TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT YILDIRIM BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/16919)
|
|
Karar Tarihi: 5/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Murat
YILDIRIM
|
Vekili
|
:
|
Av. Serdar
ÖKTEM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul
süreyi aşması, nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılama hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu
alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış; 19/9/2008
tarihinde suç işlemek için örgüt kurmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak
suçlarından tutuklanmıştır.
8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/11/2008
tarihli iddianame ile başvurucu hakkında suç işlemek için örgüt kurmak ve
uyuşturucu madde ticareti yapmak suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
9. Davanın görüldüğü (CMK mülga 250. madde ile görevli) İstanbul
9. Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2013 tarihli kararıyla; başvurucunun suç işlemek
için örgüt kurma suçundan 1 yıl 8 ay hapis, uyuşturucu madde ticareti yapma
suçundan 24 yıl 12 ay hapis ve 60.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına
ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
10. Bu karar, duruşmada başvurucuya tefhim edilmiştir.
11. Başvurucu hakkındaki hüküm, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin
25/9/2014 tarihli ilamıyla suç işlemek için örgüt kurma suçu yönünden onanmış;
uyuşturucu madde ticareti yapma suçu yönünden ise bozulmuştur.
12. Başvurucu 24/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13. Bozma kararı sonrasında dava dosyası, mahkemelerin (CMK
mülga 250. madde ile görevli) kapatılması üzerine Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesine devredilmiştir.
14. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi 5/2/2015 tarihinde
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
15. Yapılan yargılama sonucunda Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi
2/6/2016 tarihli kararıyla, örgüt faaliyeti kapsamında uyuşturucu madde
ticareti yapma suçundan başvurucunun 24 yıl 12 ay hapis ve 60.000 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
16. Bu karar temyiz edilmiş olup başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla temyiz incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri
Kanunu'nun "Tazminat istemi"
kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 5/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; matbu gerekçelerle tutukluluğun devam ettirildiğini,
yargılama boyunca tahliye taleplerinin kabul edilmediğini, tutukluluğunun makul
süreyi ve kanunda ağır cezalık suçlar için öngörülen beş yıllık azami süreyi
aştığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
23. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
24. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
25. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 5/2/2015
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi ve
kanunda öngörülen azami süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında
açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının
tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da
hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir
hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile
bağdaşmamaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul
süreyi ve kanunda öngörülen azami süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak
yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
27. Başvurucu, yargılandığı davanın uzun sürdüğünü belirterek
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
29. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
30. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
31. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın örgütlü suçlara
ilişkin olması başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya
koymaktadır. Bununla birlikte başvurucu hakkındaki yargılama sürecinin önemli
bir bölümünün tutuklu olarak sürdürüldüğü dikkate alındığında ve davaya bütün
olarak bakıldığında 9 yıl 4 aydır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
34. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmamıştır.
35. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi ve kanunda öngörülen azami süreyi aştığına ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Kocaeli 2. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2015/7) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.