TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİT YAVUZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17055)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Halit YAVUZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Sinan ZİNCİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluk hâlinin devamı kararlarına yönelik
itirazların duruşmasız ve matbu gerekçelerle reddedilmesi ve itiraz
incelemelerinde savcılık tarafından Mahkemeye sunulan mütalaaların tebliğ
edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; aleyhte beyanda
bulunan tanıkların duruşmada dinlenilmemesi, delillerin hatalı
değerlendirilmesi, savunma hakkının kısıtlanması ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, kendine isnat edilen suçlara ilişkin olarak
5/1/2010 tarihinde gözaltına alınmış ve 8/1/2010 tarihinde tutuklanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 25/1/2010 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütünün
propagandası yapma, mala zarar verme ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle kamu
davası açmıştır.
10. İlk derece mahkemesi önündeki yargılama sürecinde toplam
sekiz duruşma yapılmıştır.
11. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile
görevli) 6/11/2012 tarihli ve E.2010/35, K.2012/302 sayılı kararıyla
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma, mala zarar verme ve tehlikeli
maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçlarını işlediğinden bahisle
mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
12. Anılan kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 14/3/2014 tarihli kararıyla 30/11/2009, 7/12/2009,
12/12/2009 ve 28/12/2009 tarihlerinde işlendği iddia
olunan patlayıcı madde bulundurma ve mala zarar verme suçları açısından kurulan
mahkûmiyet hükümlerini bozmuş, diğerlerini onamıştır.
13. Başvurucu, anılan karardan 25/9/2014 tarihinde haberdar
olduğunu belirtmiştir.
14. Bireysel başvuru 27/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamı kararlarına yönelik
itirazlarının duruşmasız, soyut ve matbu gerekçelerle reddedildiğini ve bu
aşamada savcılık tarafından Mahkemeye sunulan mütalaaların kendisine tebliğ
edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası gereği başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru
yapılması gerekir.
18. Tutukluluk nedeniyle yapılan bireysel başvurunun temel
amacı, özgürlükten yoksun bırakmanın hukuka aykırı olduğunun ya da devamını
haklı kılan sebeplerin bulunmadığının tespitidir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 24).
Tutuklulukta sürenin başlangıcı, kişinin yakalandığı tarih veya doğrudan
tutuklandığı durumlarda tutuklama tarihidir. Tutukluluk süresinin sonu ise
kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm
verildiği tarihtir (Mehmet Emin Kılıç,
§ 27).
19. Somut olayda bireysel başvurunun, ilk derece mahkemesinin
nihai kararını verdiği 6/11/2012 tarihinden tarihinden
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 27/10/2014 tarihinde yapılan
bireysel başvuruda süre aşımı olduğu anlaşılmıştır.
20. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
21. Başvurucu, hakkındaki soruşturmanın bizzat savcılık
tarafından yürütülmesi gerekirken kolluk görevlileri tarafından yürütüldüğünü,
hükme esas alınan delillerin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece somut olaya
ilişkin delillerin yeterince araştırılmadığını ve deliller arasındaki
çelişkilerin giderilmediğini, ana dilde savunma yapma talebinin reddedildiğini,
mazeretli olan müdafii beklenmeksizin gerekçesiz
olarak mahkûmiyet kararı verildiğini ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
22. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu
öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru yollarının
tüketildiği" tarihten söz
edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate
alınarak bu ibarenin "nihai kararın gerekçesinin öğrenilebildiği" tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu
öğrenme, somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir.
23. Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın
gerekçesinin tebliği" öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504,
28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak
gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda
nihai kararın gerekçesinin "dosyadan suret alınması" gibi hâllerde
öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini"öğrendiklerini
beyan ettikleri tarih" de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele
alınabilir (İlyas Türedi, B. No:
2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
24. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla
birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir
durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin
olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği
itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza mahkûmiyetine ilişkin nihai
kararın sonucunun infaz aşamasında "yakalama", "müddetname veya çağrı kâğıdının ya da ödeme emrinin
tebliği" suretiyle öğrenildiği durumlarda başvurucular, nihai kararın
sonucundan haberdar olmakta ve nihai karar gerekçesini kesin olarak öğrenme
olanağına sahip bulunmaktadırlar (Aydın
Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546,
30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B.
No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
25. Nihai kararın gerekçesinin öğrenilemediği veya nihai kararın
sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde
edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının
da belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir.
Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede sürenin başlangıç tarihinin,
başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı
sınırlanmaması hususlarının birlikte dikkate alınması gerekir.
26. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak amacıyla dava ve
başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır.Bu yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine
fiilen ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme konusunda gerekli özeni
gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir ifadeyle başvurucular veya
vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için
özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (A.
C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827,25/2/2016 § 29).
27. Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen kararların
taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme mevzuatta bulunmamaktadır. Ceza
yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece
mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra
özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak
isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri
beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde
ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir.
Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için 6216 sayılı Kanun'da
öngörülen otuz günlük başvuru süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır (A. C. ve diğerleri , § 30).
28. Somut olayda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250.
madde ile görevli) 6/11/2012 tarihli hükmü, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
14/3/2014 tarihli kararıyla onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Ulusal Yargı
Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) yapılan araştırmada dosyanın tevzi işlemlerinin
gerçekleştirildiği 6/6/2014 tarihinde en geç Mahkemeye ulaştığı görülmüştür.
Diğer bir ifadeyle başvurucunun nihai kararın içeriğine erişme imkânını en geç
6/6/2014 tarihinde elde ettiği anlaşılmıştır.
29. Nihai kararın içeriğine erişme imkânının elde edildiği 6/6/2014
tarihinden itibaren özen yükümlüğü kapsamında kararın içeriğinin öğrenildiği
kabul edilen üç aylık sürenin sonundan itibaren en geç otuz günlük bireysel
başvuru süresi sonunda 6/10/2014 tarihinine kadar
başvurucu tarafından bireysel başvuruda bulunulması gerekirken başvuru süresi
geçtikten sonra 27/10/2014 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da süre aşımı nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.