TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BERİVAN ELTER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1825)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Berivan
ELTER
|
|
|
2. Derya
ARSLAN
|
|
|
3. Nevin
GÜKÇE
|
|
|
4. Songül
ENÜŞTEKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Fehmile DANİŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 11/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında 15/6/2011-18/6/2011 tarihlerinde gözaltına alınmış;
Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 19/6/2011 tarihli kararı ile silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır.
9. Başvuruculara isnat edilen suçların terör suçu olması
nedeniyle Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/288 sayılı fezlekesi ile
başvurucular hakkındaki soruşturma dosyası, Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığına (CMK mülga 250. maddeyle görevli) gönderilmiştir.
10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 15/8/2011 tarihli
iddianamesi ile başvurucuların "silahlı terör örgütü yöneticisi/üyesi olma
ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na
muhalefet" suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle
aynı ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucular da
dâhil olmak üzere toplam 29 sanığın cezalandırılması talep edilmiştir.
11. Dava, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250.
maddeyle görevli) E.2011/78 sayılı dosyası üzerinden başvurucular bakımından
tutuklu olarak görülmüştür. Mahkemece 31/10/2011 tarihinde yapılan ilk
duruşmada başvurucular, kendilerine sorulan tüm sorulara Kürtçe cevap
vermişlerdir. Mahkeme, bu durumu "Kürtçe savunma yapmak üzere tercüman
atanması" talebi olarak değerlendirmiş ve talebin reddine karar vermiştir.
Mahkemenin ret gerekçesinde başvurucular da dâhil olmak üzere tüm sanıkların bu
güne kadarki savunmalarını Türkçe olarak yaptıkları ve ayrıca eğitim ve sosyal
konumları itibarıyla da Türkçe'yi bildiklerine vurgu
yapılmıştır. Mahkemeye göre başvurucuların tercümandan yararlanma talebi,
bundan dolayı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde ve bu maddenin
uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, ayrıca
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 202.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen koşulları taşımamaktadır. Mahkeme
son olarak gerekmediği hâlde savunmanın tercüman aracılığıyla alınmasının, ceza
yargılamasının temel ilkelerinden biri olan "yüz yüzelik
ilkesi" ile bağdaşmayacağına ve yargılamanın uzamasına sebebiyet
vereceğine değinmiştir.
12. Başvurucular Kürtçe savunma yapmaya ve sorulan sorulara
Kürtçe cevaplar vermeye devam ettiklerinden sonraki duruşmalarda da
başvurucuların savunmaları alınamamıştır. Başvurucular 13/3/2013 tarihli
celsede tercümanla savunma yapma taleplerini yinelemişleridir. Mahkeme, bu
talebi değerlendirirken5271 sayılı Kanun'un 202. maddesine 24/1/2013 tarihinde
eklenen (4) numaralı fıkrayı dikkate almış; ancak "mevcut düzenlemede [kişinin kendisini daha iyi ifade
edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde savunma yapması] hususu[nu]n iki aşamayla sınırlı tutulduğu, ilk aşama olan iddianamenin okunması
aşamasının zaten çok önce yerine getirildiği ve henüz de esasa dair mütalanın sunulmadığı" gerekçesiyle (bu
aşamada) talebin reddine karar vermiştir. Bununla birlikte Mahkemenin söz
konusu talebi, mütala sonrası kendilerini daha iyi
ifade edebilecekleri bir dilde savunma yapma talebi olarak kabul ettiği ve
mütalaadan sonraki aşamada yeniden talepleri beklenmeksizin başvurucuların da
aralarına olduğu bir kısım sanığa tercüman atanmasına karar verdiği
görülmektedir.
13. Devam olunan yargılamada Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki
mütalaasını 19/6/2013 tarihli duruşmada bildirmiştir. Cumhuriyet savcısı,
başvurucuların PKK terör örgütünün üyesi oldukları ve örgüt adına
gerçekleştirilen bazı eylemlere katıldıkları; bu nedenle de "terör
örgütüne üye olma ve 2911 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarından cezalandırılmaları
gerektiği düşüncesindedir. Mahkeme, başvurucuların Cumhuriyet savcısının esas
hakkındaki görüşüne karşı savunmalarının alınması sırasında tercüman
görevlendirmiş ve başvurucular esas hakkındaki savunmalarını tercüman
aracılığıyla Kürtçe olarak yapmışlardır. Bu kapsamda başvuruculardan Derya
Aslan'ın savunmada bulunduğu; Songül Enüştekin ve
Berivan Elter'in duruşmaya katılımlarının Ses ve
Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden sağlanması nedeniyle savunma yapmak
için elverişli koşulların bulunmadığını, Nevin Gökçenin ise açıklayacağı bir
şey olmadığını belirterek suçlamalarla ilgili bir anlatımda bulunmadıkları
görülmüştür.
14. Yargılama aşamasında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2011/414, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/427, Diyarbakır 7. Ağır
Ceza Mahkemesinin E.2012/58 ve E.2014/55 sayılı dosyaları başvurucuların
yargılandığı dava dosyası ile birleştirilmiştir.
15. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, 21/1/2014 tarihinde resen
yaptığı inceleme sonucunda başvurucuların tutukluluk hâlinin devamına karar
vermiştir.
16. Başvurucular, 22/1/2014 tarihinde karara itiraz etmişler;
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/1/2014 tarihli kararı ile itirazın
kesin olarak reddine karar verilmiştir.
17. Başvurucular, anılan kararı 5/2/2014 tarihinde
öğrendiklerini bildirmişlerdir.
18. Başvurucular 11/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
19. Öte yandan 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1.
maddesi ile CMK mülga 250. maddeyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin
kaldırılması üzerine Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2014 tarihli
kararı ile dosya, Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/104) devredilmiştir.
20. Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 12/3/2014 tarihinde yapılan
tensip incelemesi sonucunda başvurucuların tahliyesine karar vermiştir.
Mahkemece başvurucuların da aralarında olduğu sanıkların tercüman aracılığıyla
savunmalarının alınması kararlaştırılmış; başvuruculardan Nevin Gökçe 29/9/2015
tarihinde, Berivan Elter 21/1/2016 tarihinde, Derya
Aslan ise 21/4/2016 tarihinde yapılan duruşmalarda tercüman aracılığıyla Kürtçe
olarak savunmada bulunmuşlardır. Mahkeme, savunmasını alamadığı Songül Enüştekin hakkında ise yakalama emri çıkarmıştır.
21. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
24. 5271 sayılı Kanun'un
"Tercüman bulundurulacak hâller" kenar başlıklı 202.
maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Sanık veya mağdur, meramını
anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman
aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme
edilir.
...
(4) (Ek: 24/1/2013-6411/ 1 md.)
Ayrıca sanık;
a) İddianamenin okunması,
b) Esas hakkındaki mütalaanın verilmesi,
üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi
ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda tercüme
hizmetleri, beşinci fıkra uyarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği
tercüman tarafından yerine getirilir. Bu tercümanın giderleri Devlet
Hazinesince karşılanmaz. Bu imkân, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına
yönelik olarak kötüye kullanılamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
26. Başvurucular, tutukluluğa ilişkin mahkeme kararlarınındaki gerekçelerin matbu olduğunu, yine bu
kararlara yönelik itirazlarının da gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini, söz
konusu kararlarda kendi durumlarına ilişkin kişisel bir gerekçeye yer
verilmediğini, ayrıca adli kontrolün yetersiz kalma nedenlerinin
açıklanmadığını, delillerin toplandığı aşamadan sonra bile delil karartılması
ihtimali bulunduğu gerekçesiyle tutukluluğun sürdürüldüğünü, böylece 2 yıl 6
aydır devam eden tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek Anayasa'nın 19.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
2. Değerlendirme
27. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
29. Yukarıda belirilen Anayasa ve
Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
30. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi
veya makul süreyi aştığı iddialarıyla yapılan bireysel başvurular bakımından
bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak)
5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
31. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/3/2014
tarihinde tahliyelerine karar verilen başvurucuların tutukluluklarının makul
süreyi aştığına ilişkin iddiaları, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna
göre başvurucuların tutukluluklarının makul süreyi aştığının tespiti hâlinde
görevli mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna
göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucuların
durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu
olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin
bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular, davaya bakan mahkemelerin gerekli özeni
göstermemesi nedeniyle yargılamanın uzun süreden beri sonuçlandırılmadığını,
mahkemelerin keyfî bir şekilde (kendilerinin de aralarında olduğu) sanıkların
ana dilde savunma yapmalarına imkân tanımamasının davanın uzamasına neden
olduğunu belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşler
ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucuların yargılamanın uzun
sürdüğüne yönelen iddialarının Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
36. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
37. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
38. Başvurucuların yargılandığı dava, terör suçlarına ilişkin
olup, iddianamede başvurucular ile birlikte toplam 29 kişi hakkında
cezalandırma talep edildiği görülmektedir. Davada, her bir sanık yönünden
suçlama konusu edilen birçok eylem bulunmaktadır. Ayrıca yargılama aşamasında
aynı Mahkemede görülen iki davanın yanı sıra diğer mahkemelerde görülen iki
dava da başvurucuların yargılandığı dava ile birleştirilmiştir (bkz. §§ 9-10,
14). Dolayısıyla dava, ciddi derecede karmaşık niteliktedir.
39. Öte yandan başvurucuların da aralarında olduğu çok sayıda
sanık, savunmalarını Kürtçe olarak yapmak istemişler; Mahkeme bu talebi kabul
etmediğinden çok uzun süre bu kişilerin savunmaları alınamamıştır (bkz. §§
11-13). Bu bağlamda Mahkemenin başvurucuların savunmalarını Kürtçe olarak
yapmalarına izin vermemesinin özen yükümlülüğüne aykırı olup olmadığı
incelenmelidir.
40. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararlarda tercümandan
yararlanma hakkının, sınırlı bir hak olduğunu, bu bağlamda adil bir
yargılamadan umulan yararın sağlanması amacıyla ve yalnızca yargılamada
kullanılan dili bilmeyen, anlamayan ve konuşamayan kişilere tercüman
atanmasının zorunlu olduğunu ifade etmiştir. Bu bakımdan devletin çeviri
sağlama yükümlülüğü ancak yargılamada kullanılan dili bilmeyen, anlamayan ve
konuşamayan kişilerin bir tercümanın yardımına ihtiyaç duyması hâlinde doğar (Aycan Özdoğan, B. No: 2013/4841,
25/2/2015, § 20). Kişilerin böyle bir ihtiyacının bulunup bulunmadığını
belirlemek ise davaya bakan hâkimin görevidir.
41. Başvurucular, Türkçe bilmediklerini ileri sürmemişler,
aksine yargılama boyunca ana dilde savunma yapmak istediklerini belirterek
Kürtçe konuşmuşlardır. Mahkeme başvurucuların soruşturma aşamasında Türkçe
ifade verdiklerini ve sosyal konumlarından da Türkçe'yi
bildiklerinin anlaşıldığını ifade etmiş, bu nedenle başvuruların Kürtçe savunma
yapma ve bunun için tercümandan yararlanma taleplerini kabul etmemiştir.
42. 5271 sayılı Kanun'un 202. maddesine 24/1/2013 tarihinde
eklenen (4) numaralı fıkra ile tercüman yardımından yararlanma hakkı
genişletilmiştir. Buna göre sanıkların iddianamenin okunması ve esas hakkındaki
mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade
edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabileceği hükmü getirilmiştir.
Böylece "meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen" sanığa da sözlü
savunmasını başka dilde yapabilme imkânı getirilmiştir. Anılan Kanun
değişikliği üzerine başvurucular, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki
mütalaasına karşı savunmalarını tercüman aracılığıyla Kürtçe olarak
yapmışlardır. Ancak Derya Aslan dışındaki başvurucuların savunmalarında,
kendilerine isnat edilen suçlamalarla ilgili herhangi bir açıklama yapmadıkları
görülmüştür. Bu itibarla başvurucuların savunmalarının alınmasındaki gecikme
temelde başvurucuların tutumundan kaynaklanmış olup bu hususta Mahkemece bir
özensizlik gösterildiği tespit edilmemiştir.
43. Yukarıda belirtilen ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında, ciddi derecede karmaşık
nitelikte olan davanın sonuçlanmasındaki gecikmenin bir bölümü de
başvurucuların tutumundan kaynaklanmış olmakla birlikte; yargılamanın önemli
bir bölümü (başvurucular yönünden) tutuklu olarak sürdürülmüş olup yaklaşık 6
yıl 3 aydır ilk derece mahkemesinde devam etmekte olan yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
45. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
46. Başvurucular, ayrı ayrı 30.000 TL manevi tazminat talep
etmişlerdir.
47. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
48. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında,
yargılamanın sonuçlanmasındaki gecikmenin bir bölümünün de başvurucuların
tutumundan kaynaklandığı gözetilerek başvurucuların her birine ayrı ayrı net
4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuların her birine net 4.000 TL manevi tazminatın AYRI
AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/104) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.