TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TÜRK ÇİMENTOSU VE KİRECİ ANONİM ŞİRKETİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9396)
|
|
Karar Tarihi: 4/10/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Heysem KOCAÇİNAR
|
Başvurucu
|
:
|
Türk
Çimentosu ve Kireci Anonim Şirketi
|
Vekili
|
:
|
Av. Serpil
AKBAYIR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, davacının dayandığı sözleşmenin geçersiz olması ve
sözleşme geçerli kabul edilse dahi edimin yerine getirilmediğine dair deliller
toplanmadan davanın kabulüne karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu ile davacı şirket arasında 25/10/1996 tarihli
mimarlık hizmetleri tip sözleşmesi düzenlenmiştir.
9. Anılan sözleşmede, mülkiyeti başvurucuya ait 774 ada 53
parsel sayılı taşınmaza ilişkin proje, teknik koordinasyon ve müşavirlik,
uygulama, denetim ve gözetim ile teknik uygulama sorumluluğu hizmetlerinin
bedeli karşılığında davalı şirket tarafından yerine getirileceği hükme
bağlanmıştır.
10. Başvurucu ile davacı şirket arasında 9/8/2002 tarihinde ilk
sözleşmeye ek sözleşme düzenlenmiştir. Ek sözleşmenin 4. maddesinde başvurucu,
ana sözleşmeye konu arsanın kaybedilen imar haklarının ihya edilmesi ve iptal
olan inşaat ruhsatında yazılı hakların yeniden elde edilmesi konusunda uzun bir
süre boyunca yaptığı bilimsel ve hukuksal çalışmalar ve bunun neticesinde de
lehine ciddi biçimde ilave imar hakkı doğmuş olması nedeniyle davacı şirkete
7.500.000Amerikan doları ödemeyi taahhüt etmiştir.
11. Davacı şirket 8/1/2010 tarihli dilekçesiyle 1994 yılında
başlayan iş ilişkisi içinde yapılan iş ve hizmet karşılığı olarak 9/8/2002
tarihli sözleşmede kararlaştırılan bedelin 1.000.000 Amerikan doları
tutarındaki kısmı için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açmış,
18/2/2011 tarihli ıslah dilekçesiyle bakiye 6.500.000 Amerikan doları
tutarındaki meblağın da tahsilini istemiştir.
12. İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi (Mahkeme) 19/11/2012
tarihli kararıyla davacının sözleşmeyle yüklendiği taahhütlerini yerine
getirdiği ve sözleşmede belirlenen bedeli talep hakkının doğduğu gerekçesiyle
davanın kabulüne karar vermiştir.
13. Karar temyiz edilmiş ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin
30/5/2013 tarihli onama kararına karşı yapılan karar düzeltme isteğinin aynı
Daire tarafından 4/3/2014 tarihli ve E.2013/7366, K.2014/1565 sayılı kararı ilereddi sonucunda kesinleşmiştir.
14. Nihai karar başvurucuya 23/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 4/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, taraflar arasında düzenlenen geçersiz sözleşmeye
dayalı olarak, üstelik davacı şirket tarafından taahhüt edilen edim yerine
getirilmeden davanın kabulüne karar verilmesinin mülkiyet hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
17. Öncelikle başvurucunun başvuruya konu olayda Anayasa ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak koruma alanında yer alan mülkiyet
hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatinin bulunup bulunmadığının
tartışılması gerekmektedir (Selçuk Emiroğlu,
B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 25).
18. Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
19. Belirli durumlarda bir "ekonomik değer" veya
icrası mümkün bir "alacak" iddiasını elde etmeye yönelik "meşru
bir beklenti", Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti, makul bir şekilde
ortaya konmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli
bir kanun hükmüne veya başarılı olma şansının yüksek olduğunu gösteren yerleşik
ve istikrarlı bir yargı içtihadına dayanan yeterli somutluğa sahip nitelikteki
bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece ulusal hukukta
mülkiyet hakkı kapsamında savunulabilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin
kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve
Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 37).
20. Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma kapsamında
olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde
iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tanıma ise mevzuat
hükümleri ve yargı kararları ile yapılabilecektir (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845,
20/11/2014, § 37).
21. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26).
22. Somut olayda başvurucu ile davacı şirket arasında eser
sözleşmesi düzenlenmiş olup davacı şirket başvurucu adına kayıtlı taşınmaza
bedeli karşılığında proje, teknik koordinasyon ve müşavirlik, uygulama, denetim
ve gözetim ile teknik uygulama sorumluluğu hizmetlerini sunma edimini
üstlenmiştir. Anılan sözleşmeye ek 9/8/2002 tarihli sözleşmede davacı şirketin
gerçekleştirmiş olduğu hizmetlerin bedeli olarak 7.500.000 Amerikan Doları
tutarında meblağı hak ettiği karar altına alınmıştır. Davacı şirketin asıl ve
ek sözleşmeye dayanarak sözleşme ile belirlenen bedelin tahsili talebiyle
başvurucu aleyhine açtığı dava kabulle sonuçlanmıştır.
23. Başvurucunun şikâyetinin temelindeki hüküm altına alınan
bedel, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Sözleşmeden doğan
parasal edimlerin Anayasa'nın 35. maddesi anlamında "mülk" kapsamına
girebilmesi için icra edilebilir bir şekilde belirginleşmesi gerekmektedir.
Sözleşmeye dayalı edimlerin somutlaşması, yargı kararına bağlanmasıyla söz
konusu olur. Henüz bir mahkeme tarafından hüküm altına alınmamış sözleşmeye
dayalı bir edimin icra edilebilir bir hâle geldiğinden söz edilemez.
Dolayısıyla sözleşmeden kaynaklanan bir edimin varlığının hüküm altına alınması
amacıyla açılan bir davada taraflarca ileri sürülen alacak iddialarının
Anayasa'nın 35. maddesi anlamında "mülk" olarak kabulü olanaksızdır
(mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatin var olup olmadığının
yargılamanın sonucuna bağlı olduğu durumlarda mülkiyet hakkının ihlali
iddiasının incelenemeyeceği hakkında bkz. Mustafa
Doğan, B. No: 2014/1836, 28/9/2016, § 44).
24. Bu itibarla somut olayda mahkemede dava konusu olan bir
alacak iddiası söz konusu olup mahkeme tarafından hükme bağlanmak suretiyle
icra edilebilir vasfı kazanan bir alacak bulunmadığından Anayasa'nın 35.
maddesi kapsamına giren "mülk"ün
varlığından bahsedilemez.
25. Açıklanan nedenlerle sözleşmede kararlaştırılan bedele
ilişkin şikâyet yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu, sözleşme kapsamındaki edimlerin davacı şirket
tarafından yerine getirilmediğinin ispatı yönünden başlangıçta parselin mevcut
emsali 3,5 olmasına rağmen 10/7/2003 tarihli ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı
ile 1,5 olarak düşürüldüğü ve bu hususu ispatlayan ve davanın esasına etkili olanDanıştay Altıncı Dairenin 31/10/2007 tarihli ve
E.2003/6648, K.2007/5917 sayılı kararının istenmesine rağmen gönderilmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında adil yargılanma
hakkının unsurlarından birinin silahların eşitliği ilkesi olduğu, silahların
eşitliği ilkesinin, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına geldiği (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 32)ve yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesinin adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
olduğu kabul edilmektedir (Güher Ergun ve
diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
28. Bununla birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri
değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına
karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada
sunulan delilin geçerli olup olmadığını ve delil sunma ve inceleme
yöntemlerinin yasaya uygun olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin
görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru konusu
yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt
Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No:
2013/1213, 4/12/2013, § 27).
29. Somut olayda yargılamada ilk derece mahkemesinin
başvurucunun isteği üzerine Danıştay Altıncı Dairenin E.1999/5488 K.2001/6452,
E.1998/1282 K.1999/950, E.2001/6017 K.2005/3684, E.2002/626 K.2005/3685 ve
E.2003/6648 sayılı dosyalarınıincelemek üzere
istediği ancak ilgili Daire tarafından anılan dosyaların gönderilmesinin mümkün
olmadığı ve gerekli görülmesi hâlinde istenilen belgelerin onaylı bir örneğinin
gönderilebileceğinin belirtildiği saptanmıştır.
30. Başvuruya konu yargılamada başvurucu şirket ile davacı
arasında 25/10/1996 tarihli mimarlık hizmetleri tip sözleşmesi ve 9/8/2002
tarihinde de bu sözleşmeye ek yeni bir sözleşme düzenlenmiştir. Anılan ek
sözleşmede ana sözleşmede üstlenilen edimlerin yerine getirilip getirilmediği
üzerinde durulmadan arsanın kaybedilen imar haklarının ihya edilmesi ve iptal
olan inşaat ruhsatında yazılı hakların yeniden elde edilmesi yönündeki bilimsel
ve hukuki çalışmalar ile bunların sonucunda doğan ilave imar hakkı nedeniyle
davacıya 7.500.000 Amerikan doları ödeneceği belirtilmiştir. Başvurucu
tarafından, davacı şirket ile kurulan ilişki süresince parselin 3,5 olan
emsalinin azalarak zarara uğradığı yönünde delil teşkil ettiği ileri sürülen
Danıştay Altıncı Dairesine ait dosyaların veya onaylı örneğinin getirtilmediği
ileri sürülmüşse de bu dosyaların davanın çözümüne yarar nitelikte olup
olmadığı hususu ile ilgili değerlendirme yetkisinin Mahkemeye ait olduğu ve
Mahkemenin başvurucunun bu talebini taraflar arasındaki sözleşmeler vedosyada toplanan diğer delilleri hüküm kurmaya yeterli
görmek suretiyle zımnen reddettiği anlaşılmıştır.
31. Buna göre başvurucunun Danıştayda
görülen bir kısım dosyanın getirtilmesi isteğinin Mahkemece zımnen
reddedilmesinin başvurucuyu yargılamada diğer tarafa göre dezavantajlı duruma
düşürmediği, bu durumun silahların eşitliği ilkesi bağlamında adil yargılanma
hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmayacağı anlaşılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ilkesine yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
4/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.