TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADNAN TEKE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17827)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Adnan TEKE
|
Vekili
|
:
|
Av. Turgay
ÖZDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasında usul
ve kanuna aykırı karar verilmesi; karşı taraf lehine vekâlet ücretine
hükmedilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun makul sürede yargılanma hakkı açısından
kabul edilebilir olduğuna, esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından makul sürede yargılanma hakkı
dışındaki haklar yönünden başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 29/9/2005 tarihinde Ankara'da bir aracın çarpması
sonucu meydana gelen trafik kazasında yaralanmıştır.
9. Başvurucu 9/12/2005 tarihinde Ankara 5. Asliye Hukuk
Mahkemesinde (Mahkeme) açtığı davada, yaya geçidinde yeşil ışık yanmakta iken
karşıdan karşıya geçmek istediği sırada davalının idaresindeki aracın -ağır
kusurlu olarak- kendisine çarptığını, temizlik şirketinde işçi olarak
çalıştığını, olay nedeniyle kalıcı sakatlığının söz konusu olduğunu belirterek
araç sürücüsünden ve sigorta şirketinden tazminat talebinde bulunmuştur.
10. Mahkeme 12/9/2012 tarihli kararında, toplanan deliller ile
Adli Tıp ve bilirkişi raporlarına göre olayda başvurucunun %75, davalının %25
oranında kusurlu olduğunu, olay nedeniyle davacının iyileşme süresinin dokuz
aya kadar uzayabileceğini ve %20,2 oranında meslekten kazanma gücünü kaybetmiş
sayılacak şekilde yaralandığını, bilirkişi raporuna göre davacının 11.213 TL
sürekli iş gücü kaybı tazminatı ile 137.50 TL tedavi ve yol giderini davalıdan
talep edebileceğini belirterek maddi tazminat talebini kısmen kabul etmiş, olay
nedeniyle davacının duyduğu ızdırap ile tarafların
kusur, ekonomik ve sosyal durumlarını dikkate alarak başvurucunun manevi
tazminat talebinin de kısmen kabulüne karar vermiştir.
11. Temyiz üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 6/3/2014
tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.
12. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 22/9/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
13. Ret kararı 5/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
14/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
15. Başvurucu, Mahkemece lehine 4.000 TL manevi tazminata
hükmedildiğini, bu tazminatın bir kısmının karşı taraf lehine hükmedilen
vekâlet ücreti nedeniyle ödendiğini, bu açıdan manevi tazminat kararının
etkisiz hâle geldiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
16. Başurucunun vekâlet ücretine
yönelik ihlal iddiaları mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52). Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak
olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların;
hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık
ve ölçülü olması, başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013,§
38). Ulaşılmak istenen kamu yararının gerekleri ile bireylerin temel hakları
arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan ve başvuruculara çok yüksek bir
külfet yükleyen düzenlemeler mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793,
18/9/2014, § 48).
18. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür
giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz
başvurular önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin
gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi
amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin
kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen
yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede
zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
19. Hukuk yargılamalarında uygulanan ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarında da geçen "kaybeden öder" ilkesi, tarafların
yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında
lehine veya aleyhine mahkeme masraflarına hükmedilmesine ilişkin düzenlemeleri
ifade eder (Hüseyin Sezen, § 50).
20. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 323. maddesinin (ğ) bendinde vekille takip edilen davalarda kanun gereğince
takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama gideri olduğu belirtilmiştir.
21. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 169.
maddesinde, yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin,
avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla
olamayacağı belirtilmiştir.
22. 21/1/2011 tarihli ve 28149 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan ve karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesinin 10. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında manevi tazminat
davalarında avukatlık ücretinin, hüküm altına alınan miktar üzerinden tarifenin
üçüncü kısmına göre belirleneceği, davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf
vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücretin, davacı
vekili lehine belirlenen ücreti geçemeyeceği belirtilmiştir.
23. Somut davada Mahkemece başvurucunun manevi tazminat talebi
kısmen kabul edilerek 4.000 TLmanevi tazminata
hükmedilmiş, fazlaya ilişkin istem reddedilmiş ayrıca başvurucunun leh ve
aleyhine ayrı ayrı 480 TL vekâlet ücretine hükmedildiği anlaşılmıştır.
24. Başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti ile
başvurucunun mahkemeye erişimine müdahalede bulunulduğu, müdahalenin kanuni
dayanağının bulunduğu açıktır.
25. Bunun yanında vekâlet ücretine yönelik düzenlemelerin,
gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması, adalet ve
hakkaniyet ilkesi gereği, haksız bir fiil veya işlemnedeniyle
dava açmak zorunda kalan ya da kendisine haksız bir şekilde dava açılan kişinin
yükleneceği külfetin belli oranda karşılanması hususlarına yönelik olduğu ve
meşru bir amaç taşıdığı anlaşılmaktadır.
26. Kanuni olduğu ve meşru amaç taşıdığı anlaşılan vekâlet
ücretine ilişkin uygulamanın orantılılık incelemesi yapılırken davaya konu
uyuşmazlığın konusu ve miktarı, başvurucunun ödeme gücü ve davanın özel
şartları gibi hususlar dikkate alınmalıdır (Mürsel
Malkoç, B. No: 2013/9466, 27/10/2015, § 36).
27. Buna göre başvurucunun dava açarken davanın kısmen kabul edilmesi
veya reddedilmesi hâlinde ödemek durumunda kalacağı vekâlet ücretini
hesaplayabilecek durumda olduğu, başvurucunun lehine hükmedilen manevi tazminat
miktarı ve yargılama giderleri gözönüne alındığında
aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin miktar itibarıyla başvurucunun vekille
dava açmasını imkânsız hâle getirmediği ya da aşırı derecede zorlaştırmadığı,
başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olmadığı ve başvurucunun mahkemeye
erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin
İddia
29. Başvurucu, maluliyet oranı gözönüne
alındığında hükmedilen tazminat miktarlarının yetersiz olduğunu, kaza
tarihinden itibaren hükmedilen faiz miktarının zararını karşılamadığını, bu
nedenle kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek Anayasa'nın 36.
maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
31. Başvurucunun ihlal iddiaları, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme,
başvurucunun iddialarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini somut olay
çerçevesinde değerlendirmek suretiyle başvurucunun maddi ve manevi tazminat
taleplerini kısmen kabul etmiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun
iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün derece mahkemeleri tarafından hukuk
kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet
olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının da, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
34. Komisyonca makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmekle bu konuda yeniden
değerlendirme yapılmamıştır.
2. Esas Yönünden
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
36. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
37. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yargılamanın bu kadar uzun
sürmesini gerektirecek karmaşık niteliği bulunmayan ve başvurucunun
yargılamanın uzamasında önemli bir etkisinin de tespit edilmediği başvuru
konusu davada 8 yıl 9 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
40. Başvurucu ihlalin tespiti ile 20.000 TL maddi, 20.000 TL
manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
41. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
42. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir. Bununla birlikte ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 9.600 TL manevi tazminat ödenmesine
karar vermek gerekmiştir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç, 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın
sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç, 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2005/464, K.2012/366) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.