TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAMİ KOÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20343)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Sami KOÇ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1.Başvuru, uyuşmazlığın esasına yönelik talebin karara
bağlanmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, bir bankada 1984-2008 yılları arasında avukat
olarak çalışmıştır.
9. Başvurucu söz konusu bankada 1984-2002 yılları arasında
kadrolu avukat olarak görev yapmış, 2001 yılına kadar banka adına takip edilen
dava ve işler nedeniyle Banka Genel Müdürlük hesabında biriken vekâlet
ücretlerinin ilgili avukatlara ödemesi, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 146. maddesinde belirtilen yıllık limit dâhilinde
yapılmıştır.
10. 15/11/2000 tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat
Bankası,Türkiye Halk Bankası
Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun'un
25/11/2000 tarihinde yürürlüğe girmesiyle başvurucu anılan bankada sözleşmeli
avukat statüsünde çalışmaya başlamış, 2/5/2001 tarihli ve 4667 sayılı Kanun ile
19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda yapılan değişiklikle
vekâlet ücretinin limit dâhilinde ödenmesi usulü yürürlükten kaldırılmıştır.
11. Limit dâhilinde ödeme usulü yürürlükten kaldırılmasına
rağmen 2001-2002-2003 yıllarına ait vekâlet ücretleri yıllık limit dâhilinde
başvurucuya ödenmiş, paraların ödenmesi usulüne ilişkin yönetmeliğin
çıkarılmaması nedeniyle 2004-2005 yıllarına ait vekâlet ücreti ödemeleri ise
gerçekleştirilmemiştir.
12. Banka Yönetim Kurulu, 31/12/2004 tarihi itibarıyla Genel
Müdürlük hesabında biriken ve ödenmeyen 3.102.900,45 TL'nin dağıtımıyla ilgili
aldığı 31/8/2005 tarihli kararda, hesap bakiyesinin %80'lik kısmının bankada
görev yapan tüm personele eşit olarak dağıtılmasına, kalan tutarın
1/1/2004-31/12/2004 tarihlerini kapsayan dönem için Genel Müdürlük
birimlerinde, bölge başkanlıklarında ve şubelerde hangi unvan ve görevde bulunursa
bulunsun avukatlık mesleğini ifa etmiş olan personele 12 aylık eşit taksitler
hâlinde dağıtılmasına, bunu teminen belirtilen
dönemde görev yapan hak sahibi kadrolu avukatların önerge ekindeki temlik ve
ibraname örneğine uygun olarak ve 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar
Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca haklarının bankaya temlik edilmesinin ve ibra
verilmesinin temin edilmesine karar vermiştir.
13. Yönetim Kurulu 18/10/2005 tarihli kararı ile 1/1/2005
tarihinden geçerli olmak üzere Genel Müdürlükte toplanan vekâlet ücretinin
dağıtımına ilişkin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Avukatlık Ücreti Dağıtım
Yönetmeliği'ni kabul etmiştir.
14. Anılan karar doğrultusunda başvurucu, 14/9/2005 tarihli
"Temlik ve İbraname" başlıklı belge ile söz konusu dönemde biriken
paranın Yönetim Kurulu Kararı gereği dağıtılmasını teminen
hesap üzerindeki hak ve alacaklarını temlik ve ibra etmiştir.
15. Yine 16/11/2005 tarihli "Temlikname" başlıklı
belgede başvurucu, bankanın vekili olarak adına doğmuş ve doğacak avukatlık
ücretini 818 sayılı mülga Kanun'un 162. maddesi gereği yönetmelikte belirtilen
hak sahiplerine dağıtılmak üzere bankaya temlik ettiğini, temlike konu
alacaklarıyla ilgili olarak bankanın tasarrufa yetkili olduğunu beyan ve
taahhüt etmiştir.
16. Yönetim Kurulu Kararı gereği banka hesabında biriken paranın
%20'lik kısmından başvurucunun payına düşen 8.115,57 TL başvurucuya 12 taksitte
ödenmiş, %80'lik kısmı ise banka çalışanlarına eşit olarak dağıtılmıştır.
17. Başvurucu, Genel Müdürlük hesabında biriken vekâlet ücreti
paralarının Kanun gereği banka avukatlarına ait olduğunu, Yönetim Kurulu Kararı
ile paranın %80'lik kısmının personele, %17'lik kısmın performansa göre
avukatlara, %3'lük kısmın yardımcı personele dağıtıldığını, vekâlet ücretinin
personele dağıtılmasının Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, bu konuda verdiği
ibranamenin geçersiz olduğunu, ayrıca 2007 yılına ait performans vekâlet
ücretinin kendisine ödenmediğini gerekçe göstererek banka aleyhine alacak
davası açmıştır.
18. Başvurucu mahkemeye sunduğu 18/10/2010 havale tarihli
dilekçesi ve 29/12/2010 tarihli celsedeki beyanında, talep ettiği 40.000 TL'lik
alacağın 5.000 TL'sinin performans vekâlet ücreti alacağı olduğunu
belirtmiştir.
19. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 18/4/2013 tarihli
kararında, davanın çözümünün davalı bankanın özel hesabında biriken vekâlet
ücretlerinin Yönetim Kurulu Kararı ile %80'inin banka personeline dağıtılıp
dağıtılmayacağı, bu hususa ilişkin olarak verilen temlikname ve ibranamenin
geçerli olup olmadığı, performans ücreti alacağının bulunup bulunmadığı ve
mahkemenin görevli olup olmadığı noktasında toplandığını, davacı tarafından da
kabul edilen "Temlik ve İbraname" başlıklı belgede; vekâlet ücreti
hesabında biriken paranın %80'inin personele, kalan miktarın avukatlara
dağıtımını teminen hesap üzerindeki hak ve
alacaklarını temlik ve ibra ettiğini, hesaptaki paranın dağıtımına bankanın
yetkili olduğunu beyan ve kabul ettiğini, davacının avukat olduğunu,
temliknamenin işçinin işverene verdiği temlikname olarak değerlendirilemeyeceğini,
bu nedenle içeriği kabul edilen temliknamenin davacıyı bağlayacağını, bu
yöndeki bilirkişi görüşünün de benimsendiğini belirterek davanın reddine karar
vermiştir.
20. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin
21/3/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
21. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 6/11/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
22. Ret kararı 5/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23.818 sayılı mülga Kanun'un 162. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Kanun veya akit ile veya işin mahiyeti
icabı olarak menedilmiş olmadıkça borçlunun rızasını aramaksızın alacaklı,
alacağını üçüncü bir şahsa temlik edebilir."
24. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun
183. maddesi şöyledir:
"Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel
olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye
devredebilir."
25. 1136 sayılı Kanun'un 164. maddesinin beşinci fıkrası şöyledir:
"Dava sonunda, kararla tarifeye
dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş
sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
26. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 423. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Masarifi muhakeme aşağıda beyan olunan
şeylerdir:
...
6-Davanın ehemmiyetine göre kanunu mucibince
takdir olunacak vekil ücretleri.
..."
27. 18/10/2005 tarihli ve 359 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile
kabul edilen T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Avukatlık Ücreti Dağıtım Yönetmeliği'nin
4.2. maddesi şöyledir:
"Genel Müdürlük Avukatlık Ücreti
Hesabında toplanan meblağın % 17'si ise avukatların,
-Görev ve yetki alanına giren işleri
kendiliğinden, zamanında ve doğru olarak yapma, takip edip sonuçlandırma
alışkanlığı,
-Mesleki bilgisi,
-Görevinin yerine getirmede çalışkanlığı,
kabiliyeti ve verimliliği,
-Karar verme, temsil ve müzakere yeteneği,
gibi kriterler dikkate alınmak suretiyle dağıtılır. Bu dağıtım her yıl Baş
Hukuk Müşaviri ve Takipteki Krediler Daire Başkanının tüm kadrolu avukatların
genel anlamda emek ve performansları ile orantılı olarak yapacağı değerlendirme
sonucu oluşturulacak ortak önerge ile Genel Müdür tarafından onaylanmak
suretiyle ayrıca yapılır. Bu belirlemede Baş Hukuk Müşaviri ile Takipteki
Krediler Daire Başkanının puanı tam kabul edilir. Bu bent ğereğince
her bir kadrolu avukata ödenecek net tutar, 4-1 maddesi uyarınca kendisine
ödenen avukatlık ücretinin yıllık net tutarının %50'sini aşmaz"
B. Uluslararası Hukuk
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes davasının medeni hak ve yükümlülüklerin.. esası konusunda
karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına
sahiptir...”
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim
hakkının, Sözleşme'nin 6. maddesinde yerini bulan güvencelerin doğal bir
parçası olduğunu, bu kapsamda herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
iddialarını yetkili merciler önünde dile getirme hakkına sahip olduğunu (Lawyer Partners A.S./Slovakya, B.
No: 54252/07, 16/6/2009, § 52), Sözleşme'de tanınan
hakların teorik ve görüntüde değil pratik ve etkili bir biçimde güvence altına
alınması gerektiğini belirtmiştir (Airey/İrlanda, B. No:6289/73, 9/10/1979,§ 24).
30. AİHM, mahkeme hakkının görünümlerinden biri olan etkili
karar hakkı ile ilgili Kutic/Hırvatistan (B. No: 48778/99, 1/3/2002, §
25) davasında yaptığı
değerlendirmede, Sözleşme'nin 6. maddesinin hukuki uyuşmazlıkların tespiti için
mahkemeye erişim hakkını güvence altına aldığını, ancak bu hakkın yalnızca dava
açma hakkı ile sınırlı olmaksızın mahkeme tarafından uyuşmazlığın nihai olarak
karar altına alınması hakkını da içerdiğini belirtmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, başvuru konusu tazminat davasında uyuşmazlığın
esasını oluşturan 2007 yılına ait performans vekâlet ücreti alacağı hakkında
karar verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
“Herkes, ...yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). BaşvurucununAnayasa'nın
2., 10., 35. ve 55. maddelerinde güvence altına alınan hakların ihlal edildiği
iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
35. Başvurucunun, uyuşmazlığın esasını oluşturan 2007 yılına ait
performans vekâlet ücreti alacağı talebi ile ilgili olarak Mahkemece
değerlendirme yapılmak suretiyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği
iddiası, karar elde etme hakkı bağlamında mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelenmiştir.
36. Başvurucu 5/3/2015 tarihli dilekçesinde yargılamanın beş
yılda sonuçlanmasından dolayı makul sürede yargılanma hakkının ihal edildiğini ileri sürmüş ise de başlı başına bireysel
başvuru konusu olan bu yöndeki talebini başvuru formunda ve otuz günlük başvuru
süresi içinde usulüne uygun olarak dile getirmediği anlaşıldığından bu hususta
ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
38. Anayasa’nın 36. maddesinin birici
fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
39. Anayasa'nın 36. maddesine 2001 yılı değişiklikleriyle
eklenen "adil yargılanma" ibaresine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Bu sözleşmelerden olan
Sözleşme'nin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma hakkının güvencelerinden
birini de mahkemeye erişim hakkı oluşturmaktadır.
40. Anayasa Mahkemesi, bir itiraz başvurusunda Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından
birinin mahkemeye erişim hakkı olduğunu, kişinin uğradığı bir haksızlığa veya
zarara karşı kendisini savunabilmesi ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama
veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesi ve zararını
giderebilmesinin en etkili yolunun yargı mercileri önünde dava hakkını
kullanabilmesi olduğunu, mahkemeye erişim hakkının bireylerin iddia ve
savunmalarını bir yargı mercii önünde ileri sürebilmelerine imkân sağlayan ve
adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak kabul edilen bir hak olduğunu belirtmiştir
(AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016).
41. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde,mahkemeye erişim hakkının bir
uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde
karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye
başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka
ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği belirtilmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52). Bu kapsamda mahkemeye erişim hakkı bireylerin yalnızca dava açabilme
hakkını güvence altına almaz. Yargı mercilerince uyuşmazlığın içinde yer alan
maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması gerekir.
Bu açıdan mahkemeye erişim hakkı uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme
hakkını da içerir. Başka bir ifadeyle mahkemeye erişim hakkı, dava açma hakkı
ile sınırlı olmaksızın taraflara dava konusunu oluşturan tüm taleplerin
esasının incelenerek değerlendirilmesini isteme hakkı sağlar (Medikal Kozmetik ve Dış Ticaret Ltd. Şti.,
B. No: 2014/8282, 8/3/2017, § 37).
42. Özden Sayar ve Deren
Dilara Sayar (B. No: 2013/4022, 13/4/2016, §§ 59,61,75)başvurusunda,
başvurucuların, terör eylemi nedeniyle meydana gelen patlamada yakınlarının
ölmesi üzerine idare hukukunun genel hükümlerine göre manevi zararların tazmini
için yapılan başvuru ve açılan davanın reddedilmesi meselesi mahkemeye erişim
hakkı yönünden incelenmiş; Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkının, bir
uyuşmazlığı ve uyuşmazlık kapsamında bir talebin mahkeme önüne taşınarak
bunların etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
geldiğini, tazminat talebinde bulunan bir kimsenin bu istemi hakkında bir
mahkeme tarafından talebin yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar
verilmesini isteme hakkının bulunduğunu, somut olayda başvurucuların idare
hukuku genel hükümlerine göre yaptıkları başvurular ve açtıkları manevi
tazminat davasının 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında incelemeye
tabi tutularak anılan Kanun kapsamında başvurucuların manevi tazminat talep
etme imkânının bulunmadığı gerekçesi ile reddedildiğini, tazminat hukukunun
genel prensiplerine göre yapılan başvuru ve açılan davada başvurucuların manevi
tazminat talebi hakkında genel hükümlere göre inceleme yapılarak bir karar
verilmesi yoluyla başvurucuların mahkemeye erişimine olanak sağlanabileceğini,
bu açıdan açtıkları davayı tazminat hukukunun genel hükümlerine göre inceletme
imkânından mahrum bırakılan başvurucuların mahkemeye erişim hakkına müdahalede
bulunulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
vermiştir.
ii.İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Başvurucu, banka aleyhine açtığı tazminat davasında alacağın
35.000 TL'lik kısmının ibranameye konu vekâlet ücreti alacağı ile ilgili
olduğunu, 5.000 TL'lik kısmının ise 2007 yılına ait performans vekâlet
ücretinden kaynaklandığını, performans vekâlet ücreti alacağı ile ilgili
herhangi bir karar verilmediğini iddia etmiştir.
44. Somut olayda değerlendirilmesi gereken mesele, performans
alacağı talebinin uyuşmazlığın esasına yönelik bir talep olup olmadığı,
mahkemece yapılan değerlendirmenin kapsamı ile verilen ret kararının performans
vekâlet ücreti alacağı talebini karşılayıp karşılamadığının tespiti ile
ilgilidir.
45. Başvurucu, dava dilekçesinde Genel Müdürlük hesabında
biriken ve diğer personele dağıtılan paranın %80'lik kısmından payına düşen
vekâlet ücreti alacağının 35.000TL olduğunu, 2007 yılı performans vekâlet
ücreti alacağı ile ilgili kendisine ödeme yapılmadığını belirterek 40.000 TL
üzerinden alacak davası açmış, Mahkemeye sunduğu 18/10/2010 havale tarihli
dilekçesi ve 29/12/2010 tarihli celsedeki beyanında, talep ettiği 40.000 TL'lik
alacağın 5.000 TL'sinin performans vekâlet ücreti alacağından oluştuğunu
belirtmiştir. Bu açıdan performans vekâlet ücreti talebinin davanın esasına
yönelik taleplerden olduğu anlaşılmaktadır.
46. Bu bağlamda Mahkemece 2007 yılına ait performans vekâlet
ücreti alacağı ile ilgili araştırmalar yapılmış, bankadan gerekli bilgi ve
belgeler toplanmış, 7/12/2012 tarihli bilirkişi raporunda da bu konuda
ayrıntılı beyanda bulunulmuş, Mahkemenin gerekçeli kararında davanın
niteliğinin 2004 yılında özel hesapta biriken ve daha sonra dağıtılan vekâlet
ücretinden eksik ödeme yapıldığı ve performansa uygun vekâlet ücreti ödemesi
yapılmadığı iddiasına dayalı alacak davası olduğu belirtilmiştir.
47. Mahkeme 2007 yılı performans vekâlet ücreti alacağının
uyuşmazlığın esasını oluşturan taleplerden biri olduğunu belirterek "Açılan dava; davacının davalı bankada kadrolu
ve daha sonra sözleşmeli olarak görev yaptığı dönemde, 2004 yılında özel
hesapta biriken ve daha sonra dağıtılan vekalet ücretinden eksik ödeme
yapıldığı, performansına uygun ödeme yapılmadığı iddiasına dayalı alacak
davasıdır. Buna karşın davalı taraf; hesapta
biriken paranın Yönetim Kurulu Kararına istinaden dağıtıldığını ve buna ilişkin
olarak davacının "temlikname ve ibraname" verdiğini savunmuştur.
Davanın çözümü; davalı bankanın özel hesabında biriken vekalet ücretlerinin
Yönetim Kurulu Kararı ile %80 inin banka personeline dağıtılıp dağıtılmayacağı,
bu hususa ilişkin olarak verilen temlikname ve ibranamenin geçerli olup
olmadığı, performans ücreti
alacağının bulunup bulunmadığı ve mahkemenin görevli olup olmadığı noktasında
toplanmaktadır. Görev itirazı 29/12/2010 tarihli oturumda verilen 1 nolu ara kararı ile reddedilmiş ve belirtilen gerekçe ile
mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiştir.Davacı tarafından da kabul edilen "Temlik ve
İbraname" başlıklı belgede; vekalet ücreti hesabında biriken paranın %80
inin personele, kalan miktarın avukatlara dağıtımını teminen
hesap üzerindeki hak ve alacaklarını temlik ve ibra ettiğini, bankanın hesaptaki
paranın dağıtımına bankanın yetkili olduğunu beyan ve kabul etmiştir. Davacı
avukattır. Bu temlikname işçinin işverene verdiği temlikname olarak
değerlendirilemez. Bu nedenle içeriği kabul edilen temlikname davacıyı bağlar.
Bu yöndeki bilirkişi görüşü de benimsenerek davanın reddine karar vermek
gerekmiştir." şeklindeki gerekçe ile davayı
reddetmiştir.
48. Mahkeme gerekçeli kararında, performans vekâlet ücreti
alacağını davacının iddiaları kapsamında değerlendirirken davalının
savunmasının yalnızca hesapta biriken vekâlet ücreti parası ve ibraname hususu
ile ilgili olduğunu belirttiği, bu yönüyle iddia savunma kurgusunun hesapta
biriken ve banka çalışanlarına dağıtılan vekâlet ücreti parası ve ibraname
temeline oturtulduğu, bu mesele üzerinden değerlendirme yapıldığı, bilirkişi
raporuna yalnızca bu hususla ilgili atıf yapıldığı anlaşılmıştır. Bu açıdan ret
kararınınibranameye konu vekâlet ücreti alacağı
talebi ile ilgili olarak verildiği anlaşılmıştır.
49. Buna göre başvurucunun yargılama sürecinin tüm aşamalarında
dile getirdiği veuyuşmazlığın esasını oluşturan 2007
yılına ait performans vekâlet ücreti alacağı talebi ile ilgili olarak mahkemece
değerlendirme yapılmak suretiyle olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar
verilmediği, bu açıdan başvurucunun yargılama sonucunda karar elde etme
hakkından yoksun bırakılarak mahkemeye erişimine müdahalede bulunulduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir
B. Diğer İhlal İddiaları
51. Başvurucu, Mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu,
banka avukatlarına ait vekâlet ücretinin diğer çalışanlara dağıtılmasının 1136
sayılı Kanun'un 136. maddesine açıkça aykırı olduğunu, ibranameyi endişe ve
telaş altında imzaladığını bu açıdan geçersiz olduğunu, bilirkişi seçiminde
hukuka aykırı davranıldığını, bilirkişi raporunda lehine olan hususların gözönüne alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
52. Mahkemenin, tarafların iddia ve savunmalarını, bilirkişi
raporu ve toplanan delilleri gözönüne alarak banka
hesabında biriken ve diğer banka çalışanlarına dağıtılan vekâlet ücreti alacağı
ile ilgili verdiği karardaki gerekçeler ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde, iddiaların özünün Mahkeme tarafından delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu, derece mahkemesi
kararlarının açıkça keyfîlik veya bariz bir takdir
hatası da içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
53. 30/3/2011 tarihli 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
54. Başvurucu yeniden yargılama ve 76.000 TL maddi, 30.000 TL
manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
55.Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
56. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İbranameye konu vekâlet ücreti alacağı talebine yönelik
ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Performans vekâlet ücreti alacağına yönelik adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkemenin E.2010/378, K.2013/201 sayılı
dosyası) GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.