TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİT ERDOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19037)
|
|
Karar Tarihi: 5/4/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Halit
ERDOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa
ÇİNKILIÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
şikâyetiyle İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna yapılan başvuruda ihlal tespit
edildiği hâlde tazminata hükmedilmemesi ve bu husustaki karara karşı görevli
yargı merciine yapılan itirazın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda
başka bir hükümlü tarafından silahla vurularak yaralanmıştır.
A. Tam Yargı Davasına
İlişkin Süreç
10. Başvurucu, söz konusu olay sonucunda çalışma gücünü
kaybetmesi ve bakıma muhtaç hâle gelmesi nedeniyle uğradığı maddi ve manevi
zararın hizmet kusuru ilkesi uyarınca tazmini istemiyle 6/6/2002 tarihinde
yaptığı zorunlu idari başvurunun reddi üzerine4/10/2002 tarihinde idari yargıda
tam yargı davası açmıştır.
11. Adana 2. İdare Mahkemesinde görülen ve Bakanlığının davalı
sıfatıyla yer aldığı söz konusu dava 21/9/2004 tarihli kararla kısmen kabul
edilmiş, başvurucu adına10.000 TL manevi ve talebiyle bağlı kalınarak 50.000 TL
maddi tazminata yasal faziyle birlikte
hükmedilmiştir. Başvurucunun fazlaya ilişkin manevi tazminat istemi ise
reddedilmiştir.
12. Karar Danıştay Onuncu Dairesinin karar düzeltme isteminin
reddine dair 17/3/2008 tarihli kararıyla kesinleşmiştir.
13. Belirtilen yargı kararı ile hükmedilen tazminat tutarı
28/3/2008 tarihinde başvurucuya ödenmiştir.
B. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi Süreci
14. Başvurucu, söz konusu davaya dayalı olarak 16/6/2008
tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. Başvuru
30364/08 başvuru numarası ile kayda alınmıştır. Başvurucu 11/6/2008 tarihli
başvuru dilekçesinde, yaşadığı olaydan dolayı uğradığı zararın tarafına ödenen
tazminat miktarından çok daha fazla olduğunu, nitekim bilirkişi raporu ile de
bu durumun tespit edildiğini ifade etmiş; idari yargıda ıslah müessesesinin
olmaması sebebiyle taleple bağlı kalınarak maddi tazminata hükmedilmesi
nedeniyle gerçek zararının karşılanmadığından, ayrıca yargılamanın makul sürede
tamamlanmadığından ve yargı kararının geç icra edildiğinden şikâyet etmiştir.
Belirtilen şikâyetleri bağlamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) 3. ve 6. maddeleri ile Sözleşme'ye ek 1
No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ihlal edildiğini ileri süren başvurucu,
AİHM'den Sözleşme'ye aykırı bu durumların ortadan
kaldırılmasını talep etmiştir. Başvurucu 11/6/2008 tarihli başvuru dilekçesinde
herhangi bir tazminat talebinde bulunmamıştır.
15. Başvurucu, başvurunun incelenmesi sürecinde Türk Hükûmeti
(Hükûmet) tarafından getirilen dostane çözüm teklifini kabul etmediğini
3/11/2009 tarihli dilekçe ile AİHM'e bildirmiştir.
Başvurucu aynı dilekçesinde; yaşadığı olay nedeniyle uğradığı maddi zararının
35.000 euro olduğunu, en az bu miktarda manevi
zararının da bulunduğunu, dolayısıyla Hükûmet tarafından önerilen miktarın
tatmin edici olmadığını ifade etmiştir.
16. Başvurucu 27/1/2010 tarihli Hükûmet görüşü üzerine 10/3/2010
tarihinde AİHM'e sunduğu dilekçesinde de yargılama
sürecinde bilirkişi raporu ile saptanan ancak idari yargıda ıslah müessesesinin
bulunmaması nedeniyle karşılanmayan 62.629.489.852 eski Türk lirası maddi
zararının ve en az bu kadar manevi zararının olduğunu belirtmiş ve gerçek
zararının tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
17. Başvurucu 12/5/2010 tarihli dilekçesinde 3/11/2009 ve
10/3/2010 tarihli dilekçelerindeki tazminat istemini yinelemiştir.
18. Başvurucu 7/6/2010 tarihinde sunduğu dilekçesinde ise
yaşadığı olay nedeniyle oluşan iş gücü kaybından dolayı ömür boyu başkasının
bakımına muhtaç hâle geldiğini hatırlatmış, yaşam hakkı ihlalinden doğan maddi
ve manevi zararının karşılanmasını istemiştir.
19. AİHM 17/6/2010 tarihli yazısında, başvurucunun 12/5/2010 ve
7/6/2010 tarihli dilekçelerindeki beyanlarının AİHM İçtüzüğü'nün
38. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca dosya kapsamına alınmadığını
belirtmiştir.
C. İnsan Hakları Tazminat
Komisyonu Süreci
20. AİHM önünde söz konusu başvurunun incelenmesi devam ederken
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun yasama organı
tarafından kabul edilerek 19/1/2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
21. Başvurucu, anılan Kanun kapsamında 24/7/2013 tarihinde kayda
alınan dilekçe ile Bakanlık bünyesinde oluşturulan İnsan Hakları Tazminat
Komisyonuna (Komisyon) müracaat etmiş ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği gerekçesiyle tazminat talebinde bulunmuştur. Başvurucu söz konusu
dilekçesinde, AİHM'e yaptığı başvuru hakkında
14/6/2013 tarihli karar ile Komisyona müracaat yolu gösterilerek başvurunun iç
hukuk yolları tüketilmediğinden kabul edilebilirlik koşulunu sağlamadığı
yönünde karar verilmesi ve bu kararın 6/7/2013 tarihinde kendisine tebliğ
edilmesi üzerine Komisyona başvurusunu gerçekleştirdiğini ifade etmiştir.
22. Komisyon 29/4/2014 tarihli kararı ile başvurucunun makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini tespit etmiş ancak tazminat
talebini reddetmiştir. Tazminat talebinin ret gerekçesi olarak AİHM'deki
başvuru formunda tazminat talebinde bulunmayan başvurucunun Komisyona müracaat
ederken yeni bir talepte bulunamayacağı gösterilmiştir.
23. Başvurucu28/5/2014 tarihinde tebliğ edilen söz konusu
Komisyon kararına karşı5/6/2014 tarihinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine
itirazda bulunmuştur. Başvurucu itiraz dilekçesinde, Komisyona yapılan
başvurunun yeni yapılmış bir başvuru olmayıp AİHM'deki başvurunun devamı
niteliğinde olduğunu, bu sebeple AİHM'e verilen
dilekçe ve taleplerin görmezden gelinemeyeceğini, bu bağlamda AİHM'e sunduğu 11/6/2008 tarihli başvuru dilekçesinde Sözleşme'ye aykırı durumların ortadan kaldırılması şeklinde
talepte bulunduğunu belirtmiştir. Başvurucu, Sözleşme'ye
aykırı durumların ortadan kaldırılmasının yollarından birinin de tazminat
olduğunu, AİHM'in ihlalin tazminat yolu ile
giderilmesini başvurunun ilerleyen safhalarında değerlendirdiğini ifade
etmiştir. Nitekim başvuru sürecinde Sözleşmeci Devlet tarafından getirilen
dostane çözüm teklifine cevaben gönderdiği dilekçede olay nedeniyle uğradığı
zarar miktarını gösterdiğini ve tazminat isteminde bulunduğunu belirten
başvurucu, Komisyonun bu dilekçeleri dikkate almadan tazminat istemini
reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade etmiş, itirazının kabul edilmesini
ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
24. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu (Mahkeme) 12/9/2014
tarihli kararıyla itirazı kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde,
tazminata ilişkin talebin incelenebilmesi ve kabul edilebilmesi için ihlal
iddiasının AİHM'deki şikâyet başvurusuna konu edilmiş ve bu iddiayla ilgili
tazminat talebinin de orada dile getirilmiş olması gerektiği, zira Komisyonun AİHM'e yapılmış şikâyet başvurularını ve bunlarla ilgili
tazminat taleplerini inceleyerek sonuçlandırabildiği ifade edilmiştir. Bu usul
haricinde Komisyona yapılmış olan tazminat istemlerinin incelenemeyeceği
belirtilmiştir. Başvurucunun AİHM'e yaptığı başvuruda
uzun yargılama şikâyetinde bulunduğuna ancak bu ihlal iddiasından dolayı
tazminat talep etmediğine dikkat çekilen kararda, tazminat talebinin reddinde
hukuka aykırılık olmadığı tespit edilmiştir.
25. Nihai karar 7/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
26. Başvurucu 1/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
D. Olaya İlişkin Diğer
Tespitler
27. Başvurucu tarafından Komisyona sunulan başvuru dilekçesinde AİHM'deki
başvuru hakkında verildiği belirtilen 14/6/2013 tarihli kabul edilemezlik
kararı (bkz. § 21) metni Mahkememizin 1/11/2017 tarihli müzekkeresi ile
başvurucudan ve Komisyondan istenmiştir. Müzekkereye cevaben gönderilen bilgi
ve belgelerin incelenmesinden AİHM nezdindeki başvuru hakkında verilmiş
herhangi bir kabul edilemezlik kararı bulunmadığı, başvurucunun kabul
edilemezlik kararı olarak belirttiği 14/6/2013 tarihli yazının ise Bakanlık
tarafından dosyaya sunulan görüş yazısı olduğu tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. 6384 sayılı Kanun'un "Amaç"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek
suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesidir."
29. Aynı Kanun'un "Kapsam"
kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanun;
a) (...) idare hukuku kapsamındaki
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,
(...)
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
yapılmış başvuruları kapsar."
30. Aynı Kanun'un "Müracaatın
reddi" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki
diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci
madde kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder."
31. Anılan Kanun'un "Müracaat
hakkında karar ve karara itiraz" kenar başlıklı 7. maddesinin
(2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"Komisyon, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda
gerekçeli olarak karar verir.
Komisyon
kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon
aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi
müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine
gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara
bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası
hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 5/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, AİHM'e yaptığı
başvuruda hak ihlallerinin ortadan kaldırılması amacıyla süresi içinde ve
usulüne uygun olarak tazminat talebinde bulunduğunu belirtmiştir. Gerek
Komisyonun gerekse Mahkemenin AİHM'deki başvuru usul ve esaslarını sağlıklı bir
şekilde tespit edemediğinden şikâyet eden başvurucu, eksik inceleme ve hatalı
değerlendirmeye istinaden verilen kararlarla tazminat talebinin reddedilmesi
nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık tarafından sunulan görüşte, öncelikle konuyla
ilgili ulusal ve uluslarası hukuk kurallarına yer verilmiş;
ardından adil tazmin taleplerinin AİHM'e başvuru
formunda belirtilmesinin zorunlu olmadığı, başvuranın bu taleplerini adil
tazmin görüşlerini sunması için belirlenen süre içinde de sunabileceği
hatırlatılmıştır. Bu kapsamda başvurucunun 10/3/2010 tarihli dilekçesi ile adil
tazmine ilişkin görüşlerini AİHM'e ilettiği ancak bu
tarihte uzun yargılama şikâyetine ilişkin olarak tazminat talebinde bulunmadığı
vurgulanmıştır. Her ne kadar başvurucu tarafından 12/5/2010 ve 7/6/2010 tarihli
dilekçeleri ile açıkça tazminat talebinde bulunduğu ifade edilmiş ise de bu
beyanların Mahkeme başkanı tarafından AİHM İçtüzüğü'nün
38. maddesinin (1) numaralı fıkrasına istinaden dosya kapsamına alınmadığına
dikkat çekilen görüş yazısında, başvurucunun uzun yargılama şikâyetine ilişkin
bir tazminat talebi olmadığı hususu yinelenmiştir. Görüş yazısında son olarak AİHM'in bazı zararlara ilişkin olarak ihlalin varlığının
tespit edilmesinin tek başına yeterli tazmin oluşturduğuna karar verebildiği ya
da AİHM İçtüzüğü'ne uygun olarak yapılmış bir adil
tazmin talebi bulunmadığı hâllerde de somut olayın istisnai koşulları nedeniyle
ortaya çıkan manevi zarara ilişkin olarak tazminata hükmedebildiği
hatırlatılarak bu nitelikteki AİHM kararlarına yer verilmiş, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas yönünden incelenmesinde bu açıklamaların gözetilmesi
hususundaki takdirin Anayasa Mahkemesinde olduğu ifade edilmiştir.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne verdiği cevapta AİHM'e sunduğu başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü hak
ihlallerinin ortadan kaldırılması için tazminat ödenmesi talebini süresi içinde
ve usulüne uygun olarak AİHM'e ilettiğini
belirtmiştir. Başvurucu, bireysel başvuru formundaki açıklamalarına atfen ihlal
iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen
şikâyetlerinin özü, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
Komisyona yaptığı başvuruda ihlal tespit edildiği hâlde adına tazminata
hükmedilmemesi yönünde verilen karara karşı görevli yargı mercii nezdinde
yaptığı itirazın reddedilmesinin, bir başka ifadeyle bu husustaki yargılamanın
sonucunun adil olmamasıdır. Dolayısıyla anılan iddialar bu kapsamda
değerlendirilmiştir.
37. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum,
uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet
Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
38. AİHM'e yapılmış belirli
nitelikteki başvuruların tazminat ödenmek suretiyle iç hukukta çözüme
kavuşturulması amacıyla hazırlanan ve bu konuya ilişkin özel birtakım
düzenlemeler içeren 6384 sayılı Kanun’da, başvuruları çözmekle görevlendirilen
Komisyonun hangi usul ve esaslar çerçevesinde inceleme yapacağı belirlenmiş, bu
kapsamda müracaatın reddine karar verilebilecek hâller de gösterilmiştir.
39. Somut başvuruda şikâyet konusu edilen ve anılan Kanun
hükümlerinin uygulanması noktasında ihtilafın ortaya çıktığı temel mesele,
Komisyona yapılan başvurudaki tazminat taleplerinin kabul edilebilmesi için
AİHM’deki başvuruda da aynı ihlal iddiasından dolayı tazminat talebinde
bulunulmuş olması koşulunun aranması gerekip gerekmediği ve Komisyon
başvurusuna konu maddi olayda söz konusu koşulun gerçekleşip
gerçekleşmediğidir.
40. Bireysel başvuruya dayanak karar bu yönüyle irdelendiğinde
derece mahkemesinin; Komisyona başvuru yapılmasına gerekçe gösterilen ihlal
iddiasından kaynaklanan tazminat talebinin AİHM’deki başvuruya da konu edilmiş
ve burada açıkça dile getirilmiş olması gerektiğini, bu bağlamda AİHM nezdinde
ileri sürülmemiş tazminat istemlerinin Komisyon tarafından da kabul
edilemeyeceğini, bu şekildeki bir tazminat talebinin 6384 sayılı Kanun
kapsamında görülemeyeceğini değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Bu kabulden
hareketle derece mahkemesinin başvurucunun AİHM’deki başvurusunu incelediği ve
söz konusu başvuruda uzun yargılama şikâyeti olduğu ancak dilekçelerde bu ihlal
iddiasından dolayı açık bir tazminat talebinde bulunulmadığı tespitine yer
verdiği, bir başka ifadeyle AİHM'deki tazminat isteminin diğer hak ihlali
iddialarına ilişkin olması sebebiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetinden dolayı Komisyona yapılan başvurudaki tazminat
talebinin kabul edilemeyeceğini değerlendirdiği görülmektedir.
41. 6384 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin
belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve
Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki hükümlerin yorumu ile bu yorum
uyarınca somut olayın ele alınmasındaki takdir derece mahkemelerine aittir. Bu
bağlamda somut başvuruda 6384 sayılı Kanun hükümlerinin ne şekilde
uygulanacağının derece mahkemesince irdelendiği ve anılan Kanun kapsamında
tazminata hükmedilmesi için gerekli koşulların ne olduğu ilgili hukuk kuralları
çerçevesinde yorumlanmak ve maddi olayda bu koşulların gerçekleşip
gerçekleşmediği hususu dosya kapsamındaki deliller (AİHM'e
sunulan dilekçeler) değerlendirilmek suretiyle bir karara varıldığı
görülmektedir.
42. Başvurucu; her ne kadar AİHM’e
süresi içinde ve usulüne uygun olarak sunduğu dilekçelerde tazminat talebinde
bulunduğunu, ayrıca bu dilekçelerde gösterdiği tazminat miktarının tüm ihlal
iddialarına yönelik olduğunu, AİHM'deki süreç yönünden Komisyondan tazminat
talep etmesine engel bir hâl bulunmadığını ileri sürmekte ise de başvurucu
tarafından ileri sürülen bu iddialar, derece mahkemesince delillerin
değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme
kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
5/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.