TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADEM ÇAKIR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/18598)
|
|
Karar Tarihi: 5/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Adem ÇAKIR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kat irtifakının sona erdirilmesine ilişkin davada
gerekçesiz karar verilmesi ile yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Sivas'ın Eskikale Mahallesi'nde bulunan
228 ada 56 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 25/6/1970 tarihinde kat irtifakı
tesis edilmiştir. Kat irtifakının kurulması sırasında tapu müdürlüğüne verilen
onaylı mimari projeye göre bodrum, zemin ve yedi normal kattan oluşan bir bina
yapılması ve kırk dokuz adet bağımsız bölüm inşa edilmesi öngörülmüştür. Buna
karşın binanın bodrum, zemin ve ilk üç normal katı yapılabilmiş olup taşınmazda
fiilen yirmi dokuz adet bağımsız bölüm mevcuttur. Başvurucunun bu taşınmazda
kat irtifakı arsa payı bulunmaktadır.
9. Anılan taşınmazda arsa payları bulunan T.K. ve Ö.Ş.T.,
başvurucunun da aralarında olduğu diğer kat irtifak hakkı sahiplerine karşı kat
irtifakının sona erdirilmesi istemiyle 1/10/1998 tarihinde Sivas 1. Sulh Hukuk
Mahkemesinde dava açmıştır.
10. Sivas 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 7/2/2001 tarihli kararıyla
davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde dava konusu taşınmaz
üzerinde projeye göre tamamlanmamış da olsa kat irtifakı kurulmuş bir yapının
bulunduğu, bu nedenle kat irtifakının 23/6/1935 tarihli ve 634 sayılı Kat
Mülkiyeti Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca sona erdirilmesinin söz konusu
olmayacağı belirtilmiştir.
11. Anılan karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 19/3/2002
tarihli kararı ile bozulmuştur. Kararın gerekçesinde ana yapının kanunda öngörülen
beş yıllık süre içinde tamamlanmadığı ve otuz yılı aşkın süredir yapım tekniği
açısından herhangi bir kısıtlama olmamasına rağmen kat irtifak hakkı
sahiplerince bu yükümlülüğün yerine getirilmediği Mahkemece belirtilen konuda
araştırma yapılarak yeniden karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
12. Bozma sonrası Sivas 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 9/9/2004 tarihli
karar ile kat irtifakının sona ermesine karar vermiştir.
13. Temyiz üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 23/3/2006 tarihli
karar ile davalı kat irtifak hakkı sahiplerinden ölenlerin olduğunu bu durumun
mahkemece dikkate alınmadığını belirterek incelenmeksizin kararın bozulmasına
karar vermiştir.
14. Sivas 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 6/4/2011 tarihli karar ile
bozma gerekçesindeki hususları da dikkate alarak kat irtifakının sona ermesine
karar vermiştir. Karar gerekçesinde davalı taraflara, ayrı ayrı dava konusu
edilen taşınmazda eksik kalan katların tamamlanmasında herhangi bir harcama
yapmalarının mümkün olup olmadığı ve eksik kalan kısımlarını tamamlayıp tamamlayamacakları hususlarının sorulduğu belirtilmiş ve
tarafların imzalı beyanları ile dava konusu taşınmazda eksik kalan katların
tamamlanmasında harcama yapmalarının mümkün olmadığı ve bir araya gelip eksik
kalan kısımlarını tamamlamalarının da olanaklı bulunmadığının beyan edildiği
ifade edilmiştir. Mahkemece projeye uygun olarak tamamlanma ihtimali kalmayan
binada kat irtifakının sona ermesine karar verilmiştir.
15. Belirtilen karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 18/6/2013
tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 23/6/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
16. Başvurucu24/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 634 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Tamamlanmış bir yapının kat, daire, iş bürosu,
dükkan, mağaza, mahzen, depo gibi bölümlerinden ayrı ayrı ve başlı başına
kullanılmaya elverişli olanları üzerinde, o gayrimenkulün maliki veya ortak
malikleri tarafından, bu Kanun hükümlerine göre, bağımsız mülkiyet hakları
kurulabilir.
Yapılmakta veya ileride yapılacak olan bir
yapının, birinci fıkrada yazılı nitelikteki bölümleri üzerinde, yapı
tamamlandıktan sonra geçilecek kat mülkiyetine esas olmak üzere, arsa maliki
veya arsanın ortak malikleri tarafından, bu Kanun hükümlerine göre irtifak
hakları kurulabilir.”
18. 634 sayılı Kanun'un 49. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"...
(Değişik fıkralar: 13/4/1983 - 2814/14 md.) Kat irtifakına konu olan arsa üzerinde, bu irtifakın
kurulması sırasında verilen plana göre beş yıl içinde yapı yapılmazsa
maliklerden birinin istemi üzerine, sulh hakimi, gerektiğinde ilgilileri de
dinleyerek, duruma göre kat irtifakının sona ermesine veya belli bir süre için
uzatılmasına karar verir. Süre istem üzerine yeniden uzatılabilir.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 5/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiği İddiası
20. Başvurucu; davacıların binayı yapan, projelendiren, projeyi
onaylayan kat irtifakını kuran ve kat irtifakına dayalı olarak arsa üzerindeki
dükkânları kendisine satan kişilerin olduğunu, kat mülkiyetine geçileceği
iddiası ile sahte belge düzenleyerek satış yapıldığını, davacıların binanın üç
katını kullanmakta ve gelir elde etmekte olduğunu, binanın yapılmayan
kısımlarının tamamlanması için davalıların katkıda bulunmasının beklenmesinin
kötü niyetli olduğunu, bu hususların mahkeme gerekçesinde açıklanmadığını
belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının
madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla
Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar
hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
22. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
23. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara
ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle
gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014,
§ 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna
etkili olması hâlinde mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek
zorunda olabilir (Yasemin Ekşi,
B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
24. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir
(bkz. § 14). Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme
konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
29. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
30. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında 15 yıl 7 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
33. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
35. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında şikâyet konusu davadaki taraf sayısı da dikkate alınarak
başvurucuya net 20.775 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.775 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Sivas 1. Sulh Hukuk Mahkemesine
(E.2006/471, K.2011/514) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.