TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FAHRİ GÖNCÜ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/17943)
Karar Tarihi: 5/10/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Fahri GÖNCÜ
Vekili
Av. Banu GÖNCÜ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir gazetenin İnternet haber arşivinde erişilebilir durumda olan haber ile ilgili içeriğin yayından kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesinin şeref ve itibarın korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Ulusal ölçekte yayımlanan Hürriyet gazetesinin İnternet arşivi sayfalarında 18/12/2003 tarihinde "Yargıtay'dan polise gözaltı uyarısı" başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Haber şöyledir:
"Gözaltına almada, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK) hükümlerine uyulmasını isteyen Yargıtay, ceza soruşturma ve kovuşturmalarında temel ilkenin kişi hürriyetlerine müdahale edilmeden başvurulabilecek bir yöntem var iken hürriyeti daraltan yöntemlere başvurulmaması olduğuna işaret etti.
Yargıtay, bir kişiyi 20 saat gözaltına aldıktan sonra ifadesini dahi almadan serbest bırakan sanık polisin 'hürriyeti tahdit' suçunu işlediğine karar verdi.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, gözaltına almada uyulması gereken ilkeleri, Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen bir kararın temyiz incelemesini yaparken belirledi.
Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklar Fahri G. ile Asayiş Büro Amiri A. B.'ye''iftira'', ''bireylere kötü davranma'' ve ''hürriyeti tahdit'' suçlarından beraatına karar verdi.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, sanık Fahri G.'ye ''iftira'', A. B.'ye ''bireylere kötü davranmadan'' verilen beraat kararını usul ve yasaya uygun bularak onadı.
Ancak, daire sanık A. B.'ye ''hürriyeti tahditten'' verilen beraat kararını yasaya aykırı bularak oy birliği ile bozdu. Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin bozma kararında, gözaltına almada uyulacak ilkeler sayıldı.
Anayasa, Polis Vazife ve Selahiyet Yasası, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin ilgili maddeleri uyarınca suç kovuşturmasıyla ilgili olarak yöntemince verilen yargıç kararı dışında kişilerin yakalanıp gözaltına alınmalarının ancak suç üstü durumunda veya işlendiği bilinen bir suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma sırasında olanak bulunduğu belirtilen kararda, şöyle denildi:
''Kolluk görevlileri ise bu ikinci durumda yalnızca gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda yakalama yetkisini kullanabilir. Diğer taraftan belirtilen hukuki düzenlemelerin gereği olarak ceza soruşturma ve kovuşturmalarında temel ilke, kişi hürriyetlerine müdahale edilmeden başvurulabilecek bir yöntem var iken hürriyeti daraltan yöntemlere başvurulmaması ilkesidir.''
Gözaltına almada bu ilkeler ışığında temyize konu olayın da irdelendiği kararda, herhangi bir suçla ilgili suç üstü durumu veya suça teşkil eden belirli bir olayla ilgili ceza soruşturması bulunmamasına karşın, salt kimliği belirsiz bir kişinin 16 Mayıs 2000'de telefonla, yakınanların kimlik ve adreslerini vererek, ''Şişli ilçesindeki market ve işyerlerindeki hırsızlık suçlarını bu kişiler işliyorlar'' şeklindeki soyut ihbar üzerine bu kişilerin gözaltına alındığı kaydedildi. Kararda, şöyle devam edildi:
''Kimlik ve adresleri aynı tarihli tutanakla tespit edilen bu kişiler hakkında arşiv ve benzeri araştırmalar yapılmaksızın asayiş büro amiri sanığın talimatı doğrultusunda harekete geçilerek 3 saat sonra yakınanların gözaltına alınması, cumhuriyet savcısına hırsızlığa karıştığı iddia edilen kişilerin yakalandığı yolunda bilgi verilip peşi sıra bu kişilerin 'herhangi bir suçla' ilgilerinin olup olmadığı yönünde araştırma yapılarak, 20 saat gözaltında kalan yakınanların ertesi gün saat 13.30'da bir kanıt bulunmadığı gerekçesiyle ifadeleri dahi alınmadan ve soruşturma evrakı fezlekeye bağlanarak cumhuriyet savcılığına sunulmaksızın serbest bırakılması biçimindeki eylemin Türk Ceza Kanunu'nun 181/1 (hürriyeti tahdit) maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden, kanıtları yanlış değerlendiren yetersiz gerekçeyle beraat hükmü kurulması yasaya aykırıdır.''
Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin bozma kararından sonra sanık Ata Bozkır yerel mahkemede yeniden yargılanacak. Yerel mahkeme, beraat kararında direnir ve hüküm yeniden temyiz edilirse son sözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu söyleyecek."
9. Başvurucu; iş adamı olduğunu ve uzun süredir inşaat, akaryakıt ve gemicilik sektöründe faaliyette bulunduğunu, anılan haberin iş ve aile hayatında maddi ve manevi kayıplara yol açtığını, şeref ve itibarının zedelendiğini belirterek 21/8/2014 tarihinde söz konusu habere erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur.
10. Bakırköy 5. Sulh Ceza Hâkimliği 21/8/2014 tarihli kararı ile yazı içeriğinde başvurucunun kişilik haklarına saldırı teşkil edebilecek bir ifade olmadığı, yazının kamuoyunu bilgilendirme amacı taşıdığı ve basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.
11. Başvurucunun anılan karara itirazı Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/9/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
12. Karar başvurucuya 21/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 6/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Anayasa Mahkemesinin 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 numaralı N.B.B. kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 5/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, Hürriyet gazetesinin İnternet arşivi sayfalarında 18/12/2003 tarihinde Yargıtay'dan polise gözaltı uyarısı başlıklı bir haber yayımlandığını belirtmiştir. Başvurucu anılan haberde, hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda iftira suçundan beraat kararı verildiği ve hükmün Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından onandığı bilgisine yer verildiğini ifade etmiştir. Başvurucu; ilgili yayın kuruluşunun İnternet sitesinin arşiv bölümünde hakkındaki haberin yer almaya devam ettiğini, haber içeriğinin yayından kaldırılması yönündeki talebinin yargısal makamlar tarafından reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 17. ve 20. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, hakkında yayımlanan habere bahsi geçen gazetenin İnternet sitesindeki haber arşivi üzerinden hâlen kolayca ulaşılabilmesi ve bu arşiv haberin İnternet'ten çıkarılması talebinin reddedilmesi nedeniyle kişilik haklarının zarar gördüğününden şikâyet etmektedir. Başvurucunun bu şikâyeti şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devletin, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek şeklinde negatif yükümlülüğü ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Şeref ve itibarı etkileyen saldırılar veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
18. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesine göre herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Anılan maddede ifade özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın [GK], B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43).
19. Haber ve fikirlerin iletilmesinde ve alınmasında önemli bir işlev gören İnternet, Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün güvencesi altındadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, İnternet erişimine yönelik bir müdahalenin ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiğini kabul etmiştir (Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No: 2014/3986, 2/4/2014; Youtube LLC Corporation Service Company ve diğerleri [GK], B. No: 2014/4705, 29/5/2014).
20. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi birçok kararında ifade özgürlüğünün sadece düşünce ve fikirleri yayma özgürlüğünü değil haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünü de kapsadığını vurgulamıştır (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 40; Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 34). Bu bağlamda haber ve fikirlerin yayılmasını ve bunlara kamunun ulaşmasını kolaylaştıran İnternet'in toplum hayatındaki önemli rolü yadsınamaz. İnternet üzerinde arşiv oluşturma, aktüalitenin ve haberlerin saklanmasına ve erişilebilirliğine büyük ölçüde hizmet etmektedir. Bu nitelikteki arşivler özellikle doğrudan halkın erişimine açık ve genelde ücretsiz olmaları nedeniyle tarih eğitimi ve araştırma faaliyetleri için kaynak sunmaktadır. Öte yandan demokratik bir toplumda basının ilk işlevi olan "gözetleyici" rolünün bir sonucu da arşivlerin halkın erişimine sunulmasıdır. Bu nedenle İnternet'te tutulan arşivlerin, ifade ve basın özgürlükleri kapsamında olduğu açıktır. Dolayısıyla İnternet'te yayımlanan ve gazetecilik faaliyeti kapsamında kabul edilen bir haber arşivinin yayından kaldırılması basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale teşkil edebilir (N.B.B., B. No: 2013/5653, 3/3/2016, § 61).
21. İfade özgürlüğü ile onu tamamlayan ve ifade özgürlüğünün kullanılmasını sağlayan basın özgürlüğü, Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlükleri sınırlama rejimine tabidir. Anayasa'nın 26., 27. ve 28. maddelerinde sayılan sınırlandırmalardan biri, "başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının" korunmasıdır (Kadir Sağdıç, § 55; İlhan Cihaner (2), § 62). Öte yandan "başkalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatlarının" korunması bağlamında şeref ve itibarın korunması hakkının etki alanını genişletmenin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlali sonucunu doğurabileceği hatırda tutulmalıdır.
22. Bu sebeple Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve itibarın korunmasını isteme hakkı ile başvuruya konu İnternet haber arşivinin Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında Anayasa Mahkemesi içtihadında ortaya konulan kriterlere uygun şekilde bir denge kurulması gerekmektedir. İnternet ortamının sağladığı ulaşılabilirlik, yaygınlık, haber ve fikirlerin depolanmasındaki ve muhafazasındaki kolaylık dikkate alındığında yayımlandığı tarihte belirli ağırlık eşiğini aşmayan veya kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanan haberlerin İnternet ortamında uzun süre erişilebilir kalması kişilerin şeref ve itibarını zedeleyebilir (N.B.B., § 37).
23. Anayasa Mahkemesi, 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 numaralı N.B.B. başvurusunda İnternet'in etkin olarak kullanmasıyla beraber ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması arasındaki dengenin ilki lehine bozulduğunu, bu dengenin tekrar kurulabilmesinin şeref ve itibar yönünden bireylerin unutulma hakkının kabul edilmesi ile mümkün olabileceğini belirtmiştir (N.B.B., § 46).
24. Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen başvuruda unutulma hakkının Anayasal dayanaklarına yer vererek devletin bireye geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı verme hususunda bir sorumluluğu olduğunu, dolayısıyla unutulma hakkının kişilerin manevi varlıklarını geliştirmelerine bir fırsat vermek açısından devletin pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olduğunu ortaya koymuştur (N.B.B., §§ 47-49).
25. Bununla birlikte Mahkeme, unutulma hakkının İnternet üzerindeki her türlü haber veya yazı yönünden uygulanmasını beklemenin mümkün olmadığını, özellikle basın özgürlüğü temelinde gazete arşivinin araştırmacılar, hukukçular veya tarihçiler için önem taşıyan veriler olduğunu belirtmiştir. Unutulma hakkı, İnternet ortamında haber arşivini koruma altına alan basın özgürlüğünün ve halkın haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılmalıdır. Mahkeme, İnternet ortamındaki bir haber veya yazının unutulma hakkı kapsamında İnternet'ten çıkarılabilmesi için yayının içeriği, yayında kaldığı süre, güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak kabul edilememe, kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği) haber veya yazıya konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı, haber veya yazının konusu, bu bağlamda haber ya da yazının olgusal gerçekler veya değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususların somut olay açısından incelenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur (N.B.B., § 50).
26. Somut olayda başvurucunun şikâyetine konu olan haber 18/12/2003 tarihinde yayımlanmış ve arşiv niteliğindedir. Haber genel olarak gözaltı koruma tedbirinin uygulanması esnasında kolluk görevlileri tarafından uyulması gereken ilkeler hakkındadır. Habere göre Yargıtay ilgili ceza dairesi, temyize konu bir olayı irdelerken bu ilkelerden yararlanmış, gözaltı nedeni bulunmadığı halde bir kişinin yirmi saat gözaltında tutulduktan sonra ifadesi dahi alınmadan serbest bırakılmasının hürriyeti tahdit suçunu oluşturacağı gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kolluk görevlisi hakkındaki beraat kararını bozmuştur. Haberde, Yargıtayın kişi hürriyetine müdahale edilmeden başvurulabilecek bir koruma tedbiri var ise kolluk görevlileri tarafından hürriyeti daraltan yöntemlere başvurulmaması gerektiği yönündeki kanaati aktarılmaktadır. Yargıtay'dan polise gözaltı uyarısı başlığının kullanıldığı haberde, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamada sanıklar arasında yer alan başvurucunun iftira suçundan yargılanarak beraat ettiği, Yargıtay tarafından başvurucu hakkında verilen beraat kararının onandığı bilgisine de yer verilmiştir. Bu haberin gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülmemiştir.
27. Başvurucu, şeref ve itibarının zedelendiğini belirterek 21/8/2014 tarihinde söz konusu habere erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur. Bakırköy 5. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun şeref ve itibarının korunması ile kamu yararı bağlamında yaptığı değerlendirme neticesinde söz konusu yayının basın özgürlüğü kapsamında kaldığını belirterek (bkz. § 10) 21/8/2014 tarihli kararı ile talebin reddine karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara itirazı da Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/9/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
28. Bahsi geçen haberin başlığı ile içeriği incelendiğinde amacın, kamuoyunun ilgisine matuf, polisin gözaltı tedbirini uygularken uyması gereken ilkelere yönelik Yargıtay yaklaşımını somut dava kapsamında aktarmak ve kamuoyunu bilgilendirmek olduğu görülmektedir. Her ne kadar haberin yapıldığı tarih ile haber içeriğine erişimin engellenmesi talebinde bulunulduğu tarih arasında on bir yıla yakın süre bulunsa da haberin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına ilişkin bir sorun hakkında temyiz merciinin yaklaşımını ortaya koyması bakımından güncelliğini ve kamuoyunun ilgisini yitirdiği söylenemez. Haberde, somut davaya ilişkin bilgilere yer verilirken sanık sıfatıyla yer alması sebebiyle başvurucu hakkında ilk derece mahkemesi ile Yargıtay ilgili ceza dairesinin verdiği beraat ve onama kararlarına da değinilmiştir. Bununla birlikte yukarıda yer verilen tespitler ışığında haberin doğrudan başvurucunun şahsını hedef alır nitelikte bir haber olmadığı da açıktır. Kaldı ki haberde, başvurucu hakkında değer yargısı olarak nitelendirilebilecek herhangi bir ifadeye de yer verilmemiş, yalnızca beraat ve onama kararları aktarılmıştır. Bu bakımdan başvurucu hakkında menfi olarak nitelendirilebilecek bir bilgiye yer verilmediği de görülmektedir. Diğer taraftan İnternet haber arşivindeki bireysel başvuru konusu linke tıklandığında ilgili gazete tarafından haberin yayımlanmaya devam ettiği ancak başvurucunun soyadının sadece baş harfe yer verecek şekilde kısaltılarak haberi ulaşılabilir kılan kişisel verilerin silindiği de tespit edilmiştir.
29. Tüm bu tespitler ışığında haberin arşivde kolaylıkla ulaşılabilir kılınması için gerekli haber değerinin devam ettiği, bu bağlamda unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmeyi zorunlu kılacak şartların oluşmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak ifade ve basın özgürlükleri ile birlikte halkın haber alma ve bilgiye ulaşma hakkı birlikte değerlendirildiğinde başvuru konusu olayda ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğu, derece mahkemesinin takdir yetkisine müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına 5/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.