransa (k.k.), B. No: 10179/82, 13/5/1987).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

52. Mahkemenin 27/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Özgürlük ve Güvenlik Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

53. Başvurucu 2014/16328 numaralı bireysel başvuru kapsamında; avukat niteliğine rağmen karakola götürülerek hürriyetinin tahdit edildiğini, kimliğini ve mesleğini polislere bildirdiğini, herhangi bir kimlik tespiti yapılmadığını, kimliğinin tespit edilmesinden sonra kelepçeli olarak Hastaneye getirildiğini ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

54. Başvurucunun polis merkezinde bekleme odasında tutulması Anayasa'nın 19. maddesinde koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği yönünden değerlendirilmiştir.

55. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Şekil ve şartları kanunda gösterilen:

...kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”

56. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

57. Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında özgürlükten yoksun bırakma kavramı, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 17).

58. Somut olayda başvurucunun isteği dışında polis tarafından Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğü ve burada yaklaşık iki saat süreyle bekletildiği açık olup kamu makamlarınca bu şekilde bekletilmesi suretiyle başvurucunun hürriyetinin kısıtlanmış olduğu kabul edilmelidir.

59. Anayasa'nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38).

60. Anayasa'nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanıdığı durumlardan biri maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiş olan "kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak kişilerin tutulması" hâlidir (Cemal Duğan, B. No: 2014/19308, 15/2/2017, § 57).

61. Başvurucu polis memurlarının ikazlarına rağmen aracını sürmeye devam etmiş, gelen takviye ekiplerin de yardımıyla durdurulmuştur. Başvurucu, ilk aşamada kimliğinin tespit edilememesi ve alkollü olduğundan şüphelenilmesi nedeniyle polis merkezine götürülmüştür. Başvurucunun polis memurlarına direnç göstermesi üzerine kelepçelenerek polis merkezine götürüldüğü anlaşılmaktadır.

62. 2918 sayılı Kanun'da belirtilen yazılı değerlerin üzerinde alkol kullanan kişilerin araç kullanması yasaklanmıştır. Bu durumda ilgililere idari para cezası ile idari yaptırım uygulanacağı açıktır. Yine aynı Kanun'da belirtilen kimi durumlarda alkol kullanmak suretiyle araç kullanan kişiler hakkında cezai takibat yapılması da gerekebilir. Başvurucunun polis merkezine götürülmesinin sebebi ilk olarak kimlik tespitinin yapılamamış olmasındandır. Başvurucunun kanındaki alkol miktarının sonucuna göre kendisi hakkında "trafik güvenliğini tehlikeye sokma" suçu kapsamında cezai soruşturma açıldığı gözönüne alındığında, başvurucunun temelde bir suç isnadı kapsamında polis merkezine götürülmediği sonucuna varılmıştır.

63. Başvurucunun trafik güvenliğini ihlal edecek derecede zikzaklar yaparak araç kullanması, ikazlara rağmen aracını sürmeye devam etmesi, polis ekiplerine direnmesi ve kimlik tespitinde yaşanılan zorluklar bir bütün olarak dikkate alındığında 2559 sayılı Kanun kapsamında polisin bu tip durumlarda kanuni işlemlerin yapılması amacıyla polis merkezine götürmeye ilişkin yetkisinin olduğu kabul edilmelidir. Başvurucunun aldığı alkol miktarından şüphelenilerek bunun tespiti amacıyla gerekli işlemlerin yapıldığı, tutulma süresinin makul bir süre olduğu, söz konusu işlemlerin gerektirdiğinin ötesinde olmadığı, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelerin ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır (benzer yönde bkz. Cemal Duğan, § 59).

64. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

65. Başvurucu, tanık ve şüphelilerin ifadeleri alınırken soru sorulmasına izin verilmediği, tanık ifadelerinin eksik yazdırıldığını, bilirkişi olmayan polislere kamera çözümü yaptırıldığını, kanuna aykırı olarak aleyhe delil göstermeye zorlandığını, hukuka aykırı delillerin kullanıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu 2015/13469 numaralı bireysel başvuru kapsamında ise; yukarıda belirtilenlerden farklı olarak hükmün açıklanması kararına karşı yapılan itirazın gerekçesiz olarak reddedildiğini, bariz takdir hatasının bulunduğunu, tutanakların yanlış olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

66. Başvurucunun yargılandığı davada verilen hüküm neticesinde ileri sürülen iddialar adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun avukatlık görevinden doğan veya görevi sırasında işlediği bir suç olmaması sebebiyle bu konuda ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.

67. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

68. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın, yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).

69. HAGB kararı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden biridir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi veya öngörülen yükümlüklere aykırı davranılması hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, § 21).

70. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (12) numaralı fıkrasında, HAGB kararına karşı itiraz, kanun yoluna başvurulabileceği şeklinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte ancak denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama nihai olarak sona erdiğinde hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, § 22).

71. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre sanık kabul etmediği takdirde HAGB kararı verilmez. Bu durumda ilk derece mahkemesince istinaf kanun yolu açık olarak karar verilebilecektir. Başka bir deyişle haklarında HAGB kararı verilmesini kabul eden sanıklar, verilen kararın istinafta yapılacak esas ve usul incelemesini talep etme hakkından vazgeçmişlerdir. Somut olayda başvurucu, yargılama sonunda hakkında HAGB kararı verilmesine rıza göstermiştir. Dolayısıyla başvurucu, söz konusu karar ile ortaya çıkan menfaatlerden yararlanmayı tercih etmiştir (Erman Paksoy, B. No: 2014/11163, 21/6/2017, § 23).

72. Somut olayda yargılama sonunda verilen kararların temel hakları ihlal ettiği iddiası -somut olayın özelliği de nazara alındığında- istinaf/temyiz incelemesinde de ileri sürülebilecek iddialardandır. Başvurucunun talebi üzerine HAGB kararı verildiği ve istinaf/temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesinin tercih edilmediği anlaşılmaktadır.

73. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

74. Başvurucu kimliğinin tespit edilmesinden sonra kelepçeli olarak Hastaneye getirildiğini, polislerde alkolmetre cihazının olmadığını, fiziki ve sözlü dirence rağmen kendisinden eziyetle kan örneği alındığını ileri sürmüştür. Başvurucu gelişen süreçle ilgili olarak Anayasa Mahkemesine 18/4/2016 tarihinde dilekçe vermiş ve ek beyanda bulunmuştur. Bu kapsamda "görevi kötüye kullanma" suçu kapsamında dosya hakkında ayrı bir soruşturma yapıldığı bilgisini vermiş, kan alınması ile ilgili olarak herhangi bir mahkeme kararının bulunmadığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

75. Başvurucundan alkol muayenesi için kan alınması, polis merkezinden elleri kelepçeli olarak Hastaneye getirilmesi ve bu konuda yaptığı şikâyet üzerine etkili bir soruşturma yürütülmediğine yönelik iddiaları Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.

76. Anayasa'nın 17. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

 Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.

 Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

77. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

78. Özel hayata saygı gösterilmesi hakkı gerek kamusal makamların gerek özel hukuk kişilerinin bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yönelik saldırılarına karşı korumakta ve söz konusu hukuksal çıkar tıbbi müdahale niteliği taşıyan kişinin vücudundan kan örneği alınmasını ret hakkını da içermektedir (Benzer yönde bkz. Sıtkı Güngör, B. No: 2013/5617, 21/4/2016, § 67).

79. Bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri, mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu ile devletin özel korumasını gerektiren nispeten zayıf durumdaki kişilerden olup olmadığı gibi faktörler önem taşımaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).

80. Saat 02.50'de tutulan tutanakta (bkz. § 15) başvurucunun alkolmetreyi üflemek istemediği, kan vermek istediği belirtilmektedir. Kandaki alkol miktarını tespit etmek amacıyla tıbbi nitelikte bir işlem olan kan örneği alınması işlemi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik olarak bir müdahalenin bulunduğu kabul edilmelidir.

81. Tıbbi müdahale öncesinde ve sırasında başvurucunun herhangi bir fiziksel zarara uğramaması, müdahalenin hekim kontrolünde sağlık memuru tarafından yapılması, başvurucunun bunlara ilişkin olarak herhangi bir itirazının bulunmaması nedeniyle işkence ve kötü muamele için gereken asgari eşiğin aşıldığından bahsedilemeyeceğinden Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında inceleme yapılmıştır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

82. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir. Anayasa’nın 17. maddesinin ikinci fıkrasında tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı hâllerde bu hakkın sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte bu sınırlama sebeplerinin sınırı Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiştir.

83. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

84. Başvurucudan kan örneği alınmasının Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına bir müdahale olduğu tespit edildikten sonra müdahalenin Anayasa’nın 17. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen sebeplere dayanıp dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları taşıyıp taşımadığı değerlendirilmelidir. Bu nedenle müdahalenin yasal dayanağının bulunup bulunmadığı, müdahaleye dayanak olarak gösterilen amacın meşru olup olmadığı, kısıtlamanın demokratik toplumda gerekli olup olmadığının ve kullanılan araçların orantılı olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.

(1) Kanunilik

(a) Genel İlkeler

85. Anayasa Mahkemesinin Halime Sara Aysal ([GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, §§ 60-66) kararında tıbbi müdahaleye ilişkin şikâyetlerde müdahalenin kanuniliği noktasında genel ilkelere yer verilmiştir.

(b) İlkelerin Olaya Uygulanması

86. 2918 sayılı Kanun'un 48. maddesinde kandaki alkol miktarı ölçmek için kollukça teknik cihazların kullanılacağı belirtilmektedir. Kişinin yaralanmalı veya ölümlü ya da kollukça müdahil olunan maddi hasarlı trafik kazasına karışması hâlinde, ikinci fıkrada belirtilen muayeneye tabi tutulması zorunludur. Teknik cihaz ile yapılan ölçüme itiraz eden veya bu cihaz ile ölçüm yapılmasına müsaade etmeyen bu sürücüler hakkında kan, idrar veya tükürük örneğinin alınması gerekir. Bu işlemler bakımından ise beşinci fıkrası hariç olmak üzere 5271 sayılı Kanun'un 75. maddesi uygulanacaktır. Alkol, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tespiti için kullanılacak teknik cihazların sahip olacağı asgari koşullar ile diğer usul ve esasların yönetmelikte gösterileceği ise son fıkrada düzenlenmiştir.

87. Olayların geçtiği tarihte yürürlükte olduğu şekliyle Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 97. maddesinin (c) bendinde mütecaviz davranışlarda bulunulması durumunda sürücülerin, Sağlık Bakanlığına bağlı resmî sağlık kuruluşlarında olay anından itibaren en geç iki saat içerisinde kan aldırmak suretiyle alkol tespitleri yaptırılabilecektir.

88. 5271 sayılı Kanun’un 75. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca vücuttan örnek alınmasına, Cumhuriyet savcısı veya mağdurun istemiyle ya da resen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmi dört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmi dört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.

89. Somut olayda başvurucu hakkında kan örneği alınması yönündeki tedbir Cumhuriyet savcısının kararıyla yerine getirilmiştir (bkz. § 13). Başvurucunun alkolün verdiği etkisiyle saldırgan davranışlarda bulunması, polis memurlarına direnmesi gözönüne alındığında olay tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümleri de dikkate alınarak kan örneği alınabilecektir. Bu sebeple her ne kadar daha sonradan onaylanmış bir mahkeme kararı bulunmasa da müdahalenin yapıldığı an itibarıyla Cumhuriyet savcısının kararının bulunması nedeniyle başvurucunun vücut bütünlüğüne yönelik yapılan müdahalenin kanuna uygun olduğu anlaşılmıştır.

(2) Meşru Amaç

90. Bir suçla ilgili olarak delil elde etmek amacıyla inceleme yapmak üzere ilgililerden biyolojik ve diğer materyalin alınması şeklinde tanımlanabilecek olan vücuttan örnek alınmasının amacı hukuk devleti ilkesi çerçevesinde suçla mücadele etmektir. Suçla mücadelede toplumun menfaati bireylerin menfaatlerinden daha üstün olduğu için kan örneği alma işleminde müdahalenin meşru bir amacı bulunmaktadır.

(3) Demokratik Toplum Düzeninde Gereklilik ve Ölçülülük

(a) Genel İlkeler

91. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle temel hak ve özgürlükler, istisnai olarak ve ancak özüne dokunulmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008). Demokratik toplumda gereklilik kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını içermektedir.

92. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlayıcı önlemin öngörülen amaç için zorunlu ve amaca ulaşmaya elverişli olmasını ayrıca amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. Ölçülülük ilkesinin amacı da temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir (AYM, E.2015/102, K.2016/151, 7/9/2016, § 22; E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013; Marcus Frank Cerny, B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 72).

93. Ceza uyuşmazlığının sağlıklı bir şekilde çözülmesi, maddi gerçeğe ulaşılması ve yargılama sonucunda verilen kararların uygulanması, ceza muhakemesi sırasında birtakım önlemlere başvurulmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda işlenen suçu aydınlatmaya yarayan deliller ve bu anlamda tükürük, meni, kan, kıl, kepek, deri epiteli gibi biyolojik materyallerin temini, failin kimliğinin belirlenmesi ya da olayın aydınlatılması bakımından oldukça önemlidir. Ancak bir suçun işlenmesiyle bozulan kamu düzeni ve barışının tekrar sağlanması ihtiyacı ile şüpheli, sanık yahut üçüncü kişilerin bedenine saygı hakkı yarışmakta ise kanuni düzenlemelerle bu iki menfaat arasında bir denge kurulmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda -olayın şartları dâhilinde- başka türlü delil elde edilmesinin mümkün olması durumunda insan vücudundan doku örneği alınmasının demokratik toplum düzeni bakımından gerekli olmadığı söylenebilir.

94. Başvurucunun yetkili makam tarafından verilmiş bir karar bulunmasına rağmen bu kararın infazına karşı gelmesi durumunda kendisinden zorla kan örneği alınıp alınamayacağı, ölçülülük ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ceza yargılamasında delil değerlendirme vasıtalarından birisi olan kan örneği alma işlemine şüphelinin katlanma yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi durumun kabulü soruşturma ve kovuşturma sırasında bu delillerin toplanmasını imkânsız hâle getirir ki bu da kanun koyucunun amacıyla bağdaşmaz. Şüphelinin katlanma yükümlülüğü yapılacak işleme aktif bir şekilde yardım etme zorunluluğunu doğurmamakta ise de, şüpheliye kararın infazına karşı mukavemet hakkı vermez (Benzer yönde bkz. Sıtkı Güngör, § 80).

(b) İlkelerin Olaya Uygulanması

95. Tutanaklardan ve tanık ifadelerinden anlaşılacağı üzere başvurucu polis merkezine getirildiği aşamada görevli polis memurlarına kimliğini göster(e)memiş ve T.C. kimlik numarası ile ismini de söylememiştir. Cumhuriyet savcısı ile yapılan görüşme tutanağında da başvurucunun kimliğinin tespiti yapılması gerektiği belirtilmektedir. Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik'in 3. maddesinde gecikmesinde sakınca bulunan hâl; derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin saptanamaması ihtimalinin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Polislerin cep telefonu ile yaptığı kayıtlarından anlaşıldığı üzere, kimliğe ilişkin bilgiler başvurucu tarafından Cumhuriyet savcısının talimatlarının yerine getirilmesi amacıyla hastaneye götürülürken söylenmiştir. Ayrıca olay tarihinde yürürlükte olan Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne göre iki saat içinde alkol muayenesi yapılacak şahsın götürülmesi gerektiği belirtilmektedir.

96. Başvurucunun saldırgan tavırlarıyla alkolmetre ile ölçüm yaptırmaya imkân sağlamaması, alkolün kandaki etkisinin bir süre sonra kaybolması durumu, objektif bir veri üzerinden belge sağlanmak istenmesi dikkate alındığında kan alma işlemi, Cumhuriyet Başsavcılığının takdir yetkisinin sınırları içerisindedir. Bu durumda maddi ve manevi varlığının korunmasına yönelik olarak gerçekleştirilen zorla kan alma işlemi, demokratik bir toplumda suç işlenmesinin önlenmesi ve nihai olarak kamu düzeninin sağlanması açısından gerekli bir müdahale olduğu da gözönüne alındığında kan alma işlemine yönelik verilen kararın demokratik toplum düzeni için gerekli olmadığı söylenemez.

97. 5271 sayılı Kanun’un 75. maddesine göre şüphelinin vücudundan örnek alınabilmesi için soruşturma konusu suçun yasada belirtilen cezasının üst sınırının iki yıl veya iki yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi, bu işlemin şüphelinin sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması ve tabip veya sağlık mesleği mensubu bir kişi tarafından yapılması gerekmektedir. Yasada anılan bu şartların her biri, ölçülülük ilkesinin sağlanmasına yöneliktir (Sıtkı Güngör, § 79). Bununla beraber 2918 sayılı Kanun'un 48. maddesine göre alkollü araç kullanılması durumunda kan örneği alınması için suçun yasada belirtilen cezasının üst sınırı iki yıl veya iki yıldan fazla hapis cezasını gerektirmemektedir.

98. Başvurucu hakkında kan alma işlemi yapılırken mevzuatta yer alan hükümlere uygun olarak sağlık mensubu bir kişi tarafından işlemler yerine getirilmiştir. Kan işlemi yapılırken ise kelepçe çözülmüştür. Başvurucu bu işlemler yapılırken kendisine herhangi bir zarar verildiğini iddia etmemektedir. Bu durumda 2559 sayılı Kanun’un 16. maddesi kapsamında kademeli olarak direnişi önlemek amacıyla kolluğun görevi kapsamında zor kullandığı açık olup direnişin daha hafif bir müdahaleyle giderilme imkânının bulunduğuna dair bir tespit yapılamamaktadır. Başvurucunun kelepçeli olarak tutulduğu süre ile tespit edilen alkol miktarının kişi üzerindeki etkileri dikkate alındığında; başvurucunun hastaneye kelepçeli olarak götürülmesi ve kelepçeli olarak yaklaşık yirmi dakika tutulmuş olmasının zor kullanmanın amaçla orantısız olduğunu göstermemektedir. Ayrıca, hastaneden çıkışta polis merkezine getirilen başvurucunun ellerinin kelepçelenmediği anlaşılmakla keyfî olarak söz konusu tedbirin uygulanmadığı sonucuna varılmıştır.

99. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Seçkin Sökmez [2.B.], B. No: 2014/16328, 27/12/2017, § …)
   
Başvuru Adı SEÇKİN SÖKMEZ
Başvuru No 2014/16328
Başvuru Tarihi 22/9/2014
Karar Tarihi 27/12/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, alkollü araç kullandığı şüphesiyle durdurulan ve kimlik ibraz edemeyen avukatın kelepçeli olarak polis merkezine getirilerek bir süre tutulması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının, mahkeme kararı olmadan alkol muayenesi yapılması nedeniyle maddi ve manevi varlığının korunması hakkının, hakkında yürütülen yargılamada iddialarının dikkate alınmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Fiziksel ve ruhsal bütünlük (şiddet, kazalar vs) İhlal Olmadığı
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2559 Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 4/A
13
16
2918 Karayolları Trafik Kanunu 48
5237 Türk Ceza Kanunu 179
1136 Avukatlık Kanunu 59
Yönetmelik 1/6/2005 Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik 3
6
18/7/1997 Karayolları Trafik Yönetmeliği 97
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi