TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA AYDIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17027)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa
AYDIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Servet
BİLEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; talep edilen delilin toplanmaması, delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında hata yapılması, bir
başka mağdura yönelik aynı eylem nedeniyle beraat kararı verilmesine rağmen
haksız mahkûmiyet kararı verilmesi ve savunma hakkı tanınmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23/1/2014 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun yetkilisi olduğu iş yerinde mağdurun rızası olmadan
mağdur adına üç adet GSM (mobil cep telefonu) abonelik sözleşmesi düzenlendiği
iddiasıyla başvurucu hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kamu davası
açılmıştır.
10. Yargılamayı yürüten İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi
11/9/2014 tarihli kararıyla başvurucunun 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı
Elektronik Haberleşme Kanunu'na muhalefet suçundan 2.080 TL adli para cezasıyla
cezalandırılmasına kesin olarak karar vermiştir. Mahkûmiyet kararının ilgili
kısmı şöyledir:
"
...Katılan adına yapılan 30/07/2011 tarihli
531 573 62 25, 30/07/2011 tarihli 531 370 07 71 ve 531 377 71 99 numaralı
abonelik sözleşmeleri celp edilmiş, müştekinin soruşturma aşamasında alınan
imza örnekleri ile abonelik sözleşmesine konu imza örnekleri karşılaştırılmış
çıplak gözle dahi müştekinin imza örnekleri ile uyuşmayan şekilde imza atılmak
suretiyle sözleşmelerin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Sanığın savunma sırasında alınan beyanında bu sözleşme metninin firması
tarafından yapıldığını kabul etmiştir.
5237 sayılı TCK nın 207/1 maddesinde
"Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi
başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " hükmüne yer verilmiştir.
5809 sayılı elektronik haberleşme kanunun 56/4 maddesinde "(Ek
fıkra: 06/02/2014-6518 S.K./104. md) Kişinin bilgisi ve rızası dışında
işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi
veya elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve
yaptırılamaz, bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz
ve bunlar kullanılamaz." hükmüne yer verilmiştir.
Sanığın geldiği 22/05/2014 tarihli duruşmada kendisine ön ödeme ihtaratında bulunulduğu ancak sanığın verilen süreye rağmen
hakkındaki ön ödeme ihtarına uymadığı anlaşılmıştır.
Sanığın katılanın bilgisi, izni ve rızası dışında iddianamede
belirtilen bireysel mobil abonelik sözleşmelerini sanığın sahibi ve yetkilisi
bulunduğu Konçoğlu İletişim isimli firmaya ait iş
yerinde yapıldıkları anlaşılmakla, sanık hakkında her ne kadar özel belgede
suçundan kamu davası açılmış ise
de yargılama sırasında 6518 sayılı Kanunun 104. maddesi ile 5809 sayılı
Elektronik Haberleşme Kanununun 56. maddesine eklenen 4. fıkra ve 6518 sayılı
Kanunun 105. maddesi ile 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 63.
maddesinin 10. fıkrasında yapılan değişiklik sonucu getirilen düzenleme
sanıkların lehine olduğu anlaşıldığından sanığın üzerine atılı özel belgede
sahtecilik suçu sabit görüldüğünden; 5237 sayılı TCK.’nun
61. maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer ve zaman, suç
konusunun önem ve değeri, fiilin özelliği, suçun işlenmesinde kullanılan
araçlar, sanığın kastının yoğunluğu, tehlikenin ağırlığı nazara alınarak
sanığın eylemine uyan 6518 sayılı Kanunun 104. maddesi ile 5809 sayılı Kanununun
56. maddesine eklenen 4. fıkra ve 6518 sayılı Kanunun 105. maddesi ile 5809
sayılı Kanununun 63. maddesinin 10. fıkrası uyarınca alt sınırdan ayrılarak
mahkumiyetine karar verilmiştir... "
11. İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi, yetkilisi olduğu iş yerinde
mağdurun rızası olmadan mağdur adına GSM abonelik sözleşmesi düzenlendiği
iddiasıyla açılan bir başka davada, sözleşmede yer alan mağdura ait imzanın
başvurucudan alınan imza örnekleriyle uyumlu olmadığı gerekçesiyle beraat
kararı vermiş ve söz konusu karar temyiz edilmeksizin 16/7/2014 tarihinde
kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...sanığın işyerinde düzenlenen T. abonelik sözleşmesinin ekinde
nüfus cüzdanı fotokopisinin alınarak, bu sözleşmenin düzenlenmiş oluşu, ibraz
edilen nüfus cüzdanı fotokopisinin ibraz edene ait olup olmadığının ilk
görünüşte mümkün kılan iğfal kabiliyetine haiz bir durumun bulunduğuna ilişkin
dosyaya yansıyan herhangi bir bilgi ya da belge bulunmayışı, duruşma sırasında
alınan sanığın imza örneklerinin abonelik sözleşmesinde katılana atfen atılan
imzalarla uyumlu olmaması hususları gözetilerek, atılı suçu sanığın işlediğine
dair cezalandırılmasına elverişli nitelikte kesin ve net bir delil elde
edilmediğinden şüpheden sanık yararlanır ilkesi gözetilerek müsnet
suçtan 5271 Sayılı CMK.nun 223/2-e maddesi uyarınca
BERAATİNE ... karar verildi."
12. Başvurucu 27/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 5809 sayılı Kanun'un 56. maddesine 6/2/2014 tarihli ve 6518
sayılı Kanun’un 104. maddesiyle eklenen (4) numaralı fıkra şöyledir:
“Kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan
temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi veya elektronik kimlik
bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz, bu amaçla
gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz ve bunlar
kullanılamaz.”
14. 5809 sayılı Kanun'un 63. maddesinin 6518 sayılı Kanun’un 96.
maddesiyle değiştirilen (10) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun 56 ncı maddesinin birinci
fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenler bin günden beş bin güne kadar;
ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına aykırı hareket ederek bu işi
bizzat yapanlar elli günden yüz güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır."
15. Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 12/5/2016 tarihli ve E.
2015/17815, K.2016/17938 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 56. maddesine
06/02/2014 tarih ve 6518 sayılı Kanunun 104. maddesi ile eklenen 4. fıkrada
“Kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi
tarafından abonelik tesisi veya işlemi veya elektronik kimlik bilgisini haiz
cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz, bu amaçla gerçeğe aykırı
evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz ve bunlar kullanılamaz.”
şeklinde yer alan düzenleme ile yeni bir suç tipi ihdas edilmiş olup, suçun
oluşması için öncelikle adına işlem yapılan kişinin bilgisinin ve rızasının
olmaması gerekmektedir. Suçun faili ise işletmeci veya onun adına iş yapan
temsilcisidir. Bu şekilde fail tarafından abonelik tesisi veya işlemi ile
elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamayacak ve
yaptırılamayacak, bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlemeyecek, düzenlenen
evrakta değişiklik yapılamayacak ve bu şekilde düzenlenmiş veya değiştirilmiş
evrak kullanılamayacaktır. Burada fail yönünden seçimlik eylemler söz
konusudur. Failin maddede belirtilen eylemlerden birini gerçekleştirmesi halinde
diğer unsurların da varlığı koşuluyla anılan suç oluşacaktır. Bu açıklamalar
ışığında; gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğini bildiği evrakı aktivasyon
işleminde bizzat kullanan kişinin eyleminin de atılı suç kapsamında
değerlendirilebileceği gözetilerek yapılan incelemede;
...
26. 10.1932 gün ve 29/12
sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay
Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında
belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı
olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine
ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
Kanun yararına bozma istemine konu Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesi
tarafından verilen kararda, sanığın üzerine atılı suçun unsurları yönünden
delillerin tartışılıp değerlendirildiği cihetle, mahkemece delil takdiri yapılarak
karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğinden
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE ...
karar verildi.
16. Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 13/3/2017 tarihli ve
E.2016/15057, K.2017/2168 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Somut uyuşmazlıkta sanığın cep telefonu hattının hizmete
açılmasını sağlayan abonelik sözleşmesini yapan bayinin yetkili temsilcisi ve
yapılan işlemin de sorumlusu olduğu göz önüne alındığında, 5809 sayılı Kanun
kapsamında "...işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi..." sıfatı
taşıdığı, üzerine atılı 5809 sayılı Kanun'un 56/4. maddesinde unsurları yazılı
"... Kişinin bilgisi ve rızası dışında ... abonelik tesisi veya işlemi
veya cihaz kayıt işlemi yapma, gerçeğe aykırı evrak düzenleme, değişiklik yapma
ve bu evrakları kullanma..." şeklindeki seçimlik hareketlerden herhangi
birisini, abonelik süreci sırasında geçen teknik aşamalarda, müstakilen veya müştereken gerçekleştirip
gerçekleştirmediği hususunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi
gerekli olup, bu araştırma sonucu suça konu abonelik sözleşmelerinin sanık
dışında kişilerce yapıldığının tespit edilmesi halinde ise, asıl sorumlu olan
bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulması gerekirken, eksik soruşturma
sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı ve suçtan zarar görenin temyiz
nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye
aykırı olarak, HÜKMÜN ... BOZULMASINA ... karar verildi."
17. Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 13/3/2017 tarihli ve
E.2017/677, K.2017/2170 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Sanığın suç tarihinde, adı geçen işyerinin yetkili temsilcisi
olup olmadığının, yetki veya görev tanımının ve kapsamının ilgili operatörden de
sorulmak suretiyle, 5809 sayılı Kanun kapsamında "...işletmeci veya adına
iş yapan temsilcisi..." sıfatı taşıyıp taşımadığının tespitinden sonra,
sanık üzerine atılı 5809 sayılı Kanunun 56/4. maddesinde unsurları yazılı
"...kişinin bilgisi veya rızası dışında; abonelik tesisi veya işlemi,
elektronik kimlik bilgisini haiz cihaz kayıt işlemi, yapmak ve yaptırmak veya
bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlemek, usule uygun düzenlenen bir evrakta
değişiklik yapmak veya kullanmak..." seçimlik fiillerinden her hangi
birini, müstakilen veya müştereken işleyip
işlemediğinin, kayıt dışı bir cep telefonunun kayıt altına alınmasını sağlayan
dilekçenin oluşturulması veya kuruma gönderilmesi ile gerekli başvurunun takip
edilmesi sırasında her hangi bir aşamada rolü veya aracılığı olup olmadığının
şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, bu araştırma sonucu suça konu
cihaz kayıt işleminin sanık dışında kişilerce yapıldığının tespit edilmesi
halinde, asıl sorumlu kişiler hakkında da suç duyurusunda bulunulması
gerekirken, eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kanuna aykırı ve suçtan zarar görenin temyiz nedenleri bu itibarla
yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak,
HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412
sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
....karar verildi."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Silahların Eşitliği
İlkesinin ve Savunma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
19. Başvurucu; ısrarlı taleplerine rağmen bilirkişi incelemesi
yaptırılmadığını, bilirkişi incelemesi yaptırılmasının başvuruya konu
yargılamadaki gibi yargılamalarda yerleşik bir hâl olduğunu, mahkûmiyet kararı
verilmeden kendisine savunma hakkının tanınmadığını, bu nedenle adil yargılanma
hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından yapılan hukuki
tavsif ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucunun iddiasının özü, toplanması talep edilen delilin toplanmamasına ve
savunma hakkı verilmemesine ilişkindir. Bu nedenle söz konusu iddia, silahların
eşitliği ilkesi kapsamında incelenmiştir.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun uyarınca başvurucunun başvuru konusu
olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal
edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki
haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri
ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
22. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak
olaya ilişkin iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen
"hangi celse veya hangi tarihli dilekçeyle bilirkişi incelemesi
yapılmasını talep edildiğine ve savunma hakkının ne suretle ihlal edildiğine dair" Anayasa Mahkemesine herhangi
bir delil sunulmamıştır. İlk derece mahkemesinin bu taleplere ilişkin hangi
gerekçeyle ne tür karar verdiği de açıklanmamıştır. Dolayısıyla başvurucu
tarafından ileri sürülen iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
24. Başvurucu, bir
başka mağdura yönelik aynı eylem nedeniyle aynı mahkeme tarafından hakkında
beraat kararı verildiğini, suçla arasında bağlantı kurulamadığı hâlde savunmalarına
itibar edilmeden mahkûmiyet kararı verildiğini ve suçu işlediğine dair kesin
delil bulunmadığını iddia ederek adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucunun iddialarının özü; delillerin değerlendirilmesinde
hata edildiğine, yargılamanın sonucunun adil olmadığına ve aynı konuda
birbirine zıt kararlar verilmesine ilişkindir. Bu nedenle söz konusu iddialar
yalnızca adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. 5809 sayılı Kanun'un 56. ve 63. maddelerinin 2014 yılında
değiştirilerek kişilerin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş
yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi, işlemi veya elektronik kimlik
bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılması, yaptırılması, bu amaçla
gerçeğe aykırı evrak düzenlenmesi, evrakta değişiklik yapılması ve bunların
kullanılmasının suç olarak düzenlendiği; Yargıtay 19. Ceza Dairesinin, eylemi
düzenleyen 56. maddenin (4) numaralı fıkrası ile eyleme uygulanacak yaptırımı
düzenleyen 63. maddenin (10) numaralı fıkrasını birlikte yorumlayarak cep
telefonu hattının hizmete açılmasını sağlayan abonelik sözleşmesini yapan bayinin
yetkili temsilcisini "işletmeci veya adına iş yapan temsilci" olarak
kabul ettiği, İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin de o tarihlerde yürürlüğe
yeni giren hukuk kurallarını yorumlayarak bir sonuca ulaştığı ve Mahkeme
kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında "suçla arasında
bağlantı kurulamadığı hâlde savunmalarına itibar edilmeden mahkûmiyet kararı
verildiğine ve suçu işlediğine dair kesin delil bulunmadığına" ilişkin
ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
28. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri
arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri veya temyiz
mercilerinin, uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri
arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilemez ( Miraş Mümessillik
İnş. Taah. Reklam Paz.Bas.Yay.San.
ve Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056,
16/4/2013, § 36).
29. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
30. Somut olayda İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi, başvuruya
konu yargılamada başvurucunun abonelik sözleşmelerinin kendi iş yerinde
düzenlendiğini kabul ettiğini dikkate almış; 5809 sayılı Kanun'un 56.
maddesinin (4) numaralı fıkrası ile 63. maddesinin (10) numaralı fıkrasını
birlikte yorumlamış ve başvurucunun "işletmeci veya adına iş yapan
temsilcisi" olduğu sonucuna vararak başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı
vermiştir. Başvurucunun, benzer yargılamalarda beraat kararı verildiği ve bu
uygulamanın yerleşik içtihada dayandığı yönünde iddiasının bulunmadığı dikkate
alındığında aynı mahkemece temyiz edilemeden kesinleşen karara muhalif surette
karar verilerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.