TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
U.D.K. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19352)
|
|
Karar Tarihi: 24/5/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Recep KAPLAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. U.D.K.
|
|
|
2. Ö.T.K.
|
|
|
3. K.H.K.
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Melek
Neslihan ÖZFİDAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, rehabilitasyon gören çocuğun özel eğitim
giderlerinin devlet tarafından karşılanmamasının eğitim hakkını ihlal ettiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular Ö.T.K. ve K.H.K.nın
çocuğu olan U.D.K. 2000 yılında doğmuş ve on üç aylık iken geçirdiği kanser
hastalığı sonucunda nörolojik fonksiyon kaybına uğramıştır.
9. 2004 yılından itibaren rehabilitasyon gören U.D.K. ile ilgili
olarak 29/6/2006, 27/10/2006 ve 18/7/2007 tarihli sağlık kurulu raporlarında
özel eğitim almasının uygun olduğu yolunda değerlendirmeler yapılmıştır. Bu
raporlara dayalı olarak 18/10/2006 ve 12/7/2007 tarihli -eğitsel değerlendirme
ve tanılama hizmetlerini yürütmekle görevli- Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu
raporlarında da U.D.K.nın özel eğitim alması yönünde
karar verilmiştir. Bu kapsamda 2008 yılı Temmuz ayına kadar olan dönemde U.D.K.nın özel eğitim giderlerinin bir kısmı ilgili mevzuat
çerçevesinde devlet tarafından karşılanmıştır.
10. Başvurucular tarafından alınan 24/6/2008 tarihli sağlık
kurulu raporunda da U.D.K. hakkında % 25 oranında sınırda mental
retardasyon, %20 oranında dikkat eksikliği ve hiperaktivite özür bulgusuna yer verilmiş, özür durumuna
göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranı %43,7 olarak belirlenmiş ve özel eğitim
amaçlı değerlendirilmesinin uygun olduğu ifade edilmiştir.
11. Başvurucular söz konusu raporla 7/8/2008 tarihinde Çankaya
Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) Müdürlüğüne başvurarak özel eğitim desteği
verilmesi için komisyon kararı talep etmiştir.
12. Anılan talep üzerine; Özel Eğitim Değerlendirme Kurulunca
14/7/2008 tarihinde ve -özel eğitim değerlendirme kurulu raporu doğrultusunda
öğrencilerin resmî okul veya kuruma yerleştirilmesine karar vermek ve gerekli
özel eğitim tedbirlerini almakla görevli- İlçe Özel Eğitim Hizmetleri Kurulunca
2/9/2008 tarihinde tesis edilen işlemler ile U.D.K.nın
özel eğitim hizmeti yerine “tam zamanlı kaynaştırma eğitimi”nden
yararlanmasının uygun görüldüğü belirtilmiştir.
13. Başvurucular 2008 yılı Temmuz ayı ile 2009 yılı Haziran
ayları arasında U.D.K.yı kendi imkânlarıyla özel
eğitim merkezine göndermiştir. Başvurucular bu kapsamda yaptıkları giderlerin
idarenin hukuka aykırı işleminden kaynaklandığını ileri sürerek zararlarının
tazmini amacıyla maddi tazminat istemli tam yargı davası açmışlardır. Ankara 6.
İdare Mahkemesinin 7/10/2011 tarihli kararıyla davanın kabulüne karar
verilmiştir. Karar gerekçesinde; özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından
özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülen engelli
çocukların eğitim giderlerinin karşılanacağı yönünde kanun hükmü olduğu, U.D.K.nın da sağlık raporu bulunduğu ve gerekli şartları
taşıdığı belirtilmiştir. İtiraz üzerine bu karar Ankara Bölge İdare
Mahkemesince 17/9/2014 tarihinde onanmıştır.
14. Başvurucular 7/8/2009 tarihli dilekçe ile tekrar idareye
başvurmuş ve U.D.K.ya destek eğitimi verilebilmesi
için komisyon kararı talep etmişlerdir. Ancak bu talep de 7/8/2009 tarihli
işlemle; sağlık kurulu raporunda yer alan “Sınırda Zeka” ve “Dikkat Eksikliği
ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)” tanımlarına
ilişkin olarak Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca
kabul edilmiş bir destek eğitim programı bulunmadığı, destek eğitim ile ilgili
işlemlerin yalnızca Millî Eğitim Bakanlığına ait "İlsis
RAM Modülü"nde yapılabildiği ve bu modülde DEHB
için sadece okul tedbiri alınmasına izin verildiği gerekçeleriyle
reddedilmiştir.
15. Anılan işleme karşı başvurucular tarafından 16/10/2009
tarihinde açılan iptal davasında Ankara 7. İdare Mahkemesi -Danıştayca
onanan- 30/9/2010 tarihli kararında aşağıdaki gerekçelerle işlemi iptal
etmiştir:
"...daha önce verilmiş
olan özel eğitim değerlendirme kurulu raporları sonrasında öğrencinin durumunda
herhangi bir değişiklik bulunmamasına karşın bu raporlardan farklı olarak ...
sayılı Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu Raporunda 'Tam Zamanlı Kaynaştırma
Eğitimi'nden yararlanmasına ... ilişkin işlemin idarenin istikrar ve güvenirlirliği ilkeleriyle bağdaşmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
Kaldı ki; ... Okulu Rehber Öğretmeni ve Sınıf
Öğretmeni tarafından düzenlenen ... Formunda kaynaştırma uygulamasının yeterli
olmadığı görüşüne yer verilmiş, yine ... Okulu Sınıf Öğretmeni ve rehber
öğretmeni tarafından düzenlenen ... toplantı tutanağında 'Özel eğitimle
desteklenmesine ihtiyaç vardır' şeklinde görüş belirtilmiş olmakla davacı
öğrencinin özel eğitime ihtiyacı olduğukonusunda
kuşkuya yer bulunmamaktadır.
Ayrıca ... sayılı, 'Tereddüde Düşülen
Hususlar' konulu, Özel Eğitim Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü’nün yazısında açıkça 'özel eğitim değerlendirme kurulunun Milli
Eğitim Bakanlığı’nca özel eğitim giderinin karşılanıp karşılanamayacağına
bakmaksızın, eğitim performansı, yeterlilik ve yetersizliklerini dikkate
alarak, ihtiyacı olan bireyler için destek eğitim önerebileceği' belirtilmekte
olup, devamında ise 'Özel Eğitim Değerlendirme Kurul Raporunun karar bölümüne
eğitsel değerlendirme ve tanılamaya ilişkin alınan kararların yanı sıra destek
eğitimle ilgili karar yazılırken; ilgili Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve
Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre; Özürlü
Sağlık Kurulu Raporunda tüm vücut fonksiyonları kaybı %40 ve üstünde olan
çocuklar için 'Özürlü Sağlık kurulu Raporunda özürlü olduğu tespit edilmiş olup
destek eğitim alması uygundur' ifadesinin bulunmasının, ayırt edici olması ve
özürlü bireyler için eğitim giderlerinin ödenmesinde karşılaşılabilecek
sorunların önlenmesi bakımından gerekli görüldüğü' ifade edilmiştir.
Bu durumda; ... tüm vücut fonksiyon kaybının %
40 ve üzerinde olması nedeniyle destek eğitimi verilmesinin zorunlu ve gerekli
olmasına karşın destek eğitimi verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine
ilişkin işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir."
16. Başvurucular, yukarıdaki karar kendilerine 22/11/2010
tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen özel eğitim değerlendirme kurulu
raporları davalı idarece her yıl Eylül ayında düzenlendiğinden U.D.K.nın fiilen Eylül 2011 tarihine kadar özel eğitim
desteğinden faydalanamadığını ve Eylül 2009-Eylül 2011 arasında -ekonomik
durumları elvermediğinden- herhangi bir özel eğitim kurumuna da devam
edemediğini belirtmişlerdir.
17. Başvurucular ayrıca 7/8/2009 tarihli idari işlem nedeniyle
uğradıklarını iddia ettikleri maddi ve manevi zararın giderilmesi amacıyla tam
yargı davası açmışlardır. Ankara 7. İdare Mahkemesi 12/4/2013 tarihli kararında
aşağıdaki gerekçelerle davayı reddetmiştir:
"...somut olayda, davacıların maddi zarar
iddialarını, destek eğitimi taleplerinin kabulü halinde Milli Eğitim
Bakanlığınca söz konusu eğitimi verecek olan okul veya merkeze yapılacak bütçe
payı ödemesinden mahrum kalınmasına dayandırıldığı görülmekte olup, belirtilen
dönemde davacıların çocuklarını destek eğitimi alması için herhangi bir özel
eğitim okuluna veya rehabilitasyon merkezine göndermedikleri gözönünde bulundurulduğunda idarenin hukuka aykırı işlemi
nedeniyle davacıların gerçekleşmiş maddi bir zararı sözkonusu
olmadığından hukuki dayanaktan yoksun maddi tazminat talebinin reddi gerektiği
sonucuna ulaşılmaktadır.
...manevi tazminat istemine gelince; ...
davacıların, çocuklarının sağlık durumu nedeniyle ağır bir elem ve üzüntü
duydukları kuşkusuz ise de, çocuğun içinde bulunduğu durumun, doğrudan davalı
idarenin mahkemece iptal edilen işleminden kaynaklandığı söylenemez.
...Olayda, her ne kadar, davacıların,
çocuklarının destek eğitiminden yararlandırılması istemlerinin reddine ilişkin
işlem hukuka aykırı ise de, hukuka aykırılığın, idarenin ilgili mevzuatı yanlış
yorumlanmasından kaynaklanması ve ağır veya bariz nitelikte olmaması, bunun
yanında idarenin sözkonusu istemi reddederken art
niyetli bir maksatla hareket ettiğine dair herhangi bir bulgunun mevcut
olmaması karşısında ... manevi tazminat ödenmesi için gerekli olan koşulların
oluşmadığı sonucuna varılmıştır."
18. Başvurucuların itirazı üzerine karar, Ankara Bölge İdare
Mahkemesince 24/12/2013 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme istemi ise
17/9/2014 tarihinde reddedilmiştir. Ret kararı başvuruculara 12/11/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucular 11/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun
20. 30/5/1997 tarihli ve 573 sayılı Özel Eğitim Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname'nin ilgili kısımları şöyledir:
"Amaç
Madde
1– Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, özel eğitim gerektiren bireylerin, ...
eğitim görme haklarını kullanabilmelerini sağlamaya yönelik esasları
düzenlemektir.
...
Tanımlar
Madde 3– Bu Kanun Hükmünde Kararnamede geçen;
a)
"Özel eğitim gerektiren birey", çeşitli nedenlerle, bireysel
özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen
düzeyden anlamlı farklılık gösteren bireyi,
b)
"Özel eğitim", özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını
karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim proğramları ve yöntemleri ile onların engellilik durumu ve
özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitimi,
...
Özel eğitimin temel ilkeleri
Madde
4– Türk Milli Eğitimini düzenleyen genel esaslar doğrultusunda özel eğitimle
ilgili temel ilkeler şunlardır:
a) Özel
eğitim gerektiren tüm bireyler, ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri
doğrultusunda ve ölçüsünde özel eğitim hizmetlerinden yararlandırılır.
b) Özel eğitime erken
başlamak esastır.
c) Özel
eğitim hizmetleri, özel eğitim gerektiren bireyleri sosyal ve fiziksel
çevrelerinden mümkün olduğu kadar ayırmadan planlanır ve yürütülür.
d) Özel
eğitim gerektiren bireylerin, eğitsel performansları dikkate alınarak, amaç,
muhteva ve öğretim süreçlerinde uyarlamalar yapılarak diğer bireylerle birlikte
eğitilmelerine öncelik verilir.
e) Özel
eğitim gerektiren bireylerin her tür ve kademedeki eğitimlerinin kesintisiz
sürdürülebilmesi için her türlü rehabilitasyonlarını sağlayacak kurum ve
kuruluşlarla işbirliği yapılır.
f) Özel
eğitim gerektiren bireyler için bireyselleştirilmiş eğitim planı geliştirilmesi
ve eğitim programlarının bireyselleştirilerek uygulanması esastır.
...
Tanılama-değerlendirme-yerleştirme
Madde
5– Her aşamadaki tanılamada, bireyin eğitsel performans düzeyi belirlenir,
gelişim alanlarındaki özellikleri değerlendirilir ve bu değerlendirme sonuçları
dikkate alınarak eğitim amaçları ve hizmetleri planlanır, en uygun eğitim
ortamına yerleştirilmesine karar verilir.
Tanılama,
değerlendirme ve yerleştirme sürecinin her aşamasında ailenin de görüşü
alınarak katılımı sağlanır.
Erken çocukluk dönemi eğitimi
Madde
6– Erken çocukluk dönemindeki özel eğitim hizmetleri ailenin bilgilendirilmesi
ve desteklenmesi temeline dayalı olarak evlerde ve kurumlarda sürdürülür.
Okul öncesi eğitimi
Madde
7– Tanısı konulmuş özel eğitim gerektiren çocuklar için okul öncesi eğitimi zorunludur.
Bu eğitim özel eğitim okulları ile diğer okul öncesi eğitim kurumlarında
verilir. Gelişim ve bireysel özellikleri dikkate alınarak, özel eğitim
gerektiren çocukların okul öncesi eğitim süreleri uzatılabilir.
İlköğretim
Madde
8– Okul öncesi eğitimini tamamlayan veya zorunlu ilköğretim çağına gelmiş özel
eğitim gerektiren çocuklar için hazırlık sınıfları açılabilir.
...
Özel
eğitim gerektiren bireyler, ilk öğretimlerini özel eğitim okulları ve/veya
diğer ilköğretim okullarında sürdürürler.
...
Kaynaştırma
Madde
12– Özel Eğitim gerektiren bireylerin eğitimleri, hazırlanan bireysel eğitim
planları doğrultusunda akranları ile birlikte her tür ve kademedeki okul ve
kurumlarda uygun yöntem ve teknikler kullanılarak sürdürülür.
Özel eğitim okullarında eğitim
Madde
13– Benzer yetersizlikleri olan akranları ile birlikte ayrı bir okul veya
kurumda eğitim görmeleri gereken özel eğitim gerektiren öğrencilerin eğitimi,
uygun kaynaştırma modelleri ile düzenlenerek, özel eğitim okul ve kurumlarında
sürdürülür.
Özel eğitim desteği
Madde
14– Özel eğitim gerektiren bireylere, her tür ve kademedeki eğitim ortamlarında
devam ettiği eğitim programlarının amaçlarını gerçekleştirmek üzere özel eğitim
desteği verilir. Bu amaçla bireysel ve grupla eğitim imkanları sağlanır.
...
Özel eğitim okulları
Madde
18– Durumları ayrı bir okulda özel eğitim gerektiren bireyler için engellilik
durumu ve özelliklerine uygun gündüzlü veya yatılı özel eğitim okulları açılır.
Birden
fazla engelliliği bulunan öğrenciler için özel eğitim okullarında özel eğitim
sınıfları açılabilir.
Özel Eğitim Kurumları
Madde
19– Özel eğitim gerektiren bireylere özel eğitim desteği sağlamak veya onları
iş ve mesleğe hazırlamak veya örgün eğitim programlarından yararlanamayacak
durumda olanların temel yaşam becerilerini geliştirmek ve öğrenme ihtiyaçlarını
karşılamak üzere gündüzlü özel eğitim kurumları açılabilir.
...
Diğer okul ve kurumlarda özel eğitim
Madde
20– Durumları normal akranları ile birlikte eğitim görmeye uygun olan özel
eğitim gerektiren bireyler, eğitim ve öğretimlerini resmi ve özel okul öncesi,
ilköğretim ve ortaöğretim okullarında sürdürürler. Bu okullarda özel eğitim
gerektiren bireylere özel eğitim desteği sağlamak üzere yardımcı derslikler
oluşturulur, özel araç-gereç ile eğitim materyalleri sağlanır ve diğer özel
tedbirler alınır.
Durumları
ayrı bir sınıfta eğitilmeyi gerektiren öğrenciler için engellilik durumu ve
özelliklerine göre okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okullarında özel
eğitim sınıfları açılır.
...
Rehberlik ve araştırma merkezleri
Madde
21– Rehberlik ve araştırma merkezleri, eğitim-öğretim kurumlarındaki rehberlik
ve psikolojik danışma hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde
yürütülebilmesine ilişkin gerekli her türlü çalışmaların yanısıra
özel eğitim gerektiren bireyleri de tanılamada belirtildiği şekilde inceler,
tanılar, yerleştirilebilecekleri en uygun eğitim ortamını önerir ve bu
bireylere rehberlik v epsikolojik danışma hizmetleri sunar...."
21. -Olay tarihinde yürürlükte olan- mülga 30/4/1992 tarihli ve
3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un
ek 3. maddesi şöyledir:
"Özürlü sağlık kurulu raporu düzenlemeye
yetkili sağlık kurum veya kuruluşlarınca verilen sağlık kurulu raporuyla asgari
% 20 özürlü olduğu tespit edilen ve özel eğitim değerlendirme kurulları
tarafından da eğitsel değerlendirme ve tanılamaları yapılarak 8/2/2007 tarihli
ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim
okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen destek
eğitimini almaları uygun görülen; görme, işitme, dil-konuşma, spastik,
zihinsel, ortopedik veya ruhsal özürlü bireylerin; eğitim giderlerinin her yıl
Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarı, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine bu
amaçla konulan ödenekten karşılanır. Bu özürlü bireylerin, özür grupları ve dereceleri
ile özür niteliğine göre eğitim programlarının kapsamı ve eğitim süreleri,
Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle Bakanlıkça
hazırlanacak ve bu Kanunun yayımını izleyen 6 ay içinde yürürlüğe konulacak
yönetmelikle belirlenir."
22. 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Kanunu'nun "Eğitim" kenar başlıklı 15. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
"Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim
alması engellenemez. Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak,
yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu
eğitim imkânından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır. "
2. Yönetmelik
23. 31/5/2006 tarihli ve 26184 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'nin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Tanımlar
MADDE 4– (1) Bu Yönetmelikte geçen;
...
h) Destek eğitim hizmeti: Özel eğitime
ihtiyacı olan bireylerin tıbbî ve eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucunda
belirlenen eğitim ihtiyaçları doğrultusunda kendilerine, ailelerine,
öğretmenlerine ve okul personeline uzman personel, araç-gereç, eğitim ve
danışmanlık hizmetleri sağlamayı,
...
i) Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
bozukluğu olan birey: Yaşına ve gelişim seviyesine uygun olmayan dikkat
eksikliği, aşırı hareketlilik, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtilerini en az iki ortamda ve altı ay
süreyle gösteren, bu özellikleri yedi yaşından önce ortaya çıkan, özel eğitim
ile destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan bireyi,
...
Eğitsel değerlendirme ve tanılama
MADDE 7– (1) Eğitsel değerlendirme ve tanılama
sürecinde, eğitsel amaçla bireyin tüm gelişim alanındaki özellikleri ve
akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları
belirlenerek en az sınırlandırılmış eğitim ortamına ve özel eğitim hizmetine
karar verilir.
(2) Bireyin eğitsel değerlendirme ve
tanılaması rehberlik ve araştırma merkezinde oluşturulan özel eğitim
değerlendirme kurulu tarafından nesnel, standart testler ve bireyin
özelliklerine uygun ölçme araçlarıyla yapılır. Tanılamada; bireyin özürlü
sağlık kurulu raporu ile zihinsel, fiziksel, ruhsal, sosyal gelişim özellikleri
ve akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri, eğitim performansı,
ihtiyacı, eğitim hizmetlerinden yararlanma süresi ve bireysel gelişim raporu
dikkate alınır.
...
(4) Eğitsel değerlendirme ve tanılama
sonucunda özel eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen bireyler için ... Özel Eğitim
Değerlendirme Kurul Raporu hazırlanır. Bu rapor özel, özel eğitim kurumlarından
destek eğitim hizmeti alan öğrenciler için süresi bitiminde yenilenebilir.
Raporda önerilen destek eğitim süresi en fazla iki yıldır.
...
(6)Eğitsel değerlendirme ve tanılama
hizmetlerine ilişkin bilgi işlem hizmetleri, Bakanlıkça geliştirilen RAM Modülü
üzerinden yapılır.
...
Yönlendirme
MADDE 11– (1) Yönlendirme, özel eğitime
ihtiyacı olan bireyin eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucuna göre en az
sınırlandırılmış eğitim ortamı ve özel eğitim hizmetine karar verilerek eğitim
planı ve özel eğitim değerlendirme kurul raporu hazırlanmasını içeren bir
süreçtir.
...
Yerleştirme
MADDE 12– (1) Özel eğitim hizmetleri kurulu,
özel eğitim değerlendirme kurul raporu doğrultusunda özel eğitime ihtiyacı olan
bireyi uygun resmî okul veya kuruma yerleştirir. Bu kurul, Özel Eğitim Değerlendirme
Kurulunun yönlendirme raporu ve velinin isteği doğrultusunda özel okullarda
öğrenimlerini sürdüren öğrencinin, bulunduğu okulda kaynaştırma yoluyla eğitime
devam etmesi için de karar alabilir.
(2) Bireylerin uygun eğitim ortamına
yerleştirilmesinde aşağıdaki hususlar dikkate alınır:
a) Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin
öncelikle yetersizliği olmayan akranlarının devam ettiği sınıf olmak üzere,
özel eğitim sınıfı, gündüzlü özel eğitim okulu/kurumu, yatılı özel eğitim
okulu/kurumu gibi en az sınırlandırılmış ortamdan en çok sınırlandırılmış
ortamda eğitimlerini sürdürmelerini sağlayacak şekilde yerleştirilmelerine
dikkat edilir.
b) Yerleştirme, bireylerin yetersizlik türü ve
derecesi, tüm gelişim ve akademik disiplin alanlarındaki performansı, eğitim
ihtiyaçları ile ilgi ve istekleri doğrultusunda yapılır.
c) Yerleştirmede, bireyin yerleştirileceği
okulun veya kurumun personel durumu, öğrenci mevcudu ve eğitim ortamı göz
önünde bulundurulur.
...
Özel eğitim hizmetleri kurulu
MADDE 14– (1) Eğitim-öğretim kurumlarındaki
özel eğitim hizmetlerini düzenlemek, bu hizmetlerin eş güdümünü sağlamak,
izlemek ve değerlendirmek üzere il millî ve ilçe millî eğitim müdürlüklerinde
özel eğitim hizmetleri kurulu oluşturulur.
...
Özel eğitim hizmetleri kurulunun görevleri
MADDE 16– (1) Özel eğitim hizmetleri kurulunun
görevleri şunlardır:
a) Özel eğitim değerlendirme kurulu raporu
doğrultusunda öğrencilerin resmî okul veya kuruma yerleştirilmesine karar
vermek ve gerekli özel eğitim tedbirlerini almak.
...
Özel eğitim değerlendirme kurulu
MADDE 19– (1) Eğitsel değerlendirme ve
tanılama hizmetlerini yürütmek üzere RAM’ın teklifi ve millî eğitim
müdürlüğünün onayı ile RAM’larda özel eğitim değerlendirme kurulu oluşturulur.
...
Özel eğitim değerlendirme kurulunun görevleri
MADDE 21– (1) Özel eğitim değerlendirme
kurulunun görevleri şunlardır:
a) Özel eğitime ihtiyacı olan bireyin eğitsel
değerlendirme ve tanılamasını yapmak.
...
Kaynaştırma yoluyla eğitim
MADDE 23– (1) Kaynaştırma yoluyla eğitim; özel
eğitime ihtiyacı olan bireylerin eğitimlerini, destek eğitim hizmetleri de
sağlanarak yetersizliği olmayan akranları ile birlikte resmî ve özel; okul
öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yaygın eğitim kurumlarında sürdürmeleri
esasına dayanan özel eğitim uygulamalarıdır.
...
Özel eğitim okul ve kurumlarının açılması
MADDE 37– (1) Özel eğitime ihtiyacı olan
bireylerin eğitimlerini öncelikle yetersizliği olmayan akranlarıyla birlikte
kaynaştırma yoluyla sürdürmeleri esas olmakla birlikte, bu bireyler için
Bakanlıkça her tür ve kademede örgün ve yaygın özel eğitim okul ve kurumları da
açılır. Gerçek ve tüzel kişiler, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ve
öğretimleri için8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanunundaki esaslara uygun olarak özel okul veya kurum açabilirler.
..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Engellilerin Haklarına
İlişkin Sözleşme
24. 3/12/2008 tarihli ve 5825 sayılı Kanun'la onaylanması uygun
bulunan Birleşmiş Milletler “Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme”nin
ilgili kısımları şöyledir:
"Madde 2
Tanımlar
İşbu Sözleşme'nin amaçları açısından;
...
“Makul
düzenleme”, engellilerin insan haklarını ve temel özgürlüklerini tam ve diğer
bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını sağlamak
üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, ölçüsüz veya aşırı bir yük
getirmeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve düzenlemeleri ifade eder.
...
Madde 24
Eğitim
1.
Taraf Devletler engellilerin eğitim hakkını tanır. Taraf Devletler, bu hakkın
fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması için eğitim
sisteminin bütünleştirici bir şekilde her seviyede engellileri içine almasını
ve ömür boyu öğrenim imkanı sağlar. ...
2. Taraf
Devletler bu hakkın yaşama geçirilmesi için aşağıda belirtilenleri sağlar:
...
(c) Bireylerin
ihtiyaçlarına göre makul düzenlemeler yapılmalıdır;
(d) Engellilerin
genel eğitimden etkin bir şekilde yararlanabilmeleri için genel eğitim sistemi
içinde ihtiyaç duydukları desteği almalıdır;
(e) Engellilere
yönelik bireyselleştirilmiş etkin destekleyici tedbirler, engellilerin tam
katılımı hedefine uygun olarak, akademik ve sosyal gelişimi artırıcı ortamlarda
sağlanmalıdır.
3. Taraf
Devletler engellilerin toplumun eşit üyeleri olarak eğitime tam ve eşit
katılımlarını kolaylaştırmak için yaşamı ve sosyal gelişim becerilerini
öğrenmelerini sağlar..."
2. Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme
25. 9/12/1994 tarihli ve 4058 sayılı Kanun'la onaylanması uygun
bulunan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 23. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
“...
2. Taraf Devletler, özürlü çocukların özel
bakımdan yararlanma hakkını tanırlar ve eldeki kaynakların yeterliliği
ölçüsünde ve yapılan başvuru üzerine, yardımdan yararlanabilecek durumda olan
çocuğa ve onun bakımından sorumlu olanlara, çocuğun durumu ve ana-babanın veya
çocuğa bakanların içinde bulundukları koşullara uygun düşecek yardımın
yapılmasını teşvik ve taahhüt ederler.
3. Özürlü çocuğun, özel
bakıma gereksinimi olduğu bilincinden hareketle bu maddenin 2'nci fıkrası
uyarınca yapılması öngörülen yardım, çocuğun ana-babasının ya da çocuğa
bakanların parasal (mali)durumları göz önüne alınarak, olanaklar ölçüsünde
ücretsiz sağlanır. Bu yardım; özürlü çocuğun eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi
bakım hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir işte çalışabilecek duruma
getirme hazırlık programları ve dinlenme/eğlenme olanaklarından etkin olarak
yararlanmasını sağlamak üzere düzenlenir ve çocuğun en eksiksiz biçimde
toplumla bütünleşmesi yanında, kültürel ve ruhsal yönü dahil bireysel
gelişmesini gerçekleştirme amacını güder..."
3. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesi
şöyledir:
"Bu Sözleşme’de
tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din,
siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa
aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı
hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır."
27. Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol’ün
2. maddesinin (P1-2) birinci cümlesi şöyledir:
"Hiç kimse eğitim
hakkından yoksun bırakılamaz."
28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre eğitim, modern
devletlerdeki en önemli kamu hizmetlerinden biridir. Bununla birlikte eğitim
yetkili organların bu hizmete ayırabilecekleri kaynaklar sınırlı olmasına
karşın organizasyonu karmaşık ve sürdürülmesi maliyetli bir faaliyettir (Ponomaryovi/Bulgaristan, B. No: 5335/05, 21/6/2011, §
55). Devlet, eğitime erişimi nasıl düzenleyeceğine karar vermek için eğitim
ihtiyaçları ile bunları karşılayacak sınırlı imkânlar arasında denge kurmak zorundadır.
Ancak diğer kamu hizmetlerinden farklı olarak eğitim, Sözleşme tarafından
doğrudan güvence altına alınmış bir haktır. Ayrıca, eğitim çok özel bir kamu
hizmeti olarak sadece ondan istifade edenlere doğrudan yararı olan bir hizmet
değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir hizmettir. Demokratik bir toplumda
insan haklarının sağlamlaşması ve devamı için eğitim hakkının vazgeçilmez ve
temel bir rolü olduğu da aşikârdır (Velyo Velev/Bulgaristan, B. No: 16032/07, 27/5/2014, § 33).
29. AİHM, P1-2'nin uygulanması ve yorumlanması kapsamında
Sözleşme'nin tarafları bakımından uygulanabilir nitelikte olan uluslararası
hukukun her türlü kuralının ve ilkesinin gözönünde
bulundurulması ve Sözleşme’nin -mümkün olduğu ölçüde- parçası olduğu uluslararası
hukukun diğer kurallarıyla uyumlu biçimde yorumlanması gerektiğini
belirtmektedir (Catan ve diğerleri/Moldova Cumhuriyeti ve Rusya
[BD], B. No: 43370/04, 8252/05 ve 18454/06, 19/10/2012, § 136). Bu nedenle
Avrupa Sosyal Şartı veya Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme gibi
mekanizmalarda yer alan eğitim hakkına dair hükümler gözönüne
alınmalıdır (Şanlısoy/Türkiye (k.k.),
B. No: 77023/12, 8/11/2016, § 57).
30. AİHM, ayrıca Avrupa hukukunda ve uluslararası hukuktaki
gelişmeleri gözönünde bulundurmak ve -örnek olarak-
ulaşılması gerekli standartlar hakkında bu seviyede ortaya çıkabilecek ortak
görüşe göre hareket etmek gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu açıdan AİHM,
uluslararası belgelerde defalarca yer verilen eğitim hakkının uygulanmasında
kapsayıcılık ve ayrımcılık yapmama şeklindeki temel esasların önemine vurgu
yapmaktadır. AİHM bu çerçevede, kaynaştırma modelli eğitimin bu temel esasları
sağlamak için en uygun araç olarak kabul edildiği sonucuna vardığına dikkat
çekmektedir (Çam/Türkiye, B. No:
51500/08, 23/2/2016, § 64).
31. Öte yandan AİHM, Sözleşme’nin 14. maddesinin engellilerin
“tüm insan haklarını ve temel özgürlüklerini diğerleriyle eşit şekilde
kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını” sağlamak üzere engelli olan
kişilerin beklemekte haklı oldukları -“belirli bir durumda ihtiyaç duyulan,
ölçüsüz veya aşırı bir yük yüklemeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve
düzenlemeler” olarak ifade edilen- makul düzenlemeler bakımından söz konusu
metinlerde yer alan gereklilikler ışığında incelenmesi gerektiği kanısına varmaktadır.
AİHM'e göre, bu türden makul düzenlemeler haklı
gösterilemeyecek ve ayrımcılık teşkil eden olgusal eşitsizlikleri düzeltmeye
imkân vermektedir (Çam/Türkiye, §
65).
32. AİHM, buna karşılık engelli olan gençlerin eğitim
ihtiyaçlarını karşılamak için uygulanması gereken yöntemleri belirlemenin kendi
görevi olmadığını ve ulusal makamların ülkelerindeki dinamik kuvvetler ile
doğrudan ve sürekli temas hâlinde olmaları nedeniyle bu bağlamdaki yerel
ihtiyaçlar ve söz konusu durum hakkında karar vermek için ilke olarak
uluslararası yargıca nazaran daha iyi konumda olduklarını belirtmektedir.
Bununla birlikte AİHM, devletlerin seçimlerinin özel ve hassas bir durumda
oldukları gözardı edilemeyen engelli gençler
üzerindeki etkilerini dikkate alarak devletlerin bu alandaki seçimlerinde özen
göstermelerinin önem arz ettiği ve dolayısıyla engele dayalı ayrımcılığın makul
düzenlemelerin yapılmamasını da kapsadığı kanaatindedir (Çam/Türkiye, §§66,
67).
33. AİHM, Şanlısoy/Türkiye (§ 62, 63) kararında ilke olarak
Türkiye'deki mevzuatın engelli bireyler bakımından ayrımcılığa maruz kalmadan
eğitim hakkını teyit ettiği, engelli durumda olan her çocuğun devlet
okullarında veya özel okullarda kaynaştırma modelli eğitim ve yahut
ihtisaslaşmış kurumlarda özel eğitim alma imkânına sahip olduğu ve ayrıca
mevzuatın özel eğitim yapıları ve mekanizmalarının oluşturulmasına imkân
verdiği tespitini yapmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
35. Başvurucular;
i. U.D.K.nın özürlü vatandaşlar
için maddi açıdan daha külfetli olan eğitim ve rehabilitasyon sürecine
devamının sağlanmasının Anayasa'nın Başlangıç kısmında yer alan "Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak
ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak ... onurlu
bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve
yetkisine doğuştan sahip olduğu" şeklindeki hükmün gereği
olduğunu,
ii. U.D.K.nın özel eğitim
giderlerinin karşılanmaması nedeniyle sosyal devlet ilkesine aykırı
davranıldığını,
iii. Derece mahkemelerinin maddi tazminat talebinin
reddinde, başvurucuların çocuklarını destek eğitimi alması için herhangi bir
özel eğitim okuluna veva rehabilitasyon merkezine
göndermemiş olmalarını gözönünde bulundurmasının
çocuklarını bu tür özel eğitim okul ve merkezlerine gönderebilecek ekonomik
güce sahip olmayan aileler bakımından kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı olduğunu,
iv. İlgili mevzuat dikkate alındığında maddi tazminat
taleplerinin temelsiz bir hak kazanma beklentisi olmayıp meşru bir beklenti
olduğunu ve bu talebin reddi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini,
v. Maddi tazminata ilişkin olarak derece mahkemelerinin
somut olayı ve delilleri değerlendirmesinde bariz takdir hatası olduğunu ve bu
nedenle adil yargılanma hakkının ve Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar
başlıklı 40. maddesinin ihlal edildiğini,
vi. U.D.K. nın özel eğitime
ihtiyacı olan bir birey olarak, hukuka aykırı idari işlem nedeniyle ve ardından
bu işlemin doğurduğu zararların tazmini talebinin reddedilmesi neticesinde özel
eğitimden yararlandırılmamasından dolayı eğitim hakkının Anayasa'nın "Sosyal güvenlik bakımından özel olarak
korunması gerekenler" kenar başlıklı 61. maddesinin ve "Yargı yolu" kenar başlıklı
125. maddesinin "İdare, kendi eylem ve
işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." biçimindeki
son fıkrasının ihlal edildiğini,
vii. Anayasa'nın 90. maddesi çerçevesinde Sözleşme'de korunan adil yargılanma, mülkiyet ve eğitim
hakları ile Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 23. maddesinde korunan haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetlerinin eğitim
hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir. Mevcut başvuru özürlü bir bireyin eğitimi ile ilgili
olduğu için bu incelemede Anayasa'nın özürlülere dair hükümler içeren ve
özürlülerin eğitim hakkını ilgilendiren diğer maddelerinin de dikkate alınması
gerekir.
37. Anayasa’nın "Eğitim
ve öğrenim hakkı ve ödevi" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
...
Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime
ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır."
38. Anayasa’nın "Cumhuriyetin
nitelikleri" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Türkiye Cumhuriyeti ... sosyal bir hukuk
Devletidir."
39. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, ...
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır."
40. Anayasa’nın "Kanun
önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesinin üçüncü fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"... özürlüler... için
alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz."
41. Anayasa’nın "Devletin iktisadî ve sosyal ödevlerinin sınırları" kenar başlıklı 65. maddesi
şöyledir:
"Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda
Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri
gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir."
42. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında eğitim hakkının ilk,
orta ve yükseköğrenim seviyelerini kapsadığına (Hikmet Balabanoğlu, B. No:
2012/1334, 17/9/2013, § 28; İhsan Asutay,
B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 34), belli bir zamanda mevcut olan eğitim
kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No:
2013/583, 10/12/2014, § 68) ve kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim
almasını engellememe şeklinde bir negatif ödev yüklediğine (Adem Öğüt ve diğerleri, B. No: 2014/20527,
22/11/2017,§ 44; Yüksel Baran, B.
No: 2012/782, 26/6/2014, § 36) karar vermiştir.
43. Mevcut başvuruda başvurucuların şikâyetlerinin belli bir
zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına -somut başvuru bakımından özel eğitim
giderlerinin karşılanmasına ilişkin sisteme- erişimin sağlanmasıyla ilgili
olduğu görülmektedir.
1. Genel İlkeler
a. Eğitim Hakkının Önemi
44. Eğitim, Anayasa tarafından doğrudan güvence altına alınmış
bir haktır. Ayrıca, eğitim çok özel bir kamu hizmeti olarak sadece doğrudan
faydaları olan bir hizmet değil geniş sosyal fonksiyonları da olan bir
hizmettir. Demokratik bir toplumda insan haklarının sağlamlaşması ve devamı
için eğitim hakkının vazgeçilmez ve temel bir katkısı olduğu da aşikârdır (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, § 66).
45. Anayasa'nın 42. maddesinin birinci fıkrasında "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz" denilmek suretiyle eğitim hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Bu maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan
eğitim hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin
müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Anayasa'nın 5. ve 42. maddeleri
uyarınca devletin eğitim hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri de
bulunmaktadır.
b. Özürlülerin Eğitim
Hakkı ve Devletin Bu Alandaki Pozitif Yükümlülükleri
46. Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri
arasında belirtilen sosyal hukuk devleti; insan haklarına saygılı, kişi hak ve
özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen, kişilerin insan
onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan, sosyal adaleti ve toplumsal
dengeleri gözeten devlettir (bkz. AYM, E. 2016/32, K. 2017/168,13/12/2017, §
6). Bu çerçevede özürlüler gibi dezavantajlı konumda olan kişilerin insan
onuruna yaraşır bir hayat sürmelerini amaçlayan düzenlemeler Anayasa'nın 2.
maddesindeki sosyal devlet ilkesinin bir sonucudur (AYM, E. 2006/101, K.
2008/126, 19/6/2008).
47. Öte yandan Anayasa'nın 5. maddesi, kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmayı, insanın
maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmayı devletin temel amaç ve görevleri arasında saymaktadır. Buna göre
özürlülerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve hak ve özgürlüklere
ulaşmalarının önündeki her türlü engelin kaldırılması devletin anayasal bir
ödevidir. Anayasa'nın "Kanun önünde
eşitlik" ilkesini düzenleyen 10. maddesinin üçüncü fıkrasında
da özürlüler için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağı
belirtilerek Anayasa'nın 5. maddesiyle devlete yüklenen bu ödev
pekiştirilmiştir (AYM, E. 2012/102, K. 2012/207, 27/12/2012).
48. Eğitim hakkı bağlamında Anayasa'nın 42. maddesinin yedinci
fıkrasındaki "...Devlet, durumları
sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri
alır" şeklindeki hükümle devlete eğitim hakkı bağlamında
yüklenen bazı ödevlerin konuları vurgulanmıştır (AYM, E.1990/4, K.1990/6,
12/4/1990).Danışma Meclisinin anılan hükme ilişkin gerekçesinde;42. maddenin
amacına ulaşması için sakatlar, sağırlar, körler, dilsizler, vb. şahıslar için
okullar ve merkezler kurmanın gerekli görüldüğü belirtilmiştir.
49. Eğitim organizasyonu karmaşık ve sürdürülmesi maliyetli bir
faaliyet olmasına rağmen devletin bu hizmete ayırabileceği kaynaklar
sınırlıdır. Devlet, bireylerin eğitim ihtiyaçları ile bu tür ihtiyaçlara tahsis
edilecek kısıtlı kaynaklar arasında bir denge kurmak zorundadır. Anayasa'nın
65. maddesinde yer alan, devletin sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile
belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek
mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği şeklindeki hüküm de gözönünde bulundurulduğunda eğitim hakkı da dahil olmak
üzere sosyal ve ekonomik hakların gerçekleştirilmesinin ölçüsü konusunda,
yasama organının bir takdir yetkisi olduğu görülmektedir. Bu açıdan Anayasa'da "sosyal ve ekonomik hak" olarak
düzenlenen eğitim hakkı kapsamında devlete yüklenen pozitif yükümlülükler
yerine getirilirken, devletin mali kaynaklarının yeterliliğinin gözetileceği
açıktır (AYM, E. 2012/65, K. 2012/128, 20/9/2012).
50. Bu kapsamda özürlülerin eğitim hakkına ilişkin düzenleme ve
uygulamaların ülkemizin de taraf olduğu Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşme'nin 2. maddesinde belirtildiği şekliyle -özürlülerin insan haklarını
ve temel özgürlüklerini tam ve diğer bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya
bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan,
ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve
düzenlemeleri ifade eden- makul düzenleme kavramı ışığında değerlendirilmesi
gerekir.
51. Makul düzenleme kavramı çerçevesinde, özürlülere yönelik
eğitim hizmetlerinin sunumunda kullanılacak yöntemleri belirlemek Anayasa
Mahkemesinin görevi değildir. Bu konuda ne tür tedbirlerin alınması gerektiği
hakkında sorumlu ve yetkili otoriteler daha isabetli karar verebilecek
konumdadır. Bu nedenle hangi tedbirin uygulanacağının belirlenmesi hususunda
ilgili kamu makamların belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak anılan
takdir yetkisinin kullanımının toplumsal açıdan dezavantajlı bir gruba dahil
olan özürlü bireyler üzerindeki etkileri gözönünde
bulundurulduğunda sorumlu ve yetkili otoritelerin bu alandaki düzenleme ve
uygulamalarında özenli davranmaları beklenir.
52. Bu bağlamda devlet, özürlülerin eğitim hakkından etkili bir
biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere Anayasa'nın 65. maddesi çerçevesinde
mali kaynaklarının yeterliliğini de gözeterek kullanılacak araçları ve
yöntemleri seçme konusunda bir takdir yetkisine sahip olup Anayasa'nın 42.
maddesi bakımından devlete özürlü bireylerin özel eğitim kurumlarındaki
eğitimlerine ilişkin masrafları karşılama yönünde bir pozitif yükümlülük
yüklenemez.
53. Anayasa'nın ilgili maddeleri çerçevesinde devletin özürlü
bireylerin özel eğitim kurumlarındaki eğitimlerine ilişkin masrafları
karşılamak gibi bir pozitif yükümlülüğü bulunmamasına karşın ilgili mevzuatta
yer verilen düzenlemelerde (bkz. §§ 20-23) belli koşullar altında bu tür masrafların
devlet tarafından karşılanması gerektiğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
54. Bununla birlikte eğitimin bireyler bakımından bir hak
niteliği taşıdığı kadar organizasyonu karmaşık ve sürdürülmesi pahalı bir kamu
hizmeti olduğu hususu dikkate alındığında özürlü bireylerin özel eğitim
giderlerinin devlet tarafından karşılanmasına ilişkin süreçte meydana gelen her
türlü olumsuzluğun bireysel başvuru bağlamında eğitim hakkı açısından bir
ihlale sebebiyet vermesi düşünülemez. Ancak -her somut olayın kendine has
koşulları ışığında yapılacak değerlendirmeler çerçevesinde- kamu makamlarının
-mevzuatta öngörülen koşulları sağlayan- özürlü bireylerin özel eğitim
giderlerinin devlet tarafından karşılanmasına meşru bir temeli olmaksızın
ayrımcı bir nedenle veya öngörülemez veya keyfî hareketler sonucunda engel
olmaları ve bu durumda oluşan mağduriyetlerin tazmin edilmemesi durumunda
bireysel başvuru bağlamında eğitim hakkı ihlal edilmiş olabilir.
55. Öte yandan eğitim hakkı bağlamında makul düzenleme kavramının
gereklerine uygun tedbirlerin geliştirilmesi konusunda hareketsiz kalınması da
özür durumuna bağlı ayrımcılığı gündeme getirebilir ve Anayasa'nın 42.
maddesiyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan
ayrımcılık yasağına aykırılık oluşturabilir.
c. Özürlü Çocukların
Eğitimi Konusundaki Yasal Çerçeve
56. Hâlihazırda mevzuatta yer alan hükümler özürlü çocukların
ayrımcılığa maruz kalmadan eğitim hakkına sahip olduklarını belirtmektedir. Bu
bağlamda özürlü çocuklar, kişisel koşulları çerçevesinde ve yetkili ve sorumlu
otoritelerce yapılacak değerlendirmelere bağlı olarak kamu okullarında veya
özel okullarda kaynaştırma yoluyla ya da alanında ihtisaslaşmış özel eğitim
kurumları vasıtasıyla eğitim alma hakkına sahiptir. Öte yandan özel eğitime
ihtiyacı olan bireylerin eğitimlerini öncelikle yetersizliği olmayan
akranlarıyla birlikte kaynaştırma yoluyla sürdürmeleri esastır. Bu konudaki
mevzuat hükümleri konuyu oldukça kapsamlı bir biçimde düzenlemiş ve özürlü
çocukların eğitimi sürecinde rolü olan kamu makamlarının yetki ve
sorumluluklarını detaylı bir biçimde belirlemiştir. İlgili mevzuat özürlü
bireylerin hem resmî kurumlarda eğitim almalarına hem de belli koşullar altında
özel eğitim kurumlarında aldıkları eğitime ilişkin masrafların devlet
tarafından karşılanmasına imkan veren karma bir model benimsemiştir (bkz. §§
20-23).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
57. Başvuru konusu olayda U.D.K. 2008 yılına kadar özel eğitim
desteğinden yararlanmıştır. 2008 yılında alınan sağlık raporu üzerine idari
makamlar tarafından 2008 ve 2009 yıllarında yapılan değerlendirmelerde,
birtakım bürokratik prosedürler gerekçe gösterilerek, U.D.K. hakkında özel
eğitim kararı verilmemiştir.
58. Başvurucuların 2008 yılındaki işlem nedeniyle 2008-2009 döneminde
maruz kaldıkları zararların tazmin edilmesi amacıyla açtıkları davada lehlerine
maddi tazminata hükmedilmiştir. İdarenin 2009 yılındaki işlemi ise
başvurucuların açtığı dava sonunda 30/9/2010 tarihli kararla iptal edilmiştir.
59. Başvurucuların 2009 yılındaki işleme dayalı olarak 2009-2010
dönemi için açtıkları tazminat davasında ise maddi tazminat talebi U.D.K.nın söz konusu dönemde destek eğitimi alması için
herhangi bir özel eğitim okuluna veya rehabilitasyon merkezine gönderilmediği,
dolayısıyla başvurucuların gerçekleşmiş maddi bir zararının söz konusu olmadığı
gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucuların manevi tazminat talebi ise idari
işlemin mevzuatın yanlış yorumlanmasından kaynaklanması, idarenin kusurunun
ağır veya bariz nitelikte olmaması, bunun yanında idarenin söz konusu istemi
reddederken art niyetli bir maksatla hareket ettiğine dair herhangi bir
bulgunun mevcut olmaması nedeniyle reddedilmiştir.
60. Derece mahkemelerinin iptal kararlarında tespit edildiği
üzere U.D.K.nın 2009-2010 döneminde özel eğitim
alamamış olması özürlü bireylerin özel eğitim giderlerinin devlet tarafından
karşılanmasını düzenleyen hukuki çerçeveye uygun düşmemiştir. Bununla birlikte
bir idari işlemin iptal edilmiş olması otomatik olarak bireysel başvuru kapsamındaki
temel hakların da ihlal edildiği şeklinde bir sonuç çıkarılmasına imkan vermez
(Özgür Gültekin, B. No:
2015/14209, 8/3/2018, § 28).
61. Anayasa Mahkemesi somut olay bağlamında U.D.K.nın
2008 yılı öncesi özel eğitim giderlerinin ilgili mevzuat çerçevesinde devletçe
karşılandığını ve 2008-2009 dönemindeki özel eğitim giderlerinin de açılan dava
sonucunda başvuruculara ödendiğini dikkate almaktadır.
62. İlave olarak başvurucular U.D.K.nın
2009-2010 dönemindeki özel eğitim giderlerinin karşılanmasına engel olan işleme
karşı itirazlarını iptal davası yoluyla derece mahkemeleri önünde ileri sürme
imkânına sahip olmuşlardır. Mahkemeler de anılan işlemi nispeten kısa
sayılabilecek yaklaşık bir yıllık bir yargılama süreci sonunda hukuka aykırı
bularak iptal etmiştir.
63. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi; U.D.K.nın
2009-2010 dönemindeki özel eğitim giderlerinin, 2009 yılında tesis edilen bir
hatalı işlem dolayısıyla karşılanamamasının, makul düzenleme kavramı ışığında
devletin eğitim hakkı alanındaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği ya
da özürlü bir birey olan U.D.K.nın eğitim hakkından
sistemli bir şekilde mahrum bırakıldığı şeklinde bir sonuca ulaşabilmek
bakımından yeterli olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Anılan hatalı işlemin kamu
makamlarınca meşru bir temeli olmaksızın ayrımcı bir nedenle veya öngörülemez
ya da keyfî hareketler sonucunda tesis edildiği de söylenemez.
64. Başvurucular, iptal kararı kendilerine 22/11/2010 tarihinde
tebliğ edilmiş olmasına rağmen, özel eğitim değerlendirme kurulu raporları
davalı idarece her yıl Eylül ayında düzenlendiğinden, U.D.K. nin fiilen Eylül 2011 tarihine kadar özel eğitim
desteğinden faydalanamadığını ve 2010-2011 döneminde de herhangi bir özel
eğitim kurumuna devam edemediğini belirtmiş iseler de (§ 16) anılan döneme
ilişkin zararlarının tazmin edilmesi amacıyla herhangi bir idari ya da adli
yola başvuru yapıp yapmadıklarına dair bir beyanda bulunmamışlardır.
65. Bu şartlarda, yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı dikkate
alındığında Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu
ve bu kapsamda bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
24/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.