TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ORHAN KAHVECİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/17284)
Karar Tarihi: 30/10/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucu
Orhan KAHVECİ
Vekili
Av. Erkan HACIOSMANOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; mesleğe kabul esnasında girdiği sınavdaki sorulardan bir kısmının iptal edilmesi sonucu gümrük müşaviri olarak mesleğe kabulü yapılan başvurucunun, daha sonra hesaplama farklılığı nedeniyle başarısız sayılmasına karar verilmesi ve yargısal sürecin uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2014/17284 numaralı başvuru 31/10/2014 tarihinde, 2015/15076 numaralı başvuru 8/9/2015 tarihinde yapılmıştır. Yapılan incelemede başvurucu tarafından yapılan 2015/15076 numaralı başvurunun konu bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle 2014/17284 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. 2014/17284 Numaralı Başvuruya Konu Olaylar
8. Başvurucu, Gümrük Müsteşarlığı (İdare) tarafından Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) aracılığıyla 24/11/2002 tarihinde yapılan Gümrük Müşavirliği Ön Eleme Sınavı sonucu başarılı sayılarak Mesleki Yeterlilik Sınavına girmeye hak kazanmış, 18/1/2003 tarihinde yapılan Mesleki Yeterlilik Sınavında 68 puan alarak başarısız sayılmıştır.
9. Başvurucu tarafından başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesine (Mahkeme) dava açılmıştır. Mahkemenin 31/10/2003 tarihli kararıyla başvurucunun sınav kağıdı sadece maddi hata yönünden incelenerek davanın reddine karar verilmiştir.
10. Başvurucu anılan kararı temyiz etmiştir. Danıştay Onuncu Dairesi (Daire), sınav sorularının yasal mevzuata uygun düzenlenip düzenlenmediği hususunda bilirkişi raporu alınmak suretiyle karar verilmesi gerekçesine istinaden 4/7/2005 tarihinde Mahkeme kararını bozmuştur.
11. İdarenin karar düzeltme istemi, Dairenin 9/6/2006 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Mahkemece bozma ilamına uyarak bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporuna göre hatalı soruların bulunduğu ve bu sorular için (+2) puan verilerek yeniden yapılan hesaplamaya göre başvurucunun 76 puan alarak başarılı sayılması gerektiği gerekçesiyle 28/12/2007 tarihinde dava konusu başarısız sayılma işleminin iptaline karar verilmiştir.
13. İptal kararı üzerine başvurucu, gümrük müşavirliği izin belgesi ve bilge kullanıcı kodu almaya hak kazanmış ve müşavirlik görevini yapmaya başlamıştır.
14. İdarenin kararı temyizi üzerine Daire 11/11/2008 tarihli kararıyla hatalı bulunarak iptal edilen sorulara (+2) puan verilmesi yerine bu soruların değerlendirme dışı bırakılıp ve geri kalan doğru soruların 100 puan üzerinden değerlendirilerek her bir sorunun puan karşılığı bulunmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği, bu yöntemle yapılan hesaplamaya göre başvurucunun puanının 70’in altında kaldığı gerekçeleriyle iptal kararı bozulmuştur.
15. Başvurucunun karar düzeltme talebi, Dairece reddedilmiştir.
16. Mahkemenin 5/11/2009 tarihli kararıyla bozmaya uymayıp ısrar edilmiş ise de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (Kurul) 16/12/2010 tarihli kararıyla Daire kararı doğrultusunda hatalı bulunarak iptal edilen sorular değerlendirme dışı tutularak kalan sorular üzerinden puanın hesaplanması gerektiği gerekçesine istinaden ısrar kararı oyçokluğuyla bozulmuştur.
17. Başvurucunun karar düzeltme talebi, Kurulun 24/5/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Kurulun bozma ilamı üzerine Mahkemenin 16/1/2013 tarihli kararıyla dava reddedilmiştir. Karar, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 30/10/2013 tarihli ilamıyla kararı onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Daire tarafından 11/6/2014 tarihinde reddedilmiştir.
19. Nihai karar, başvurucuya 10/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 31/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. 2015/15076 Numaralı Başvuruya Konu Olaylar
21. Danıştay Onuncu Dairesinin yukarıda belirtilen bozma ilamına (§ 16) istinaden başvurucunun gümrük müşavirliği izin belgesi iptal edilmiş ve bilge kullanıcı koduna bloke konulmuştur.
22. Bunun üzerine başvurucu izin belgesinin iptali ve kullanıcı koduna bloke uygulanması işlemlerinin iptali istemiyle Ankara 12. İdare Mahkemesine (İdare Mahkemesi) dava açmıştır.
23. İdare Mahkemesi 28/10/2011 tarihli kararıyla her ne kadar Ankara 2. İdare Mahkemesi iptal kararı bozulmuşsa da Mahkemenin bozma ilamına uymayarak ısrar ettiği dikkate alındığında ortada uygulanması gereken olumsuz bir yargı kararı bulunmadığı gerekçesiyle izin belgesinin iptali ve kullanıcı koduna bloke uygulanması işlemlerini iptal etmiştir.
24. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 11/4/2012 tarihli kararıyla Anayasa’nın 138. maddesi uyarınca idarenin yargı kararlarına uymak ve bu kararların gereklerine göre işlem tesis etmek zorunda olduğu, kararın otuz gün içinde uygulanması gerektiği, ısrar kararının bozulduğu, buna göre Mahkeme kararının uygulanması amacıyla tesis edilen izin belgesinin iptali ve bloke uygulanması işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle İdare Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
25. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Daire tarafından reddedilmiştir.
26. Bozma kararına uyan İdare Mahkemesinin 14/11/2013 tarihli kararıyla bozma ilamındaki gerekçelerle dava reddedilmiştir.
27. Bu karara karşı yapılan temyiz talebi de Danıştay Onbeşinci Dairesinin 3/11/2014 tarihli kararıyla onanmış; karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 29/5/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
28. Nihai karar başvurucuya 11/8/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
29. Başvurucu 8/9/2015 tarihinde 2015/15076 numaralı bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
30. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.''
B. Uluslararası Hukuk
31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…”
32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bariz bir şekilde keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade etmektedir. AİHM, kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme’deki bir hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme konusu yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00, 11/07/2006, § 95; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03, 1/2/2011, § 125; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 30/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; mesleki yeterlilik sınavına açtığı dava sonucu 2 puan ekleme yapılmak suretiyle sınavda başarı sayılması üzerine gümrük müşavirliği izin belgesi aldığını ve gümrük müşaviri olarak çalıştığını, buna karşın hesaplama yönteminin değiştirilerek sınavda başarısız sayılmasından dolayı belgesinin iptal edildiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucu; mesleki yeterliliğini ispat ettiğini, artık kendisi yönünden kazanılmış hakkın söz konusu olduğunu, Danıştay Onuncu Dairesinin bozma ilamında belirtilen puan hesaplama yönteminin tüm adaylara uygulanmadığını, başarısız sayılmaları gereken kişilere söz konusu yöntemin uygulanmaması ve kazanılmış hak gerekçesiyle bu kişilerin gümrük müşavirliği yapmasına izin verilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca idari işlemin ancak belirli bir süre içinde geri alınabileceğini belirten başvurucu, aksi durumda hukuki güvenliğin söz konusu olamayacağını, sekiz dokuz yıl gümrük müşavirliği hizmeti verdiğini ve mesleki yönden yetersiz olduğuna dair herhangi bir tespit bulunmadığını beyan ederek makul sürede yargılama yapılmadığını da ekleyerek Anayasa'nın 10. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, bozma kararının gereklerinin idare tarafından uygulanma zorunluluğu olduğu, hukuka aykırılığı açık olan her işlemin idare tarafından her zaman geri alınabileceği, başvurucunun mesleğe giriş şartlarını taşıyıp taşımadığının yargı kararlarıyla belirlendiği hususlarının demokratik toplum gereklerine uygun olma ve kazanılmış hak bağlamında yapılacak değerlendirmede gözetilmesi gerektiği vurgulanarak, özel hayat saygı hakkının ihlal edilmediği yönünde kanaat belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
38. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasına adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban, B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 53).
40. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
41. Öte yandan hukuk devletinin gereklerinden birini de hukuk güvenliği ilkesi oluşturmaktadır (AYM, E.2008/50, K.2010/84, 24/6/2010 ve E.2012/65, K.2012/128, 20/9/2012). Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013).
42. Başvuru konusu olayda başvurucu, gümrük müşavirliği mesleki yeterlilik sınavında başarısız sayılması üzerine açtığı dava esnasında bilirkişilerce yapılan hesaplama yöntemi doğrultusunda başarılı sayılarak gümrük müşavirliği izin belgesi almış ve yaklaşık 8-9 yıl gümrük müşaviri olarak çalışmıştır. Devam eden yargılamada yapılan hesaplama yönteminin hatalı olduğuna dair Danıştayın bozma kararı sonrasında yeniden başvurucunun puanı hesaplanarak başvurucunun başarısız sayılacağına karar verilmiş ve akabinde izin belgesi iptal edilmiştir.
43. Mahkemelerin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde davanın konusunun, başvurucunun katıldığı mesleki yeterlilik sınavında başarısız sayılması işleminin iptali ve buna dayanarak çıkarılan izin belgesinin iptali işleminin iptali istemi olduğu, bu kapsamda iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla yargılamaların sonucunun hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
44. Sonuç olarak başvurucuya gümrük müşavirliği izin belgesi verilmesinin yargı kararına uyulması amaçlı olduğu, öte yandan yargı kararının sonradan bozulabileceğinin öngörülebilir bir durum olduğu gözönünde tutulmalıdır. Ayrıca başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, ilk derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
46. Başvurucu somut başvuruya konu yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
47. Ferat Yüksel kararında özetle; anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
48. Mevcut başvurularda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
50. Başvurucu, bireysel başvurularından sonra 11/1/2016 tarihinde ek beyan dilekçesi vererek Kurula katılan üyelerden üçünün Danıştay Onuncu Dairesinin üyeleri olduğunu belirterek bu üç üyenin ısrar kararını inceleyen Kurulda yer almasının tarafsız mahkemede yargılanma hakkını ihlal ettiğini, özellikle karar düzeltme aşamasında talebin yirmi oya karşın on dokuz oyla reddedildiği gözönüne alındığında yargılamanın tarafsız olarak yapıldığının söylenemeyeceğini ileri sürmüştür.
51. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
52. Somut olayda nihai karar başvurucu tarafından 10/10/2014 tarihinde öğrenilmiş, 31/10/2014 tarihinde bireysel başvuru yoluna gidilmiştir. Öğrenme tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra başvurucunun bu kez 11/1/2016 tarihinde ek beyan dilekçesi verdiği anlaşıldığından ek beyan dilekçesinde ileri sürülen iddiaların incelenmesi mümkün değildir.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.