TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÖKHAN ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/985)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Gökhan ŞAHİN
|
Vekili
|
:
|
Av. İlter AKSOYLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; Deniz Harp Okulundan ilişiğin kesilmesi işlemine
karşı açılan davada ret hükmüne ulaşılırken bariz takdir hatası yapılması,
esasa etkili iddiaların karşılanmaması, hükme esas olan gizli belgelerden örnek
alınmasına izin verilmemesi, mahkemenin organik olarak bağımsız olmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu 2008-2009 eğitim öğretim yılı itibarıyla Deniz Harp
Okulu bünyesinde askerî öğrenci olarak eğitime başlamıştır.
7. Dördüncü sınıf öğrencisi iken sahip olduğu disiplin
puanlarının tümünü yitirdiğinden bahisle başvurucunun Deniz Harp Okulu ile
ilişiği 22/7/2013 tarihli işlemle kesilmiştir.
8. Başvurucu, ilişik kesme işlemine karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
9. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 4/6/2014 tarihli kararıyla
davayı reddetmiştir. Ret gerekçesinde öncelikle 31/1/2013 tarihli ve 6413
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu uyarınca oda hapsi disiplin
cezasının mevzuattan çıkarıldığı hatırlatılmıştır. Disiplin hükümleri yönünden
6413 sayılı Kanun'un öngördüğü yönetmelik ihdas edilene kadar 27/7/1967 tarihli
ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu
hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği ve ceza puanları hariç olmak üzere
oda hapsi disiplin cezalarının izinsizlik cezası olarak uygulanacağı
hususlarının 6413 sayılı Kanun'un geçici 1. ve geçici 3. maddelerinde hüküm
altına alınmış olduğu ifade edilmiştir.Bu geçici
maddeler ile yasa koyucunun 6413 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce askerî
öğrenciler hakkında tesis edilen disiplin puanı düşürme işlemlerinin aynen
muhafaza edilmesine yönelik irade gösterdiği yönünde belirleme yapılmıştır. Bu
belirleme yapıldıktan sonra başvurucunun disiplin puanının tükenmesine neden
olan ve oda hapsi cezalarının da içindeolduğu
disiplin cezaları yıllar itibarıyla tek tek sayılmak suretiyle
hatırlatılmıştır. Bu disiplin işlemleri tesis edilirken kamu menfaati ile birey
yararı dengesi kurulduğu, ölçülülük ilkesine uygun olarak referans çizelgede
yer alan ceza miktarlarından daha az ceza takdir edildiği ifade edilmiştir.
Disiplin işlemlerinin birçok farklı disiplin amiri tarafından tesis edildiği ve
bu süreçte başvurucunun toplam olarak beş kez Alay, üç kez Okul Yüksek Disiplin
Kuruluna sevk edilmek suretiyle disiplin konusunda uyarıldığı hususlarına
dikkat çekilmiştir. Çıkarılma işleminin sebebi olan disiplin cezalarının
tümünün yetki ve şekil unsuru yönünden hukuka uygun olduğu belirlenmiştir.
İşlemin esası yönünden ise disiplin notunun kırılması ve notların toplanmasında
maddi hata yapılmadığı, her türlü eylemin cezalandırılması cihetine
gidilmediği, bu kapsamda iki savunmanın uygun görüldüğü, üç savunmaya da uyarı
cezasının verildiği, zaman zaman da ceza referans değerlerinden daha düşük
disiplin puanları kırılmak suretiyle başvurucu lehine işlemler yapıldığı tespit
edilmiştir. Sonuç itibarıyla çıkarılma işleminin tüm unsurlarıyla mevzuata ve
hukuka uygun olduğu kanaatine varılarak ret gerekçesi oluşturulmuştur.
10. Ret kararı iki üyenin ayrışık oyuna karşılık oyçokluğu ile
alınmıştır. Ayrışık oy gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 6413 sayılı Kanun
yapılmış, bu Kanun ile oda hapsi cezası kaldırılmış, verilen cezalar kınama ve
izinsizlik cezaları olarak öngörülmüş, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli
askeri öğrencilere de verilecek cezalar arasında oda hapsi cezasına yer
verilmemiş, oda hapsine ilişkin hükümler yürürlükten kaldırılmış, ancak yapılan
bu değişikliğin yürürlüğe girmesi yürütme organının iradesine bırakılmıştır. idare de, yasal değişikliğin yürürlüğe girebilmesi için şart
koşulan yönetmeliği çıkarmakta gecikmiş, sonuç olarak; yasadan aldığı bu
yetkiyi geç kullanmak suretiyle oda hapsi cezasının puan olarak yürürlükte
kalmasını sağlamıştır.
6413 sayılı Kanunun Geçici 3'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının;
"23'üncü maddenin 2'nci fıkrasında düzenlenen yönetmelik yayımlanıncaya
kadar , askeri öğrenciler hakkında ceza puanları hariç olmak üzere."
şeklindeki düzenlemesinin; yasanın yürürlüğe girmesini yönetmelik çıkarma
şartına bağlamak suretiyle yasama yetkisini yürütme organına devretmesi,
uygulamada idarenin geç yönetmelik çıkarmış olması nedeniyle yasanın
yürürlüğünü ötelemiş/engellemiş olması, düzenlemenin bu haliyle yasama yetkisinin
devri sonucunu doğurması nedeniyle "Kuvvetler Ayrılığı" ilkesine ve
dolayısıyla Anayasa'nın 7'nci maddesine aykırı olduğu, keza yasama organının
iradesini ortaya koyarak çıkardığı 6413 sayılı Kanunun bir bölümünün yürürlük
tarihinin (aynı Kanunda yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmesine
rağmen) belirsiz kaldığı, bu haliyle personelin hangi işlem ve eylemleri
nedeniyle haklarında hangi hukuk kurallarına göre işlem tesis edileceğini
öngörmeleri ve hareketlerini buna göre düzenlemelerinin mümkün olamayacağı,
dolayısıyla bahse konu hükmün "Hukuki Belirlilik" ve "Hukuk
Devleti" ilkelerini kapsayan Anayasanın 2'nci maddesine de aykırı olduğu,
görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle; 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin
Kanununun Geçici 3'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının; "23'üncü maddenin
2'nci fıkrasında düzenlenen yönetmelik yayımlanıncaya kadar, askeri öğrenciler
hakkında ceza puanları hariç olmak üzere." şeklindeki düzenlemesini
Anayasanın 2 ve 7'nci maddelerine aykırı gördüğümüzden, iptali için Anayasa
Mahkemesine başvurulmasına ve davanın geri bırakılmasına karar verilmesi
gerekirken davanın reddine karar veren sayın çoğunluk görüşüne katılamadık."
11. Ret hükmüne yönelik karar düzeltme istemi Mahkemenin
26/11/2014 tarihli hükmüyle reddedilmiştir. Karar düzeltme isteminin reddine
yönelik karar da oyçokluğuyla alınmış olupbir üye ret
kararındaki ayrışık oyuna atıfta bulunarak karara katılmamıştır.
12. Başvurucu nihai kararı 19/12/2014 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 16/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 6413 sayılı Kanun'un "Askeri öğrenciler hakkında
verilebilecek cezalar" kenar başlıklı 22. maddesi
şöyledir:
"(1) Askeri öğrencilere verilebilecek disiplin cezaları ağırlık
derecesine göre aşağıda belirtilmiştir:
a) Kınama
b) İzinsizlik
(2) Kınama cezası; öğrencinin, disiplinsizlik teşkil eden davranışlarda
bulunduğunun
somut olarak tespit edilmesi ve bunun yazı ile bildirilmesidir.
Bu ceza, disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre
verilir.
(3) İzinsizlik cezası; öğrencinin, hafta sonu tatilinden
faydalandırılmamasıdır. Bu ceza, disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı
çizelgeye göre, öğrenci disiplin kurulları tarafından ise üç hafta sonundan az
olmamak üzere altı hafta sonuna kadar (bu süre dâhil) verilir."
14. 6413 sayılı Kanun'un geçici 23. maddesinin ikinci
fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
"Askeri öğrencilerin disiplinsizlik teşkil edebilecek fiilleri ve
bu fiillere verilebilecek disiplin cezalarının türleri ve miktarı, disiplin
amirlerinin kimler olacağı, öğrenci disiplin kurullarının kurulması, kurul
kararlarına itiraz ve bu kurullara ilişkin diğer hususlar, disiplin puanları,
disiplinsizliklerde düşülecek disiplin ceza puanları ile disiplin cezalarına
bağlı idari işlemler yönetmelikle tespit edilir. "
15. 6413 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesinin ikinci fıkrası
şöyledir:
"23 üncü maddenin ikinci fıkrasında
düzenlenen yönetmelik yayımlanıncaya kadar, askeri öğrenciler hakkında ceza
puanları hariç olmak üzere ilgili mevzuatlarında yer alan uyarı cezaları
kınama, oda hapsi cezaları ise ceza süresinin yarısı kadar izinsizlik cezası
olarak uygulanır"
16. 11/5/2000 tarihli ve 4566 sayılı Harp Okulları Kanunu'nun "Disiplin ve okuldan çıkarılma"
kenar başlıklı 38. maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının (a) bendi
şöyledir:
"Harp okullarına alınan her öğrenciye disiplin notu verilir. Hangi
cezalar için disiplin notundan ne miktarda düşüleceği yönetmelikte belirtilir.
Harp okullarında eğitim ve öğrenim gören öğrenciler aşağıdaki hallerde
okuldan çıkarılırlar;
a) Bu Kanun hükümlerine göre çıkarılacak yönetmelik gereğince her
öğrenciye verilen disiplin notunu kaybedenler, "
17. 4566 sayılı Kanun temel alınarak ihdas edilen ve 27/9/2001
tarihli ve 24536 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Harp Okulları Yönetmeliğinin "Disiplin
nedeniyle okuldan çıkarılma" kenar başlıklı 61. maddesininbirinci fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"Harp okulu öğrencileri aşağıdaki hallerde yüksek disiplin kurulu
kararıyla okuldan çıkarılırlar.
a) Disiplin notunun tamamını kaybedenler,"
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Bağımsız ve Tarafsız
Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; AYİM'in subay
üyelerinin terfi işlemleri gözönüne alındığında idare
ile ters düşmemek adına tarafsız ve bağımsız hareket etmelerinin mümkün
olmadığını, AYİM'in organik olarak bağımsız olmasının
mümkün olmadığını belirterek bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Anayasa'nın 36. maddesinde mahkemelerin tarafsızlığından
açıkça bahsedilmemekle birlikte Anayasa Mahkemesi içtihadı uyarınca davanın
tarafsız bir mahkemede görülmesini isteme hakkı, adil yargılanma hakkının zımni
bir unsurudur. Nitekim 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle
Anayasa'nın 9. maddesine "bağımsız"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ve
tarafsız" ibaresi eklenmiş; böylelikle madde metni "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve
tarafsız mahkemelerce kullanılır." hâlini almıştır. Ayrıca
mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığının birbirini tamamlayan iki unsur
olduğu dikkate alındığında -Anayasa'nın bütünlüğü ilkesi gereği- Anayasa'nın
138., 139. ve 140. maddelerinin de tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Tahir Gökatalay,
B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 60).
21. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışmausulleri yönünden askerî hâkimlerin
bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı
idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM
Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir. AYİM’de üye olarak atanan sınıf subayları yönünden ise salt
bunların Genelkurmay Başkanlığınca önerilen üç aday arasından seçilmesi
sebebiyle bu üyelerin bağımsızlığının zedelendiği söylenemez. Sınıf subayı
üyelerin nihai atama yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir. Bunların atanmasından
sonra sınıf subayı üyeler -askerî hâkim üyeler gibi- görevlerini yerine
getirirken dış müdahaleye karşı anayasal güvence altındadırlar. Bu üyeler
hâkimlik görevleri süresince askerî veya idari organlar tarafından
görevlerinden alınamazlar. Sınıf subayı üyelerinin en fazla dört yıllık bir
süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin
Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askerî
yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, idareye karşı
bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, §§ 29, 30).
22. Başvurucu; AYİM'deki askerî hâkim
olmayan üyelerin kararda belirleyici olduğunu ileri sürmekte ise de AYİM’in bağımsız ve tarafsız bir mahkeme niteliğinde
olduğu, Anayasa’da yüksek mahkemeler arasında sayıldığı, yasa ile kurulduğu,
yargılamaya ilişkin usul kurallarının açık ve öngörülebilir nitelikte olduğu,
bu kuralların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda
yer alan düzenlemeler ile benzerlik taşıdığı, 2577 sayılı Kanun’a göre dava
açanlara kıyasla 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu'na göre dava açanlara farklı ve belirgin bir yük
getirilmediği, 1602 sayılı mülga Kanun’da yer alan kuralların demokratik bir
toplumda olması gereken güven duygusuna zarar vermediği sonucuna varılmıştır (Ahmet Seheryıldızı,
B. No: 2013/2320, 3/2/2016, § 37).
23. Son olarakbaşvurucu ayrıca Mahkeme
üyelerinin bir kısmının FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında açığa alındığını
ileri sürmüş ise de bu durumun kendi davasına nasıl etki ettiği hususunda
yeterli açıklamada bulunmamıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; 6413 sayılı Kanun ile oda hapsi disiplin cezası
kaldırılmasına karşın açıkça hukuka aykırı olarak aldığı oda hapsi cezalarının
da puan düşümü yapılmasına dair hesaba dâhil edildiğini bu hususa ilişkin
itirazlarının Mahkeme tarafından karşılanmadığını, ayrıca disiplin puanının
düşmesine neden olan tekil disiplin cezalarına yönelik hukuka aykırılık
iddialarının da karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil
yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde
metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır.
Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir
(Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
27. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
28. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve kişileri denetlemeyi amaçlamakta; tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi
adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması
için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
29. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı olarak yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
30. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucunu etkilemesi,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
31. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve
yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul
veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
32. Öte yandan kanun yolu incelemesi yapan mercinin
yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi
kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması
bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi,
§ 57).
33. Yargılama sürecine bakıldığında başvurucunun ileri sürdüğünün
aksine Mahkeme ret gerekçesini oluştururken öncelikle disiplin cezalarına
ilişkin olarak 6413 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeleri irdelemiştir.
Mahkeme 6413 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi ile yasa koyucunun Kanun
yürürlüğe girmeden önce askerî öğrenciler hakkında tesis edilen disiplin puanı
düşürme işlemlerinin aynen muhafaza edilmesine yönelik irade gösterdiğini ifade
etmek suretiyle oda hapsi disiplin cezalarının disiplin puanlarının hesabında
dikkate alınmasını hukuka uygun bulmasına yönelik gerekçesini açıklamıştır
(bkz. § 9).
34. Diğer taraftan Mahkeme, başvurucunun disiplin safahatına
ilişkin olarak ayrıntılı bilgi verdikten sonra verilen cezaların hepsinin yetki
ve şekil unsurları yönünden hukuka uygun olduğunu; disiplin cezaları verilirken
kamu menfaati ile birey yararı dengesi kurulduğunu, ölçülülük ilkesine uygun
olarak referans çizelgede yer alan ceza miktarlarından daha az ceza takdir edildiğini,disiplin notunun kırılması ve notların
toplanmasında maddi hata yapılmadığını, her türlü eylemin cezalandırılması
cihetine gidilmediğini ve başvurucunun toplam olarak beş kez Alay, üç kez Okul
Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmek suretiyle disiplin konusunda uyarıldığını
tespit etmiştir (bkz. § 9).
35. Bu durumda yapılan yargılama sonunda hükme ulaşılması için
yeterli gerekçe bulunduğu, başvurucunun esasa etkili iddialarının karşılandığı,
karar düzeltme aşamasında değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun
bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının
açık olduğu anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hicabi DURSUN ve Kadir ÖZKAYA bu görüşe
katılmamışlardır.
C. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama
İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; idare tarafından Mahkemeye sunulan disiplin
işlemlerine ilişkin belgelerin tarafına verilmediğini, bu belgelerden örnek
almasına izin verilmediğinibelirterek silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
38. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir.
Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma
hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde
dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir. Diğer yandan
Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu
uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının
madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil
edilen silahların eşitliği
ilkelerine Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla
anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu
ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın
hakkaniyete uygun olması mümkün değildir (Gökay
Dayan, B. No.
2014/12206, 21/9/2017, §§ 21, 22).
39. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, §
32).
40. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların,
bilirkişi raporunun sonucunaitiraz edememesi ya da
delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma
hakkının ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
41. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan
delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup
olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin
görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını
değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116,
23/1/2014, § 19).
42. 1602 sayılı mülga Kanun’un 52. maddesinin dördüncü ve devamı
fıkralarında, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin mahkemenin belirleyeceği
çerçevede davacı tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır.
43. Başvuruya konu olayda dava dosyasında bulunan bilgi ve
belgeler esas alınarak uyuşmazlık hakkında karar verilmiş olup başvurucunun
-başvuru formunda da belirttiği gibi-talebi üzerine dava dosyasına sunulan
bilgi ve belgeler kendisine incelettirilmiş ve bu belgelere karşı başvurucu
görüş ve beyanlarını sunma imkânına sahip olmuştur. Diğer yandan davanın hiçbir
aşamasında dava dosyasına sunulan belgelerin değerlendirilmediğine yönelik bir
bilgi bulunmadığı gibi başvurucu tarafından mahkeme önünde dile getiremediği
hangi ilave tezlerin olduğu konusunda da bir açıklamada bulunulmamıştır. Buna
göre AYİM tarafından başvurucuya dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve
beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvurucunun yargılamanın
sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığı
anlaşılmıştır. Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
D. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
45. Başvurucu; Mahkemenin 6413 sayılı Kanun hükümlerini yanlış
yorumladığını, oda hapsi cezalarının disiplin puanından düşülmesinin açıkça
hukuka aykırı olduğunu, işlem tesis edilirken ölçülük
ilkesinin dikkate alınmadığını, kendisine kasıtlı olarak psikolojik baskı ile
disiplin cezalarının verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları dikkate alındığında
şikâyetin karar sonucuna yönelik olduğu anlaşıldığından incelemenin bu kapsamda
yapılması uygun görülmüştür.
47. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
48. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 9) gerekçe ile 4/6/2014 tarihinde
hüküm kurulmuştur. Kanun yolu incelemesinde de kararının hukuka uygun bulunduğu
görülmüştür.
49. Yargılama sürecinde 6413 ve 4566 sayılı Kanun hükümleri ve
bu kanunları esas alan düzenleyici işlemler ile somut olaya ilişkin durumdan
hareket edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Mevzuatın somut olayın ve
delillerin yorumlanması yukarıda anılan ilkeler (bkz. § 47) uyarınca uyuşmazlığı
çözmekle görevli mahkemenin takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye
konu edilemez.
50. Bu hâle göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
Hicabi DURSUN ve Kadir ÖZKAYA bu görüşe
katılmamışlardır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız yargı mahkemede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Hicabi DURSUN ve Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyları ve
OYÇOKLUGUYLA,
3. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
4. Diğer ihlal iddialarının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Hicabi DURSUN ve Kadir ÖZKAYA'nın
karşıoyları ve OYÇOKLUGUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/6/2018 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucu, 2008 yılında Deniz Lisesinden mezun olmayı takiben
2008-2009 öğretim yılından itibaren Deniz Harp Okulunda öğrenim görmeye
başlamıştır.
2008-2009 öğretim yılında iki ayrı disiplin suçu (sakal traşı olmamak – iskambil kağıdı
bulundurmak) nedeniyle 14 ceza puanı verilmiştir (disiplin puanından
düşülmüştür).
2009-2010 öğretim yılında on iki ayrı disiplin suçu (derste
uyumak – yatakhane düzeni bozuk olmak – tabura geç gelmek – yatakhanenin tertip
ve düzeni bozuk olmak - yatakhane tertip ve düzeni bozuk olmak – internet
üzerinden müsaade edilmemiş bilgi göndermek ve yayımlamak – nöbetini
değiştirmek için gereken özeni göstermemek – boyasız ve çamurlu bot veya
ayakkabı giymek – öğrenci tabur teşkilatında görevli öğrencilerin uyarı ve
ikazlarına uymamak veya olumsuz davranışlarda bulunmak – saç traşı olmamak – disiplin cezası yerine geç girmek – yalan
beyanda bulunmak) nedeniyle 92 ceza puanı verilmiştir (disiplin puanından
düşülmüştür).
2010-2011 öğretim yılında sekiz ayrı disiplin suçu (görevini
layıkıyla yapmamak - yatakhane tertip ve düzeni bozuk
olmak - tabura geç gelmek - elbise dolabını düzenli veya temiz bulundurmamak –
yatağını düzeltmemek – görevini layıkıyla yapmamak - konferansta konuşmak –
sakal traşı olmamak) nedeniyle 29 ceza puanı
verilmiştir (disiplin puanından düşülmüştür).
2011-2012 öğretim yılında ise on iki ayrı disiplin suçu (kılık
kıyafet düzeni bozuk olmak - yatakhane tertip ve düzeni bozuk olmak – sınavda
kopya çekmek – verilen görevi layıkıyla yapmamak – hastaneye muayeneye gittiği
halde hastaneyi terk edip hastane dışında bulunmak - tabura geç gelmek –
taburda kendi kendine konuşmak -oda hapsi kurallarına uymamak – oda hapsi
kurallarına uymamak – yatakhaneyi kirletmek – tertip ve düzeni bozuk olmak –
elbise dolabı ile kitap dolabını düzenli ve temiz bulundurmamak – nöbet
raporunu usulüne uygun vermemek) nedenleriyle 82 ceza puanı verilmiştir
(disiplin puanından düşülmüştür).
2012-2013 öğretim yılında ise dokuz ayrı disiplin suçu (başka
sınıfın banyosunu izinsiz kullanmak – mevcudu yanlış almak -
kılık kıyafet düzeni bozuk olmak - yatakhane tertip ve düzeni bozuk olmak -
tabura geç gelmek – toplu faaliyete mazeretsiz iştirak etmemek – nöbetçinin
yanlış mevcut almasına neden olmak – verilen emri zamanında yerine getirmemek –
üstleri hakkında kötü söz söylemek ) nedeniyle 65 ceza puanı verilmiştir
(disiplin puanından düşülmüştür).
Böylece başvurucunun disiplin puanı kalmamıştır. Bu arada, başvurucu,
anlatılan süreçte 5 kez Alay ve 3 kez de Okul Yüksek Disiplin Kuruluna sevk
edilmiştir.
Sonuç olarak disiplin puanı kalmayan başvurucunun, Deniz Harp
Okulu Yüksek Disiplin Kurulu’nun 02.07.2013 tarih ve 45-2012/2013 sayılı
kararıyla Deniz Harp Okulu’ndan ilişiğinin kesilmesine karar verilmiş, kararın
22.07.2013 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığınca onaylanmasının ardından
başvurucunun okulla ilişiği kesilmiş bulunmaktadır.
Başvurucu tarafından hakkında tesis edilen işlemin iptali
istemiyle açılan dava, AYİM İkinci Dairesince, dava konusu işlemin tesis
edilmesine neden olan disiplin cezalarının tamamının yetkili disiplin
amirlerince yetkileri dâhilinde mevzuata uygun olarak verildiğinin, süreçte
ilgili kişiye savunma hakkının tanındığının, savunmalarının alındığının,
disiplin notu kırılması ve notların toplanması işlemlerinde maddi hata
yapılmadığının, cezaların sıralı amirlerce (Alay Komutanı – 2 ayrı tabur
komutanı ve 4 ayrı bölük komutanı tarafından) verildiğinin, ceza verme
işlemlerinde ceza kararlarını ağır derecede sakatlayacak nedenlerin varlığına
ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığının, komutanlarınca ilgilinin
kazanılmaya çalışıldığının, dolayısıyla işlemde hukuka aykırılık bulunmadığının
anlaşıldığı gerekçeleriyle reddedilmiştir.
Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık keyfilik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
Başvuru konusu olayda olduğu gibi, bir idari işlemin dava konusu
edildiği durumlarda da, idari işleme ilişkin maddi
olay, olgu ve delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması,
uygulanması ve dava konusu işlemin ölçülü olup olmadığının takdiri öncelikle
elbette ki derece mahkemelerine aittir.
Bununla birlikte bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlüklere müdahale teşkil eden bariz takdir hatası veya açık keyfilik içeren
değerlendirmeler ise bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesinin
denetimine tabidir.
Öte yandan, yargılamada ileri sürülen tüm iddiaların ayrıntılı
şekilde yanıtlanması zorunluluğu bulunmamakla birlikte, anayasanın 36 ve 141.
maddeleri gereğince mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması
gerekir.
Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek
mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir (Abdullah
Topçu, B.No:2014/8868, 19/4/2017, § 76).
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800,
18/6/2014, §§ 31, 34).
Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her
türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan
tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486,
4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt
verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış
olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
Yargılama sürecinde başvurucu tarafından, disiplin cezasına konu
eylemlerin bazılarının üst disiplin amirinin yetkisine girecek ağırlıkta
olmadığı ileri sürülmüş ve isnat edilen eylemlerin ahlaki ve kişisel zafiyet
içermeyen, disiplin soruşturması yapılmasını gerektirmediği
değerlendirilebilecek, basit kural ihlallerine ilişkin eylemler olduğu
belirtilmiştir. Ayrıca kişiliğinde bir bozukluk veya bir
takım zafiyetleri bulunduğu yönünde hakkında yapılmış olumsuz bir
tespitin bulunmadığını vurgulayan başvurucu, disiplin cezalarının amacının
(disiplini teminden ziyade) okulla ilişiğinin kesilmesi amacına yönelik
olduğunu ifade etmiştir.
Diğer yandan yaptırımların Deniz Harp Okulu son sınıfında okuyup
mezuniyetine sayılı günler kalmış bir öğrenci bakımından ölçüsüz olduğunun
altını çizen başvurucu, kişi yararı ile kamu yararı dengesinin gözetilmediğini,
okuldan atılmasına yönelik kasıtlı uygulamalar yapıldığını ve psikolojik şiddet
uygulandığını, aleyhine ceza tesis eden bir bölük komutanı ile arasında ceza
davasına konu edilmiş husumet bulunduğunu ileri sürmüştür.
Dosya içeriğinden tespit edilebildiği kadarıyla, başvurucu
hakkında cezalandırma dışında mevzuatta öngörülen başkaca bir tedbire
başvurulmadığı, çıkarılma işleminin hukuki denetiminde dikkate alınması
gereken, yargılamanın sonucuna etki edebilecek nitelikte iddialar ileri sürdüğü
halde yargılama safahatında bu iddialarının çok da dikkate alınmadığı,
başvurucunun disiplin safahatına dair genel belirlemeler yapılmak suretiyle,
yukarıda özetlenen iddialara ilişkin yeterli açıklamada ve ölçülülük ilkesinin
olayda somutlaştırılması bakımından bir değerlendirmede bulunulmadan hüküm
kurulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda, uyuşmazlık konusu işlemin tesis edilme sürecine
ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, ileri sürülmesine karşın yeterince
değerlendirilmemiş ve karşılanmamış olmasının, yargılamanın bütünü yönünden
adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu sonucuna vardığımızdan,
Mahkememiz çoğunluğunca "Gerekçeli Karar Hakkının İhlal edildiğine ilişkin
iddia" ile "Diğer İhlal iddiaları" başlığı altında incelenen
konulara ilişkin olarak varılan "Açıkça dayanak yoksun olduğu"
sonucuna katılmıyoruz.
Üye
Hicabi DURSUN
|
Üye
Kadir ÖZKAYA
|