TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ORHAN KAHVECİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17284)
|
|
Karar Tarihi: 30/10/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Elif
ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Orhan
KAHVECİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Erkan
HACIOSMANOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; mesleğe kabul esnasında girdiği sınavdaki sorulardan
bir kısmının iptal edilmesi sonucu gümrük müşaviri olarak mesleğe kabulü
yapılan başvurucunun, daha sonra hesaplama farklılığı nedeniyle başarısız
sayılmasına karar verilmesi ve yargısal sürecin uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2014/17284 numaralı başvuru 31/10/2014 tarihinde, 2015/15076
numaralı başvuru 8/9/2015 tarihinde yapılmıştır. Yapılan incelemede başvurucu
tarafından yapılan 2015/15076 numaralı başvurunun konu bakımından aynı
nitelikte olması nedeniyle 2014/17284 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve
incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. 2014/17284 Numaralı
Başvuruya Konu Olaylar
8. Başvurucu, Gümrük Müsteşarlığı (İdare) tarafından Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) aracılığıyla 24/11/2002 tarihinde yapılan Gümrük Müşavirliği Ön Eleme Sınavı sonucu
başarılı sayılarak Mesleki Yeterlilik Sınavına
girmeye hak kazanmış, 18/1/2003 tarihinde yapılan Mesleki Yeterlilik Sınavında 68 puan alarak başarısız
sayılmıştır.
9. Başvurucu tarafından başarısız sayılmasına ilişkin işlemin
iptali istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesine (Mahkeme) dava açılmıştır.
Mahkemenin 31/10/2003 tarihli kararıyla başvurucunun sınav kağıdı sadece maddi
hata yönünden incelenerek davanın reddine karar verilmiştir.
10. Başvurucu anılan kararı temyiz etmiştir. Danıştay Onuncu
Dairesi (Daire), sınav sorularının yasal mevzuata uygun düzenlenip
düzenlenmediği hususunda bilirkişi raporu alınmak suretiyle karar verilmesi
gerekçesine istinaden 4/7/2005 tarihinde Mahkeme kararını bozmuştur.
11. İdarenin karar düzeltme istemi, Dairenin 9/6/2006 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
12. Mahkemece bozma ilamına uyarak bilirkişi raporu alınmıştır.
Bilirkişi raporuna göre hatalı soruların bulunduğu ve bu sorular için (+2) puan
verilerek yeniden yapılan hesaplamaya göre başvurucunun 76 puan alarak başarılı
sayılması gerektiği gerekçesiyle 28/12/2007 tarihinde dava konusu başarısız
sayılma işleminin iptaline karar verilmiştir.
13. İptal kararı üzerine başvurucu, gümrük müşavirliği izin belgesi ve bilge kullanıcı kodu almaya hak kazanmış
ve müşavirlik görevini yapmaya başlamıştır.
14. İdarenin kararı temyizi üzerine Daire 11/11/2008 tarihli
kararıyla hatalı bulunarak iptal edilen sorulara (+2) puan verilmesi yerine bu
soruların değerlendirme dışı bırakılıp ve geri kalan doğru soruların 100 puan
üzerinden değerlendirilerek her bir sorunun puan karşılığı bulunmak suretiyle
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerektiği, bu yöntemle yapılan hesaplamaya
göre başvurucunun puanının 70’in altında kaldığı gerekçeleriyle iptal kararı
bozulmuştur.
15. Başvurucunun karar düzeltme talebi, Dairece reddedilmiştir.
16. Mahkemenin 5/11/2009 tarihli kararıyla bozmaya uymayıp ısrar
edilmiş ise de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun (Kurul) 16/12/2010
tarihli kararıyla Daire kararı doğrultusunda hatalı bulunarak iptal edilen
sorular değerlendirme dışı tutularak kalan sorular üzerinden puanın
hesaplanması gerektiği gerekçesine istinaden ısrar kararı oyçokluğuyla
bozulmuştur.
17. Başvurucunun karar düzeltme talebi, Kurulun 24/5/2012
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
18. Kurulun bozma ilamı üzerine Mahkemenin 16/1/2013 tarihli
kararıyla dava reddedilmiştir. Karar, Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 30/10/2013 tarihli ilamıyla kararı onanmış, karar düzeltme istemi de
aynı Daire tarafından 11/6/2014 tarihinde reddedilmiştir.
19. Nihai karar, başvurucuya 10/10/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu 31/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. 2015/15076 Numaralı
Başvuruya Konu Olaylar
21. Danıştay Onuncu Dairesinin yukarıda belirtilen bozma ilamına
(§ 16) istinaden başvurucunun gümrük
müşavirliği izin belgesi iptal edilmiş ve bilge kullanıcı koduna bloke konulmuştur.
22. Bunun üzerine başvurucu izin belgesinin iptali ve kullanıcı
koduna bloke uygulanması işlemlerinin iptali istemiyle Ankara 12. İdare
Mahkemesine (İdare Mahkemesi) dava açmıştır.
23. İdare Mahkemesi 28/10/2011 tarihli kararıyla her ne kadar
Ankara 2. İdare Mahkemesi iptal kararı bozulmuşsa da Mahkemenin bozma ilamına
uymayarak ısrar ettiği dikkate alındığında ortada uygulanması gereken olumsuz
bir yargı kararı bulunmadığı gerekçesiyle izin belgesinin iptali ve kullanıcı
koduna bloke uygulanması işlemlerini iptal etmiştir.
24. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 11/4/2012 tarihli kararıyla Anayasa’nın 138. maddesi uyarınca
idarenin yargı kararlarına uymak ve bu kararların gereklerine göre işlem tesis
etmek zorunda olduğu, kararın otuz gün içinde uygulanması gerektiği, ısrar
kararının bozulduğu, buna göre Mahkeme kararının uygulanması amacıyla tesis
edilen izin belgesinin iptali ve bloke uygulanması işlemlerinde hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle İdare Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
25. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Daire tarafından
reddedilmiştir.
26. Bozma kararına uyan İdare Mahkemesinin 14/11/2013 tarihli
kararıyla bozma ilamındaki gerekçelerle dava reddedilmiştir.
27. Bu karara karşı yapılan temyiz talebi de Danıştay Onbeşinci Dairesinin 3/11/2014 tarihli kararıyla onanmış;
karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 29/5/2015 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
28. Nihai karar başvurucuya 11/8/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
29. Başvurucu 8/9/2015 tarihinde 2015/15076 numaralı bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
30. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri,
bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden
yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın
gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer
yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine
getirilmesi mecburidir.''
B. Uluslararası Hukuk
31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes
medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş
bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde,
hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…”
32. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bariz bir şekilde
keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün kabul edilebilir olup olmadığına
karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade etmektedir. AİHM,
kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere yargılamanın bir bütün
olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme’deki bir
hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme konusu
yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00, 11/07/2006,
§ 95; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03, 1/2/2011, §
125; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya,
B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 30/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete Uygun
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; mesleki yeterlilik sınavına açtığı dava sonucu 2
puan ekleme yapılmak suretiyle sınavda başarı sayılması üzerine gümrük
müşavirliği izin belgesi aldığını ve gümrük müşaviri olarak çalıştığını, buna
karşın hesaplama yönteminin değiştirilerek sınavda başarısız sayılmasından
dolayı belgesinin iptal edildiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucu; mesleki
yeterliliğini ispat ettiğini, artık kendisi yönünden kazanılmış hakkın söz
konusu olduğunu, Danıştay Onuncu Dairesinin bozma ilamında belirtilen puan
hesaplama yönteminin tüm adaylara uygulanmadığını, başarısız sayılmaları
gereken kişilere söz konusu yöntemin uygulanmaması ve kazanılmış hak
gerekçesiyle bu kişilerin gümrük müşavirliği yapmasına izin verilmesi nedeniyle
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca idari işlemin ancak
belirli bir süre içinde geri alınabileceğini belirten başvurucu, aksi durumda
hukuki güvenliğin söz konusu olamayacağını, sekiz dokuz yıl gümrük müşavirliği
hizmeti verdiğini ve mesleki yönden yetersiz olduğuna dair herhangi bir tespit
bulunmadığını beyan ederek makul sürede yargılama yapılmadığını da ekleyerek
Anayasa'nın 10. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, bozma kararının gereklerinin idare
tarafından uygulanma zorunluluğu olduğu, hukuka aykırılığı açık olan her
işlemin idare tarafından her zaman geri alınabileceği, başvurucunun mesleğe
giriş şartlarını taşıyıp taşımadığının yargı kararlarıyla belirlendiği
hususlarının demokratik toplum gereklerine uygun olma ve kazanılmış hak
bağlamında yapılacak değerlendirmede gözetilmesi gerektiği vurgulanarak, özel
hayat saygı hakkının ihlal edilmediği yönünde kanaat belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında
değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
38. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu
yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi,
hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir
hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu
olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır.
3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'un Anayasa'nın 36. maddesinin
birinci fıkrasına adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin 14. maddesinin
gerekçesine göre "değişiklikle Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınmış olan adil yargılama hakkı
metne dahil" edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde herkesin
adil yargılanma hakkına sahip olduğu ibaresinin eklenmesinin amacının Sözleşme'de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal
güvence altına almak olduğu anlaşılmaktadır (Yaşar Çoban, B. No: 2014/6673,
25/7/2017, § 53).
40. Adil yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen
kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme
imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin
şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına
saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı, uyuşmazlığın
çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından
dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna
sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir
(Naci Karakoç, B. No: 2013/2767,
2/10/2013, § 22).
41. Öte yandan hukuk devletinin gereklerinden birini de hukuk
güvenliği ilkesi oluşturmaktadır (AYM, E.2008/50, K.2010/84, 24/6/2010 ve
E.2012/65, K.2012/128, 20/9/2012). Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı
amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de
yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını
gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de
idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık,
net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî
uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM,
E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013).
42. Başvuru konusu olayda başvurucu, gümrük müşavirliği mesleki
yeterlilik sınavında başarısız sayılması üzerine açtığı dava esnasında
bilirkişilerce yapılan hesaplama yöntemi doğrultusunda başarılı sayılarak
gümrük müşavirliği izin belgesi almış ve yaklaşık 8-9 yıl gümrük müşaviri
olarak çalışmıştır. Devam eden yargılamada yapılan hesaplama yönteminin hatalı
olduğuna dair Danıştayın bozma kararı sonrasında
yeniden başvurucunun puanı hesaplanarak başvurucunun başarısız sayılacağına
karar verilmiş ve akabinde izin belgesi iptal edilmiştir.
43. Mahkemelerin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde davanın konusunun, başvurucunun katıldığı mesleki yeterlilik
sınavında başarısız sayılması işleminin iptali ve buna dayanarak çıkarılan izin
belgesinin iptali işleminin iptali istemi olduğu, bu kapsamda iddiaların özünün
derece mahkemeleri tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına, esas itibarıyla yargılamaların sonucunun
hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
44. Sonuç olarak başvurucuya gümrük müşavirliği izin belgesi
verilmesinin yargı kararına uyulması amaçlı olduğu, öte yandan yargı kararının
sonradan bozulabileceğinin öngörülebilir bir durum olduğu gözönünde
tutulmalıdır. Ayrıca başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, ilk derece mahkemesi
kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
46. Başvurucu somut başvuruya konu yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi;
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu, ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönlerinden inceleyerek etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
47. Ferat Yüksel kararında özetle;
anılan başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda
kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli
itibarıyla ihlal iddialarına makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum
olmadığı ve tazminat ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında
başka türlü telafi olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli
giderim sağlama imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde
bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat
Yüksel, §§ 35, 36).
48. Mevcut başvurularda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
50. Başvurucu, bireysel başvurularından sonra 11/1/2016
tarihinde ek beyan dilekçesi vererek Kurula katılan üyelerden üçünün Danıştay
Onuncu Dairesinin üyeleri olduğunu belirterek bu üç üyenin ısrar kararını
inceleyen Kurulda yer almasının tarafsız mahkemede yargılanma hakkını ihlal
ettiğini, özellikle karar düzeltme aşamasında talebin yirmi oya karşın on dokuz
oyla reddedildiği gözönüne alındığında yargılamanın
tarafsız olarak yapıldığının söylenemeyeceğini ileri sürmüştür.
51. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği,
başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekir.
52. Somut olayda nihai karar başvurucu tarafından 10/10/2014
tarihinde öğrenilmiş, 31/10/2014 tarihinde bireysel başvuru yoluna gidilmiştir.
Öğrenme tarihinden itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra
başvurucunun bu kez 11/1/2016 tarihinde ek beyan dilekçesi verdiği
anlaşıldığından ek beyan dilekçesinde ileri sürülen iddiaların incelenmesi
mümkün değildir.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.