TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM DOĞAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2249)
|
|
Karar Tarihi: 20/9/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucular
|
:
|
1. İbrahim
DOĞAN
|
|
|
2. Metin
KORKMAZ
|
|
|
3. Ozan EREN
|
|
|
4. Servet
OYAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat
ÖZKAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılama aşamasında savunma hakkının
kısıtlanması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle de
adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 18/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250.
maddeyle görevli) yürütülen bir soruşturma kapsamında 13/2/2010 tarihinde
gözaltına alınmış ve Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddeyle
görevli) 16/2/2010 tarihli kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmışlardır.
9. Başvurucular, sorgu sırasında üniversite öğrencisi
olduklarını ifade etmişlerdir.
10. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 4/6/2010 tarihli
iddianamesi ile başvurucuların "tehlikeli maddeleri izinsiz olarak
bulundurma veya el değiştirme, korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda
patlayıcı madde kullanma, silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü
propagandası yapma, terör örgütlerine yardım etme, mala zarar verme, görevi
yaptırmamak için direnme" suçlarını işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları
istemiyle Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK mülga 250. maddeyle görevli)
kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucular da dâhil olmak üzere toplam 26
sanığın cezalandırılması talep olunmuştur.
11. Dava, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/137 sayılı
dosyası üzerinden başvurucular bakımından tutuklu olarak görülmüştür.
12. Mahkeme 14/1/2014 tarihinde resen yaptığı inceleme sonunda
başvurucuların tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
13. Başvurucular, 15/1/2014 tarihinde karara itiraz etmişler;
Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/1/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin
olarak reddine karar verilmiştir.
14. Başvurucular, anılan kararı 6/2/2014 tarihinde
öğrendiklerini bildirmişlerdir.
15. Başvurucular 18/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
16. Öte yandan 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1.
maddesi ile CMK mülga 250. maddeyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin
kaldırılması üzerine Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/3/2014 tarihli
kararı ile dosya, Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/190) devredilmiştir.
17. Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 8/5/2014 tarihinde yapılan
duruşmada başvurucuların tahliyesine karar vermiştir.
18. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 20/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
22. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun oldukları anlaşılan ve bireysel başvuru
tarihinde öğrenci olup cezaevinde tutuklu bulunan başvurucuların açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
23. Başvurucular, tutukluluğa ilişkin mahkeme kararlarının
gerekçesiz olduğunu ve bu kararlarda adli kontrolün yetersiz görülme nedenine
dair bir açıklama yapılmadığını, aynı matbu ifadelerin tekrarlanması suretiyle
tutukluluğun devam ettirildiğini, öğrenci olmaları dolayısıyla
tutukluluklarının eğitim hakkını da engellediğini belirterek Anayasa'nın 10.,
36., 38., 40., 138. ve 142. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular, tutukluluk nedeniyle
yükseköğrenimlerine devam edemediklerini belirterek Anayasa'nın 42. maddesi ile
güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerse de başvurucuların tutuklanmaları nedeniyle öğrenimlerine devam
edememeleri hürriyetlerinden yoksun kalmalarının doğal sonucu olup ayrıca başvurucuların
eğitim hakkına bir müdahalede bulunulmamıştır. Bu nedenlerle başvurucuların
anılan iddiaları da dâhil olmak üzere bu bölümdeki tüm şikâyetlerinin
Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür (benzer yöndeki bir
değerlendirme için bkz. Ersel Turhan,
B. No: 2014/1191, 17/5/2016, § 31).
25. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
27. Yukarıda belirilen Anayasa ve
Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
28. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
29. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 8/5/2014
tarihinde tahliyelerine karar verilen başvurucuların tutukluluklarının makul
süreyi aştığına ilişkin iddiaları, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna
göre başvurucuların tutukluluklarının makul süreyi aştığının tespiti hâlinde
görevli mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna
göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun
başvurucuların durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu
olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurucuların tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden
bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Savunma Hakkının
Kısıtlandığı İddiası
a. Başvurucuların
İddiaları
31. Başvurucular, suçlamalara ilişkin yeterli delil olmadığını,
etkili bir inceleme ve araştırma yapılmadan gizli tanık beyanlarına ve telefon
görüşme kayıtlarına dayanılarak kendilerine suç isnat edildiğini, gizli tanığın
duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığı sorgulama imkânından yoksun
kaldıklarını, ana dilde savunma yapma taleplerinin kabul görmediğini, böylece
savunma haklarının kısıtlandığını belirterek Anayasa'nın 10., 36., 38. ve 142.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, §
16). Bu itibarla başvurucuların bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
33. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 27).
34. Somut olayda başvurucular hakkındaki dava,
hem bireysel başvurunun yapıldığı hem de Anayasa Mahkemesince bireysel
başvurunun karara bağlandığı tarihler itibarıyla ilk derece mahkemesinde
derdesttir. Başvurucuların başvuru formunda dile getirdikleri savunma
haklarının kısıtlandığına ilişkin şikâyetlerini, derece mahkemelerinde devam
eden yargılamada ve sonrasında istinaf/temyiz aşamasında ileri sürebilme ve
ileri sürmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır.
Bu çerçevede derece mahkemelerinin yargılama ve istinaf/temyiz süreçleri
beklenmeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin
başvurucular tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
35. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemeleri ve
istinaf/temyiz mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yolları
tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel
başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılamanın Makul
Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası
a. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucular, yargılandıkları davada soruşturma ve
kovuşturma süreçlerinin uzun sürdüğünü belirterek Anayasa'nın 36. ve 38.
maddelerinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
b. Değerlendirme
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
38. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
39. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
40. Somut olayda davada yer alan kişi sayısı, davanın terör
suçlarına ilişkin olması, birçok olayın dava konusu edilmesi, başvuruculara
yönelik çok sayıda suçlamanın bulunması olguları başvuruya konu yargılamanın
kısmen karmaşık nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte
başvurucular hakkındaki yargılama sürecinin önemli bir bölümünün tutuklu olarak
sürdürüldüğü dikkate alındığında ve davaya bütün olarak bakıldığında yaklaşık 7
yıl 7 aydır ilk derece mahkemelerinde devam eden yargılamanın süresinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle başvurucuların Anayasa'nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
iii. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
42. 6216 sayılı Kanun'un "Kararlar"
kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
43. Başvurucular, 10.000'er TL maddi ve 20.000'er TL manevi
tazminat talep etmişlerdir.
44. Başvuruda Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
45. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir
belge sunmamış olmaları nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
46. Başvurucular 22/9/2016 tarihli dilekçeleri ile manevi
tazminat talebinden vazgeçtiklerini bildirmişlerdir. Bu nedenle başvurucuların
manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
47. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Savunma imkânının
kısıtlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuların,
1. Maddi tazminat
taleplerinin REDDİNE,
2. Manevi tazminat
taleplerinin feragat nedeniyle REDDİNE,
E. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2014/190) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.