TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BEDRETTİN DALAN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/18666)
|
|
Karar Tarihi: 27/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Bedrettin
DALAN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Azmi ULU
|
|
|
Av. Oğuz Can
BAHAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yakalama ve gıyabi tutuklama kararı nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın adil bir şekilde yürütülmemesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12/4/2010 tarihli
(Ergenekon soruşturması) dosyası kapsamında başvurucu hakkında yakalama emri
düzenlenmesi talep edilmiştir.
10. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/4/2010 tarihli
kararıyla ifadesinin alınması amacıyla başvurucu hakkında yakalama emri
düzenlenmesine karar verilmiştir.
11. Ayrıca İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/1/2011 tarihli
kararıyla da başvurucunun üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil
durumu, yurt dışında kaçak olması gözönüne alınarak
yokluğunda tutuklanmasına karar verilmiştir.
12. Ergenekon ana davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin 5/8/2013 tarihli kararıyla başvurucu hakkında çıkarılan yakalama
emirlerinin infaz edilememiş olması nedeniyle yargılama dosyasının tefrikine
karar verildiği, dosyanın önce İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/79
sayılı esasına kaydedildiği, 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun ile
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin kaldırılması üzerine yargılama dosyasının
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/222 sayılı esasına kaydının yapıldığı
görülmüştür.
13. Başvurucu vekili 23/7/2014 tarihli dilekçe ile başvurucunun
yargılandığı dosyada beraat kararı verilmesini, başvurucu hakkında çıkarılan
yakalama emrinin başvurucunun savunmasının alınmasından sonra serbest
bırakılması yönünde yakalama emrine çevrilmesini, başvurucunun savunmasının
alınması amacıyla Türkiye'ye gelmesi hâlinde yargılamaya konu eylem nedeniyle
tutuklanmayacağı hususunda yasal güvence verilmesini talep etmiştir.
14. Söz konusu talepler, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin
18/8/2014 tarihli müteferrik kararı ile reddedilmiştir.
15. Başvurucu vekili, ret kararına 2/9/2014 tarihinde itiraz
etmiş; bu itiraz İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/10/2014 tarihli kararı
ile reddedilmiştir.
16. Ret kararı, başvurucu vekiline 3/11/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 27/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
18. 6/2/2015 tarihli duruşmada başvurucunun vekili aracılığıyla
yaptığı yakalama kararının kaldırılması talebi İstanbul 6. Ağır Ceza
Mahkemesince reddedilmiştir.
19. Bu karara yapılan itiraz üzerine İstanbul 7. Ağır Ceza
Mahkemesi 18/2/2015 tarihli kararıyla yakalama emrinin ve başvurucunun
yokluğunda verilen tutuklama kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
20. Başvurucu 15/7/2015 tarihli duruşmada savunmasını yapmıştır.
21. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi 27/1/2017 tarihli kararıyla
dosyanın Yargıtayın bozma kararı sonrasında İstanbul
4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/16 sayılı esasına kaydedilen Ergenekon ana
dosyasıyla birleştirilmesine karar vermiştir. Yargılama devam etmektedir.
IV.İLGİLİ HUKUK
22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Yakalama emri ve nedenleri" kenar
başlıklı 98. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde çağrı üzerine
gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi
üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca,
tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da
yakalama emri düzenlenebilir.
(2) Yakalanmış iken kolluk görevlisinin
elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan
kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri
de yakalama emri düzenleyebilirler.
(3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında
yakalama emri re'sen veya Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.
(4) Yakalama emrinde, kişinin açık eşkâli,
bilindiğinde kimliği ve yüklenen suç ile yakalandığında nereye gönderileceği
gösterilir."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Zorlama amaçlı elkoyma ve teminat
belgesi" kenar başlıklı 248.
maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki
maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda
tutuklama kararı verilebilir."
24. 5271 sayılı Kanun'un
"Sanığa verilecek güvence belgesi" kenar başlıklı 246. maddesi şöyledir:
"(1) Mahkeme, gaip olan sanık hakkında
duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi
verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.
(2) Sanık, hapis cezası ile mahkûm olur veya
kaçmak hazırlığında bulunur veya güvence belgesinin bağlı olduğu koşullara
uymazsa belgenin hükmü kalmaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 27/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; suç işlediği hususunda kuvvetli belirti
bulunmamasına rağmen hakkında yakalama ve gıyaben tutuklama kararı
çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu, birçok terör sanığına tutuklanmama
güvencesi verilmesine rağmen kendisi hakkında yakalama kararı bulunmasının
eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, kendisi hakkında tutuklamama güvencesi
verilmemesinin hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının, eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkındaki yakalama ve gıyabi
tutuklama kararının 18/2/2015 tarihinde kaldırıldığı, dolayısıyla başvurucunun
mağdur sıfatının kalmadığı ileri sürülmüştür.
28. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurunun
kabul edilebilirlik şartlarını taşıdığını, ihlalin sonradan ortadan kalkmış
olmasının o ana kadar gerçekleşen mağduriyeti ortadan kaldırmayacağını, başvuru
tarihindeki dava şartlarının dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
30. Anayasa Mahkemesi, yakalama emirlerinin infaz edilmediği
dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde
henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz
konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale
olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını belirtilmiştir (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 41). Aynı durum infaz
edilmemiş gıyaben tutuklama kararı için de geçerlidir.Sonuç
olarak yakalama ve gıyaben tutuklama kararlarına ilişkin olarak başvurucunun
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulmamıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddiasına ilişkin olarak
bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; yurt dışında bulunması nedeniyle savunmasını
yapamadığını, savunma hakkının bu nedenle kısıtlandığını, savunmasını
yapabilmesinin tutuklanmasına bağlı olmasının savunma hakkına aykırı olduğunu,
avukatlarının dava dosyasından talep ettikleri hiçbir belgeye ulaşamadıklarını,
dosyada esasen bir belge ve bilginin de olmadığını, herhangi bir bilgi ve belge
olmadan ezbere bir yargılama sürdürüldüğünü, ayrılmasına karar verilen dava
dosyasının yeni bir esasa kaydedilmesine rağmen ana dosyadaki bilgi ve
belgelerin bu dosyaya aktarılmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca ana dava
dosyasıyla ilgili olarak ilk derece mahkemesince, Yargıtay tarafından karar
verilmedikçe ayrılan dava dosyasında esasa geçilemeyeceğinin ve ana davanın
kesinleşmesinin bekleneceğinin belirtildiğini, bu nedenle duruşmanın yaklaşık
bir yıl sonraya bırakıldığını, bu tutumun göstermelik bir yargılama
yapılacağını gösterdiğini, boş dava dosyası ile ezbere yargılama yaparak taleplerini
reddeden mahkemenin adil yargılama hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık, bu şikâyetlere ilişkin görüş sunulmasına gerek
olmadığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün
yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesine ilişkin olduğu görülmektedir.
Başvurucu her ne kadar yeni bir esasa kaydedilen dava yönünden makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini de ileri sürmüşse de başvurucunun bu
iddialarının özünün yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesine ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Bu nedenle makul sürede yargılanma hakkı açısından bir
inceleme yapılmamıştır.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
36. Somut olayda başvuruya konu dosyanın ilk derece mahkemesinde
derdest olduğu görülmüştür. Bu nedenle başvurucu, iddialarını ileri
sürebileceği olağan kanun yollarını tüketmeksizin bireysel başvuruda
bulunmuştur.
37. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkına ilişin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
27/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.